Nihat Yücel şiirleri

roxett

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
2.280
60
46
Ak Topraklar



- Malazgirt utkusunun
900. yıl dönümüne

Bir sevinç kapladı bütün çeriyi
Binyetmişbir Ağustos
Günlerden cuma
Dedi Başbuğ
Ak topraklar Türk'ün olacak
El açtılar erler alkış ettiler Tanrı'ya

Ak topraklarda mutluluk-bolluk
Ak topraklar ışıl ışıl gözlerde
Kişiyi alır götürür
Bır sır var ak topraklı sözlerde

Yerleşip bir görklü yurt kurmak
Ak topraklarda Türk'ün ülküsü
Görünen başı dumanlı dağlar
Ve ozanların ak topraklar türküsü

Bir cenk türküsü yayıldı dudaktan dudağa
Yayıldı türkmen konar göçer evlerinde
Korkunun adı yok bitmeyen bir sevinç var
Demir bilekli koca türkmen devlerinde

Diz vurdular önünde Başbuğun
Dediler buyruk ver vuruşalım doya doya
Buyruk aldılar kutlu bir günde
Dolu dizgin girdiler yağı saflarına

Dedi Başbuğ yağı dört kat olsun ne çıkar
Akan al kanlarımızla boğarız
Biz ellibin türkmen yiğidi
Bin kez ölsek yeniden doğarız

Erce yaşadık şimdiye dek erce ölürüz
Adımız yüszyıllarca erdemle anılır
Bizden söz eder yarın torunlarımız
Bizden onlara altın destanlar kalır

Bir değil çok destan yarattılar
Uçmağa vardılar birer birer
Bize bir kutlu vatan bıraktılar
Demir yumruklu erler

Dokuzyüz yıl geçti o büyük utkudan
Şimdi yurdum yolsuz-okulsuz-susuz
Bir dirilişin sancısı var yüreklerde
Binlerce gencim yarın için uykusuz

O büyük utkudan dokuyüz yıl sonra
Çaşıtlar artık bilinmiş bellenmiştir
Yeniden fethi başlamıştır Türkeli'nin
Ki fikirlerimiz beyinlerde döllenmiştir
 
Bana Beni Anlat Beni



Ey kalemim ey şiir
Bana beni anlat beni
Elinden çektiğim nedir
Bana beni anlat beni

Ne gün ne ay ne de yıldız
Anlayamaz beni bir kız
Beni sen anlarsın yalnız
Bana beni anlat beni

Acı ile inlettiğin
Her gün bir ses dinlettiğin
Yeter yadı anlattığın
Bana beni anlat beni

Öldürecek beni keder
Buna bilmem herkes ne der
Kusurumu söyleyiver
Bana beni anlat beni

****************************
Sevmek Bana Yasaklanır


Zaman saçlarında tutsak
Ellerin bir nar çiçeği
Hangi yöne dönsem ak-pak
Gördüğüm sevda gerçeği

Sevgim avcunda çoklanır
Sevmek bana yasaklanır

Kuşlar kanat çarpar uçar
Acuna sığmaz olurum
Çiçek varsın diye açar
Seni kendimde bulurum

Yeniden düşüm aklanır
Sevmek bana yasaklanır

Saçların bir sudur akadr
Sana ulaşamaz çağrım
Uzatsan elini yakar
Alev-alev yanan bağrım

Bir çok yerden bıçaklanır
Sevmek bana yasaklanır

Salkım saçak bir ışıksın
Seni sevmeye atandım
Yoksa sende mi aşıksın
Sevdim demekten utandım

Acım acıma eklenir
Sevmek bana yasaklanır

Ellerin titrer uzanır
Yüzünü penbeler basar
Kumrular seni kıskanır
Gül dalda kendini asar

Bağrım hedeftir oklanır
Sevmek bana yasaklanır
 
Ipıslak


Ben seni seviyorum
Birde yağmuru
Yağmurla bir yağıyorsun
Düşüncelerime

Yağmurda seni düşünüyorum ıpıslak
Önce kumral saçların savruluyor
Gözlerimin önünden
Sonra kış geceleri gibi karanlık
Kara gözlerini görüyorum
Daha seviyorum karanlıkları
Gözlerin diye
Bakışların sağnak yağışı
Çakınlar çakıyor gözlerinde

Bir yanımdasın bir değil
Belli belirsiz gelip gittiğin
Ellerim ellerine uzanıyor
Ellerin ince uzun ve titrek

Ansızın bölünüyor düşüncelerim
Sıcak iklimleri getiren gülüşünle
Gülüşün nar çiçeği
Gülüşün baharla bir
Beni alır götürür
Bir bilinmez yere

Ben senle varım varsam
Birde yağmurla
Beni seveceksen
Yağmuru da sevmelisin
Bir gün bana geleceksen
Yağmurla gelmelisin
Arayapta bulamadığım
Bulupta sevemediğim

Bir gün seni-İstanbul'u-yağmuru
Bırakıpta kaçacağım
Ardımda bir yığın yarım şiir
Ve anılar kalacak
Göçmen kuşlar bile bilmeyecek
Nereye gittiğimi
Ölene dek seni anacağım

1975

Nihat Yücel

*********************
 
Seni Duyuyorum Tınlayan Seste



- Kasım/97 de yitirdiğim eşime

Seni duyuyorum tınlayan seste
Gök yüzümde yıldız olup gel artık
Yokluğun bellidir her bir nefeste
Sensiz ömür çekilmiyor bil artık
Seni duyuyorum tınlayan seste

Sensiz ömür çekilmiyor bil artık
Ne yapsam ne etsem çile bitmiyor
Her gece düşüme girde gül artık
Gece gündüz gözlerimden gitmiyor
Sensiz ömür çekilmiyor bil artık

Gece gündüz gözlerimden gitmiyor
Bir gelip görüntün birden gidiyor
Bu acılar çekilmekle bitmiyor
Bana en olmadık haller ediyor
Gece gündüz gözlerimden gitmiyor

Bana en olmadık haller ediyor
Ne günler geçirdik kötü ve iyi
Daha kıskançlığı sürüp gidiyor
Ondan özge ben sevmedim kimseyi
Bana en olmadık haller ediyor

Ondan özge ben sevmedim kimseyi
Bunu bilir yine hesap soruyor
Ondan öğrendim ben bu türlü sevmeyi
Karşıma dikilip dimdik duruyor
Ondan özge ben sevmedim kimseyi

Karşıma dikilip dimdik duruyor
Bu acunun giysisini at diyor
Beni alıp yerden yere vuruyor
Çok geç kaldın gel yanıma yat diyor
Karşıma dikilip dimdik duruyor

Çok geç kaldın gel yanıma yat diyor
Birlikteydik gel birlikte olalım
Gel sevgini sevgimize kat diyor
Gel sevgiyi sonsuzlukta bulalım
Çok geç kaldın gel yanıma yat diyor

Gel sevgiyi sonsuzlukta bulalım
Senden özge sevgi bana yok diyor
Gel birlikte sevgi ile dolalım
Burda bahar burda sevgi çok diyor
Gel sevgiyi sonsuzlukta bulalım

Burda bahar burda sevgi çok diyor
Sevinç içindedir kişiler burda
Burda kin-yağılık ve bun yok diyor
Bütün kötülükler çirkinlik orda
Burda bahar burda sevgi çok diyor

Bütün kötülükler çirkinlik orda
O acunun sevgisinden geçte gel
Bensiz ne yaparsın kalırsın darda
İyiliği güzelliği seçte gel
Bütün kötülükler çirkinlik orda

İyiliği güzelliği seçte gel
Bu acunun defterini dürelim
Kendine yeni giysi biçte gel
Sevgiyle dönüyor acun görelim
İyiliği güzelliği seçte gel

Sevgiyle dönüyor acun görelim
Bir ışıktır aydınlatır gökleri
Sevgimizi nakış nakış örelim
Kaplasın o ışık göğü ve yeri
Sevgiyle dönüyor acun görelim

Kaplasın o ışıkgöğü ve yeri
Işıtır gecemi bir ışık seli
Kalmışım inan ki kemik ve deri
Gönlümü yakıyor ayrılık yeli
Kaplasın o ışık göğü ve yeri

Gönlümü yakıyor ayrılık yeli
Kavuşmanın belli bir zamanı yok
Herkes beni zannediyor bir deli
Ondan ayrıldığım zaman anı yok
Gönlümü yakıyor ayrılık yeli

Ondan ayrıldığım zaman anı yok
Herkes beni görüp gülüp geçiyor
Sızlanmanın artık bir gereği yok
Can alıcı her an canlar biçiyor
Ondan ayrıldığım zaman anı yok

Can alıcı her an canlar biçiyor
Al canımı kurtulayım kafesten
Kişilerin sevdiğini seçiyor
Kurtulayım şu aldığım nefesten
Can alıcı her an canlar biçiyor

Kurtulayım şu aldığım nefesten
Şu acun artık bana dar geliyor
Kurtar kulağımda çınlayan sesten
Her an kulağıma sesler geliyor
Kurtulayım şu aldığım nefesten

Her an kulağıma sesler geliyor
Bun'um çoğalıyor dağca artıyor
Halimi görüyor sonra gülüyor
Sevgimi bir kantar ile tartıyor
Her an kulağıma sesler geliyor

Sevgimi bir kantar ile tartıyor
Söyle diyor o acunda ne buldun
Sevgim ile sevgisini tartıyor
O acunda sessiz kimsesiz kaldın
Sevgimi bir kantar ile tartıyor

O acunda sessiz kimsesiz kaldın
Yaşadıkça bun artıyor bitmiyor
Ömrünün her günü acıyla doldun
Çakılmış beynime ordan gitmiyor
O acunda sessiz kimsesiz kaldın

Çakılmış beynime ordan gitmiyor
Neler çekiyorum bilmiyor kimse
Bun'u kaldırmaya gücüm yetmiyor
Akan gözyaşımı silmiyor kimse
Çakılmış beynime ordan gitmiyor
******************************
 
Gülüm beni çağırıyor

Bir düş gördüm düş içinde
Gülüm beni çağırıyor
Gördüm bağçeler içinde
Gülüm beni çağırıyor

Dert sırtıma bindi kat kat
Gövdemde kalmadı rahat
Günler geçti saat saat
Gülüm beni çağırıyor

Düştük çığrık tuzağına
Sesi gelir kulağıma
Bir tek mermi şakağıma
Gülüm beni çağırıyor

Dedim çocuklar nolacak
Hem de yetim kalacak
Üç tek çiçeğim solacak
Gülüm beni çağırıyor

Issıları tanrı dedi
Sen hiç duyma kaygı dedi
Her iş başı sevgi dedi
Gülüm beni çağırıyor

Bekle geleceğim dedim
Kıymet bileceğim dedim
Elbet öleceğim dedim
Gülüm beni çağırıyor

Yanımda can verdi gülüm
Ne kötüymüş ah bu ölüm
Soldu elimde sümbülüm
Gülüm beni çağırıyor

Ölüm beni çağırıyor
***************************
 
Mavilikler



Hiç bir renkte bulamadım
Maviliğin tadını
Sevdiğim seninde ben
Mavilik koydum adını

Bundan sonra maviliklerde
Sürüver saltanatını
Bende dizginlesem mi artık
Maviliklere atımı

Küme-küme yıldızlar
Al yanaklı güzel kızlar
Kırdılar kolumu-kanadımı

Bir yerim-yurdum-yuvam yok
Köyüm-obam-ovam yok
Kimse duymaz feryadımı

Bari siz anlayın
Beni kuşlar
Önüme dikildi yokuşlar
Keklik sekişli
Ceylan bakışlar
Siz anın artık adımı

2001

Nihat Yücel
********************************

Kalkar Gizlinin Örtüsü



Güneşi koynunda saklar
Işıklanır gönül yüzü
Kalkar ortadan yasaklar
Kalkar gizlinin örtüsü
Güneşi koynunda saklar

Kalkar gizlinin örtüsü
Her şey ap-açık olur
Biter benliğin dürtüsü
Her şeyi sevgide bulur
Kalkar gizlinin örtüsü

Her şeyi sevgide bulur
Kişi olduğun anlar
Yeni doğmuş gibi olur
Kişi sevdiği zamanlar
Her şeyi sevgide bulur

Kişi sevdiği zamanlar
Acuna bakış değişir
Gönül sevgiyle yoğrulur
Kişi olgunluğa erişir
Kişi sevdiği zamanlar

Kişi olgunluğa erişir
Gizi daha iyi anlar
İrdelemeye girişir
Soyutlaşır zamanlar
Kişi olgunluğa erişir

Soyutlaşır zamanlar
Geçilir kinin köprüsü
Sevgiyle kuçaklaşınca
Biter kinin törpüsü
Soyutlaşır zamanlar

Biter kinin törpüsü
Her şey sevgide bulunur
Gül gül olur gökyüzü
Sevgiyle mutlu olunur
Biter kinin törpüsü

Şubat 2002

Nihat Yücel
 
Gönlüm Bir Kuş Uçmak Bilmez

Kişi ne çekerse bil ki
Çekiyor kendi elinden
Vaz geçmişim bu dünyanın
Bülbülünden hem gülünden

Kara günüm geçmek bilmez
Gönlüm bir kuş uçmak bilmez
Alışmamış içmek bilmez
Bir doluyu dost elinden

Bir sancıyım dinsem bile
Aşk yolundan dönsem bile
Bir alevim sönsem bile
Ateş çıkacak külümden

Bu dünyaya geldik niçin
Sevgiyi yaşamak için
Sevgiler büyüyünce kin
Yıkılacak temelinden

Dostlarım bu kadar sözüm
Alev alev yanar özüm
Dünyayı görmüyor gözüm
Göz yaşlarımın selinden

Acı çektim şimdiye dek
Bu acıyla ölsem gerek
Nasıl dayanıyor yürek
Bıkmışım tahammülünden
*************************

Yeşil Elbise Yeşil Yüzük Yeşil Küpeler


Yeşilin türküsü başka ondadır bütün mutluluk
Göklerin sonsuzluğu yıldızların ıraklığı ondadır
Ve göllerin, denizlerin yerin göğün yeşili
Yeşil miydi belki bir başka renkti bilmediğimiz
Yeşil giydim dedi ya o öyleyse yeşildir
Ondan sonra daha bir tanıdık daha bir sevdik yeşili
Kime sorduysam yeşil murattır dediler
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler

Kan uykularında ben çalmıştım düşlerini
Yeşil türküleri vardı düşlerinde insanların
Mutluluk kaynıyordu yeşil türkülerde pırıl pırıl
Oysa ben yeşil türküsüz yapamazdım bunu sizde bilirdiniz
Bilirim türkü çalmak suç değil sevmek gibi
Ama birde üstelik adımız hırsıza çıktı
Bana en güzel tutkuyu anlattı yeşiller
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler

Bir keman yaln8ızlığında nasıl inlerse
Nasıl çoğalırsa gözlerinde gecenin karanlığı
Nasıl renkler birdenbire kaybolursa yoksa
Nasıl dünya zümrüt yeşili olursa bir an
Her şey kayboldu dünyadan yaln8ız kalan yeşildi
Aslında yeşil demiştik biz belki değildi
Bir sis gibi dağıldı dünyam dağıldı renkler
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler

Her rengin öyküsü başka yeşil renklerden ayrı
Hiçbir renk yeşil kadar güzel miydi ki
Yeşil konuşmuştun o gece yeşil gülmüştün
Yeşilin kıymetini hiçbir şair anlatamaz şimdi
Bir anlık değil yeşil mutluluğu yıllarcadır
Zeytin gözlüm yeşil bir elbise giymiştin yoksa
Yoksa yeşilin kıymetini dünyada bilmezdiler
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler

Renkler kaybolmuştu bütün lambalar sönmüştü
Yalnız kaybolmayan bir renk vardı yeşil
O gece baştanbaşa yeşil olmuştun yeşil olmuştum
Çevremde bir yeşil vardı başka renk göremiyordum
Bir sigara dumanında yitirdim bütün renkleri
Yeşilin öyküsü böyle başladı böyle bitmedi
Her gece toplanıp üstüme üstüme gelirler
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler

Yeşil dedik ya sana ne idin bilmiyorum
Yeşiller arasında yitmiştin yoktun
Baharın yeşilliği bu değil bu yeşil başka
Yeşil bir başka türküdür kimsenin bilmediği
Şimdi bir acı var içimde yeşil bir türkü gibi
Türkülerin adını ben koymadım oysa
Benim oynadı yıllarca renkler ve şekiller
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
 
Yalnız Onu Sevdim

İnceydi uzundu
Dal gibi bir boyu vardı
Güzeldi kibardı
Çünkü o sevdiğim yardı

Ömrünce hiç kimse
Ne böyle bir güzel gördü
Ne de onun gibi
Bir güzeli sardı

Alı al moru mor
Çiçekler biterdi
Bastığı yerde
Tuttuğu dallarda
Kuşlar öterdi

Gülse güller açardı
İnce dudaklarında
Gelişiyle bahar
Gidişiyle kış başlardı

Bakışları değişir
Uzak mesafelere
Dalardı gözleri
O garip suskunluğu
Asırlarca uzardı

Saatlerce konuşmazdık
Konuşmazdık ama
Ben onu anlardım
O beni anlardı

Nasıl geçerdi zaman
Bir türlü anlamazdık
Anlamaya kalmadan
Ayrılık vakti
Gelip çatardı

Ne kadar özensem
Anlatamam bu sevgiyi
Ben onunla tanıdım
Bu aşkı bu sevgiyi
Ellerimi göğe açsam
Avuçlarıma yıldızlar dolardı

Bir heyecan dalgası
Dolaşırdı kanımda
Birden telaşlanır
Tedirginliğim artardı
Gönlümü bir alev sarar
Zaman su gibi akardı
Pençe pençe allanırda yüzü
Gözlerine dökülen saçlarını
Omuzlarına atardı

Şimdi benden çok uzaklardadır
Ellerimi uzatsam
Ellerim yetişmez
Türkümü rüzgara katsam
Belki ulaşır sesim
Yalnız onu sevdim
Yalnız onu seveceğim
Çıkana kadar son nefesim
************************
 
Her biri Ayri Ayri Güzel Lezzetteledi Ellerinize Sağlik Ve Bizle paylaştığınız için Teşekkürlerr
 
Bu Onların Öyküsüdür



Bu onların öyküsüdür
Sanmayın ki yalan
Kimse inanmaz anlattıklarıma
Bana anlatsalar
İnan ki ben de inanmazdım

Onlar kendilerine bile
Her zaman ve her koşulda karşıydılar
Hiç kimseye eğmediler boyun
Aç kaldılar-susuz kaldılar
Parasız-pulsuz kaldılar
Ama hiç kimseye
Vermediler ödün
Dünyanın meteliğine
Vermediler değer
Onlar bu dünyada
Yalnız yaşadılar

İğne atsan yere düşmezdi
O kadar kalabalıktı ki ortalık
Fakat onlar
O kadar kalabalıkta
Bile yalnızdılar

Yalnız kitapları vardı dünyalarında
Kitaplarıyla başbaşaydılar
Eşleri-çocukları
Dünyalık peşindeydi
Onlar yeni dünyalar peşindeydi
Eminim ki bu yüzden
Eşleri-çocukları onlara
O kadar uzak kaldılar

Onlar ölürse bir gün eğer
Çok değer verdikleri kitapları
Miraşçıları tarafından
Zaten boş kalmış kafaları ve odaları
Biraz daha boş kalsın diye
Ya kalorifer kazanlarında yakılacaktır
Ya da siyah poşetler içinde
Çöplüklere atılacaktır

Fakat ben ölmeden önce
Kitaplarımı
Kitap dostlarına bağışlayacağım
Dostlarımın ağrıyan başlarını
Böylece biraz daha ağrıtacağım

Ocak/2001

Nihat Yücel

*********************************
 
Ben Toprak Anayım



- Oğuz Alp PAKÖZ'e

Muallim Hayrullah
Hanifi Ağa ve bir çete
Kar-kış kıyamet
Üç atlı yola düşer
Pazarcık'a giderler
Yakup Hamdi Ağayı çadırında
Ziyaret ederler

İzzet-ikram
Hoş-beşten sonra
Söze başlar
Muallim Hayrullah
'Memleketin hali malum
Her yer işgal altında
Yakup Hamdi Beğ
Biz Baba burnu'nu tutacağız
Yağıya Antep'ten
Gelecek yardıma
Engel olsan yeter
Yeter ki yağı
Yardım almasın'

Yakup Hamdi beğ
Suskundur, sözler
Düğümlenir boğazında
Bir türlü açamaz ağzını
Neden sonra
Yere dikerek gözlerini
Elindeki maşayla
Mangaldaki közü karıştırarak
Biraz zaman kazanmak ister
Sesi titrek ve usulcadır
'Ağalar' diye başlar söze

'Ben bir çoban parçasıyım
Bu kadar güçlü bir yağıya
Nasıl engel olurum
Yetmez-gücüm kuvvetim
Beni affedin
Yemen'de-Çanakkale'de
Kafkasya'da-Rumeli'de
Kırıldı gençlerim
Yanımda yalnız yaşlılar kaldı'

Israrlar-tartışmalar
Uzar-gider
Sesler yükselir-sertleşir
Bir sonuca ulaşılmaz
Bir zorlu engeldir
Yakup Hamdi beğ
Bir türlü aşılmaz

Umut kesilmiştir artık
Ziyarete gelenler
Tam kalkmayı düşünürlerken

Yan çadırda
Konuşmaları duyan
Hacey Hatun
Birden bir top güllesi gibi
Çadırın ortasında dikilip
Toprağa kök salmış
Asırlık çınarlar gibi durur
Sanki kalbinin atışları duyulur

Gözleri çakmak-çakmak
Gerilmiş yüz hatları
Gök yüzünde av arayan
Bir kartal gibi
Açılmış kanatları

'Yakup Hamdi beğ, Yakup Hamdi beğ'
Diye seslenir
Gür sesi dalga-dalga
Yankılanır çadırın
ortasında
'Ben toprak Anayım
Ben varım.'

'Beğ,beğ...
Sen bu oymağın babası isen
Bil ki ben de anasıyım
Bu işe sen sarılmazsan
Bil ki ben sarılacağım
Baba evimden
Çehiz diye getirdiğim
Altınlarım-pusatlarım
Keçilerim
kınalı koyunlarım
Kaz boyunlu atlarım
Bu savaştan daha önemli
Günlerde mi harcanacaklar
Ben toprak Anayım
Ben varım.'

'Ağzımı bıçaklar açmıyorsa
Dalıp-dalıp gidiyorsa
düşüncelerim
Dizlerim tutmuyorsa
Bir işe yaramıyorsa ellerim
Yaşlılığımdan-yorgunluğumdan değil
Suskunluğum korktuğumdan değil
bunu böyle bil

Öfkem-bilincim-gururum
Gözbebeklerimde büyür ışıklanır
Er meydanı zamanıdır bu zaman
Yiğitler savaşır
Korkaklar saklanır
Ben Toprak Anayım
Ben varım.'

'Ben bir ak güvercinim ak
Kanatlarım kar gibi ak
Ve bir tüy gibi yumuşak
Gönlüm sular gibi berrak
Dağlara ulaşan sesim
Sana ulaşmaktan uzak
Ve dağlar üstüme yıkılır
Ben ölmem
Ben Toprak Anayım
Ben varım.'

'Ben ölürsem
Üstümde yeniden
Yeşerir umutlar
Yeniden çimlenir tohumlar
Tomurcuklar açar yeniden
Her yıl yeniden doğarım
Ben Toprak Anayım
Ben ölmem
Ben varım.'

BEN TOPRAK ANAYIM

-Utku Türküleri (Maraş Destanı) adlı kitaptan

Nihat Yücel
*********************
 
Dilim Türkçe Konuşur



İlk sözü anamdam öğrendim
Anam öğretti karayı-akı
Anam öğretti bana
Yurdumu-budunumu sevmeyi
Bayrağımı belletti
Anam al-al
Anamın ak sütü gibi helal
Ana dilim
DİLİM TÜRKÇE KONUŞUR

Geçmişim ordularımla
Bir fırtına gibi
Demir kapıdan- Horasandan
Bir sel gibi
Akmışım Anadolu'ya

Dağ-taş çadır olmuş
Dağ-taş at
Dağ-taş çeri
Bütün zorluklara göğüs germişim
Dönmemişim geri

Otağlar kurulmuş
Konar-göçer çadırlar kurulmuş
Adımı vermişim
kanımı vermişim
canımı vermişim
Yurt edinmişim
Bastığm toprağı
Demişim yeni yurduma
Türkelim
TÜRKELİM TÜRKÇE KONUŞUR

Adımı vermişim çiçeklere
Kardelenim demişim
Yedi verenim demişim
Dağlara-taşlara-ağaçlara
Çiçeklere-otllara
Nehirlere-çaylara
Adımı vermişim
Sevdiğime-yavukluma
Demişim gülüm
GÜL'ÜM TÜRKÇE KONUŞUR

Ben bir Dede Korkutum
Yunus'um-Karacaoğlanım
Gün olmuş
Ocaklarda yanmışım
Gün olmuş
Buz tutmuş her yanım

Ben saz demişim
Bağlama demişim
O demiş kopuz
Ozanların her vuruşunda
İnlemiş telim
TEL'İM TÜRKÇE KONUŞUR

Bir Abdalanı Rum olmuşum
Yarı belime kadar çıplak
En önde ben çarpışmışım
Azap Çerileri demişler adıma
Saçlarımı kazıtmışım
Elimde tahtadan kılıç
Hacı Bektaşi Veliden
El almışım-yol almışım
Dolaşmışım
Baştan başa Türkelini
Bu yurdu ben yurt yapmışım
Ben bir dervişim-bir deliyim
DEL'İM TÜRKÇE KONUŞUR

Ben kağanlar yetiştirmişim
Acuna düzeni ben vermişim
Bir uçarsu olmuşum
Dağlardanovalara
Akmış bir selim
SEL'İM TÜRKÇE KONUŞUR
 
Kırk Işık Kız



- Kurtuluş savaşında kırk gün
Kuran okuyan kırk ışık kıza

Kırk
Kırk bakire
Kırk bakire kız
Kırk bakire kız kırk gün
Kırk kutlu evde toplandılar
Diz çöktüler secdeye kapandılar
Huşu içinde sessizce kuran okudular
Kırk kız kırk gün kırk ikindilere kadar
Sabrı - acıyı ve kurtuluş umutlarını
Ulu tanrıya açılan gök avuçlarıyla
Ayet-ayet gökyüzüne dokudular
Kırk bakire kız kırk gün
Kırk bakire kız
Kırk bakire
Kırk

Kırk
Kırk bayrak
Kırk bayrak kız
Kırk bayrak kız kırk gün
Zaman ve mekan dışı yaşadılar
Küüt - küüt attı utku nabızlarında
Savaş açtılar yağıya dillerinde kuran'la
Bütün cephelerde ölümlere koşan kızlar
Savaşan onlardı ellerinde kuran'la
O günden beri hala dalgalanırlar
Ufuklarda bayraklaşan kızlar
Kırk bayrak kız kırk gün
Kırk bayrak kız
Kırk bayrak
Kırk

Kırk
Kırk ışık
Kırk ışık kız
Kırk ışık kız kırk gün
Bitmeyen karanlık geceleri
Birer güneş olup aydınlattılar
Kimdiler - nerde mezarları bilinmez
Uçmağa doğru birer yıldız gibi aktılar
Karanlıklar kuran'la ışıklandılar
Yüreklerdeki utku ışıklarını
Birer kandil gibi yaktılar
Kırk ışık kız kırk gün
Kırk ışık kız
Kırk ışık
Kırk

Kırk
Kırk gök
Kırk gök kız
Kırk gök kız kırk gün
Gök utkuları muştuladılar
Ölmezliğin sırrına ulaştılar
Yüzleri bir tolunaydı kızların
Kaşları bir gerilmiş yaydı kızların
Her bir bir Asena'ydı kızların
Demir dağları delip aştılar
Gök çığrığı kargışlladılar
Kırk gök kız kırk gün
Kırk gök kız
Kırk gök
Kırk

Kırk
Kırk umut
Kırk umut kız
Kırk umut kız kırk gün
Tanrının adıyla başladılar
Dua-dua Ayet-ayet Sure-sure
Kuranı okudukça acunu unuttular
Kırk kız kırk mavi kanatlı güvercin olup
Gökyüzüne doğru kanat açıp uçtular
El verdi gök erenler ellerine
Gök erenler sırlarını açtılar
Kırk umut kız kırk gün
Kırk umut kız
Kırk umut
Kırk

Kırk
Kırk kurt
Kırk kurt kız
Kırk kurt kız kırk gün
Bilediler öfkelerini bilinçle
Yumruklarını gökyüzüne kaldırdılar
Gök yüzünü öfkeyle- hınçla yumrukladılar
Bakışları kurt bakışlı - özleri kurt soyundan
Tanrı önünde önce dua ettiler sonra
Yalın kılınç meydanlarda durdular
Döllendi özlerde ak umutlar
Kırk kurt kız kırk gün
Kırk kurt kız
Kırk kurt
Kırk

- Utku Türküleri (Maraş Destanı) Kitabından
K.maraş. Şubat.1998

Nihat Yücel
 
Kızlar

Bünyan halısında
Afşar kiliminde
Yaşanan zamanın
Her diliminde
Halılara-kilimlere
İşlenir yıldızlar
Halılarda-kilimlerde
İlmek-ilmek düğüm düğüm
Sevgiyi örer kızlar

Her ilmek atışında
Sanki yüreğinden
Bir damar kopar
Bir sevgisi gerçekleşir
Bir sevgisi yarım kalır

Düşlerine girer ilmekler
Belli etmez kıskandığını
Öfkesini ilmeklerden alır
Düşlerinde gün vaktine dek
Gökyüzünü bürür kızlar

Düşlerinde gördüğünü
Sevdiğini-özlediğini
Nakış-nakış desen-desen
Aktarır düğüm-düğüm
Halılara-kilimlere
Kimsenin görmediği
Kimsenin bilmediği
Bütün güzellikleri
Yaşar yaşatır yansıtır
Geleceğini nakışlarda
Görür kızlar

Koç boynuzları - kuşlar
Eli belinde kızlar
Kun gülleri
Ağaç dalları - çiçekler
Bir desen bulmak için
Bir ömür bitirmiş
Ne bulduysa doğada
Üşenmemiş işlemiş
Düşlerinde bile
İlmekleri görür kızlar

Yüz yıllardır durmamış
Bu alın teri bu göz ışığı
İyiye doğruya güzele
Sevgiye bengiye doğru
Gökyüzünde yıldızlar gibi
Akarak yürür kızlar
-*************************

Söyledi Elif


I

Akşam helalleşip ayrılmıştık
Bu gece bir baskına gideceklerdi
Yalnız bunu biliyor
Başka bir şey bilmiyordum
İçim içime sığmıyordu
Bir seviniyor
Bir korkuyordum
Oturuyordum pencere önünde
Tedirgindim
Tüylerim diken-diken oluyordu
Uyku ağır basıyordu
Uyuyamıyordum

Tan vaktinde
Eve getirdiler yiğidimi
Giysileri kan içindeydi
Özge yiğidimin
Koç yiğidimin
Gök yiğidimin
Giysileri kan içindeydi
Savaşın kan sıcaklarında

Ayaz vardı havada
Belli ki kar geliyordu
Pusatlara el değmiyordu soğuktan
Buzlar sarkıyordu kılınç gibi
Toprak damlı evlerin saçaklarında

Bir çift güvercin
Gök kanatlı bir çift güvercin
Uçtu uçacak gözlerinden
Kara gözlerinden
Şahan gözlerinden
Gök yiğidimin
Koç yiğidimin
Özge yiğidimin
Fatihalar-Yasinler
Donmuş kalmış dudaklarında

Görülmedi böyle ölümler
Görülmedi böyle kıyımlar
Kadın-erkek
Genç-yaşlı
Çocuk-çoluk
Ölüm kol geziyordu
Bu kentin sokaklarında

II

Öyle bir gündü ki o gün
Kan beynime sıçrıyordu
Çaresizlik içindeydim
Çırpınıyordum
Bir şey yapamıyordum
Ne pusat vardı ne de mermi
İki elim iki yandaydı
Alkış için
Sığınacak bir tek tanrım vardı

Gökyüzü bir alçalıyor
Bir yükseliyordu
Daha yar sesi duymamış
Daha yar saçı okşamamış
Yiğitlerim sokaklarda
Gün ortalarında-karanlıklarda
Hain mermilerle
Teker-teker ölüyordu

III

Cepheden her iyi haber geldiğinde
Anaların-gelinlerin-kızların
Yüzü gülüyordu
Analarını sürekli izliyordu çocuklar
Analarının yüzü güldüğünde
Seviniyordu çocuklar
Kendi elleriyle yaptıkları
Tahtadan oyuncaklarıyla
Yeniden oyuna başlıyordu
Oyunu unutan çocuklar
Gök yüzü ve çocuklar
Mavi-mavi gülüyordu

IV

Cepheden her kara haber geldiğinde
Korkunç ağıtlar kopuyordu
Bütün pencerelerden
Analar-taze gelinler-kızlar
Saçlarını-başlarını yoluyordu
O zaman durgunlaşıyordu çocuklar
Bırakıyordu tahtadan oyuncaklarını
Bir şeyler oluyordu ama
Ne olduğunu anlayamıyordu çocuklar



V

Umut kesmemiştim tanrıdan
Ama bağçemdeki çiçekler
Aslanağızları-hanımelleri
Ve yedi veren gülleri
Yavaş-yavaş soluyordu

VI

Ağlamak istiyordum
Ağlayamıyordum
Sesim çıkmıyordu
İçimde bir şeyler düğümleniyordu
Her yıldız kaydığında
Ürperiyordum
Duyuyordum-biliyordum
Anlatamıyordum
Yüreğimden-içimden
Bir şeyler sökülüyordu

Ve Söyledi Elif’ler

Biz bir uçarsuyduk
Engel tanımazdık
Bundan böyle
Deli-dolu akmayacağız
Gerdanımıza-kolumuza-kulağımıza
Altınlarımızı-pusatlarımızı-takılarımızı
Takmayacağız
Avuçlarımıza-saçlarımıza
Bu günden sonra kına yakmayacağız

Ant içtik böyle biline
Savaş bitene kadar
Yağı buradan gidene kadar
Artık evdeşimize bile
Dönüp bakmayacağız
 
Ben Şafaklarda Ölmeliyim



Ben şafaklarda ölmeliyim
Kan renginde iken ufuklar
Turnalar katar katar
Güneye göç ederken
Sıla kokarken
Burcu burcu mektuplar

Maviliğe gebe iken gök
Toprak tohuma
Tohum suya
Özlem duyarken
Ben şafaklarda ölmeliyim

Nihat Yücel
-*************************

Çiçeklendi Namlular


Çiçeklendi namlular
Menevişlendi
Kurtuluşun türküsü
Yeryüzüne-gökyüzüne
Dağa-taşa-dala-yaprağa
Nakış-nakış işlendi

Onlar
Ölümsüzlüğe bir kez daha
İnandılar

Sandılar
Bir kan çanağıydı güneş

Sandılar
Yarin yanağıydı güneş

Sandılar
Yiğitler yunağıydı güneş
Işığında yıkandılar
Uçmağa doğru
Uzandılar

Gördüler
Gök çığrık
Ölüm sağıyordu gökten

Gördüler
Mermiler yağıyordu gökten

Gördüler
Melekler ağıyordu gökten
Tek-tek melekler
Yeryüzüne indiler
Yiğitlerin etrafına
Bir barikat ördüler

Öldüler
Gök ışığı sağmak için

Öldüler
Karanlığı boğmak için

Öldüler
Yeniden doğmak için
Gökyüzüne yükseldiler
Gönüllere gömüldüler
Tanrı katındadır otağları
Onlar erişilmez şehitlerdir.

****************************
 
Bilmiyom


Yokluğun içimde bir sonsuz acı
Nasılım nerdeyim kimim bilmiyom
Şaşmışım bu gönül nasıl dayanır
Bu kadar acıyla nasıl ölmüyom

Aşkın çiçeklenen acı içimde
Acunu görüyom başka biçimde
Sevinç buldum her acının içinde
Acısız sevinçle mutlu olmuyom

Ben bir garip kulum dertle doluyum
Ben ki dört mevsimde çiçek dalıyım
Sevenlerin kurbanıyım kuluyum
Yıllar var ki bir seveni bulmuyom

Aşkın yüreğimi söküp gidiyor
İçime zehrini döküp gidiyor
Nihat günden güne çöküp gidiyor
Zerre zerre tükeniyom kalmıyom
 
Her Yanım Işık Çığlığı



Her yanım ışık çığlığı
Kuşlar kanatlanıp uçtu
Yaşadım bunca sığlığı
Aşk önüme sayfa açtı
Her yanım ışık çığlığı

Aşk önüme sayfa açtı
Kaçtım kendimden kaçtım
Özüm birden ışık saçtı
Her bir yöne ışık saçtım
Aşk önüme sayfa açtı

Her bir yöne ışık saçtım
Gördüm özde neler oldu
Sandım ki göklere uçtum
Sanki benliğim yok oldu

Sanki benliğim yok oldu
Bu acunda yaşadım tek
Saksımdaki çiçek soldu
Kimler yaşadı diyecek
Sanki benliğim yok oldu

Kimler yaşadı diyecek
Bir eser bırakmadım ki
Herkes bir şey söyleyecek
Acuna gelmemiş gibi
Kimler yaşadı diyecek
 
Çağrışım Bir Tanrıçadır



Çağrışım bir tanrıçadır
Uzayıp gider boşlukta
Aşk ağrısı ağırcadır
Soğuk ve titrek loşlukta

Başka ağrıyı unuttum

Sukut alevlerde titrer
Bıçaklar büyür korkulu
Açkıcı açkıyı kitler
Bakışlar kalır sorgulu

Verdiğim hen sözü tuttum

Tökezledi küheylanım
Pembe ışıklar morlaştı
Çölümden kaçtı ceylanım
Elimde kalem korlaştı

Upuzun toprağa yattım

Mor rengin ötesi akşam
Işık çığlık-çığlık kaçtı
Sağıldı bağrımda yaram
Kuru dallar çiçek açtı

Yeniden tutkuyu tattım

Bütün denizler yanıyor
Gökyüzünde büyürken ay
Gördüm maviler kanıyor
Güneşimi vurmuşlar vay

Kendimi bir yardan attım
 
Kişi Seviye Ulaşır



Kişi seviye ulaşır
Yürekte bitmez acısı
Seviden gözler kamaşır
Gönülde aşkın sancısı
Kişi seviye ulaşır


Gönülde aşkın sancısı
Mor salkımlı bir bahçe
Uzak olmak en acısı
Anlatamaz dil-lehçe
Gönülde aşkın sancısı

Anlatamaz dil-lehçe
Aşkın kitabı gönül
Konuşur ağaç-mahlepçe
Kardelen menekşe gül
Anlatamaz dil-lehçe

Kardelen menekşe gül
Hepsinin bir dili vardır
Yardan ayrılmam der sümbül
Son kararım bu karardır
Kardelen menekşe gül

Son kararım bu karardır
Aşkın başı sonu yoktur
Yalnız yaşanan aşk vardır
Aşk gönle saplanan oktur
Ve kararım bu karardır

25/Aralık/05

Nihat Yücel
 
X