Son kullanma tarihi geçmiş, bayatlamış bir tarayıcı kullanıyorsanız. Mercedes kullanmak yerine tosbaya binmek gibi... Websiteleri düzgün görüntüleyemiyorsanız eh, bi zahmet tarayıcınızı güncelleyiniz. Modern Web standartlarını karşılayan bir tarayıcı alternatifine göz atın.
Bir sevinç kapladı bütün çeriyi
Binyetmişbir Ağustos
Günlerden cuma
Dedi Başbuğ
Ak topraklar Türk'ün olacak
El açtılar erler alkış ettiler Tanrı'ya
Ak topraklarda mutluluk-bolluk
Ak topraklar ışıl ışıl gözlerde
Kişiyi alır götürür
Bır sır var ak topraklı sözlerde
Yerleşip bir görklü yurt kurmak
Ak topraklarda Türk'ün ülküsü
Görünen başı dumanlı dağlar
Ve ozanların ak topraklar türküsü
Bir cenk türküsü yayıldı dudaktan dudağa
Yayıldı türkmen konar göçer evlerinde
Korkunun adı yok bitmeyen bir sevinç var
Demir bilekli koca türkmen devlerinde
Diz vurdular önünde Başbuğun
Dediler buyruk ver vuruşalım doya doya
Buyruk aldılar kutlu bir günde
Dolu dizgin girdiler yağı saflarına
Dedi Başbuğ yağı dört kat olsun ne çıkar
Akan al kanlarımızla boğarız
Biz ellibin türkmen yiğidi
Bin kez ölsek yeniden doğarız
Erce yaşadık şimdiye dek erce ölürüz
Adımız yüszyıllarca erdemle anılır
Bizden söz eder yarın torunlarımız
Bizden onlara altın destanlar kalır
Bir değil çok destan yarattılar
Uçmağa vardılar birer birer
Bize bir kutlu vatan bıraktılar
Demir yumruklu erler
Dokuzyüz yıl geçti o büyük utkudan
Şimdi yurdum yolsuz-okulsuz-susuz
Bir dirilişin sancısı var yüreklerde
Binlerce gencim yarın için uykusuz
O büyük utkudan dokuyüz yıl sonra
Çaşıtlar artık bilinmiş bellenmiştir
Yeniden fethi başlamıştır Türkeli'nin
Ki fikirlerimiz beyinlerde döllenmiştir
Ben seni seviyorum
Birde yağmuru
Yağmurla bir yağıyorsun
Düşüncelerime
Yağmurda seni düşünüyorum ıpıslak
Önce kumral saçların savruluyor
Gözlerimin önünden
Sonra kış geceleri gibi karanlık
Kara gözlerini görüyorum
Daha seviyorum karanlıkları
Gözlerin diye
Bakışların sağnak yağışı
Çakınlar çakıyor gözlerinde
Bir yanımdasın bir değil
Belli belirsiz gelip gittiğin
Ellerim ellerine uzanıyor
Ellerin ince uzun ve titrek
Ansızın bölünüyor düşüncelerim
Sıcak iklimleri getiren gülüşünle
Gülüşün nar çiçeği
Gülüşün baharla bir
Beni alır götürür
Bir bilinmez yere
Ben senle varım varsam
Birde yağmurla
Beni seveceksen
Yağmuru da sevmelisin
Bir gün bana geleceksen
Yağmurla gelmelisin
Arayapta bulamadığım
Bulupta sevemediğim
Bir gün seni-İstanbul'u-yağmuru
Bırakıpta kaçacağım
Ardımda bir yığın yarım şiir
Ve anılar kalacak
Göçmen kuşlar bile bilmeyecek
Nereye gittiğimi
Ölene dek seni anacağım
Seni duyuyorum tınlayan seste
Gök yüzümde yıldız olup gel artık
Yokluğun bellidir her bir nefeste
Sensiz ömür çekilmiyor bil artık
Seni duyuyorum tınlayan seste
Sensiz ömür çekilmiyor bil artık
Ne yapsam ne etsem çile bitmiyor
Her gece düşüme girde gül artık
Gece gündüz gözlerimden gitmiyor
Sensiz ömür çekilmiyor bil artık
Gece gündüz gözlerimden gitmiyor
Bir gelip görüntün birden gidiyor
Bu acılar çekilmekle bitmiyor
Bana en olmadık haller ediyor
Gece gündüz gözlerimden gitmiyor
Bana en olmadık haller ediyor
Ne günler geçirdik kötü ve iyi
Daha kıskançlığı sürüp gidiyor
Ondan özge ben sevmedim kimseyi
Bana en olmadık haller ediyor
Ondan özge ben sevmedim kimseyi
Bunu bilir yine hesap soruyor
Ondan öğrendim ben bu türlü sevmeyi
Karşıma dikilip dimdik duruyor
Ondan özge ben sevmedim kimseyi
Karşıma dikilip dimdik duruyor
Bu acunun giysisini at diyor
Beni alıp yerden yere vuruyor
Çok geç kaldın gel yanıma yat diyor
Karşıma dikilip dimdik duruyor
Çok geç kaldın gel yanıma yat diyor
Birlikteydik gel birlikte olalım
Gel sevgini sevgimize kat diyor
Gel sevgiyi sonsuzlukta bulalım
Çok geç kaldın gel yanıma yat diyor
Gel sevgiyi sonsuzlukta bulalım
Senden özge sevgi bana yok diyor
Gel birlikte sevgi ile dolalım
Burda bahar burda sevgi çok diyor
Gel sevgiyi sonsuzlukta bulalım
Burda bahar burda sevgi çok diyor
Sevinç içindedir kişiler burda
Burda kin-yağılık ve bun yok diyor
Bütün kötülükler çirkinlik orda
Burda bahar burda sevgi çok diyor
Bütün kötülükler çirkinlik orda
O acunun sevgisinden geçte gel
Bensiz ne yaparsın kalırsın darda
İyiliği güzelliği seçte gel
Bütün kötülükler çirkinlik orda
İyiliği güzelliği seçte gel
Bu acunun defterini dürelim
Kendine yeni giysi biçte gel
Sevgiyle dönüyor acun görelim
İyiliği güzelliği seçte gel
Sevgiyle dönüyor acun görelim
Bir ışıktır aydınlatır gökleri
Sevgimizi nakış nakış örelim
Kaplasın o ışık göğü ve yeri
Sevgiyle dönüyor acun görelim
Kaplasın o ışıkgöğü ve yeri
Işıtır gecemi bir ışık seli
Kalmışım inan ki kemik ve deri
Gönlümü yakıyor ayrılık yeli
Kaplasın o ışık göğü ve yeri
Gönlümü yakıyor ayrılık yeli
Kavuşmanın belli bir zamanı yok
Herkes beni zannediyor bir deli
Ondan ayrıldığım zaman anı yok
Gönlümü yakıyor ayrılık yeli
Ondan ayrıldığım zaman anı yok
Herkes beni görüp gülüp geçiyor
Sızlanmanın artık bir gereği yok
Can alıcı her an canlar biçiyor
Ondan ayrıldığım zaman anı yok
Can alıcı her an canlar biçiyor
Al canımı kurtulayım kafesten
Kişilerin sevdiğini seçiyor
Kurtulayım şu aldığım nefesten
Can alıcı her an canlar biçiyor
Kurtulayım şu aldığım nefesten
Şu acun artık bana dar geliyor
Kurtar kulağımda çınlayan sesten
Her an kulağıma sesler geliyor
Kurtulayım şu aldığım nefesten
Her an kulağıma sesler geliyor
Bun'um çoğalıyor dağca artıyor
Halimi görüyor sonra gülüyor
Sevgimi bir kantar ile tartıyor
Her an kulağıma sesler geliyor
Sevgimi bir kantar ile tartıyor
Söyle diyor o acunda ne buldun
Sevgim ile sevgisini tartıyor
O acunda sessiz kimsesiz kaldın
Sevgimi bir kantar ile tartıyor
O acunda sessiz kimsesiz kaldın
Yaşadıkça bun artıyor bitmiyor
Ömrünün her günü acıyla doldun
Çakılmış beynime ordan gitmiyor
O acunda sessiz kimsesiz kaldın
Çakılmış beynime ordan gitmiyor
Neler çekiyorum bilmiyor kimse
Bun'u kaldırmaya gücüm yetmiyor
Akan gözyaşımı silmiyor kimse
Çakılmış beynime ordan gitmiyor
******************************
Kişi ne çekerse bil ki
Çekiyor kendi elinden
Vaz geçmişim bu dünyanın
Bülbülünden hem gülünden
Kara günüm geçmek bilmez
Gönlüm bir kuş uçmak bilmez
Alışmamış içmek bilmez
Bir doluyu dost elinden
Bir sancıyım dinsem bile
Aşk yolundan dönsem bile
Bir alevim sönsem bile
Ateş çıkacak külümden
Bu dünyaya geldik niçin
Sevgiyi yaşamak için
Sevgiler büyüyünce kin
Yıkılacak temelinden
Dostlarım bu kadar sözüm
Alev alev yanar özüm
Dünyayı görmüyor gözüm
Göz yaşlarımın selinden
Acı çektim şimdiye dek
Bu acıyla ölsem gerek
Nasıl dayanıyor yürek
Bıkmışım tahammülünden
*************************
Yeşil Elbise Yeşil Yüzük Yeşil Küpeler
Yeşilin türküsü başka ondadır bütün mutluluk
Göklerin sonsuzluğu yıldızların ıraklığı ondadır
Ve göllerin, denizlerin yerin göğün yeşili
Yeşil miydi belki bir başka renkti bilmediğimiz
Yeşil giydim dedi ya o öyleyse yeşildir
Ondan sonra daha bir tanıdık daha bir sevdik yeşili
Kime sorduysam yeşil murattır dediler
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
Kan uykularında ben çalmıştım düşlerini
Yeşil türküleri vardı düşlerinde insanların
Mutluluk kaynıyordu yeşil türkülerde pırıl pırıl
Oysa ben yeşil türküsüz yapamazdım bunu sizde bilirdiniz
Bilirim türkü çalmak suç değil sevmek gibi
Ama birde üstelik adımız hırsıza çıktı
Bana en güzel tutkuyu anlattı yeşiller
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
Bir keman yaln8ızlığında nasıl inlerse
Nasıl çoğalırsa gözlerinde gecenin karanlığı
Nasıl renkler birdenbire kaybolursa yoksa
Nasıl dünya zümrüt yeşili olursa bir an
Her şey kayboldu dünyadan yaln8ız kalan yeşildi
Aslında yeşil demiştik biz belki değildi
Bir sis gibi dağıldı dünyam dağıldı renkler
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
Her rengin öyküsü başka yeşil renklerden ayrı
Hiçbir renk yeşil kadar güzel miydi ki
Yeşil konuşmuştun o gece yeşil gülmüştün
Yeşilin kıymetini hiçbir şair anlatamaz şimdi
Bir anlık değil yeşil mutluluğu yıllarcadır
Zeytin gözlüm yeşil bir elbise giymiştin yoksa
Yoksa yeşilin kıymetini dünyada bilmezdiler
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
Renkler kaybolmuştu bütün lambalar sönmüştü
Yalnız kaybolmayan bir renk vardı yeşil
O gece baştanbaşa yeşil olmuştun yeşil olmuştum
Çevremde bir yeşil vardı başka renk göremiyordum
Bir sigara dumanında yitirdim bütün renkleri
Yeşilin öyküsü böyle başladı böyle bitmedi
Her gece toplanıp üstüme üstüme gelirler
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
Yeşil dedik ya sana ne idin bilmiyorum
Yeşiller arasında yitmiştin yoktun
Baharın yeşilliği bu değil bu yeşil başka
Yeşil bir başka türküdür kimsenin bilmediği
Şimdi bir acı var içimde yeşil bir türkü gibi
Türkülerin adını ben koymadım oysa
Benim oynadı yıllarca renkler ve şekiller
Yeşil elbise yeşil yüzük yeşil küpeler
İnceydi uzundu
Dal gibi bir boyu vardı
Güzeldi kibardı
Çünkü o sevdiğim yardı
Ömrünce hiç kimse
Ne böyle bir güzel gördü
Ne de onun gibi
Bir güzeli sardı
Alı al moru mor
Çiçekler biterdi
Bastığı yerde
Tuttuğu dallarda
Kuşlar öterdi
Gülse güller açardı
İnce dudaklarında
Gelişiyle bahar
Gidişiyle kış başlardı
Bakışları değişir
Uzak mesafelere
Dalardı gözleri
O garip suskunluğu
Asırlarca uzardı
Saatlerce konuşmazdık
Konuşmazdık ama
Ben onu anlardım
O beni anlardı
Nasıl geçerdi zaman
Bir türlü anlamazdık
Anlamaya kalmadan
Ayrılık vakti
Gelip çatardı
Ne kadar özensem
Anlatamam bu sevgiyi
Ben onunla tanıdım
Bu aşkı bu sevgiyi
Ellerimi göğe açsam
Avuçlarıma yıldızlar dolardı
Bir heyecan dalgası
Dolaşırdı kanımda
Birden telaşlanır
Tedirginliğim artardı
Gönlümü bir alev sarar
Zaman su gibi akardı
Pençe pençe allanırda yüzü
Gözlerine dökülen saçlarını
Omuzlarına atardı
Şimdi benden çok uzaklardadır
Ellerimi uzatsam
Ellerim yetişmez
Türkümü rüzgara katsam
Belki ulaşır sesim
Yalnız onu sevdim
Yalnız onu seveceğim
Çıkana kadar son nefesim
************************
Bu onların öyküsüdür
Sanmayın ki yalan
Kimse inanmaz anlattıklarıma
Bana anlatsalar
İnan ki ben de inanmazdım
Onlar kendilerine bile
Her zaman ve her koşulda karşıydılar
Hiç kimseye eğmediler boyun
Aç kaldılar-susuz kaldılar
Parasız-pulsuz kaldılar
Ama hiç kimseye
Vermediler ödün
Dünyanın meteliğine
Vermediler değer
Onlar bu dünyada
Yalnız yaşadılar
İğne atsan yere düşmezdi
O kadar kalabalıktı ki ortalık
Fakat onlar
O kadar kalabalıkta
Bile yalnızdılar
Yalnız kitapları vardı dünyalarında
Kitaplarıyla başbaşaydılar
Eşleri-çocukları
Dünyalık peşindeydi
Onlar yeni dünyalar peşindeydi
Eminim ki bu yüzden
Eşleri-çocukları onlara
O kadar uzak kaldılar
Onlar ölürse bir gün eğer
Çok değer verdikleri kitapları
Miraşçıları tarafından
Zaten boş kalmış kafaları ve odaları
Biraz daha boş kalsın diye
Ya kalorifer kazanlarında yakılacaktır
Ya da siyah poşetler içinde
Çöplüklere atılacaktır
Fakat ben ölmeden önce
Kitaplarımı
Kitap dostlarına bağışlayacağım
Dostlarımın ağrıyan başlarını
Böylece biraz daha ağrıtacağım
Muallim Hayrullah
Hanifi Ağa ve bir çete
Kar-kış kıyamet
Üç atlı yola düşer
Pazarcık'a giderler
Yakup Hamdi Ağayı çadırında
Ziyaret ederler
İzzet-ikram
Hoş-beşten sonra
Söze başlar
Muallim Hayrullah
'Memleketin hali malum
Her yer işgal altında
Yakup Hamdi Beğ
Biz Baba burnu'nu tutacağız
Yağıya Antep'ten
Gelecek yardıma
Engel olsan yeter
Yeter ki yağı
Yardım almasın'
Yakup Hamdi beğ
Suskundur, sözler
Düğümlenir boğazında
Bir türlü açamaz ağzını
Neden sonra
Yere dikerek gözlerini
Elindeki maşayla
Mangaldaki közü karıştırarak
Biraz zaman kazanmak ister
Sesi titrek ve usulcadır
'Ağalar' diye başlar söze
'Ben bir çoban parçasıyım
Bu kadar güçlü bir yağıya
Nasıl engel olurum
Yetmez-gücüm kuvvetim
Beni affedin
Yemen'de-Çanakkale'de
Kafkasya'da-Rumeli'de
Kırıldı gençlerim
Yanımda yalnız yaşlılar kaldı'
Israrlar-tartışmalar
Uzar-gider
Sesler yükselir-sertleşir
Bir sonuca ulaşılmaz
Bir zorlu engeldir
Yakup Hamdi beğ
Bir türlü aşılmaz
Umut kesilmiştir artık
Ziyarete gelenler
Tam kalkmayı düşünürlerken
Yan çadırda
Konuşmaları duyan
Hacey Hatun
Birden bir top güllesi gibi
Çadırın ortasında dikilip
Toprağa kök salmış
Asırlık çınarlar gibi durur
Sanki kalbinin atışları duyulur
Gözleri çakmak-çakmak
Gerilmiş yüz hatları
Gök yüzünde av arayan
Bir kartal gibi
Açılmış kanatları
'Yakup Hamdi beğ, Yakup Hamdi beğ'
Diye seslenir
Gür sesi dalga-dalga
Yankılanır çadırın
ortasında
'Ben toprak Anayım
Ben varım.'
'Beğ,beğ...
Sen bu oymağın babası isen
Bil ki ben de anasıyım
Bu işe sen sarılmazsan
Bil ki ben sarılacağım
Baba evimden
Çehiz diye getirdiğim
Altınlarım-pusatlarım
Keçilerim
kınalı koyunlarım
Kaz boyunlu atlarım
Bu savaştan daha önemli
Günlerde mi harcanacaklar
Ben toprak Anayım
Ben varım.'
'Ağzımı bıçaklar açmıyorsa
Dalıp-dalıp gidiyorsa
düşüncelerim
Dizlerim tutmuyorsa
Bir işe yaramıyorsa ellerim
Yaşlılığımdan-yorgunluğumdan değil
Suskunluğum korktuğumdan değil
bunu böyle bil
Öfkem-bilincim-gururum
Gözbebeklerimde büyür ışıklanır
Er meydanı zamanıdır bu zaman
Yiğitler savaşır
Korkaklar saklanır
Ben Toprak Anayım
Ben varım.'
'Ben bir ak güvercinim ak
Kanatlarım kar gibi ak
Ve bir tüy gibi yumuşak
Gönlüm sular gibi berrak
Dağlara ulaşan sesim
Sana ulaşmaktan uzak
Ve dağlar üstüme yıkılır
Ben ölmem
Ben Toprak Anayım
Ben varım.'
'Ben ölürsem
Üstümde yeniden
Yeşerir umutlar
Yeniden çimlenir tohumlar
Tomurcuklar açar yeniden
Her yıl yeniden doğarım
Ben Toprak Anayım
Ben ölmem
Ben varım.'
İlk sözü anamdam öğrendim
Anam öğretti karayı-akı
Anam öğretti bana
Yurdumu-budunumu sevmeyi
Bayrağımı belletti
Anam al-al
Anamın ak sütü gibi helal
Ana dilim
DİLİM TÜRKÇE KONUŞUR
Geçmişim ordularımla
Bir fırtına gibi
Demir kapıdan- Horasandan
Bir sel gibi
Akmışım Anadolu'ya
Dağ-taş çadır olmuş
Dağ-taş at
Dağ-taş çeri
Bütün zorluklara göğüs germişim
Dönmemişim geri
Otağlar kurulmuş
Konar-göçer çadırlar kurulmuş
Adımı vermişim
kanımı vermişim
canımı vermişim
Yurt edinmişim
Bastığm toprağı
Demişim yeni yurduma
Türkelim
TÜRKELİM TÜRKÇE KONUŞUR
Adımı vermişim çiçeklere
Kardelenim demişim
Yedi verenim demişim
Dağlara-taşlara-ağaçlara
Çiçeklere-otllara
Nehirlere-çaylara
Adımı vermişim
Sevdiğime-yavukluma
Demişim gülüm
GÜL'ÜM TÜRKÇE KONUŞUR
Ben bir Dede Korkutum
Yunus'um-Karacaoğlanım
Gün olmuş
Ocaklarda yanmışım
Gün olmuş
Buz tutmuş her yanım
Ben saz demişim
Bağlama demişim
O demiş kopuz
Ozanların her vuruşunda
İnlemiş telim
TEL'İM TÜRKÇE KONUŞUR
Bir Abdalanı Rum olmuşum
Yarı belime kadar çıplak
En önde ben çarpışmışım
Azap Çerileri demişler adıma
Saçlarımı kazıtmışım
Elimde tahtadan kılıç
Hacı Bektaşi Veliden
El almışım-yol almışım
Dolaşmışım
Baştan başa Türkelini
Bu yurdu ben yurt yapmışım
Ben bir dervişim-bir deliyim
DEL'İM TÜRKÇE KONUŞUR
Ben kağanlar yetiştirmişim
Acuna düzeni ben vermişim
Bir uçarsu olmuşum
Dağlardanovalara
Akmış bir selim
SEL'İM TÜRKÇE KONUŞUR
- Kurtuluş savaşında kırk gün
Kuran okuyan kırk ışık kıza
Kırk
Kırk bakire
Kırk bakire kız
Kırk bakire kız kırk gün
Kırk kutlu evde toplandılar
Diz çöktüler secdeye kapandılar
Huşu içinde sessizce kuran okudular
Kırk kız kırk gün kırk ikindilere kadar
Sabrı - acıyı ve kurtuluş umutlarını
Ulu tanrıya açılan gök avuçlarıyla
Ayet-ayet gökyüzüne dokudular
Kırk bakire kız kırk gün
Kırk bakire kız
Kırk bakire
Kırk
Kırk
Kırk bayrak
Kırk bayrak kız
Kırk bayrak kız kırk gün
Zaman ve mekan dışı yaşadılar
Küüt - küüt attı utku nabızlarında
Savaş açtılar yağıya dillerinde kuran'la
Bütün cephelerde ölümlere koşan kızlar
Savaşan onlardı ellerinde kuran'la
O günden beri hala dalgalanırlar
Ufuklarda bayraklaşan kızlar
Kırk bayrak kız kırk gün
Kırk bayrak kız
Kırk bayrak
Kırk
Kırk
Kırk ışık
Kırk ışık kız
Kırk ışık kız kırk gün
Bitmeyen karanlık geceleri
Birer güneş olup aydınlattılar
Kimdiler - nerde mezarları bilinmez
Uçmağa doğru birer yıldız gibi aktılar
Karanlıklar kuran'la ışıklandılar
Yüreklerdeki utku ışıklarını
Birer kandil gibi yaktılar
Kırk ışık kız kırk gün
Kırk ışık kız
Kırk ışık
Kırk
Kırk
Kırk gök
Kırk gök kız
Kırk gök kız kırk gün
Gök utkuları muştuladılar
Ölmezliğin sırrına ulaştılar
Yüzleri bir tolunaydı kızların
Kaşları bir gerilmiş yaydı kızların
Her bir bir Asena'ydı kızların
Demir dağları delip aştılar
Gök çığrığı kargışlladılar
Kırk gök kız kırk gün
Kırk gök kız
Kırk gök
Kırk
Kırk
Kırk umut
Kırk umut kız
Kırk umut kız kırk gün
Tanrının adıyla başladılar
Dua-dua Ayet-ayet Sure-sure
Kuranı okudukça acunu unuttular
Kırk kız kırk mavi kanatlı güvercin olup
Gökyüzüne doğru kanat açıp uçtular
El verdi gök erenler ellerine
Gök erenler sırlarını açtılar
Kırk umut kız kırk gün
Kırk umut kız
Kırk umut
Kırk
Kırk
Kırk kurt
Kırk kurt kız
Kırk kurt kız kırk gün
Bilediler öfkelerini bilinçle
Yumruklarını gökyüzüne kaldırdılar
Gök yüzünü öfkeyle- hınçla yumrukladılar
Bakışları kurt bakışlı - özleri kurt soyundan
Tanrı önünde önce dua ettiler sonra
Yalın kılınç meydanlarda durdular
Döllendi özlerde ak umutlar
Kırk kurt kız kırk gün
Kırk kurt kız
Kırk kurt
Kırk
Koç boynuzları - kuşlar
Eli belinde kızlar
Kun gülleri
Ağaç dalları - çiçekler
Bir desen bulmak için
Bir ömür bitirmiş
Ne bulduysa doğada
Üşenmemiş işlemiş
Düşlerinde bile
İlmekleri görür kızlar
Yüz yıllardır durmamış
Bu alın teri bu göz ışığı
İyiye doğruya güzele
Sevgiye bengiye doğru
Gökyüzünde yıldızlar gibi
Akarak yürür kızlar
-*************************
Söyledi Elif
I
Akşam helalleşip ayrılmıştık
Bu gece bir baskına gideceklerdi
Yalnız bunu biliyor
Başka bir şey bilmiyordum
İçim içime sığmıyordu
Bir seviniyor
Bir korkuyordum
Oturuyordum pencere önünde
Tedirgindim
Tüylerim diken-diken oluyordu
Uyku ağır basıyordu
Uyuyamıyordum
Tan vaktinde
Eve getirdiler yiğidimi
Giysileri kan içindeydi
Özge yiğidimin
Koç yiğidimin
Gök yiğidimin
Giysileri kan içindeydi
Savaşın kan sıcaklarında
Ayaz vardı havada
Belli ki kar geliyordu
Pusatlara el değmiyordu soğuktan
Buzlar sarkıyordu kılınç gibi
Toprak damlı evlerin saçaklarında
Bir çift güvercin
Gök kanatlı bir çift güvercin
Uçtu uçacak gözlerinden
Kara gözlerinden
Şahan gözlerinden
Gök yiğidimin
Koç yiğidimin
Özge yiğidimin
Fatihalar-Yasinler
Donmuş kalmış dudaklarında
Görülmedi böyle ölümler
Görülmedi böyle kıyımlar
Kadın-erkek
Genç-yaşlı
Çocuk-çoluk
Ölüm kol geziyordu
Bu kentin sokaklarında
II
Öyle bir gündü ki o gün
Kan beynime sıçrıyordu
Çaresizlik içindeydim
Çırpınıyordum
Bir şey yapamıyordum
Ne pusat vardı ne de mermi
İki elim iki yandaydı
Alkış için
Sığınacak bir tek tanrım vardı
Gökyüzü bir alçalıyor
Bir yükseliyordu
Daha yar sesi duymamış
Daha yar saçı okşamamış
Yiğitlerim sokaklarda
Gün ortalarında-karanlıklarda
Hain mermilerle
Teker-teker ölüyordu
III
Cepheden her iyi haber geldiğinde
Anaların-gelinlerin-kızların
Yüzü gülüyordu
Analarını sürekli izliyordu çocuklar
Analarının yüzü güldüğünde
Seviniyordu çocuklar
Kendi elleriyle yaptıkları
Tahtadan oyuncaklarıyla
Yeniden oyuna başlıyordu
Oyunu unutan çocuklar
Gök yüzü ve çocuklar
Mavi-mavi gülüyordu
IV
Cepheden her kara haber geldiğinde
Korkunç ağıtlar kopuyordu
Bütün pencerelerden
Analar-taze gelinler-kızlar
Saçlarını-başlarını yoluyordu
O zaman durgunlaşıyordu çocuklar
Bırakıyordu tahtadan oyuncaklarını
Bir şeyler oluyordu ama
Ne olduğunu anlayamıyordu çocuklar
V
Umut kesmemiştim tanrıdan
Ama bağçemdeki çiçekler
Aslanağızları-hanımelleri
Ve yedi veren gülleri
Yavaş-yavaş soluyordu
VI
Ağlamak istiyordum
Ağlayamıyordum
Sesim çıkmıyordu
İçimde bir şeyler düğümleniyordu
Her yıldız kaydığında
Ürperiyordum
Duyuyordum-biliyordum
Anlatamıyordum
Yüreğimden-içimden
Bir şeyler sökülüyordu
Ve Söyledi Elif’ler
Biz bir uçarsuyduk
Engel tanımazdık
Bundan böyle
Deli-dolu akmayacağız
Gerdanımıza-kolumuza-kulağımıza
Altınlarımızı-pusatlarımızı-takılarımızı
Takmayacağız
Avuçlarımıza-saçlarımıza
Bu günden sonra kına yakmayacağız
Ant içtik böyle biline
Savaş bitene kadar
Yağı buradan gidene kadar
Artık evdeşimize bile
Dönüp bakmayacağız