Puslu bir Ankara manzarası eşliğinde normal bir doğum hikayesi

mgulec

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
28 Temmuz 2009
362
22
Hamileyken sürekli takip ettiğim, doğum öykülerini merakla okuduğum bu sitede de doğum öykümü paylaşıyorum. Tüm gebelere kolay ve sıkıntısız doğumlar temennisiyle...

Puslu Bir Ankara Manzarası Eşliğinde Normal Bir Doğum Hikayesi

Artık son haftaya girmiş bulunmaktayım. Doktorum erkek bebeklerin genellikle 40. haftadan sonra gelmek istediklerini söylediğinden pek bir rahatım. Hastane çantamı daha 1-2 gün önce alelade hazırlamışım. Evde bebekle ilgili yalnızca yenidoğan setleri alındı. Ne portbebe, ne beşik, ne bebek arabası var. Anneme göre ilk bebeğe bu kadar hazırlık yapılmazmış. Anne sözü dinliyoruz elbette. Tabi daha 40’ı çıkmayan bebeğimi anneme bırakıp eksikleri tamamlamaya çıkmanın zorluğunu daha sonra öğreneceğimi bilmeden.
Son haftanın 4. günü. Günlerden pazartesi.Akşam kuzenimin 36 günlük ikizlerini görmeye gidiyoruz. Çok sevimli bebekler. Acaba benimki neye benzeyecek? İkizleri kucağıma alıp sevmek istiyorum ama bana pek pas vermeyip huysuzlanıyorlar. Şimdi düşünüyorum da belki de 15-16 saat sonra bebeğin dünyaya geleceğini hissettiler.
İkizleri görüp akşamın geç saatlerinde eve dönüyoruz. 11-12 gibi uyuyoruz. Gece 2’ye gelirken lavabo ihtiyacıyla uyanıyorum ve sonra ara sıra gelen kısa süreli sancılarla birlikte 5’e kadar uyuyamıyorum. İnternete giriyorum, Kaan kocatepe’nin sitesinden en az 3 kere okuduğum son hafta özelliklerini bir daha okuyorum. Benimle aynı haftadaki gebelerin durumları falan. Peynir, ekmek yiyorum. 5 gibi artık sabah namazı ve ardından 6 gibi tekrar yatıyorum biraz uyumak istiyorum. Fakat ne mümkün! Doğumun olacağının belirtilerinden ilki olan sancılar zaten mevcutken, ikincisi ve üçüncüsü de ortaya çıkıyor. Tekrar yatıyorum. Eşime “belki bugün akşama doğru bebek gelir belki de yarın” diyorum. O kadar rahat bir tonla söylüyorum ki fazla önemsemeden uyumaya devam ediyor. Hemen hastane çantamı kontrol ediyorum. Duşa girip, evi şöyle bir toparlıyorum. 7.30 civarı annemi arayıp durumu anlatıyorum. O da hazırlanıp 8.30 gibi babamla eve geliyor. Henüz doktorumu aramadım çünkü sabahın bu saatinde uyanmamış olabilir, sabah sabah sinirlerini bozmak istemiyorum. Annem aceleci bir halde gidelim diyor. Doktorumu arayıp öyle gideceğimi söyleyip ikna ediyorum. Nihayet 9 gibi doktorumu aradık. Gidip, 9. kata çıkmamızı, Dr. Tünay veya Dr. Şule hanımı görüp yatış yapılmasını söylüyor. Eşimin duruşması olduğu için nasılsa akşama kadar doğmaz düşüncesiyle, duruşma çıkışı öğlen gelmesini söylüyorum. O adliyeye, ben babam ve annemle Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine doğru yola çıkıyoruz. Benim sancım ve sıkıntım gitgide artıyor ama yine de çok rahatım. İlk doğumlar en az 16-20 saatte gerçekleşir diye duyduğum için hesaplıyorum, daha 7 saat falan oldu. Daha gelmez, dayanmalıyım. Çok sonraları aslında bunun herkesin bünyesine göre değiştiğini, yolda veya evde doğum yapıveren çok kişi olduğunu öğrendim. Bunu bilseydim bu kadar rahat olmazdım eminim.

Dikmenden Samsun yoluna çıkarken babamı 2 kere durdurdum ki sancılar hareket halinde biraz daha sıkıntı veriyor çünkü. Samsun yoluna çıktığımzda aman Allah'ım o ne trafik! Eskişehir yol ayrımına kadar 10 dk.lık yolu 30 dk da katediyoruz. 2 gün sonraki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle kentte yapılacak olan etkinliklere hazırlık dolayısıyla yolu kapatmışlar. Sırası mı şimdi! Araçları ileriye bırakmayıp Eskişehir yoluna yönlendiriyorlar. Ben belli etmiyorum ama iyice bunalmaya başladım. Annem stresten ve telaştan babama çatıp duruyor. “Şu polislere bir şey söyle yolu açsınlar, kızım doğuracak neredeyse de.” Ben "anne bir şey olmaz daha var" diyorum. Bendeki de ne rahatlıksa işte. Nihayet annem inip, araçların arasından polise gidip maruzatımızı bildiriyor. Yol tabiki hemen bize açılıyor. Oh boş boş yol! 5-6 dk sonra hastanedeyiz. Derken bir bakıyoruz ki Bahçelievler metro durağında tekrar yol kapalı. Annemi yine bir telaş kapladı. Bense ne kadar geç gidersek o kadar iyidir diye düşünüyorum. Hastane ortamını oldum olası sevmemişimdir zaten. Doğum son aşamasına gelsin, ben öyle gideyim diye aslında içten içe trafik durumuna seviniyorum bile. Nihayet hastaneye gelip, saat 10.30 gibi soğuk ve sevimsiz odalardan birine beni alıyorlar. Artık yalnızım. Anneciğim bile yok yanımda. Ara sıra gelen doktorlar, hastane dosyama bakıyorlar ve muayene bile etmeden gidiyorlar. Oh zaten istemiyorum muayene falan. Son aşama gelsin doğsun, kurtulayım. NST, nabız, tansiyon vs. Nihayet bir doktor, dosyadaki bilgilerin bir hafta önceki muayeneye ait olduğunu anlayıp muayene ediyor. Hemen telaşa kapılıp kıdemli asistanı çağırıyor. Bir koşturmaca hemen doğumhaneyi hazırlayın diyorlar. Ben içten içe çok erken gelmediğimiz için hem seviniyor, hem de merak içerisinde nasıl olacağını düşünüyorum.

Doğum hane tek kişilik, tertemiz, sıcacık bir yer. Öyle anlattıkları gibi korkunç gelmedi bana. Kendine ait banyosu var. Orayı kullanıp doğum masasına yatıyorum. Manzara süper. 9. kattan güzel ve puslu bir ekim günü Ankara’yı seyretmek çok güzel. Doktorumun ameliyat günü olduğu ve zaten normal doğum istediğim için doğuma girmesini gerekli görmedim. Biraz sonra belki stresten belki de artık doğumun son aşaması olduğu için sancılarım çok fazla olmaya başlıyor. Kolay ve sıkıntısız doğum için Ayetül Kürsi ve İnşirah surelerini okuyorum. Dr. Şule ara sıra gelerek gidişatı kontrol ediyor ve bir yandan doğum ekibini hazırlıyor. Ben artık inim inim inleyip saçımı başımı yolmaya başlıyorum. Tam karşımdaki saatte gözüm. 11.30 gibi artık bebeğin çıkma vakti. Bir ara Dr. Şule benim performasımın çok iyi olduğunu düşünüp kıdemli asistan Dr. Tünay’ı çağırıyor. İşi başından aşkın olan doktorumuz henüz vakit olmadığını söyleyip biraz çıkışıyor. E öyle kolay değil, biraz uğraştırıyorum onları. Yok doğmayacak bu. “Kızmayın bana çok zor çok zor” diyorum. 12.30 gibi “öğle tatili hadi artık doğur” diyorlar. “Tamam ben yemek ısmarlarım size” falan diyorum, gülüyorlar. “Sizin çocuğunuz yoksa anlayamazsınız, insan başına gelmedikçe anlamaz bu acıları” deyip, Emrah edebiyatı yapıyorum. Ama onlar da biraz nazik olsunlar. Artık doğmayacağı umutsuzluğu ve sancıların yorgunluğuyla 13.05’te bir anda nasıl olduğunu bile anlamadan Ahmet Kerem’in sesini duyuyorum. Allah’ım ne kadar güzel bir ses! Bir anda gerçekten tüm acılar silinip kayboluyor sanki. Oğlumu hemen alıp götürüyorlar. Dr. Şule beni tamir etmekle uğraşıyor. Nasıl bir yıpranmaysa artık 14.30’a kadar bu süreç sürüyor. Oğlumu 5 dk. Gördüm o kadar. Sonradan öğrendiğime göre bu süreçte doğum servisinde kuvez kalmadığından açık bir kuveze koymuşlar oğlumu, 1 saat bas bas bağırmış. Hiç kimse ilgilenmemiş. Neden sonra annem gelip giydirmiş yavrucağızı. O anki kendime yönelik acılardan ve annelik hormonunun tesiri henüz az olduğundan çocuğu düşünecek pek vakit bulamadım. Şimdi ise o kadar kızgınım ki onlara. 2-3 gün boyunca uykusunda bile hıçkırdı yavrucak. Şimdiki aklım olsaydı hemşireleri, doktorları ve annemi önceden planlayıp organize ederdim. Ama oğlumun bunu yaşaması gerekiyordu belki de. Sonraki gecelerse hep o anların vicdan azabıyla oğlumu kucağımdan hiç indirmeden gündüzleri gerekirse hiç oturmadan evin içerisinde bir o yana bir bu yana gezdirdim. Çok gazlı, çok yaygaracı ama bir o kadar duygusal olan oğlum 4-5 ay kendini kucakta gezdirtti. Allah’ım doğum ne ki bu yorgunlukla kıyaslanınca! Bana bebek bakmanın, anne sütü vermenin bu kadar zor olduğunu kimse anlatmamıştı. Ben bu kadar uykusuz geceler geçirip, anne sütü vermek için canhıraş çabalayacağımı ve buna rağmen zır zır ağlayan bir bebekle haftalar aylar geçireceğimi bilmiyordum. Doğum şöyle zor böyle zor, normal şöyle sezeryan böyle dediklerinden kendimi doğum olayına o kadar hazırlamışım ki bebek bakımına hiç hazırlamamışım. Çok hazırlıksız yakalandım. Çok yıprandım çok. Fakat tüm bu yorgunluklara rağmen bir tanem, boncuğum, güzel ve duygusal oğlum, hayatımın en güzel amacı. Şu an 17 aylık. Henüz konuşamıyor ama her şeyi anlıyor. Bana sarıl deyince boynuma sarılıyor, öp deyince yanağıma uzanıyor.Yalnızca bu bile her acıya değer :)

Paylaşmayı seviyorum: Puslu Bir Ankara Manzarası Eşliğinde Normal Bir Doğum Hikayesi
 
ilk önce tebrik ediyorum Allah analı babalı büyütsün inş...bende normal doğumu çok istiyordum ama sezaryana alındım.senin doktorların sabırlı çıkmış,benimkiler normal doğum sırasında çok beklemediler sabretmediler.sanırım devlet hastanesinde doğurdun,orada daha çok uğraşıyorlar normal doğum için.bebeğin kilolumuydu bekletti bu kadar,benimki kilolu olduğu için pek zorlamadılar.uykusuz gecelere gelince evet yorucu ama sonunda büyücek diyorsun,rahatlayacağını düşünüyorsun.bende zaman böyle geçiyor,bebeğim 4aylık sabırla büyüteceğiz onları.seninki 17 aylık olmuş bile:nazar:artık o kadar zorlanmazsın...
 
Allah analı babalı büyütsün.abdestli,namazlı olsun inşallah.hem bu dünyada hem öbür dünyada gurur duyacağınız bir evlat yetiştirmeniz dileğiyle.
 
ilk önce tebrik ediyorum Allah analı babalı büyütsün inş...bende normal doğumu çok istiyordum ama sezaryana alındım.senin doktorların sabırlı çıkmış,benimkiler normal doğum sırasında çok beklemediler sabretmediler.sanırım devlet hastanesinde doğurdun,orada daha çok uğraşıyorlar normal doğum için.bebeğin kilolumuydu bekletti bu kadar,benimki kilolu olduğu için pek zorlamadılar.uykusuz gecelere gelince evet yorucu ama sonunda büyücek diyorsun,rahatlayacağını düşünüyorsun.bende zaman böyle geçiyor,bebeğim 4aylık sabırla büyüteceğiz onları.seninki 17 aylık olmuş bile:nazar:artık o kadar zorlanmazsın...

Üniversite hastanelerinde normal doğuma çok fazla teşvik var. Hatta birisi beklemiş ve sonra sezeryana alma kararı almışlar. Ama hocaları ertesi gün "vizit"de bu durumu pek hoş karşılamamıştı. oğlum 3465 gr doğdu.Aynı odada 4 kilonun üstünde bebekler vardı normal doğumla doğan. Ondan dolayı sabırla değil belki ama beklediler :) Biraz sıkıntılı oluyor ama en son nasıl çıktığını bile anlamadım :) Sonrasıysa bir felaketti. Dikişler, o bölgede ödem, günlerce oturamadım, hatta sırtüstü yatamadım. Dedim ki bir de sezeryana zor derler, bundan zoru nasıl oluyor acaba? Ama tabi insanın gözü yavrusunu memnun etmekten başka bir şey görmüyo :KK66:

4 aylık zamanları aklıma geldi şimdi. Kucağımda evin içinde saatlerce bir o yana bir bu yana. Tuvalete bile zor gidiyordum. Şimdi de göndermiyor ama en azından kapıda bekleyip 4-5 dk yaygara koparıyor, çıkınca susuyor :) O zamanlar en güzel zamanları diyorlardı hiç öyle değil.Her dönemin bir zorluğu var. Ama şimdi kıyaslarsak hem ben rahatladım çocuklu bir kadın fikrine alıştım. Hem de saatlerce bebek pışpışlamak çocuğun peşinden koşturmaktan daha zor. Sizinki daha küçükmüş Allah kolaylık versin. Nacizane tavsiyem her anını kaydedin. İlk dişini, gülüşünü vs. Ben pişman oldum o günlerde bi kamera alıp çok fazla kayıt yapamadığıma. Allah bahtını güzel etsin kuzunuzun :KK66:
 
Allah analı babalı büyütsün.abdestli,namazlı olsun inşallah.hem bu dünyada hem öbür dünyada gurur duyacağınız bir evlat yetiştirmeniz dileğiyle.

İnsan başka ne isteyebilir ki. güzel dualarınız için çok teşekkür ederim.
 
Tüm ayrıntıları içermeyen doğum hikayeme çevremdekilerden çıkardığım bir kaç tespiti eklemek istiyorum:

1. Normal doğum sezeryana kıyasla daha sıkıntılı geçebiliyor fakat doğum sonrası kat kat daha kolay oluyor. Çoğunlukla bu böyle.
Fakat herkeste değil. Örneğin kuzenimin eşi sezeryan olmasına rağmen sonrasında hemen toparladı ve bebeğine kendisi bakabildi.
Normal doğum yapabilen bense çok hassas bir cildim olduğu için, yaralarım ağrımamasına rağmen ödemli pişiklerim oldu. Bebek çok huzursuzdu ve ilk haftaları uzun süre annem ve babamın yardımlarıyla geçirdim. Yine de iyiki normal oldu. Bebek 3. gününde hastane yenidoğan servisine alındı. Oturmakta zorlansam da can havliyle ordan oraya koşturmam daha kolay oldu.

2. Normal doğum yapanlar -suni sancıyla bile olsa- çoğunlukla pişman olmadıklarını söylüyorlar. Fakat sezeryan yapanlarda bu oran %50 civarı. Tabi benim karşılaştığım insanlarda bu oran böyle. Yani sezeryan yapıp iyiki de yapmışım diyen de var. Çok fazla araştırmadan sezeryan doğum yapıp pişman olan da var.

3. Karşılaştığım hemen herkes doktorunu sevdiği için -ne kadar sancı çekse de- doğumun çok rahat geçtiğini söylüyor. Doktoruna güvenmek en önemlisi bence.

4. Şu da bir gerçek ki normal doğumu anne adayı gerçekleştiriyor. doktorlar sadece yol gösteriyor. Seni sakinleştiriyor. İğnelerini falan yapıyor. İş sana kalmış. İyice herşeyi öğrenip hazırlıklı gidildiğinde herkesin işi kolaylaşıyor.

5. Doktor kadar hastane seçimi de çok önemli. Bebeğe ve size iyi bakacak temiz ve teşekküllü merkezler tercih edilmeli. Her özel hastane mükemmel değil. Her devlet hastanesi berbat değil. İyi araştırılmalı.

6. Normal doğum korkusunu yenebilenler gördüğüm kadarıyla kendi kendini rahatlatmayı başarabilen insanlar. Çoğunlukla herkes yapabiliyorsa ben de yaparım mantığını benimsemiş polyanacı tipler :)

7. Sezeryandan sonra her zaman göbek kalıcak diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. En yakınımdaki insanlarda gördüm bunu. Ama çoğunlukla göbek kalıyor. Ayrıca normal doğum yapınca da ne kadar zayıf olsan da bir miktar vücut formun değişiyor. Ama strese girmeyip dikkat edilirse kilolar ve göbekleri çok fazla doğuma yüklememeliyiz.

Aklıma gelenler bunlar. Umarım gebelere yardımcı olur. Tüm anne adaylarına kolay sıkıntısız sağlıklı doğumlar dilerim.

İkinciyi düşünüp nasıl bakarım endişesiyle kararsız kalan anne ve anne adayadayı :)
Buğday Taneleri: Puslu Bir Ankara Manzarası Eşliğinde Normal Bir Doğum Hikayesi
$Fotoğraf570.jpg
 
X