Sana iyi bakamamışlar.

Canım aslında yeme düzeninde ona göre aç kalacağı bir durum olmadı. Normalde yemek yemeyi angarya gibi görür, soluksuz yemek yerdi eşim. Ağız sindirimi yapmadan yutardı yani. Hazır yemeye alışmış ve et tüketmeyi, soslu, yağlı yemekleri çok severdi.

Öncelikle yemek esnasında sürekli konuşacak konular bularak, daha yavaş yemesini ve yemek yerken sindirim sağlamasını böylece de daha az besinle daha uzun sürede doymasını sağladık. Yediğini çiğneyerek sindirime başlamayı da öğrendi bu sayede. Hem yemek yemek keyif haline geldi. Hem de bizim en güzel sohbetlerimiz o zamanda olur. Yani bizim Türk kültüründeki sofrada konuşulmaz mantığı biraz zararlı açıkçası.

Yemeği yemek için kısa sürede hızlı hızlı tüketmeye çalışınca haliyle tokluk mekanizması biraz geç devreye giriyor ve ihtiyaçtan fazlası yeniyor bu sürede.

Benim eşim bir oturuşta 1-1.5 kg et ve 1 ekmek yiyebilen bir insandı. Şimdi maksimum 300 gramlık bir porsiyonla doyuyor. Tabiî bunu da yağda pişirmiyoruz. Ya döküm tavada çok az zeytinyağı ve sosla önceden marine ederek pişiriyorum ya da ızgara yapıyoruz yağsız.

Sabahları karaciğer problemi olduğu için (kilolu insanların %80'inde vardır. ) sabahları muhakkak havuç suyu sıkarım. Şeker oranı yüksek olduğu için ilk zamanlar suyla seyreltip veriyordum. Tam bir karaciğer detoksudur. Uyanır uyanmaz bunu içer. Banyo, hazırlık falan derken yarım saat sonra kahvaltı. Haliyle havuç suyu da bir tokluk hissi veriyor.

Kahvaltımızda bizim her gün yumurta olur. Haşlanmış, krep yahut omlet şeklinde 2 tane. Yumurta inanılmaz tok tutan bir besin. İlk zamanlar yaglanmadan ötürü 2 beyaz, bir sarı şeklinde yapıyordum omletlerini. Tavaya da zeytinyağını hafif fırçayla sürüyordum sadece. Garnitür olarak da neyi severse (haşlanmış ıspanak, kabak, az yağlı beyaz peynir) ile cirpiyordum.

Benim eşim ekmek dışında karbonhidratı pek sevmez. O bakımdan da şanslıyım aslında. Makarna, pilav falan hayatında pek yok. Olursa da kepek oranı yüksek yahut durum buğdayı yerine tam buğday ürünlerini tercih etmeni tavsiye ederim. Inan tadında hiçbir fark yok. Sadece görüntüsünden psikolojik olarak farklı yaklaşıyor insanlar. Hem kan şekeri için çok faydalı.

Öğlenleri muhakkak hep çorbası oldu. Eti sevdiği için sindirim/kabızlık sıkıntısı çekmesin diye.

En basit öğlen menüsü, fırında hindi/patates- yoğurt çorbası (pirincsiz), salata vb yahut yağsız kiymadan köfte, çorba ve yoğurt şeklinde yemekler hazırlayıp koydum yanına.

Tavuk denen ilaçlı ama tavuk olmayan o canlıyı hayatından çıkardım. Hindi hem protein açısından daha zengin, hem de bünyesinde ilaç ihtiva etmeyen canlılardan olduğu için ona yöneldik. Balık yine ızgara ve fırında şekliyle tüketildi.

Zeytinyağı dışındaki tüm yağlar hayatımızdan çıktı. İlk başlarda tereyağı delisi olan eşim, çok mırın kırın etti buna ama şimdi içinde zeytinyağı olmayan şeyi hemen anlıyor ve yemiyor.

Hayvansal yağlardan tamamen uzak durduk. Söyle örnek vereyim, anasının karnından düştükten çok kısa bir süre sonra sadece sütle beslenerek 20-30 kilo alabilen bir varlık inek yavrusu. Düşün bunların fazla tüketimi insana ne yapmaz?

Tereyağını çok canı isterse, evde kendi mayaladigim yoğurdun kaymagindan yapip sadelestirdigim (daha sıvı hale geliyor ve vücutta katılasmiyor. ) tereyağını çok az miktarlarda kullanıyorum. En azından nereden geldiği belli!

Benim en büyük sıkıntı yaşadığım konu ekmek tüketimi konusu oldu eşimle. Ekmeği çoğunlukla evde yaparım. Çok basit birkaç puf noktasiyla firindaki beyaz ekmeklerden farksız, çok daha tok ve doyurucu ekmekler oluyor inan. Tek fark içinde bir dünya kimyasal yok ve tam buğday unundan. Ekmeği daha ince dilimler halinde vermeye başladım. Yarım ekmeği ince ince dilimleyince, hem daha çok gözüktüğü için gözü doydu. Hem de daha az tüketmeye başladı.

Peynir konusunda çok şanslı bir memlekette yaşıyoruz. Şanslıyım ki eşim beyaz peyniri sever ve az yağlı olanları bulmak bu konuda kolay oluyor. Süt geldikçe onu da kendim mayalarim. Taze cokelegi yogurtla yahut kaymakla yoğurup olgunlastirinca sabahları ekmeğe surmelik harika bir peynir oluyor.

Onun dışında ilk zamanlar şekeri düştüğü için ayran, peynirli bir tost, kuru meyveler, şekersiz hoşaf ve pekmez, ceviz, badem vs. tarzı ara ogunleri vardı. Şimdi 3 tam öğün yer.

Patates kizartmasini çok severdi. Şimdi çeşitli şekillerde fırında pişmiş patates yiyor çok canı çektikçe.

Bu ve bunun gibi bir çok şey daha. Yapması ve uygulaması çok zor gibi gozukebilir ama hiç öyle değil aslında yazıldığı gibi.

Dediğim gibi benim eşim hiç aç kalmadı. Istediğini masumlaştırılmış halleriyle yedi ve kilo da verdi. Rahatsızlıkları düzeldi.

Merak ettiğin farklı bir şey olursa cevaplarım.
Allah razi olsun harika anlatmissin bircok hatami da görmüş oldum .mantikli ve sonuca odakli ve ac kalmayacak sayende.. bizim sorunumuz gece basliyor ben malum bebekten dolayi iftar sonrasi siziyorum. sahuru hazirlamak icin kalktigimda domates salatalik muz kabuklari ile karsilasiyorum.sizin yazdiklarinizi bir kagidda gecirip bir sistem oluşturacağım cokk tesekkurler
 
Boş ver sıkma canını

Adam seninle aynı düşüncede ve açıkça söylüyor da iyi bakıyor diye

Densizleri umursama
 
evine geldiklerinde yine iyi bakılmıyorsun diye bir konusma gecerse pardon nedemek istedin anlayamadım de sonrada basla saglıktan sıhhatten be karsı tarafın böyle düsüncesinin ne kadar yersiz oldugundan .artniyetli anlamlarına gelebileceginden .göm orada onu bidaha terbiyesizlık edemesinler ailecek
Kızlar merhaba, öncelikle haddinden fazla uzun olabilir biraz doldum bu konuda çünkü.

Eşimle tanıştığımızda sürekli dışarıda yemek yiyen, yemek konusunda bir düzeni olmayan epey kilolu ve gitgide kilo alan bir insandı. (1.83 boy/120 kg) Evlendikten sonra sadece beslenme tarzını değiştirerek 2 yılda 85 kiloya kadar düştü. Verdiği kiloları da geri almadı. Bu sayede şeker seviyesi normale döndü. Vücudunda karaciğer yağlanmasına bağlı oluşan lekeler ve sivilceler kilo verdiği için geçti. Eşim şu anki halinden çok mutlu ve sağlığı düzeldiği için ben de elbette.

Işyerinde tükettiği yemeği, ekmeğinden, yoğurduna kadar evde hazırlıyorum. Eskisi gibi dışarıdan istese de yemek yiyemiyor. Daha seçici bir insan oldu.
Buraya kadar bir bizim için bir sıkıntı yok.

Gelgelelim eşimin ablaları ve yeğenleri bu konuda benim gibi düşünmüyor. Aslında çok iyi anlaşırız hiçbir sorunumuz yok. Genel anlamda lüzumsuz bir sorun olunca ben tartışmak yerine konuyu gelişigüzel geçiştiren tiplerdenim. Lâkin eşim zayıflamaya başladığından beri evin en küçüğü olduğu için normalde de gördüğü çocuk muamelesi iyice azdı ve ben bu durumdan inceden inceye rahatsız olmaya başladım. Dolayısıyla başka başka konulardaki söylemlerine de irdelemeye başladım. Sürekli bir sohbet ortamında "ay çocuğumuz çok zayıflamış. ay iyi beslenmiyor herhalde. "
Hiç olmadı WhatsApp resimlerini irdeleyip bu konuda dokundurmalar...

En basiti bundan bir ay kadar öncesinde hamileliğimi öğrenip kaynım ve ortanca görümcem geldiler yurtdışından sağolsunlar. Kayinvalidemin bahçesinde oturuyoruz hep beraber eşim sonradan geldi. Görümcem eşimi görür görmez. " Ay çok zayıflamış, çocuğum erimiş resmen. Bir şey yemiyor mu bu diye?" kendi kendine söylendi.

Duymamazlıktan geldim. Eşim yanımıza gelince aynı şeyi tekrar edip durdu. Eşim de "Ben halimden memnunum. Eşim beni gayet sağlıklı besliyor. " dedi. Buna rağmen yine söylendi. Bu sefer kaynım, "Ben cordeliac'ı takdir ediyorum beslenme konusunda. Kilolu olmak sağlıklı olmak anlamına gelmiyor. " diyerek susturdu.

Bu arada garip gelebilir ama kayınvalidem yemek yapmayı bilmez. Görümcelerin de mutfakla pek arası yoktur. Kayınlarım da bu konuda çok titiz ve seçici oldukları için, yemeklerini kendileri yapar. Mutfağa eşleri girmez pek. Dolayısıyla eşim de kendini bildi bileli hep hazır yemek yemiş.

En sonuncusu olarak dün eşimin işyerindeyiz. Yeğeni yazmış Whatsapp'tan eşimin işi vardı. Sen cevap ver dedi. Yazdığı şey "dayı sen çok zayıflamışsın. Bu sen misin inanamadım. " (vatsap fotoğrafına bakarak. )
Eşim: "İyi gözüküyorum değil mi?" Yeğeni: "Sana hiç iyi bakamamışlar. "
Benim cevap vermem gereken yer buradan sonrasiydi. Bunu görünce haliyle cevap veremeyip telefonu yerine koydum. Eşim aldı, baktı. Sinirlendi.
"Haklısın. Siz yanımdayken beni restorantlar beslediği için iyi bakılmamıştım. Çoğul konuşmandan bunu çıkartıyorum zira şimdi bana eşim tek başına gayet iyi bakıyor. " yazmış. Bundan sonra yeğeni aramaya başladı ve eşim cevap vermedi.

Eşimin yeğenleriyle arası çok iyidir. Bu durum bu art niyetli düşüncelere kadar benim de çok hoşuma gidiyordu. Aynı yeğen daha öncede "Dayı senin çocuğun olunca bizi unutursun. Çocuğunu seversin artık. " demişliği var. Ben sevdiği için kıskanıyor diye düşünüp gülmüştüm buna. Küçük de değil, 25 yaşında.

Benimle yaşıt başka bir yeğeni de, eşimin yoğun olduğu ve cevap veremediği bir zaman diliminde "Senin için başka şeyler bizden yani ailenden daha önemli. " demişliği var daha da ileri götürerek. Eşim elbetteki kendi kurduğu ve yanında ailesi olan insanın daha önemli olduğunu, kendi de aile kurunca bunu anlayacağını söylemişti. Hakkını yiyemem, hiçbir zaman beni ezdirmedi ya da onları benden üstün tutmadı.

Böyle böyle üst üste binince ben de taştım ve arkamdan ummadığım şeyler konuşuluyor gibi art niyetli düşünmeye başladım.

Benim de dayılarım ve erkek kardeşlerim var. Hepsini canıma sokacak kadar sevsem de asla böyle şeyler yapmadım. Kendimden pay biçersem. Belki kötü niyetli düşünmeden yapıyorlar bilmiyorum.

Eşim de onların canları ciğerleri üstelik kanser gibi bir hastalığı yenmiş, bu yüzden hâlen hastaymış gibi muamele gören bir insan. Benim zoruma giden konulardan biri de sadece teoride böyle olması ve tedavi sürecinde bakımıyla alakalı yapılmaması gereken her şeyin yapılmış olması.

Şimdi böyle sağlıklıyken ve kemoterapi sonrası olmaması gereken şeker, karaciğer, fazla kilo gibi problemlerinden kurtulmuşken, üstüne sanki ben ona bakamıyor. Kötülük ediyor gibi davranılması hoşuma gitmiyor. 32 yaşında adam çocuk değil. Elbetteki öncelikle kendi iradesiyle oldu hepsi. Önceki yaşantısına da devam edebilirdi.

Yakın zamanda hepsi evimize gelecekler ve ben bu olanlardan sonra nasıl davranmam gerektiğini de bilmiyorum. Eminim aynı söylemlere devam edecekler.

Kızlar çok özür dilerim tekrar tekrar, bir yerlere yazıp/konuşup rahatlamam lazımdı. Şimdiden yardımlarınız için teşekkürler.
 
Ne mutlu sana ki böylesine arkanda duran sana toz kondurmayan bir eşe sahipsin :) Söylenenleri, yapılanları da fazla umursama bence çünkü senin hayatını paylaştığın kişi neyin ne olduğunun gayette farkında gerisi çokta önemli değil. Sonuç olarak milletin ağzı torba değil. E tabi birde içten içe kıskançlıkta var :) ama onların böyle düsünmeleri ne senin esini düzene sokup herşeyi onun iyiliği için yaptığın gerçeğini, nede eşinizin sizin için herkesi karşısına alıp gerekli cevapları verdiği gerçeğini değiştiremez. Gerçekten eşinize bravo cok zor bulunan birsey bu :)
 
125 kilodan 85 kiloya düşmesi illaki dikkat çeker ve bu söylenir de. Ancak sürekli sürekli çok zayıflamışsın, sana iyi bakmamışlar deniyorsa ve hep aynı kişiler diyorsa bunu, altında ben de bir art niyet ararım. Hani herkes dese bir yerde anlarım, zira zayıf olmak demek fit, mükemmel vücut anlamına gelmiyor; sarkmış cilt, cılız bir görüntüdeki zayıflık da iyi değil gerçekten, spor yapmalı ki vücudu sıkı ve fit görünsün. Ama anladığım kadarıyla eşinizin vücuduyla ilgili bu tarz yorumları hep aynı kişiler yapıyor o zaman art niyetli söyleniyor.
 
Back
X