Sanat Fotoğrafçılığı

syyskuu

Yeni Üye
Kayıtlı Üye
1 Ocak 2013
321
8
Empresyonizm’de Fotoğraf (İzlenimcilik)
Doğadaki dış unsurların kişinin kendi içerisinde birtakım izlenim, duygusal iz bırakmasını savunan bu sanat ve edebiyat akımı 19. yüzyılda Fransa'da ortaya çıkmış ve bütün sanat dallarını etkilemiş bir akımdır. Bu akım içerisinde yer alan sanatçılar, doğayı,çevreyi olduğu gibi değil, dış unsurların görünüşünü değiştirmeden, kendi izlenimleri yardımı ile tasarladıkları şekilde resme yansıtmışlardır.
İntibalar, sanatçıdan sanatçıya değişeceği ve her sanatçı, eserinde kendi intibalarını anlatacağı için, meydana getirilen sanat eseri, onu meydana getirenin tam kişiliğini ortaya koyacaktır. Bu özellikleri dolayısıyla empresyonistler, kendilerini çevreleyen dış dünyaya karşı ilgisizdirler. Onların dile getirmek istedikleri, kendi iç dünyalarıdır. Empresyonizm'de objenin kendisi değil, uyandırdığı intibalar önemlidir. Bu bakımdan realizmin karşıtıdır.
Bu yeni akımın öncüleri kendilerini Salon‘a kabul ettirebilmek için sayısız güçlükle karşılaştılar.1874 de bir araya gelip, bir fotoğrafçının atölyesinde bir sergi düzenlediler. Bu sergide adı katalogda ‘impression,soleil levant‘‘(izlenim,güneşin doğuşu) olan Monet‘in bir tablosu vardı. Tablo, bir limanın sabah sisleri arasından görünümüydü. Eleştirmenlerden birisi tablonun adını gülünç buldu ve tüm topluluktan izlenimcileRİ diye söz etti.
Eleştirmenin bu ince alayı gotik‘, barok‘ nitelendirmelerinin aşağılayıcı anlamı gibi unutuldu ve izlenimci‘ diye adlandırılmaya başlandılar..Belki de ressamlar, XIX. yüzyıl insanının dünyayı yeni bir gözle görmesine yardımcı olan bir yandaşı olmasıydı. Portreler için kullanılan fotoğraf gibi. Fotoğraf için uzun duruşlar gerekiyordu ve fotoğrafını çektirmek isteyen herkes uzun süre kımıldamadan durabilmek için katı bir tavır içine girmek zorundaydı. Taşınabilir fotoğraf makinesinin ve şipşak fotoğrafın gelişmesi, izlenimci resmin doğduğu günlere rastlar. Fotoğraf beklenmedik açılardan çekilmiş, rastlantısal görünümlerin güzelliğini bulgulamaya yardımcı oldu. Ayrıca fotoğrafın gelişimi sanatçıları ister istemez, bulgulama ve deney yolunda daha iyiye itecekti. Bir mekanik buluşun daha iyi ve daha az masrafla yapabileceği görevi resmin yerine getirmesi gerekli değildi artık. Geçmişte resmin yararlı birçok iş için kullanıldığını unutmamalıyız. Örneğin bir soylunun imgesini geleceğe aktarmakta veya bir kır konağının görünümünü tespit etmekte kullanılıyordu. Ressam eşyanın geçici özelliğini yenerek, herhangi bir varlığın veya nesnenin görünümünü geleceğe aktarılmak üzere koruyabilen yetenekte bir insandı. Yoksa XVII. yüzyılın bir Hollandalı ressamı eğer soyu tükenmekte olan‘ Didus ineptus‘ kuşunun resmini yapmasaydı bugün bu kuşu bilemezdik. XIX. yüzyılda fotoğraf resmin görevini yüklenmek üzereydi. Bu durum sanatçılar için, protestanlığın dinsel simgeleri kaldırması kadar ağır bir darbe oldu. Fotoğrafın bulunmasından önce belirli toplumsal yeri olan hemen herkes yaşamında hiç olmadı bir kez portresini yaptırıyordu. Şimdi ise bir ressam arkadaşa yardım etmek veya onu desteklemek dışında kimse bu eziyete katlanmak istemiyordu. Bu yüzden sanatçılar yavaş yavaş fotoğrafın giremeyeceği alanları bulgulamak zorunda kaldılar.

Fütürizm’de Fotoğraf
Fütürizm, 20. yüzyılın başlarında bir grup İtalyan sanatçısının filozofik, politik ve artistik ilkeler ve kavramlara göre oluşturdukları, niteliği ve amacı belli bir sanat hareketidir. Fütürizm, geçmişin reddi ve çağdaş dünyanın anahtar kavramları olan dinamizm, hız ve makineleşme gibi teknik gelişmenin benimsenmesine dayanan bir sanat akımıdır. Sözcük anlamı ―gelecekçilik‖ olan bu akım1909 yılında Paris'te Marinetti tarafından Figaro gazetesinin 20 Şubat 1909 tarihli sayısında yayınlanan ilk manifesto ile doğmuştur. 1900'lüyılların başında hızlı bir teknolojik değişim ve toplumsal değişim süreci başlamıştır. İnsanlar bu ilerlemeye ve gelişmeye dayanarak mücadeleci, saldırgan, etken ve devingen bir kişiliğe bürünmekteydiler. Fütürizm, siyasal eğilimi belirgin olan en önemli sanat akımlarından biridir. İtalya'nın geçmişin ezici ve bunaltıcı ağırlığından kurtulmasını amaçlıyordu. Müzelere, akademilere ve eski Roma'yı öven geleneksel kurumlara başkaldıran militanca bildirgesiyle manifesto tahrip edici (ikonoklastik) biryönü vardır. Fütürizm, şiir, roman, oyun, heykel, müzik,fotoğrafçılık, film, basımcılık ve mimarlık sanatlarını kapsayan bir akım olmuştur. Akımın iletisi ve adı, fütürist sanatın kendisinden önce ortaya çıkmıştır. Konularını açıkça, kentsel ve endüstriyel çevreden seçmeleri gerekiyordu. Ayrıca devinim olarak yorumladıkları hız kavramı vardı. Yaşantılarının çoğaltılmış ve parçalanmış bir biçimde betimlenmesi söz konusuydu. Bu da üst üste ve saydam bir betimleme, uzak, yakın, hareket eden, duran, görünen ve anımsanan nesnelerin birbirine karışması demekti.Fütürist bir sanatçı olan Giacomo Balla'nın yapıtları, daha çok eylemin doğrudan doğruya sezgisel yanları üzerinde odaklanıyordu. Uzun süre fotoğrafla uğraşan Balla, bir olayın art arda gelen evrelerini tek tek bir görüntüymüş gibi saptayan ―kronofotoğraf‖ tekniğinin, hareketi çözümleyişinden açıkça yararlanmayı amaçlıyordu. ―Keman Yayının Ritimleri‖ (1912) adlı fotoğrafta her şey kronofotoğrafta olduğu gibi görülür. Kemancının sol eli, kemanın kendisi ve yay birçok konumdayken, geride sütun başlığı üzerindeki taş taban değişmez bir biçimdedir. Ayrıca Balla fotografik hareket analizi çalışmalarından yola çıkarak yapıtlar vermiştir. Fütürist sanatçılardan Bragaglia'nın ―Fotodinamizm‖ olarak adlandırdığı fotoğraf çalışmaları da oldukça önemlidir. Bragaglia, hareketin dinamik kaydını gerçekleştirmek amacıyla uzun poz süreleri kullanmaktaydı. Fütürist sanatçılar arasındaki tek fotoğrafçı olanBragaglia'nın ―fotodinamizm‖ çalışmalarında amacı, zamanındaki birçok sanatçı gibi, hareketin karmaşıklığını, ritmini, gerçeği ve maddeleşmekten ayrılmayı yansıtan görüntüler üretmekti. Fotoğraflarındaki insanlar, iç mekânlarda basit hareketler yaparlar. Siyah fon önünde tek bir figür vardır. Onun hareketi farklı aşamalar ve düzensiz aralıklarla gösterilir, arada da hareketin oluşturduğu netsizlik örnekleri görülür. O'na göre, fotoğraflarda hareketlerinden dolayı netsiz çıkan aydınlık yüzeyler ışığın hareket olarak rol almasının
sonucuydu. Hareketin sürekliliğine önem veriyor ve hareket eden bir cismi belli aralıklarla dondurarak net olarak göstermek yerine, hareketin biçimini saptamak, çizmek istiyordu. Fütürizm, özetle sanata dinamizm (hareket ve hız) getirmeyi amaçlamıştır. Sanatın estetik öğeleri olan ―ahenk‖ ve ―güzel‖ gereksiz sayılmışlardır. Ancak fütüristler, kendilerine özgü yeni bir biçim dili yaratamamışlardır.

Ekspresyonizm’de Fotoğraf
Fransızca ―expression dan (ifade) türetilmiş bir sözcüktür. ―İfadecilik‖ anlamına gelir. Naturalizm, Akademizm ve Empresyonizme bir tepki olarak resim, grafik ve heykel alanlarında ortaya çıkmış bir sanat görüşüdür. Ekspresyonizm (Dışavurumculuk ya da Anlatımcılık) güçlü duyguların, çizgilerin veya renklerin abartılı ve çarpıtılmış biçimde kullanılması yoluyla anlatıldığı bir sanat yöntemi olarak tanımlanabilir. Akım 1900'lerin başındaki Alman sanatında en güçlü şekline ulaşmıştır. Duygusal ve öznel bir dünya görüşüyle belirlenen bireysel ilişkiler en güç, en kaygılı, en acılı ya da trajik yanlarıyla ekspresyonizmin özünde yer alır. Sanatçının kişiliği ve yaşamı yapıtından ayrı
düşünülemez. Bu akım, tümüyle Almanca deyimlerle ―Weltanschaung‖ (dünya görüşü, bir tür flaneur'lük) ve ―Weltschmertz‖ (yaşamın verdiği acı, dünya sancısı ve ağrısı) duygularını ifade eder. Sanatçı; toplumun ve toplumsal yaşamın, aşkın, ölümün karamsarlıklarıyla bunalan insanın yazgısını dile getirmeye çalışır ve sanatçının kişisel yaşamı ile sanatı özleştirir. Ekspresyonist fotoğraf sanatçılarından birisi Wols'tur. Asıl adı Alfred Otto-Wolfgang
Schulze olan Wols'un, akımın etkisinde kalarak yaptığı ―Ohne Titel‖ başlıklı 10 fotoğraflık çalışmasında, bebeklerin bozulmuş görüntüleri yer almaktadır. 1923-1924 yıllarında Otto Dix ve George Grosz ile birlikte çalışan bir diğer fotoğrafçı da Hans Bellmer'dir. Bellmer, daha çok deforme edilmiş bebek fotoğraflarıyla tanınmıştır. Fotoğraf çalışmalarında hem sürrealist hem de ekspresyonist boyutu birlikte görülür. Bellmer, ―La Poupee‖ (Bebek, 1936) adlı 10 adet fotoğrafının yer aldığı bir fotoğraf albümü çıkarmıştır.

Dadaizm’de Fotoğraf
Dada akımının adına ilişkin çeşitli ve çelişkili bilgiler vardır. Örneğin, Fransızca'daki ―tahta at‖ sözcüğünden alındığı ve ―dada‖ sözcüğünün ilk kez Zürich'te 8 Şubat 1916 günü ―Terasse‖ kahvesinde Tristan Tzara'nın ağzından çıktığı ve dadacıların toplanma yeri olan ―Cabaret Voltaire‖ de üç Alman sanatçı, Hugo Ball, Hans Arp, Richard Hulsenbek ile Marcel Janco'nun yer aldığı bir toplantıda Romanyalı Şair Tzara'nın ―Larousse‖ sözlüğünden bir rastlantı sonucu bulunan ―dada‖yı ilan ettiği ve yine bu akımın 1915 yılında Raoul Hausmann tarafından ortaya konulduğu belirtilmektedir. Her türlü sanat, bu arada dünün öncü sanatı ve özellikle ekspresyonizm savaş çarkının bir parçası olmakla suçlanıyordu. Sembolizm'e, Fütürizm'e ve Ekspresyonizm'e karşı kaleme alınan bildiriler, özel hedeflere yöneltilen saldırılardı. Dadacı bildirge ve sloganlar, 20. yüzyılın başlarında burjuva sınıfına ve bu sınıfı ayakta tutan ideolojilere, ahlaki, sanatsal ve felsefi üst yapı kurumlarına karşı sürekli ve kesin bir ayaklanmayı amaçlıyordu.
Dada, gerçek anlamda uluslar arası özelliğe sahip ilk sanat hareketidir ve 1915 – 1922 yılları arasındaki gelişim sürecinde dadacıların, Avrupa ve Amerika'daki çeşitli sanat dallarını içeren etkinliklerinden başka, 1950'lerde ve ondan sonraki dönemlerde ―happenings‖ olarak nitelenen, doğaçtan gösterilerin de dada hareketlerinden kaynaklandığı kabul edilmektedir. New York'ta dada hareketleri fotoğraf sanatçısı Alfred Stieglitz'in gerçekliği ya da
realite dünyasını, olduğu gibi kaydetmenin ötesinde birtakım girişimleriyle başlamıştır. Stieglitz'in çerçevesinde toplanan genç fotoğrafçılar ―Camera Work‖ (Fotoğraf-Alıcı Aygıt Sanatı) adlı bir dergi çıkarırlar. Stieglitz, yeni ve devrimsel olan her şeye karşı büyük bir duyarlılığı olan bir insandı. Grubunda Batı Avrupa sanatının yansımaları açıkça görülür. ―291‖ adlı galerisi aracılığıyla yaygınlaştırılan bu yeni anlayış ve düşüncelerin savunucuları olan sanatçılar, Amerikan sanatında merkezi bir rol oynamaya başlamıştır. Dadaist sanat içinde uygulanan ve daha önceki fotomontajlardan farklı olarak denenen yöntemler fotomontaj ve kolaj teknikleridir. İlk uygulanan fotomontajlarda genellikle birden fazla negatif bir araya getirilerek montaj yapılırken, dadaist sanat içinde hem birden fazla negatif kullanılıyor hem de çeşitli dergi, gazete, reklam afişleri ve atıklar vs. gibi bir çok malzeme kes-yapıştır yöntemiyle kullanılarak fotomontaj uygulanıyordu.Fotomontaj, Berlin dadacıları John Heartfield, George Grosz ve Raoul Hausmann'ın reklamlardan ve gazetelerden elde ettikleri, onları çeşitli biçimlerde orijinal olarak geliştirdikleri ve dadaist sanat içinde en çok kullanılan bir fotoğraf tekniğidir. Bu sanatçılar terim olarak ―çalışmayı bir araya getirme yapılandırma‖ anlamında ―fotomontaj‖ sözcüğünde birleşmişlerdir. Amaçları hayali olanla çeşitli zamanlarda yaşanan gerçekleri bir araya getirmekti. 1922'lerde Grosz ve Heartfield, yapıştırma resim (kolaj) alanında işbirliği yapmaya başladı. Kolajlarında fotoğraf görüntüleri de kullanıyorlardı. Heartfield, savaştan sonra propaganda amacıyla kullandığı fotoğraflarla ün yaptı. Kamerayla elde ettiği görüntüleri, öğretici sanatında hammadde olarak kullanıldı. Yan yana ve üst üste getirilen görüntüler, içerikliğinin gerçekliği yüzünden herhangi bir iletiyi büyük bir çarpıcılıkla aktarabiliyordu. Bu yöntemde bir fotoğraftan kesilen parçalar, zemin olarak kullanılacak bir başka fotoğrafa yapıştırılır ve yeni fotoğraf görüntüsü elde edilir. Fotomontaj, izleyicinin ilgisini çekmenin dışında politik ve toplumsal değeri olan güçlü tepkiler yaratmak içinde kullanılmaktadır.Örneğin Heartfield, özenle yaptığı fotomontajlarıyla Nazi Almanya'sında tırmanan terörü kınarken alanın da ilk örneklerini vermiştir. ―Mutlu Filler‖ adlı yapıtı bu konuda çarpıcı bir fotomontaj örneğidir. Dada savaş ve savaş sonrası ortamın yarattığı bunalım içinde bir çılgınlık gibi görünmüş ve sanat tarihinde bir kargaşa ve anarşi olayı olarak nitelenerek kısa zamanda unutulmuştur.

Sürrealizm’de Fotoğraf
Sürrealizm, 1920'li yılların başında Fransa'da ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Dadaizm gibi, sürrealizm de bir felsefi akım olarak ortaya çıkmıştır. Sürrealizm, kapitalist toplumun buhranının karakteristik bir ifadesidir. Felsefi kökleri; sanatı, erotizmin ürünü ve fonksiyonu olarak gören Freud'un ―sübjektif idealist teorisinde‖ yatar. Sürrealizme göre sanatın içeriği, cinsel güdülerle ölüm korkusu ve yaşama içgüdülerinden gelir. Sürrealizm, rüyanın, içgüdünün, arzunun ve başkaldırmanın üstün bir güç olduğunu öne sürer; mantıksal, ahlaksal ve sosyal her türlü kalıplaşma ve düzene karşı çıkar. Andre Breton, yeni bir dünya kurulması olasılığının tamamen göz ardı edildiği gerekçesiyle dadacılıktan uzaklaşmaya başlamış ve 1924 yılında ―manifesto du surrealisme‖i (sürrealizm manifestosu) yayımlanmış, Apollanaire de akımın başlamasından bir süre sonra adını koymuştur: Sürrealizm. Sürrealizm'in özelliği, öncelikle olağanüstü bir düş kurma makinesi olmasıdır. Bu düş kurma, gerçekliği, her gün gördüğümüz bir şeyin anlamını aşacak güçte bir şeyler yaratma isteğidir. Sürrealistler, özellikle Freud'un yazılarıyla, bilimsel kitaplarla haşır neşir olarak içlerinde çocuk olan veya vahşi olanın baskın çıktığı kuramlarla ilgilendiler ve bu kuramlardan etkilendiler. İşte bu düşünceye dayanarak da sürrealistler, sanatın hiçbir zaman uyanık aklın bir ürünü olamayacağını ileri sürmüştür. Onlara göre akıl, yalnızca bilimi verebilirdi, sanatı ise akıldışı. Bu nedenle sürrealistler, bilinçdışının derinliğindeki şeylerin ortaya çıkabileceği akıl durumlarını aramaya başlamışlardır.
Sürrealist sanatın dünyası, bilinçaltının karanlık dünyasıdır. Donuk bir ışık altında uzayıp giden boşluklar, ölü kentler, kararmış ağaç kütükleri, fosilleşmiş kuşlar, teller, hurda yığınları (Max Ernst), makine insanlar, manken ve heykeller (Dali, de Chirico) sürrealist resimlerde en çok rastlanan motiflerdir. Bilinçaltında yer alan sürrealist görüntüler, hayaller ve fantezilere dayanıp, maksimum gerçeklik ve ayrıntı ile ifadelendirmeye çalışırlar. Bu ifadelendirme biçimi, fotoğrafı en uygun medya haline getirir. Ayrıntıyı kaydedebilme yeteneğiyle sağlanan, inandırıcılıkla doğruluk sanısı yaratılıp fanteziler gerçekmiş gibi algılanır. Gerçek ve fanteziyi birleştiren, bu yolla kusursuz gerçeklik içinde yayılmış bir biçimde sürrealist nesneler bulunur. Sürrealizmde her şey mümkündür. Sürrealist fotoğraflar, şiir ve oyunlarda olduğu gibi imkânsızı gerçek yapar. Gökyüzünde çatlaklar olabilirken tek başına duran bir pencere camına, olması gerektiği yerdeki görüntü yerleştirilebilir. Bu yüzden sürrealist görüntüler, akılcı olmayabildiği gibi itici olabilirler. Sürrealist fotoğrafçılar, slaytları sandviç yapmak, superpozeler, ön/arka projeksiyonlar gibi bir çok yeni tekniği kullanarak birden çok görüntüyü çok doğal bir biçimde birleştirebilmektedir. Ayrıca pistole veya diğer boyama teknikleri ile görüntüler renklendirilebilmektedir. Boyama dışında sürrealizme hizmet eden bir başka yaklaşım ise yalın fotoğraf tekniklerinden yararlanıp günlük yaşamın içinde sürrealist görüntüler yakalayıp soyutlamaktır. Akımın önde gelen fotoğrafçıları Man Ray ve Laszlo Moholy-Nagy, fotoğrafta birçok yeni teknik kullanarak sürrealizme özgü, akımın özelliklerini taşıyan çalışmalar yapmışlardır.

Sanatsal Fotoğraf Çekiminde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
Fotoğrafçılık; sanıldığı gibi salt ―teknik bir süreç‖ değildir. Fotoğraf ―çok kısa zaman diliminde‖ görüntüyü kaydetme; akışkan bir yaşam anının dondurulmasıdır. Üretilmiş nesnenin durağan olması, hatta durağan bir pozda izlenmesi, fotoğrafı basit bir teknik operasyon çalışmasına çevirmez. Çünkü kadrajlanmış her kare; bilme, öğrenme, deneme, yakalama vs olarak gelişen bir geçmiş süreçler zincirinin sonucudur. Başlangıcından itibaren kuramsal, gözlemsel, eleştirisel, deneysel gelişme süreci, fotoğraf diliyle kendini anlatacak birey şu nitelikleri kazanır. Doğal olarak da sanatsal fotoğraf çekimi yapan birey aşağıdaki sıralanan niteliklere dikkat etmeli ya da o niteliği kazanmış olmalı. Etkili görüntüyü bulma; görüntünün hedef kitleyi ne kadar, nasıl ve ne ölçüde etkileyeceğinin bilincine ulaşmak Zamanındalık; görüntü kaosunda, sadeleştirip düzen içinde o anı seçip, sade bir düzenle yakalamak Yöresellik; içinde yaşanılan, doğulan kültür ve doğa değerlerinin öneminin, evrensel olacağının bilincine varmak Sıra dışılık; bilinen, kanıksanan bir gerçeklik bile farklı bir düzenlemeyle, tasarımla, sunumla, ―yeni‖ olarak yorumlama çabasına ulaşmak Çatışma; görüntüde temel, öz dramayı yakalamak İlgi; ilgiyi, çekiciliği sağlayan görüntünün, açı, uzaklık, yükseklik kesme, ışık ve içerik değerlerini sezmek Görsel düzenleme; kadraj, bir biçimler kaosundan seçmedir. Görüntü kirliliğinden ve gürültüsünden yalın olanı çerçeveleyebilmek, etkin kompozisyonu yakalamak İnanırlık; fotoğrafının bilgilendirme ve inandırma niteliğinde gerçeği izleme, güvenini verecek etik ve estetik değerlere ulaşmak Çağrıştırma; görüntünün, içeriğinin edilgen olmayan, eş zamanlı yan anlamlar verecek tasarımlama gücüne erişmek Oradalık; izleyenin görüntüyle özdeşleşmesini sağlayacak orada olma duygusunu verecek görüntüyü sunmak Tutarlılık; biçim, renk, doku, ışık değerlerinde süreklilik kimliğine ulaşmak Biçim (Tarz); özel, özgün bir anlatı diline ulaşmak Seçme, çekme ve sunma; Bireyin kendisiyle barışık duruma gelmesini, kendini sevmesini de süreç içinde oluşturur İçerik (Öz-anlam); her varlık bir öze, içeriğe daima sahiptir. Farklı, yeni, çekimli içeriği bulmak Felsefe; felsefe varlığın, gerçeğin yansımasıdır. Görsel gerçeklik, gerçeğe erişin, yüceliğin edinilmesini sağlar
Her deklanşöre basış, her an, her ışıkta ―dans‖, iç içe süreçlerle, bireyde ―sıra dışı‖ bireysel yetenekler, nitelikler geliştirir. Bu, fotografinin salt bir deklanşöre basma mekanikliği olmadığını gösterir. Geçmiş süreçlerin kazandırdığı tasarım refleksi ya da o anki geliştirilmiş görsel zekayla tasarımlama ve süreçler sonunda açığa çıkar. Kişi nerde olması gerekiyorsa, orda bulunmayı ―estetik bir güdü-dürtü‖ refleksi olarak edinir. Bu ise bireysel varoluş kazanımının en görkemli göstergesi olur.
 
Son düzenleme:
sevgili syyskuu,
bu bilgiler alıntı ise, kaynak da belirt lütfen. :KK34:
 
sevgili syyskuu,
bu bilgiler alıntı ise, kaynak da belirt lütfen. :KK34:



haklısın canım, unutmuşum onu belirtmeyi.

hemen belirtelim, milli eğitim bakanlığının megep'ten yayınladığı modüllerden karma bir alıntı yaptım. dileyen arkadaşlarım oradan ulaşabilir, indirmenin telif haklarına hiçbir ihlali yoktur.
 
X