senden cocuk istemiyorum diyen eş!!!

Eşinizle aranızda ki problemler başka konuları da tırmandırmaya başlamış. İlk etapta yalnızca canınızı acıtmak için söylenmiş olan bu cümle (Çocuk istiyorsa söylediklerimi yapmayı öğrenecek, bana uyacak) zamanla sizin tavrınıza göre yerleşedebilir..
Erkekler problem çözmeyi sevmez... Gezmeyi, eğlenmeyi, hesap vermemeyi öğrenmişlerdir çünkü bekarlıklarında. En sıkı ailede ki erkek bile, en özgür ailede ki kız kadar özgürdür bizim ülkemizde.. Evlenince de sorumluluklar ağır gelmeye başlar. Sorumluluktan kastım maddi yönde ki sorumluluklar değil.. Problemler, aileler arasında ki denge, sosyal yaşam kısıtlamaları vs. vs.
Kadın ise biraz daha idmanlıdır, evliliği bu yüzden daha çok kadın sürdürür ilk seneler.. Problemler, aşılacak sorunlar gibi görülür ve uzlaşılırsa halledilir gerçekten de... Ancak ne yazık ki erkeklerin neredeyse tamamı, küçük istisnalar hariç, bunlara yabancıdır. Çabuk bıkar, sıkılır, acıtmaya başlar, tehdit eder, sindirmeye çalışır ki, yönetebilsin... Huzurlu ve eskiye nazaran elbette daha az da olsa özgür bir yaşamı yaşayabilsin... Çoğunun fikri ve bazen zikri "Beni dinlersen hiçbir sorun yaşamayız" dır... Çünkü sorunların neredeyse tümü Ataerkil bir yapıdan geliyor olduğumuz için erkek ailesi ve erkek tarafından ortaya çıkar... Dolayısıyla onlara uyarsanız, sorun da çıkmaz (?) Yani sorun çıkar ama sadece sizi yıpratır, yıllanırsınız...

Bu söyleme "Senden çocuk istemiyorum" eşinizi getiren sizin tavrınızdır... Tahmin ediyorum sık telaffuz edilen ya da tavırlarla arzulandığı belli edilen en önemli şey şu an çocuk sizin için... Eğer başka bir şey olsaydı bu kez ona dirsek çevirecekti, zira lafının dinlenmesini istiyor ve tehdit edilmeniz gerek...

Buna benzer bir şeyi ben de evliliğimde yaşadım, hatta bir konuya daha yanıt vermiştim bununla ilgili...
Siz neden aynısını yapmıyorsunuz, bunu merak ettim.. İçinize atın bu incinmişliğinizi ve en güzel anlarınızda bile şunu yapın;
"Fiziğim çok güzel... hayatta bozamam bunu... Spora başlayıp iyice fit bir hale gelmeyi düşünüyorum. Saç, baş bakımlarım, ileride de belki küçük bazı estetik operasyonlar yaptırırım..." vs. vs... Tartışma anlarında değil ancak mesela bir arkadaşınızla konuşuyor gibi yapıp uzun süre telefonda, onun yanındayken "Çocuk mu? Delimisin... Asla düşünmüyorum!.. Özgürlüğümü çocukla sınırlayamam... Kariyerimle ilgili güzel planlarımız var işyerinde, bir kaç seneye kadar şok olacağına eminim"... diye konuşun... Direkt eşinizle değil ama... Sanki biriyle konuşur gibi... Ailelerin yanında da değil... Hiç eşinizi bu çocuk meselesine muhatap etmeyin... Onunla konuşurken canımlı cicimli konuşun hatta... Sosyal yaşantınızı da meşgul hale getirin lütfen.. Çalışıyor musunuz bilmiyorum.. Ancak iş hayatı böyle durumlarda can kurtarandır..

Eşiniz iplerin elinden kaydığını hissetmeli... Bir daha aynı şey ile sizi tartışma esnasında tehdit ederse de "Bu zaten benim fikrimdi.. Ne çabuk sahip çıktın? Bana sordun mu, senin çocuğunu taşıyıp taşımak istemediğimi... Bu benim vücudum, benim kararım.. Tartışmalara alet etmeyelim lütfen çocuk gibi.. Baksana daha seni büyütmem gerek" deyiverin...

Korkmayın.. sinmeyin.. üzülmeyin... Bir şey olacaksa... zaten olacaktır...
Ne alttan almalarla, ne sabırlarla... hiçbir şekilde üstesinden gelemezsiniz... Saygınızı koruyup, adabınızla tartışın, doğru bildiğiniz şey hakkında... sonuna kadar... Üslubunuza dikkat ettiğiniz sürece ne tartışmalar tırmanır ve ne de bu kadar incinirsiniz...

Bazen halamı örnek vermek gelir içimden, buraya yazarken... Hep dururdum... Ancak bir örnek daima örnektir;
Otuz iki yıl sabretti, alttan aldı... Huylu huyundan vazgeçmezi hiç öğrenemedi ve enişteyi el üstünde tuttu, tutturdu... Bize bile ne akıllar verdi "Evliliği kadın yürütür vs. vs." Ama sabır bitti sonunda... Ve baştan olması gereken şey ne yazık ki en sonunda oldu... Boşandılar... Zaten sonunda bu varsa, bu olacak... Erteleyebilirsiniz, yok edemezsiniz... Bu örnek sizin için değil...

Sadece sinmeyin... İncinmeyin.. Hemen üslubunca başka bir şey düşünün... Düşündüğünüz şey kırılmak, incinmek, tavır almak olmasın ama...

Siz kadınsınız.. Kadınlar zekidir..
Ve en iyi oynadıkları strateji oyunu, evliliktir....

Selamlar,


ne kadar güzel seyler yazmıssınız bütün bayanlar için geçerli olan seyler... kendimi iyi ve güçlü hissettiren.. cok tesekkür ederim... zaten elden zamana bırakmaktan baskası gelmez.. ben sadece bazı seylerin onun isteginde olmasına sinir oluyorum yani bir de.. tekrar tesekkürler bir dost gibi beni rahatlattınız
 
Aranızda bazı ailevi sorunlarınız olmuş. Son zamanlarda da çocuk sevmeyen bir adama çocuk baskısı yapmanız belliki onu bunaltmış.
Çocuk istemekte haklısınız fakat birbirinizi seviyorsanız ikiniz içinde uygun bir zaman içinde olmalıdır bu nasipse..
...
Kavga zamanlarında kişiler sözlerine dikkat etmelidir fakat yinede kavga anlarında karşımızdakinin söylediği sözlere çok inanmamak-takılmamak lazım.
Kendinizi bir düşünün şiddetli kavgalarda ağzınızdan çıkan o sözleriniz içinizden gelerek mi söylüyorsunuz, ya da hissettikleriniz kavga bitince bitmiyor mu ?
..

Fakat yinede alttan almayın bu sözü. Kırgın olduğunuzu mutlaka ufak bir msj.la ya da karşılıklı konuşarak anlatın.
Yanlız cümleleriniz kısa ve net olsun, sonbra topu eşinize atın.
İyi bir zamanda konuşursanız yanlış bir söz kullandığını oda farkına varacaktır.
 
Bir daha size böyle bir sey söylerse, sakinliginizi muhafaza edin ve
" ilk kez bir konuda ayni fikirdeyiz" deyin.

Belki bu sözleriniz empati yapmasina yardimci olur.
:31:
 
2 sene çocuk için erken değil mi?

bir 3 sene daha bekle bence...yaşın gençse.
 
evet 2 gün önce eşimle bazı sebeplerden tartıstık ve bana en sonunda "sana güvenmiyorum. senden cocuk mocuk istemiyorum bana bi daha cocuk konusunu acma"dedi. biz 2yılımızı doldurduk evlilikte cocugumuz olmaması için hiçbir sebebimiz yok. ama artık arada bu sözler war. kırılmaktan da öte hissettiklerim....bana bunları söyledigi için benle ileride bir gelecek istemedigini anladım. siz olsanız naparsınız? sizden cocuk istemeyen bir eşle hayatınızı ilerletebilir misiniz? söyledikleri beni derinden yaraladı... gercekten cok huzursuzum...
bu arada bi sarkı wardı cok sacma ama yıllar önce dalga gecerdik arkadaslarımla."senden cocugum olsun istiyorum" diye...şimdi anladım ki bi erkegin bunu söylemesi -sarkıda bile olsa- dalga gecilecek diil, insanı mutlu edebilecek bir söylemmiş... hayat insana neler öğretiyor Ya Rabbim !!!!

kuzenim 10 yil evliligin ustune bosandi.
Cocuklari yok. 5 6 sene evvel annem cocuk istemiyor musunuz diye sormus

ben guvenmiyorum ona
ondan cocuk yapamam

demis. Ayni cumleler. Karsisindaki insani maddi anlamda 10 yil somurdukten, yani istedigini aldiktan sonra bosandi.

Bekara kari bosamak kolay ama
gorunen koy de klavuz istemez.
 
bazen insanlar sinirlendiğinde ne söylediğini ve karşısındaki insanın ne düşüneceğini yada kırılacağını düsünmezler.zamana bırakın herşey rayına oturacaktır.
 
yok artık diyorum ve söylediği çok kırıcı.. ama yinede bi konusun esinizle belki sinirle falan söylemiştir
 
Eşinizle aranızda ki problemler başka konuları da tırmandırmaya başlamış. İlk etapta yalnızca canınızı acıtmak için söylenmiş olan bu cümle (Çocuk istiyorsa söylediklerimi yapmayı öğrenecek, bana uyacak) zamanla sizin tavrınıza göre yerleşedebilir..
Erkekler problem çözmeyi sevmez... Gezmeyi, eğlenmeyi, hesap vermemeyi öğrenmişlerdir çünkü bekarlıklarında. En sıkı ailede ki erkek bile, en özgür ailede ki kız kadar özgürdür bizim ülkemizde.. Evlenince de sorumluluklar ağır gelmeye başlar. Sorumluluktan kastım maddi yönde ki sorumluluklar değil.. Problemler, aileler arasında ki denge, sosyal yaşam kısıtlamaları vs. vs.
Kadın ise biraz daha idmanlıdır, evliliği bu yüzden daha çok kadın sürdürür ilk seneler.. Problemler, aşılacak sorunlar gibi görülür ve uzlaşılırsa halledilir gerçekten de... Ancak ne yazık ki erkeklerin neredeyse tamamı, küçük istisnalar hariç, bunlara yabancıdır. Çabuk bıkar, sıkılır, acıtmaya başlar, tehdit eder, sindirmeye çalışır ki, yönetebilsin... Huzurlu ve eskiye nazaran elbette daha az da olsa özgür bir yaşamı yaşayabilsin... Çoğunun fikri ve bazen zikri "Beni dinlersen hiçbir sorun yaşamayız" dır... Çünkü sorunların neredeyse tümü Ataerkil bir yapıdan geliyor olduğumuz için erkek ailesi ve erkek tarafından ortaya çıkar... Dolayısıyla onlara uyarsanız, sorun da çıkmaz (?) Yani sorun çıkar ama sadece sizi yıpratır, yıllanırsınız...

Bu söyleme "Senden çocuk istemiyorum" eşinizi getiren sizin tavrınızdır... Tahmin ediyorum sık telaffuz edilen ya da tavırlarla arzulandığı belli edilen en önemli şey şu an çocuk sizin için... Eğer başka bir şey olsaydı bu kez ona dirsek çevirecekti, zira lafının dinlenmesini istiyor ve tehdit edilmeniz gerek...

Buna benzer bir şeyi ben de evliliğimde yaşadım, hatta bir konuya daha yanıt vermiştim bununla ilgili...
Siz neden aynısını yapmıyorsunuz, bunu merak ettim.. İçinize atın bu incinmişliğinizi ve en güzel anlarınızda bile şunu yapın;
"Fiziğim çok güzel... hayatta bozamam bunu... Spora başlayıp iyice fit bir hale gelmeyi düşünüyorum. Saç, baş bakımlarım, ileride de belki küçük bazı estetik operasyonlar yaptırırım..." vs. vs... Tartışma anlarında değil ancak mesela bir arkadaşınızla konuşuyor gibi yapıp uzun süre telefonda, onun yanındayken "Çocuk mu? Delimisin... Asla düşünmüyorum!.. Özgürlüğümü çocukla sınırlayamam... Kariyerimle ilgili güzel planlarımız var işyerinde, bir kaç seneye kadar şok olacağına eminim"... diye konuşun... Direkt eşinizle değil ama... Sanki biriyle konuşur gibi... Ailelerin yanında da değil... Hiç eşinizi bu çocuk meselesine muhatap etmeyin... Onunla konuşurken canımlı cicimli konuşun hatta... Sosyal yaşantınızı da meşgul hale getirin lütfen.. Çalışıyor musunuz bilmiyorum.. Ancak iş hayatı böyle durumlarda can kurtarandır..

Eşiniz iplerin elinden kaydığını hissetmeli... Bir daha aynı şey ile sizi tartışma esnasında tehdit ederse de "Bu zaten benim fikrimdi.. Ne çabuk sahip çıktın? Bana sordun mu, senin çocuğunu taşıyıp taşımak istemediğimi... Bu benim vücudum, benim kararım.. Tartışmalara alet etmeyelim lütfen çocuk gibi.. Baksana daha seni büyütmem gerek" deyiverin...

Korkmayın.. sinmeyin.. üzülmeyin... Bir şey olacaksa... zaten olacaktır...
Ne alttan almalarla, ne sabırlarla... hiçbir şekilde üstesinden gelemezsiniz... Saygınızı koruyup, adabınızla tartışın, doğru bildiğiniz şey hakkında... sonuna kadar... Üslubunuza dikkat ettiğiniz sürece ne tartışmalar tırmanır ve ne de bu kadar incinirsiniz...

Bazen halamı örnek vermek gelir içimden, buraya yazarken... Hep dururdum... Ancak bir örnek daima örnektir;
Otuz iki yıl sabretti, alttan aldı... Huylu huyundan vazgeçmezi hiç öğrenemedi ve enişteyi el üstünde tuttu, tutturdu... Bize bile ne akıllar verdi "Evliliği kadın yürütür vs. vs." Ama sabır bitti sonunda... Ve baştan olması gereken şey ne yazık ki en sonunda oldu... Boşandılar... Zaten sonunda bu varsa, bu olacak... Erteleyebilirsiniz, yok edemezsiniz... Bu örnek sizin için değil...

Sadece sinmeyin... İncinmeyin.. Hemen üslubunca başka bir şey düşünün... Düşündüğünüz şey kırılmak, incinmek, tavır almak olmasın ama...

Siz kadınsınız.. Kadınlar zekidir..
Ve en iyi oynadıkları strateji oyunu, evliliktir....

Selamlar,

ayağa kalkıp alkışladım .....maalesef aslında evlilikler çoğu zaman bir güç savaşı ...aman biz bir elmanın iki yarısıyız da şöyleyiz böyleyizi ben hiç kimsede göremiyorum.......benim bazı konularda anlatmak istediklerimi bir çırpıda derli toplu anlatmışsınız
 
Çok zor bir durum.Bunu söylemesinin altında bir çok sebep arayabiliriz.Ama biz kk olarak bu durumda bir söz söylememeliyiz.Varkına varmadan bir evliliğin son bulmasına sebebiyet verebiliriz.En iyisi aradığın sorulara kendi yüreğinle cevap ver.Belki çocuk sahipi olmaya hazır olmayabilir.Nedenlere vuruyorda olabilir.O yüzden biraz bekle.Aile büyüklerini araya sokarak ağzından laf almaya bak.
 
inanın su aile konuları dısında ikimizin hiç bir sorunu yok. ona sorsanız beni sevdiğini söyler. ben de onu seviyorum. normalde cocuk da sevmez zaten etrafta ne bir bebek ne de bir cocuk sevdigini daha görmedim.
işin en acı tarafı benden cocuk istemeyen bi adamdan ben artık cocuk isteyebilir miyim, istemeli miyim, hoş istesem neye yarar???

bence size güvenmeyen ve sizden çocuk istemeyen bir adamla hala evliliğimi sürdürmelimiyim yoksa sürdürmemelimiyim diye sormanız gerekiyor.
1-neden size gvenmiyormuş.bunu eşinize sordunuzmu?
2-neden çocuk istemiyormuş?
 
Bende sinirlenince cocuk mocuk istemıyorum dıyorum eşimde sinirlenip diyebılır ama sonradan fıkrı degıscegını adım gibi bılıyorum bence ustune gıtmeyın derım düzgünce konusun size güvenmemesinin sebebi nedir peki
 
benim gibi sinir anında ağzından yaralayıcı laflar çıkan biriyse mutlu olduğunuz bir zaman tekrar konuş çocuk konusunu. ama yapısı öyle değilse ve ciddi ciddi bunu düşünüyorsa bu evlilikten hayır gelmez.
 
konu sahibi arkadaşım izninle dün okuduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum. yazı tam olarak senin durumunla alakalı değil ama bu çocuk konusunu ne zamandır ben de düşünüyorum. çocuk yapmak kimin insiyatifinde ya da çocuğun doğumuna karar vermek kimin tasarrufunda olmalı kendi kendimle bile bir mutabakata varamıyorum aslında. tam da bunları düşündüğüm dönemle bu yazıyla karşılaştım ayrıca konu açmak istemedim yine de istemezseniz silebilirim.

sizin sorununuz daha çok bir sözden kırılmayla ilgili ama burda bizzat yaşanmış, yaşanmakta olan bir olay var bir erkeğin ağzından. paylaşmak istedim
:



baba olmak, koca olamamak
moralimin bozukluğundan ve birileriyle dertleşme ihtiyacımdan fake bir hesapla yazmaya karar verdim, mazur görün. sözlük nickimi kullanarak özel hayatımla ilgili bu kadar şeyi ifşa etmek istemedim.

ekşi duyuru'da alışık olmadığım kadar uzun yazacam, okuyanın da okumayanın da canı sağ olsun. kadınlar kulübündeki derdini anlatan erkek moduna girecem ancak o sitenin bu hikayede çok önemli bir yeri var, ileride görülecek.

geçtiğimiz yıl evlendim. evlenme teklif ettiğim günden itibaren karımda bir değişim süreci başladı. sürekli hesap sorma, maddi konularda sürekli üzerimde baskı kurmak, vs. mesela "davetiyeleri bu cuma alamayacaz şimdi para yok haftaya cuma alalım" dediğimde "bi davetiye bile alamıyosan ne diye evlenmeye kalkıştın o zaman" diye hesap sormalarla başlayan kavgalar. bunun gibi onlarca telaş ederek huzur kaçırma, doğru yapılacak işi yanlış yaptırma örneği.

mesela, düğüne üç ay varken her gün ev kavgası ediyorduk. bekarken kendisi ailesinin evinde ben de yalnız yaşıyordum. sürekli "daha bi ev bile tutmadın millete evlenecem derken bile utanıyorum" şeklinde edilen kavgalar. ben de mantıklı anlaşılır şekilde anlatmaya çalıştım hep: "düğüne üç hafta kala tutarız, o üç haftada içini döşer evlenince de otururuz." olmadı, kavgalarımız bitmedi, ben de o kadar kavgayı edeceğime gittim istediği gibi bir ev tuttum ve üç ay boyunca kapısının kilidini açıp içine bile girmediğimiz bir evin kirasını ödedim. üstelik düğün hazırlığı gibi bir dönemde, cebimdeki her kuruşun hesabını yaptığım bir dönemde. ve yine dediğim gibi oldu, düğüne üç hafta kala hadi döşeyelim şu evin içini deyip gittik eşyalarımızı aldık evin içini döşedik.

iki şeyi netleştirmeye çalışayım, birincisi, bu kadın kezban falan değildi. evlilik teklifinden önce birlikte rock konserlerinde, üniversite partilerinde gezerdik. kendisi üniversite mezunu, modern bir hayat tarzına sahip. ve birbirimizi ailelerden tamamen bağımsız şekilde tanıyıp severek evlendik. ikincisi de, maddi olarak kötü durumda falan değiliz. eve toplamda ayda 7.000 liranın üzerinde para giriyor. (üçte ikisinden fazlasını ben sokuyorum.) ancak benim mesleğim serbest ve bazen ödemelerimde gecikmeler olabiliyor. ayın 15'inde alacağım bi parayla ilgili bir hesap yapıyorum ama para ayın 20'sinde yatabiliyor, o zaman da az önce anlattığım düğün davetiyesini alamama gibi şeyler olabiliyor.

ben hep evlenince düzelir diye düşündüm. ama düzelmedi. kavgalarımız sürekli devam etti. hep "sen bilmem neyi gene yapmadın di mi" gibi kavgalar. onlarca kavgayı 6 aya sığdırdık.

en basitinden bir örnek olarak söyleyeyim: birkaç ay yaşayınca ev uzak gelmeye başladı ve eşimin isteğiyle daha merkezi bir yerde ev tutmaya karar verdik. temizliğin bakımın kolay olması için özel olarak küçük, kendimize yetecek kadar 1+1 ev istedi. kadıköy'de, istanbul'un harita getirsen kelimenin tam anlamıyla orta yeri olabilecek bir yerde 1+1 ev tuttum.

o evi tutmamdan eski evden çıkmamıza kadar her allah'ın günü "bak o (eski) ev sahibi çok çakal alamayacan sen ondan depozitoyu geri görürsün" diye başlayan kavgalar ettik. her gün bu kavga. yahu alırım, neden alamayayım, bir ay önceden haber vermişim, elimde kapı gibi kontrat var nasıl vermiyomuş, vs. kar etmeyip 15 günümü bu kavgayla geçirdim. sonra da bizim evden çıktığımız gün ev sahibi geldi, depozitoyu verdi, anahtarını aldı hakkını helal et deyip gitti.

veya bir diğer örnek olarak da, aynı dönemde depozito kavgası bitince her gün "gene kamyon ayarlamadın di mi bak görürsün taşıtamayacan bu evi" diye kavgaya başladık. kamyon dediğin nedir ki, taşınmamıza üç gün kala bulurum, 15 gün önceden hamal rezervasyonu mu olurmuş vs. yine kar etmedi. sonuç: yine her gün kavga, sonra taşınacağımız gün geldiğinde de mutfak eşyalarını kolilemekten eski evdeki perdelerin, lambaların sökülüp yeni evde takılmasına kadar her şeyini ayarladığım bir günlük bir taşınma işi.

ama evde çıkan kavgalar bir türlü bitmedi. saçma sapan bir nedenden yine kavgalar çıktı, sonu "sen ne biçim adamsın zaten bi taşınma işini bile beceremedin" diye bağlandı. sakin kafayla konuştuğumuzda soruyorum "yahu sen neyden memnun değilsin de bana sürekli bunların lafını ediyosun, taşınma işinin nesini beğenmedin de böyle konuşuyosun", aldığım cevap: "sana kızınca seni kırmak için aklıma ağzıma ne gelirse söylüyorum ondan".

bu kavgalar bizi 2-3 defa boşanma aşamasına getirdi. benim istediğim evlilik hayatı bu değildi, hayalimdeki aile bu değildi. o kadar ki, bazen işten geldiğinde sırf canı kavga çıkarmak için ters ters davranıp beni azarlayıp bağırıp çağırıyor, neden böyle yapıyosun dediğimde de "ben ailem dışında hiç kimseyle yaşamaya alışık değilim ondan" diye cevap veriyordu. yani ben onun ailesi değildim, annesi, babası ve ablasıydı onun ailesi.

neyse bunlar en azından okuyanlar eşim hakkında fikir sahibi olsun diye anlattıklarım. asıl sorunum yanında evin içinde huzurun kalmaması bile basit kalıyor.

çocuk istiyordu. ben de baba olmayı çok istiyordum ancak henüz çok erken benim için. genç evli olmanın 2-3 sene tadını çıkarıp, tatil yapıp, bilmediğimiz yerleri gezip, dolu dolu yaşayıp ondan sonra çocuk sahibi olmak istiyordum. bu konuyu birkaç defa konuştuk ve ben en az 2014 sonuna kadar falan ertelemek istediğimi söyledim. o da onayladı, anlatınca bana hak verdi. doğum kontrol hapı (yasmin) kullanıyordu, kullanmaya devam etti.

mayıs sonu gibiydi, bir gün mailleşiyorduk. sabah 10 falan gibi. çok karnı ağrıyormuş. gelip seni alayım mı bi doktora gidelim mi falan diye attığım maillere cevap vermedi. 4 defa aradım cep telefonunu açmadı. en sonunda saat 12 gibi işyerini aradım. konuşma şu:

- müşteri hizmetlerinden x hanımla görüşebilir miyim
- 1 sn.
- (bağlanır, yabancı biri açar)
- x hanımla görüşecektim?
- kendisi çıktı, ben yardımcı olayım
- (öğle yemeğine çıktığını düşünerek) tamam ben o zaman daha sonra ararım
- yok bugün gelmeyecek, kim arıyordu?
- ben eşiyim. nereye çıktı?
- aa siz buluşup hastaneye gitmeyecek miydiniz? öyle deyip çıktı.
- hmm, (kıvırmaya çalış) ben bugün çok yoğunum diye size öyle demiş benim de işlerimi bölmek istememiş herhalde. teşekkürler iyi günler.

15 dakika sonra eve geldi. düşündüğüm gibi, hiç gereği yokken işyerine eşimle buluşup hastaneye gidecez diye yalan söylemiş, taksiye binip dinlenmek için eve gelmiş. sonra da ben aradım senin için sorun olabilir deyince yine büyük bir kavga ettik "sen benim işyerimi nasıl ararsın nasıl her şeyi bok edersin, şimdi senin yüzünden yalancı konumuna düştüm, vs". ben de artık kavgada kaşarlanmışım, ben de onun kadar bağırdım, madem adımı kullanarak yalan söylüyosun önceden bana haber verecektin, hem sen neden telefonuna cevap vermiyosun, bilmem ne.

gelirken eczaneden gebelik testi almış. testi yaptık, pozitif çıktı. buruk bir sevinç oldu ikimizde de. beklenmedik bir hamilelikti, milyarda bir olasılıkla doğum kontrol hapı kullanırken hamile kalınırsa bebeğin özürlü olma ihtimali çok yüksekti. korktuk, güldük, ağladık, günler geçti.

kafamı da bir soru kurcalıyordu. bu 4. gebelik testi falandı. son dönemdeki hareketleri de değişikti. gebelik testi alıp eve geliyordu "reglim iki gün gecikti acaba hamile miyim" diye test yapıyordu. "e iyi de sen regl tarihlerini her zaman not ediyo musun, hep 28 günde bir olduğundan emin misin?", "yok değilim ama hamilelikten korkuyorum". acaba dedim, kendi başına hamile kalmaya karar verip korunmayı bırakmış olabilir mi? yok dedim yapmaz öyle şey, milyarda bir olan şey benim başıma gelmiştir ama karım öyle şey yapmamıştır dedim, konduramadım.

şu anda hamileliğinin 14. haftasında. ve arada "bu ev çok kötü bi ev burada çocuk yetişmez, ben yabancı bakıcılara da güvenmem, annemlerin yakınına taşınalım" falan demeye başladı. annelerinin yakını da istanbul'un en sikik semtlerinden, gece 10'dan sonra toplu taşımanın olmadığı, çıkıp gezemeyeceğimiz bir yer. net bir dille reddettim. bir daha konusu bile açılmayacak bunun, kendi hayatımı zindana çeviremem dedim. herkesin mi çocuğuna anane-babaannesi bakıyor? sabahtan akşama ilgilenecek bir bakıcı buluruz o bakar. kaldı ki şöyle bir lüksümüz var, ben home-office çalışıyorum. yani eve gelen bakıcının işini doğru yapmama gibi bir imkanı da yok.

neyse, iki gün önce, saat gece 2 falan, ben de sabaha iş yetiştiriyorum, bir yandan da sözlükte kadınlar kulübünün zar diktirme muhabbetlerine bakıyorum. farklı bir başlığı tıkladım, üye olmayanlar okuyamıyormuş. bir baktım kullanıcı adı-şifre kayıtlı, eşim de buraya üyeymiş. aa dedim acaba bizim hanım neler yazmış açtım okumaya başladım.

okurken gözlerim kararmaya başladı. hayatımda bu kadar kötü olduğumu bilmiyorum. eşimin yazdıkları: benim de eşim çocuk için erken diyor ama ben çok istiyorum o nedenle eşimden gizlice korunmayı bıraktım. son regl günlerim şu günler, hamilelik için en uygun günler hangileri, vs. diye sorular sormuş tavsiyeler almış.

elim ayağım titredi okuyunca. uyurken kaldırdım.

- sen bilerek hamile kalmışsın.
- saçmalama bunun için mi uyandırıyon beni.
- e kadınlar kulübünde yazdıklarını okudum böyle böyle yazmışsın.
- yazmadım.
- e XXXYY nick (isim+doğum yılı)
- o yılda doğan tek x ben miyim hayret bişey!
- (oltaya gelmiş hala yalanla kıvırmaya çalışıyo) peki o yıl doğan ve kullanıcı adı şifresi bu bilgisayarda kayıtlı x kim sen tanıyo musun?

sıçtığını artık hiç bi yalanla kıvıramayacağını anladı. bana 10 dakika içinde üst üste elli yalan söylemesi de artık nefretimin son noktası oldu. sana herhalde anne olmak barbi bebek alıp ağzına şakacıktan mama beslemek gibi geliyor, kocanla değil de internetten elalemle karar veriyosun, senin bi daha yüzünü görmek sesini duymak bile istemiyorum dedim ve odadan çıktım. olduğum odaya geldi, bağırıp kovdum. o saatten sonra da hiç bir dediğini dinlemedim. zaten inanmazdım da o saatten sonra, çünkü yine elli yalanı üst üste sıralayacaktı.

boşanacağım. daha önceki evdeki huzursuzluklardan anne-babama bahsetmiştim onlar da çok yıkılmıştı, hiç beklemedikleri şeylerdi. dün gece bu son olayı da anlattım istanbul'a çağırdım, iki aile bir araya gelsin ve neden boşandığımız bilinsin, sonra hakkımda yalan-iftira olmasın istiyorum.

bunların hepsi beni avcunda oynatmak için "bi çocuk olsun da bak nasıl ne istersem onu yaptırıyom" şeklinde yapılan bi planın parçası diye düşünüyorum. mesela 1+1 eve taşınma fikrini düşünüyorum, sözde o eve çıkarken hamileliğinden haberi yoktu ve bebek olunca o ev küçük olur ailemin yakınına taşınalım diye düşünmeye başladı. e iyi de 1+1 evde yaşayalım derken de benden gizlice hamile kalmaya çalışıyormuş! karşısında 5 yaşında çocuk varmış gibi parmağında oynatmaya çalışıyor beni.

ailen annemden-babamdan-benden duymasınlar senden duysunlar sebeplerini daha iyi olur dedim. bugün de ailesinin evine gitti. cumartesi günü de ben annem ve babamla beraber gidecem ve bu işi bitirecez. bu şekilde gitme sebebim de, neden bitti sorusuna yalan söyleyip bana iftira atacağından emin olmam.

hayatımda bu kadar kötü bir dönemim olmamıştı. şu an ne kadar mutsuz olduğumu anlatacak kelime yoktur herhalde. paranoyak olduğuma inanmıyorum, iyi yönde değişir dediğim kadın gitgide çirkinleşti ve suratından nefret ettirir hale geldi.

iki fikir verecek iki yorum yapacak herkese şimdiden teşekkürler.

sonradan ek: en çok koyan şu. dün en yakın arkadaşım, gözüm kapalı hayatımı emanet edeceğim birine bunları anlattım. o da bana anlattı, meğerse babam bizim 20 gün kadar önceki kavgamızdan beri arada bir arayıp "mecburi fake nasıl, yalnız bırakmıyosun di mi, bak canı çok sıkkındı eğlendir onu arkadaşlık et tamam mı" diye soruyomuş. işte yukarıda bahsetmediğim nokta da bu. baba olmak böyle bir şey. baba olursan çocuğunun canı 1 sıkılırsa seninki 5 sıkılır. benim karım bana bunu yaşatmadı. kendi çocuğumdan soğuttu beni.

ikinci ek: aşağıda yorum diye yazmıştım:

son dakika gelişmesi. az önce annesi aradı, bizim için bu iş bitti, gelmeyin bize babası zaten hasta kalbi kaldırmaz konuşmayalım daha fazla dedi. ben de kızının yalanlarından haberin yok dedim, mesela şunu anlattı mı? yok. bunu anlattı mı? yok. o zaman ben anlatacam gelip. ya da babam gelmesin, buyur sen gel, ablasıyla eniştesini al kızını da al gel konuşalım. ama ben bu şekilde kızınızın anlattıklarından başka bişey bilmeden bu evliliği bitirmem dedim.

gelmeyin dedi. sen şimdi beni gelmeyin demek için mi aradın diye sordum, evet dedi, suratına kapadım.

özet: ailesi de iğrenç.

bu da son ek: ben onu her zaman istedim, bundan sonra asla eskisi gibi olamayacam, belki ben onu kendimden çok sevecem ama o buna rağmen kendisini istenmeyen çocuk zannedecek, keşke bana babalığın ne olduğunu yaşatacak bi kadınla evlenebilseydim.


mecburi fake #457761
 
Çocuktan evvel daha büyük bir sorununuz var ki -güvensizlik- eşiniz size güvenmediğini söylüyor neden peki ? bunu söylemesi için ne yaptınız ki ?
Bu sorunun üzerine çocuk isteğinizden daha fazla düştüğünüz zaman eminim sorunlarınız için daha sağlıklı olur..
Güven sorunu bitince zaten o da eşinden çocuk sahibi olmak isteyecektir..
 
sana güvenmiyorum demiş adam ya ,eşler arasında en son kurulacak cümleyi kurmuş ,bunu durupdururkenmi söyledi yoksa bi konunun üzerine tartışırkenmi ?
 
Back
X