Sersoy79 arşivi :))

Sersoy

www.ebruhane.blogcu.com
Kayıtlı Üye
17 Kasım 2007
2.998
2
316
46
İstanbul
Lazlar, Ruslarla yapılan savaşta çok kayıp veriyormuş...
Sadece ellerindeki kuş tüfeğiyle Rusya’ya doğru ateş ediyorlarmış ve durumu gören yörenin bilmiş insanı Temel karşı çıkmış;
“-Bu küçük şeyle koca devleti nasıl yıkarsınız?...”
-E ne yapacağız...
“-Çekilin kenara... Bana bir gürgen ağacı kesin, içini oyun, barut saçma doldurun, kafaya bir demir...”
Bütün hazırlıkları tamamlamışlar ve yeni silahla Rusya’ya doğru atış yaparken infilak etmiş...
Etraftaki 100 kişi ölmüş, çevre binalar yıkılmış...
Temel kendinden emin “Ohooo” demiş;
“-Burda bu kadar ölü varsa, Rusya tamamen yerle bir olmuştur...”
 
Temel müdürüne gitmiş;
“-Evde boya var... Fadime’ye yardım etmem için bana izin verir misiniz?...”
-Veremem...
“-Sağolun bana uygun bir çözüm bulacağunuzı biliyordum...”
***
Temel, yolda giderken Dursun’a rastlamış;
“-Önümüzdeki ay okyanusa balık avlamaya gidiyorum...”
-Ben seni hamsi avlar biliyordum?...
“-Doğrudur... Ama son günlerde gözlerim pek iyi görmüyor...”
***
Avukat Temel mahkemede, adam öldüren müvekkilini müdafaa ediyor;
“-Müvekkilim suçsuzdur... Kaza ile oldu hakim bey...”
-Kaza olur mu, beş kurşun sıkmış...
“-Efendim müvekkilimin kulağı az işitiyor...”
***
Temel doktorun karşısındaki koltuğa oturmuş...
“-Durum çok kötü doktor bey, bir dakika önce olan her şeyi unutuveriyorum...”
-Peki niçin hatırlamaya çalışmıyorsun?...
“-Neyi?...”
 
Temel’le Fadime birlikte alışverişe çıkmışlar... Fadime demiş ki:
-Kocacığım, yarın annemin doğumgünü... Ona bir şey almak lazım... Elektrikli ev aletlerinden aklına gelen bir şey var mı ona uyabilecek?...
“-Sandalyeye ne dersin?...”
***
Fadime ile Temel’in çocuğu olmuş... Bütün akraba doğumevine doluşmuş...
Dedeler, nineler, halalar, teyzeler, amcalar, dayılar bebekten ayrılmak bilmiyormuş...
Hepsi birden karar vermiş;
“Ah yavrum, tıpkı babası...”
Fadime mırıldanmış;
“-Zararı yok... Sağlığı yerinde olsun da...”
***
Temel avukatına:
“-Vasiyetimi değiştirmek istiyorum... Ben öldükten sonra üç ay içerisinde karım evlenirse mirasımı kullanmaya hak kazansın...”
-Neden böyle bir değişikliğe gerek duydunuz?...
“-Benim ölümüme hiç olmazsa bir kişinin üzülmesini istiyorum da...”
 
Temel bir gökdelenin 15. katında çalışırken aşağıdaki küçük bir karaltı dikkatini çeker.

İki kat aşağı iner, görüntüden yine bir şey çıkaramaz.

2 kat, iki kata daha, bir şey anlamaz ve zemine kadar iner.

Zemine indiğinde, gördüğü karaltının zenci bir adam olduğunu anlar.

Bunun için tam 15 kat indiği için kendine kızar ve adamın ensesine bir şaplak indirir.

Adam “ne oluyor yahu?” diye terslenince...

Temel, zenciye “sus bakayım” der:

- Ben senin küçüklüğünü bilirim!..
 
Temel çok dalgınmış ve önemli günleri unuttuğu için sürekli Fadime’yle atışıyormuş...
Çare olarak evlilik yıldönümleri, Fadime’nin doğumgünü gibi özel günlerin tarihlerini bir çiçekciye vermiş ve o tarihlerde karısına bir düzine gül göndermesini, içine de “sevgili eşime” yazılı bir kart koymasını söylemiş...
Bu taktik epeyce bir süre gayet güzel çalışmış... Fadime memnun, her önemli günde kocasından bir düzine gül, kart ile birlikte geliyormuş...
Bir gece Temel geç vakit eve gelmiş, bakmış Fadime masada oturmuş bekliyor...
Vazoda da şahane güller var... Fadime’nin yanına giderek, öpücük kondurmuş ve sormuş;
“-Ne kadar güzel güller... Nereden aldın?...”
 
elin-kaynana

Gelin kaynana karşı karşıya oturmuşlar, kaynana “gelin sen daha yenisin birbirimizin huyunu suyunu oturup konuşarak anlayalım” demiş.

Gelin:

- Tabii anne, konuşalım.

Kaynana “aman kızım, benim üç halim vardır, dikkat et” demiş:

- Saçıma gül takmışsam; neşeli olurum. Her yola gelirim. Kulağımın arkasına gül takmışsam havamda olmam. Çok ısrarcı olma. Eğer ki yakama gül takmışsam sakın etrafımda dolaşma, çok sinirli olurum.

Gelin, kaynanası lafını bitirince “bak anne” demiş:

- Benim halim malim yoktur. Bacak bacak üstüne atarım, sigaramı yakarım, sen gülü nerene takarsan tak, ben keyfime bakarım!
 
Otele eşiyle giriş yaparken sadece iki ayrı yataklı bir oda kaldığını öğrenen yaşlı kadın biraz bozulmuş...
“Hayret” demiş kocası, “44 yıllık evliyiz sadece birkaç gece ayrı yatamaz mıyız?...”
Bu sefer “İki yatağı birleştirebilir misiniz” diye resepsiyona sormuş yaşlı kadın...
Görevliler birbirlerine “Ne kadar romantik” anlamında bakışırlarken,
“Bizimki horlayınca” diye başlamış kadın,
“-Dürtüp tekmelemek için habire yataktan kalkmak beni öldürüyor evladım...”
 
Kadın erkek ilişkilerinde; sebep - sonuç ilişkisi;
“-Alış veriş merkezlerinde kadınların çok olması;
Akıl hastanelerinde erkeklerin çok olmasının en güzel yorumudur...”
 
Günün sorusu;
“-Birbirleriyle tartışan iki erkekle, birbirleriyle tartışan iki kadın arasında ne fark vardır?...”
Müthiş cevap;
“-Tartışan iki erkek kendilerini, iki kadınsa üçüncü bir kadını tartışırlar...”
 
“-Size küçük bir kaparo bıraksam, şu vitrindeki yüzüğü saklar m1ısınız?...”
-Ne zamana kadar bayan?...
“-Kocam affetmem gereken bir şey yapana kadar...”
***
“-Benim karım ‘yıldırım gibi’ araba kullanır...”
-Yani çok mu hızlı?...
“-Yoo... Ama sürekli ağaçlara çakar...”
***
“-Bu günü hafızana kazımaya çalış, yıllar sonra arkana dönüp bakacak ve özellikle bu günün hayatının en mutlu günü olduğunu sürekli hatırlayacaksın...”
-Ama benim düğünüm yarın...
“-Evladım, biliyorum... Zaten ben de tamamen bunu ifade etmek istedim...”
***
“-Evli erkek hatalarını unutmalıdır...”
-Neden?...
“-İki kişinin birden aynı şeyi akılda tutmasına gerek yok çünkü...”
 
Adama piyangodan büyük ikramiye çıkmış...
Karısına bile söylemeden sabaha karşı parayı almak için Ankara’ya yola koyulmuş...
Tam Elmadağ’a gelmişken bir telefon... Arayan kayınbiraderi;
-Nerdesin enişte?...
“-Dışarıdayım, hayırdır...”
-Çabuk eve gel...
“-Ne oldu?... Çok mu acil?...”
-Hemen gel ablam...
“-Yoksa hasta mı?...”
-Yok sizlere ömür...
Telefonu kapattıktan sonra adam koltuğa yaslanmış;
“-Ey güzel Allah’ım... Verdikçe veriyor, verdikçe veriyor...”
 
Erkekler ıcın kurs

Son katılma tarıhı: 1MAYIS
Önemlı not: Sınıfların ıcerıgı son derece karmasık ve zor oldugu ıcın her bırıne en fazla kısı kabul edılebılecektır.

Konu 1:
Buz kalıbına nasıl su doldurulur?
-Adım adım slaytla acıklama

Konu 2:
Tuvalet kagıdı rulosu: takıldıgı yerde kendını yenıler mı?
-Yuvarlak masa tartısması.

Konu 3:
Klozet kapagını kaldırıp duvara ve su borusuna sıcratmadan ...... mumkun mu?
-Grup calısması.

Konu 4:
Kırlı sepetıyle yerdekı halı/doseme arasındakı temel farklar.
-Resımler ve grafıklerle acıklama.

Konu 5:
Tabak-canak yemekten sonra kendı kendıne lavaboya veya bulasık makınesıne ucarak gıdebılır mı?
-Vıdeoyla acıklama.

Konu 6:
Kımlık kaybı: uzaktan kumandayı bır parcanız olmaktan kurtarmak.
-Destek hattı ve yardımlasma grupları.

Konu 7:
Aranan seylerı bulmayı ogrenmek, hoykurerek evın altını ustune getırmek yerıne dogru yere bakarak baslamayı ogrenmek
-Acık forum.

Konu 8:
Hanıma cıcek getırmek saglıgınıza zararlı degıldır.
-Grafıkler ve ses kaydıyla acıklama.

Konu 9:
Normal ınsanlar kaybolunca yolu sorar.
-Gercek yasam ıtırafları

Konu10:
hatun parketmeye calısırken sessızce oturmak genetık acıdan ımkansız mı?
-Araba kullanma sımulasyonu

Konu 11:Hayat derslerı: anne ve es arasındakı temel farklar.
-Sınıfta canlandırma.


Konu 12:
Nasıl ıdeal bır alısverıs arkadası olunur?
-Gevseme egzersızlerı, medıtasyon ve nefes alma teknıklerı.

Konu 13:
Bunamayla nasıl savasılır:
Dogum gunlerı, yıldonumlerı, dıger onemlı gunler, unutunca nasıl ozur dılenır?
-Beyın soku ve gerekırse operasyon
 
Bir kadına ofsaytı anlatmak;

Ucuzluktaki süper çantayı almak için mağazaya girdiniz...
Sadece bir tane kalmış, o da kasanın (kale) hemen yanında...
Ama bu çantanın tek taliplisi siz değilsiniz!...
Çantayı gözüne kestiren diğer bir müşteri (rakip oyuncu) de sizin hemen yanınızda bitiveriyor...
İkiniz de durumun farkındasınız ve hızla kasaya (kaleye) yöneliyorsunuz...
Tam o esnada; biraz önce bluz aldığınız başka bir mağazada ödemeyi yaptıktan hemen sonra çalan cebinizi cevaplamak için cüzdanınızı çantanıza koymadan arkadaşınıza verdiğinizi ve onda unuttuğunuzu fark ediyorsunuz...
Bir yandan kasaya doğru koşarken diğer yandan da elinizi havaya kaldırarak arkanızda kalan arkadaşınızdan cüzdanı (topu) istiyorsunuz...
Öyle bir durumdasınız ki, rakibinizin gerisinde kalırsanız kasaya daha uzak kalacağınız için avantajınızı kaybedeceksiniz ama eğer arkaya geçmezsesiniz arkadaşınızdan uzak kalıyorsunuz ve arkadaşınız da o kalabalıkta size cüzdanınızı fırlatamıyor, her şey bir an meselesi...
Bu durumda yapmanız gereken rakibinizin arkasına geçip cüzdanı (topu) almanız ve cüzdanı ele geçirdikten sonra rakibinizi geçmeye çalışmanız...
İşte ofsayt bu... Top sana atıldığı anda kaleye rakibinden daha yakın olamazsın...
Anladınız mı?...
 
Adamin biri arabasiyla yola cikmis.
Bir golun kenarindan

gecerken kirmizi elbiseli bir adam
elini kaldirmis,

durmasini isaret etmis.
Adam arabasini durdurmus. Kirmizi
elbiseli adam:

"Merhaba, ben ormanin kirmizili
ibnesiyim,Karnim cok ac. Bana

yiyecek bir seyler verir misin?"
demis.

Adam bir parca ekmek vermis
tesekkurleri kabul edip yola >cikmis.

Daglik bir bolgeden gecerken karsisina
sarilar icinde bir adam

cikmis. Elini kaldirip adama durmasini
isaret etmis.

- "Ben bu dagin sarili ibnesiyim. cok
susadim. Suyun var mi?"


demis.
Adam bir sise su vermis yola devam
etmis. Yol asfalta

cikmis. Bir zaman gectikten sonra mavi
elbiseler icinde bir

adam el kaldirmis durmasinin
isaret etmis, Adam sinirlenmis:
- "Soyle bakalim asfaltin mavili
ibnesi, Ne Istiyorsun?"

- "Ehliyet ve ruhsat"
 

bunu anlamadım yav... fisfisfis
 
Canım benim paylaşım için sağola.s.sersoyum benimmmŞeniz
 
Temel, bir binanin altında durmuş, arkadaşları da çatıya çıkmış. Temel aşağıdan arkadaslarına,
-Ula sen iki kolunu yana aç aşağı öyle atla demiş. Birincisi atlamış gümm.
-Ikinciye "Sen sadece sağ kolunu yana aç, öyle atla? demiş.Ikinci de atlamış gümmm.
-Üçüncüye
-Sen iki kolunu yanına yapıştır öyle atla demiş. O da gümmm. Yoldan geçen bir adamın dikkatini çekmiş sormuş,
-Kardesim siz ne yapıyorsunuz Allah aşkına demiş. Temel cevap vermiş,
-Tetris oynayruz.
 
Temel ile Dursun can sıkıntısından bir kayık kiralarlar. Balık avlamaya çıkarlar... Bir zaman kürek çekerek açılırlar, derken hazırlıklar biter, oltaları denize atarlar... Atar atmaz balıklar da oltaya takılmaya başlar. Temel ile Dursun’un keyifleri yerindedir...
Temel Dursun’a:
-Ula Dursun haburiya bi işaret kuyalum yarun burayi bulmamuz kolay olur...
Derken sahile dönerler, kayıktan inerken Temel Dursun’a gene sorar:
-Ula Dursun işaret koymayi unutmadun değil mi?
Dursun:
-Ula hiç unutur miyum, işaret tamam...
-Nasi işaret koydun?
Dursun:
-Bağa soracağuna kayuğun ucina bak... Çarpi koydum.
Temel sinirlenir:
-Ula o işareti denize yapacağidun kayuğa değil... Ayni kayuğu başkasi kiralarsa gitti baluklar...
 
Bir gün Trabzon'a bir Japon gelir. Kahvehanenin kapısını tekmeyle açarak içeri girer ve bağırır:
-Kim lan buranın dayısı?
Temel kalkar:
-Benim lan ne var!
Japon:
-Gel lan dışarı.
Dışarı çıkarlar. "Pat küt" sesler duyulur. Az sonra Japon içeri girer ve hafif öne eğilerek "Karate" der. Kahvehanedekiler çıkıp bakarlar ki Temel perişan vaziyette yerde yatıyor.
Ertesi gün Japon yine gelir:
-Kim lan buranın dayısı?
Temel:
-Benim lan ne var!
Japon:
-Gel lan dışarı!
Yine "bam güm" sesler duyulur. Japon içeri girer ve kahvedekileri aynı şekilde selamlayarak "tekvando" der. Çıkıp bakarlar, Temel ağız-burun kan içinde yerde yatıyor.
Ertesi gün Japon yine gelir:
-Kim lan buranın dayısı?
Temel, başı sargılar içinde kalkar:
-Benim ulan ne olacak?
-Gel lan dışarı!
Çıkarlar. Dışarıdan "ÇİTONNNG" diye bir ses duyulur. Temel içeri girer ve elindeki krikoyu göstererek "Toyota Kriko" der.
 
Tırcı Dursun'la muavin Temel, kamyonlarına altı metre yüksekliğinde mal yüklemiş giderlerken, birden bir tünel ve önünde bir uyarı işareti görürler: "Azami yükseklik 4,5 metre".
Muavin Temel, etrafa dikkatlice baktıktan sonra Dursun'a döner:
-Bas gaza usta! Etrafta polis molis yok...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…