Sersoy79 arşivi :))

50 yıllık bir evlilikten sonra adam ölmüş, hemen arkasından onun acısına dayanamayan karısı da öteki tarafa gitmiş.
Bulutların arasında kocasını bir çıtırla kırıştırırken görünce onlara doğru koşarak "Hayatım..!" demiş sinirle, "Ne yapıyorsun?..
Saçmalama..!" "Yavaş ol, bakalım..!" demiş adam çıtırı kendine doğru çekerken "Ölüm bizi ayırana kadar diye söz vermiştim ya sana.."
 
Bir öğrenci, lojistik ve organizasyon dersinin yazılı sınavından kalıyor.
Öğrenci: Siz beni cezalandırıyorsunuz. Bunu hiç anlıyor musunuz?
Profesör: Evet tabi ki.Yoksa nasıl profesör olabilirdim?
Öğrenci: İyi o zaman. Size birşey sormak istiyorum. Eğer doğru cevabı verirseniz, ben kötü notumu alıyorum ve gidiyorum. Fakat bununla beraber eğer cevabı bilemezseniz bana iyi not vereceksiniz.
Prof: Anlaşıldı tamam. Sor bakalım.
Öğrenci:Yasal olupta mantıklı olmayan nedir? Mantıklı olupta ama yasal olmayan nedir? Ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir?
Profesör iyice bir düşündükten sonra hiç bir cevap veremiyor. Ve o öğrenciye iyi not vererek onu geçiriyor. Daha sonra profesör en iyi öğrencisini çağırıyor ve ayni soruları ona soruyor. Öğrenci hemen cevap veriyor:
"Siz 63 yaşındasınız ve 35 yaşındaki bir bayanla evlisiniz. Bu yasal ama bununla beraber mantıklı değil. Karınızın 25 yaşında bir dostu var, bu gerçi mantıklı ama yasal değil. Siz, karınızın dostuna iyi bir not veriyor ve onu geçiriyorsunuz oysa ki o sınıfta kalmıştı. Bu ise ne mantıklı ne de yasal."
 
Paraşüt eğitiminde hoca, ana paraşütün arıza yapması halinde yedek paraşütün kullanılışını anlatırken öğrencilerden biri sorar:
- Hocam yedek paraşütü açmak için ne kadar zamanımız var?
- Hayatınızın sonuna kadar..
 
"Araba çalışmıyor" demiş Temel, arkadaşı Dursun'a.. "Neden" diye sormuş, Dursun. "Karbüratöründe birazcık su var, onun için.." demiş Temel.
Dursun şaşırmış; "Karbüratörde suyun ne işi var Temelciğim.. Başka sebepten çalışmıyordur!.."
Temel ısrar etmiş; "Hayır karbüratörde birazcık su var, işte o kadar!.."
Dursun sinirlenmiş; "Ver şu anahtarı bana da gidip bakayım; nerde bu otomobil?.." Temel cevap vermiş; "Gölde!.."
 
25. evlilik yıl dönümlerinde kadın kocasına dönüp, “Hatırlıyor musun” diye sormuş;
“-Bana evlenme teklifi ettiğinde acayip şaşırmış ve bir saat tek bir kelime bile konuşamamıştım...”
“Evet” diye cevap vermiş adam iç geçirerek;
“-Hayatımın son mutlu saatiydi...”
 
Hıncal ULUÇ'un sabah gazetesindeki sayfasından...

Sabıkalı adam son suçundan 10 yıl hapis cezasına çarptırılmış, 2 yıl yattıktan sonra hapisten kaçmış, firarı TV'nin saat 18.00 haber bülteninde halka bildirilmiş..
Yakalanmamak için son derece dikkat eden adam, hapishane bölgesinden uzaklaşmak için en ıssız alanları seçmiş, ağaçlık bölgelerden, mezarlıklardan sinerek, sürünerek geçmiş.. Sonunda tam gece yarısı evinin zilini çalmış, sinirle kapıyı açan karısı "6 saattir nerdesin be?.." demiş, "Bu saate kadar ne haltlar yedin bakiim?..
 
Çocuk babasina sorar: 'baba politika nedir?' baba söyle der
'bak oglum, ben eve para getiriyorum, öyleyse ben kapitalistim. annen parayi yönetir, öyleyse o hükümettir. deden paranin doğru idare edilip edilmedigine dikkat eder, öyleyse o da sendikadir. hizmetçi kiz ise isçi sinifidir. bizlerin ise tek hedefi vardir, senin rahatligin. dolayisiyla sen de halksin. ve altinda bezi ile yatan küçük kardesin ise gelecektir. söyle bakalim anlayabildin mi?'

çocuk düsünür ve o gece babasinin anlattiklarini düsünecegini söyler.

gece yarisi cocukuyanir. cünkü kücük kardesi altini pisletmistir ve aglamaktadir. ne yapacagini bilemeyen çocuk anne ve babasinin yatak odasina gider. annesi yalniz ve derin bir sekilde uyumaktadir, öyle ki onu uyandiramaz. hizmetçi kizin odasina gider. bakar ki babasi hizmetçi kizla yatmaktadir. dedesi de pencereden gizlice onlari izlemektedir. hepsi öyle mesguldürler ki çocugun orada oldugunu farketmezler bile. çocuk hiçbir sey yapamadan yatagina geri döner.

Ertesi sabah baba çocuga kendince politikanin ne oldugunu anlatmasini ister. 'evet' der çocuk, 'kapitalizm' isçi sinifini kötüye kullaniyor... sendika bunu seyrediyor... bu arada hükümet uyuyor... halk ise dikkate alinmiyor... ve gelecek bokun içinde yatiyor! iste politika budur...
 
Sigortacının biri orduya gider.
Askerler içtimadadır.
Başlar anlatmaya:
- Ben size sigorta satmaya geldim. Sigorta almayanlar savaşa gittiğinde beynine bir kurşun yerse, ailesi hiç para alamaz; sigortalı olanların ailesine ise, devlet yüklü bir para öder. Şimdi kimler
sigorta yaptırmak istiyor?
Kimseden ses çıkmaz.
İki kez daha anlatır ama yine ses çıkmaz.
Sigortacı gitmek üzereyken kıdemli bir Başçavuş gelir ve:
- Bir de ben anlatayım, ben bunların dilini konuşurum
der ve askerlere seslenir:
- Beyler, şimdi sigorta olup da beynine kurşun yiyenlere devletin ne kadar para ödeyeceğini duydunuz mu?
- Duyduk, der herkes.
- Şimdi siz hesap edin. Bundan sonra ilk çıkacak savaşta devlet, savaşa sigorta olanları mı, sigortasız olanları mı sürer?
 
Karıkoca farklı vardiyalarda çalışıyor, işlerine giderken evin devamlılığını sağlamak için ancak birbirlerine yazılı not bırakıp haberleşebiliyorlar..
Kadın bir not bırakmış.. "11'de doktor randevum var.. Çocuklar senin..!" Ertesi sabah kadın komidinin üzerinde şu notu bulmuş; "Çok rahatladım.. İkisinin de mavi gözlü olması yıllardır beynimi kemiriyordu!"
 
Gözleri kör yanliz ve yoksul bir Kayserili kirlarda basibos dolanirken
bastonuna degen sihirli lambayi alip içinden cini çikarmayi basarmis.

Bu isten hayli biktigi belli olan Cin Kayseriliye söyle bir baktiktan sonra;

- "Senin hayli istegin vardir; simdi sen gözlerin açilsin istersin, zenginlik
dilersin, evlenmegi arzularsin, ama ugrasamam. Sadece bir dilegini
yerine getirecegim. Iyi düsün ve ne isteyeceksen iste." demis.
Kayserili biraz düsündükten sonra dilegini söylemis;

- "Çocugumun saatlerce altinlarimi saymasini görmek istiyorum"
 
ahudi pazarda topal bir eşek satıyormuş. Akyazılı eşeği incelemiş; sağına,soluna,ayağına, dişine, bakmış ve basmış parayı eşeği satın almış. Komşuları: "
-Yahu Akyazılı topal bir eşeğe bu kadar para verilip de alınır mı? Amma dolandırıldın be.." diyerek Akyazılının üzerine varınca Akyazılı: "
-Bakmayın eşeğin topal olduğuna hayvanın ayağına çivi batmış çiviyi çıkardım mı haftasına varmaz eşek düzelecek." demiş. Komşular durur mu? doğru Yahudi'ye gidip: "
-Ya ne yaptın sen eşek topal diye ucuza kaptırdın meğer eşeğin ayağında çivi varmış eşek onun için topalmış" diye konuşunca "
- Ne diyorsunuz be..hayvan zaten topaldır.. ben çakmışım o çiviyi.....!" der. Yahudi komşular bu sefer tekrar Akyazılıya gelip: "
-Kazığı sen yemişsin Akyazılı, eşek zaten topalmış satılırken anlaşılmasın diye ayağına çiviyi Yahudi çakmış" diye söyleyince bir an düşünen Akyazılı "
-VAY YAHUDİ VAY..! VERDİĞİMİZ PARA DA SAHTE OLMASAYDI HERİF BİZİ GERÇEKTEN DOLANDIRMIŞTI....."der
 
Temel; deri, yarım bot ve koyu kahverengi ayakkabıyı alıp kasaya yanaşmış...
Kasadaki bayan botları poşete koyarken, Temel sormuş;
“-43 YTL değil mi?...”
Kız, “Ne münasebet” der gibi bakmış ve;
“-Bunlar orijinal deri... İndirimli fiyatı 180 YTL...”
Temel,
“-Olur mu hanımefendi?... Altında ‘Size 43’ yazıyor...”
 
Gazeteci, Türkiye’deki cezaevleri konusunda bir araştırma yapıyormuş...
Projesine olumlu cevap gelmiş ve hapishaneleri gezmeye başlamış...
Bütün koğuşları gezerken demiş ki;
“-En ağır suçlu nerede yatıyor?... Yani cezası en çekilmez olan adam kimdir?...”
Tutup götürmüşler, ama adamın ağzı şaşkınlıktan açık kalmış...
Suçlu rahatça uzanmış, karşısında televizyon, önünde her türlü yiyecek ve içecek, yanında bir kadın...
“Anlayamadım” demiş, “En ağır suçlu bu mu?...”
Görevli cevap vermiş;
“-Bak her şey göründüğü gibi değildir... İşin aslını öğrenmelisin...”
-!...
“-Adamın yiyip içtiğini Uğur Dündar getiriyor... Seyrettiği kanalda 24 saat Esra Ceyhan var...”
-Peki yanındaki?...
“-Yanındaki karısı....”
 
Adamın biri Afrikada safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek;bir gün ormanda dolaşıp ,kelebekleri kovalar,çiçekleri koklarken kaybolduğunu farketmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belliki günlük yiyeceğini arıyor.
"Şimdi başım dertte"
diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri yemeye başlamış,bu arada da arkadaki haraketi kestirmeye çalışıyormuş.Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş
"Ne kadar lezzetli bir leoparmış.Acaba etrafta bundan bir tane daha varmıdır ki?"
diye sormuş. Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış.
"Tam zamanımda kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım" diye düşünmüş leopar. Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak leopardan kurtulacağını düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış.Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna
"Atla sırtıma gidip şunu yakalayalım"
demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte yaklaştığını fark etmiş.
"Şimdi ne yapacağım"
diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek,kemikleri yemeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş;
"Bu aptal maymunda nerede kaldı ? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok".....
 
Bir gun bole 3-4 arkadas Ankara Metrosu istasyonundayiz;
bekliyoruz metroyu. Tam da okullarin cikis saati filan, etraf hinca hinc
dolu. Neyse 2-3 dk. sonra metro geldi herkes hucum etti.

Biz baktik;
-"Tren cok doldu bi sonrakine binelim" dedik ve
gittik ordaki banklardan birine oturduk.

Daha tren gitmemis bir ding-dong ve anons:
-"Istasyonlarimizda gereksiz bekleme yapmak yasaktir."

Biz sallamadik, nolcak filan derken bir ding-dong
daha ve ikinci anons:
-"Hissst gencler!!! Huoop, size soyluyorum, binin lan trene!
 
Adam, karısına doğum günü hediyesi olarak bir etek alacakmış...
“Bel ölçüsü nedir” diye sormuş tezgahtar...
“Bilmem” diye cevap vermiş adam;
“-Ama ellialtı ekran bir televizyonumuz var, onun önünden geçerken bütün görüntü kayboluyor...”
 
Bardaki taburede oturan kör adamın biri barmene,
- "Hey! Bir sarışın fıkrası duymak ister misin?" demiş.

Barmen birden tamamıyle sessizleşmiş. Yanındaki adam fısıltı ile ona

- "Fıkrayı anlatmadan önce bilmen gereken bir şey var. Barmen sarışın, fedai sarışın, ben de 1.95 boyunda, 200 kg ağırlığında karatede kara kuşaklı bir sarışınım. Bununla birlikte yanımda oturan adam 2.02 boyunda, 225 kilo ağırlığında sarışın bir halterci. Senin sağındaki arkadaş ise 2.20 boyunda, 300 kg ağırlığında sarışın bir güreşçi. Bunu ciddi olarak düşün bayım. Hala bu fıkrayı anlatmak istiyor musun?"

Kör adam: -"Hayır, en az beş kez açıklamak zorunda kalırım."
 
Çocuk annesine sordu:
- Anneciğim, babamın saçları neden dökülmüş?
- Çok düşündüğü için.
- Peki neden senin saçların bu kadar gür?
- Hadi bakalım, yemeğini ye de git yat!
 
Çok akıllı geçinirdi.Kapısında "ikinci kez gelen hastalardan yarım ücret alınır" yazılı doktora girdi. Gülerek :
-Bakın doktorcuğum, yine ben geldim, hatırladınız mi beni?dedi.
Doktor da güldü :
-Tabii, hatırlamaz olur muyum?
-Eeee? Muayene etmeyecek misiniz?İlaç vermeyecek misiniz?
-Hayır gerekmez. Geçen gelişinizde verdiğim ilaca devam edin...
 
Yargıç ve Hırsız

Yargıç, hırsıza şöyle sorar:

- Söyle bakalım; soyduğun dükkana nasıl girdin?

Hırsız, biraz düşündükten sonra soruyu şöyle yanıtlar:

- Efendim; biz buraya yargılanmaya mı, yoksa meslek sırrı vermeye mi geldik?!..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…