Ben hayatımda bi tane samimi seven erkek tanıdım. Onu da ben sevemedim. Bi tane de çok tecrübesiz, benim için çok acı bi ilişki yaşadım. Onun hiç sevmediğini de düşününce iyiden iyiye anlıyorum şimdi. Şunu söyleyeyim, seven insan sana yazmaya çekiniyor, kafasında binbir türlü şey kuruyor, düşünüyor, sen nasıl bulursun bunun üzerinde düşünüyor, sana saygı duyuyor, incinmeni istemiyor. Bunlar çok genel tabirler ama bunları derinden derinden hissettiriyor sana. Bütün arkadaşlarına senden bahsediyor, hayatını sen merkezli yaşıyor, üstelik sen sevmesen karşılık vermesen de ve onun çevresinde gayet güzel donanimli kizlar olduğu hâlde seni sevmekten vazgeçmiyor. Senin bi ozelligin oldugu icin degil, o seni istedigi icin, bunu da hissediyorsun. Yüzündeki ufacık çizginin neden olduğunu bilmek istiyor mesela, bunu ona anlattiğin için teşekkür ediyor sana. Söylemek istediklerini şarkılara yansitiyor, sen hasta olsan, bütün gece elinde telefon seni bekliyor. Kıyamıyor seven erkekler. İncitemiyor. Bir de bence, bir kadını çok sevebilen bir erkek annesinden çok sevgi görmüştür. Bu benim gözlemim, bana göre olan bişey, istisnalar vardır tabi.
Sevmeyen erkek, seni kırmaktan çekinmez. Bana vazgeçilmez değilsin diye günde üç kere hatırlatıyordu söz konusu şahıs mesela. Seninle herhani bişeyin için zaman geçirir, güzelliğin olabilir ya da bulunduğun konum, değişir. Bunu da hissedersin. Sana ait şeylerle o övünür çünkü başkasına. Bencilce davranır, plânları kendine göre yapar, senin tatlı heyecanın onun gözünde salaklıktır. Aklı eskiye gider, aklı yeni gördüğü kızlara gider, aklı spor salonunda tanıştığı güzel kızı nasıl buluruma gider, aklı senden başka herseye gider.
Böyle işte. Biz salak kizlar, hırs yaparız. Değiştirmek isteriz, bizi sevsin isteriz, biz çok sevince düzelecek zannederiz. Hissedilmesi normal, uygulamaya geçirilmesi tehlikeli duygular bunlar. Bi hoşçakala sığdırabilmeli hepsini, vakti gelmişse.