Tahammül etmeye çalışıyorum diyelim.
20 küsür yıllık evliyim, ilk zamanlarda kuruş hesabı yapan, evde ki meyveyi tanesini hesaplayan bir çiftken şimdilerde ülkemde ki açlık sınırına göre daha iyi şartlara sahibim. Bunun için şükür ediyorum tabi ki, etmezsem emeklerime, verene nankörlük etmiş olurum çünkü. Zenginlik kimine göre göreceli, belki burada ki bazı üyelere göre benim şartlarımda kayda değer değildir, bilemem.
Kaygılarım sadece kendimle ilgili olsaydı bende toz pembe görürdüm herşeyi. İnanın vatan millet Sakarya derecesinde ülkesini seven biriyim. Ama bu sevgim bazı gerçekleri görmeme engel değil, olmamalıda zaten. Asıl sorgularsam, analiz edersem, kıyaslarsam ülkesini seven biri olurum.
Eskisi kadar dışa bağımlı değiliz demiş bir üye, bir başkası git hayvancılık yap demiş. Bunu diyenlerin muhakeme yeteneği olmayan, sorgulayamayan insanlar olduklarını düşünüyorum açıkcası. İthal edilen ve bir sonraki sene ürün vermeyen hibrit tohumdan, samanın bile ithal edilmesinden, dışarıdan alındığı için çiftçinin elinde kalıp çöp olan ürünlerden haberleri yok sanırım.
Asgari ücret alıp evini geçindirmeye çalışanın kirası bile neredeyse aldığı maaşa denkken nasıl bir adaletten bahsedilebilir ki? Yada her şey çok güzel, ben yurtdışı tatili bile yapabiliyorum demek, ironi yaptığını varsaymak isterim. Yoksa gerçekten tek maaşla geçim savaşı veren oturur ağlar sinirinden.
Evet düşününce insan hazmedemiyor, hiddetleniyor. Ama ne yapabilirim diye düşünüyorum insan olarak. "Gördüğüme, bildiğime elimin erdiğince" den fazlası gelmiyor elimden.
10 sene önce bana sorsan belki böyle düşünmezdim ama şimdi çocuklarımın yurtdışına açılmalarını sağlayacak meslekler edinmelerini istiyorum. Evet belki bencilce ama doğurduysam onların geleceğini de düşünmeye, yönlendirmeye mecburum.
Bu düşüncelere dalınca çıkamıyorsun işin içinden. Hem hazmedemiyorsun hem hayıflanıp yerinde sayıyorsun çünkü. Yapabildiğim, elimin uzandığı, aklımın yettiği kadarına çare olup tahammül sınırımı korumaya çalışıyorum, bu kadar yani..