Sultanım Abdulhamit'im rahat uyu, emanetin emin ellerde

2.Abdülhamitin torunu:'Atatürk'e kinimiz yok'
Tarih: 01-01-1970 02:00:00



2. Abdülhamid’in torunu Nilhan Osmanoğlu’nun, “Kim Milyoner Olmak İster” yarışmasına katılması dikkat çekti. Koskoca hanedan mensubu neden ödülü para olan bir yarışmaya katılmıştı? Yarışmanın gölgesinde tarihin kapılarını araladık.

[URL='http://www.tarihistan.org/#']1


Her kız çocuğu ‘benim güzel prensesim’ sözleriyle büyür. O da öyle büyüdü ama tek farkla; gerçek bir prenses olduğunun bilinciyle. 2. Abdülhamit’in 5. kuşaktan torunu Nilhan Osmanoğlu yaşayan 15 sultandan biri. Şehzade Orhan Osmanoğlu’nun beş çocuğundan en büyüğü.
BEŞ PADİŞAH TUĞRASINI MARKA YAPACAK
İki hafta önce Kim Milyoner Olmak İster yarışmasına katıldı. Hem kendini test etmek hem de “Osmanlı soyundan gelenler zengindir” algısını kırmak için yarışmaya girdiğini söyleyen Nilhan Osmanoğlu 125 bin liralık soruyu görünce neden çekildiğini ve kazandığı parayı nasıl değerlendireceğini şöyle anlatıyor:
“Eğer kenarda 60 bin liram olsaydı yarışmaya devam ederdim. Riske edebileceğim bir para değildi, çekilmek durumunda kaldım. Eşim de tekstil işiyle uğraşıyor. Başörtüsü, şal gibi bazı tekstil malzemeleri üzerine bir tasarımımız var. Bir senedir tescilini bekliyorduk, tescillendi. Bir markayla görüşerek kendi ismim altında beş padişah tuğralı tekstil ürünleri imal etmek istiyorum. 60 bin lirayı bunun için kullanacağım.”

ATATÜRK’E KİNİMİZ YOK
Atatürk bir Osmanlı paşası. Osmanlının iyisiyle kötüsüyle herşeyini benimsediğimiz için ona karşı bir kinimiz yok. O zaman öyle gerekiyormuş demek ki. Şu yanlış yapılmış, bu doğru yapılmış demek şimdi doğru değil. Her dönemin kendi şartları var. Ne ne gerektiriyor bilemediğimiz için, doğru veya yanlış diyemem hiç birşeye. Neslişah Sultan’ın anılarında vardı. Sürgünden sonra bahçede bir arkadaşıyla Mustafa Kemal hakkında kötü sözler söylüyorlarmış. Sultan Vahdettin, Neslişah Sultan’ı yanına çağırıyor ve diyor ki: ‘O bir Osmanlı paşasıdır; kesinlikle onun hakkında tek kötü söz söylemeyeceksiniz.’ Sultan Vahdettin dahi Atatürk hakkında tek kötü kelime söyletmemişken bizim haddimize değil yani. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil, ama herkes herkese saygı göstermek zorunda.

Maalesef bir Osmanlı-Cumhuriyet ayrımı var. Osmanlı’yı seviyorsan, diğer tarafı sevmeyeceksin; onu seviyorsan Osmanlıyı sevmeyeceksin... Yazık bence, saçma böyle bir ayrım. Geçmişini nasıl inkar edebilirsin ki? Ondan dolayı üzülüyorum; yoksa İstanbul’da yaşamışım, bize bir şey verilmiş, verilmemiş çok önemli değil açıkçası. Biz buraya bu şartlar altında girmeyi kabul ettik. Benim için Cumhuriyet farklı bir rejim sadece. Osmanlı’nın devamı olarak görüyorum. Ne Atatürk’ü Osmanlı’dan ne Osmanlı’yı Atatürk’ten ayırıyorum. Ya öyle ya böyle olacaksın ayrımımız yok. Cumhuriyet çocuğu olarak Osmanlı’nın devamıyız.
ŞAM'DA KALANLAR GELMEK İSTEMİYOR

Nihal Osmanoğlu’nun hayat serüveni, Osmanlı Hanedanı’nın yakın tarihinin özeti sayılabilir. Cumhuriyet’le birlikte Lübnan’a sürgün edilen ailenin Türkiye ile bağı, 1974’de hanedan mensuplarına ülkeye dönüş affı çıkınca, baba Orhan Osmanoğlu’nun okumak için İstanbul’a gelmesiyle kuruluyor. O dönem Şam’da yaşayan Harun Efendi de bir süre sonra oğlunu yalnız bırakmak istemediği için İstanbul’un yolunu tutuyor. 2.Abdülhamid’in küçük oğlu Burhaneddin Efendi’nin de aralarında olduğu ailenin bir kolu hala Şam’da yaşıyor. Sohbet Suriye’nin bugünkü durumuyla başlıyor. Nilhan Osmanoğlu “Onları aldırmayı çok istedik ama kendilerini kaçmış gibi hissedecekleri için gelmek istemiyorlar” diyor ve ekliyor: “Zaten çok yaşlılar. Gelmek isteseler direkt uçuş olmadığı için Lübnan aktarmalı gelecekler. Yolda sürekli durdurmalar olduğu için daha tehlikeli. Ayrıca buraya gelip ne yapacaklar, ondan da gelmek istemiyor olabilirler.”
İstanbul’a gelen kol Merter’e yerleşiyor. Okulda öğretmenlerine çorap satan, tezgahtarlık yapan baba Orhan Osmanoğlu tekstil işine atılıyor. İlk çocuğu Nilhan Osmanoğlu’nu ise 1987’de kucağına alıyor:
ERKEK TARAFI BAHTSIZ
“Lalalarla, dadılarla büyüdük zannediliyor ama yok öyle birşey. Eğer bizim gibi erkek tarafından geliyorsanız çok bahtsız oluyorsunuz. Bir gecede tüm mallar gidiyor, elinize bir aylık geçinebileceğiniz bir para ve geri dönüşsüz bir pasaport veriliyor ve gidiyorsunuz. Herkes ne yaptıysa kendi emeğiyle yapıyor. Siz ne şartlarda büyüyorsanız biz de aynı şartlarda büyüyoruz. 130 metrekarelik bir apartman dairesinde oturan orta gelirli bir aileydik. Saraya benzeyen, antika eşyaları olan bir ev değildi yani. Sadece bir tablo vardı geçmişten kalan. 2. Abdülhamid’in cuma selamlığından çıkarken çizilmiş bir tablosu başucumuzda dururdu. O kadar, başka bir şey yoktu. Ama kendimi bildim bileli Osmanlı soyundan olduğumu biliyorum.”
Ya meşhur Osmanlı terbiyesi, evdeki kurallar, ‘Sen Hanedan mensubusun; bunu yapmayacaksın, şunu giymeyeceksin’ lafları... Nilhan Osmanoğlu tüm ağırbaşlılığıyla yanıtlıyor: “Bu tür özel eğitimlerimiz olmadı ama üzerinizde bir ağırlık ve yükümlülük oluyor. ‘Bu kanı taşıyorum, düzgün adımlar atmak zorundayım’ diyorsunuz. Benim kişisel özelliğim belki ağırbaşlı olmak; hiç şımardığımı hatırlamıyorum. Evde sürekli padişahlar öğretilirdi. Babam ansiklopediler getirirdi, her hafta kardeşimle bir padişahı ezberler babama anlatırdık.”
Derken aklına kötü anıları geliyor. “Bir gün okuldan gelirken, daha birinci sınıfa gidiyorum, Sultan Abdülhamid Han’ın kocaman bir tablosuna yumurta attıklarını gördüm. Evde resmi benim başucumda asılı. Çok şaşırmış, nasıl böyle birşey yaparlar diye bir anlam verememiştim. Eve gelince çok ağladığımı hatırlıyorum. Amcamın da böyle bir hikayesi var. ‘Sen vatan haininin torunusun’ deniyordu. Bu algı nedeniyle devlet okullarında okuyamadık. Üniversiteyi Kıbrıs’ta okudum. ‘Vahdettin’in vatan haini olmadığını ispat et’ diyen tarih öğretmenimden zor geçtim. Öğretmen bana yüklenince arkadaşlarım müdahale ederdi bazen. Başarılı bir öğrenciydim yoksa. Şimdi algı öyle değil...”
ÜNİVERSİTEDE AVA ÇIKARDIM
Peki arkadaşları biliyor muydu sultan olduğunu? “Üniversiteden beni yarışmada görenler, ‘Aaa böyle miydi’ demişlerdir muhakkak. Bilen yoktu çünkü” diyen Osmanoğlu sözlerini ilginç bir örnekle destekliyor:
“Zaten Osmanoğlu soy ismi sadece bize ait bir soy ismi değil. Dedem ilk Türkiye’ye geldiğinde bizim aslında soy ismimiz Al-i Osman’mış. Al-i Arapça’da değerli, yüksek anlamında. Ve bu soy ismini sadece Osmanlı hanedanından olanlar kullanabiliyor. Şam’da yaşayan dedemin abisinin soy adı Al-i Osman’dır hala. Neyse, buraya gelindiğinde dedem nüfus memuruna soy ismi için Al-i Osman diyor. O da Ali Osman diye yazıyor, ‘diğerini yazamayız’ diyor. O yüzden Osmanoğlu diye yazılıyor. Bizim apartmanda çalışan görevlinin de soy ismi Osmanoğlu. Yani bir sürü Osmanoğlu var. O yüzden siz böyle misiniz diyen yoktu. Şimdi şimdi soranlar çıkıyor. Sultan diyenler oluyor ama kendi nezaketlerinden dolayı. Yoksa sultanlık devrinde değiliz. Bana sultan desinler diye bir gayem de yok.”
Henüz bir yıllık eşiyle bir arkadaş toplantısında tanıştığını söyleyen Mehmet Behlül Vatansever devreye giriyor: “İlk tanıştığımızda ok atmayı biliyor musun” diye sormuştum. Bildiğini söyleyince de şaşırdım. Bir türlü görmek nasip olmadı ama (gülüyor)”
Nilhan Osmanoğlu açıklık getiriyor: “Üniversitede okurken avlanırdık. Tüfek kullanmayı da o zaman öğrendim. Kıbrıs halkı avcılıkla ilgileniyor. Çevremdekiler ilgilendiği için benim de ilgi alanıma girdi. Arkadaşlarla çıktım ava. Beş Parmak Dağları’nda tavşan, keklik, bıldırcın avladım. Başta korkuyordum ama bir kere çıkınca canınız istiyor. Rahatlatıyor. Burada çok fazla imkan yok, avlanmaya gidecek yer de yok.”
Eşinin sultan olmasının asıl ailesini kaygılandırdığını söyleyen Vatansever “Önce inanmadılar, sonra da hanedan mensubu nasıl kalkarız altından’ dediler. Nilhan’ı tanıyınca rahatladılar” diyor. İki ay önce anne olan Nilhan Osmanoğlu gülerek noktayı koyuyor: “Sarayda olsaydık tanışamazdık, demek ki bir artısı da bu olmuş bana.”
Hürriyet gaz.Şehriban OĞHAN / Fotoğraf: Levent ARSLAN

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24853066.asp[/URL]
 
A Haberde spor spikeri olan Roksan Kunter, eski milli basketbolcu, antrenör Erman Kunterin kızı. Ve de II. Abdülhamitin kızı Ayşe Sultanın oğlu Osman Nami Osmanoğlunun torunu.

II. Abdülhamit'in torunlarından Osman Nami Osmanoğlu'nun torunu olan Roksan Kunter'in büyük büyük babaannesi; Hürrem Sultan
 
sarayda türban yokmuş...

SARAYDA TÜRBAN YOKTU !
2012-12-21 1500

"SARAY"DA TÜRBAN YOKTU... "MUHTEŞEM YÜZYIL" DİZİSİNDEKİ TÜRBANSIZ PADİŞAH KADINLARI TÜRBAN SAVUNUCUSU YOBAZLARI KUDURTUYOR. OSMANLI'DA SADECE PADİŞAH EŞLERİ DEĞİL, KIZLARI DA TÜRBAN TAKMIYORDU. PADİŞAH II. ABDÜLHAMİT'İN KIZI ŞADİYE SULTAN DA, TÜRBAN TAKMAYAN BİR HANEDAN MENSUBU. II. Abdülhamit'in kızı Şadiye Sultan " Şadiye Sultan: Abdülhamid’in Emsalinur kadından 1886′da doğan kızıdır. Bükreş elçiliği memurlarından -fazla siyah havyar yemekten zehirlenerek ölen- Fahri Bey’le evlendi. İkinci eşi, Paris büyükelçilerinden Reşad Halis Bey’dir. Şadiye Sultan, Türkiye’ye yerleştikten sonra saray ve harem hatıralarını Hayat dergisinde tefrika etti. 1977′de Cihangir’de öldü." CHRONICLE dergisinden Türban Takmayan Padişah Kadınları Osman Gazi Mal Hâtûn Anadolu Selçuklu Veziri Ömer Abdülaziz Bey’in kızı ve Orhan Gazi’nin Annesi Râbi’a Bala Hâtûn Şeyh Edebali’nin kızı ve Şehzade Alâaddin’in annesi Padişahlar ve Eşleri HANEDAN KADINLARI TÜRBAN TAKMIYORDU Abdülhamit'in kızı Fatma Sultan Abdülhamit'in kızkardeşi Naile Sultan Abdülhamit'in kızkardeşi Seniha Sultan Abdülhamit'in kızı Ayşe Sultan Abdülhamit'in kızı Naile Sultan
 
II. Abdülhamid'in torunları: Çok şükür bu günleri de gördük!

MURAT TOKAY HABERLER PAZAR
11 Temmuz 2010, Pazar
İkinci Abdülhamid'in torunu Osman Nami Osmanoğlu (93) Dr. Siyami Hersek Hastanesi'nde yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.
Paylaş Tweetle Paylaş Gönder Yazdır
A
A
Üçü Fransa'da, biri Meksika'da, biri de Mersin'de yaşayan kızları babalarının başından ayrılmıyor. Umutlu bekleyişlerini sürdüren kızlarla Osman Nami Bey'i, sürgün yıllarını ve hanedanı konuştuk.
"Babam, ömrünün son demlerinde de olsa devletin ilgisine mazhar oldu. Son günlerini huzurlu geçirmesi için yapılanlar bizi çok sevindirdi, duygulandırdı." Bu sözler Dr. Siyami Ersek Hastanesi'nin yoğun bakım servisinde yaşam mücadelesi veren Osman Nami Osmanoğlu'nun kızlarına ait. Osman Nami Bey, Sultan İkinci Abdülhamid'in kızı Ayşe Sultan'ın oğlu. 93 yaşında. 5 Haziran'da Marmaris'teki evinde rahatsızlandı. İlk tetkikleri yapıldıktan sonra Sağlık Bakanlığı'nın tahsis ettiği ambulans uçakla İstanbul'a getirildi. Kalp, böbrek ve akciğer yetmezliği teşhisiyle yatırıldığı hastanede şuuru kapanınca yoğun bakıma alındı.
Üçü Fransa'da, biri Meksika'da, biri de Türkiye'de yaşayan kızları 5 Haziran'dan beri babalarının başından ayrılmıyor. Hastanede umutlu bekleyişlerini sürdürüyor.
Osman Nami Osmanoğlu'nun annesi, Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın kızı ve 'Babam Sultan Abdülhamit' kitabının yazarı Ayşe Hamide Sultan. Yani Osman Nami Bey, bir Sultanzade. İkinci Abdülhamid'in hayattayken dünyaya gelen son torunu. İkinci Abdülhamid, Beylerbeyi Sarayı'nda son günlerini yaşarken, 13 Ocak 1918'de, Cenevre'de dünyaya gelen torununun adını, telgraf çekerek, "Osman" koydu. 10 Şubat 1918'de torununu göremeden hayatını kaybetti.
1924 Mart'ında sürgüne gönderilen Osmanlı hanedan ailesinden hayatta kalan birkaç kişiden biri olan Osman Nami Bey, yasak kalktıktan sonra Türkiye'ye ilk gelenlerden. Paris Üniversitesi mezunu ve yüksek radyografi mühendisi. 1974 yılından beri Türkiye'de yaşıyor. İlk eşi Ayşe Adile Hanım'dan Mediha Şükriye; Fethiye Nimet ve Ayşe Adile isminde üç kızı, Alman olan ikinci eşinden ise Gülnur Dorothe ve Ayten Sofia isimlerinde iki kızı var
 
Bir topluluğun başına lider olmak zor çok zor.Ya adaletin dibine vuracaksın ayrım yapmayacaksın yada göz boyayarak bişeyleri halledeceksin kendi menfaatine.Ben dün o haberi akraba atama haberini izlediğimde bu hükümet batarsa bu yüzden batar bu yüzden geriler dedim.İlk başlarda bende takdir ediyordum herşeyini çünkü ülkeye hizmet getiriyordu nerede kaldı o sağlık sektöründeki kötü anlayış ve sıkıntılar.Ha tamamen mi düzeldi hayır ama gidişata bakınca diyordum böyle başladıysa eminim düzelecektir yenilikler birden rayına oturmaz ki diye. Zaman gerekli. Ben samsunda okudum üni yi.Memleketime 13 saat uzaklıkta yol çekiyordum.Yollar yeni yeni yapılıyordu otoban vs. Ne eziyetti.En son gittiğimde hani derler ya kaymak gibi yol diye aynen öyle.Aynı mesele benim memleketim içinde geçerli iki şeritli yol bir kaç ayda 4 şeride çıktı ve mükemmel bir düzenlemeyle yarım saatte gidilen bir yer 10 dk ya düştü.Ve tabiki eğitimde baş örtüsü meselesi. Nimet bu konularda bu hükümet fakat eğer ki yolsuzluk zimmete para geçirme adam kayırma varsa ki öyle görünüyor Allah bunları o kimselerin çoluğundan çocuğundan getirir.Bir büyüğüm der ki; çok mal haramsız,çok laf yalansız olmaz.
 
İstanbul’da özel ‘Osmanlı’ gecesi
09 Eylül 2013 Pazartesi

II. Abdülhamit’in torunu Nami Osmanoğlu’nun geçen ay evlenen kızı için yemek düzenlendi. Seçkin konuklar, unutulmaz bir gece yaşadı.
Kredi İhtiyacınızı buradan karşılayın!

ERTAN DEMİRBİLEK-ŞAFAK GÜVEN
İstanbul’da özel sofra... Sultan II. Abdülhamit’in torunu olan Nami-Adile Osmanoğlu’nun kızı Feyzan Osmanoğlu, bir ay önce dünyaevine girdiği Fransız eşi Benjamin Bommert ile Galatasaray’daki bir mekanda yemek düzenledi. Az sayıda konuğun katıldığı gecede, Leyla Alaton, Meltem-Ateş Ünal Erzen ve Erkan Özerman gibi isimler hazır bulundu. Renkli geçen yemekten çok özel fotoğraflar, çarşamba günü bayilerdeki yerini alacak Alem dergisinde olacak.
 
canım hükümetlerin zararıda oluyor yararı kadar..Özal döneminde evimizde su yoktu..Anadoluhisarı istanbuldaydı evimiz..tanker su getirirdi..şaka gibi:)kadınlar bidonla koşardı..sıcak su büyük bir nimetti..2 köprünün olduğu yer çukurdu çamurlu ..evde telefon yoktu mahallede sadece 1 ailede vardı..Özal döneminde telfonda geldi,suda geldi,allah razı olsun..zararıda oldu diyen çok..o zaman küçük olduğum için bilemiyorum açıkça..
 
ve evet bu mesele.Bende senden on yaş küçüğüm. Benim dönemimde de okullar sobalıydı lisede kaloriferi tanıdım.Karma eğitim neden o zamanda zararsızdı biliyor musun bence hala evimizde Kuranımız okunuyordu yemek sofrasına hep beraber oturuyorduk baba korkusu vardı.Anne baba arkadaş gibi değilde gerçekten anne babaydılar.Çirkeflik batılılık o zaman bu kadar içimize işlememişti.Özenti seviyesi daha küçüktü.Ve ben şuna inanıyorum masumluk derecemiz o zaman üstlerdeydi ve o zmanadan içimize içimize işletilmeye çalışılıyordu yobazlık hayasızlık planları.Ve şimdilerde sonucu alınıyor. Ben öğretmenimle konuşmaya çekinirdim çünkü o bilgiliydi çünkü o saygı duyulması gereken kişiydi.O zamanlarda bu kadar kolay ulaşılmıyordu herşeye sınır vardı herkesin özgürlük anlayışı benzerdi.Bir başkan yada herneyse eğer halktansa halktansa eğer halk gibi düşünecek empati yapacak.
 
Arkadaşlar araştırdım,gördüğüm kadarı ile Osmanlı soyundan olanlar şu an Osmanlı adetlerine göre yaşamıyor..
 
şu anda gençler çok okumuyor..internet vs.den dolayı bu kötü..inan neti bilgi için kullanıyorum aileler bunu öğretmeli çocuklarına..kitap okumayı ne çok severdik eğlenmek için fazla seçenek yoktu..gençler inanılmaz bir özenti içinde..lüx özentisi..en pahalı telefonlara sahip olmak vs..bunlar çok kötü..
 
bende tam bunu diyecektim soy Osmanlı fakat yaşantı günümüz insanları ..
ben baktığımda bizden biri gibi bulmadım açıkçası..daha sosyetikler..bizim sırada halkatan çok uzaklar..kendimden bir şey bulmadım onlarda tamamen yabancı..öyle olmak istemezdim..
 
ben baktığımda bizden biri gibi bulmadım açıkçası..daha sosyetikler..bizim sırada halkatan çok uzaklar..kendimden bir şey bulmadım onlarda tamamen yabancı..öyle olmak istemezdim..
Kesinlikle cryptic bende onlar gibi olmak istemezdim şükür halimize. Öz deyince işte bunlar değil kastım.Kanın Osmanlı fakat dışın avrupai. Osmanlı özü bu değil.
 
Kesinlikle cryptic bende onlar gibi olmak istemezdim şükür halimize. Öz deyince işte bunlar değil kastım.Kanın Osmanlı fakat dışın avrupai. Osmanlı özü bu değil.
aynını düşündüm,Avrupai olmuşlar..ben peygamber efendimizin yaşamını örnek almaya çalışıyorum..ha olabilirmiyim asla olmam..bir parça kendimizi düzeltsek ne mutlu bize...
 
aynını düşündüm,Avrupai olmuşlar..ben peygamber efendimizin yaşamını örnek almaya çalışıyorum..ha olabilirmiyim asla olmam..bir parça kendimizi düzeltsek ne mutlu bize...
En güzeli en faydalısı.Bende uygulamaya çalışırım.Başarabiliyorsak ne mutlu bize
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…