aynen bitanem. tam da bu işte.
ben bütün hafta eşimin gelmesini bekliyorum. liseli aşıklar gibi. (hep söylerim eşime bağımlılık derecesinde bağlıyım diye)
cuma akşamı 1 karış suratla giriyor eve. (tmm bilmem kaç saat araba kullanıyor, yorgun oluyor). gülerek diyorum ki "ya hiç mi özlemedin beni? ne bu surat turşu satıyor?" "dur ,bi nefes alayım" diyor.
yani anlatabiliyormuyum? bizim hep birbirimizi tamamladığımızı söylerdim ben. eşimin duygu eksiğini ben, benim mantık eksiğimi eşim tamamlıyor derdim. ama olmuyormuş öyle. kendimi kandırmışım ben.
öyle de ihtiyacım varmış ki çocuklar gibi saçımın okşanılmasına, şımartılmaya...
şimdi bir çok arkadaş dicek ki "bumudur? hangi evlilikte var bu?"
evet çoğu evlilikte yok bu haklısınız. ancak hangi evlilikte zaten 7 günün 3 günü beraber olursunuz ki bir evde? o yüzden lütfen beni eleştirirken bunu göz önüne alın. kendinizi bir an benim yerime koyun.
o yüzden diyorum ya... benim bu şekilde kendimi eğlemeye gücüm kalmamış herşeye ağlıyorum sızlıyorum. eşimin en nefret ettiği şey ağlayan kadın. ona göre güçsüzlük simgesi. bu sefer o bana ağlıyorum diye kızdıkça ben daha çok ağlıyorum...
aptal bir kısır döngüye girdim... çıkamıyorum...
o kadr ıyı anlıyorum kı..uzaklık,özlem var..oda yorgun..butun hafta ewde degıl..zor durum be hayatım..gercekten tüm kalbimle diliyorum yıne bı mtlu sona ulasmana...