Türkçe Konuş !!!

Bizim burda bir tûrk ögretmenimiz vardi, bize demistiki tûrkçenin çogu kelimelerin kökeni türkçe degilmis. Bunlar neki??, ben bile sasirmistim. Bildirmek istedim

Evet,kullandığımız kelimelerin çoğunun kökeni Türkçe değil.Ancak bu kelimeler dilimize yerleşmiş,Türkçenin fonetiğine uygun olarak zamanla değişmiş ve TÜRKÇELEŞMİŞ KELİME olmuştur.
 
Canım biz Osmanlı soyundan geliyoruz ve bu dönemde Osmanlıca sözcükler kullandık yani Farsça ve Arapça karışımı...dil canlıdır gelişir ,etkilenir,değişir...doğaldır yani bu etkilenme merak etme her dilde vardır yabancı sözcükler..ama İngilizceye dikkat etmek şart..kullanmayalım bunları...
 
Yabancı dillerin, özellikle İngilizcenin dilimiz üzerindeki etkisi son yıllarda gittikçe yıkıcı bir hâl alıyor. Yabancı kelimelerin sık kullanılması dışında yabancı dildeki eklerin Türkçe kelimelere eklenerek yeni kelimeler türetilmesi gibi acayiplikler de dikkati çekiyor.



Öyle ki, artık yiyecek isimleri, işyerleri unvanları ve meslek dalları bile bu tuhaf karışımlı kelimelerle ifade edilir oldu. Bir tür karmaşa demek olan bu durumun bazı örnekleri şöyle:



Otel adları: Otium Otel, Sun Zeynep, Ozy Clup Koraltan Hotel, Sultan Pataros Hotel, Kiriş Alinda Beach, Royal Resort, Bodrum Deluxe, Grand Cevahir Hotel, Çardak’s Holiday Villa.




Sinema adları: Cinecity Alkent, İstinye Cinemall, Cinepol, ****plex, Capitol, Spectrum.



Hastane adları: Muğla Yücelen Hospital, TEM Hospital, Dentistanbul, Acıbadem Hospital, Medical Park.



Alış veriş merkezleri: Metrocity, Tepe Nautilus, Atrium, Capitol, Galeria, Carrefour.



Konut alanında: Mashattan, Yesh Hill, Pelican Hill, Elisium Residence, Inn City, Arkeon Evleri, Greenium Konakları, Rose Park Evleri, Elit Park, Hill Side, Ağaoğlu My World, Selvice Evler, Olympiakent, Şelâle Premium Residence, Alice Village.



Giyim eşyası alanında: Club Monako, Oysho, Damat and Tween, Mavi Jeans, Uptown, Fenerium, GS Store, Dryman Kuru Temizleme, Dry Cleaning, Expres Terzi, Network, Vepa Sport, Aslı Natural Collection.



Cep telefonu: Cep to cep, Bizbize cell, Mobil Portföy, Ringa, Web Mesaj Cell.



Eğlence alanı ve lokanta adları: Vişne yerine Whisne, Taksim yerine Taxim, Balkon yerine Balcon, Rumeli yerine Roumelie, Matrak yerine MatRock, Durak yerine DoRock, Paşa yerine Pasha, Efendi yerine Efendy, Eksen yerine Exen, Berduş yerine Berdush, Eylül’s, Hammam, Cahide’s, Paper Moon, The Hacının Yeri, Casaba, Chamdan, Dog-Shop, Dönerchi, Kebabi, The Marmara, Dönerland’s, Emmim Cihcken and Kitchen, Cafe Salad Pideskender, My Fish, Cafe Oley.




Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin, Türkçenin yozlaştırılmasını, yabancı isimlerin yaygınlaşmasını önlemek amacıyla hazırladığı yasa teklifini, TBMM’ne sunuyor.


“Ticarette de Türkçe” sloganıyla bir kampanya başlatan Türkçemizi Canlandırma Derneği’nin başkanı Deniz Yiğit, bu konuda şunları söyledi:



“Türkçe, kök ve eklerin pırıl pırıl saydamlığı, her yerde özdeş kalan kökün sözcüğün başında bir bakışta kendini göstermesi, bu köke art arda bitişebilen eklerle en sınırsız sayıda sözcük türetilebilmesi gibi özellikleriyle olağanüstü gelişme gücü bulunan bir dil. İçine düştüğü bu durumu gerçekten hak etmiyor. Türkçenin bu durumdan kurtulması gerekli. Fransa’da da böyle bir yozlaşma vardı. Ama onlar buna yasayla önlem aldı.”



Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın da, Türkçenin yanlış ve bozuk kullanılması karşısında birtakım yasal düzenlemelere gidilmesini şart görüyor. Ancak, bunların yasaklayıcı ve cezalandırıcı nitelik taşımamasını tercih ediyor. Akalın “Dil olmazsa ne insan, ne millet, ne de uygarlık olabilir” diyor.
 
Türkçeye Nasıl Fransız Kaldık?



Benin, Burkina Faso, Kamerun, Merkezi Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo Cumhuriyeti, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Cibuti, Gabon, Guinea, Fildişi Sahili, Madagaskar, Mali, Moritanya, Nijerya, Ruanda, Senegal, Tago, Tunus ve Fas.



Sıraladığımız ülkelerin en belirgin ortak özelliği sorulmuş olsaydı, belki çoğumuzun aklına gelen ilk cevap “Bu ülkeler Afrika’da yer alıyor” olurdu. Evet doğru. Ama bir ortak özellikleri daha var ki, Afrika’da yer almak kadar belirgin ve ayırt edici: Frankofon ülkeler ailesine mensup olmaları.



Frankofon kelimesin aslı “La Francophonie.” Anlamı kısaca “Fransızca konuşan” demek. Uluslararası camiada “Frankofon Ülkeler” denilince, tıpkı yukarıdaki zikrettiğimiz ülkelerde olduğu gibi, 18 ülkede Fransızca resmî dil olarak kullanılıyor. Ayrıca 57 ülkede Fransızca ya ikinci dil, ya da yaygın olarak kullanılmakta.



Afrika’daki Fransızca konuşulan toplam yerleşim alanı ABD’den daha büyük. Bu ülkelerdeki toplam nüfus ise 254 milyon. Bu rakam ise çeyrek milyar insanın doğrudan veya dolaylı olarak Fransızcayı ortak iletişim aracı olarak kullandıkları anlamına geliyor. Kısaca bu kadar geniş bir alanın ve sayılmayacak kadar çok farklılıkların bulunduğu bir bölgenin ortak paydasını oluşturuyor Fransızca.



Kısaca “Frankofon” olma özelliği saydığımız bu ülkelerde yaşayan insanlar kendi öz dillerine “Fransız” kalmış durumdalar.



Peki ya biz?



Little Big, Big Star, Marko Delli, Conan Jeans, Lee, Weber Jeans ve Galila Restaurant, LC Waikiki, Rodi, Big Free, Tifanny, Cotton Shop, Benson Jeans, McDonald’s, Burger King, Pizza Hut, Domino’s Pizza, Carousel, Galleria, Capitol, Atrium, Carrefour, Groseri Market, Coiffeur Angle gibi telaffuzda bile zorlandığımız belki binlerce isim…



Rainbow Kasabı, Kadir Has Center, Dürüm Land, Cafe Beyzade, Galaxy Alışveriş Merkezi, Ev Shop, Yeşil Plaza, Vatan Computer gibi yarı Türkçe isimler…



CoonDra (Kundura), Mardini (Mardin), Velini (Veli), Efendy (Efendi), Eskidji (Eskici), Laila (Leyla), Kiosk (Köşk), Zift (Zift), Ramsey (Remzi) gibi Türkçeden bozma yabancı isimler…



Sakashi (Salih Kaya isminin ilk heceleri ile Japon malı havasını veren ‘shi’ eki), Yu-Ma-Tu (Yunus, Mahmut ve Tuncer isimli üç kardeşin isimlerinin ilk heceleri), BEMS (Baba, Emine, Mustafa ve Sabri isimlerinin ilk harfleri) gibi yabancı havası verilen isimler…

Sokaklarda, caddelerde gördüklerimiz, günlük konuşmalarımız, gazetemiz, dergimiz, yiyip–içtiğimiz pek çok şey yabancı. Ama bir gerçek var ki, biz artık o yabancı şeylere artık hiç de yabancı değiliz.

Yabancılaşma, artık hiç yadırganmaz durumda. Belki de kaçınılmaz veya sıradan görülüyor. Yabancılaşmanın veya gönüllü işgal altına girmenin temelinde yatan gerekçe veya gerekçeler hakkında epey madde sıralayabiliriz. Bizdeki yabancı hayranlığından, hayatın hemen her aşamasında yağmur misali karşımıza çıkmasına kadar yüzlerce sebep bulabiliriz.



turkceeriyorbuyuk2co5gvdt4.jpg


turkcebatmasindevwk3tu9wr3.jpg
 
Türkçemiz neden yozlaşıyır?Çünkü ingilizcenin dünya üzerindeki hakimiyeti o güzelim türkçemizi yozlaştımaya yetiyor.Şimdi heryerde her konuşmalarda az da olsa dilimizde ingilizce hakim olmaya başladı.Öyle hale geldikki;ingilizce konuşunca daha değişik kategoride ,daha üst seviyede hissediyoruz kendimizi.İngilizce düşmanı olarak konuşmuyorum ama ingilizceyi normal dilimizde konuşmak istememize şiddetle karşı çıkıyorum.İlkokul öğrencilerine ingilizce eğitimi veriyor.Karşı değilim ama onlar türkçenin değil de ingilizcenin daha önemli olduğunu ve ingilizce öğrenmek için çaba harcıyorlar.Ama türkçe öğrenme konusunda pasif davranılıyor.Ben buna çok üzülüyorum.Bunlar beni subjektif fikrim.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bir zamanlar yabancı isim ve markaları gazetelerde, duvar afişlerinde, dükkânların tabela ve vitrinlerinde gören insanımız, 1950 yılından itibaren radyonun yaygınlaşmasıyla daha fazla markayla tanışma fırsatı buldu. Tanıştığı her yabancı marka insanımızın Batı hayranlığını daha da arttırdı. Bu hayranlığa paralel olarak, lüzumlu–lüzumsuz ayırdetmeksizin daha fazla Batılı ürün piyasalara sürüldü. 1970’li yıllarda yavaş yavaş yaygınlaşan televizyon yayını yine aynı yönde hizmet etti.

24 Ocak 1980 tarihi, hem reklâmcılık açısından, hem de yabancı markaların daha da yaygınlaşması açısından çok önemli dönüm noktalarından birisi oldu. Bu tarihte alınan ekonomik kararlar çerçevesinde, ülke içinde yabancı yatırımların gerçekleşmesine yönelik önemli imkânlar sunuluyordu. Kısa zamanda pek çok yabancı firma Türkiye’de yatırım yaptı. İç piyasada daha fazla yer etmek isteyen bu firmalar basın yoluyla yoğun bir reklâm faaliyetine giriştiler. Bu yarış 1990’lı yıllarda hızla çoğalan özel televizyon kanallarıyla iyice kızıştı. Bu reklâm yarışına paralel olarak insanlardaki yabancı markalara olan hayranlığı, bu hayranlık da cadde ve sokaklardaki yabancı isimli dükkân, mağaza, market, kasap, saatçi, kırtasiyeci, ayakkabıcı ve daha pek çok satış yerini hızla arttırdı
 
Türkçe dilimiz için
Sümerlere kadar dayandığı söyleniyor
hatta 200 ü geçik kelimenin
Türkçe ile Sümerce aynı kelimeler olduğu ortaya çıktı
dilimizin kıymetini bilelim...
 
Lütfen Türkçemizi eritmeyelim.Yazarken ve konuşurken dilimize gereken özeni gösterelim .
 
Evet Lereenim ablacim, Turkçemize ozen gosterelim, dikkat edelim, yazarken titiz olalim,
Hem bu sekilde de bizler yurtdisinda dogmus buyumus Turkler olarak, yazimizi, dilimizi biraz daha ilerletmis oluruz degil mi ?

konu için tesekkurler.

 
Çok kızıyorum Türkçeyi yanlış konuşanlara! Yani ağız veya şive değil takıldığım nokta daha havalı olsun diye gereksiz uzatmalar,eş anlamlı sözcüklerin ard arda kullanılması,sözlük anlamı bilnmemesine rağmen ısrarla kullanılan ingilizce sözcükler vs. bence çok itici oluyor.Uyarıyorum böylelerini lütfen sizlerde uyarın.
 
Ben de çok kızıyorum böyle olunca. Bazen ben de hata yapabiliyorum mesela ama bunu alışkanlık haline getirenler var. Mesela bir arkadaşım ''tiksinmek'' yerine ''tiskinmek'' der. Ben de düzeltirim yanlış olduğunu gördüğüm şeyleri. Ağız alışkanlığı yine affedilebilir. O kadar da kötü bir şey değil ağız alışmış sonuçta. Ama kelimelerin yanlış yazılması gerçekten çok sinir bozucu! slm, datlm, yoq, sheker böyle kelimeler mi var bizim dilimizde!
 
Türkçe'yi katletmelerine dayanamıyorum, saçma sapan yazıları okuyunca sinirim tepeme zıplıyor. Hayır yani tarz falan mı olduğunu düşünüyorlar böyle saçma sapan yazmanın? Benim için Türkçe'yi düzgün kullanmak asıl bir tarzdır. Karakteri ve ciddiyeti belli eder.
 
Evet dilimizde bunlarda hataya giriyor madem o kadar hassasiz bunlarada dikkat edelim lutfen mesela alo derim buda ne demek dogrusu ararim,sinirlerim zipladi hic sinir ziplarmi vs vs vs.
 
Evet dilimizde bunlarda hataya giriyor madem o kadar hassasiz bunlarada dikkat edelim lutfen mesela alo derim buda ne demek dogrusu ararim,sinirlerim zipladi hic sinir ziplarmi vs vs vs.

Canım sinir zıplamaz elbette ama bu bir mecazi anlam. Bu şekilde farklı fiillerle anlatabiliyoruz derdimizi, hadi anlatalım da böyle anlatalım sonuçta Türkçe. Türkçenin içine yabancı kelimeler sokmaktansa ben sinirim zıpladı tabirini tercih ederim :)
 
X