Bir de aklıma şu geldi; yıllar önce komşumuzun köpeği gözümüzün önünde bir kediyi yakalayıp parçaladı, biz yetişene kadar iş işten geçmişti. Bu köpek genelde bizim bahçede dururdu, bizi çok severdi, biz de onu, kovmazdık hiç. O olaydan sonra ona çok kızdım, bağırdım kediyi gösterip gösterip kovdum yanımdan. Bir çocuk gibi küstüm ona, yanaştığında hiç pas vermedim, azarladım, yiyecek hiç bir şey vermedim ve oynamadım, küslüğümü tepkilerimle belli ettim yani. Anlayacağını biliyordum çünki. Bu belki bir aya yakın böyle sürdü ve atıyor dersiniz belki, bir gün bahçede otururken, o kedi düşmanı köpeği
her zamanki gibi uzandığı sırada üzerinde yavru bir kedi cirit atarken, kuyruğuyla oynarken gördüm. Dikkatle ve endişeyle izlemeye başladım; tabi ki halinden hiç memnun değildi ama nerden gelmişse bir yavru kedi gelmiş onu bulmuş ve en tahammül edemeyeceği cinsten oyunlar yapıyor kendisine ve o buna rağmen gıkını çıkarmıyordu. Yaptığı hatayı anlamıştı ve o günden sonra hiç bir kediye saldırmadı, hep gözlemledim. Ara sıra yavaşça kovaladığı oluyordu erişkin kedileri o kadar, e o da olsun artık, doğasında var. Yavrularaysa sonuna kadar tahammül ediyordu. Bu hareketlerinin karşılığındaysa tabi ki benden ödüller alıyordu :) ve dostluğumuz son hızla devam etti :)
Bir köpek temel içgüdülerine bile duygusal yaptırımlarla engel olmayı öğrenebiliyor, anlayabiliyor ama biz, varlığımızla gurur duyduğumuz insanoğlu, kavganın, zorbalığın, saldırganlığın sembolü olarak kullandığımız adıyla bir "köpek kadar" olamıyor, saldırma içgüdümüze sahip olamıyoruz ve bunu sırf zevk ve ego tatmini için yapıyoruz.