Üniversite okunmalı mı sizce

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Tıp fakültesi okuyanlardan bir tane bile kalp damar cerrahisi, beyin cerrahisi, çocuk cerrahisi isteyeni görmedim. Hemen hepsi ya cildiye, ya ortopedi, ya da aile hekimliği peşinde. Herkes kolaycılığa kaçıyor. Tıp fakültelerinin de kıymeti azalıyor çünkü öğrenci kalitesi düşüyor.
Cildiye,ortopedi seçtiler diye kalite mi düşermiş? Sizinki kedi uzanamadigi ciğere mundar der olayı.
 
Cildiye,ortopedi seçtiler diye kalite mi düşermiş? Sizinki kedi uzanamadigi ciğere mundar der olayı.
Bu arkadaş son dakika kapıda kalın bayılan tayfadan bence.3 kez sınava girdim hepsinde de bir saat önceden giderdim sınav yerine.Bunlari hala yiyen var mı acaba yetişemedim bayil
 
Sınava da az bir zaman kaldı, çok kararsızım bu konuda. Eşit ağırlık kısmından gireceğim sınava, yapabileceğim vasat bir üniversitenin Eğitim Fakültesine girebilmek olacak büyük ihtimalle. Öğretmenlik atamaları da malum, çok sıkıntılı. Ekonomik olarak her şey daha kötüye gideceği için atamaların sayısı daha da düşecek gibi. Hayatın 4 yılını boşa heba edecekmiş gibi hissediyorum. Üniversiteli işsiz de çok malum, ayrı bir psikolojik travma olur o da. Sizce ne yapmalıyım?
Ben sizin kaygınızı anladım. Dediğiniz gibi artık tek başına üniversite diploması yetmiyor. Ama ümitsizliğe kapılmayın. Bu şartlarda da yapılacaklar var. Eğer belirli bir düzeyde maddi imkanınız ve yabancı diliniz varsa üniversiteyi kazandıktan sonra Avrupa'da okumak için Avrupa üniversitelerine başvuru yapabilirsiniz. Eğer bu mümkün değilse kazandığınız bölümle ilgili sizi refere edecek part time işler yapın. Mesela öğretmenlik mi kazandınız özel dersler verin veya etüt merkezlerinde çalışın. Psikoloji mi okuyorsunuz gidin bir danışmanın yanında asistanlık yapın. Finans, işletme gibi bir bölüm mü okuyorsunuz gidin muhasebecinin yanında veya döviz bürosu gibi yerlerde çalışın. Ama gittiginiz yerde çay kahve taşımaktan, getir götür işi yapmaktan hiç gocunmayın. Veee olmazsa olmaz yabancı dil. Mezun olduğunuzda yabancı dili biliyor olun. Muhakkak ingilizcenizi konuşabilir hale getirin. Dört yılda alanınızla ilgili bol bol çevre edinin. Mezun olduktan sonra eğer mümkün olursa yüksek lisansınızı yurt dışında yapın.
Yani kısacası üniversite hayatınızı okuldan yurda, yurttan okula şeklinde geçirmeyin. Planlı bir şekilde mesleğinizi girdi sağlayacak şekilde çok aktif olun.
 
herkes üni okuyacak diye birşey yok hele bu kadar istemiyorsanız.
iş bulamama endişesi yüzünden üni okumak saçma geliyorsa meslek sahibi olmak için girişimde bulunun madem. kuaförlük için terzilik için vs çırak olarak bir yere girin.
 
Herhangi bir ilgi alanınız, hedefiniz vs yoksa vasat bir üniversitede geleceği olmayan bir bölüm okuyacağınıza bence de okumayın. Ailenizin 4 senelik harcamasına yazık. Üniversite diploması şart ama market elemanı alınırken bile soruluyor. Açıköğretime yazılın derim. Elbette evde oturmayın bir meslek edinmeye çalışın, belediyelerin kursları vs var yapabiliyorsanız iş hayatına atılın. Elinizde altın bileziğiniz olsun
 
Okumaya gönlü olmayan bir insansınız belli ki..
O halde samimiyetle söylüyorum okumayın.
Zira şu şartlarda siz gerçekten sadece işsiz bir mezun olursunuz.
Ailenizin harcadığı paraya, emeğe yazık olur.

Benim en küçük kardeşim maddi olarak en parlak zamanlara denk geldi tabi balliydi.
Fazla ezilmemiş olmanın verdiği bir prenseslikle salindı. Annem onu resmen zorla okuttu.

Sonunda bir şey olur mu demedik.
2 yıllık Halkla ilişkiler okusun diye şehir dışına gönderdik bir dünya masraf.
Mezun oldu aöf Edebiyat okusun dedik 1 yıl formasyon aldırırız öğretmenliğe atanır diye hayal kurduk. Yaptik da. 5 yıl da öyle okudu. Ögrenci milleti ay sonunu getiremez. Bizim kız otobusle uzun yol ne yapar annemin akli kalir diye uçakla geldi gitti tatillerde.
Sonunda ne mi oldu?
Kpss icin bir sene bile kıçımı sıkayım atanayım demedi.
Bir ücretli öğretmenlik yapsın meslek içinde atanmaya hevesi gelir dedik. Onu bile yapmadan evlenme derdine düştü. Koşa koşa evlendi.

Sonuç? Memnuniyetsiz, şikayetçi bir insan.
Evet kv İskender almadı tarzında şikayetler hem de..

Annem ona harcadığı para ile bir ev alsaydi inanın daha doğru bir yatırım olurdu. Ama iste evladım okusun iyi bir meslegi olsun diye toto yırtmakla olmuyor.
Totoyu bizzat kisi kendi yirtmalı.
 
Öncelikle uluslararası dergilerde Türk akademisyenlerinin yayınlarının olmadığını söylemek bizlere haksızlık. Eskiden doçent profesör olmak daha kolaymış, kabul ediyorum. Ancak şu an çoğu okulda doktora bitirmek için uluslararası indeksli yayın isteniyor. En azından mühendislik için böyle olduğunu biliyorum. Sizin kadar bilgili olmadığım için diğer bölümler hakkında yorum yapamayacağım.

Üniversitenin vizyon katmadığına kesinlikle inanmıyorum. Şu forumda hiç kimseyi gerçek hayatta tanımıyorum. Ama kim üniversite mezunu kim değil ayırt edebilirim. Nerede aklı başında, düzgün yorum yapan insan varsa çalışmasa dahi üniversiteye gitmiş insanlar. Nerede kendini dünyanın merkezi sanan prenses gelin ya da tam tersi kadının 1 adım geri durması gerektiği zihniyetinde kadın varsa okumamış kişiler. Çok üzgünüm ama anlaşılıyor.

Konuya gelince, ya tartışma çıksın diye açtınız ya da kendi fikirlerinizi yazmak istediniz. İkisi de ok. Bence siz üniversite okumayın. Bu kadar gereksiz olduğunu düşündüğünüz bir ortam zaten size fayda getirmez. İşiniz de varmış. Aynen devam.
 
Ya iyi bir bölüm kazanmalı ya da gittiğiniz üniversitede kendinizi geliştirmek için ekstra çabalarınız olmalı. Ama siz kendinize pek inanmıyorsunuz ve ders çalışmayı sevmiyorsunuz gibi geldi bana. Ayrıca iş olmasa bile üniversite okunmalı diye düşünüyorum üniversite okurken başka bir planınız olabilir
 
Fikri olmadan zikri olmanin ornegini goruyoruz su an. Turkiye'deki en iyi universitelerden birinde lisans ve master yaptim. Master surecinde arastirma gorevlisiydim. Kesinlikle uluslar arasi, impact faktoru yuksek dergilerde calisma yapan Turk arastirmacilarinin 'bir elin parmagini' gecmedigi buyuk bir yanilginiz. Bu konuda ust perdeden konusacak kadar donanimi olan bir insan oldugunuzu dusunmuyorum.

Ben ne mi yaptim sonrasinda? Calistim, cabaladim, dunya siralamasi ilk 15'te olan bir universiteden doktora icin kabul aldim. Oldukca prestijli bir burs kazanarak yurtdisina geldim. Yine calistim, cabaladim, iyi bir network kurdum ve global bir ilac sirketinde calismaya basladim doktora surecimde. Su an doktora tezimi yeni verdim, ayni ilac sirketinde ekip lideriyim.

Benimle beraber mezun olan arkadaslarimin %70'i aldiklari burslar ya da Turkiye'de ise girdikleri sirketler ici transferlerle yurtdisina ciktilar benim gibi. Kalani yurticinde iyi pozisyonlardalar.

Bana hic kimse Turkiye'deki universitemin adini, yurtdisi siralamasini falan sormadi bu arada yurtdisina cikarken. Herkes kendi cabama, yayinlarima, yurtici yurtdisi edindigim staj/is deneyimlerine, bildigim tekniklere ve IELTS sonucuma baktilar. Bakin bakalim bunlarin icinde sizin kafanizda kurdugunuz bir algi var miymis?

Twitter'dan ezberlediginiz uc bes argumanla buyuk resmi gormus gibi davranmaniz, kalan herkesin uydurdugunu dusunmeniz bile kendinizi gelistirmek konusunda ne kadar gelisime acik yeriniz oldugunun ispati. Bilmediginiz konularda ust perdeden konusmak yerine donup kendi hayatiniza bakmaniz en dogrusu olarak gorunuyor disaridan.
Şimdi siz bunları yazdınız, çok güzel; maşâAllah iyi bir kariyeriniz olmuş, sevindim sizin adınıza. Fakat ne düşünüyorsunuz tam olarak? "Ben yaptım, herkes yapabilir" mi, veya "okuyan herkes bu başarıya sahip olabilir" düşüncesi içerisinde misiniz? Bir motivasyon kaynağı mı olacaksınız insanlara? "Bak okuyunca böyle oluyormuş, dur bende okuyayım" mı diyecek insanlar sizi görünce?

Başarılarınız için tebrik ederim, devamını da dilerim fakat bu "ben yaptım, siz de yapabilirsiniz" kibrinden kurtulmanız gerekiyor. Sadece siz değil, pek çok insanın aynı düşünce tuzağı içinde olduğunu fark ettiğimden beri bu tür söylemler bana samimi gelmiyor artık. Hayatta çalışılarak her şeyin olunabileceği fikri maalesef gerçekçi bir fikir değil. Pek çok insan hayatına kendi seçimi olmayan dezavantajlarla başlıyor ve bunları ne kadar çalışırsa çalışsın yenmesi mümkün olmayabiliyor.
 
Bütün yorumları okuyup öyle cevap yazmak isterdim ama okuyamadım ne yazık ki, belki de aynı şeyi söyleyen olmuştur. Ben açıkçası bodoslama üniversiteye gitmek yerine bir durup düşünmenizi takdir ettim tabi sınava az bir zaman kaldı, tembellik edip çalışmaktan mı kaçıyorsunuz yoksa gerçekten geleceğiniz hakkında endişe mi ediyorsunuz bilemem, o sizin bileceğiniz iş.

Eğer okuyacağınız üniversite, bölümün gelecek vadetmediğini düşünüyorsanız, hiç okumayın. Sonuçta herkes doktor, mühendis olacak diye bir şey yok. Fabrikaya, markete vs de çalışan lazım. Fakat bu noktadan sonra biraz cesur biraz girişimci olmanız lazım. Mutlaka bir meslek öğrenmek lazım, neye yatkınsanız. Ama mutlaka bir meslek edinmek şart.

Ya da önlisans kpss ye hazırlanabilirsiniz o da bir seçenek. Araştırabilirsiniz.

Yani üniversite okumayıp da bir meslek sahibi olmanın bir çok yolu var fakat dediğim gibi bu devirde çalışmak şart.
 
Genel yorumları okuyunca, Türkiye'de neden 218 üniversite, 7 milyon üniversite öğrencisi olduğunu çok daha iyi anladım. Ben çok fazla buluyordum, ne fazlası çok az varmış bile. 500 üniversite, 10 milyon öğrenci olsa bile dolarmış üniversiteler. Burada veya başka yerlerde anlatılan "başarı" öykülerine kanacak, "onlar yaptıysa bende yapabilirim" diyip umutlanacak, "çok çalışınca olurmuş canım" düşüncesiyle hayata çelme takmaya çalışan şark kurnazı insanlarla doluymuş bu memleket. Genci yaşlısı hemen hepsi böyle.

Eğitim sistemi bu yüzden çökmüş işte. Eğitimin toplumsal bir kalkınma ve bilinç oluşturması gereken bir araç olması lazımken; insanların bireysel çabalarıyla kendilerini kurtardıkları, arkada kalanları da "ben kendimi kurtardım, hadi siz de yapabilirsiniz" diyerek adeta yarış atı haline getirdikleri, hırs ve açgözlülüğün timsali bireylere dönüştüren bir amaç haline gelmesi; başarılı olduğu, iyi eğitim aldığı iddia edilen insanların da toplum adına en ufak bir olumlu düşünce veya harekette olmaması beni eğitimden de, insanlardan da çok soğuttu. "Vizyon sahibi" olduğu iddia edilen insanların "vizyon"larını yalnızca kendileri için kullanmalarını asla anlayamayacağım.
 
Akademik çalışmalar literatürde yer alıyor demek. Hangi literatür pardon? Uluslararası hakemli bir dergide akademik çalışması yayınlanan Türk akademisyenlerin sayısı iki elin parmağını geçmez, gerisi de boş kusura bakmayın. Kimsenin takmadığı ulusal dergilerde makale olmasının hiçbir faydası yok, anca prim kasarlar kendilerince.

Her üniversite yapan akademik kariyer yapmıyor ayrıca. Çoğunluk üniversite bitirip KPSS kovalıyor.
o kadar kafan varsa allah askina hadi sen de o kucumsedigin turk akademisyenlerin yaptigini yapsana. hakemini falan gectim lutfen oturup dumduz bir makale yaz bakalim yazabiliyor musun, kaynak taramasi yapmayi biliyor musun, herhangi bir cumleyi sanki cok bir sey biliyormus gibi intihal diye konusup duruyorsun ya hah intihal olmadan paraphrase edebiliyor musun, neye nasil atif yapacagini biliyor musun? hadi bi dene lutfen.

universite ortamini gormek universitelilerle ayni kafede oturmak degildir. sen git para kazanmanin pesine dus. ufkunun yetmeyecegi, hayata ayni pencereden bakamayacagin insanlari bosuna elestirme.
 
Şimdi siz bunları yazdınız, çok güzel; maşâAllah iyi bir kariyeriniz olmuş, sevindim sizin adınıza. Fakat ne düşünüyorsunuz tam olarak? "Ben yaptım, herkes yapabilir" mi, veya "okuyan herkes bu başarıya sahip olabilir" düşüncesi içerisinde misiniz? Bir motivasyon kaynağı mı olacaksınız insanlara? "Bak okuyunca böyle oluyormuş, dur bende okuyayım" mı diyecek insanlar sizi görünce?

Başarılarınız için tebrik ederim, devamını da dilerim fakat bu "ben yaptım, siz de yapabilirsiniz" kibrinden kurtulmanız gerekiyor. Sadece siz değil, pek çok insanın aynı düşünce tuzağı içinde olduğunu fark ettiğimden beri bu tür söylemler bana samimi gelmiyor artık. Hayatta çalışılarak her şeyin olunabileceği fikri maalesef gerçekçi bir fikir değil. Pek çok insan hayatına kendi seçimi olmayan dezavantajlarla başlıyor ve bunları ne kadar çalışırsa çalışsın yenmesi mümkün olmayabiliyor.
Insanlar bunca sayfa fikir paylasmis, pek çok kisi de madem eğitim sistemini silip attın o zaman alternatifin nedir diye sormus ama su anda calistigindan başka bir cevap gelmemis. Icinde bulundugun durumda mutlu olmadığını anlasiliyor ancak bunu duzeltmek icin en ufak bir caban olmadığı çok asikar, olumlu hikayeler de ilginc bir şekilde seni motive etmek yerine sinirini bozuyor sanki. Bu da sadece clickbait derdinde olan, yaşı soylediginden daha ileri olan biri oldugun savini guclendiriyor zira sagdan soldan duyduğun veya nette okudugun üç beş şeyi canla basla savunup bunca uní mezunu, kariyer sahibi, senin gelmek istediğin yerlere çoktan varmis insanların türlü oneri ve dusuncelerine kapalı olmanin başka bir izahi yok.
 
Insanlar bunca sayfa fikir paylasmis, pek çok kisi de madem eğitim sistemini silip attın o zaman alternatifin nedir diye sormus ama su anda calistigindan başka bir cevap gelmemis. Icinde bulundugun durumda mutlu olmadığını anlasiliyor ancak bunu duzeltmek icin en ufak bir caban olmadığı çok asikar, olumlu hikayeler de ilginc bir şekilde seni motive etmek yerine sinirini bozuyor sanki. Bu da sadece clickbait derdinde olan, yaşı soylediginden daha ileri olan biri oldugun savini guclendiriyor zira sagdan soldan duyduğun veya nette okudugun üç beş şeyi canla basla savunup bunca uní mezunu, kariyer sahibi, senin gelmek istediğin yerlere çoktan varmis insanların türlü oneri ve dusuncelerine kapalı olmanin başka bir izahi yok.
İnsanların düşüncelerini belli başlı kalıplara sokmak, neye motive olup neyi eleştireceklerini belirlemek, düşünceye sınırlar çizmek; o sınırların dışına çıkanları da yargılamak genellikle "eğitimli", "vizyon sahibi" olduğu iddia edilen insanların yaptığı davranışlar olduğu için, söylediklerinize şaşırmadım. Eğitim çoğu şeyi götürmüyor işte.
 
Genel yorumları okuyunca, Türkiye'de neden 218 üniversite, 7 milyon üniversite öğrencisi olduğunu çok daha iyi anladım. Ben çok fazla buluyordum, ne fazlası çok az varmış bile. 500 üniversite, 10 milyon öğrenci olsa bile dolarmış üniversiteler. Burada veya başka yerlerde anlatılan "başarı" öykülerine kanacak, "onlar yaptıysa bende yapabilirim" diyip umutlanacak, "çok çalışınca olurmuş canım" düşüncesiyle hayata çelme takmaya çalışan şark kurnazı insanlarla doluymuş bu memleket. Genci yaşlısı hemen hepsi böyle.

Eğitim sistemi bu yüzden çökmüş işte. Eğitimin toplumsal bir kalkınma ve bilinç oluşturması gereken bir araç olması lazımken; insanların bireysel çabalarıyla kendilerini kurtardıkları, arkada kalanları da "ben kendimi kurtardım, hadi siz de yapabilirsiniz" diyerek adeta yarış atı haline getirdikleri, hırs ve açgözlülüğün timsali bireylere dönüştüren bir amaç haline gelmesi; başarılı olduğu, iyi eğitim aldığı iddia edilen insanların da toplum adına en ufak bir olumlu düşünce veya harekette olmaması beni eğitimden de, insanlardan da çok soğuttu. "Vizyon sahibi" olduğu iddia edilen insanların "vizyon"larını yalnızca kendileri için kullanmalarını asla anlayamayacağım.
Üniversite eğitimi almamamız için bizi mi ikna etmeye çalışıyorsun?
 
İnsanların düşüncelerini belli başlı kalıplara sokmak, neye motive olup neyi eleştireceklerini belirlemek, düşünceye sınırlar çizmek; o sınırların dışına çıkanları da yargılamak genellikle "eğitimli", "vizyon sahibi" olduğu iddia edilen insanların yaptığı davranışlar olduğu için, söylediklerinize şaşırmadım. Eğitim çoğu şeyi götürmüyor işte.
Sahane tespit. Hadi hepimiz tek doğru bizimkiymiscesine tespit kasalim. Yalnız bu durum gerçekten bir amacı olan ve bu amac dogrultusunda emek verip çalışan birinin , yolu yuksekogretim veya başka bir şey olsun fark etmez er ya da geç hedefine ulasacagi gercegini degistirmiyor. Gerisi boş aforizmalardan ve kendi amacsizligina kilif bulmaya calismaktan ileri gitmiyor.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Back
X