• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Ünlü Dâhilerin ve Alimlerin Biyografileri

Surrender

Nirvana
Pro Üye
27 Aralık 2011
63.348
61.068
898
Şu bir gerçek ki, hiçbir dâhi zevk, sefa ve bolluk içinde yaşamamıştır. Her biri hayatında ciddi sıkıntılarla baş etmek zorunda kalmıştır. sizlerle ünlü mühim şahsiyetlerin ve alimlerin biyografilerini
burada paylaşacağım.
 

[TABLE="class: infobox biography vcard"]
[TR]
[TH="colspan: 2, align: center"]Wolfgang Amadeus Mozart[/TH]
[/TR]
[TR]
[TD="colspan: 2, align: center"]
Wolfgang Amadeus Mozart[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Doğum[/TH]
[TD]27 Ocak 1756
Salzburg , Avusturya[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Ölüm[/TH]
[TD]5 Aralık 1791
Viyana, Avusturya[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Meslek[/TH]
[TD="class: category"]Müzisyen, Besteci[/TD]
[/TR]
[/TABLE]


Aralık 1791 Viyana)
Klasik Batı Müziği'nin, en üretken ve en etkili bestekârlarından biridir. Yapıtları, senfonileri, konçertoları, oda orkestralarını, piyanoyu, operayı ve korolu müzikleri etkilemiştir. 35 yıllık ömrüne 626 eser sığdırmıştır. Mozart, Avrupalı bestekârların en popülerlerindendir ve birçok eseri standart konser repertuarlarında kullanılır. Günümüzde müzik tarihinin en büyük dehalarından biri olarak kabul görmüştür.




Son hastalığı ve ölümü

Mozart'ın son hastalığı ve ölümü incelenmesi oldukça zor bir konudur. Romantik efsaneler ve birbiriyle uyuşmayan teoriler mevcuttur. Birçok araştırmacı, Mozart'ın hastalığının yükselme durumunda anlaşamaz. Özellikle hangi noktada Mozart hastalığı hakkında haberdar oldu ve bu eserlerini etkiledi. Romantik bakış açısı, hastalığının giderek kötüye gittiğine ve bunun da eserlerine paralel bir şekilde yansıdığını savunur. Bunun karşısında ise, günümüzdeki bazı araştırmacılar, durumunun iyi olduğunu ve ölümünün ailesi ve arkadaşlarında ani bir şok etkisi yarattığını belirtirler. Mozart'ın son sözleri: "Ölümün tadı dudaklarımda... Bu dünyadan olmayan bir şey hissediyorum" der. Hastalığının asıl sebebi de bir varsayımdır. Ölüm kayıtları "hitziges Frieselfieber" (mühim darı tanesi ateşi) der ve bu, sebebi modern tıpta açıklanabilen bir tanım değildir. Birçok teori önerilmiştir, bunların arasında, trişinoz, civa zehirlenmesi ve ateşli romatizma da vardır. Hastaların kanatılması o dönemde genelde uygulanan bir anlayıştı ve bu da sebepler arasında gösterilir.




Mozart, 5 Aralık 1791 tarihinde gece 1 sularında Viyana'da ölür. Hastalığının yükselmesi ile, son çalışması Requiem ile birlikte Zauberflöte'dir. Yalnız Zauberflöte'yi ölümünden önce bitirir ve sahnelere çıkarıp ünlü yapar,bitirir ve sahnelere çıkarıp ünlü yapar, ama Requem'i bitiremeden ölür. Bu iki çalışmasına daha ölümünden birkaç gün önce başlamıştır. Popüler efsaneye göre, Requiem'de Mozart kendi ölümünü düşünerek bu besteyi yapmıştır ve bu dünya sonrasından bir haberci bunu maddi olarak desteklemiştir. Belgeselerdeki bulgular, bu anonim desteğin Schloss Stuppach Kontu Franz Walsegg tarafından geldiğini ispatlamıştır. Eserin büyük bir çoğunluğu da, Mozart'ın sağlığı yerindeyken yazılmıştır. Genç bir bestekâr ve Mozart'ın öğrencisi Franz Xaver Süssmayr, Constanze tarafından Requiem'i bitirmesi için görevlendirir. İlk görevlendirilen Süssmayr değildir, Constanze öncelikle Joseph Eybler'e başvurur, ancak Eybler beceremez ve görevi reddeder.
Ölmeden 1 yıl önce Mozart.


İsminin yazılı olmadığı bir mezar taşı ile gömülü olduğu için, genelde Mozart'ın parasız ve unutulmuş olarak öldüğü söylenir. Ancak, Viyana'da eskisi kadar yüksek yaşam standartlarında yaşamasa da, komisyonlardan iyi bir gelir elde ediyordu. Yılda yaklaşık olarak 10,000 florin kazanıyordu, bu da 2006'ya göre 42,000 Dolar (ya da 63,000 TL) etmektedir. Söz konusu miktar O'nu 18'inci yüzyılda Dünya'da en fazla para kazanan %5'in içerisine sokar. Ancak, servetini kontrol edemiyordu. Annesi hakkında "Wolfgang ne zaman yeni bir şeyler kazanırsa, kendisini ve malını etrafına veriyordu" demiştir. Oldukça masraflı yaşamı da, o'nu birçok kez kredi almaya yöneltmiştir. Birçok yalvarış mektupları hâlâ günümüzde vardır, ama fakirliğine değin harcamalarına olduğu kadar fazla bir delil yoktur. Toplu bir mezarda değil, 1785 Avusturya kanunlarına göre halka ait bir mezara gömülmüştür.



Türk Marşı'nın bulunduğu piyano sonatından bir kesit.:72:
 

[TABLE="class: infobox vcard"]
[TR]
[TH="class: fn, colspan: 2, align: center"]Mevlânâ Celâleddîn Muhammed Belhî (Rûmî)[/TH]
[/TR]
[TR]
[TD="colspan: 2, align: center"]
Mevlânâ[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Doğum[/TH]
[TD]Muhammed
30 Eylül 1207
Belh, Afganistan[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Ölüm[/TH]
[TD]17 Aralık 1273 (66 yaşında)
Konya, Anadolu Selçuklu Devleti[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Yaşadığı yer[/TH]
[TD]Anadolu[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Meslek[/TH]
[TD]Şair ve mutasavvıf[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Akım[/TH]
[TD]Sufilik, Mevlevîlik[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]İlk eseri[/TH]
[TD]Mesnevî-i Manevî

Diğer meşhûr eserleri:
Divân-ı Şems-i Tebrizî, Fihi Ma-Fih, Mecalis-i Seb'a, ve Mekâtîb[/TD]
[/TR]
[TR]
[/TR]
[TR]
[TD="colspan: 2, align: center"]
[/TD]
[/TR]
[/TABLE]

Kimliği

Mevlânâ Horasan'ın Belh yöresindeki Vahş kasabasında (bugün Tacikistan sınırları içinde) doğmuştur. Annesi, Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun; babaannesi, Harezmşahlar hanedanından Türk Prensesi, Melîke-i Cihan Emetullah Sultan'dır.[SUP][20][/SUP] Babası, Sultânü'l-Ulemâ (Alimlerin Sultânı) unvanı ile tanınmış, Muhammed Bahâeddin Veled; büyükbabası, Ahmed Hatîbî oğlu Hüseyin Hatîbî'dir. Babasına Sultânü'l-Ulemâ (Alimlerin Sultânı) unvanının verilmesini kaynaklar Türk gelenekleri ile açıklamaktadır.[SUP][21][/SUP]

Mevlânâ Celâleddin-î Rûmî (Rûmî adı, Anadolu'ya yerleşip orada yaşadığı için (o dönemde Anadolu'ya Diyarı-ı Rum deniliyordu); "Efendimiz" manasına gelen Mevlânâ ise, kendisine karşı duyulan büyük saygının belirtisi olarak verilmiştir), dönemin İslâm kültür merkezlerinden Belh kentinde hocalık yapan ve Sultan-ül Ulema (Alîmlerin Sultânı) lakabıyla anılan Bahaeddin Veled'in oğludur. Mevlânâ, babası Bahaeddin Veled'in ölümünden bir yıl sonra, 1232 yılında Konya'ya gelen Seyyid Burhaneddin'in mânevi terbiyesi altına girmiş ve dokuz yıl O'na hizmet etmiştir.



Babasının ölümünden sonraki dönemi

Babasının vasiyeti, sultanın buyruğu ve Bahaeddin Veled'in müritlerinin ısrarlı ricaları sonucu Celâleddîn babasının yerine geçti. Bir yıl süreyle dersleri, vaazları ve fetvaları o verdi. Sonra, babasının öğrencilerinden Tebrizli Seyhit Burhaneddin Muhakkik Şems-î Tebrizî ile buluştu. Tebrizli olduğu için [[Tebrizli[SUP][24][/SUP]]] diye anılan Burhaneddin, Konya'daki bu buluşmada genç Celâleddîn'i o çağda geçerli olan bütün İslam bilim dallarından sınava soktu. ve gösterdiği başarıdan sonra "bilgide eşin yok; gerçekten seçkin bir ersin. Ne var ki, baban hal ehli (gönül ve ruh adamı) idi; sen kal ehlisin (söz adamı). Kal'i bırak, onun gibi hal sahibi ol. Buna çalış, ancak o zaman onun gerçek varisi olursun, ancak o zaman Güneş gibi alemi aydınlatabilirsin" dedi (Sultan Veled (Mevlânâ'nın oğlu) ünlü İbtidaname (Başlangıç Kitabı) adlı kitabında olayı böyle anlatır). Bu uyarıdan sonra, Celâleddîn 9 yıl boyunca Burhaneddin Muhakkik Tebrizi'ye müritlik etti, seyr-û sülûk denen tarikât eğitiminden geçti. Halep ve Şam medreselerinde öğrenimini tamamladı, dönüşte Konya'da hocası Tebrizi'nin gözetiminde art arda üç kez çile çıkarttı, riyazete (her tür perhiz) başladı. Hocası artık Kayseri'ye dönmek istiyor, Celâleddîn onu bırakmıyordu. Günün birinde Tebrizi, öğrencisinden habersiz yola çıktı ama yolda atı tökezleyip düşünce ayağı incindi. Dönüp Konya'ya geldi ve Celâleddîn'e "neden beni bırakmıyorsun?" diye sordu. O da hocasına "neden gitmek istiyorsun?" dedi. Tebrizi bu soruya şu yanıtı verdi: "Buraya güçlü bir gönül aslanı yöneldi, sana gelecek. Ben de bir din aslanıyım. Biz birbirimizle geçinemeyiz, birbirimize ağır geliriz". Bu açıklamadan sonra Tebrizi, Kayseri'ye gitti ve 1241'de orada öldü. Celâleddîn, Konya'ya yönelen o gönül aslanını bir süre bekledi. Ne var ki, hocasını unutamıyordu. Bütün kitaplarını ve ders notlarını topladı. Fihi-Ma Fih (Ne Varsa İçindedir) adlı yapıtındaki açıklamalarında sık sık hocasından alıntılar yaptı. Beş yıl boyunca medrese fıkıh ve dinbilim okuttu, vaiz ve irşatlarını sürdürdü



Mevlana'dan Tüm İnsanlığa Nasihat:

« Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi,
İster puta tapan ol yine gel, ,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz,
Şu tertemiz tarlaya sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz...
Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!

Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir. »
 
mevlana terazı burcu oluyor:31::31:
ona neden bu kadar kendımı yakın hissettiğimi şimdi daha iyi anlıyorum:31:
 

[TABLE="class: infobox biography vcard"]
[TR]
[TH="colspan: 2, align: center"]Antonio Vivaldi[/TH]
[/TR]
[TR]
[TD="colspan: 2, align: center"]
Antonio Vivaldi[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Doğum[/TH]
[TD]4 Mart 1678
Venedik, İtalya[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Ölüm[/TH]
[TD]28 Temmuz 1741
Viyana[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Meslek[/TH]
[TD="class: category"]Müzisyen, Besteci, Virtüöz kemancı, Rahip[/TD]
[/TR]
[/TABLE]



Antonio Vivaldi (d. 4 Mart 1678; Venedik - ö. 28 Temmuz 1741; Viyana), İtalyan barok klasik müzik bestecisi, virtüöz kemancı ve rahip. "Kızıl rahip" lakabıyla[SUP][1][/SUP] tanınan Vivaldi, beş yüzden fazla konçerto bestelemiştir ve konçertonun babası olarak anılır. En bilinen eseri, Dört Mevsim Konçertosu adlı eseridir.

Hayatı

Antonio Vivaldi,1678’te Venedik’te dünyaya geldi. Lakabı 'Kızıl Rahip’ti. Babası, önceleri berberlik yapmış, daha sonra ise başarılı bir kemancı olmuştu. Vivaldi, ilk müzik eğitimini babasından almıştır. Annesi ise bir terzinin kızıydı.
Bir papaz eğitimi alan Antonio Vivaldi 1703 yılında resmen papazlık görevine atandı. Ama aynı yıl başka bir işe daha girdi. Ospedale della Pietà adındaki bir kızlar yetimhanesinde keman öğretmeni oldu. Buradaki görevi yetim ya da sakat kızlara keman çalmayı öğretmek ve onlara konserlerde seslendirmeleri için her ay iki konçerto yazmaktı. 1709 yılında bu görevinden ayrılmak zorunda kaldi. Bu dönemde Vivaldi besteci olarak dikkat çekmeye başladı. Op.1 sonat seti 1705 yılında yayımlandı.
1709’da Op.2 keman sonatını Danimarka Kralı IV. Frederik’e ithaf eden Vivaldi, bu sıralarda konçerto yazmaya başlamıştır. Hollandalı yayıncı Estienne Roger, Vivaldi’nin 12 konçertodan oluşan L'estro Harmonico adli eserini yayımladı. Bu dönemin en etkili müziksel yayını oldu. Almanya dışına hiç çıkmayan Bach’in müziğinin İtalyan yanının oluşmasında önemli bir yeri vardır. 1714’te Vivaldi’nin konçertolarını duyan Quantz, Albinoni ile birlikte Vivaldi’ye konçertoda reform yapmaları için ödenek bağlamıştır.
1723 ile 1724’te Roma’daki karnaval mevsimi için üç opera yazdı. Yine 1723’te Vivaldi, Pieta’nın yöneticileriyle ayda iki konçerto besteleme konusunda anlaştı. 1725’te yazdığı eseri Op. 8, Il cimento dell'armonico e dell'inventione ile ünü daha da yayıldı. Bu yıllarda opera sanatçısı Anna Giraud ile ilişkisi başladı. 1737’de görevde yaptığı Ferrara’nın yöneticileriyle Vivaldi arasında sergilenecek operaların seçimi konusunda çıkan anlaşmazlık Vivaldi’nin işinden olmasına yol açtı. Bu olayın ardından Vivaldi, Amsterdam’a yerleşti. 1741’de Graz’da Anna’yı dinlemek için Avusturya’ya yaptığı yolculuğu sırasında Viyana’da konakladığı bir dulun evinde öldü. Hemen aynı gün kimsesizler mezarlığına gömüldü.
Vivaldi’nin 500’den fazla konçertosu vardır. Farklı enstrümanlardan yararlanmayı çok seviyordu. Hiç kimse viyolonselden solo enstrüman olarak onun yararlandığı kadar yararlanmamıştır. Fransız Barok müziğinde nefesli çalgılar ağırlıktayken, onun müziğinde yaylı çalgılar önem kazanır. 230 keman konçertosunun yanında, flüt, obua, çello, viyola, mandolin konçertoları vardır. Klasik müzikle ilgisi olmayanların bile bildiği Dört Mevsim Konçertosu en sevilen eseridir. Kendisinin 94 tane opera yazdığını söylemesine karşın, bunların ancak 50’si günümüze ulaşabilmiştir. Bitmek tükenmek bilmeyen bir müzik dehası olan Vivaldi’nin hırslı ve güçlü kişiliği, müziğine de yansımıştır.
Vivaldi'nin adı yüzyılımıza dek pek tanınmadı. Ancak 1920'den sonra yapılan araştırmalar sonucunda Vivaldi'nin yüzlerce eseri gün ışığına çıkmaya başladı.




Vivaldi'nin Amsterdam'da basılmış eserleri[SUP][2][/SUP]opus nitelikli 100 konçerto ve 40 sonattır. Ama 500 kadar konçerto yazdığı sanılmaktadır.
Vivaldi hayalinde canlandırdığı resimleri müzik haline getirmiştir. Eserlerinde, hayallerine verdiği başrolü açıklayıcı sonelerle destekler. En ünlü eseri sayılan Op.8 içerisindeki "Dört Mevsim" konçertosunda mevsimler kendi özellikleri ile anlatılmıştır. Vivaldi'nin bu eseri uzun yıllar sonra Beethoven'a da ilham kaynağı olmuş ve "Pastoral Senfoni" bu şekilde ortaya çıkmıştır.
 

[TABLE="class: infobox biography vcard"]
[TR]
[TD="colspan: 2, align: center"]
Bestecinin 1748 tarihli Haussmann tarafından yapılan portresi.[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Doğum[/TH]
[TD]21 Mart 1685
Eisenach, Almanya[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Ölüm[/TH]
[TD]28 Temmuz 1750
Leipzig, Almanya[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]İmza[/TH]
[TD][/TD]
[/TR]
[/TABLE]

Bach ailesi

Hemen hemen bütün bireyleri müzisyen olarak yetişmiş ve yüzyıllarca sürmüş uzun bir sülâlenin en yüksek doruğunu oluşturan Johann Sebastian Bach’ı yalnızca soyadı ile “Bach” olarak anabiliriz. Çünkü bu kocaman ailenin öteki üyeleriyle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir sanatçı olmuştur. Bach ve ailesi 16. ve 17. yüzyıllar boyunca hep müzisyenler yetiştirmişlerdir. Sanki dedelerden torunlara dek bütün aile bireyleri birbirine müzik ile bağlanmıştı diyebiliriz.
Bach ailesinin bilinen en eski bireyi Veit Bach 1555’de doğup 1619’da ölmüştür. Fırıncı ve değirmenci idi. Gotha yakınlarındaki Wechmar köyündendir. Bir aralık Macaristan’a gitmiş fakat oradaki Katolikler arasında kendi Protestanlığından dolayı tedirgin olarak yine köyü Wechmar’a dönmüştür. “Cytringen” denen küçük bir lavta çalardı.
Veit Bach’ın oğlu Hans Bach, aşağı – yukarı 1580’de doğup 1626’da vebaya tutularak ölmüştür. Halıcı ustasıydı. Aynı zamanda köy çalgıcılığı yapardı. Şen, neşeli bir adamdı. Bunun oğullarından biri, Christoph Bach (1613-1661) Erfurt ile Arnstadt’da müzisyendi. Hans’ın ikiz oğullarından Johann Ambrosius (1645-1695) Erfurt ile Eisenach’da kemancıydı. Johan Sebastian Bach ise Johan Ambrosius’un oğludur. Bach ailesi o kadar çok müzisyen yetiştirmiştir ki “Bach” demek sanki müzisyen demek olmuştu. Bach ailesi aralarında sık sık toplanır ve müzik toplantıları yaparlardı. Bu toplantılara Bach ailesinden 120 kadar birey geldiği olurdu. İçlerinden hiçbiri varlıklı değildi, zaten ihtiyaçları da yoktu.




Keman için solo sonat BWV 1001, Adagio


[h=3]Son Hastalıkları ve Ölümü (1747-1750)[/h] Leipzig’e döndükten sonra Sebastian Bach’ın gittikçe artan hastalıkları kendisini de yakınlarını da endişelendirmeye başlamıştı. Özüne karşı pek sert davranan Bach ilk sıralarda bu rahatsızlıkları iki kat etkinlikle alt etmeye uğraştı. Fakat bu sefer ilaçlar yetersiz kalıyordu. Hele gözlerinden çok rahatsızdı. Eskiden beri miyop olan gözleri fazla çalışmaktan ve notaları kopyalamaktan yorulmuş, yavaş yavaş görmez olmaya başlamıştı. 1749’da gözlerine yapılan ameliyat başarısızlıkla sonuçlanarak tamamen kör olmasına yol açtı.
Bach’ın körlüğü cesaretini, sabrını ve dinsel inancını hiç sarsmadı. O yine çalışmalarını sürdürüyordu. Gözlerinden dolayı karanlık bir odada kalmaya mahkûm olmasına karşın damadı ve çömezi Altnikol’a son koral’ini söyleyip yazdırıyordu. Bu koral “En büyük sıkıntılara düştüğümüzde” (Wenn wir in höchsten Nöthen sein) sözleri ile başlıyordu. Bach ölümünün yaklaştığını hissedince o koralin başına “Tanrım işte katına çıktım” tümcesini yazdırmıştır.
Gerçi ölümünden yaklaşık on gün önce gözleri yeniden görmeye başladıysa da mumun son alevine benzeyen bu iyileşme pek geçici kaldı. Sonunda yüksek ateşle bir inme geldi ve yapılan sağaltım yarar sağlamayarak 28 Temmuz 1750 akşamı saat dokuza çeyrek kala, Sebastian Bach 66 yaşında hayatını kaybetti.
 

[TABLE="class: infobox biography vcard"]
[TR]
[/TR]
[TR]
[/TR]
[TR]
[/TR]
[/TABLE]

[TABLE="class: infobox biography vcard, width: 22"]
[TR]
[TH="colspan: 2, align: center"]Ludwig van Beethoven[/TH]
[/TR]
[TR]
[TD="colspan: 2, align: center"]
Beethoven portresi - 1820[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Doğum[/TH]
[TD]16 Aralık 1770[SUP][1][/SUP]
Bonn - Almanya[/TD]
[/TR]
[TR]
[TH="align: left"]Ölüm[/TH]
[TD]26 Mart 1827
Viyana - Avusturya[/TD]
[/TR]
[/TABLE]










Ludwig van Beethoven (d. 16 Aralık 1770 - ö. 26 Mart 1827), Alman klasik müzik bestecisi.
Ludwig van Beethoven 1770 yılında Bonn’da 8 oğlu olan, fakat bunların hepsinin de engelli olduğu bir ailenin çocuğudur. İlk müzik öğretmeni babasıdır. Alkolik bir müzisyen olan babasının Beethoven’a piyano eğitiminde çok sert ve acımasız davrandığı bilinir. Mutsuz bir çocukluk geçiren Beethoven, küçük yaşlarda ailesinin geçimine katkıda bulunmak için kilisede piyano çalarak çalışmaya başlamıştır.
1787 yılında Mozart'la çalışmak umuduyla Viyana'ya gitti. Mozart ile bir süre çalışma fırsatı bulsa da annesinin hastalığı nedeniyle Bonn'a döndü. 1792'de Viyana'ya geri döndüğünde Mozart'ın ölmüş olduğunu öğrendi.
1792 yılında Viyana’ya giden Beethoven klasik müziğin ünlü bestecisi Joseph Haydn’ın yanında çalışmaya başladı. Joseph Haydn kısa sürede Beethoven’ın üstün yeteneğini fark etti ve her konuda ona destek oldu. Beethoven, başlarda besteci olarak değil piyanist olarak adını duyurdu. Daha sonra yaptığı bestelerle klasik müziğin 19. yüzyılın sonuna kadar yaşayan tüm müzisyenlerini etkiledi.
Beethoven’ın dokuz senfonisi, beş piyano konçertosu, bir keman konçertosu, bir piyano, keman ve çello için üçlü konçerto, otuz iki piyano sonatı ve birçok oda müziği eseri bulunmaktadır. Sadece bir opera, Fidelio, bestelemiştir. İlk senfonisini 1800 yılında yapmıştır. 3. senfonisini, Eroica olarak da bilinir, Napolyon’a Avrupa’ya demokrasi getirdiği için adamıştır. Ancak daha sonra Napolyon kendini İmparator ilan ettiğinde bu adamayı geri almıştır. 9. senfoni ise en çok bilinen ve bugün Avrupa Birliği marşı da olan en çarpıcı senfonisidir.
Beethoven çok titiz çalışan bir müzisyendi. Müziği, ifade gücü ve teknik olarak çok üst seviyedeydi. Beethoven, Haydn ve Mozart’tan devraldığı prensipleri geliştirdi, daha uzun besteler yazdı ve daha tutkulu, dramatik eserler oluşturdu. Özellikle Op. 109 piyano sonatıyla Klasik müziğin Romantik Dönemini başlatmıştır.
Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Beethoven 1801’de işitme problemleri yaşamaya başlamış ve 1817’de tamamen sağır olmuştur. Bu dönemden sonra sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiştir. 9. senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir.
1827 yılında 56 yaşındayken dünyaca tanınan bir besteci olarak ölmüştür ve cenazesine otuz bine yakın insan katılmıştır.
 
Back
X