- 3 Eylül 2012
- 21.884
- 57.710
- 798
- Konu Sahibi nomunomuchua
- #1
Yeni yeni geliyor başıma evet.
O gün yediğim hurmalar şimdi tırmalıyor evet :)
O zamanlar pek de umrumda değildi.
Gençlik, gezme tozma merakı, yayıla yayıla okula gitmeler.
Hadi sertifika alalım ilerde lazım olur deseler, hmmm nerde? Ayy çok uzakmış.
Hmm saat kaçta ayy çok erkenmiş diyerek gitmedim..
Bazen o konferanslara gidelim diye çıktık yola arkadaşlarla yolda yaaa boşverin hadi sahil yapalım dedik
onu da gezmelere çevirdik bir güzel :)
Dil öğrenmek için kurslara giden arkadaşlarım oldu.
Ben de gideyim demedim.
Çok güzel çizimler yapardım, arkadaşlarım kızım manyak mısın şunun üzerine bir şey yap harcama kendini derlerdi, hiç dikkate almadım.
Sende bu yetenekler varken devlete atanamasan bile korkma her özel kapar seni derlerdi.
Yeteneklerimi nasıl değerlendirebilirim diye hiç düşünmemiştim..
Sadece okudum, mezun oldum.
Son sene iyi gezeyim, bir daha bu zamanları bulamam diye kpss bile çalışmadım.
Mezun olduktan bir sene sonra etüt merkezlerinde az maaşa sürününce aklım başıma geldi.
Kapattım kendimi odalara, çok ciddi çalışıp atandım o sene.
Herkesin devlete kapağı at yeter oh misss dedikleri durumun ortasına düştüm..
Başta her şey güzeldi aslında.
Mutluydum, ailem çok mutluydu özellikle bu da bana yetiyordu.
Atandığım şehir de ailemin dibiydi, sevdiklerim hep yanımdaydı, üstüne artık düzenli bir maaşım vardı.
Yeme de yanında yat dimi?
Sonra evlendim.
Tayinle başladı içimdeki huzursuzluklar.
Gittiğim yerlerde mutlu olamadım.
İş ortamım, ilk başladığım yerdeki gibi olmadı hiç.
Aklımı, gönlümü İstanbul'da bıraktım sanki.
Şikayet, şikayet, şikayet..
Hep şikayet ettim.
Sonra al sana o zaman dercesine evliliğimde gerçekten şikayet edecek nur topu gibi
yeni bir derdim oluverdi.
Şimdi daha rahat şikayet edebilirdim..
Sonra şikayetler bana yeni huzursuzluklar getirdi.
Hep daha kötüsünü kucakladım..
Bugün durduğum yerde olmak istemediğimi farkettim.
Bu bakanlıkta, bu ülkede, bu insanlıktan çıkmış insanlarla,herkesin içinde at koşturduğu bu saygınlığın s sinin kalmadığı meslekte mutsuzum..
Vaktinde aklımdan bile geçirmediğim yüksek lisansı yapmadığım için pişmanım.
Artık onu yapabileceğim bir yerde yaşamıyorum..
Öğrenmediğim dil için pişmanım her yerde önüme engel olarak çıkıyor.
Geliştirmediğim çizimlerim için pişmanım. Yazdığım öykülerin çizimlerini ben yapamayacağım.
Bu konuda diretmem de anlamsız olacak, yazık olacak..
Almadığım her sertifika ve belge için pişmanım başvurduğum mülakatlarda dosyama koyacağım pek bir şey olmayacak..
Yeniden okumaya gücüm de yok, imkanım da yok.
Kendimi geç kalmış hissediyorum.
Tek ümidim şu yayınevi..
Yazmak, yazmak ve bu noktada bir kurtuluş yakalamak..
Ama ondan da çok ümidim yok.
Ruh halim hep başka kurtuluş yolları arıyor kendine.
Uzun zamandır yazmıyorum bile bu yüzden..
Benden bir köy, kasaba olur mu yaa?
Neden böyle oldum?
Tamam çok kafasızdım bu yüzden biliyorum
O gün yediğim hurmalar şimdi tırmalıyor evet :)
O zamanlar pek de umrumda değildi.
Gençlik, gezme tozma merakı, yayıla yayıla okula gitmeler.
Hadi sertifika alalım ilerde lazım olur deseler, hmmm nerde? Ayy çok uzakmış.
Hmm saat kaçta ayy çok erkenmiş diyerek gitmedim..
Bazen o konferanslara gidelim diye çıktık yola arkadaşlarla yolda yaaa boşverin hadi sahil yapalım dedik
onu da gezmelere çevirdik bir güzel :)
Dil öğrenmek için kurslara giden arkadaşlarım oldu.
Ben de gideyim demedim.
Çok güzel çizimler yapardım, arkadaşlarım kızım manyak mısın şunun üzerine bir şey yap harcama kendini derlerdi, hiç dikkate almadım.
Sende bu yetenekler varken devlete atanamasan bile korkma her özel kapar seni derlerdi.
Yeteneklerimi nasıl değerlendirebilirim diye hiç düşünmemiştim..
Sadece okudum, mezun oldum.
Son sene iyi gezeyim, bir daha bu zamanları bulamam diye kpss bile çalışmadım.
Mezun olduktan bir sene sonra etüt merkezlerinde az maaşa sürününce aklım başıma geldi.
Kapattım kendimi odalara, çok ciddi çalışıp atandım o sene.
Herkesin devlete kapağı at yeter oh misss dedikleri durumun ortasına düştüm..
Başta her şey güzeldi aslında.
Mutluydum, ailem çok mutluydu özellikle bu da bana yetiyordu.
Atandığım şehir de ailemin dibiydi, sevdiklerim hep yanımdaydı, üstüne artık düzenli bir maaşım vardı.
Yeme de yanında yat dimi?
Sonra evlendim.
Tayinle başladı içimdeki huzursuzluklar.
Gittiğim yerlerde mutlu olamadım.
İş ortamım, ilk başladığım yerdeki gibi olmadı hiç.
Aklımı, gönlümü İstanbul'da bıraktım sanki.
Şikayet, şikayet, şikayet..
Hep şikayet ettim.
Sonra al sana o zaman dercesine evliliğimde gerçekten şikayet edecek nur topu gibi
yeni bir derdim oluverdi.
Şimdi daha rahat şikayet edebilirdim..

Sonra şikayetler bana yeni huzursuzluklar getirdi.
Hep daha kötüsünü kucakladım..
Bugün durduğum yerde olmak istemediğimi farkettim.
Bu bakanlıkta, bu ülkede, bu insanlıktan çıkmış insanlarla,herkesin içinde at koşturduğu bu saygınlığın s sinin kalmadığı meslekte mutsuzum..
Vaktinde aklımdan bile geçirmediğim yüksek lisansı yapmadığım için pişmanım.
Artık onu yapabileceğim bir yerde yaşamıyorum..
Öğrenmediğim dil için pişmanım her yerde önüme engel olarak çıkıyor.
Geliştirmediğim çizimlerim için pişmanım. Yazdığım öykülerin çizimlerini ben yapamayacağım.
Bu konuda diretmem de anlamsız olacak, yazık olacak..
Almadığım her sertifika ve belge için pişmanım başvurduğum mülakatlarda dosyama koyacağım pek bir şey olmayacak..
Yeniden okumaya gücüm de yok, imkanım da yok.
Kendimi geç kalmış hissediyorum.
Tek ümidim şu yayınevi..
Yazmak, yazmak ve bu noktada bir kurtuluş yakalamak..
Ama ondan da çok ümidim yok.
Ruh halim hep başka kurtuluş yolları arıyor kendine.
Uzun zamandır yazmıyorum bile bu yüzden..
Benden bir köy, kasaba olur mu yaa?
Neden böyle oldum?
Tamam çok kafasızdım bu yüzden biliyorum
