Ve budur tek sebep, zlediinin sana gelmeyiine.

BtL.

PrenseSs.
Kayıtlı Üye
22 Aralık 2008
115
0
“geleceğine inanmıyorsan

inandırıcı değilsindir belki de..

ve budur belki de tek sebep üstelik

özlediğinin sana gelmeyişine ...”



böyle yazmıştım avuçlarıma

daha yüreğimde hayata karşı, inat

ve gözlerimde

su kadar duru bi hayalin saklı olduğu zamanların lisanı vardı..

oysa şimdi bak,

dağınık notlar, altı çizili cümleler ve hayaller

ne varsa yırtıp atıyorum hayatımdan bir bir öteye

madem ki sen yoksun,

ve madem ki ikinci kere okunmuycak bi kitap yaşamak

ne diye altını çizip notlar alalım

hayat şu an benim ne hissettiğimdir sadece..



/ve eğer sen bi uçurtmaysan

hangi mevsim olursa olsun korkma

o uçurtma uçar, rüzgarını bulunca..



ve sen eğer bi taşsan

asırlar geçer bakarsın

sonra sulara gömülür kıtalar

hatta ömürler eskir ki sonrada biter

ama sen sadece

susarsın …/



hiç gelmeyecek birini özlediğini fark ettiğindeyse

ilkin bin yıl birden yaşlanıyor insan

sonrada birkaç göz yaşı şişesini dolduracak kadar damlıyor içi

ve ardından yani gözlerini kurulayabilecek kadar geçen zamanların ardından

“kim neyi feda edemiyorsa aşka

onunla kalsın

ve onunla yaşasın hayatının kalanında” diyerek

bi rüzgara fısıldıyor hoşçakalını bi akşam üstü hüzünle

ve vazgeçiyor özlemekten

sadece bi yağmur

sadece sebepsiz bi yağmur, yağsın istiyor

öylesine delice…

…………………........

ve işte sen öyle gülümseyip duruyorsun ya hala gözlerimin en içine bir resimden

öyle, sanki bir avuçluk bi aralıktan

hani sanki bi pencereden

bi dünya sevmek serpermişçesine yüreğime

bakıyorsun ya, öyle sıcacık

ve sarılır gibi sımsıkı ve okşarcasına sevecen..

ve işte sen

böyle gülümsediğin için belki de ben

çakılmışçasına duruyorum bunca yıldır hala aynı cümlelerin taştan bekçisi

ve gidemiyorum tek bir yalanlık bile olsa uzağına

senin var olduğunu düşlemekten ...



oysaki yoruluyorum

yoruluyorum ki yorgunluğum yalnızlıktan bile değil, biliyorum…

ama kaçamıyorum

çünkü kaçabileceği kadar güzel bi çocukluğu olmayabilir değil mi herkesin

böyle olunca da,

gün tırnaklayıp duruyorken içimi

bana sadece durup kanamak düşüyor

ve ben bir kere daha üzerime düşeni layığıyla yaşıyorum..

oysa hani herkesin sesine yakışan bir şarkıydı aşk

hani kalbim benim aldanmaya değecek tek güzel şeyimdi

olmadı bak..görüyor musun, olmadı işte..

niyeyse,hep bişeylerin arasında kaldık biz

gücümüz yetmedi başkalarının kalbine…

şimdi biliyorum dürüstlüğün bedeli çok daha ağır yalanlardan

ve biliyorum demek ki,binlerce kelime arasında

yalnızca bir kaçının ateşiyle ısınabildiğimiz yalan

ve galiba öylesine bi cümle olarak kalacak benim de yüreğim

sonsuza uzanamıyacak mesela aşkın imlasıyla

ve anlaşılan ben de kalanlardan olucam,

hani her şeyden süzülüp dökülenlere benziycem,kendi tenhasına …



şimdi sustum

sustum ki artık bilenler konuşsun

ben sustum

en zayıf anımda ve en güvendiğim yerinden koptu umudum

karşı kıyıda batan güneşler gibi battım kendi küskünlüğüme

ve sustum

artık herkes içindeki ölülerine sokulsun

sustum öylece

bilerek bilmelerin en kötüsünü

ve bir anda görmüşüm gibi tüm suretlerin arka yüzünü

kör oldu kalbim

ve anladım

sen yoktun …



öylece gülümseyip duruyorsun sen hala bir avuçluk bir resimden

gözlerinin gerisinde neler geçiyor bilmiyorum..

mesela söylesene, ağlamak geliyor mu arada sana da bazen ?

bazen seninde canın her şeyi bırakıp gitmeyi çıldırırcasına istiyor mu ?

uykusuz gecelerde hani,dudağındaki sigaranın dumanı

kaçıyor mu sık sık senin de kalbine ?

ve yalnızlığın değil de

bir kişinin yokluğunun sızısıyla titriyor mu kimi şarkılarda dudakların ?

ahh ! hala gülümseyip duruyorsun oradan yüzüme usulca

oysa ki yoksun

yada sadece yokluğun kadar varsın aslında

ve bilmiyorsun üstelik, bilmiyorsun hem de hiç

ben neler neler yitirdim bu güne dek içimin yosun yeşili gizli sarnıçlarında

sonra kaç kere koştum korkuyla zifiri karanlık caddelerinde yüreğimin

sonra kaç kere düştüm

ve kaç kere kalktım yeniden

ve kaç kere yürüdüm ardından,kanayan dizlerimi bile silmeden

ve sen bana böyle gülümseyip durdukça bir hayalden

ben ağlayarak gözümüzü açtığımız bu hayata

ancak birbirimizi bulunca gülümseyerek varırız sonuna diye bekledim çocukça

oysa ki yoktun sen ve yazıktı benim ömrüme

ve sırf bu yüzden bütün yüzler aynı işte şimdi bir diğeriyle

ve bu yüzden, kaç kere gülsem o kadar damla göz yaşı dökülüyor gizlice ruhuma

bak bir düşüm daha soluyor, gözlerimin önünde

yoksun sen

ve saklamak için hüznümü her şeye sahibim bir kere daha ben

ve yoksun

üstelik yağmurlarda yağmıyor be sevgili,bu günlerde …



kimse bilmiyor ki aslında sadece

bir kalpten diğerine

kanatsız uçabilen şeyler üzerineydi özlüyorum dediğim şeylerin hepsi benim..

hani koyu mavi bi yaz gecesi

hani ay ışığının suya düşünce herkese anımsattıklarıyla aynıydı

benim de içimdeki ışıldayan düşlerim kendi denizlerimde

ve cesurdum üstelik ve bilirdim kazanmak yada kaybetmek yok

sadece ne hissettiğindir hayat

ve bunu bildiğinde

bazılarının niye hayatlarını tırnaklatmadığını

ve kimseninkini de kanatmak için yaşamadıklarını anlardın sende

ki dedim ya,cesurdum ben

aşka yokluğunda bile inananlardandım

bilsen,kaç defa kalktım siperimden ve sıyrıldım zırhlarımdan

kaç defa bıraktım kollarımı yana ve gülümsedim

dedim ki hep

“kalbime atılan bi mermiyse bile onu kalbimle yakalamalıyım”

saklanmadım, kaçmadım

ve harcatmadım yüreğimin tek bir sözünü başka şeylerin gürültüsüne

ve tek bir an bile gözümü kırpmadım

ta ki, kalbime çarpan ayazı olunca bir yokluğun

işte o zaman ilk kez etimden ruhuma kadar sokuldu soğuğun

ve titredi kirpiklerim donmuşçasına

sonra korka korka aralanıp,zorla açıldı gözlerim,anımsıyorum

anımsıyorum ya kesilmişti nefesim

yada nefesten fazlasına ihtiyaç duyurdum

sonra bekledim…

bekledim…

bekledim…

ve anladım

sen aslında yoktun …



şimdilerde bile hala hep bir korkuyla açıyorum artık gözlerimi sabahlara

üstelik ne sakladığım bi umut parçası

ne de tutunduğum bi inançta yok kaybedebileceğim ama

yinede çekiniyorum niyeyse o ilk gözümü açtığım anların hepsinde

çünkü insan kendi kollarına

tıpkı ona sarılırmış gibi sarılarak uykulara yattığı zamanlarda

kaç dolunay doğuyor yalnız gecelerine

sonra kaçı yitip gidiyor bir birinin ardından

biliyor hepsini kendiliğinden, saymadan hem de

ve biliyor da yinede aldırmıyor işte

ta ki, bir olmayanın tek hediyesi

ve belki de tek var olan şeyi

gözlerine bıraktığı nemiyle uyandığında dayanılmaz sayıda günlere

ve o ıslaklıkla üşürken öyle

kimsenin hem de uzak yada yakın hiç kimsenin

senin üşümeni hissedip

titremediğini bir şekilde görüpte bilince

bütün ilk anlar alışsan da acımasız oluyor hep biraz

sen kendi kendinlesin

ve “o” diye biri de yok işte …

…………………….

aşk bazen sahipsiz bir resim kadardır sadece

o kadar vardır

ve o kadar yoktur ellerinde..

ve öğrenilecek hiçbir şeyi yoktur kimi zaman,ne hayatın ne de aşkın

dönüşü olmayan bir noktaya gelince

ayrılıyorsun

bu sadece …



sen yoksun

yağmurlarda yağmıyor üstelik

kalbim bir kere daha, en buğulu yer şimdi

bütün yeryüzünde ...

……………….
 
X