Zayıflar Ülkesine Giden Gizli Geçit

Bir varmış, bir yokmuş...
Dünya ikiye ayrılırmış: Zayıflar ve şişmanlar.

Zayıflar kendilerine özel saklı bir ülkede yaşarlarmış. Her şeyleri varmış, istedikleri kadar kıyafetleri, gülen yüzleri... Zayıflar Ülkesi, onu çevreleyen birkaç dağın ortasındaki geniş bir ovada kuruluymuş. Ovanın ortasında bir de göl varmış. O kadar zengin bir ülkeymiş ki burası evler altından yapılırmış ve herkes kendi evinde mutlu mesut yaşarmış.

Şişmanların kendilerine özel bir ülkesi yokmuş. Orda burda dağınık halde yaşarlarmış. Ne üstlerine giyecek kıyafetleri, ne de paraları varmış. O kadar mutsuzlarmış ki hiçbir şey yapmak istemezlermiş. Ne etraflarındaki diğer şişman komşularını ziyarete giderlermiş, ne de yaşadıkları dağın ardında ne olduğunu merak ederlermiş. Tüm şişmanların yaptığı tek hareket etraftaki ağaçlarda yetişen lezzetli pasta ve kekleri, börekleri toplamak ve onları yemekmiş. Bu yüzden bütün şişmanlar zamanla hasta olur ve daha saçları ağaramadan ölüp giderlermiş.

Şişmanlar arasında dolaşan kadim bir efsane varmış. Bu efsane insanların mutlu ve sağlıklı yaşadığı Zayıflar Ülkesi denen saklı bir yerden bahsedermiş. Eskiden oraya giden bir sürü yol olduğunu ama şimdi sadece bir tane kaldığını, onun da dağlardan birinin altındaki gizli bir geçit olduğu söylenirmiş. Şişmanların bir çoğu bu efsaneyi adı üstünde bir efsaneden öte görmezlermiş. Efsanenin gerçek olduğuna inanlar da geçiti bulmanın imkansız olduğunu düşündükleri için hiçbir şey yapmaz; sadece yerlerinde oturup yaşadıkları hayattan şikayet etmeye devam ederlermiş.

Derken bir gün, henüz hasta olmamış genç neslin şişmanlarından biri bu Zayıflar Ülkesi'ni bulmayı kafasına koymuş ve yollara düşmüş. Genç şişman efsanede anlatıldığı gibi dağların altında gizli geçitler aramaya başlamış ve bir sürü geçit bulmuş da... Ama hangi geçite girse yol ya bir uçurumla kesilir, ya da önü kayalarla kapalı olurmuş. Genç şişman pes etmemiş, aramış, aramış... Zaman ilerlemeye devam etmiş ve bir gün bir geçit daha bulmuş. Geçitin üzerine gömülü bir taşta şu yazılar kazılıymış:

"Uzun yollardan geçip de hoşgeldin dost!
Zayıflar Ülkesi'ne giden geçide geldin.
Bu yol zorludur, sonu mutluluktur.
Ama bir kere yola girdin mi, geri dönüşü yoktur.
Varsa cesaretin, gözün kararmışsa,
Bir adım at geçitten içeri ve bırak kapı senin için kapansın,
Bildiğin dünya artık arkanda kalsın.

Unutma dost,
Dağların ortasında, serin gölün kıyısında,
Altın evinde bekliyoruz seni"

Genç şişman durmuş, bir süre düşünmüş. Sağ tarafındaki dağın yamacında kalan fındıklı çikolata ağaçları ona göz kırpıyormuş. Geçite doğru yürümüş, daha önce gördüğü diğer geçitlerin aksine, bu geçit karanlıkmış, bir metre içersi bile görünmüyormuş. Bir an tereddüte düşmüş. Sonra durup artık iyice büyümüş olan göbeğine ve yorgun tombul bacaklarına bakmış. O an orada kararını vermiş ve fındıklı çikolata ağaçlarıyla vedalaşma gereği bile duymadan geçitten içeri adımını atmış. O adımını atar atmaz da arkasında bir gümbürtü kopmuş. Şişman dönüp bakmış ve içeri girdiği aralığın artık kapanmış olduğunu görmüş. Derin bir iç çekmiş ve yola koyulmak için hazırlanıp bir adım daha atmış. Sonra etrafı biraz aydınlanmış. Bir adım, bir adım daha derken; geçidin içi her adımda daha da aydınlanmış ve sonunda içeriye gün ışığı girmiş gibi olmuş.

Günler geçmiş, genç şişman yürümüş. Aylar geçmiş, genç şişman yürümeye devam etmiş. Bu geçitte de ağaçlar varmış. Tıpkı geldiği yerdeki ağaçlara benziyormuş bunlar. Ama bu ağaçların meyveleri daha farklıymış; daha küçük boyda, daha az şekerli, daha az yağlıymış. İlk başta alışması kolay olmamış ama zamanla bu meyvelerin kek ve pastalardan daha lezzetli olduğunun farkına varmış ve onları severek yemeye başlamış. Yol kimi zaman yokuş halini almış, kimi zaman derin suların içinden yüzüp geçmesi gerekmiş. Kimi zaman önünü kapatan küçük kayaları kaldırıp atmış. Bu zaman içerisinde göbeğinin eridiğini, tombul bacaklarının inceldiğini pek fark etmemiş.

Çoooook uzun zaman, çoooook uzun aylar sonra bir gün yürüdüğü yolun ilerisinde tuhaf bir görüntü görmüş, altın ışıltısını andıran bir şey... Hem korkmuş, hem heyecanlanmış; adımlarını daha da hızlandırmış. Sonra anlamış ki ilerde geçit bitiyor, bir açıklığa varıyormuş. Bu açıklığın ortasında bir göl ve gölün çevresine dağılmış bir sürü altından ev varmış. Genç koşmaya başlamış, koşmuş, koşmuş... O koştukça altın evlerinin çevresinde neşeyle konuşup eğlenen kalabalık onu fark etmiş ve karşılamak için geçitin çıkış kapısı etrafında toplanmışlar. Genç, yolun sonuna gelmiş. Önündeki neşeli yüzlere bakmış, tam çıkmasına bir adım kala durmuş, geçitin içindeki son derin nefesini almış ve sonra onu bekleyen yeni dünyasına ilk adımını atmış.

İşte bu okuyacağınız günlük, o gencin geçitte neler yaşadığını anlatıyor.

:46::46::46::46: ne güzel anlatmışsınız..
 
kolay gele canım gezinirken bir topik buldum başlık ilginnç geldi okudum meğer seninmiş.hayırlısı olsun :21::21::21::21::21::51:
 
Günlüğün 2. gününün sonu...

Menüde kaçamak = Yok (Ama maalesef biraz karbonhidrat ağırlıklı oldu) :44:
Günün sporu = Yapıldı :129:
Genel Moral = :10:
 
Bugünü de bitirdim. Cuma gününün gelmesi için sabırsızlanıyorum çünkü tartıda çıktığım kiloya göre ödüllendirileceğim. :16: O gün bu ödül konusundan bahsedeceğim burda, gerçekten çok motive edici bir yöntem... :)

Bugün şöyle bir dönüp baktım da hayatım boyunca pek çok kez kilolarım yüzünden ciddiye alınmamışım.

Okullarda, yeni girdiğim arkadaş gruplarında, işlerde hep nedenini çözemediğim bir tavır hisseder gibiydim. Sanki bana farklı davranıyorlardı ama açıkcası ben bu düşüncelerimi kendi alınganlığıma bağlıyordum; ta ki bir gün yeni başladığım bir iş yerinde, tıpkı benim gibi yeni başlamış ve tıpkı benim gibi kilolu olan bir kızdan bir cümle işitene dek.

Konu oraya nasıl geldi hatırlamıyorum ama kız "Baksana herkes Ayşe ve Fatma'ya farklı, senle bana farklı davranıyor. Bizi dinlemiyorlar bile." dedi. Ben de aklı başında bir insanın vereceği en olağan cevabı verdim: "Yok canım, niye farklı davransınlar?" Kız yüzüme baktı, çok sıradan bir şey söylermiş ve bu onu hiç üzmüyormuş gibi "Niye olacak, kilolu olduğumuz için tabi ki de..." dedi. Hayatım boyunca hissettiğim o soğuk duruşun, mesafenin, benim kuruntum değil de bir gerçek olduğunu o zaman anladım. Gerçekten o işte çok zor günler geçirdim. Ciddiye alınmadım. Bir çocukla konuşur gibi konuştular benle, hafif alaycı...

Açıkcası ben insanlara kilosuna göre davranmam. Dış görünüşüne göre davranırım tabi; kaşına, gözüne, bana nasıl baktığına, konuşmasına göre davranırım çünkü bu özellikleri o kişinin kim olduğunu belli eder. Ama ne kilosuna, ne kıyafetinin fiyatına, ne de makyajlı olup olmadığına göre davranmam. Ama dünya ne yazık ki benim gibilerden oluşmuyor. Öyle olsaydı hiçbir kilolu ya da şişman kırıcı sözlerle, esprilerle, lakaplarla karşılaşmazdı. Zayıf olmak, bugünün dünyasında var olabilme şansı elde etmemiz için gereken esas özelliklerden biri haline geldi. Acı ama gerçek, bunu kabul etmemiz lazım. Zayıf olmadan istediğimiz işi ya da istediğimiz kişiyi elde etme şansımız çok düşük. Hiç yok değil ama çok düşük.

Kırılgan, daha doğrusu kırgın bir çocuktum. Çünkü şişman olandım; "patates, domates, fil" diye hitap edilen o çocuk bendim, sınıfın en şişmanı, mahallenin en şişmanı... Ortaokulda, lisede hoşlandığı çocuklara yaklaşamayan bendim; hatta bırakın erkekleri, arkadaş olmak istediğim kızlara bile yaklaşamayacak kadar özgüvensizdim. Beden derslerinde kendini gizleyerek soyunup giyinmeye çalışan kızdım ben. Benle konuşmaya çalışan erkekleri "kesin dalga geçecek" korkusuyla tersleyip duran kızdım. Tipik şişman hayatı...

Zaman ilerledi, yaşım 17 oldu ve hayatımı değiştiren bir kadınla tanıştım; o zamanlar 40 yaşlarındaydı. Onla çok vakit geçirdim, tanıdığım çoğu insandan farklı görüşteydi. İnsanlara bakışı, inançları bambaşkaydı. Toplum tarafından o kadar yadırganan bir farklılığı vardı ki ama ben onu çok sevmiştim, o kötü biri olamazdı. İşte o zaman sorgulamaya başladım; insanları ve davranışlarını, hayatı, herşeyi... Sorguladıkça büyüdüm, bugünkü ben'in temellerini attım. Fark ettim ki yanlış olan ben değilim, ben kötü ya da iğrenç biri değilim. Ama bu dünyanın fiziğe dayalı düzeni nedeniyle öyle algılanıyordum, öyleyse bunu değiştirmeliydim. Hala da beni amacıma en çok bağlayan şeylerden biri bu. Herkes gibi ben de kendimi pek çok yönden insanlara kanıtlamak istiyorum. Ama bunun için öncelikle beni ciddiye almaları gerekiyor. Öncelikle bu hayatın içinde kendime bir yer edinmem gerekiyor, zayıf olmam gerekiyor.

Zayıf olmamız gerekiyor. Kendimizi tam anlamıyla bulabilmemiz için... Tam anlamıyla özgür davranabilmemiz için... Hayatımız boyunca bizimle uğraşmış, bizi binlerce defa kırmış olanlardan ruhsal intikamımızı almamız ve tüm olanları geride bırakıp yeni bir sayfa açabilmemiz için...

Başarma vakti geldi artık.
 
Son düzenleme:
Daha önce bahsettiğim o iş görüşmesine yarın, daha doğrusu (00:00'ı geçtiğimiz için) bugün çağrılmış bulunuyorum. :( Umduğumdan erken oldu ama mantıken beklediğim tarihlerde oldu. Görüşmede bir nevi sınava tabi tutulacağım. Aslında çok iyi bildiğim bir konu ama tabi yine de "Yapabilir miyim?" gerginliği var. Çok gergin bir gün geçirdim (şu an hali hazırda da çalışıyorum üstelik). Gün sonunda da biraz olsun sinirlerimi gevşetmek ve yarın görüşmeye rahat gitmek için ufak bir kaçamak yaptım.

İkiye bölünmüş durumdaydım. Bir tarafım "Aldığın kaloriye, yaşayacağın şişliğe değmez." dedi. Diğer tarafımsa "Görüşmeye rahat git, işe bir gir de aldığın 500 gram olsun, nasılsa verilir." dedi. Görüşmeye rahat gitmeyi seçtim tabi... Artık sonucu cuma günü göreceğim. İlk ödülümü alabilmem için 78'e düşmüş olmam gerekiyor. Açıkcası 77'yi, hatta 76'yı zorladığımı düşünüyordum ama dünkü karbonhidratlar ve üstüne bir de bugün olunca şimdi emin olamıyorum. Ama nasılsa perşembeye girdik artık. Şurda tartılmama altı üstü 32 saat kaldı. Artık içimi ferah tutmaktan başka yapabileceğim bir şey yok. Umarım sonuçları kötü olmaz.
 
Son düzenleme:
Daha önce bahsettiğim o iş görüşmesine yarın, daha doğrusu (00:00'ı geçtiğimiz için) bugün çağrılmış bulunuyorum. :( Umduğumdan erken oldu ama mantıken beklediğim tarihlerde oldu. Görüşmede bir nevi sınava tabi tutulacağım. Aslında çok iyi bildiğim bir konu ama tabi yine de "Yapabilir miyim?" gerginliği var. Çok gergin bir gün geçirdim (şu an hali hazırda da çalışıyorum üstelik). Gün sonunda da biraz olsun sinirlerimi gevşetmek ve yarın görüşmeye rahat gitmek için ufak bir kaçamak yaptım.

İkiye bölünmüş durumdaydım. Bir tarafım "Aldığın kaloriye, yaşayacağın şişliğe değmez." dedi. Diğer tarafımsa "Görüşmeye rahat git, işe bir gir de aldığın 500 gram olsun, nasılsa verilir." dedi. Görüşmeye rahat gitmeyi seçtim tabi... Artık sonucu cuma günü göreceğim. İlk ödülümü alabilmem için 78'e düşmüş olmam gerekiyor. Açıkcası 77'yi, hatta 76'yı zorladığımı düşünüyordum ama dünkü karbonhidratlar ve üstüne bir de bugün olunca şimdi emin olamıyorum. Ama nasılsa perşembeye girdik artık. Şurda tartılmama altı üstü 32 saat kaldı. Artık içimi ferah tutmaktan başka yapabileceğim bir şey yok. Umarım sonuçları kötü olmaz.

canım çok samimisin ve çok tatlısın belli ki çok iyi de bir hatipsin ancak naçizane fikrim benim 8o küsür kilolardan 60 lara düşen arkadaşım var ama yardım aldı diyetisyene gitti ve kavitasyon,ne iğneler falan yapıyorlarmış ve spor falan da var haftalık takip üstelik paket fiyatı çok fazla değildi ama ciddi bir yere gitti tıp dr.yaptı işlemlerini yani diyeceğim o ki

baktın olmuyor yardım al,biliyorum zor kilo illet ama şükür çaresi var,neyse kusura bakma sadece öneriydi.
sınavında da başarılar
 
canım çok samimisin ve çok tatlısın belli ki çok iyi de bir hatipsin ancak naçizane fikrim benim 8o küsür kilolardan 60 lara düşen arkadaşım var ama yardım aldı diyetisyene gitti ve kavitasyon,ne iğneler falan yapıyorlarmış ve spor falan da var haftalık takip üstelik paket fiyatı çok fazla değildi ama ciddi bir yere gitti tıp dr.yaptı işlemlerini yani diyeceğim o ki

baktın olmuyor yardım al,biliyorum zor kilo illet ama şükür çaresi var,neyse kusura bakma sadece öneriydi.
sınavında da başarılar

Teşekkürler önerin için. :)
Daha önce diyetisyene gittim, bir yere kadar da ilerledim. Ama şu an görüyorum ki bugünümde de, o zamanlarda da beni asıl spor salonu paklar(mış). :) Vakit bulursam ilk iş bir salona yazılmak olur ama şu anki koşullar itibariyle o da biraz zor görünüyor. Evde eliptik bisikletim var, onla bir de birkaç ufak aletle idare etmeye çalışıyorum şimdilik. Ama tabi normalde en iyisi senin de dediğin gibi diyetisyen ve sporu bir arada yürütmek. Olsun, bugün olanlar beni anca birkaç günlük yolumdan alıkoyar. Bu günlük mutlu sonla bitmek zorunda, zaten o yüzden açıldı. :34: Cuma günü az iyi ya da çok iyi ama illa ki iyi haberler yazacağım buraya. :)
 
merhaba arkadaşım başlık ilgimi çekti ve harika olmuş çok güzel ve etkileyici :16::46:sen o kapıdan girdin gönüşün yok canım azmin daim bol olsun canım en çok insanı yorandır kilo alıp vermek çok kez yaşadım ama artık yaşamak istemiyorum
umarım iş görüşmen istediğin gibi geçmiştir canım

arasıra takip ederim bakalım fundacım ne kadar vermiş diye ben spor olarak zumba yapıyorum canım tavsiye etmeden geçemeyeceğim :34:kendine çok iyi bak canımmmmmmm :54:
 
merhaba arkadaşım başlık ilgimi çekti ve harika olmuş çok güzel ve etkileyici :16::46:sen o kapıdan girdin gönüşün yok canım azmin daim bol olsun canım en çok insanı yorandır kilo alıp vermek çok kez yaşadım ama artık yaşamak istemiyorum
umarım iş görüşmen istediğin gibi geçmiştir canım

arasıra takip ederim bakalım fundacım ne kadar vermiş diye ben spor olarak zumba yapıyorum canım tavsiye etmeden geçemeyeceğim :34:kendine çok iyi bak canımmmmmmm :54:

Kız Beriş... :D
Öyle bir yazmışsın ki hatırlandım mı hatırlanmadım mı emin olamadım. :9: :44: O kadar ay geçirdik, hatırlamışsındır herhalde diye düşünüyorum gerçi. :D Ama yazdıkların öyle demiyor, bir düşün bakalım. :34: :33:

Ben de senin grubu gördüm, orda sana bir laf atayım dedim ama içine dahil olmadığım bir gruba dışardan müdahele etmeyeyim dedim. :)
Sen de bayağı kilo vermişsin, tebrik ederim. :46: :46: :46: Bir zamanlar ben senden 10 kilo zayıftım, şimdi sen benden 10 kilo zayıfsın. :D İstikrar kiminse zafer onun oluyor. :) Ama arkandayım, yakalayacağım seni. :) Verelim de almayalım şu kilolları artık bir daha, şaşkoloza dönüyoruz sonra. :37:

Takip et tabi, ben de seni ediyorum. :27:
 
Görüşmem iyi geçti, artık yeni bir işe başlıyorum. Ama korkuyorum. :18: Çünkü yılbaşında 71 kiloyla yeni bir işe başlamıştım ve o değişen düzenin sonucunu şu anki ticker'ımda görebilirsiniz. :) Sürekli spor yapan ve ekmeği çok az yiyen biriydim. Ama maalesef öyle bir işe girdim ki ne spor yapacak zamanım kaldı, ne de ev yemeği yeme şansım.

Yani, hareketsiz bir hayat + günde 2 öğün sandviç (kepekli olsa da) = +8 kilo :43:

Tam tüm imkanları zorlayıp iyi kötü yine spora ve az karbonhidrata başlamışken bir iş değişikliği daha kapımda şu an... Görünüşte ve mantığımda her şey iyi olacak gibi. Ev yemekleri yiyeceğim ve spor yapabileceğim gibi duruyor ama işin içine girmeden tam belli olmaz. Ama ben elimden geleni yapmaya devam edeceğim ve kendimden de yeni koşullardan da umutluyum. Artık ilerleyen günlerde göreceğiz.

Yarın da cuma, ilk haftanın sonucunu görme günü, acaba kaç çıkacağım, çok merak ediyorum. :17:
Tartılınca hemen ilk mesajımı düzenleyeceğim. Hafta hafta kilomu yazacağım oraya ve bu yüzden hiç kaçamak yapamayacağım çünkü okuyanlar her haftamı görecek. :D Kilo almış görünmek istemem, değil mi ama? :34:

Saat biraz geç oldu ama "Hiç yoktan iyidir." deyip spor yapacağım, akşama da genel raporu yazacağım yine... :)
 
kız beriş... :d
öyle bir yazmışsın ki hatırlandım mı hatırlanmadım mı emin olamadım. :9: :44: O kadar ay geçirdik, hatırlamışsındır herhalde diye düşünüyorum gerçi. :d ama yazdıkların öyle demiyor, bir düşün bakalım. :34: :33:

Ben de senin grubu gördüm, orda sana bir laf atayım dedim ama içine dahil olmadığım bir gruba dışardan müdahele etmeyeyim dedim. :)
sen de bayağı kilo vermişsin, tebrik ederim. :46: :46: :46: Bir zamanlar ben senden 10 kilo zayıftım, şimdi sen benden 10 kilo zayıfsın. :d istikrar kiminse zafer onun oluyor. :) ama arkandayım, yakalayacağım seni. :) verelim de almayalım şu kilolları artık bir daha, şaşkoloza dönüyoruz sonra. :37:

Takip et tabi, ben de seni ediyorum. :27:

neyi kız :44:seni hiç unutur muyum canım buffyle beraberkende okuyordum canım seni eski dosluklar arkadaşlıklar unutulur mu hiç canımmmmmmm yaka tabi canım daha çokkkkkkkk yolumuz var 50 leri görene kadar aynen devam müdale edebilirsin canım her zaman canım :34::16:
 
Dün günün raporunu tam yazacağım sırada internetim kesildi. :95: :84:

Neyse efendim, gelelim bugüne, yani cumaya... Son rejimimin 1. haftasının sonu... :) Geçen cuma sabahına 79'la uyanmıştım. Bu sabaha uyandığım kilo ise 77.3 oldu.

:16: :52: :21: :24: :32: :42: :51: :66: :61: :81: :103: :112: :124:

Gönül isterdi ki 77.0 olsun, 2 ödül beraber gelsin ama haftaya artık. :D 1.7 kg de hiç fena bir sonuç değil hani... :)

"Cuma günü ödül sisteminden bahsedeceğim." demiştim, onu anlatayım şimdi biraz... Aslında adından çok rahat tahmin edilebilecek bir sistem ama bazı küçük ayrıntılarla işi biraz daha renkli hale getirdim.

Verilen her bir kilo başına bir ödülüm olacak. Ödüllerin üç sınıfı var:

- Bir yıldızlı ödül
- İki yıldızlı ödül
- Üç yıldızlı ödül

Yıldızı ne kadar çoksa ödül o kadar kıymetli demektir. :) Üç yıldızlı ödülleri benim için çok önemli aşamalar olan kilolar için koydum. İki yıldızlılar da önemli ödüller ama üç yıldızlılar kadar değil. Bir yıldızlılar ise sırf motivasyonun yükselmesini sağlamak için konulmuş çerezlik ödüller.

Ödül sisteminde önerim, mümkünse bu ödülleri size hayatınızdaki önemli biri alsın, kendiniz almayın. Eşiniz, sevgiliniz, anneniz, ablanız, arkadaşınız... Bu yolda size destek olmak isteyen ve sizi seven birinden gelen ödüller, kendi kendinize aldığınız ödüllerden daha iyidir. Ama böyle bir şansınız yoksa kendinize de alabilirsiniz. Ayrıca "almak, almak" derken illa ki satın almak zorunda değilsiniz, kendiniz de yapabilirsiniz. Ödülün illa maddi bir değeri olması, parayla satın alınabilir olması gerekmez. Ama yiyecekleri ödül olarak koymayın çünkü rejim yapmaya yiyecekle motive olmak biraz kendimizi kandırmak olur.

Benim iki ve üç yıldızlı ödüllerimin bazılarının çok büyük duygusal yönleri var ve çok fazla emek taşıyorlar. O ödüllerin kiloları geldikçe burdan ne olduklarını yazacağım. :) Ayrıca iki ve üç yıldızlı ödüllerin mümkün olduğu kadar somut olmasını tercih ediyorum. Çünkü o ödülleri evimin içine dağıtacağım. Onlara baktıkça şunu diyebileceğim "Bunu 67'ye indiğimde almıştım. Bunu 62'de, bunu da hedefime ulaştığım zaman almıştım."

Ödüllerimin görebileceğim yerlerde olması bana kilo verme sürecimi ve o süreçte yaşadıklarımı hatırlatacak. Sonuç olarak da bir daha bu kadar kilo almamı engelleyecek. :)

Bu haftamın ödülü (yani bugün kazandığım ödül) Helen Fielding'in Bridget Jones serisinin ilk kitabı.
77'ye düşersem kazanacağım ödül de serinin 2. kitabı olacak. :)

Rejimimin ilk haftalarında beni iyice gaza getirici ödüller seçmeye çalıştım. İlk ödüller devamlılık açısından oldukça önemli. Siz de kendiniz için en uygun ödülleri seçin.
Şimdilik bu kadar, spor yapmaya gidiyorum. Akşama görüşmek üzere... :3:
 
Son düzenleme:
Dün günün raporunu tam yazacağım sırada internetim kesildi. :95: :84:

Neyse efendim, gelelim bugüne, yani cumaya... Son rejimimin 1. haftasının sonu... :) Geçen cuma sabahına 79'la uyanmıştım. Bu sabaha uyandığım kilo ise 77.3 oldu.

:16: :52: :21: :24: :32: :42: :51: :66: :61: :81: :103: :112: :124:

Gönül isterdi ki 77.0 olsun, 2 ödül beraber gelsin ama haftaya artık. :D 1.7 kg de hiç fena bir sonuç değil hani... :)

"Cuma günü ödül sisteminden bahsedeceğim." demiştim, onu anlatayım şimdi biraz... Aslında adından çok rahat tahmin edilebilecek bir sistem ama bazı küçük ayrıntılarla işi biraz daha renkli hale getirdim.

Verilen her bir kilo başına bir ödülüm olacak. Ödüllerin üç sınıfı var:

- Bir yıldızlı ödül
- İki yıldızlı ödül
- Üç yıldızlı ödül

Yıldızı ne kadar çoksa ödül o kadar kıymetli demektir. :) Üç yıldızlı ödülleri benim için çok önemli aşamalar olan kilolar için koydum. İki yıldızlılar da önemli ödüller ama üç yıldızlılar kadar değil. Bir yıldızlılar ise sırf motivasyonun yükselmesini sağlamak için konulmuş çerezlik ödüller.

Ödül sisteminde önerim, mümkünse bu ödülleri size hayatınızdaki önemli biri alsın, kendiniz almayın. Eşiniz, sevgiliniz, anneniz, ablanız, arkadaşınız... Bu yolda size destek olmak isteyen ve sizi seven birinden gelen ödüller, kendi kendinize aldığınız ödüllerden daha iyidir. Ama böyle bir şansınız yoksa kendinize de alabilirsiniz. Ayrıca "almak, almak" derken illa ki satın almak zorunda değilsiniz, kendiniz de yapabilirsiniz. Ödülün illa maddi bir değeri olması, parayla satın alınabilir olması gerekmez. Ama yiyecekleri ödül olarak koymayın çünkü rejim yapmaya yiyecekle motive olmak biraz kendimizi kandırmak olur.

Benim iki ve üç yıldızlı ödüllerimin bazılarının çok büyük duygusal yönleri var ve çok fazla emek taşıyorlar. O ödüllerin kiloları geldikçe burdan ne olduklarını yazacağım. :) Ayrıca iki ve üç yıldızlı ödüllerin mümkün olduğu kadar somut olmasını tercih ediyorum. Çünkü o ödülleri evimin içine dağıtacağım. Onlara baktıkça şunu diyebileceğim "Bunu 67'ye indiğimde almıştım. Bunu 62'de, bunu da hedefime ulaştığım zaman almıştım."

Ödüllerimin görebileceğim yerlerde olması bana kilo verme sürecimi ve o süreçte yaşadıklarımı hatırlatacak. Sonuç olarak da bir daha bu kadar kilo almamı engelleyecek. :)

Bu haftamın ödülü (yani bugün kazandığım ödül) Helen Fielding'in Bridget Jones serisinin ilk kitabı.
77'ye düşersem kazanacağım ödül de serinin 2. kitabı olacak. :)

Rejimimin ilk haftalarında beni iyice gaza getirici ödüller seçmeye çalıştım. İlk ödüller devamlılık açısından oldukça önemli. Siz de kendiniz için en uygun ödülleri seçin.
Şimdilik bu kadar, spor yapmaya gidiyorum. Akşama görüşmek üzere... :3:

1,7 kilo harika bir rakam bence 3 yıldızlık :nazar::46:
 
Slm fundacım :)
Yazıların gerçekten çok etkileyici. Hepimiz kilo veriyoruz sonra yeniden alıyoruz. Şahsen ben istediğim kiloya ulaşınca orda sabit kalamayacağımı azcık kaçırınca kilo alıp biraz sıkınca vereceğimi de biliyorum:17: Olsun yine de çabalamak güzel şey. Bu arada iş görüşmenin iyi geçmesine çok sevindim. :16:Bende şöyle bir iç çektimm ahh ahh dedim seneye okulum bitip atanınca sabit bi hayat kurar yediğime içtiğime dikkat ederim spor salonlarının müdavimi olurum dedim:27: Malum öğrencilik seneye daha zor olacak kpss çalışmaları falan, o arada kaçınılmaz bir kilo alışı olur.. Olsun bakalım ne kilolar verdik biz yine veririz hayırlısıyla.. Derslerden vakit buldukça takip etmeye çalışacağım. Kolaylıklar diliyorum :))))
 
Tebrikler öncelikle;
azminizin,kararlılığınızın devamını dilerim.öyle güzel aktarmışsınızki acıları,mutluluğu,umudu,...
resmen kalplerimizin(kendi kalbinizin de)tercümanı olmuşsunuz.valla kaleminize aşık oldum.
takipcinizim.
güzel günlere
 
Slm fundacım :)
Yazıların gerçekten çok etkileyici. Hepimiz kilo veriyoruz sonra yeniden alıyoruz. Şahsen ben istediğim kiloya ulaşınca orda sabit kalamayacağımı azcık kaçırınca kilo alıp biraz sıkınca vereceğimi de biliyorum:17: Olsun yine de çabalamak güzel şey. Bu arada iş görüşmenin iyi geçmesine çok sevindim. :16:Bende şöyle bir iç çektimm ahh ahh dedim seneye okulum bitip atanınca sabit bi hayat kurar yediğime içtiğime dikkat ederim spor salonlarının müdavimi olurum dedim:27: Malum öğrencilik seneye daha zor olacak kpss çalışmaları falan, o arada kaçınılmaz bir kilo alışı olur.. Olsun bakalım ne kilolar verdik biz yine veririz hayırlısıyla.. Derslerden vakit buldukça takip etmeye çalışacağım. Kolaylıklar diliyorum :))))

Sana da selam canım. :) Okul, iş, vakit... O kadar çok bahanemiz var ki kilo vermemek için... Aslında önemli olan bu zorluğun içinde de kiloyu verebilmek ya da en azından sabit kalmak. Çünkü hayatımız hiçbir zaman aynı gitmeyecek, mutlaka pek çok kez ciddi değişimler geçireceğiz. Her koşulda istediğimiz kiloda olabilmeyi başarmamız lazım biraz. :) Çok al-ver yapınca da çok zor verir hale geliyoruz. O yüzden bir kere verip bir daha almamaya bakmalıyız. Yazık oluyor sonra bize; doğumgünlerinde vicdan azabıyla pasta yiyoruz, alışverişler bir işkenceye dönüşüyor, bu böyle uzar gider ama ben lafı daha fazla uzatmayayım. :) Bu yola baş koymuş herkese kolaylıklar. :34:

Tebrikler öncelikle;
azminizin,kararlılığınızın devamını dilerim.öyle güzel aktarmışsınızki acıları,mutluluğu,umudu,...
resmen kalplerimizin(kendi kalbinizin de)tercümanı olmuşsunuz.valla kaleminize aşık oldum.
takipcinizim.
güzel günlere

Teşekkür ederim. :)
Kendimizi ifade ettikçe yaşadığımız olumsuz durumlara olabildiğince çabuk çözüm bulma yoluna gidiyoruz sanırım. Çünkü yazarken bilinçaltına itme şansın olmuyor, olayı derinlemesine yaşıyorsun.
 
Günün Raporu

Menü: :129: :129: Süperdi, çok hafif hissediyorum. Tabi süperdi derken hiçbir şey yemedim de değil. :D Meyvem, sebzem, proteinim, yağım, karbonhidratım... Hepsi yerli yerinde ama kaçamaksız ve abartısız olarak. :)

Spor: :129: Yürüyüşle taçlandırılmış eliptik bisiklet sürüşü

Genel Moral: :130: :103:



Bridget Jones'u aldım ve okumaya başladım. Ne kadar doğru bir ödül tercihi yapmış olduğumu fark ettim. Gerçekten de rejimin ilk günleri için harika bir motivasyon kaynağı... Şu ana kadar okuduğum sayfalar gayet güzeldi. Ben kendi günlüğüme (normal günlüğüme, internet dışında olana :)) nasıl yazıyorsam Bridget de günlüğüne öyle yazıyor. Aynı pişmanlıklar, aynı gaza gelişler, aynı tavırlara sitem edişler... Çok hoşuma gitti. Azar azar okuyayım da haftaya cumaya kadar dayansın. :D

Bugünüm güzel geçti. Aylardır benim için problem olan bir durumu düzelttim, güzel haberler aldım. :) Ama akşam saatleri çok sinir bozucuydu. Ünlü ve içinde bol marka barındıran bir alışveriş merkezine gittim. Ayakkabı, pantalon, gömlek... Almam gereken bir sürü şey vardı. "Nasılsa ayakkabı kolay iş." deyip ayakkabı ile alışverişe giriştim. Ama ne hikmetse (ki aslında ne hikmet olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz :47:) girdiğim hiçbir yerde ciddiye alınmadım, müşteri gözüyle bakılmadım. Hatta iki tane görevliye aradığım modeli sorduğumda kaçamak bir cevap verip tüydüler, ilgilenmediler benle... Bir mağazada isyan ettim, adamların yüzüne baka baka "Benle neden ilgilenmiyorsunuz?" dedim, mal mal baktılar ama cevap vermediler. :84: İşin cilvesi, yine ne hikmetse her mağazaya benim peşimden giren bir kadın vardı. Yabancı, sarışın, mini etekli... Ben soru sorduğumda kaçan görevliler, o kadının önünde yerlere yattılar yardımcı olmak için. Hayır "Mağazalar marka, beni beğenmiyorlar, o yüzden böyle" diyecek olsam, benim üzerimdekiler de hiç de ucuz değildi yani. Ceketim, çantam, pantalonum, ayakkabım... Hepsi tanınmış mağazaların ürünü ve hatta ayakkabılarım oldukça pahalıydı. Yani parasız göründüğüm için böyle olmadığından da eminim.

Aradığım modeli zaten bulamadım. Ama tavırlara o kadar sinirim bozuldu ki alışverişin devamını getiremedim, hiçbir şey almadan ayrıldım ordan. "Ayakkabıcılar bile bunu yapıyorsa pantalon gömlek almaya kalksam ne yaparlar." dedim. Gerçi tabi kaçarı yok, öyle ya da böyle bir yerlerden almam gerekecek yazdıklarımı. Ama ayakkabıda bile bu hale düştüysek vay halimize... Zehir olacak bana alışveriş. En son 42 beden bir kızcağızdım, bu kadar kiloyu alınca kim bilir kaç oldum. :ssz:

Ayyyyy! Yeter bu kadar! Ne kadar olumlu başlamıştım yazıya ama bitirirken geldim neleri yazdım. :ssz: Yapacak bir şey yok, adam gibi muamele istiyorsak bu yağları vermek zorundayız. Acı ama gerçek, devir imaj devri. Kimse karakterimize, kafamızın içine bakmıyor.

Bugünlük benden bu kadar, yarın bayağı yoğun bir gün geçireceğim. Günün yoğunluğunun bana uzun yürüyüşler olarak geri döneceğini umut ediyorum. :21:

İyi geceler... (Uyuyan smiley)
 
Back
X