Yaza doğru yol alırken en büyük korku kilolar oluyor. Ancak bunu da çözebilirsiniz. Üstelik acıktığınızı hissetmeden, mideniz kazınmadan, stres olmadan. Hatta 8 haftada ortalama 8 kilo vermeniz kaçınılmaz.
Diyet yapmak özellikle bünyesi kilo almaya müsait olan herkesin kabusu. En sevdiğiniz yiyecekleri yiyememenin, birisi ‘Lokum’ uzattığında geri çevirmenin, evde pişen elde açma böreklere sadece bakıp onları koklamanın dayanılmaz ağırlığı çöküverir üstünüze. Üstelik tüm bunun oluşturduğu sinirlilik hali, bayılacakmış gibi olma hissi çileden çıkartabilir çoğu kişiyi. Aslına bakarsanız tüm bunlara hiç gerek yok! Çünkü akupunktur var. Etkileri ve tedavisi Dünya Sağlık Örgütü tarafından kabul edilen bu yöntem ile hem zayıflayabilirsiniz. Üstelik ne mide ekşimesi yaşarsınız ne de stres.
MUTLULUK HORMONU DEVREDE
Akupunktur Derneği Başkanı Dr. Murat Topoğlu, bunu şöyle açıklıyor: Özellikle diyet yapan insanların en büyük sıkıntısı diyet sırasında açlıklarını ve iştahlarını engelleyememesidir. İştah nedir? Doğduktan bir müddet sonra ortaya çıkar. Bir şeyi zevkle yeme olayıdır. Acıkma ise doğduğumuz zaman ortaya çıkar. Bir içgüdüdür bebek ağlayınca anne memesindeki sütü verir bebek susar. Aslında ölünceye kadar olan bir içgüdüdür. Akupunktur beyindeki hipotalamus bölgesinde noradrenalin ve adrenalin seviyesini düşürüp serotonin (Mutluluk sağlayan bir maddedir. Özellikle çikolata yedikten sonra da ortaya çıkar) seviyesini artırır. Bu sayede iştahsız ve hep tok hissedilir.
8 haftada ortalama 8 kilo diyeti
“Özellikle mide yanma ve kazınmaları olan kişilerde diyet yapmak azap verici olabilir. Fakat akupunktur mide ve bağırsaklara giden sinirlerin uçlarını uyardığı için mide asidini azaltır. Dolayısıyla mide diyete bağlı boş olsa bile asit fazlalığı olmaz. Dolayısıyla kişi diyetini çok rahat bir şekilde yapar” diyen Dr. Topoğlu, “Akupunkturun enerji verici özelliği vardır. Dolayısıyla halsiz kalınmaz. Aslında şişmanlık insanları halsiz ve bitkin yapar. Akupunktur iğneleri vücuda ve kulağa uygulanınca beta endorfin adını verdiğimiz bir madde salgılanır. Bu da stresi azaltır kişiyi sakinleştirir. Uykuyu düzene sokar. Akupunkturla beraber kişinin cinsiyetine, yaşına ve hastalığına uygun tarz diyetler verilir. Her hafta bu diyetler değiştirilir. Bu faktörlerin hepsi bir araya gelince kilo vermek daha da kolaylaşır. Kişiyi kilo vermeye hazırlar. Buna göre haftada 1 veya 2 kez yapılan akupunktur tedavisi ile 6–8 hafta sonunda 8–10 kg. verilir. Verilecek kilo daha fazlaysa tedaviye haftalık devam edilir. İdeal kiloya indikten sonra akupunktur 6 ay süreyle ayda 1 kez manyetik bilye (mıknatıslı mercimek büyüklüğünde aktif kömür) ile devam edilir. Bu sırada diyet değil sağlıklı beslenme yapılır dolayısıyla kilolar sabitlenir. Sonra senede 2 veya 3 kez kontrol olmak gerekir” diye konuşuyor.
Dr. Topoğlu’na göre kilo, hamilelik, kortizon, antidepresan kullanımı, ameliyat, ani gelişen travmatik olaylardan etkilenen bir şey olduğu için akupunktur sürecinde hastaların doktorlarıyla irtibatı kesmemesi gerektiğini dile getiriyor.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Hilal Mutlu, diyet yaparken her gün tartılıp değişme olmadığında ‘diyet yapıyorum ama kilo veremiyorum’ denmemesi ve diyet motivasyonunun bozulmaması gerektiğini belirterek, en idealinin haftada 1 gün ve aynı gün tartılmak olduğunu söyledi.
Diyet yapmaya başlamak tartılma takıntısını da beraberinde getirdiğini Diyetisyen Hilal Mutlu, “Açken, tokken, tuvaletten önce ve sonra, gece yatmadan, gün içerisinde sürekli tartım yapılır. Oysa gün içerisinde ağırlık, bütün gün sıvı ve yemek tüketimine, vücuttaki ödem, gaita ve idrar durumuna göre değişkenlik göstermektedir. Yemekten sonra tartıdaki ağırlık artışı vücudumuzda depolanacak yağ kütlesi olarak algılanmamalıdır ya da tartıda sonuç aynıdır ancak yağ kütlesi azalmış, kas kütlesi artmıştır. Zaten sağlıklı kilo vermek demek yağ kütlesinin azalması demektir. Örneğin; saunaya giren bir kişi terle su kaybetmiştir, çıktıktan sonra tartıda kilo kaybı görülebilir ama bu kilo kaybı yağdan olmadığı için kilo vermiş sayılmaz. Tam tersi çok tuzlu yemek yenilen bir günde vücut su tuttuğu için tartıda kilo artmıştır ama yağ dokusunda değişme yoktur. Bu yüzden diyet yaparken her gün tartılıp değişme olmadığında ‘diyet yapıyorum ama kilo veremiyorum’ denmemeli ve diyet motivasyonu bozulmamalıdır. Vücudun özel durumları göz önünde bulundurulmalıdır. Seyahat durumlarında vücut ödem tutabilir veya bazı ilaçların yan etkileri olabilir” dedi.
“PEKİ, NE ZAMAN TARTILMALIYIZ?”
Sürekli tartılma takıntısının psikolojik sorunları da beraberinde getireceğinden kişinin ne zaman tartılması gerektiği konusunda bilgi veren Mutlu, “Sabah aç karnına ve tuvalete gittikten sonra ve aynı saatlerde tartım yapılmalıdır. Hafif kıyafetlerle ve her zaman aynı tartıda ölçüm yapılmalıdır. Tartının bulunduğu zeminin de sert ve düzgün olmasına özen gösterilmelidir. Tartılar belli aralıklarla kalibrasyona gönderilmelidir. Seyahat, kabızlık, ishal, menstürasyon veya egzersiz sonrası tartımlar doğru sonuçlar göstermeyebilir. Unutulmamalıdır ki önemli olan tartıda kilo kaybı değil, yağ kaybıdır. Bu yüzden yeterli ve dengeli beslenilmeli, düzenli egzersiz yapılmalı ve bol su içilmelidir. En ideali haftada 1 gün ve aynı gün tartılmaktır” diye konuştu.
Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz? Yine yaz mevsimi geliyor yine kilolarla başımız dertte. Kışın yedik içtik şimdi de kısa yoldan hızlıca kilo vermenin peşine düşüyoruz. Deniyoruz, başaramayınca da bir suçlu arıyoruz. Şimdi yeni moda, suçu glütende aramak oldu. Peki, glüten nedir, hayatımızdan çıkaralım mı?
Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz?
Kilo verememenin yeni günah keçisi ‘glüten’
Şimdilerde verilemeyen kiloların faturası glütenli yiyeceklere çıkarılıyor. Oysa glüten, buğdayın içinde bulunan bir protein çeşididir. Asıl işlevi protein kaynağı olmasının yanı sıra gliadinle birlikte hamurun elastik ve plastik yapısındaki özü meydana getirmektir. Böylelikle ekmeğin kabarmasını ve gözenekli bir yapıya sahip olmasını sağlar. Ancak çölyak hastalığı söz konusu olduğu zaman glüteni önemsemek gerekir. Çünkü çölyak, glütenin ince bağırsak duvarına temasıyla oluşan ve ömür boyu süren tek gıda alerjisidir.
Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz?
Alternatif tahıl grubu
Kişiler çölyak tanısı konduktan sonra glüten içeren gıdalar yerine glüten içermeyen tahıl grubu alternatif gıdaları koymalıdır. Glüten içermeyen alternatif tahıl grubu yiyecekler; pirinç, mısır, patates, kinoa ve leblebidir. Çölyak hastaları, geleneksel gıdaları glütensiz olarak pişirme tekniklerini iyi öğrenmeli ve her çeşit market ürününün etiketlerini iyi okumalıdırlar.
Bir de glüten intoleransı (duyarlılığı) var. Glüten intoleransı da ince bağırsaklarda glütenin sindirilememesinden kaynaklanır. Ancak her glüten intoleransı olan çölyak hastası değildir.
Çölyaklılarda glüten, ince bağırsak duvarını tahrip ederek çeşitli sorunlara yol açar. Glüten intoleransında ise ödem, şişkinlik, gaz, yorgunluk, bitkinlik gibi belirtiler gösterir. Glüten içeren gıdalar beslenme düzeninden çıkarıldığında bu belirtilerde de düzelme görülebilir. Glütenle ilişkisi bulunan hastalıklar: Bağışıklık sistemi hastalıkları, romatoid artrit, irratable bağırsak hastalıkları, migren, psikiyatrik problemler, depresyon, anemi, D vitamini eksikliği ve kalp hastalıklarıdır. Çölyak hastası değilsek ve glüten intoleransımız da yoksa glüteni hayatımızda çıkarmamıza gerek yok.
Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz?
Sağlıklı kilo vermek için
Bilimsel ve sağlıklı kilo verme diyetlerinde, temel nokta fazla kalori alımını kontrol altına almayla birlikte yeterli besin alımını sağlamak olmalıdır. Glüten içeren gıdaları beslenmesinden çıkarıp kilo verdiğini söyleyenlere de inanın çünkü günlük yaşantımızda çoğu besinin içinde glüten vardır. Glüteni hayatından çıkaran bir insan, ekmeği, makarnayı, keki, böreği, bisküviyi, çikolatayı, gofreti, şehriyeyi, erişteyi, tarhanayı, kısacası buğday ve un içeren bütün besinleri hayatından çıkarmış olur. Böylece vücuduna aldığı enerji çeşit az olduğu için ister istemez kısıtlanır.
Detoks yaygın kullanılan anlamda toksinlerden arınma demektir. Bir toksin, vücuda zararlı etkileri olan hastalıklara, alerjilere veya genel bir hastalık hissine sebep olan herhangi bir madde olabilir. Bu toksinleri; sudan, yemekten veya havadan alabiliriz. Vücudumuzun doğal detoks mekanizmaları tüm hızıyla çalışır, terlemek, idrar yapmak ve dışkılamak gibi… Sağlıklı bir bireyin savunma sistemi bu toksinlerle baş edebilecek kapasitededir. Sağlıklı olmanın da birinci şartı yeterli ve dengeli beslenmek ve yaşam boyu düzenli fiziksel aktivite yapmaktır. Detoks programı vücudumuzun yenilenmesini sağlarken kendinizi daha zinde , huzurlu ve enerjik hisssetmenize yardımcı olacaktır.
Vücudumuza giren toksinler en çok hangi yolla alınır?
· Fazla miktarda fast food tüketmek
· Kızartma tüketmek
· Füme tarzı yiyecekler
· Fazla miktarda tatlandırıcı kullanmak
· Sigara içmek,alkol kullanmak
· Mangalda, kömür ateşinde direkt pişmiş yiyecekler
· Güneş ışınlarına korunmasız çok fazla maruz kalmak
· Kirli hava koşulları, egzoz dumanı,
· Çeşitli iş ortamları (narkoza maruz kalan sağlık personeli, kömür ocakları, boya ve çeşitli kimyasal maddelerle çalışılan iş kolları)
· Çok uzun süren saatler boyunca çalışmak
· Sürekli ilaç kullanmak
· Elektromanyetik dalgalar
· Endüstriyel bölgede yaşamak. Hatta sadece nefes almak bile zararlı toksinlerin alınması için yeterlidir.
detoks
Serbest Radikal, antioksidan gibi kavramlar ne anlama gelir?
Serbest Radikal
Zararlı toksinler kana geçtikten sonra serbest radikal dediğimiz maddelere dönüşürler. Serbest radikaller , sağlam moleküllerden elektron çalarak, onların yapısını bozarak, normal moleküllere zarar veren maddelerdir.
Serbest radikallerle vücudun başa çıkması ancak antioksidan vitaminlerin ve suyun yeterli tüketilmesi ile mümkündür.
Oksitlenme (oksidasyon) paslanmak demektir.
Demirin havadaki oksijenle, nemli ortamda birleşmesi sonucu ortaya paslı demir çıkmıyor mu? Nasıl paslı bir demir özelliğini yitiriyorsa hücrelerde zararlı maddeler aracılığı ile oksitlendiğinde aynı paslı demir gibi özelliğini yitirir, ömrünü sürdüremez ve kendini yenileyemez. Oksitlenmeye yani paslanmaya karşı doğanın silahları antioksidanlardır. Balığın sudan çıktıktan sonra ölmesi, oksijenin zararlı etkilerine örnek gösterilebilecek diğer olaylardandır.
Antioksidan
Vücut hücreleri tarafından üretildiği gibi, gıdalarla da alınan bir grup kimyasal maddedir. Soluduğumuz havadaki oksijen, vücut içinde serbest radikaller adı verilen ve toksik (zehirli) etki gösteren bazı maddelerin oluşmasına neden olur. Vücudumuzda bulunan antioksidanlar, serbest radikallere karşı etki göstererek bunların zarar vermesini önler. Ayrıca vücuda alınan besinler, kana karışana dek bir çok reaksiyona uğrarlar ve sindirim esnasında “serbest radikaller” adı verilen ve hücrelerin oksitlenmesini sağlayan oksidanlar açığa çıkmaktadır. Vücudun ürettiği veya dışarıdan alınan bu zararlı maddelere karşı bağışıklık sistemi bazı mekanizmaları ve enzim faaliyetlerini devreye sokar. Bu enzimlerin etkinliğini artıran ve doğru çalışmasında görev alan maddelere “antioksidan” denir ve antioksidanlar vücuda doğal yollarla, besinlerle alınırlar.
Toksin ve Stres
Vücudumuzki kirlilik bize başka açılardan da zarar verebilir, konsantrasyon eksikliği,huzursuzluk,unutkanlık,hafız zayıflığı,öfke,depresyon,gerginlik,enerji düşüklüğü,yorgunluk v.b
Toksinlerden Nasıl Arınabiliriz?
Toksinlerin zararlı etkilerinden korunmak için
Antioksidan vitaminler içeren besinlerin alımına daha çok özen gösterilmeli
besinleri pişirme ve hazırlama yöntemi olarak kızartma ve kavurma, direkt ısıda pişirme yöntemleri uygulanmamalıdır.
Detoksa İhtiyacımız Var mı?
Ciltte kızarıklık ,baş dönmesi baygınlık ,kramp ,uykususzluk ,uyuşukluk, baş ağrısı ,hazımsızlık ,mide yanması ,mide bulantısı ,yiyecek alerjileri, gaz ve şişkinlik ,eklemlerde şişlik ,ishal , kabızlık ,ağız kokması ,akne-sivilce, boğaz ağrısı ,kuru cilt ,selülit ,kilo ,cinsel isteksizlik vb. şikayetlerimiz varsa kısa süreli detoks programlarını uygulayabiliriz.
Detoks Diyetleri sizce işe yarıyor mu? Ne kadar süre bu tür diyetler uygulanmalıdır?
1 Günlük, 3 Günlük, 7 Günlük, 1 Aylık Detoks Programları Çeşitli merkezlerde uygulanıyor. Bu uygulamalar sırasında kişilere sadece sebze-meyve suları, bol bitki çayları, çok fazla su verilerek katı besinlerden uzaklaşmaları isteniyor. Bu tür programlar insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Çünkü vücudun vitamin-mineraller kadar karbonhidratlara, proteinlere ve hatta yağlara da gereksinimi var. Bu gereksinimleri göz ardı ederek neredeyse açlık rejimi diye tabir ettiğimizi bu şekildeki detoks diyetlerini kesinlikle önermiyoruz.Bu tür uygulamalar kişide çok hızlı kilo kaybına ve daha sonra hızlı kilo alımına neden oluyor.
Bu nedenle sadece kişileri sıvı besinlerle beslemek onların sağlıklarını olumsuz yönde etkiliyor.
Ancak bireyin özelliklerine göre yeteri kadar besin ve besin ögelerini içeren dengeli diyetlerle, sebze ve meyve tüketimi biraz daha artırılarak detoks uygulamaları yapılabilir. Bu tür sağlıklı detoks diyetleri diyetisyen gözetiminde uzun süre uygulanabilir.Detoks diyetlerinde yoğun egzersiz önermiyoruz.
Detoks diyetleri kişilere göre ve mevsime göre değişebilirmi?
Evet çünkü her bireyin farklı ihtiyaçları bulunur. Örneğin barsaklarında kolit şikayeti olan bir birey için lifli gıdalar daha kontrollü kullanılmalı, bunun tam aksine kabızlık şikayeti olan bireyler için de daha fazla lif içeren bir detoks programı yapılmalıdır.
Kişilerin yaşı, cinsiyeti, nasıl bir ortamda ve kaç saat çalıştığı, ne kadar toksin maddelere maruz kaldığı, vücut ağırlığı, beslenme alışkanlıkları, ekonomik durumu, sağlık durumları birbirinden farklı olduğu için besinsel ihtiyaçları da farklıdır. Bu yüzden diyet kişiye özeldir. Aynı diyet bir kişiye faydalı olabilirken, başka bir kişiye zarar verebilir.ilkbahar ve sonbahar detoks için en uygun zamandır.
Evet, detoks diyetinde hayvansal gıdalar yer alabilir.
Yenilebilen bitki ve hayvan dokularına besin diyoruz. Bitkisel besinlerin ve hayvansal besinlerin besin değeri yönünden çok farklı özellikleri vardır. Örneğin balıkta bulunan omega 3 yağ asitleri kalp ve damar sağlığı açısından vücut için elzemdir. Süt ve yoğurtta bulunan kalsiyum ise kemik sağlığımız ve vücuttaki kasların kasılıp gevşemesi işlevleri için çok önemlidir. Bitkisel kaynaklı demir, kalsiyum gibi bazı mineraller insan metabolizmasının tam olarak kullanabildiği yapıda değildir. Bu nedenle hayvansal besinler yoluyla alınmalıdır.
Detoks diyetlerinde dikkat edilmesi gereken en önemli konu hayvansal besinlerin doğru şekilde pişirilip tüketilmesidir. Yumurta, et, tavuk, balık gibi besinler fırında veya haşlama yöntemi ile pişirilmelidir. Öğünlerde bol sebze ve salatanın yanında bir miktar tüketilmelidir. Miktarlar kişiye göre ayarlanmalıdır.
Hayvansal gıdaların yer almadığı detoks diyetlerinde protein ihtiyacı nasıl karşılanabilir?
Bazı kişiler özellikle hayvansal gıdaları tüketmiyor veya detoks süresince tüketmek istemiyor olabilir. Böyle bir zorunluluk olmamasına karşın bireylerin tercihlerine yönelik öneriler vermemiz de gerekebiliyor. Biz bu tür beslenme biçimini vejetaryen beslenme biçimi olarak tanımlıyoruz.
Eğer detoks amaçlı olarak hayvansal besinlerden uzaklaşılıyor ise 1 haftayı geçmemelerini öneriyoruz.
Bu süre içinde besin ögeleri yönünden özellikle protein ihtiyaçlarını tam taneli tahıllardan, kuru baklagillerden, soya eti gibi bitkisel kaynaklı etlerden karşılanması gerekiyor. Eğer kişi uzun süredir hayvansal besin tüketmiyorsa mutlaka B12 vitamini ve Demir yönünden yetersizlik söz konusudur. Kişi kansızlık gibi sorunlarla karşı karşıya olabilir. Bu gibi durumlarda mutlaka doktora danışıp besin takviyesi olarak vitamin ve mineral tabletlerini kullanmaları gerekir.
İyi planlanmış sağlıklı beslenmeye uygun, kişiye özel olarak hangi besinlerin verileceği hesaplanmış detoks diyetlerinde ayrıca vitamin-mineral takviyesine gerek yoktur. Ancak hayvansal gıdalar tüketilmiyorsa, süt yoğurt gibi besinler yenilmiyorsa o zaman takviyelere gereksinim vardır. Bu konuda mutlaka bir uzmana danışılmalı gelişigüzel tablet kullanılmamalıdır. Bu bireye yarardan çok zarar verebilir.
Detoks diyetlerini kimler uygulamamalıdır?
Sağlıklı ve kişiye özgü olarak diyetisyenler tarafından hazırlanan, her besin grubundan besini yeterli ve dengeli olarak içeren detoks diyetleri herkes tarafından uygulanabilir.
Ancak, sadece meyve sebze sularından oluşan, hayvansal besinleri içermeyen, sağlığı olumsuz yönde etkileyen detoks diyetlerini aslında kimse uygulamamalıdır. Özellikle de hamile ve emziren bayanlar, yaşlılar, gelişme dönemindeki çocuklar, ergenlik dönemindeki gençler, bünyesi zayıf kişiler, şeker , tansiyon ve kanser hastaları ,böbrek hastaları detoks tarzı diyetleri çok uygulayamaz.
Günümüzde özellikle de büyük şehirlerdeki yaşam standartları bireyleri olumsuz koşullar yaşamaya itiyor. Özellikle koşuşturmalarla dolu bir yaşam biçiminde, fast food besinlere fazla yönelme oluyor. Ayrıca güvenli besinlere her zaman ulaşılamıyor. Bu nedenle sağlıklı detoks diyetleri bir bakıma zorunlu hale geliyor.
Tekrar vurgulamak gerekirse sağlıklı bir detoks programı, kişinin daha sağlıklı beslenmesi anlamına geliyor.
Bir detoks diyeti nasıl olmalıdır?
Öncelikle detoksun arınma olduğunu hatırlayalım. Bu nedenle zararlı toksinlerin alınmasını engellemek detoks diyetinin birinci kuralı. Yani sigara ve alkolden uzak durmalı, mangalda pişirilmiş besinleri yememeli, içeriğini bilmediğiniz, çok fazla katkı maddesi içeren gıdaları almamalısınız. Bunun yanında dört temel besin grubundan ( et-tavuk- balık-kuru baklagiller, süt-kefir-yoğurt, tahıllar, taze sebze ve meyveler) bireyin ihtiyaçları doğrultusunda yeterli ve dengeli olarak tüketilmelidir. Ayrıca bol su içilmeli, yeterli miktarda diyet lifi alınmalıdır.
Sebze ve meyveler detoks diyetlerinin vazgeçilmez besinleridir.
Detoks diyetlerinde özellikle taze sebze ve meyve tüketimi arttırılmalıdır. Sebze ve meyvelerin içinde bulunan başta C vitamini, diğer vitamin-mineraller, aktif bileşenler ve lifler sayesinde bedenin dinç, sağlıklı ve güzel görünmesini sağlarlar. Vücudumuza sayısız kaynaktan giren yabancı maddelerle savaşmasında görev alırlar. Rengini veren maddeler sayesinde güçlü antioksidan kaynağıdır.
Kanser başta olmak üzere; kalp hastalıkları, hipertansiyon, kabızlık, barsak ve mide rahatsızlıkları, cilt kuruluğu gibi hemen her türlü hastalığın önlenmesi sırasında ve tedavisinde en az ilaçlar kadar değerlidir.
Sebze ve meyvelerde bulunan renk verici ögeler aynı zamanda antioksidan özelliktedir. Bu nedenle günde 5 değişik renkte sebze ve meyve tüketimi gereklidir.
Mesela;
Domatese kırmızı rengini veren likopen bir çok kanser türüne karşı koruyucudur.
Nar, mürdüm eriği, çilek, böğürtlen gibi mor-kırmızı renkli meyveler çok güçlü antioksidan özelliği taşıyan flavanoidlerden zenginidir. Dolaşım ve sinir sistemine olumlu etkileri vardır.
Yeşil renkli sebze ve meyvelerde bulunan klorofil ise hücre yenilenmesinde önemli rol almaktadır. Ayrıca içerdiği dieğr mineraller sayesinde de vücudun elektrolit dengesi sağlanmış olur.
Sarı-turuncu meyve ve sebzelerde Beta-karoten dediğimiz A vitaminin öncü maddeleri vardır. A vitamini gibi çok güçlü antioksidan etkileri vardır.
Elma, armut, karnabahar, kereviz, pırasa gibi beyaz sebze meyveler içerdikleri çözünebilen lifler ve antioksidan özellikteki ögeler sayesinde detoks diyetlerinin vazgeçilmez besinleridir.
Metabolizma ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, metabolizmayı hızlandıran 10 bilimsel öneriyi anlatıyor!
Metabolizmayı Hızlandıran 10 Bilimsel Öneri
1- Düzenli uyuyun. Gece en geç 24.00’de uyuyun, sabah en geç 07.00’de uyanın. Çünkü vücut kendini uykuda onarır.
2- Düzenli olarak aerobik egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirin. Haftada en az 3 gün 45 dakikalık bir tempolu yürüyüş yapın.
3- Ağırlık çalışmayı ihmal etmeyin. Metabolizma hızının en belirleyici faktörü kas dokusu olduğu için kaslarınızı da düzenli çalıştırın.
4- Kola, gazoz gibi asitli ürünler yerine su için. Su insan vücudunun en önemli bileşenidir. İyi bir metabolizma, iyi bir dolaşımdan bu da iyi bir boşaltımdan geçer. O nedenle günde 2-2,5 litre su içmeye özen gösterin.
5- Acıktığınızda mutlaka vücudunuza cevap verin. Açlığı ertelemek metabolizma hızını yavaşlatır. Küçük bir meyve bile yeseniz yeterli olur.
6- Metabolizmayı en çok çalıştıran yiyecekler proteinlerdir. Beslenmenizde dengeli bir şekilde protein tüketin. Ancak hiç karbonhidrat almadan sırf protein yenilerek yapılan diyetler son derece yanlış. Bu tür diyetlerle hızlı kilo verilse bile, damar hastalığına yakalanma riskini artırdığı biliniyor.
7- Az az sık sık yemek metabolizmayı canlı tutuyor.
8- Yemeklerinizin yanına eklediğiniz iki-üç kaşık yoğurt yüksek kalsiyum içeriği nedeni ile metabolizma üzerine olumlu etkileri var.
9- Lif oranı yüksek olan yiyecekler, özellikle taze sebze ve meyveler, kurubaklagiller ve tam tahıllı ürünleri de düzenli tüketmek şart.
10- Yeşil çay için. Kahve ve çay içerdiği kafein içeriği nedeni ile metabolizmayı çalıştırır. Ancak çok fazla tüketilirse çarpıntı ve uykusuzluğa neden olabilir. Yeşil çayın antioksidan kapasitesi çay ve kahveye göre daha fazladır. Günde 1-2 fincan yeşil çay tüketmek hem metabolizmayı hızlandırır hem de yaşlanmaya gidiş sürecini yavaşlatır.
Doğru yağlardan korkmayın… Kilo kontrolünde yağlar doygunluk sağlar ! En çok enerji veren besin öğesidir. Eşit miktardaki protein ve karbonhidratların iki katından çok enerji içerirler. Böylece vücut için en ekonomik enerji kaynağıdır. Yağların bileşeni yağ asitleridir. Bazı yağ asitleri vardır ki ( omega 6-omega 3 gibi) vücut tarafından sentez edilemeyip dışarıdan alınmaları gerekir. Çoklu doymamış yağ asitleri, elzem olmaları açısından büyük önem taşırlar.
Yağları üç gruba ayırdığımızda;
Doymuş yağlar: Oda sıcaklığında katı halde bulunan yağlardır. Hayvansal kaynaklıdırlar. Tereyağ ve bitkisel margarinler bu yağlara örnektir.Doymuş yağlar fazla alındığında kan yağlarının yükselmesine ve ilerleyen dönemde kalp damar hastalıklarına neden olabilirler.
Tekli Doymamış Yağlar (omega 9):Zeytin,fındık,ceviz,badem gibi besinler tekli doymamış yağlardan zengin besinlerdir. Tekli doymamış yağları uygun ölçülerde tüketirseniz kan kolesterolünün düşürülmesine ve damar sağlığının korunmasına etkili bir adım atmış olursunuz.
Çoklu doymamış yağlar ( omega3-omega 6): Bitkisel sıvı yağlardır. Ayçiçek yağı, mısır özü yağı, soya yağı ve balıkta bulunurlar.Uygun ölçülerde kullanılmalıdırlar.
Çoklu doymamış yağlar
NE YAPMALI?
* Hem omega-3,hemomega-6 hem de omega-9 yağ asitlerinin bir arada,dönüşümlü olarak ve uygun miktarlarda tüketilmesi sağlıklı bir beslenmenin temelini oluşturur.
* Doymuş yağlar tükettiğimiz hayvansal besinler ile alınmaktadır. Buna ek olarak doymuş yağ kullanmanıza gerek yoktur.
*Balık, ceviz ,keten tohumu gibi besinler omega 3 içerdikleri için beslenmenizde mutlaka ayrı bir yer edinmelidir. ( Bakınız omega 3)
*Kuruyemişlerin yağ örüntüleri tekli doymamış yağ asitlerinden zengin olduğu için ara öğünlerinize 2-3 adet ceviz veya 8-20 fındık veya badem eklemeniz yağ örüntünüzü zenginleştirecektir.
*Yemeklerinizde ve salatalarınızda ;zeytinyağı,kanola yağı, fındık yağı gibi yağları öncelikli tutarak ayçiçeği, mısırözü gibi yağları da tercih edebilirsiniz.
Alkali diyet; genel anlamda et, süt, tuz, yağ, deniz ürünleri ve paketli yiyeceklerin tüketimini azaltarak , bunun yerine yapısı alkali olan meyve ve sebzelerin miktarını diyette artıran bir diyettir. Amacı , vücut ph ‘ını alkali yaparak zayıflamaya destek olmaktır.
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; siz ne yerseniz yiyin vücudunuzun bazik veya alkali olmasını yediklerinizle ayarlayamazsınız. Vücut tüm organlarıyla ve sistemiyle bir bütün haldedir. Kan ph’ını dengede tutmak için vücudun bir tamponlama sistemi vardır.Fazla asidik veya fazla alkalik olma durumunda organizma bu sistemini kullanır. Örneğin; böbreklerin fazla asidik veya alkalik olan üreyi kanda toplayarak dışarı atılacak idrara dönüştürmesi vb.
Alkali diyet mucizesi
Alkali diyet mucizesi
Yiyeceklerin içerisindeki asit veya alkali yapan mineraller birbirlerini dengelerler . Örneğin bir et yemeği yediğinizde (asidik yapı) yanında yediğiniz bol yeşillikli bir salata (alkali yapı) beslenmeniz için doğru bir seçimdir. Üzerinde durulması gereken ve unutulmaması gereken bir nokta; siz ister alkali isterse asidik beslenin , midenizde bütün besinler asidiktir ve ince barsaklarda pankreas salgılarıyla birlikte de bazik olurlar.
HER METABOLİK OLAY SONRASI ASİT OLUŞUR..
Her metobolik olay (yürüme, konuşma, düşünme, görme vb), beslenme yoluyla alınan besin değerlerinin kan yoluyla hücrelere taşınması ve besin değerlerinin, hücrede bir tür yanma yoluyla kimyasal reaksiyona girmesi sonucu çıkan enerjinin bıraktığı atık yine asittir. Yani siz istediğiniz kadar alkali diyet beslenirseniz beslenin vücudunuzun ürettiği enerji sonucunda ürettiği enerji atığı yine asidiktir.
Alkali diyetin temelinde meyve ve sebze ağırlıklı beslenip et ve süt ürünlerini ortadan kaldırmak amaçlanır.Unutmamak gerekir ki vücudumuzdaki tüm dokuların temeli proteindir. Eksik protein vitamin ve mineral kayıplarının yanı sıra , ilerleyen dönemde kas yıkımlarının sebebidir. Hızlı ağırlık kaybı yaşanır fakat hızlı kilo kaybı özellikle vücutta suyun da azalmasına sebep olur.
HELİKOBAKTER PİLORİ: KANSER SEBEBİ
Yanlış beslenmeye dayalı bir yaşam tarzı bir mide enfeksiyonu olan ve ilerleyen dönemde mide kanserine yol açabilen bir halk sağlığı sorunudur.
Helikobakter pilori , (midenin son bölümüne yerleşir ve burada çok sayıda koloniler yapar. Helikobakter pilori kendisini midenin zararlı asitlerinden korumak için ortamı alkali yapmak suretiyle sürekli olarak amonyak üretir.
Siz alkali bir su içtiğinizde, buna karşılık bazik ortamı asidik yapmak için asit salgısını daha da artırır. Bu da gastrit , reflü gibi hastalıkların temelini oluşturur. Kısacası midenin dengesini bozar ve yorarsınız.
ASİT-BAZ DENGESİNİN BOZULMASI BEYNE ZARAR VERİR…
Asit baz dengesinin vücutta bozulması özellikle sinir iletiminde aksamalara sebep olarak ilerleyen dönemlerde demans, alzehimer gibi hastalıkları tetikler…
VE DİĞER HASTALIKLAR…
Organizmanın yapısını değiştirmeye çalışmak, zorlamak, sıvı-elektrolit dengesinde bozukluğunun yanı sıra; hiperürisemi ve gut hastalıkları ilerleyen dönemde böbrek taşları ve kronik böbrek yetmezliğine kadar ilerleyen tablolarla bizi karşı karşıya bırakır. Doku proteinlerinin korunamaması bir diğer yandan myokard atrofisi ile sonuçlanan tablolar doğurur.
VİTAMİN VE MİNERAL KAYBINA DİKKAT!!
Bu diyetin uzun süre kullanımı vücutta demir, kalsiyum ve B12 gibi önemli minerallerin eksikliğine sebep olur. Özellikle midede B12’ nin emilimi gerçekleştiği için midedeki herhangi bir bozukluk ciddi B 12 kayıplarına yol açar. İstediğiniz kadar takviye dışardan mineral ve vitamin destekleri yapılsa bile besinlerden alınan vitamin ve minerallerin emilimleri bozulacağı için uzun süren bir alkali diyette vücudun yaşayacağı travma kaçınılmazdır. Vitamin ve mineral kayıpları bizim için birçok hastalığın göstergesidir.
PEKİ NE YAPMAK GEREKİR?
VÜCUDUNUZUN DOĞASINI BOZMAYIN!!…
Alkali diyet mucizesi yerine yeterli ve dengeli beslenmek kilo kaybının en püf noktasıdır. Unutmayalım ki alkali diyetin herhangi bir bilimsel dayanağı yoktur, bu tür popüler hale gelmiş magazinsel bilgilere inanmamanızı tavsiye ediyoruz…
Daily Telegraph gazetesinde yer alan bir araştırmaya göre, yemeği karanlıkta ya da gözler bağlı olarak yemek, kilo vermeye yardımcı olabilir.
Almanya’daki Konstanz Üniversitesi’nden bilim insanlarının yaptığı araştırmada, gözleri bağlı kişilerin, ne yediğini görenlere kıyasla yüzde 10 daha az yiyerek doydukları belirlendi.
Araştırmaya gözleri bağlı 50, gözleri açık 40 kişi katıldı. Hepsine bir kap dondurma ve yemeleri için 15 dakika süre verildi.
Dondurmayı görerek yiyenler, gözleri bağlı olanlardan yaklaşık onda bir daha fazla yedi.
Bilim insanları, gözler kapalı olduğunda vücudun geçmişteki tokluk hissini baz alarak, doyduğunu eş zamanlı olarak daha net hissedebildiğine inanıyor.
Araştırmada ayrıca insanların gözleri bağlıyken, normalde yedikleri miktardan çok daha fazlasını yediklerini sandıkları ortaya çıktı.
Gözleri bağlı olan gruptakiler, gerçekte yediklerinden çok daha fazla yemiş olduklarını tahmin etti ve dondurmanın tadını da diğer gruptakilere kıyasla daha az sevdi.
Yemeği görmemenin sindirimin ağızdaki evresini engellediği, yani ağızda sulanma oluşmadığı, bu nedenle de yemeği yutmanın daha zor hale geldiği de belirtiliyor.
Daha önce yapılan benzer araştırmalar da yemeklerin görüntülerinin tat alma üzerinde büyük etkisi olduğunu ortaya koymuştu.
7 günde 8 kilo verdiren diyet ! Kısa sürede yağlarından kurtulmak isteyenler dikkat! ABD’li uzmanların hazırladığı yeni diyet listesi sadece 7 günde 8 kilo birden zayıflatıyor.
Takvim Gazetesi’nde yer alan habere göre fazla kilolarından yakınanlar için ABD’li beslenme uzmanları, yeni olduğu kadar hayli farklı bir diyet listesi hazırladı. Bu listeye uyanların bir haftada 5 ila 8 kilo arasında zayıfladığı belirtildi. Hiçbir sağlık şikayeti, hastalığı olmayan kişilerin uygulayabileceği bu yeni diyet, tüm dünyada yankı uyandırdı.
7 günde 8 kilo verdiren diyet
7 günde 8 kilo verdiren diyet
İşte bu iddialı diyete göre 7 gün boyunca tüketilmesi gereken gıdalar…
1- Diyete başladığınız ilk gün sadece meyve tüketin. Açlık hissettiğiniz her an ağzınıza bir meyve atın. Önerilen meyveler karpuz, şeftali, kavun, elma ve çilek. Susadığınızda ise 8 bardak kadar su içebilirsiniz. Kesinlikle sebze, ekmek ve muz yemeyeceksiniz. Küçük bir parça çikolata bile ağzınıza atmayacaksınız.
2 – Diyetinizin ikinci gününde meyve yerine sebzeyle beslenmeniz gerekiyor. Pişmiş ya da çiğ sebzeleri yiyebilirsiniz. Ancak yağda pişirilmiş sebzeler yasak. Susadığınızda 8-12 bardak su içebilirsiniz.
3- Bugün meyvelerle sebzeleri birleştirme günü. Muz ve patates hariç istediğiniz herhangi bir meyve ve sebzeyi yiyebilirsiniz. Yine 12 bardağa kadar su içmek serbest.
4- Bir önceki gün yasak olan muz bugün listenizin baş tacı. Önceden izin verilmeyen muzu bugün yiyebilirsiniz. En az 8 muz ve 4 bardak süt içebilirsiniz.
5- Meyveleri kesip bugün sadece pirinç ve domatesle besleneceksiniz. Tüm gün boyunca bir miktar haşlanmış pirinç ile 6 domates yiyebilirsiniz. Bugün 15 bardak su içmeniz gerekiyor. Domatesin ürettiği ürik asit nedeniyle vücudun su alımını artırmak hedefleniyor.
6- Bugün pirincin yanına istediğiniz herhangi bir sebzeyi de yiyebilirsiniz. Sebze ve pirinç açlığınızı bastırıp tok tutacaktır. Ancak 12 bardak su içmeyi de unutmayın.
7- Diyet listenizin son gününde pirinç ile birlikte meyve ve sebze suyu içebilirsiniz. Meyve suyu vücutta biriken toksinlerin atılmasına, vücudun temizlemesine yardımcı olacaktır.
Not: Doktorunuza danışmadan 7 günde 8 kilo verdiren diyet uygulamayın!
Çabalamadan, diyetsiz, sporsuz kilo vermek istiyorsanız, sarımsak ve ceviz zayıflama kürü ile ayda 16 kilo verebilirsiniz. Ceviz, yüksek kolestrolü düşüren harika bir atıştırmalıktır, sarımsak ise antioksidan ve anti mikrobiyal özellikleri sayesinde bedendeki toksinleri temizler, sağlıklı zayıflamanıza yardımcı olur.
Not: bu kürü doktorunuza danışmadan asla uygulamamalısınız.
Ayrıca kür boyunca beslenmenize, yediklerinize içtiklerinize dikkat etmeli, kalori yüksek gıdalardan uzak durmalı, günde 2-2,5 litre su içmeli ve günde en az bir saat yürüyüş yapmalısınız.
Yapılışı
1 bardak suya akşamdan cevizleri ve sarımsağı atın.
Sabahle aç karına bu suyu için, cevizleri yiyin, ve sarımsağı 3-4 parça halinde kesip,
hap gibi su ile yutun.
Bu karışımı tükettikten hemen sonra yenisini hazırla, ertesi sabah yine tüket.