Blog

  • Scarsdale Diyeti

    Scarsdale Diyeti

    Scarsdale Diyeti Nedir?

    Bakıldığında Scarsdale Diyeti çoğu kişi tarafından önerilmemekte. Çünkü karbonhidrat oranı çok düşük , protein oranı ise çok yüksek olan bu diyetin yeterli ve dengeli bir diyet olduğu düşünülmüyor. Kalsiyum açısından da yetersiz olan Scarsdale diyeti, Amerikalı bir kalp uzmanı olan Dr. Hemion Tarnawen tarafından üretilmiş. Fakat daha önce de söylediğimiz gibi uygulama süresi bir hafta olmasına rağmen Scarsdale diyeti bazı durumlarda yetersiz kalmakta. Bazı yiyeceklerin yasak olması, belli rahatsızlıklara davetiye çıkaracak cinsten. Bu da zayıflama konusunda fazla abartmamak gerektiğinin göstergesi. Scarsdale Diyeti’nin diyet listesine bakarsak ne söylemek istediğimi daha iyi anlatacağım sanırım.

    Scarsdale Diyeti 1.Gün

    Kahvaltı:Kahve veya çay tatlandırıcı ile yarım greyfurt ve bir dilim ekmek

    Öğle Yemeği: Çeşitli soğuk kesim domates (dilimlenmiş, ızgara veya buğulama) ve kahve ya da çay

    Akşam Yemeği: Bir dilim protein ekmeği, sınırsız salata bir greyfurt ile birlikte, ızgara balık veya kabuklu deniz ürünleri

    Scarsdale Diyeti 2.Gün

    Kahvaltı: Kahve veya çay tatlandırıcı ile yarım greyfurt ve bir dilim ekmek

    Öğle Yemeği: Meyve salatası

    Akşam Yemeği: Izgara hamburger sınırsız domates yanı sıra kereviz, salatalık veya brüksel lahanası ile

    Scarsdale Diyet 3.Gün

    Kahvaltı:Kahve veya çay tatlandırıcı ile , yarım greyfurt ve bir dilim ekmek

    Öğle Yemeği: Ton balığı salatası, yanına bol salata

    Akşam Yemeği: Yağsız ızgara et yanında sınırsız yeşil salata.

    Scarsdale Diyet 4.Gün

    Kahvaltı: Kahve veya çay tatlandırıcı ile, yarım greyfurt ve bir dilim ekmek

    Öğle Yemeği: İki yumurta herhangi bir şekilde pişirilmiş, peynir, fasulye ve domates, bir dilim ekmek, çay ya da kahve

    Akşam Yemeği: Izgarada et, sınırsız yeşil fasulye, ıspanak veya yeşil biber, bir dilim ekmek

    Scarsdale Diyeti 5. Gün

    Kahvaltı: Kahve veya çay tatlandırıcı ile yarım greyfurt ve bir dilim ekmek

    Öğle Yemeği: Muhtelif düşük yağlı peynir dilimleri, ıspanak,bir dilim ekmek, çay veya kahve

    Akşam Yemeği: Izgara balık veya kabuklu deniz ürünleri ile birlikte sınırsız salata ,bir dilim ekmek.

    Scarsdale Diyeti 6.Gün

    Kahvaltı:Kahve veya çay tatlandırıcı ile yarım greyfurt ve bir dilim ekmek

    Öğle Yemeği: Meyve salatası

    Akşam Yemeği: Hindi veya tavuk kızartma ızgarada daha iyi olur. Sınırsız salat, kahve ya da çay, bir greyfurt

    Scarsdale Diyeti 7.Gün

    Kahvaltı: Kahve veya çay tatlandırıcı ile yarım greyfurt ve bir dilim ekmek

    Öğle Yemeği: Soğuk ya da sıcak tavuk veya hindi, domates, havuç, pişmiş lahana, brokoli ya da karnabahar, bir greyfurt ya da kavun

    Akşam Yemeği: Bol ızgara (ızgara) biftek, salata, marul, salatalık, kereviz, domates.

    Görüldüğü üzere Amerikan mutfağına uygun bu diyet, aslında Türkiye’de fazla uygulanabilirlik taşımıyor. Çünkü zaten diyetin temelini oluşturan greyfurtu çok fazla tüketen bir millet değiliz. Bunun yanı sıra karbonhidrat açısından yetersiz olan bu diyette amaç günlük 1000 kilo kalori almak. Bu da kişiyi fazla zorlayacaktır. Bu yüzden Scarsdale Diyeti sanırım bizim için fazla uzaklarda kalıyor.

  • Burun estetiğinde içten bantlama tekniği

    Burun estetiğinde içten bantlama tekniği

    Burun estetiği konusundaki çalışmaları ile tanınan Op. Dr. Barış Çakır “içten bantlama” adını verdiği yeni bir teknik geliştirdi.

    İlk olarak 6 yıl önce ameliyatlarda denemeye başladığı daha sonra da daha güzel burun ucu elde etmeye başladığını gördüğü tekniği geliştiren Çakır artık bu yöntemi ameliyatlarının hepsinde kullanmaya başladı.

    Bu konuyla ilgili pek çok kongreye konuşmacı olarak davet edilen ÇAKIR’ın içten bantlama tekniği tıbbi literatüre de girdi.

    Bu teknik, Rhinoplasty: A Complete Subperichondrial Dissection with Management of the Nasal Ligaments.”(Tam Subperikondrial diseksiyon ve burun ligamentlerinin onarılması) adı ile Amerikan’ın saygın dergilerinden Aesthetic Surgery Journal’de de yayınlandı.

    İçten bantlama nedir?

    Burun ameliyatı kıkırdak ve kemiklere yapılır. Bu ameliyatı yapabilmek için deri, kıkırdak ve kemiklerden ayrılır. Ameliyat bitince deri bantlanır ve alçı yapıştırılarak, derinin kıkırdak ve kemiklere tekrar yapışması sağlanır. Burun ameliyatında bantlama, burun derisini kontrol etmek için yapılır. Ülkemizde genellikle 1 hafta alçı yapılır ve bir hafta bant yapıştırılır. Burun bantlama süresi, derinin, burun ucu kıkırdaklarına oturması için bazen yetmiyor. Çakır ameliyatlarında burun derisini içeriden teyelleyerek, uzun süre bir bantlama etkisi elde ediyor Dr. Barış Çakır bu tekniğe “içten bantlama” adını verdi.

    içten bantlama tekniği
    Burun estetiği içten bantlama tekniği

    Bu teknik nasıl bir yenilik getirecek?

    Normal bir burun ucunda kıkırdakların siluetleri seçilirken, bazen estetikli burunlarda, anormal bir yuvarlaklaşma olur. Yıllarca burun derisi parlayabilir, burun derisinin karakteri değişebilir, burun ucunun hemen üstündeki deride kalınlaşma, burun orta etinde sarkma olabilir. İçten bantlama, bu yan etkileri azaltır.

    Burun ucunun hemen üstündeki deriyi kontrol etmek çok zordur. Kemer alınınca oluşan deri fazlalığı, kabarıklık yapmaya çalışır. Burun küçültüldükçe deri fazla gelir ve burun ucu yuvarlaklaşır. Kabarıklık olma ihtimali olan noktalarda, alttaki kıkırdaklara dikince deri içerden teyellenmiş ve kontrol edilmiş olur. Böylece kabarıklık olmadan burun daha fazla küçültülebilir.

    İçten bantlama tekniğinde, ameliyat, burun dışını oluşturan kıkırdakların zarlarının altından yapılır. Böylece, nefes için önemli olan burun kaslarına daha az zarar vermiş olunur. İçten bantlama tekniğinde, kıkırdakların zarları, doğal örtücü doku olarak kullanılır.

    Burnun 3 boyutlu yapısı, sadece kıkırdak ve kemiklerle sağlanmaz. Burun ucu, elastik kas ve ligamentler ile hareketsiz gövdeye tutunur. Bu elastik bağlar, burun ucunun hareketli olmasını sağlarken, yüksekliğini ve açısını kontrol eder. İçten bantlama tekniği ile, kas ve ligamentler korunur, ameliyat bitiminde onarılır. Burun ucu düşmesi daha az görülür, daha az kıkırdak greft kullanılır, daha az şişlik olur, burun daha hızlı iyileşir, yumuşak doku hasarına bağlı “burun derisi parlaması” görülmez. Burunda uyuşukluk çok az olur.

    Dr. Barış Çakır

    Dr. Barış Çakır Facebook

    Dr. Barış Çakır Twitter

  • Yılbaşı 2013 özel koleksiyonu

    Yılbaşı 2013 özel koleksiyonu

    Renkli bir yılbaşı alışverişi yapmaya hazırmısınız ? Geceye özel kıyafetlerin yanı sıra, unutulmaz anlarınızı tamamlayacak parfüm seçenekleri ve şıklığınızı göz kamaştırıcı hale getirecek takılar, galerimizde sizlerle…

  • Cilt Lekelerinden Kurtulma Yolları

    Cilt Lekelerinden Kurtulma Yolları

    CİLT LEKELERİNDEN KURTULMAK İÇİN UYGULANAN YÖNTEMLER NELERDİR?

    Cilt lekerinin başlıca nedeni zararlı güneş ışınlarıdır. Güneşe çıkmadan önce, mutlaka yüksek faktörlü, koruyucu ürünler kullanmanızda fayda vardır. Ciltteki lekeler için uygulanacak yöntemlerin güneşin daha az etki ettiği kış döneminde yapılması tavsiye ediliyor. Yaz güneşinde uyguladığınız yöntem faydalı olmayacak ve lekelerin tekrarlamasına neden olacaktır. Ciltteki lekerlerden kurtulmanın farklı yöntemleri bulunuyor. Cilt hastalıkları uzmanı dermatolog doktorlar cilt lekeleri için hangi yöntemlerin uygulanabileceğini şu şekilde sıralıyor.

    * Öncelikle iyi bir cilt bakımı cilt lekelerinizden kurtulmak için yapılması gereken ilk işlemdir. Cilt yapınıza ve cildinizdeki lekelerin durumuna uygun kremler kullanmak lekeleri azaltabilir hatta yok edebilir. Bu nedenle diğer yöntemlere başvurmadan önce kremler ile cilt bakımı denenmelidir.

    * Diğer bir yöntem oksijenterapidir. Cilt güzelliği için gerekli olan ilk unsur oksijendir. Cilde en çok zarar veren etkenlerden biri hava kirliliğidir. Bu nedenle oksijenterapi cilt için çok faydalı olur ve lekelerle savaşır. Fotoyaşlanma belirtilerinde, cilt neminin azaldığı her durumda, hassas, etkili ve güvenli bir yöntemle canlı ve sağlıklı bir cilt görünümü sağlar. İstemeyen cilt lekelerinin giderilmesini sağlar.

    * Cilt lekelerini gidermek için etkili yöntemlerden biri de kimyasal peelingtir. Fakat rastgele kimyasal peeling yapmak cildinize fayda yerine zarar verebilir. Bu nedenle mutlaka uzman dermatolog tarafından yapılması önerilir. Kimyasal peeling, cildi ölü hücrelerden arındırmak amacıyla, üst tabakasının alınması işlemidir. Cilt lekeleri, kırışıklıklar ve akne izlerinin giderilmesinde, cildin nem ve yağ dengesini kontrol edilmesinde faydalıdır. Cildin canlı ve homojen bir görünüm almasını sağlar. Fakat, kimyasal peeling uygulamanın belirli zamanları vardır. Bu zamanları öğrenmek amacıyla, Dermatoloji Uzmanından yardım alabilirsiniz.

    Mezolifting yöntemi lekeler için uygulanan yöntemlerden biridir. Mezolifting, yüze, nem, dolgunluk, gerginlik, renk ve ışıltı vererek, anında diri ve genç bir görünüm sağlaması açısından, sıkça tercih edilen bir yöntemdir. Mezolifting cildin gençleşmesi ve cilt lekelerinin giderilmesi amacıyla sorunlu bölgeye hiyaluronik asit ve bazı vitamin ve minerallerin karışımından elde edilmiş kokteylin enjekte edilmesi işlemidir.

    * Son dönemlede, çok sık başvurulan bir yöntem de dolgu ve botokstur. Yüzün dinamik çizgilerinde ve derin çizgilerinde daha sağlıklı bir görünüm sağlar. Cilt lekelerinin yokedilmesi ve gençleşmesi için kullanılır.

    * Leke tedavisi, sivilce tedavisi ve kılcal damar tedavisi, lazer ile mümkün olabiyor. Kısa zamanda, cilde gerginlik ve homojen bir görünüm verir, kılcal damar ve güneş lekelerinin tedavi olmasını sağlar. En çok kullanılan yöntemlerden birisidir.

    Elma Sirkesinin Cilde Yararları

  • Doğum Korkusu Tokofobi

    Doğum Korkusu Tokofobi

    Tokofobi sözcüğünü hiç duydunuz mu? Bu soruya yanıtınız “hayır” olsa bile Türkçe karşılığı olan, “doğum yapma korkusu”na aşina olduğunuzu tahmin ediyoruz…

    Her ne kadar hamilelik ve doğum, insan doğasın bir parçası olsa da kişisel deneyimlere, karaktere ve cinselliği algılayış biçimine göre bazı kadınlar bu durumu doğalarına aykırı bir durummuş gibi algılayabiliyorlar. Dolayısıyla çoğu kadın, özellikle ilk hamileliğinde doğum yapma korkusu (tokofobi) taşıyabiliyor.

    Yapılan araştırmalar kadınların yaklaşık yüzde 20’sinin doğumdan korktuğunu ortaya koyuyor.

    Dr. Harika Bodur Öztürk, tokofobi ile ilgili şu bilgileri veriyor…

    Siz hangi tip tokobofiksiniz?

    Tokofobiyi birincil, ikincil ve depresif hastalık zemininde gelişen doğum korkusu olmak üzere üç kategoride inceleyebiliriz.

    Birincil tokofobiye sahip kadınlar, hamilelik oluşumundan önce bu korkuya sahiptir ve genellikle bu süreç çocuklukla erişkinlik arasındaki dönemde başlar.

    Etyolojide (hastalık etkenlerini inceleyen bilim dalı) sosyal, psikolojik ve psikodinamik etkenler bulunur.

    İkincil olgularda ise tokofobi, travmatik doğum sonrası gelişebildiği gibi ikinci evrenin uzadığı normal doğum, düşük, ölü doğum veya hamilelik sonlandırması sonrası da gelişebilir.

    İkincil tokofobi posttravmatik stres bozukluğuyla da ilişkilendirilir. Gece kabusları nedeniyle ciddi uyku bozuklukları da şikayetler arasındadır.

    Tokofobikler sezaryen sever

    Tokofobi, doğum öncesi depresyonun belirtisi olabildiği gibi, günümüzde tıbbi neden olmaksızın annenin isteğine bağlı sezaryen doğum oranlarını artırdığı da bir gerçek. Buna karşın tıbbi neden olmaksızın yapılan sezaryen doğumların yararlı olduğuna dair veri de mevcut değil.

    Doğum korkusu nasıl geçer?

    Doğum korkusunu azaltmaya yönelik araştırmalar 1920’li yıllardan itibaren yapılıyor. 1950’li yıllarda psikoproflaksi (olağandışı davranış biçimlerini önlemek ve kişinin çevreye uyum sağlaması için psikolojik yöntemler kullanılarak yapılan koruma yöntemi), 1990’lı yıllardaysa hipnozun etkileri, değerlendirilen yöntemler oldu.

    Ancak psikoproflaktik hazırlık kurslarının doğum süreci üzerine olumlu etki göstermediği anlaşılmış.

    Ryding’in yaptığı bir araştırmada doğum korkusu nedeniyle tıbbi gerekçesiz sezaryen doğum isteyen hamilelere, doğum öncesi kısa dönem psikoterapi uygulanmış ve daha sonra bu hamilelerin yüzde 50’sinin normal doğum gerçekleştirebildiği görülmüş. Dolayısıyla doğum korkusu yaşayan anne adaylarına psikoterapi uygulanması, bir tedavi yöntemi olarak düşünülebilir.

  • Banyoda Küf Sorunu

    Banyoda Küf Sorunu

    Küvetler küf oluşumu için oldukça elverişli ortamlardır. Bunun sebebi sürekli nemli, ıslak ve sıcaklığa maruz kalan yerlerin küf oluşumu için mükemmel ortamlar yaratmalarıdır. Bir kere küflenme başladı mı çok hızlı bir şekilde yayılır ve önüne geçmesi de oldukça zor bir hal alır. Zamanında temizlenmezse küvet dışındaki diğer banyo yüzeylerine de yayılır. Çamaşır suyu kullanarak küflü yüzeyleri temizlemeniz mümkün. Ancak merak etmeyin küflerin temizlenmesi her hangi bir kimyasal olmadan da başarılabilir. Bunun için tek yapmanız gereken ev yapımı birtakım ürünler hazırlamak ve bunları uygun bir şekilde küvete uygulamaktır.

    Ev yapımı temizleyicilere geçmeden önce ihtiyaç duyacağınız malzemelere bir göz atalım: sprey şişesi, beyaz sirke, sünger, eski ve kullanılmayan bir diş fırçası, karbonat ve havlu.

    Sprey şişesini beyaz sirkeyle doldurun. Banyo küvetinize sıkmaya başlayın. Beyaz sirke doğal bir küf yok edicidir ve ayrıca küf kokusunu da giderir. Yeterince sirke sıktıktan sonra sirkenin yüzeyde kuruması için izin verin.

    Sirke kuruduktan sonra bir kez daha sirke sıkın ve henüz ıslakken hafif nemli bir süngerle temizlemeye başlayın. Bu işlemden sonra sadece suyla küveti temizleyin.

    Banyo küvetinde biriken küfleri iyice yumuşattınız şimdi artık tamamen kurtulmanın sırası. Eski ve artık kullanmadığınız bir diş fırçası alın ve küflenen alanın üstüne karbonattan serpin. Sirkeyle yaptığınız işlemlerden sonra hala kurtulamadığınız inatçı küfleri bununla çıkarmaya çalışın. Lekeleri ovalayın, ihtiyaç oldukça daha fazla su ve soda ekleyin ve bu işlemi küfler ortadan kalkana kadar yapmaya devam edin. Bu temizleme işlemi de bittikten sonra banyo küvetini suyla iyice yıkayın.

    Yıkama bitince temiz bir havlu alın ve küvet yüzeyini iyice kurulayın. Unutmayın küfler kuru yüzeylerde oluşmazlar. Bu nedenle mutlaka yüzeyleri kuru tutmaya çalışın ve tekrar küf oluşumunu böylece engelleyin.

    Küfü bir kez temizledikten sonra küfü hayatınızdan çıkardığınızı düşünmek hata olur. Çünkü doğru ortamı bulduklarında mantar sporları tekrar çoğalmaya ve küf birikintileri oluşturmaya başlarlar. Bunu engellemek için banyo ve mutfak gibi sürekli neme maruz kalan alanları sık sık temizlemelisiniz.

  • Planlanmayan gebelikler

    Planlanmayan gebelikler

    2011’de yapılan Kadın Sağlığı Araştırması sonuçlarına göre Türkiye’de 3 kadından yalnızca 1 tanesi, modern ve geri dönüşlü doğum kontrol yöntemlerini kullanıyor

    Türk Aile Planlaması Derneği (TAP) Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu tarafından yapılan açıklamada ülkemizde her yıl 1.9 milyon gebelik oluştuğu ve bunların 550 bininin planlanmamış gebelik, 285 bini kürtajla sonuçlandığı belirtildi. Planlanmayan gebelikler, tüm dünyanın en büyük sorunlarından biri. Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmaları, her yıl yaklaşık 40 milyon gebeliğin yüzde 30’unun planlanmadığını, yüzde 12’sinin ise kürtajla sonlandırıldığını gösteriyor.

    Türkiye Aile Planlaması derneği Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu ; “Kürtaj bir aile planlaması yöntemi değildir. Bebek ve anne için en sağlıklı doğum aralığı 2 yıldır, bu aralık olduğunda bebek normal ağırlıkta oluyor, anomaliler azalıyor, bebek ölümleri engellenmiş oluyor, aynı şeyler annelerimiz için de geçerli, düşükler azalıyor, gebelikteki problemler azalıyor, sağlıklı doğuma ulaşma şansı artıyor. O nedenle doğumlar arasını 2 yılda tutmak, bebeği veanneyi sağlıkla mutlu sona ulaştırmak için, henüz gebelik oluşmadan kürtaj yerine etkin, modern aile planlaması yöntemlerini kullanmak ve lüzumsuz müdahalelerden kaçınmak büyük önem taşıyor” dedi.

    Prof. Şatıroğlu Türk kadınlarının doğum kontrol yöntemlerine yaklaşımlarının, yöntem kullanım alışkanlıklarının ve tercihlerinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen Kadın Sağlığı araştırması ile ilgili de bilgi verdi. Araştırma sonuçlarına göre; 15-49 yaş grubundaki kadınlar tarafından Türkiye’de en çok kullanılan doğum kontrol yöntemi; % 22 ile bakırlı spiral. Bunu % 16 ile kondom takip ediyor.

    Modern ve güvenilir bir yöntem olan doğum kontrol haplarının Türkiye’de kullanım sadece %8 oranında. Bu oran; İran, Mısır, gibi ülkelerin bile oldukça gerisinde. Geleneksel bir yöntem olan ve gerçek bir korunma sağlamayan geri çekilme yöntemi, çoğu modern yöntemden daha fazla kullanılıyor( % 20 oranında). Ancak bu yöntem, aile planlamadığı halde gebelikle sonuçlanabiliyor. Hayatı boyunca geri çekilme yöntemiyle korunan 3 kadından biri, istemeden gebe kalıyor. Bu gebeliklerin bir kısmı da kürtaj ile sonuçlanıyor.

    Kadınların %40’ı ise, gebelik planlamadığı halde hiçbir korunma yöntemi kullanmıyor. Ne yazık ki bu gebeliklerin bir kısmı da kürtajla sonuçlanıyor. 20 ilde gerçekleştirilen araştırma sonuçlarına göre;Kadınlar, korunmayla ilgili bilgi kaynağı olarak; jinekologlar (%40) kadar , yakın arkadaşlarına (%35) güveniyor.

    Araştırmada eşlerin doğum kontrol yöntemine etkisi sorulduğunda araştırmaya katılan kadınların %71’i, eşlerinin doğum kontrol yöntemi üzerinde etkisi olduğunu söylüyor. İlkokul mezunları arasında en sık kullanılan yöntem spiral iken, Lise ve Üniversite mezunlarının hemen hemen yarısının şimdiye kadar hiç korunma yöntemi kullanmadığı görülüyor. Kadınların çalışma durumları incelendiğinde, çalışan kadınlar doğum kontrol hapını tercih ederken çalışmayan kadınların bakırlı spiral kullanma oranının daha yüksek olduğu görülüyor.

    Riskli bir yöntem olan geri çekilme yönteminin, ilkokul mezunu kadınlar başta olmak üzere tüm kadınlar tarafından yaklaşık %20 oranında kullanıldığı görülüyor. Türk Aile Planlama Derneği olarak anne ve bebek sağlığı için gerekli olan tıbbi tavsiyelere uyarak, isteyenin istediği zaman ve istediği kadar gebe kalma hakkı olduğu evrensel insan haklarındandır inancı içinde çalışmalar yaptıklarını belirten Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu, korunma yöntemleri konusunda doktor tavsiyesinin doğru bilgiye ulaşma konusunda çok önemli olduğunu da sözlerine ekledi.

  • Çiftler ne zaman boşanıyor?

    Çiftler ne zaman boşanıyor?

    Boşanan çiftlerin yüzde 40’ı evliliklerinin ilk beş senesinde, yüzde 24’ü ise 16. senenin ardından eşleriyle yollarını ayırdı

    Hukuk ve Hayat Derneği, geçen yıl yurt genelindeki boşanmaların nedenlerini, boşanan çiftlerin özelliklerini TÜİK’in boşanma verilerine göre değerlendirdi. Buna göre, 2011’de 592 bin 775 çift evlenirken, 120 bin 117 boşanma gerçekleşti.

    Boşanma davalarının yüzde 29,1’i iki aydan az sürdü. Yüzde 24,9’u 2-4 ay, yüzde 17,1’i 5-8 ay sürerken yüzde 5’i 25-35 ay, yüzde 3’ü ise 36 aydan fazla zaman aldı.

    Çiftlerin yüzde 40’ı ilk 5 sene içinde boşandı. Bir yıldan az süre evli kalanlar, boşananlar arasında yüzde 3,6’yı oluştururken çiftlerin yüzde 9,1’i ilk yılda, yüzde 7,7’si ikinci yılda, yüzde 7,3’ü üçüncü yılda, yüzde 6,7’si dördüncü yılda, yüzde 5,9’u ise beşinci yılda evliliklerini sonlandırdı. Evliliklerinin 6-10’uncu yılı arasında boşananlar yüzde 20,6 olurken yüzde 24,1’i evliliklerinin 16. yılından sonra eşlerinden ayrıldı.

    NEDEN GEÇİMSİZLİK

    Çiftlerin boşanma nedenlerinin büyük bölümünü “geçimsizlik” oluşturdu. Çiftlerin yüzde 96,7’si bu nedenle evliliklerini sonlandırırken bunu yüzde 2 ile ‘bilinmeyen’ nedenler izledi. 116 bin 153 çiftin boşanma nedenini geçimsizlik oluştururken 85 çift zina, 35 çift cana kast, 288 çift ise terk edilmeleri gerekçesiyle ayrıldı.
    Boşanan çiftlerdeki erkeklerin yüzde 22,1’i 30-34 yaş arasında. 26 bin 499 erkek bu yaşlarda eşlerinden ayrılırken 35-39 yaş arasında boşanan erkeklerin oranı 18,6 oldu. 25-29 yaş arasında boşananların oranı yüzde 15,5, 40-44 yaşlarında boşananların oranı yüzde 14 oldu.

    54 yaşın üzerindeki 10 bin 505 erkek, boşanan hemcinslerinin yüzde 8,7’sini oluşturdu. Kadınların yüzde 20,7’si 30-34 yaşlarında eşlerinden ayrıldı. 25-29 yaşlarında ayrılanların oranı yüzde 20.6, 35-39 yaşlarında boşananların oranı ise yüzde 15,5 olduğu belirtildi.

    BOŞANAN KADINLAR 54 YAŞ ÜSTÜ
    Geçen yıl boşanan kadınların 4 bin 852’sinin yani yüzde 4’ünün 54 yaşının üzerinde olduğu tespit edildi. Boşanan erkeklerin yüzde 27’si, kadınların yüzde 26,2’si lise mezunu çıktı. Boşananlar arasındaki üniversite mezunlarının oranı kadınlarda yüzde 16,3, erkeklerde ise yüzde 15,4 oldu.
    Boşanan kadınların yüzde 2’si okuma yazma bilmeyen, yüzde 3,3’ü ise ilkokul eğitimini terk eden kadınlardan oluştu. Erkeklerde ise boşananların binde 7’si okuma yazmaya bilmeyen, yüzde 1,7’si ise ilkokul eğitimini terk edenlerden oldu.

    Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Mehmet Kasap rakamların üzerindeki çalışmaların ardından boşanmaların nedenlerini ve çiftlerin özelliklerini daha net görme şansı yakaladıklarını belirtti. Boşanan çift sayısının üzüntü verici boyutlara ulaştığını söyleyen Kasap, “Boşanma davalarının beşte birinin ilk iki ayda sonuçlanması anlaşmalı boşanmaların daha sık yaşandığını gösteriyor” dedi.

    ÇÖZÜM GETİRİLECEK
    Ayrılan eşlerin büyük çoğunluğunun evliliklerinin ilk beş yılı içinde olduğuna dikkati çeken Kasap, şunları kaydetti: “Ayrıca açılan davaların kaçının yargılanma safhasına geçilmeden takipsiz bırakılmak suretiyle düşürüldüğüne dair istatistiklere ulaşmaya çalışıyoruz. Yine mahkeme tarafından hükmedilen nafakaların tahsil edilme oranlarına ulaşmak istiyoruz. Bu rakamlara ulaştığımızda çalışmamız daha da anlam kazanacak. Dernek olarak bu çalışmamızın paralelinde boşanma davalarında görülen sıkıntılarla ilgili anket çalışması da yürütüyoruz. Özellikle çocukların şahit olarak mahkeme salonlarında dinlenmesi ve nafaka konularında ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyoruz. Bu sıkıntılarla ilgili çözüm önerilerimiz de olacak.”

     

    Boşanmayı önleyen bilimsel formül

     

  • Patates köftesi

    Patates köftesi

    Malzemeleri :
    – 3 adet orta boy patates
    – 1 adet yumurta
    – 1 çay bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
    – Yarım çay bardağı un
    – Tuz, karabiber
    – İsteğe göre 8–10 sap maydanoz
    – 1 su bardağı galeta unu
    – Kızartmak için : sıvıyağ

    Yapılışı :
    1- Patatesleri haşlayın,süzün,soğutun,soğuyan patatesleri rendeleyin.
    2- Rendelediğiniz patateslerin içine kaşar peynirini,unu, yumurtayı, (isteğe göre kıyılmış maydanozu) tuzu ve karabiberi ekleyerek iyice karıştırın ve hazırladığınız karışımı buzdolabında 1-2 saat dinlendirin.
    3- Galeta ununu geniş bir tabağa yayın ve hamurdan 3 parmağınız genişliğinde parçalar kopartıp avuç içinizde köfte şekli vererek galeta ununa bulayın.
    4- Teflon tavaya yağı koyun ve kızdırın, hazırladığınız köfteleri pembeleşene kadar kızartın. Sıcak ya da ılık servis yapın.

  • Esselstyn Diyeti

    Esselstyn Diyeti

    Gün geçmiyor ki bir diyete başkası eklenmesin. Ama bu diyeti diğer diyetlerden ayıran bir özellik var. Dr. Esselstyn bu diyeti kendi ve karısı da dâhil olmak üzere 29 hastasına uygulamış bazıları ilk yıllarda ayrılmış ve yola geri kalanlarla devam edilmiş ve bir zaman sonra hastaların damarlarında oluşan plakların yok olduğu yapılan testlerle onaylanmış. Yani bakıldığında bir diyetin kalp ve damar tıkanıklıklarını önleyen bir nevi kolesterol diyeti olduğunu düşünmek yeterli. Çok sert ve katı olan bu diyet şundan da azıcık yiyeyim bir şey olmaz düşüncesini silmiş durumda. Bu diyet zor olduğu için doktorlar herkese önermiyor gerçekten başarılı olabilecekler varsa bu diyeti uygulasınlar diyorlar. İşte diyetin incelikleri:

    Yasaklananlar Listesi:

    Hayvansal Ürünler: Bu diyette hayvan eti yasak ama her türlüsü. Balıkdeniz canlıları, kırmızı et, beyaz et bunlar kesinlikle yenmeyecek.

    Şarküteri Ürünleri: Peynir, tereyağı, krema, yoğurt, yumurta, süt vb. tüm şarküteri ürünleri yenmemeli. Bunların diyet ürünleri bile tercih edilmemeli.

    Yağlar: Sızma zeytinyağı dâhil tüm yağlar, sıvıyağ, fındık yağı, margarin, tereyağı, mısırözü yağı bunlar kesinlikle yemeklere de konmayacak.

    Beyaz un, beyaz pirinç ve şeker yenmeyecek ve günlük tuz ihtiyacı bir kaşıktan fazla olmayacak. Kuruyemişlerden içinde yağ içeren badem, fındık, fıstık, ceviz gibi ürünler tüketilmeyecek.

    İzin Verilenler Listesi:

    Sebzeler

    Patates, yer elması, brokoli, lahana, ıspanak, kara lahana, fasulye, mısır, marul gibi daha adını sayamayacağımız her türlü sebze yenebilir. Yalnız kızartmamak kaydı ile. Baklagillerden fasulye, nohut, bezelye, barbunya, mercimek ve tüm baklagiller yenilebilir. Hububat olarak ise esmer pirinç, tam tahıl buğday, bulgur çeşitleri, yulaf, mısır, arpa, çavdar, tam undan yapılmış ürünler serbest.

    Meyve

    Her türlü meyve tüketimine izin var fakat günlük meyve tüketimini tek seferde değil üç öğüne yaymak gerekli. Vücutta ani şeker artışına neden olan üzüm ve muz gibi meyveler dikkatlice tüketilmeli

    İçecekler ve Ekstralar

    Su, bir bardağı geçmeden kahve, çay ve tansiyon hastası değilseniz maden suyu serbest. Alkollü içecekleri de haftada iki dubleden fazla tüketmeyin. Kuruyemişlerden yağ içermeyen kuru yemişler tercih edilmeli. Leblebi, beyaz leblebi, tuzsuz yağsız patlamış mısır, kestane, kuru kaysı, kuru üzüm, incir yenebilir. Bir tatlı kaşığını geçmemek kaydı ile bal tüketilebilir. Yağsız salata sosları tercih edilmeli örneğin sirke, elma sirkesi, nar ekşisi, limon vb.