Blog

  • Evde Ruj Yapımı

    Evde Ruj Yapımı

    Dudaklarınızı renkli ve lezzetli tutmak istiyorsanız evinizde kendi rujunuzu yapabilirsiniz. Doğal hazırlanmış rujlar hem daha sağlıklı, hem mis kokulu hem de baldan tatlı olacaktır…

    Malzemeler:

    – 1 çay kaşığı bal mumu
    – 1 tatlı kaşığı çilek, vişne, çikolata keyfinize göre (esans, likör veya toz jöle)
    – 1 çay kaşığı parafin
    – 1 çay kaşığı vazelin
    – 1 çay kaşığı buğday özü yağı
    – Farklı renkler için gıda boyası (veya dibi kalmış eski rujunuzu kullanabilirsiniz)

    Yapılışı:

    Vazelini, bal mumunu ve parafini benmari usulü veya ısıya dayanıklı bir kâsede mikrodalga fırında eritin.

    Buğday özü yağını, çilek esansını ve tercih ettiğiniz gıda boyasını veya eski ruj kalıntınızı karışıma ilave edip iyice karıştırın.

    Temiz ve kuru bir kaba koyarak donmasını sağlayın, dilerseniz buzdolabında da saklayabilirsiniz. Hassas ciltler ve alerjik dudaklar içinde ideal bir çözüm.

    Veya dibi kalmış rujlarınızdan kendinize göre ruj paleti yaratabilirsiniz.

    Dibi kalmış rujlarınızı mikrodalga fırında veya benmari usulü eritip, eski far kutunuza veya başka kutulara koyarak dondurabilirsiniz.

    Rujunuzu fırçayla rahatlıkla sürebilirsiniz.

    Bir önceki Ruj Sürme Teknikleri konumuza göz atabilirsiniz…

  • Burun şekli nefes almayı etkiler mi ?

    Burun şekli nefes almayı etkiler mi ?

    Burun tıkanıklığının sebepleri yalnızca burnun içindeki problemlerden kaynaklanmayabilir. Burun deviasyonu dediğimiz kıkırdak yada kemik eğikliği, burun eti büyümesi, alerjik sebepler, kronik sinüzit nasıl ki burun tıkanıklığı yapıyorsa burun şeklinin bozuk olması da burun tıkanıklığı yapabilir.

    Burun ucunun aşağı doğru düşük, burun kanatlarının dar, dış kıkırdaklarının zayıf olduğu durumlarda, mandalla sıkılmış gibi görünen yada travmaya maruz kalmış basık eğri burunlarda şekle bağlı  burun tıkanıklığı olabilir.

    Burnun şeklinin normale getirildiği durumlarda burun tıkanıklığı sorunu da ortadan kalkar.

    Bazı hastalarımız bizlere, nefes almakta zorlandıklarını, bazen rahat nefes alabilmek için yanaklarını yana doğru gererek ya da burun ucunu yukarı doğru kaldırarak daha rahat nefes aldıklarını söylerler. Genellikle dışarıdan burnun şekli kötü olmasa da nefes alma sırasında kanatların daraldığı ve solunumu zorladığı bu gibi durumlarda, burun tıkanıklığı olabilir ve bu sorun burun estetiği esnasında ortadan kaldırılarak burun tıkanıklığı problemi giderilebilir.

    Burun estetiği yaparken varsa hem içindeki tıkanıklık yapabilecek sorunları hem de aynı anda dışındaki sorunları çözerek burun tıkanıklığını gidermek, bununla beraber yüze uyumlu doğal güzel bir burnun oluşması hedeflenmelidir.

    Op.Dr.Muhammet DİLBER
    Nose Estetik “Estetik Burun Ameliyatları”
    www.noseestetik.com , www.muhammetdilber.com

    Op.Dr.Muhammet Dilber Facebook
    Op.Dr.Muhammet Dilber twitter
    İlgili yazılar ;

    Burun estetiği ile birlikte yapılan operasyonlar

  • Düğün Ve Dans Organizasyon

    Düğün Ve Dans Organizasyon

    Dansın eğlence dolu dünyasına hoş geldiniz!

     Ve Dans Organizasyon, dansın her çeşidini 7’den 77 ‘ye her yaştan insanın yapabileceği türde olanaklar sunuyor. Dans organizasyonları yanı sıra iş dünyasının yorucu temposunda çalışanlara motive edici aktivite programları sunmak, evlenen çiftlerin düğün törenlerine hoş bir farklılık yaratmak, bayanları eğlenceli, hareketli latin ezgileri ve hareketleriyle canlandırmak, çocuk ve tüm gençleri yoğun eğitim sürecinde bedensel ve fiziksel olarak rahatlatmak,  Ve Dans Organizasyon’un hizmetleri arasındadır.

    *KADINLAR KULÜBÜ ÜYELERİNE ÖZEL DANS DERSLERİ ÜCRETİMİZ 01.01.2013 TARİHİNE KADAR SADECE AYLIK 85 TL’DİR.

     DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN: 0216 550 91 72 / 0532 377 18 37

    www.vedans.com

    DÜĞÜN VE DANS

    Yeni bir hayata başlangıç yapacağınız o özel ve unutulmaz gününüzü, geride bırakacağınız güzel bir anıyla süslemeye ne dersiniz? Romantik, eğlenceli, enerjik, sıra dışı… Hangisi ruhunuzu yansıtıyorsa, gelin bu değerli gününüzde seçtiğiniz müzik eşliğinde sizlere özel olarak hazırlanacak koreografiler ile evlilik töreninizde güzel bir farklılık yaratalım…

    İLK DANS

    Düğün hazırlıklarınızı en güzel şekilde tamamladınız. Peki ya ilk dans? İlk dansınızla düğün töreninizin hayatınızda unutamayacağınız bir anı olarak yerini almasını istemez misiniz? Size özel  bu günde,  seçtiğiniz müzik eşliğinde yapacağınız ilk dans ile hem kendinize hem sevdiklerinize daha farklı ve anlamlı bir gece yaşatabilirsiniz.
    Seçtiğiniz müzik türüne göre belirlenen ve size özel hazırlanan dans koreografinizi öğrenirken derslerin ne kadar kolay ve eğlenceli geçtiğini  görecek ve şaşıracaksınız.

    PASTA DANSI

    Sizi izleyenleri ilk dansınızla büyülediniz… Şimdi ise eğlence zamanı… Pasta kesildikten sonra yapacağınız hareketli danslarla düğün töreniniz için farklı alternatifler sunuyoruz.
    Gelin, düğün töreninizin bu bölümünü farklı bir konseptle renklendirelim…

    7 dersten oluşan dans paketinde 2 farklı dans koreografisi öğrenme şansını yakalayabilir, ilk dansınız yanı sıra pasta kesildikten sonra hareketli bir dansla sizi sevenleri eğlendirebilirsiniz.

    Üstelik sadece KADINLAR KULÜBÜ üyelerine özel, ‘ilk dans’ koreografisi %40 İNDİRİMLİ  400 TL olup ‘pasta dansı’ koreografisi de ÜCRETSİZ olarak sunulacaktır.

    *BU KAMPANYA 01.0CAK.2013 TARİHİNE KADAR YAPILACAK KAYITLARDA GEÇERLİDİR.

    www.dugunvedans.com

    İLETİŞİM: 0216 550 91 72 / 0532 377 18 37

  • Evimdeki rutubetten nasıl kurtulabilirim?

    Evimdeki rutubetten nasıl kurtulabilirim?

    Rutubet oluşumunun iki nedeni vardır, negatif su basıncı ve pozitif su basıncıdır.

    Pozitif su basıncı nedir? Ortamdan kaynaklanan rutubet sorununun kaynağına pozitif su basıncı denir. Mutfak, banyo, yemekhane gibi su buharının yoğun olduğu ortamlarda bu sorun ortaya çıkar. Yoğunlaşarak tekrar su haline dönen su buharı, duvarları nemli hale getirir ve belli bir zaman sonra yüzeyde küf ve bakteri oluşur, kararmalar, boyada kabarmalar ve dökülmeler görülebilir.

    Negatif su basıncı nedir?

    Topraktan, çatıdan veya çevreden gelen su girişine karşı yeterli izolasyon yapılmaması durumunda oluşan ters yönde basınçtır. Yüzeylerde sıva –duvar içinde oluşan nem belli bir süre sonra boyada kabarma, dökülme ve küf –bakteri oluşumuna neden olur.

    Su bazlı ve solvent bazlı boya arasındaki fark nedir?

    Su ile inceltilen boyalar su bazlı, solvent ile inceltilen boyalar ise solvent bazlı boyalardır. Su bazlı boyalar daha hızlı kurur ve kokusuzdur. Nefes alma özelliği (buhar geçirgenliği) daha yüksektir.

    Astar kat uygulaması neden yapılır?

    Astar, bozuk ve eski yüzeylerle, yeni sıva ve alçılı yüzeylere mutlaka uygulanmalıdır. Bu uygulama, yüzeyin sağlamlaşmasını ve üzerine gelecek sonkat boya filminin daha iyi yapışmasını sağlar. Sonkat boya sarfiyatını azaltır.

    Rutubeti önlemek için yapmanız gerekenler

    – Rutübet yayılan kısımlarda boyalar dökülmeye başlamış ise ilk olarak bu bölgeleri bir eşya yardımı ile kazıyıp temizlemeniz gerekir. Daha sonrasında duvara 1.5 cm kadar kalınlıkta bir strafor yapıştırma harcını uygulayın

    – Duvaran yapıştırılan straforun üstünü kaplamak için mala kullanarak sıva harcını sürün

    – Sıva harcını duvara iyice sürdüyseniz straforu duvardan kaymaması için mala ile sıva filesi yapıştırmak gerekir.

    – Son kat yapılan sıva harcı iyice kuruyunca sıva esnasında oluşan hata ve fazlalıkları zımpara ile düzeltin sonra emiciliği az seviyeye indirmek için astar sürmeniz tavsiye olur.

    – Astar işlemide bittikten sonra rulo fırça yardımı ile duvar ya da tavanı boyayınız. Boya kuruduktan sonra ikinci kez üzerinden geçin.

    Bu sayede rutübeti önleminiz mümkündür.

  • Seviyorum o halde acı çektirmeliyim

    Seviyorum o halde acı çektirmeliyim

    Cinsellik aslında herkese göre değişen bir kavram. Cinsellikte kimi duygusallıktan haz alırken kimi de şiddetten hoşlanıyor. Kimi cinselliği odak noktası yaparken kimi ikinci plana atıyor. Ama ne olursa olsun cinselliğin bir ilişkinin olmazsa olmazı olduğu gerçeği hiç değişmiyor.

    Cinsellik duygularla yapılan bir eylem olmasına rağmen sevgi, duyarlılık gibi romantik hislere bazen öfke ve şiddet de eklenebiliyor. Cinsellikte şiddet bir fantezi olarak görülse de sınırları bilmek gerekiyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Cinsel Terapist Dr. Cem Keçe, “Şiddeti, bir kişiye onun isteği dışında yapılan uygulamalar olarak nitelendirebiliriz. Bu fiziksel ya da duygusal olabilir ama şiddet olabilmesi için rızanın olmaması şart. Cinsellikte böyle bir şiddet olabilir ama buna çiftin birlikte karar vermesi gerekiyor. Eğer iki taraf da bu tür oyunlardan, sertliklerden hoşlanıyorsa, bunu birbirlerinden talep ediyorsa ve rahatsızlık duymuyorsa o çift için bu durum ‘normaldir’ ve adı fantezidir. Zaten cinsel fantezilerin geneline baktığınızda ufak aşk oyunlarıyla birlikte fiziksel ve duygusal bazı şiddet unsurlarının bunun içinde olduğunu görürüz. Duygusal şiddette erkek kadını aşağılayabilir ya da kadın erkeği… Örneğin ‘Kölemsin, ben ne dersem onu yapacaksın’ derken bağırabilir, saçını çekebilir. Bu tip durumlar her iki tarafın da rızası olduğu takdirde fantezi olarak nitelendirilir, çiftler tarafından cinselliğe bir tat kattığı düşünülebilir” diyor.
    Ne zaman aşırıya kaçar?
    Karşı tarafa zarar verdiğinde aşırıya kaçılmış oluyor. Çoğu cinsel fantezide, bu tür zararlar var. Zaten o zararı hissetmek haz veriyor. Kadınların erkeklerin vücudunda tırnaklarıyla açtığı çizikler, erkeğin şaplak atarken kadında yarattığı acı bu fantezinin bir parçası. Buradaki kriter, zarardan ziyade rızanın olmaması ve hayata kastedecek niteliklere ulaşmaması. Dr. Cem Keçe, “Rızanın olmadığı ve hayata kasteden durumları biz anormal olarak görüyoruz ve şiddet olarak adlandırıyoruz. Bu, cinselliğin sado-mazo yönünü oluşturuyor. Çünkü hepimizin içinde sadist ve mazoşist bir çekirdek var, bu doğaya gelişimizle ilgili bir konu. Çünkü annemizden doğduğumuzda ciğerlerimize havayı ilk çekişimizde canımız çok acır, ilk acıyı o an hissederiz” diyor.

    İlk deneyim çok önemli!
    Şiddet uygulanması zevk verir hale gelmişse ve partnerler bundan zevk alıyorsa, partnerlerin ikisinde de çocukluk travması olabiliyor. Her ikisinin de ebeveynleri arasında duygusal ve fiziksel şiddet görülebiliyor. Ayrıca anne babasından şiddet görmüş kişiler olabiliyor. Yani şiddet seven kişiler, ebeveynleri arasındaki şiddete hem tanık hem de muhatap olmuş olabiliyor. Ebeveynleri ile herhangi bir sorun yaşamamış, sorunsuz bir çocuk olsa da fiziksel taciz ya da şiddete maruz kalmış olabiliyor. Dr. Cem Keçe, “İşin ilginç tarafı, ilk erotik hazlanma adını verdiğimiz bir durum var, yani herkes ilk erotik hazzı nasıl aldıysa onların türevlerini yaşamaya çalışıyor. Eğer ilk erotik hazlanma acıyla birlikte gelmişse bunun türevleri de cinselliğin içindeki bu tür acılardır. Acıyla zevkin birbirine karışımıdır. Mesela ilk cinsel erotik hazlanmasını bir taciz anında, şiddet alarak almış bir kadın ileride bunu partneriyle denemek isteyecek ve talep edecektir. Çünkü ilk haz daima kendini tekrar etme potansiyeli taşır” diyor.

    Partnerlerden biri istemiyorsa
    Partnerlerden biri yatakta şiddeti seviyor fakat diğeri bundan hoşlanmıyorsa bu çiftin arasında büyük bir problem var demektir. Bir tarafın rızası yoksa bunun adı tacizdir, tecavüzdür ya da cinsel şiddettir.

    Nasıl bir tedavi uygulanıyor?
    Dr. Cem Keçe, “Terapistler cinsel işlev bozukluklarını tedaviye yönelik bir çalışma yap›yorlar ama bunu yaparken, çiftin ilişkisini de gözetiyorlar. İlk olarak çiftin ilişkisine bakıyor, ilişkiyi yapılandırıyorlar. Daha sonra eğer aşk oyunları adı altında ev ödevlerini uygulayabilecek durumdaysa çifte önce aşk oyunlarını anlatıp seansta izlettiriyorlar. Ardından zihinlerinde canlandırmalarını ve olası sorunlardan söz etmelerini istiyorlar. Seansta zihinsel canlandırmayla yapılan bu oyunları daha sonra evlerinde yapmalarını istiyorlar. Çift bunları evde uyguladıktan sonra geri bildirim veriyor ve ardından cinsel terapist gerekli yerlerde müdahale ediyor. Bu tedavinin en son aşaması oluyor ama öncesinde cinsel bilgilendirmeler yapılıyor. İkinci aşamada ise cinsellikle ilgili problem neyse o konuyla ilgili sorunların seansta ele alınması sağlanıyor, daha sonra davranışsal ev ödevleri adı altında aşk oyunları veriliyor. Ama böyle bir süreç başlamadan önce çift ayrı ayrı değerlendiriliyor. Ardından terapist bir formülasyon yapıyor, buna göre de az önce anlattığım basamakları uyguluyor” diyor.

    Cinsel şiddet
    Cinsel şiddet ise bir zorlama, hukuksal bir problem. Birinin rızası olmadan ona zorla, duygusal ve fiziksel olarak şiddet uygulamak, canını acıtmak, zarar vermek hukuksal olarak suç sayılıyor ve bunun adı cinsellik olmuyor. Maalesef kadınların çoğu eşleri tarafından cinsel şiddete maruz kalıyor. Dr. Cem Keçe, “Eşi tarafından tecavüze uğrayan kadınlarda güven problemi oluyor. O an ya da daha sonraki tüm partnerlerine karşı güvensizlik besliyor. Ciddi bir özgüven problemi yaşıyor, kendisini aşağılıyor, değersiz, önemsiz biri olduğunu düşünmeye başlıyor. Genellikle de depresif bir ruh haline bürünüyor. Hayattan tat alamıyor, içine kapanıyor, en ufak bir uyarandan korkuyor, ürküyor… Yani hayatı yaşayamayacak, işini sürdüremeyecek bir hale geliyor ve herkesin ona kötülük yapacağı paranoyasına kapılıyor. Takdir edersiniz ki, bu durum o kişiyi insanlıktan çıkarıyor” diyor. Cinsel şiddet gösteren erkeklerin büyük çoğunluğu hem duygusal hem de fiziksel şiddete maruz kalmış oluyor. Bu kişilerde öncelikle sertleşme, erken boşalma problemi olabiliyor. Normal cinsel ilişkiye karşı soğukluk yaşayabiliyorlar. İlk başta partner uyum göstermiyorsa, ona karşı soğukluk yaşayabiliyorlar. Partner biraz sertleşip, kişiyi aşağılamaya başladığında haz alabiliyorlar. Fakat normal bir partner duygusal yaklaşırsa, ereksiyon gerçekleşemiyor. Çünkü bu erkeklerin hazlanması sertlikle ilgili. Bu nedenle benzer isteklere sahip kişiler birbirlerini buluyorlar.

    Bir tarafın cinsel şiddet istemesine karşılık diğerinin istememesi, şiddet isteğinin dışarıda giderilmesine yol açar mı?
    Aldatmalar, dışarıda arayışlar, hayat kadınlarıyla bu tür tecrübeler yaşanması olabiliyor. Bunlar da Türk aile yapısını tehdit ediyor.

    Şiddet seven erkeklerin ortak özellikleri neler?
    Daha agresif ve saldırgan oluyorlar, konuşmaları maçoluk ve küfür içeriyor. Trafikte araç kullanırken sert davranıyorlar. Bazıları da dışarıda mülayimken, yatakta vahşileşebiliyor.

  • Kiloyu şimdi verin sonsuza kadar koruyun

    Kiloyu şimdi verin sonsuza kadar koruyun

    Siz de ne yapmanız gerektiğinin söylenmesinden hoşlanmıyor musunuz? Çünkü kendiniz için en doğru, en akıllıca kararı verebileceğinizden eminsiniz, değil mi? Ama bu kez bir istisna yapmaya ne dersiniz? Bu basit ama temel kurallara uyarak bir yandan kilo verip, diğer yandan formunuzu koruyabilirsiniz.

    ✽ Hacmi yükseltin
    Yemek tercihi yaparken yağ ve kalori oranı kadar, su ve hava içeriği ile hacmini de kontrol etmek gerekiyor. Çünkü hacmi yoğun olan gıdalar daha az enerji almaya neden olabiliyor. Yüksek hacimli gıdalar daha az kalori almaya yol açarken, daha hızlı doygunluk hissi yaratabiliyor. Örneğin 100 gram taze üzüm yemek kişiyi aynı miktarda kuru üzüm yemekten daha çok tatmin ediyor, ayrıca çok daha az kalori almaya yardımcı oluyor.

    ✽ Kalori içmeyin
    Araştırmalar, günlük beslenmelerinde şekerli içeceklere yer vermeyen kişilerin, günlük beslenmelerindeki besin miktarını düşürenlerden daha fazla kilo verdiğini gösteriyor. Düşünün bir kere! Yarım saat kan ter içinde egzersiz yaptıktan sonra, üzerine soğuk bir şişe meşrubat içerek yaktığınız bütün kalorileri geri almaya ne gerek var?

    ✽ Uyukladıkça kilo verin
    Güne erken bir saatte başlamak harika bir fikir olabilir. Fakat bir gece önce uykusuz kaldıysanız, erken kalkarak kilo verme çabalarınızı sabote edebileceğinizi biliyor musunuz? Araştırmalar, diyet yaparken kalitesiz uykunun vücuttan yağ yerine daha fazla su, kas ve doku kaybetmeye neden olduğunu gösteriyor. Uykusuzluk ayrıca vücudu strese sokuyor ve var olan yağların depolanmasına yol açıyor. Unutulmaması gereken bir diğer nokta ise uykusuzluğun, iştahı artıran ghrelin hormonunun salınımını artırdığı… Günde beş saatten az uyuyanların obezite riski, günde altı saat uyuyanlara oranla yüzde 9 artıyor. Bu yüzden yeterince uyuduğunuzdan emin olmak için sabah alarm çalmadan sekiz saat önce yatağa girmeye özen gösterin.
    ✽ Bu ikiliye dikkat edin
    Et, baklagil ve kuru yemişlerde bulunan protein ile tam tahıllı ekmekte bulunan lifler, zayıflamanın ve zayıf kalmanın olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Lifler, suyla birlikte şişerek kişide doygunluk hissi yaratıyor. Protein ise vücudunuza sinyal göndererek yediklerinizden tatmin olmanızı sağlıyor. Vücut ise kas üretmek için proteini kullanıyor. Araştırmalara göre protein ve liften zengin beslenenler hem daha kolay kilo veriyor hem de kan şekerinde dalgalanmalar yaşamadıkları için aşırı yeme eğilimine girmiyor. Örnek bir menüde ızgara tavuk, salata ve bir miktar tam tahıllı ekmek en uygun seçenek olarak görülüyor.

    ✽ Haftada en az bir kez sebze yiyin
    Vejetaryenler, beslenme düzeninde ete çokça yer veren kişilerden daha az kilo problemi yaşıyor. Çünkü onlar az miktarda yağa karşın çokça sebze ve meyve tüketiyorlar. Size vejetaryen olun demiyoruz ama hiç değilse hafta bir gün biftek yerine fasulye, peynir yerine humus tüketmeye özen gösterin. Göreceksiniz, bu sayede hem damağınız farklı tatlara alışacak hem de kilo verme hızınız artacak.

    ✽ Yemek dedektifi olun
    Önünüze gelen menü ya da paketli gıda maddelerinin az kalorili olması, onun sizin için ideal olduğu anlamına gelmiyor. Sağlıklı bir restoranda yiyeceğiniz 840 kalorilik bir yemek hafif bir öğün sayılabilirken, daha düşük kalorili ancak yüksek yağ oranı olan bir başka alternatif zararlı olabilir. Bu nedenle öğle yemeğinden önce dersinizi iyi çalışın. Yemek yiyeceğiniz restoranın web sitesine girerek, o öğünde gerçekte kaç kalori alacağınızı hesaplayın.

    ✽ Porsiyonlarınızı küçültün
    Kalori hesabı yapmak, kilo vermenin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Fakat bu yöntemin porsiyon kontrolüyle birlikte olması gerekiyor. Oysa gözümüzü doyurmaktansa tabağımızda ne var ne yok yemeyi tercih ediyoruz. Uzmanlara göre, bu beyninizin bir oyunu! Çünkü o, tabağımızda yemek görünce bunu bitirmeniz gerektiğini düşünüyor. Bu sorunu yaşamak yerine porsiyonlarınızı azaltmak için daha küçük tabaklar kullanmaya ne dersiniz?

    Kilo kaybetme psikolojisi
    Eğer siz zihnen bu oyuna hazır değilseniz, dünyanın en iyi diyetisyeni dahi sizin kilo vermenizi sağlayamaz. İşte bu konuda size yardımcı olacak birkaç basit çözüm:
    ● Seçiminizi yapın: Zihnen sağlıklı bir seçim yapacak durumda değilseniz, diyet ya da egzersiz planı için karar almayın. Unutmayın ki kontrol sizde!
    ● Gerçekçi olun: İşe küçük hedeflerle başladığınızda, örneğin iki hafta boyunca düzenli kahvaltı etmek gibi, kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
    ● Açlığınızı bastırın: Birçoğumuz kendini stresli ya da moralsiz hissettiğinde yemek yiyor. Bir sonraki sefer, gerçekten aç olup olmadığınızı anlamak için ufak bir atıştırmalık yiyin. Hisleriniz devam ediyorsa, yürüyüşe çıkmayı ya da bir arkadaşınızla konuşmayı deneyin.
    ● Kendinize bir destekçi bulun: Diyet yapanlar kendileriyle aynı fikri paylaşan kişilerle görüşüp, konuştuklarında daha başarılı oluyorlar. Kendinizi diyet treninden düşmüş gibi hissediyorsanız, birileriyle görüşmeye çalışın. Bu sizi daha iyi hissettirir.

    ✽ Kilolarınıza sırtınızı dönün
    Artık öğün atlamamanız gerektiğini biliyorsunuz. Kahvaltının günün en önemli öğünü olduğu konusunda da hemfikiriz! Ancak halen birçok kişi vakti ya da iştahı olmadığı gerekçesiyle kahvaltı yapmayı atlıyor ya da erteliyor. Peki, şu gerçeği bilmek fikrinizi değiştirir mi? Uyanır uyanmaz bir şeyler yemek metabolizmanızı hızlandırıyor. Eğer yataktan kalktıktan sonraki iki saat içinde hiçbir şey yemezseniz metabolizmanız tamamen yavaşlıyor. Sabahları yapacağınız güzel bir kahvaltı, gün boyu daha dengeli beslenmenize, abur cuburdan uzak durmanıza yardımcı oluyor. Güne başlarken kendinize kahvaltı hazırlamak için vaktiniz olmuyorsa, yumurtanızı akşamdan haşlayın ya da yağsız sütle yulaf kepeğinin içine bir miktar muz koyarak hızlı bir öğün tüketin.

    ✽ Yağlarla dost olun
    Kilo vermek için yağı hayatınızdan tamamen çıkarmanız gerektiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü vücudunuzun çalışması için yağa da ihtiyacı var. Eğer yeterince yağ alamazsanız, beyin yağ hücrelerine vücuda sıkı sıkıya tutunmaları için sinyal gönderiyor. Bu durumda ters mantıkla hareket etmek, yağ yakmak için yağ tüketmek gerekiyor. Ama yiyeceğiniz yağ tipi önem taşıyor. Beslenmenizde zeytinyağı, fındık, avokado ve balık gibi sağlıklı tekli ve çoklu doymamış yağlar tüketmeye özen gösterin. Et, peynir, süt gibi kalp rahatsızlıkları açısından risk oluşturan ve yüksek miktarda doymuş yağ içeren besinlerden ise uzak durmaya çalışın.

    ✽ Temel etkinliğiniz yemek olsun!
    İnsanlar özellikle bilgisayar ya da televizyon karşısında zaman geçirirken çoğu zaman ne yediğini bilmiyor. Mideleri dolmadan da akılları yaptıkları işe odaklanamıyor. İdeal bir dünyada ise günde üç öğün dengeli beslenebileceğiniz bir masada yemek öneriliyor. Ancak günlük hayatın yoğunluğunda bunu beklemek pek de gerçekçi olmuyor. En fazla bir öğünü gerektiği gibi yiyorsunuz. Eğer yemek boyunca çalışmak zorundaysanız, yazdığınız her e-posta sırasında yemeğinizden güzel bir lokma alıp, onun tadını çıkarmak için bilinçli bir çaba harcamaya özen gösterin. Bu sayede yediklerinizin size zarardan çok yarar getirmesini sağlayabilirsiniz.

    Öğle yemeğinden önce dersinizi iyi çalışın. Yemek yiyeceğiniz restoranın web sitesine girerek, o öğünde gerçekte kaç kalori alacağınızı hesaplayın.

    Formsante

  • Doğru Etek Modeli

    Doğru Etek Modeli

    Doğru Etek Modeliyle Her Mevsim Şık Olun…

    Etek, hangi mevsimde olursak olalım kadınların göz bebeğidir. Çünkü bir etekle aynı anda şık, rahat ve seksi olabilirsiniz. Ancak tüm bunları bir arada bulabilmeniz için dikkat edilmesi gereken bir husus var: Vücut tipiniz…

    Vücut şekliniz ya da kilonuz ne olursa olsun, bütün kadınlar etek giyebilir. Asıl önemli olan, size ve bedeninize yakışacak, doğru seçimleri yapmak. Bu durumda dikkat etmeniz gereken iki konu var, uzunluk ve kesim. Eğer eteğinizin boyunu ve kesimini vücut hatlarınıza uygun olarak seçebilirseniz, çok daha hoş bir görünüm yaratabilirsiniz. İşte bizde işinizi kolaylaştırmak için, hangi vücut tipinin ne tarz etekler giymesi gerektiğini araştırdık!

    Minyon Bir Kadınsanız
    Eğer minyon yapılı bir kadınsanız, rahatlıkla diz üstünde biten mini etekleri giyebilirsiniz. Evaze etekler de tam sizin vücut tipinize göre çünkü bu kesim bacak boyunuzun çok daha uzun görünmesini sağlar. Uzun ya da maxi uzun elbiseleri ise baş düşmanınız olarak değerlendirebiliriz. çünkü bu elbiseler sizi olduğunuzdan çok daha kısa gösterecektir. Siz, fazla uzun olmayan ve bedeninize oturan etek modelleriyle çok daha hoş görünümlü bir kadın olacaksınız!

    Uzun Boyluysanız
    Uzun boylu bir kadınsanız, bacak boyunuzun olduğundan çok daha uzun göstereceği için, maxi mini eteklerden uzak durmalısınız.

    Uzun elbiseleri ise yerleri süpürecek kadar uzun olmadıkları takdirde tercih edebilirsiniz. Eğer uzun boylu bir kadınsanız kloş etekler tam size göre olacaktır.

    Hem uzun boylu hem de ince bir kadınsanız, iri desenli modelleri, hafif kiloluysanız da minik çiçek desenlerini tercih edebilirisiniz.

    Vücut Tipiniz Armutsa
    Bordo, lacivert ya da siyah gibi koyu renkli, evaze etekler armut vücut tipli kadınlar için son derece uygun bir seçim olacaktır. Pileli, dizin hemen üstünde biten etek modelleri de basen bölgesini kamufle etmek için son derece uygun olacaktır. Eğer armut vücut tipine sahip bir kadınsanız ilgiyi basen bölgenize çekecek dar, kısa, yanları cepli ya da düğmeli modellerden kesinlikle uzak durmalısınız.

    Vücut Tipiniz Elmaysa
    Eğer kum saati gibi bir görünüme sahip olmak istiyorsanız, evaze etekler tam size göre! İlgiyi kalça bölgenize çekmek istiyorsanız, hemen diz üstünde biten modelleri tercih edebilirsiniz.

    Ancak cepli, pileli, düşük belli modellerden uzak durmalısınız. çünkü bu tip etekler ilgiyi karın bölgenize çekecektir. Elma vücut tipine sahip bir kadınsanız, şifon ya da ipekli kumaşlarla tasarlanmış uçuş uçuş etekler sizin için çok daha uygun olacaktır.

  • Galeta Unlu Yumuşak Poğaça

    Galeta Unlu Yumuşak Poğaça

    Galeta Unlu Yumuşak Poğaça Tarifi

    Malzemeler:
    1 paket tereyağı /margarin (oda sıcaklığında)
    2 yumurta (1 tanesinin akını ayırın)
    2 yemek kaşığı yoğurt
    yarım çay bardağı sıvıyağ
    1 çay kaşığı kabartma tozu
    1 çay kaşığı karbonat
    aldığı kadar un

    iç malzemesi:
    5-6 patates
    1tatlı kaşığı karabiber
    1 tatlı kaşığı tuz
    6-7 dal maydanoz
    arzuya göre beyaz peynir

    üzerine:
    3 yemek kaşığı galeta unu
    yumurta akı

    Hazırlanması: Patatesleri haşlayıp soyun. Hepsini ezdikten sonra diğer iç malzemelerle karıştırın.
    Hamur malzemelerini yoğurup kulap memesi yumuşaklığında bir hamur elde edin.

    Hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar alıp avcunuzda düzeltin, içine 1 tatlı kaşığı patatesli içten koyup yuvarlak şekil verin.Kapattığın tarafı alta gelecek şekilde tutun, önce üzerine fırçayla yumurta akı sürün, galeta ununa batırın ve yağlanmamış tepsiye dizin.
    190C’de üzeri pembeleşene kadar pişirin..

  • Boşanmayı önleyen bilimsel formül

    Boşanmayı önleyen bilimsel formül

    Siz mutlu evlilik yoktur diye yalnız yaşamayı göze almışken yıllardır evli olan, çoluk çocuğa karışmış ve çok mutlu görünen çiftler aklınızı karıştırıyor olabilir. Şunu bilmenizde fayda var; mutlu bir evliliğin mümkün olduğu ve boşanmanın önlenebileceğine dair bilimsel bir formül var.

    Her ay bir diyet ve bir ilişki konusu hazırlayan bizlerin kafasında zaman içinde ister istemez şöyle bir soru oluşuyor; diyet yapmak mı daha zor yoksa bir ilişkiyi yürütmek mi? Her ne kadar birçok kadın ve erkek dünyanın en zor işinin kilo vermek olduğunu düşünüyor olsa da her iki evlilikten birinin ilk 5 yılda boşanmayla sonuçlandığı günümüzde, herkes aynı zamanda mutlu bir ilişkinin formülü nedir diye merak ediyor. Peki böyle formül olması mümkün mü? Gottman Çift Terapisi uzmanları mümkün olduğunu söylüyor. Önce bu formülün hikayesini okuyalım, ardından nasıl uygulayacağınızı anlatalım.
    1980’li yıllar… Washington Üniversitesi’nde çalışan matematikçi Dr. John Gottman, bir meslektaşı ile ikili ilişkilerin neden kötü gittiği, mutlu ilişkinin ne olduğu, ‘Biz mutluyuz’ diyen çiftlerin neyi farklı yaptıkları konusunda sohbet ediyor. Zaman içinde bu sohbetlerin devamı geliyor ve iki bilim adamı bir süre sonra mutlu ilişkilerin altında yatanları bilimsel bakış açısı ile araştırmaya başlıyor. Bunun için attıkları adımlardan ilki ‘Biz mutluyuz’ diyen çiftleri davet etmek oluyor. İlanı görüp başvuran çiftlere birçok soru soruyorlar, böylece bu çiftlerin mutlaka yaptıkları ve yapmaktan kesinlikle kaçındıkları davranış modelleri olduğunu fark ediyorlar.
    Beden dili ipucu veriyor
    Bilim adamı yaklaşımları onları bir adım öteye taşıyor. Çiftlerin kalp atışlarını ve oksijen düzeylerini ölçtükten sonra şunu görüyorlar: Tartışmanın en ateşli yerinde kalp atışları 100’ün üzerine çıkıyor. Bazıları bu durumda konuşamaz hale geliyor. Örneğin kadın art arda cümleler kurarken erkeğin konuşamaması, adeta bir duvar örmüşcesine susması, bu fiziksel değişimden kaynaklanıyor. Bu süreçte sadece araştırma ekibinin bir üyesi, daha sonra da John Gottman’ın eşi olan psikolog Julie Gottman araştırmaları takip ediyor. Bir sonraki adımda ise boşanmayı getiren faktörleri araştırmaya başlıyorlar ve şu sorunun yanıtını arıyorlar: ‘Görüştüğümüz çiftlerin boşanıp boşanmayacağını tahmin edebilir miyiz?’ İlerleyen yıllarda yüzde 96 gibi çok yüksek bir oranla doğru tahmin yürüttüklerini görüyorlar. Tüm çalışmalar onları mutlu ilişkinin formülünü yaratmaya kadar götürüyor. Bu sırada kendileri de bir yuva kuran Gottman çifti, hayatlarını çiftlere adıyor ve buldukları formülü dünyada çok daha fazla çifte ulaştırmak için çalışmaya başlıyor.

    Terapist sadece gözlemci oluyor
    Psikoloji İstanbul’dan Uzman Psikolog Özge Altan Aytun, Gottman Çift Terapisi’nin diğer çift terapilerinden farkını şöyle açıklıyor: “60’lı yıllardan beri çift terapisi ile ilgili söylemler bulunuyor. Ancak bunlar bilimsel çalışmaya değil, teorisyenin öngörüsüne dayanıyor. Gottman çiftinin en büyük özelliği ise bilimsel dayanağının olması… Gottman’ın bu yoldaki ilk çalışması bile 8 bin çift üzerinde denendi ve araştırmalar boyunca da binlerce çift ile çalışıldı.”
    2009 yılında Gottman çiftini Türkiye’ye davet ettiklerini belirten Uzman Psikolog Aytun, Türkiye’de yaklaşık 300 psikiyatrist ve psikoloğun Gottman Çift Terapisi uygulayabildiğini söylüyor.

    Nasıl uygulanıyor?
    Gottman Çift Terapisi almak isteyen çiftler, öncelikle çift terapisi uzmanı ile görüşüyor ve oldukça ayrıntılı bir değerlendirme sürecinden geçiyorlar. İlk görüşme çok kapsamlı oluyor. Her çiftin kendi özel haritasına sahip olduğu anlayışından yola çıkılarak önce nasıl tanıştıkları, şu ana kadar neler yaşadıkları, şu an sorunlarının ne olduğu soruluyor. Ardından on dakika boyunca kendi seçtikleri bir konuda tartışmaları isteniyor. İşte burada Gottman Çift Terapisi’nin farklı uygulamalarından biri ortaya çıkıyor; çiftlere nabız ölçer takılıyor ve bu tartışma kameraya kaydediliyor. Bu sırada tartışmayı izleyen çift terapisti notlar alıyor. Örneğin ‘mahşerin dört atlısı’ olarak tanımlanan eleştiri, aşağılama, savunma ve duvar örme davranışlarının olup olmadığı inceleniyor. Nabzın ne kadar yükseldiği ve oksijen seviyesinin yanı sıra çiftlerin yüz ifadeleri de kodlanıyor. Yüz ifadeleri incelenerek çiftlerin birbirlerine ifade ettikleri ve etmedikleri duygular anlaşılıyor. Bu arada çifte ilişkileri ile ilgili bütün alanları kapsayan, geldikleri aileler, cinsellikleri, hayalleri gibi konuları içeren bir soru kitapçıkları veriliyor ve ayrı ayrı bunları yanıtlamaları isteniyor. Daha sonra çift terapisti topladığı bütün bu bilgileri değerlendiriyor, ilişkinin ayrıntılı bir raporunu hazırlıyor ve çifte geri bildirim yapıyor. Bu analiz ile oldukça gerçekçi bir boşanma tahmini yapmak da mümkün oluyor. Geri bildirimden sonra belirlenen hedefler doğrultusunda çalışmalar başlıyor. Bu çalışmalarda normalde kamera kullanılıyor olsa da Türkiye gibi toplumsal güvensizliğin yüksek olduğu bir toplumda, gizlilik güvencesine rağmen kamerasız çalışmak isteyenler daha fazla oluyor.

    EVLİLİK HEDİYESİ ÖNLEYİCİ TERAPİ
    İlişkileri yürütmenin gün geçtikçe zorlaştığının farkına varan yeni nesil artık önlemini erken alıyor. Türkiye’de henüz çok yaygınlaşmamış olsa da evlenir evlenmez çift terapisine başvuran, hatta bu terapiyi birbirine hediye eden çiftler de var. Sorunlar başlamadan, 3-4 seans boyunca ilişki değerlendirmesine katılan çiftler böylece bir anlamda ilişkilerine ‘erken teşhis’ yaptırmış oluyor. Uzman psikologlar riskli olan alanları ve bunlarla başa çıkmanın yollarını çifte aynı çatı altında yaşamaya henüz başlamışken anlatıyor.

    İlişki yürütme becerisi kazanılıyor
    Klasik yöntemlerde terapistlerin kendilerine başvuran çiftlere telkinlerde bulunduğunu, yapmaları gereken davranışları söylediğini, çiftlerin seanslar sırasında birbirlerini şikayet ettiklerini belirten Uzman Psikolog Aytun, “Oysa terapi üç kişilik değil, iki kişiliktir. Biz birtakım müdahalelerde bulunuyor ve çifte öğretiyoruz, ardından kendilerinin uygulamasını istiyoruz. Uygulamaları burada yaptıkları için bunları gerçek hayata geçirmeleri daha kolay oluyor. Terapistin iki taraftan birine daha yakın durma gibi bir ihtimali olmuyor. Çiftler, bizim verdiğimiz geri bildirimlerle hatalarını fark ediyor. Böylece ilişki yürütme becerileri de daha kolay elde ediliyor” diyor.

    İŞTE MUTLU İLİŞKİ FORMÜLÜ
    Gottman çifti mutlu çiftlerin sırrını güçlü bir ilişki evi ile sembolize ediyor. Bu ev temelinden çatısına kadar çeşitli bölümlerden oluşuyor.

    SEVGİ HARİTALARI OLUŞTURMAK
    Güçlü ilişki evinin temelini ‘sevgi haritaları’ oluşturuyor. Çiftler genellikle flört döneminde birbirlerinin burcundan en sevdiği arkadaşına, en sevdiği yemekten izlemeyi sevdiği televizyon programına kadar birbirleri ile ilgili yeni bilgiler ediniyor. Eşler arasındaki bu bilgi akışı zaman içinde azaldığında, çiftler birbirlerinin haritalarını bilmemeye başlıyor. Uzman Psikolog Özge Altan Aytun, birbirlerinin en yakın arkadaşlarını bilmeyen çiftlerle dahi karşılaştıklarını belirtiyor. Bu bilgileri güncellemeyen, birbirinin haritasını bilmeyen çiftler arasında önce iletişim kesiliyor ve sonunda duygusal kopukluk şikayeti ile terapiye başvuruluyor.

    BİRBİRİNE YÖNELMEK
    Bu başlığın altında çok küçük detaylardan büyük konulara kadar geniş bir yelpaze bulunuyor. Örneğin siz gazete okuyorsunuz, eşiniz de televizyonda haberleri izliyor. O sırada izlediği bir haber ile ilgili size bir şey söylüyor ve siz yanıt vermiyorsunuz ya da ‘Neyse ne’ diye yanıt veriyorsunuz. Burada birbirine yönelmek değil, tam tersine birbirinden uzaklaşmak söz konusu oluyor.

    OLUMLU BAKIŞ AÇISI
    İki insan her zaman aynı fikirde olmayabiliyor. Bu arkadaşınız da olsa, eşiniz de olsa mutlaka fikir ayrılıkları yaşanıyor. Ancak söz konusu kişi arkadaşınızken ‘Tamam sen öyle düşünüyorsun, ben böyle düşünüyorum’ diye konuyu kapatabilirken eşinizle fikir ayrılığı yaşadığınızda genellikle olumsuz bakışı açısı ile yaklaşıp, ‘Beni sevseydin şöyle yapardın’, ‘Sen aslında bunu demek istedin’ gibi cümleler kuruyorsunuz.

    ÇATIŞMAYI YÖNETMEK
    Araştırmalar gösteriyor ki mutlu çiftler de mutlaka tartışıyor. Tartışmalar, çözülebilir nedenlerle olduğu gibi çözülemeyecek nedenlerle de ortaya çıkıyor. Örneğin gelinen aileler, kişilik farklılıkları gibi konular çözülemeyecek nedenlere giriyor ve bu konular asla değişmiyor. Mutlu çiftler çözülebilir problemler konusunda çok sert olmadan konuşuyorlar. Çözülemeyecek ve ilişki boyunca sürecek konularda ise diyalog kurmaya çalışıyorlar.

    HAYALLERİ GERÇEKLEŞTİRMEK
    İki tarafın da kendisiyle, gelecekle ve ilişkiyle ilgili hayalleri oluyor. İlişkinin ilk dönemlerinde ortak hayaller kurulurken evliliğin ardından zamanla kimse birbirinin hayali ile ilgilenmemeye başlıyor. ‘Evlendik ve her şey buraya kadardı’ diye düşünmemek gerekiyor.

    İLGİ VE BEĞENİYİ PAYLAŞMAK
    Bir düşünün, flört döneminde ona ne kadar yakışıklı olduğunu, kıyafetinin çok yakıştığını, bir başarısından dolayı duyduğunuz gururu ve buna benzer beğenilerinizi ne kadar sık dile getiriyordunuz. Aynı şekilde o da size böyle davranıyordu. Bundan ne zaman vazgeçtiniz? Ne yazık ki bu paylaşımlar evlilikle beraber hızla düşüşe geçiyor.

    ORTAK ANLAM YARATMAK
    Farklı ailelerden, farklı kültürlerden gelen kişiler bir araya geldiklerinde yeni bir kültür oluşturuyorlar. Doğum günü kutlamaktan kahvaltı etme alışkanlığına, bayram yaşama alışkanlıklarından evden çıkış şekillerine kadar farklı alışkanlıklardan gelen çiftler yeni oluşturdukları ailede kendi ritüellerini oluşturuyor. Örneğin yıldönümlerinin hep erkek tarafından organize edilerek kutlanmasını bekleyen kadın mutsuz oluyor, erkek de bu durumdan etkileniyor. Oysa yeni bir ritüel oluşturup kutlamaları her sene sırayla organize etmek böyle bir çifte çok iyi geliyor.

    BOŞANMAYA GÖTÜREN HATALI DAVRANIŞLAR
    ■ 1. Tartışmalara sert başlamak
    Tartışmaya eşlerden birinin çok sert başlaması örneğin, saldırgan bir şekilde, yüksek sesle veya karşı tarafı aşağılayan bir cümle ile başlaması tartışmaların giderek alevlenmesine ve büyük kavgalara dönüşmesine neden oluyor.

    ■ 2. Eleştiri ve aşağılama
    Çiftlerin birbirleriyle iletişim halindeyken kullandıkları eleştiri ve aşağılama ilişkinin yüzde 90 oranında boşanma ile sonuçlanacağını gösteriyor.

    ■ 3. Savunma
    Pek çok kişi eşinden herhangi bir eleştiri aldığında hemen savunmaya geçiyor. Bu davranış aslında ‘Bu benim suçum değil, senin şu davranışından kaynaklanıyor’ diyerek eşini suçlamanın bir diğer yöntemi oluyor.

    ■ 4. Duvar örme
    Eşlerden birinin tartışma sırasında ‘Hı hı’, ‘Evet’ ‘Hayır’ gibi aktif bir dinleme halinden sessizliğe bürünmesi ve göz kontağını keserek iletişimden tamamen kopması tartışmayı karşı taraf için daha da alevlendiriyor.

    ■ 5. Dolma-taşma
    Tartışma sırasında bedende oluşan fizyolojik değişimler örneğin kalp atışının hızlanması, adrenalinin ve kan basıncının artması eşlerin tartışmayı sürdüremeyecek bir noktaya gelmesine neden oluyor.

    ■ 6. Başarısız telafi girişimleri
    Bir tartışma sırasında ya da sonrasında bunu telafi edebilecek herhangi bir özür veya af dilemenin olmaması boşanmanın diğer belirtilerinden biri.

    ■ 7. Kötü hatıralar
    Çiftin geçmişle ilgili olumsuz şeyleri hatırlamaları ve sürekli gündeme getirmeleri, ‘Sen şöyle yapmıştın böyle yapmıştın’ gibi cümlelerle başlıyor. Geçmişle ilgili bu olumsuzluklar ilişkinin bugününü ve geleceğini etkiliyor.

    ■ 8. Sonraya saklama veya biriktirme
    Çiftler birbirleri ile ilgili bir olumsuzluk yaşadıklarında bunu sonraya saklamaya veya birkaç olay üst üste geldiğinde eşi ile paylaşmaya çalışabiliyor. Bekleyen konular sonradan büyük kavgalara dönüşebiliyor.

    ■ 9. Duygusal kopukluk
    Duygusal kopukluk eşlerin eskisi gibi birbirleri ile hiçbir şeyi paylaşmamaları, beraber vakit geçirmemeleri kısacası ‘Biz’ olmaktan çıkmaları anlamına geliyor.

    ■ 10. Etkiyi kabul etmemek
    Eşlerin birbirlerinden gelen etkilere açık olmak yerine diğerinin söylediği şeyi reddetmeleri ya da önemsememeleri bu kapsama giriyor. Önemli bir araştırma erkeklerin kadınlara göre etkiyi çok daha az kabul ettiğini gösteriyor.

    formsante

  • Ruj Sürme Teknikleri

    Ruj Sürme Teknikleri

    Güzel görünümlü dudaklar iyi bir dudak çizgisi çizmek ile başlar. Rujunuzu sürerken aşağıdaki teknikleri uygulayabilirsiniz;

    – Dudaklarınıza rujdan önce bir kat fondöten sürerseniz, ruj daha uzun süre kalıcı olur ve kolay bozulmaz.

    – Dudağınıza güzel bir çizgi çizmeniz için ağzını kapalı tutmalısınız ve sivri bir kalem kullanmalısınız. Ucu körleşmiş bir kalem boyayı etrafa saçar.

    – Dudak çizgisi için dudağınızın v kısmından başlayın ve köşe kısımlara doğru kısa dokunuşlar yapın. Elinizi, çenenizden destek alarak daha rahat kullanabilirsiniz. Üst dudağınız bittikten sonra alt dudağınıza geçin ve yine dudağınızın orta kısmından başlayarak dışa doğru çizin.

    – Dudaklarınızın daha dolgun görünmesini istiyorsanız kalemi dudak çizgisinin dış tarafından çizin. Doğal görünümü için normalde tam üstünden çizmelisiniz.

    – Eğer daha ufak bir dudak görünümü  istiyorsanız doğal çizginin iç tarafından çizmelisiniz. Bu işlem dudaklarınızı olduğundan daha ufak gösterecektir.

    – Rujun uzun süre kalıcı olmasını istiyorsanız sürmeden önce dudağınızı kalemle hafifçe boyayın. Eğer bu tekniği kullanacaksanız, koyu bir dudak kalemi rujunuzun rengini koyu gösterir. Açık bir renk istiyorsanız açık renkli bir dudak kalemi kullanmalısnız.

    – Dudak dolgusunu hallettikten sonra ruju sürebilirsiniz. Ruju ruj fırçasıyla sürmeniz daha düzgün bir boyama yapmanızı sağlar. Ruju bitirdikten sonra kağıt veya mendil kullanarak ruj üzerindeki kalıntıları alın.