Blog

  • Aşırı terleme sorununa kökten çözüm!

    Aşırı terleme sorununa kökten çözüm!

    Terlemek aslında sağlıklı olduğumuzun bir göstergesidir. Terleme ısı regülasyonumuzu sağlar; yani vücut ısısı arttığında terleyerek beden ısısının azaltılması sağlanır. Beden ısısının düşürülme ihtiyacı olmadan aşırı terleme durumuna ise hiperhidrozis denilir.

    Hepimiz sıcak havalarda, spor yaptığımızda veya aşırı heyecanlandığımızda terleriz. Aşırı baharatlı yemeklerden veya alkollü içeceklerden sonra da terleme meydana gelebilir.

    Aşırı terleme sorununa kökten çözüm!

    HİPERHİDROZİS–AŞIRI TERLEME

    Ateşle seyreden enfeksiyonlar, kanser, tiroid rahatsızlıkları veya menapoz kişinin aşırı terlemesine neden olabilir. Ancak hiç bir neden olmadan da aşırı terleyen bireyler mevcut. Sıklıkla 13 yaş civarında başlayan bu problem erişkin hayatta daha da belirgin hale gelir. Toplumda her yüz kişiden 5’i hiperhidroz yani aşırı terleme şikayetine sahiptir. Tüm dünyada 367 milyon kişi aşırı terleme bulgularına sahiptir. Bu durumdan etkilenen insan sayısının çokluğu nedeniyle konuyla ilgilenen dernekler oluşmuştur. Uluslararası Hiperhidroz Derneği de işte bunlardan biri (http://www.sweathelp.org)

    EN SIK HANGİ BÖLGE ETKİLENİR?

    Koltuk altı bölgesi aşırı terlemenin en sık görüldüğü yerdir. Kıyafet seçiminde zorluk, koku, gün içerisinde kıyafet değiştirme zorunluluğu kişilerin sosyal ve iş hayatını belirgin olarak olumsuz etkiler. Avuç içi terlemesi ikinci en sık görülen yerdir. El sıkışmadaki utanma faktörü veya cihaz kullanımında avuç içinin sürekli ıslak olmasına bağlı zorluklar nedeniyle hayatı etkileme konusunda an az koltuk altı terlemesi kadar olumsuzdur. Ayak tabanı bir diğer yoğun terleme izlenen bölgeyi oluşturur. Ayakkabı giyiminde zorluklar, yoğun koku oluşumu, enfeksiyon gelişimine yatkınlık bu sıkıntıyı çekenlerin ana sorunlarıdır. Bu üç bölgenin dışında daha az  görülen ama baş etmesi güç alanlardan birini baş bölgesi oluşturur. Bu bireyler tüm saçlı bölge ve enselerinden yoğun terleme gösterirler. Gövde, sırt karın, kuyruk sokumu bölgesi de nadiren aşırı terleme gösterebilir…

    NASIL ENGELLERİM?

    En basit ve hepimizin günlük yaşantıda kullandığı ilk yöntem antiprespirant deodorantlardır. Ancak aşırı terleyenlerde bunlar sıklıkla yetersiz kalır. Bir diğer eski yöntem ise iontoforezdir. İontoforezde su içerisinden geçirilen düşük elektrik akımı seanslar halinde uygulanılır. Günümüzde hiperhidrozun en güvenilir ve en sık tercih edilen yöntemini botoks oluşturmaktadır. Koltuk altı, avuç içi ve ayak tabanı için çok tercih edilen bu yöntemde uygulamayı takiben 2-3 gün içerisinde terleme azalmaya başlar. Yılda iki üç kez uygulama yapılarak bölgedeki terleme kontrol altında tutulur. Mikrodalga teknolojisi koltuk altı terlemesinde giderek yaygınlaşan bir diğer terleme giderici tedavidir. MiraDry cihazı ile bir kaç seans içinde hızlı ve çok uzun süreli sonuçlar elde edilir. Henüz sadece koltuk altı için kullanılan bu yöntem de ileriye yönelik umut vermektedir. Ter bezlerini tahrip eden bir diğer yöntem ise bölgenin lazer ile tahrip edilmesine dayalıdır.

    Botoks kadar garantili sonuç vermeyen ve olası yan etkilere sahip olan lazer tedavilerinde
    pek çok çalışma halen devam etmektedir.

    YALNIZ DEĞİLSİNİZ

    Botoks tedavisinin yüksek başarı oranları nedeniyle giderek daha az tercih edilse de cerrahi yöntemler de mevcuttur. Endoskopik torasik sempatektomi ile terleme uyarısını veren sinirlerin kesilmesi terlemeyi tamamen kesebilir. Terleme bölgesindeki ter bezlerinin alındığı cerrahi işlemlerde yine bu amaçla yapılan ameliyatlardandır. Koltukaltı dışındaki bölgelerde uygulaması çok zor olan bu yöntemler botoksa cevap vermeyen hastalarda koltukaltı terlemesi için alternatiftir. Aşırı terleme sosyal yaşantıda konforumuzu ve hijyenimizi bozan bir durum. Dünyada pek çok kişinin etkilendiği hiperhidroz da artık güvenliği kanıtlanmış başarılı tedaviler mevcut. Yalnız değilsiniz.

    PROF. DR. REHA YAVUZER / AKŞAM

  • En Etkili Doğal Saç Uzatma Maskesi

    En Etkili Doğal Saç Uzatma Maskesi

    Saçlarınız uzamıyorsa sizler için yazdığımız en hızlı doğal saç uzatma maskesiyle saçlarınızın kısa sürede uzadığınız göreceksiniz.

    Kiminin saçları bıraksak yerlere değecek kadar uzar da uzar kimisinin ki ise tabiri caizse kedi kuyruğu kadar kalır. Gel de moralini bozma. Üzülmeyin hanımlar! Şimdi sizlerle paylaşacağımız saç uzatma maskesiyle etkili şekilde saçlarınız uzamaya başlayacak. Hazır mısınız bakalım? O halde maske tarifimize geçiyoruz.

    En Etkili Doğal Saç Uzatma Maskesi | 1

    En Etkili Doğal Saç Uzatma Maskesi

    Malzemeler:

    -Yarım Avokado

    -1 çorba kaşığı üzüm çekirdeği yağı

    -1 çorba kaşığı soya yağı

    Uygulanışı:

    Avokadoyu çatalla güzelce ezip içine malzemede bulunan yağları ekleyin ve karıştırın. Bu karışımı saç diplerine sürün ve streç filmle saçınızı kapatın. Üzerine ılık havlu kapatıp 1 saat kadar bekledikten sonra saçlarınızı yıkayın. Haftada 1 kez uyguladığınızda saçlarınızdan geri dönüşümü alacaksınız.

  • Kuru Saç Bakımı Maskesi

    Kuru Saç Bakımı Maskesi

    Yumurtanın içinde bulunan protein saçlar için özellikle kuru saçlar için çok faydalıdır. Bunu saçlarınıza uygulayabilmeniz için hazırlanan yumurta maskesini mutlaka deneyin.

    Yumurtaların içeriğinde bolca protein, sülfür ve biyotin bulunur. Bu maddelerin hepsi besin olarak tüketildiklerinde veya maske olarak uygulandıklarında saçın parlak ve sağlıklı olmasını sağlarlar.

    Yumurtanın çabuk bozulan yapısı sebebiyle ticari saç ürünleri bu gıdayı içermezler. Ancak evde yapılabilecek basit tarifler çok süre veya tecrübe gerektirmezler. Ayrıca da ucuzdurlar. Kuru ve hasar görmüş saçları onarmak için yumurtanın tümünü veya sarısını kullanabilirsiniz.

    Saç için yumurta maskelerinin çeşitli türleri vardır. En basit yöntem olarak bir veya iki yumurta çırpılır. Temiz ve kuru saça, saç köklerinden uçlarına kadar uygulanır. Ilık suyla durulamadan önce en az 30 dakika beklenir. Duruladıktan sonra saç şampuanlanır ve yıkanır. Evde yapılmış sirke ile tekrar durulayarak bakım sona erdirilebilir.

    Daha zengin bir saç bakımı için Hindistan cevizi ve avokadonun yağ ve antioksidan dolu içeriklerini yumurtayla birleştirebilirsiniz. Yarım avokadoyu ezin ve bir yumurta sarısıyla karıştırın. Bir macun kıvamına gelecek kadar Hindistan cevizi sütü de ekleyin. Saç köklerinden uçlarına kadar bu karışımı uygulayın, yarım saat bekletin.

    Daha sonra yine ılık suyla durulayabilir ve şampuanlayabilirsiniz.

    19. yüzyıla dayanan bir formül sayesinde, kına ve yumurta karışımı saçlara kestane rengi tonlar katarken, yumurta kınanın sebep olduğu kuruluğu engellemektedir.

    Bir tane çırpılmış yumurtayı, 1 çay kaşığı zeytinyağını, 2 çorba kaşığı balı, 600 gram kınayı, 24 damla lavanta esansiyel yağını karıştırın. İçine, kek hamuru kıvamına gelecek kadar su ekleyin. Karışımı saçınıza sürün, streç film ile kaplayın ve 1-2 saat bekletin. Daha önceki yöntemler gibi durulayın ve şampuanlayın.

    Eğer saçınıza sarı tonlar vermek isterseniz kına yerine papatya, koyu tonlar vermek isterseniz, adaçayı veya karanfil tercih edebilirsiniz.

    Saç için yumurta maskesi yaparken kötü kokulu bir sürprizle karşılaşmamak için taze yumurtalar tercih edin. Maskeyi ılık ya da soğuk suyla durulayın. Eğer sıcak suyla durularsanız saçınızdaki yumurta pişecektir.

    Saçında yumurta kullanmak istemeyenler kuru veya hasar görmüş saçları onarmak için başka alternatifleri tercih edebilirler. Bunlar zeytin – biberiye veya susam – zencefil kombinasyonlarından sıcak yağ uygulamaları olabilirler. Veya elma sirkesiyle durulamak da saça iyi gelecektir.

    Saç için yumurta maskelerinin bir diğer alternatifi yumurtayı gıda olarak tüketmektedir. Protein saçın yapı taşı olduğundan günde iki porsiyon sağlıklı protein almak saçların güçlü olmasına yardımcı olur.

    Biyotin olarak bilinen B-kompleks vitamini dahilen alındığında daha gür ve sağlıklı saçların oluşmasına yardımcı olur. Sülfür kepek ve tıkanmış saç gözeneklerine karşı etkilidir. Yumurta sarısı tüketimi biyotin ve sülfürün gıda olarak alınmasının iyi bir yoludur.

    Kaynak: hemensaglik.com

  • Kocam! Döver de sever de

    Kocam! Döver de sever de

    “Kadınlar kötü davranışlara maruz kaldıkları halde neden ilişkilerini devam ettirirler?” sorusunun cevabını aramaya çıkan Amerikalı ve Türk bilim insanları ilginç bir sonuçla karşılaştı. Araştırmalar gösteriyor ki, kadınların yarıya yakını “her erkek karısını sever de döver de” görüşünde!

    Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, “Kocam değil mi? Döver de, sever de” söylemini doğrulayan araştırmaların detayları hakkında şu bilgileri verdi:

    Kocam kötü davranıyor ama güvenilir biri!
    “İlk önce New York’taki Adelphi Üniversitesi’nde yapılan ‘Kadınların Kendi Anlatımlarına Göre İstismarcı Erkeklerin Profilini Çıkarma: Şehirli ve Az Gelir Grubundan Kadınlardan Elde Edilen Veriler’ araştırmasına gözatalım. ABD Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü tarafından fonlanan bir projeyle ilgili verileri kullanan araştırmacılar şehirde yaşayan ve düşük gelir seviyesinden 611 Amerikan kadınının ilişki tecrübelerini değerlendirdiler.

    Ankete katılan kadınların yüzde 42.8’i bir önceki yıl erkek partnerleri tarafından kötü muameleye maruz bırakıldıklarını belirttiler.

    Bununla birlikte kayda değer sayıda kadın kendilerine kötü davranan partnerlerinin hala bazı olumlu özellikler taşıdıklarını söylediler: Kadınların yarıdan fazlası (yüzde 54’ü) partnerlerinin çok güvenilir olduğunu söylerken her 5 kadından 1’i (yüzde 21) partnerlerinin önemli bazı olumlu özelliklere (mesela sevgi dolu, merhametli olmak gibi) sahip olduklarını belirttiler.

    Anket verilerinden yola çıkan araştırmacılar, partnerlerine kötü davranan erkekleri 3 gruba ayırdılar. “Güvenilir ama kötü davranan” erkekler (yüzde 44) partnerlerini kontrol etme ve şiddet içeren davranışlar sergileme konusunda en düşük seviyede kalırken, güvenilirlik ve olumlu özellikler sergileme konusunda en yüksek seviyedeydiler.

    “Pozitif ve kontrolcü” erkekler (yüzde 38) şiddet içeren davranışlar sergileme, güvenilirlik ve pozitif özelliklere sahip olma konusunda nispeten yüksek seviyedeydiler. Bununla birlikte, ilk gruptakilere göre 2. gruptaki erkekler daha kontrolcü ve genel olarak daha yüksek seviyede şiddet içeren davranışlar sergiliyorlardı.

    “Tehlikeli şekilde kötü davranan” erkekler (yüzde 18) en yüksek seviyede şiddet içeren ve kontrolcü davranışlar sergiliyor, yasal problemlerle en fazla sıklıkta karşılaşıyor ve güvenilirlik ve pozitif özelliklere sahip olma konusundaysa en düşük performansı sergiliyorlardı.”

    Kadınlar fakir ve erkeğine mecbur
    Psikolog Mehmet Başkak, neden böyle bir sonuç çıktığı hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:
    “Ankete katılan 611 kadının çoğu Afroramerikan’dı. Bu kadınların ortalama yaşları 35’ti ve kadınlardan neredeyse yarısının 18 yaşından küçük çocukları vardı ve kadınların yüzde 47’si lise eğitimini tamamlamıştı.

    Kadınların neredeyse dörtte üçü fakir sayılabilecek, aylık kişi başına düşen gelir seviyesi 300 doların altında olan kişilerden oluşuyordu. Bu kadınların yüzde 45’i HIV virüsü taşımaktaydı.
    Ankete katılan kadınların neredeyse yarısı (yüzde 45’i), erkek partnerlerinin ciddi yasal problemler yaşadıklarını, şiddet içeren bir suç işlemekten dolayı tutuklandıklarını ve hapse girdiklerini söylediler. Kadınların yüzde 9’uysa partnerlerinin problemli içiciler olduğunu, damardan alınan ve sokakta satılan uyuşturucuları kullandıklarını söylediler.

    Bu tablo kadınların neden hala kötü giden ilişkilerini sürdürme konusunda ısrarcı olduklarını bize bir nebze olsun açıklıyor.”

    Türkiye’de de aynı sonuç çıktı
    Türkiye’de 2003 yılında yapılan bir araştırmada benzer sonuçlar çıkmıştı.

    Ege Üniversitesi Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahsen Şirin ile Celal Bayar Üniversitesi Ebelik Bölümü’nden Nursen Bolsoy ve Ayten Taşpınar, Manisa’da iki ayrı sağlık ocağına kayıtlı 101 hamile kadınla bir çalışma yaptı. Araştırmaya göre, her 4 kadından biri (yüzde 24.8) hamilelik döneminde fiziksel şiddete uğruyor.

    Araştırmanın daha ilginç bir sonucu ise kadınların önemli bir bölümünün şiddeti doğal görmeleriydi. Yüzde 39.6’sı “Her erkek karısını sever de döver de, bunlar normaldir” derken, yüzde 29.7’si “dayağın bazen gerekli olduğunu” savundu. Yüzde 12.9’lik bir bölümü de “şiddetin kocanın karısına sahip çıktığı anlamına geldiğini” söyledi. Araştırmada, yaklaşık 3 kadından biri ise “Kocamı dövebilsem, ben de döverdim” dedi.

  • Adet kanamasının rengi nasıl olmalı?

    Adet kanamasının rengi nasıl olmalı?

    Adet kanamanızın rengi sağlığınız hakkında bazı ipuçları veriyor. Peki adet kanaması hangi renk olmalı?

    Pembemsiyse
    Östrojen seviyeniz düşük olabilir. Özellikle her zamankinden daha akışkansa. Östrojen seviyenizin düşük olması aşırı egzersizden kaynaklanıyor olabilir. Aşırı egzersiz yüzünden adet de görmeyebilirsiniz. Kadın atletlerde yumurtlamanın durması da yaygın görülüyor.
    Büyük bir sorun gibi görünmese de düşük östrojen seviyesi müdahale edilmediğinde kemik erimesi riskini arttırabilir. Böyle bu durumda acilen doktora gitmelisiniz.
    Pembemsi kanamanın diğer sebepleri arasında yetersiz beslenme, polikistik over sendromu, perimenopoz yer alıyor.
    Adet kanamasının rengi nasıl olmalı? | 3
    Fazla suluysa
    Beslenme bozukluğundan kaynaklanıyor olabilir. Beyazımsı ve sulu bir kanama ciddi anemi semptomudur. Bu durum devam ediyorsa acilen doktora görünmelisiniz.
    Aynı şekilde çok fazla kanama olması da demir eksikliği belirtisi olabilir. 1 saat bile sürmeden pediniz dolup taşıyor, geceleri pedinizi değiştirmek için birkaç kez uyanıyorsunuz, yorgun ve sersem hissediyorsanız demir ölçümünüzü ihmal etmeyin.
    Koyu kahverengiyse
    Kanınız rahminizde fazla beklediği için olabilir. Ancak paniklemeyin. Nedeni tam olarak bilinmese de bazen kan bir süre bekledikten sonra yavaş yavaş geliyor. Oksitlemek için fazla zaman olduğundan rengi koyulaşıyor.
    Koyu reçel kıvamında ve büyük kan pıhtıları varsa
    Projesteron seviyeniz düşük, östrojen seviyeniz yüksek olabilir. Kan pıhtısı normaldir ancak büyük pıhtılar varsa ciddi bir hormonal dengesizlikten kaynaklanıyor olabilir. Süt ürünleri, soya ve şeker tüketimini azaltmak faydalı olabilir.

    Başka bir olasılık ise fibroidler. Genellikle iyi huylu olsalar da bazen ağrılıdır.

    Gri ve kırmızı karışımı
    Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon olabilir. Bu durumda kötü ve çürük bir koku hissedersiniz.
    Düşük yapan kadınlarda da bazen karaciğere benzer bir dokuda gri dokular gelebilir. Hamile olma veya düşük yapma ihtimaliniz var. İki durumda da doktora gitmelisiniz.
    Parlak bir kırmızıysa
    Adetiniz gayet düzenli ve sağlıklı. Herkesin normali farklıdır ancak genellikle kızılcığa benzer renkte parlak kırmızı kanama sağlıklıdır.
    Kaynak: Milliyet.com.tr / Pembenar
  • Bebek gibi bir cilde sahip olmak için öneriler

    Bebek gibi bir cilde sahip olmak için öneriler

    Dış etkenlerle direk etkileşim halinde olan cildimiz, vücudumuzun en çok bakıma ihtiyaç duyan kısmıdır. Uzmanlar cilt sağlığının korunması ve cildin daha iyi görünmesini sağlamak için çeşitli önerilerde bulundular…

    Düzenli uyku 
    Düzenli uyku cildin vazgeçilmezlerindendir. Gün içerisinde belli aralıklarla uyumak cildin kendini yenilemesini sağlar.
    Göz çevrenize özen gösterin
    Gözlerinizin etrafındaki deri çok incedir. Yıllar en çok o bölgede iz bırakacaktır. 20’li yaşlarda bile olsanız göz çevrenize özen göstermelisiniz.
    Süt banyosu
    Banyo yaparken küvete bir-iki bardak süt eklemeyi deneyin. Süt doğal bir nemlendirici olduğu için cildinizdeki farkı hemen hissedeceksiniz.
    Bebek gibi bir cilde sahip olmak için öneriler | 5
    Limon mucizesi
    Cildinizin parlak görünmesine yardımcı olacak bir başka şey de limondur. Limonu yüzünüze sürerek kısa zamanda parıldamasına yardımcı olabilirsiniz.
    Bebek şampuanı
    Pudra veya fondöten fırçanızın temizliğine özen gösterin. Pudra ve fondöten fırçanızı temizlerken bebek şampuanlarınla temizlemeye özen gösterin.
    Avokado
    Ara öğünlerde avokado tüketmeye çalışın.  Avokado cilt dostu bir meyvedir ve cildinizin canlanmasına yardımcı olur
  • Akdeniz diyeti meme kanserini önlüyor

    Akdeniz diyeti meme kanserini önlüyor

    Hollanda’da yürütülen bir araştırma, Akdeniz diyetinin meme kanserini yüzde 40 oranında önlediğini ortaya koydu.

    Yeni Asır’da yer alan habere göre uzmanlar, Akdeniz diyetinin başlıca besin maddeleri olan fasulye, mercimek, fındık, zeytinyağı balık ve tahılların sıkça tüketilmesini öneriyor.

    Beyaz ekmek, beyaz pirinç, kırmız et ve şekerden ise mümkün olduğunca uzak durulması tavsiye ediliyor. Hollanda’da yürütülen bir araştırma, meme kanserinin ölümcül bir türüne yakalanma oranının, Akdeniz diyetine sıkı sıkıya bağlı kalan kadınlarda, diyete en az bağlı kalanlara oranla, yüzde 40 daha düşük olduğunu ortaya koydu.

    DÜZENLİ EGZERSİZ

    Uzmanlar Akdeniz diyetinin başlıca besin maddeleri olan bitkisel protein yönünden zengin fasulye, mercimek ve fındığın yanı sıra zeytinyağı ile balığın meme kanserine karşı bağışıklığı artırdığını belirledi.

    İşlenmiş tahıllardan elde edilen beyaz ekmek ve beyaz pirinç ile kırmız et ve şeker tüketimini de en aza indirmek gerekiyor. Meme kanserinin önlenmesi için alkol tüketimininse sıfırlanması tavsiye ediliyor.

    Dengeli beslenme dışında düzenli egzersizin de hastalığı önlediği belirtiliyor.

  • Göbek Yağlarından Neden Kurtulamıyoruz?

    Göbek Yağlarından Neden Kurtulamıyoruz?

    Kadınların en çok rahatsız olduğu konulardan biri de göbek yağlarından kurtulamamak. Peki göbek yağlarından neden kurtulamıyoruz dersiniz?

    Diyet yapıyorsunuz üstüne sporunuzu da ihmal etmiyorsunuz ama yine de göbek yağları bir türlü yakanızı bırakmıyor mu? İşte sizler için bulduğumuz nedenler ve çözüm önerileri..

    Göbek Yağlarından Neden Kurtulamıyoruz?

    Göbek yağlarından kurtulmak kolay değil ve zaman alıcı şeyler hanımlar! Göbek yağlarınız 1 ayda belirmediği gibi 1 ayda da göbek yağlarınızdan kurtulmayı beklemeyin. Şimdi gelelim göbek yağlarınızdan kurtulmanızı engelleyen nedenler:

    -Fazla karbonhidrat tüketiyor olabilirsiniz

    Fazla karbonhidrat tükettiğinizde vücudunuz fazladan insülin üretir. Karbonhidrat tüketiminizi azalttığınızda göbek yağlarınızın eridiğini göreceksiniz.

    -Yeterli C vitamini tüketmiyor olabilirsiniz

    C vitamini hem kandaki şeker oranını dengeler hem de stresle baş eder. Sabahları C vitamini içeren gıdalar tükettiğinizde göbek yağlarınız erimeye başlayacak.

    Göbek Yağlarından Neden Kurtulamıyoruz? | 7

    -Yeterli uyku uyumuyor olabilirsiniz

    Bedeninizin ihtiyacı olan yeterli uykuyu almadığınızda vücudunuz kortizol üretmeye başlar ve buda kalıcı göbek yağlanmasına zemin hazırlar. Günde 8 saatten az uyumamaya özen gösterin.

    -Yeterli su içmiyor olabilirsiniz

    Yeterli su içtiğinize emin misiniz hanımlar? Her sağlığın başlangıcı su hanımlar. Bu nedenle göbek yağlarımdan neden kurtulamıyorum dediğinizde içtiğiniz suyu kontrol edin.

    -Sürekli stresli hissediyor olabilirsiniz

    Sürekli stres altındaysanız vücudunuz bunun üstesinden gelebilmek için kortizol üretmeye başlar. Bu da karın yağlarınızın oluşumuna zemin hazırlar.

    Sizce haklı olabilir miyiz?

  • Gelin diyeti 2017

    Gelin diyeti 2017

    Gelin diyeti 2017 Kusursuz bir gelin olmak için yapmanız gereken diyet programı Genç kızların hayalini kurduğu bu en özel günde kusursuz görünmek istemeleri en doğal hakları. Gelinliklerinin içine girebilmek ve incecik bir görüntüye sahip olmak için gelinler şimdiden sıkı diyetlere başlamış durumda.

    Peki gelinlerin nasıl beslenmesi ve hangi diyetlere başvurması gerekiyor? Diyetisyen Ayşe Tuğba Şengel, 3 günlük gelin diyeti hakkında merak edilenleri yazdı…

    İşte gelinlik diyeti ve dikkat etmeniz gereken 5 nokta

    Gelinlerin ne kadar sağlıklı Gelin diyeti 2017 | 9 beslenir ve hafif hissederse düğün günü o derece kusursuz görüneceklerini belirten Diyetisyen Ayşe Tuğba Şengel, düğün hazırlıkları sırasındaki koşuşturmanın gelinlerin düğünden önce yaptığı fiziksel aktiviteyi artırmasına yardımcı olduğuna dikkat çekiyor. Yoğun geçen bu günlerde karşılaşılan zorlukların ise küçük bir davranış değişikliği ile avantaja çevrilebileceğini, düz bir karın ve incecik bir belin aslında hayal olmadığını ifade ediyor ve dikkat edilmesi gereken 5 noktayı şöyle sıralıyor:

    Düğünden önceki hafta mutlaka yediklerinize dikkat etmelisiniz!

    1. Konserve türü ve fazla tuzlu ürünlerden uzak durmaları gerekir. Tuzlu besinler tüketirlerse eğer vücutta su tutumu fazla olur. Dolayısıyla ödem oluşur, şiş bir karın ve vücut gelini düğün günü rahatsız edecektir.

    2. Basit karbonhidrat tüketmekten kaçınmalılar çünkü kalitesiz karbonhidratlar şeker dengesinin bozulmasına sebep olur, kişi halsizlik ve yorgunluk hisseder. Düğün öncesinde daha çok enerji veren protein grubundan tüketmek daha doğrudur.

    3. Gaz yapıcı kurubaklagiller, asitli içecekler, yağlı yiyeceklerden mutlaka uzak durulmalıdır.

    4. Su tüketimi artırılmalıdır. Düğün telaşı içerisinde hissedilen susuzluk ve açlık karıştırılabilir. Yemek yerine mutlaka su tüketmeye yönelmek gerekir. Su tüketmemek halsizlik ve yorgunluk yapar.

    5. Düğün öncesi stres ve heyecan ile kişide kabızlık ve ödem oluşturabilir. Bitki çayları tüketerek stres azaltılabilir. Kabızlık ve ödem için kiraz sapı ve biberiye demlenip içilebilir.

    gelin_diyeti_listesi

    Düğünden önce yapılacak 3 günlük gelin diyeti

    1.Gün

    Kalkınca: 1 bardak su + 2 tane kuru kayısı

    SABAH (09:00) : 1 haşlama yumurta, 1 dilim glütensiz ekmek

    ARA (10:30) : 2 ince dilim ananas, 2 adet Gelin diyeti 2017 | 9 ceviz

    ÖĞLE (13:00 ) : 120 gram yağsız ızgara bonfile, 1 kase lahana çorba

    ARA (15:30) : 1 adet kivi, 6 adet çiğ badem

    AKŞAM (19:00) : 1 kase yoğurt, 10 kaşık kabak yemeği

    ARA (21:00) : 10 tane çilek, 6 adet çiğ fındık

    2.Gün

    Kalkınca: 1 bardak su + 2 tane kuru kayısı

    SABAH (09:00) :1 dilim peynir (az yağlı),6 adet tuzsuz zeytin, 1 dilim glütensiz ekmek

    ARA (10:30) : 10 adet taze erik, 2 adet ceviz

    ÖĞLE (13:00 ) : 120 gram yağsız haşlama tavuk, 1 kase az yağlı yoğurt

    ARA (15:30) : 1 dilim peynir, 1 tane grisini

    AKŞAM (19:00) : 12 yemek kaşığı ıspanak yemeği, 1 kase az yağlı yoğurt

    ARA (21:00) : 2 ince dilim ananas,6 adet çiğ fındık

    3.Gün

    Kalkınca: 1 bardak su, 2 adet kuru kayısı

    SABAH (09:00) : 1 haşlama yumurta, 1 dilim glütensiz ekmek

    ARA (10:30) : 1 adet kivi, 6 adet çiğ badem

    ÖĞLE (13:00 ) : 12 yemek kaşığı semizotu, 1 dilim glütensiz ekmek

    ARA (15:30) : 10 adet çilek, 2 adet ceviz

    AKŞAM (19:00) : 12 yemek kaşığı ıspanak, 1 kase az yağlı yoğurt

    ARA (21:00) : 1 küçük boy elma veya 2 ince dilim ananas

    Kaynak: mynet.com/haber/saglik

  • İkiz bebek sahibi olma ihtimalleri

    İkiz bebek sahibi olma ihtimalleri

    İkiz bebek normalde pek beklenmeyen bir durumdur. Hal böyleyken bazı çiftler için ikiz bebek düşüncesi korkutucu gelir ancak bir diğerleri içinse bu yaşamın bir mucizesidir.

    İkiz sahibi olmak her ne kadar doğal yollarla kendiliğinden olsa da, bazı belirtiler ikiz bebek sahibi olma şansınızı arttırır.

    İşte ikiz bebeklere sahip olabilme ihtimalinizi arttıran işaretler:
    1. Uzun olanlar
    Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Koleji tarafından yayımlanan bir araştırmada, ikiz doğumuyla ortalama uzunluğun üstündeki kadınlar arasında bağlantı kurulmuştur.

    Uzun boylu ve kilolu kadınlarda ikiz hamilelik şansı daha fazladır.

    2. Afro-Amerikan
    Bazı ırklarda ikiz hamilelik daha sık görülmektedir. Araştırmalar, Afrika kökenli Amerikalı kadınların diğer ırklardan daha çok ikiz sahibi olduğunu kanıtlıyor!
    Aynı çalışma bir kadının ayrı yumurta (dizigotik) ikizleri doğurup doğurmayacağına genlerin büyük bir katkısı olduğunu söylüyor.

    Buna göre, Batı Afrikalı anneler, Asya ırkından olanlara göre, on kat daha fazla ikiz sahibi oluyor ve Kafkas kadınları, bu iki grubun ortasında bir yerde bulunuyor.

    3. Doğum kontrol hapları
    Doğum kontrol haplarının genellikle hamileliği önlemesinde yüzde 99.9 etkili olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, bu yüzde 0.01’in gebelikle sonuçlanabileceği gibi, aynı zamanda, ikiz gebelikle sonuçlanma ihtimalinin de yüksek olduğu kabul ediliyor.

    Doğum kontrol haplarının hormonal karışımının aşırı yumurtlamaya yol açabileceği ifade ediliyor.

    İkiz bebek sahibi olma ihtimalleri | 13
    4. Kilolu olanlar
    Bir diğer araştırma kilolu kadınlarda ikiz doğum oranlarının yükselişine işaret ediyor. Buna göre, BMI (Vücut Kitle İndeksi) 30 ya da daha yüksek olan kadınların ikizlere sahip olma ihtimali daha yüksek çıkıyor.

    Ayrıca, bu çalışma, dünyadaki ikiz doğumların artışı ile artan obezite oranı arasında ilginç bir korelasyon kuruyor.
    5. Eğer sizin ikiniz ya da ailede ikizler varsa
    Ayrı yumurta (dizigotik) ikizleri söz konusu olduğunda, kalıtım önemli rol oynuyor.

    Eğer bu genetik özellik ailenizin gen havuzunda varsa, yani ailenizde ikiz varsa, siz de bu geni taşıyor olabilir yani sizin de ikizleriniz olabilir demektir.
    Kendiniz ikiz iseniz, şansınız daha da yüksek

    6. İleri yaşta anne olmak
    Kadınların anne olma yaşı ilerledikçe, ikiz çocuk sahibi olma şansı yükseliyor.
    Çünkü yaşlı kadınlar genç olanlardan daha çok yumurta üretiyor ve bu da gebelik ve çoklu gebelik şansını arttırıyor.
    7. İlk doğumunuz değilse

    Daha önce bir ya da birkaç çocuk sahibi olmuş, 35 yaş üzeri kadınlarda ikiz gebelik olma şansı daha yüksek görülüyor.

    Bunun nedeni, ikinci veya üçüncü çocuklarını dünyaya getirdiklerinde, yaşlarının biraz daha ilerlemiş olduğu ve daha önce de belirtildiği gibi, kadınlarda yaş ilerledikçe yumurtalıkların daha çok çalışıyor olmasıdır.
    8. Emzirirken hamile kalmışsanız

    Genel olarak, emzirirken hamile kalmanızın mümkün olmadığı düşünülür çünkü emzirme süreci kadını yumurtalamadan korur. Ancak emzirirken hamile kalan ve ikiz bebekleri olan anneler de vardır. Bazı araştırmalar, emzirirken gebe kalanların ikiz veya çoklu gebelik ihtimalinin arttığına dair sonuçlara ulaşmıştır.

    9. Büyük bir aileniz varsa

    Ortalama 2 veya daha fazla sayıda kardeşi olan kadınların, ikiz gebelik ihtimali artar.

    Herhangi kesin bir kanıt olmamakla birlikte, bu görüşü destekleyen araştırmalar vardır.
    10. Günlük süt içiyorsanız

    Bazı çalışmalar, süt ürünlerinde sentetik bir hormonun yüksek olması nedeniyle süt tüketen kadınların ikizlere daha yatkın olduklarını ortaya koymaktadır.
    11. Sizin ikiz çocuklarınız varsa

    İkiz çocuk doğuranların bir daha ikizlere sahip olma şansı daha da artar!

    Kaynak: tiphero.com / kadin.mynet.com