Blog

  • Balkabaklı kup tarifi

    Balkabaklı kup tarifi

    Balkabaklı kup
    Malzemeler:
    Zencefilli kurabiye için;
    3 su bardağı un
    2 tatlı kaşığı toz zencefil
    1 tatlı kaşığı karbonat
    1 çay kaşığı tarçın
    1 tutam tuz
    90 gr tereyağı – oda sıcaklığında
    1 su bardağı +1 yemek kaşığı toz şeker
    1 yumurta
    1 yemek kaşığı su
    Çeyrek su bardağı pekmez
    4 yemek kaşığı toz şeker – üzeri için

    Balkabaklı kup tarifi | 1

    Balkabağı püresi için;
    500 gr balkabağı
    ¾ su bardağı toz şeker
    1 çay kaşığı toz tarçın

    Peynirli krema için;
    1 paket krema
    200 gr maskarpone peyniri

    Hazırlanışı;
    Un, zencefil, tarçın, karbonat ve tuzu eleyip kenara alın. Bir kapta oda sıcaklığında tereyağı ve şekeri çırpın, yumurtayı ekleyin ve çırpmaya devam edin son olarak pekmez ve suyu ilave edip tüm malzemeler tamamen birbirlerine karışana kadar çırpın. Kuru malzemeleri ilave edin ve hamur haline getirin.
    Hamuru iki yağlı kağıt arasında yarım santim kalınlığında açın. Kalıpla şekil verin ve kurabiyeleri fırın tepsisine dizin. Üzerlerine toz şeker serpip 180 derecede 10-12 dakika pişirin.
    Pişen kurabiyeleri soğumaları için kenara alın

    Balkabağı püresi için;
    Balkabaklarını iri küpler halinde doğrayın. Bir tencereye doğradığınız balkabağı, toz şeker ve tarçını koyup kısık ateşte pişirin. Piştikten sonra harcınızı bir ezme aparatıyla ya da bir çatal yardımıyla ezin.

    Peynirli krema için;
    Kremayı derin bir kapta iyice çırparak kabartın. Ardından oda sıcaklığındaki peyniri ilave edip tamamen karışıncaya kadar çırpmaya devam edin.

    Birleştirmek için;
    Kurabiyeleri parçalayıcıdan gecirip iri parçalar olana kadar çekin
    Tatlıyı servis edeceğiniz kupların tabanına kremalı karışımdan koyun üzerine bisküvi parçaları serpin ve üzerine balkabağı püresi koyarak katları arzu ettiğiniz şekilde hazırlayabilirsiniz.

  • Vajinal kuruluk ve kayganlaştırıcılar

    Vajinal kuruluk ve kayganlaştırıcılar

    Cinsel yönden aktif olan her kadın zaman zaman vajinal kuruluk problemi yaşar. Vajinal kuruluk varlığında cinsel ilişki bir keyif kaynağından çok acı ve stress nedeni haline gelir. Kadınlar erotik uyarılara bazı cevaplar verirler. Nefes alış verişin hızlı ve derin hale gelmesi, ciltte sıcaklık hissi ve kızarma, meme uçlarının belirginleşmesi, klitoris ve vulvada şişme cinsel uyarı karşısında ortaya çıkan değişikliklerdir. Kadınların pek çoğu erotik uyarılar karşısında vajialarında da bazı değişiklikler hissederler. Uyarı ile birlikte vajina yukarıya doğru kalkar ve boyu hafifce uzar. Ayrıca vajina duvarlarında “terleme” yani salgı olur.

    Lubrikasyon ya da kayganlaşma adı verilen bu durum vajina duvarlarını oluşturan hücre tabakalarından kaynaklanır. Sıvı ciltten olan terlemeden farklıdır ve bilimsel olarak modifiye plazma transüdasyonu olarak isimlendirilir. Bu sıvı AIDS’de dahil olmak üzere pek çok değişik virüs içerebilir. Bu nedenle partnerin dikkatli olması gereklidir. Bu sıvının yutulması ya da cinsel fantazi oyuncaklarının ortak kullanımı virüsün bulaşmasına neden olabilir.

    Sıvının ve lubrikasyonun asıl amacı cinsel ilişkiyi kolaylaştırmak ve spermlerin rahim içine doğru ilerlemesine yardımcı olmaktır. Pek çok kişi vajinadaki bu ıslaklığı kadının uyarılması ve cinsel ilişkiye hazır olması ile ile eş anlamlı olarak görür. Oysa bu yanlıştır. Kadınlar bazen cinsel olarak uyarılmadıkları halde vajinaları ıslanabilir ya da tam tersi olarak vajina ıslanmadan da uyarılmış olabilir. Aşırı salgı zaman zaman problem olabilmekle birlikte asıl sorun yeteri kadar ıslaklığı sağlanamadığı durumlarda yaşanmaktadır.

    Bazı kadınlar yeteri kadar uyarılmadığı için kur kalırken bazılarında ise kuruluğun nedeni stress ya da gerginliktir. Öte yandan tampon kullanımı, diğer temizlik malzemeleri, ya da vajinal duş da kuruluğa neden olabilmektedir. Benzer şekilde alerji ilaçları ile psikiyatrik sorunlarda, kalp damar hastalıklarında ya da diğer bazı durumlarda kullanılan ilaçlar da kuruluğa yol açabilir. Nadiren doğum kontrol hapları da benzer bir etki yaratabilir.Temel olarak bakıldığında kan östrojen hormonundaki dalgalanmalar kuruluğun temel nedenidir.

    Menopoz da vajinal kuruluğun önemli ve sık karşılaşılan bir nedenidir. Üreme çağının sonlarında azalan östrojen hormonuna bağlı olarak vajinal dokular incelir ve esnekliği azalır. Buna paralel olarak dokuların sıvı üretme yeteneği düşer.

    Özetleyecek olursak kuruluğa yol açan nedenler

    • adet siklusunun dönemleri
    • gebelik
    • doğum sonrası
    • emzirme dönemi
    • stress dönemleri
    • prezervatif kullanımı
    • tampon kullanımı
    • vajinal duş
    • ilaçlar
    • menopoz

    Vajinal kuruluğun en kolay ve etkili çözümü lubrikan yani kayganlaştırıcılardır. Piyasada bu amaçla satılan pek çok ürün bulunmaktadır. Bu ilaçların çoğu kokusuz, tatsız ve sterildir. Yine bu ilaçların hemen hepsi hipoalerjeniktir. Kendinize uygun olan lubrikanı değişik markaları deneyerek kendiniz bulmalısınız. Lubrikan seçerken dikkat etmeniz gereken bazı hususlar vardır:

    1) Her zaman suda çözünen lubrikanları kullanın. Petrol bazlı vazelin gibi kayganlaştırıcıları asla ve asla kullanmayın. Bunlar hem enfeksiyona olan eğilimi arttırırlar hem de içerdikleri maddeler prezervatiflerin dayanıklılığını azaltırlar. Öte yandan vajinada irritasyona neden olabilirler.

    2) Nemlendirici, anti-irritan ve kurutma tozları arasındaki ayrıma dikkat edin. Pek çok markanın değişik amaçlarla kullanılan farklı ürünleri vardır. Anti-irritan kremler sadece dış bölgelerde kullanılır ve vulvadaki ağrı ve kaşıntıyı giderirler. Bu ilaçlar asla vajina içinde kullanılmazlar. Bazı toz ve pudralar ise sadece aşırı salgı olan kadınlarda salgıyı absorbe etmek için kullanılırlar.

    3) Unutmamanız gereken bir başka nokta ise aksi belirtilmediği sürece bu tür kayganlaştırıcıların hamilelikten koruyucu etkisinin olmadığıdır. Yine bu maddeler cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korumaz. Sadece nonoxynol adı verilen maddeyi içeren maddeler sperm öldürücü özelliğe sahiptir. Ancak bu madde de vajina için irritan bir maddedir ve enfeksiyon riskini arttırır.

    Kayganlaştırıcılara ek olarak pelvik kasların güçlü tutulması bölgeye olan kan akımını arttırarak sıvı üretimine destek olabilir. Bu amaçla Kegel egzersizleri yapılabilir. Kegel egzersizlerini öğrenmek için tuvalette otururken idrar yapmaya başlayın ve idrar akımı devam ederken durdurmaya çalışın. Daha sonra bu hareketleri mesaneniz boşken yapın. Kasları kasın ve üçe kadar sayın. Buna kalsarın yorulduğunu hissedene kadar devam edin. Kegel egzersizlerini her gün günde 2 defa yapın. Birkaç hafta içinde cinsel yaşantınızdaki değişmi fark edeceksiniz.

     

    Kaynak: mumcu.com

  • Gebelikte yapılan egzersiz yararlı mı?

    Gebelikte yapılan egzersiz yararlı mı?

    Gebelikte yapılan egzersiz anne hem de bebek için yararlı..! Geleneksel görüş erken doğum riskini arttırbileceği endişesiyle gebeliğin son dönemlerinde egzersizden kaçınmak şeklindeydi. Oysa son dönemlerde bu görüş yavaş yavaş terkediliyor. Konu ile ilgili yapılmış bütün çalışmaları bir arada değerlendiren yeni bir derleme gebelik sırasında yapılan egzersizin hem anne adayı hem de bebek açısından pek çok yararları olduğunu ortaya koydu.

    Kadın hastalıkları ve doğum konusundaki en prestijli dergilerden bir tanesi olan American Journal of Obstetrics & Gynecology’de yayınlanan çalışmanın yürütürcüsü, Amerika Birleşik Devletlerinin Philadelphia eyaletinde bulunan Thomas Jefferson Universitesi doktorlarından profesor Vincenzo Berghella egzersiz sırasında salgılanan norepinefrinin rahim kasılmalarını başlatabileceği ve bunun da erken doğuma yol açabileceği korkusunun aslında gerçek olmadığını i̇leri sürüyor.

    Gebelikte yapılan egzersiz yararlı mı?

    Dr. Berghella ve arkadaşları konuyla ilgili yapılmış literatürde yer alan dokuz randomize kontrollü çalışmanın sonuçlarını bir arada değerlendirilmişler.

    Çalışmaya dahil olan 2059 kadının yarısı aerobik egzersiz grubuna diğer yarısı ise kontrol grubuna ayrılmış.

    Çalışma grubundaki kadınlar 10 hafta süreyle ya da doğumlarına kadar haftada üç yada dört kez 35-90 dk sürecek şekilde egzersiz yaparken kontrol grubundaki kadınlar hiç egzersiz yapmamış.

    Sonuçlar egzersiz yapan ve yapmayan kadınlar arasında 37. haftadan önce gerçekleşen doğum yani erken doğum oranları açısından herhangi bir fark olmadığını göstermiş.

    Buna karşılık egzersiz yapan grupta vajinal doğum oranları sezeryana göre bir miktar daha fazla bulunmuş.

    Çalışmacılar aynı zamanda kontrol grubu ile karşılaştırıldığında egzersiz yapan kadınlarda gebeliğe bağlı şeker hastalığı ve gebeliğe bağlı yüksek tansiyonun da daha az görüldüğünü saptamışlar.

    Bebekler açısından bakıldığında ise araştırmacılar düşük doğum ağırlığı ya da ortalama doğum ağırlığı açısından egzersiz yapan ve yapmayan gruplar arasında herhangi bir fark saptamamışlar.

    Çalışmaya dahil olan tüm hamile kadınlar tek bebek bekleyen, ikiz olmayan ve gebelik öncesinde normal kiloda olan kadınlarmış. Aynı zamanda egzersiz yapmalarının önünde tıbbi bir engel olan kadınlar çalışma harici bırakılmış.

    Prof. Berghella bu çalışmadan elde edilen sonuçların American Congress of Obstetricians and Gynecologists (ACOG), ve Centers for Disease Control and Prevention (CDC) tarafından yayınlanan ve gebelerin haftada en az 150 dk orta yoğunlukta aerobik egzersiz yapmalarını öneren rehberler ile paralellik gösterdiğini belirtiyor.

    Ancak her gebe kadının birbirinden farklı olduğu ve egzersiz toleransının değişik olabileceği gözden çıkartılmalı.

    Aerobik egzersiz ile kastedilen yüzme ve yürüyüşte olduğu şekilde kol ve bacak kasları gibi gruplarının ritmik olarak çalıştırıldığı aktivitelerdir.

    Orta şiddette egzersiz ile anlatılmak istenen ise kalp hızını yükselten ve terletecek düzeyde aktivitelerdir. Orta şiddette bir egzersiz yaparken konuşabilirsiniz ancak şarkı söyleyemezsiniz.

    Gebelik sırasında egzersiz yaparken yada egzersiz yapmaya karar verdiğinizde mutlaka gebeliğinizi takip eden doktorunuz ile görüşmeli ve onayını almalısınız.

     

    Kaynak: mumcu.com

  • Diyette doğru sanılan yanlışlar

    Diyette doğru sanılan yanlışlar

    Çevremizdeki herkesin diyet yaptığı ve herkesin diyetisyen olduğu bu günlerde doğru yaptığınızı düşündüğünüz ama aslında çok yanlış olan buna rağmen çok yaygın yapılan uygulamalar vardır. Bunlara karşı bilinç sağlayıp doğru olanın peşinden gittiğinizde ise sağlıklı bir hayatın kapıları size ardına kadar açılır. Peki nedir bu hatalar?

    Ekmek Fobisi:

    Herkesin suçlu ilan ettiği ekmek diyette ilk vazgeçilen şey oluyor. Çünkü gerek medyada gerek çevremizde çok zararlı olduğu empoze ediliyor.Halbuki Dünya Sağlık Örgütü (WHO) diyor ki; günlük beslenmemizin %50- 55’i karbonhidrattan oluşmalıdır. Çünkü karbonhidrat birinci enerji kaynağımızdır. Tek yapmanız gereken ekmek tercihinizi sağlıklı olanla değiştirmek ve ideal kilonuza uygun porsiyonunuz kadar tüketmektir.

    Ekmek;

    -İçeriğindeki bol posa ile bağırsaklarınıza dosttur

    -B12 hariç bütün B vitaminlerini içerir bu da metabolizmamızda büyük rol oynar

    -Sindirim sistemimizi korur ,

    -Vücudumuzun ihtiyacı olan enerjiyi en sağlıklı yoldan karşılar.

    Öğün Azaltma:

    Günde 1-2 öğün tükettiği halde neden hala kilo problemi olduğunu sorgulayan binlerce insan bulabiliriz.Bunu iki şekilde açıklayabiliriz:

    1- Vücudun metabolik aktivitelerini devam ettirebilmek için günlük belirli bir enerji, karbonhidrat, protein, vitamin, mineral, su ihtiyacı vardır. Eğer siz kendinizi aç bırakır ve bunu karşılamazsanız metabolizma size uyum sağlamak için kendini yavaşlatacaktır. Metabolizma yavaşlaması sonucu da kişi “su içsem yarıyor” vücuduna sahip olacaktır. Bunun yanı sıra uzun süre aç kalan vücut ilk tüketilen besini bu gibi kıtlık durumlarında kullanabilmek için yağ olarak depolayacaktır.

    2- Yine uzun süreli açlıklarda beynimiz bize ilk olarak tatlı tüketmemiz için sinyaller gönderecektir çünkü kanda şeker giderek düşüyordur. Eğer buna yenilmezsek bu sefer de daha yağlı, tuzlu besinler tüketmemiz için sinyaller gönderecektir. Ve yemek yemeye karar verdiğinizde porsiyon kontrolü imkansız bir hal alacaktır.

    Hareketsiz Yaşam:

    Gün içerisinde kendinizi çok yoruluyor hissediyor olabilirsiniz. Fakat bunu spordan saymak hatadır. Bir süre sonra günlük rutinimiz olarak kabul edilen bu koşturmacalarınızın yanı sıra düzenli spor yapmanız gerekmektedir. Evet sağlıklı yaşamın ilk adımı birkaç durak önce inip yürümek, asansör yerine merdiven kullanmaktır ama daha iyisi için bir sonraki aşamaya geçmeniz gerekir.

    Kalp sağlığınız için her gün en az yarım saat yürüyebilirsiniz veya çok seveceğiniz bir spor dalına ciddi anlamda vakit ayırabilirsiniz. Dans edebilir, yüzebilir ip atlayabilirsiniz. Siz yeter ki isteyin seçenekler önünüzde sağlıklı olmak elinizde…

    Meyve Tüketme Korkusu Ve Protein Ağırlıklı Diyetler:

    Meyvenin içerisinde bulunan fruktozdan dolayı kilo aldırdığı sıkça konuşuluyor. Ama unutmayın ki günlük 5 porsiyon sebze ve meyve tüketmemiz gerekmektedir. (WHO) Çünkü vitamin, mineral ihtiyaçlarımızı karşılamazsak çeşitli hastalıklarla karşı yarşıya kalabiliriz. Önemli olan meyve ve sebzeyi nasıl tükettiğiniz. Gün içerisinde ara öğünlerde meyve tüketir, sebze yemeklerini az yağlı ve mevsiminde tüketirsek en doğru beslenme şeklini benimsemiş oluruz.

    Su Tüketmek Yerine Çay Tüketmek:

    Kişinin yaşı, cinsiyeti, metabolik durumu, sağlık durumuna göre değişmekle birlikte günlük 2- 2,5 lt su tüketmeniz gerekmektedir. Suyun yerini ne çay ne de meyve suyu doldurur. Aksine siyah çay idrar söktürücü özelliğinden dolayı vücudumuzdan fazlaca su atılmasına sebep olur. Bu sebeple lütfen günlük su ihtiyacınızı SADECE SU ile karşılayınız. Siyah çay yerine ise bitki çaylarını tercih ediniz.

    Unutmayın sağlıklı beslenmek ile ilgili uzman olmayan herkes konuşabilir ama doğru bilgiyi beslenme uzmanlarından alırsınız. Zayıflamak için mucize bir formül yoktur diyet+spor ve diyetin içerisinde bulunan zayıflamaya yardıcı besinler vardır.

    Sağlıkla Kalın…

    Dyt. Simge Sevinçer

  • Çörek Otlu Zayıflama Çayı

    Çörek Otlu Zayıflama Çayı

    Çörek otunun bu faydasını öğrendiğinizde eminiz sık sık kullanmaya başlayacaksınız.

    Kilo vermek isteyenlere doğal destek olan çörek otu ile zayıflama çayını denemeye ne dersiniz? Evde kolayca bulacağınız bu malzemelerle hayalinizdeki ideal kiloya ulaşabilirsiniz.

    Çörek otlu zayıflama çayı tarifini yazmadan önce birkaç önemli öneriyi bilmenizde fayda var. Hangi diyeti uyguluyorsanız uygulayın mutlaka diyetinizi sporla destekleyin. Bunun dışında beslenmeniz de kaliteli olsun. Beslenme ve spor yaptığınız diyeti daha sağlıklı ve daha kısa sürede ulaşmanıza yardımcı olur. Önerimizi de yazdığımıza göre şimdi gelelim çörek otlu ile zayıflama çayına..
    Çörek Otlu Zayıflama Çayı | 3

    Çörek otlu zayıflama çayı için,

    Malzemeler:

    -1 tatlı kaşığı çörek otu

    -1 litre sıcak su

    -1 adet elma

    -1 tatlı kaşığı ıhlamur

    -1 adet limon

    -1 tatlı kaşığı toz zerdeçal

    İşte malzemelerimiz bu kadar gelelim yapılışına!

    Yapılışı:

    -Öncelikle elma limonu güzelce yıkayıp küçük küçük doğrayın.

    -Cam bir demlik ya da kavanozun içine tüm malzemeleri koyun ve karıştırın.

    -Ağzını güzelce kapatın ve 5 saat kadar karışımı bekletin. Böylelikle malzemelerin öz

    İyice suya geçmiş olacak.

    -Demlenmiş olan çörek otlu zayıflama çayını öğünlerden ve ara öğünlerden 10 dakika önce 1 bardak için.

    -Çörek otu ile zayıflama çayını ister sıcak için ister soğuk. Tamamen damak zevkinize kalmış.

    Çörek otlu zayıflama çayı hakkında bilgiler

    -Çörek otlu zayıflama çayını istediğiniz kiloya inene kadar içebilirsiniz.

    -Bebeği olan ve emziren anneler için de uygundur. Ancak baş dönmesi ya da kabızlık gibi belirtiler olduğunda kullanmayı bırakmanız tavsiye edilir.

    -Zerdeçal kilo vermenizin dışından kanserden korur ve ödem söktürür.

    -Çörek otlu zayıflama çayı iştahınızı kapatır ve daha çabuk doyma hissi vererek zayıflamanıza yardımcı olur.

    -Karaciğerinizi temizleyerek sindiriminizi hızlandırır. Hatta bu konuda çörek otunun müshil özelliği gösterdiği bilimsel ve laboratuvar çalışmaları ile belirlenmiş.

    -Çörek otu doğal antioksidan özelliği taşır.

    -Peygamber Efendimiz (s.a.v) çörek otu için : “Çörek otu yemeye devam ediniz. Zira onda, ölümden başka her çeşit deva mevcuttur.”

    -Çörek otunun zayıflamaya etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış olup aç karnına yenmesi gerekiyor.

    -Çörek otunun ayrıca cinsel gücü artırıcı etkisi de bulunur.

  • Mont trendleri 2017

    Mont trendleri 2017

    İbresi aşağı düşen termometreler, en rahat ve en samimi parçaların müjdesini veriyor. Pofuduk montlar, balıkçı yaka üstler ve hareket özgürlüğünün sınırlarını genişleten binici pantolonları, karlı zirvelerin neo modern üniformasının kilit parçalarıyla flörtte. Şaşırtıcı olan ise bu buz gibi birlikteliklerin, iç ısıtan siluetler oluşturması.

    Mont trendleri 2017

    Mont trendleri 2017 | 5 Mont trendleri 2017 | 6 Mont trendleri 2017 | 7 Mont trendleri 2017 | 8 Mont trendleri 2017 | 9 Mont trendleri 2017 | 10 Mont trendleri 2017 | 11

  • Çocuklar da depresyona girer!

    Çocuklar da depresyona girer!

    Sadece biz yetişkinlerin psikolojisi olduğunu, ve sadece bizim depresyona girdiğimizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Evet, dünyadan bir haber ve kendi dünyasında mutlu sandığımız çocuğumuzun da biz yetişkinler gibi kendisine ait psikolojisi dünyası var. Ve onlar da kendi dünyalarına ait sebeplerle depresyona girebilirler.

    Bunun sebebi, anne baba çatışmaları ve sorunlarının çocukta yansıyan davranışları olabileceği gibi, kendinden sonra dünyaya gelen kardeş kıskançlığı, ebeveynlerin yanlış davranış ve tutumları vs sebeplerle olabilir.

    Çocuk, bir şekilde psikolojisinin bozuk olduğunu davranışlarıyla gösterir. İlgilenilmediğini düşündüğü için içine kapanabilir veya dikkat çekmek için anlamsız va aşırı davranışlarda bulunabilir. İçine atıyorsa bunu altını ıslatma şeklinde gösterebileceği gibi öfke ve şiddete de başvurabilir.

    Genellikle ebeveyn davranış ve tutumlarından kaynaklanan bu sorunlarda, odaklanılması gereken aslında ebeveynlerdir. Anne ve babanın değişiklik gösteren tutumları direkt olarak çocukta kendisini gösterir. Yanlış olan bazı davranış ve tutumlar düzeltilirse, çocukta da düzelmeler gözlenir.

    Çocuk, ifade edemediği duygularını, öfke ve şiddet olarak yansıtabileceği gibi, bu yaptığı resimlere de yansır. Dikkatli bir ebeveyn çocuğunda psikolojik bir sıkıntı, ifade edemediği bir sorunu olduğunu anlayabilir.

    Çocukla sağlıklı bir şekilde iletişim kurmak, onun kendisini ifade edebilmesine izin vermek, kaliteli zaman geçirmek çok önemlidir. Çocuğa sürekli yapma, etme, hayır demek, katı kurallar koymak, üzerinde baskı hissetmesine ve içine kapanmasına sebep olabilir. Bu baskılar gereğinden fazla olursa, çocukta çekingenlik oluşabilir ve bu çekingenlik yerleşirse ilerleyen yaşlarda bu sosyal fobiye sebep olabilir.

    Çocuğa konulan kuralların, ödül ve ceza sisteminin çok iyi ayarlanması gerekir. Çocuğa konulacak olan bu kurallar, hayırlar, ödüller ve cezalar ebeveynlerin her ikisi tarafından da aynı anda uygulanmalıdır. Ebeveynlerin birinin evet dediğine diğerinin hayır dememesi, hayır denilen bir durumdan sebep göstermeksizin vazgeçilmemesi çocuğun psikolojik ve karakter gelişimi için çok önemlidir.

    Çocukta görülen herhangi bir psikolojik sorunda, ebeveynlerin ilk önce dönüp kendilerine bakması, kendi aralarindaki çatısmaların, sorunların çocuğa yansımamasına, çocuğa yaklaşımlarında, kurallarında, davranışlarında her iki ebeveynin de tutarlı olmasına özen göstermesi gerekmektedir.

    Aşılamayan ve çözümlenemeyen durumlarda ise, ileride daha büyük sorunların ortaya çıkmaması için, bir uzmanla görüşmek en mantıklı ve sağlıklı yol olacaktır.

    Psk.Berna Incekara

  • Gebelik ve Grip Aşısı

    Gebelik ve Grip Aşısı

    Influenza yani grip salgınları kış aylarında sık görülen ve sadece Amerika Birleşik Devletlerinde her yıl 20.000’den fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olan ciddi enfeksiyonlardır. Bu hastaların büyük bir kısmı 65 yaşından büyük kişilerdir. Hastalık çocuklarda daha sık görülmekle birlikte ciddi komplikasyonlar ve ölüm 65 yaş üzerinde daha fazladır.

    Gebelik ve Grip Aşısı

    Gribi ve neden olduğu ciddi koplikasyonları önlemenin tek ve en etkili yolu grip aşısıdır.

    Amerikan Bağışıklama Ugulamaları Tavsiye Komitesi grip aşısının asıl hedef kitlesini şu şekilde bildirmektedir:

    1. 65 yaşından büyükler
    2. Yaşı kaç olursa olsun kronik hastalığı olanlar (astım, diabet vb.)
    3. Yüksek risk altındaki kişiler ile temas halinde olanlar (sağlık personeli)
    4. Hamileliklerinin 2. ya da 3. trimesteri salgın dönemine denk gelen kadınlar

    Grip aşısı genelde 3 tür Influenza virüsüne karşı bağışıklık sağlar. Aşının içeriği her yıl değiştirilerek o yıl içinde salgınlara neden olması beklenilen virüslere karşı olacak şekilde üretilir.

    Tavuk yumurtasından elde edilen besi yerlerinde üretilen virüsler inaktive hale getirilerek enfeksiyone neden olma potansiyelleri ortadan kaldırılır ancak vücutta antiko üretimini uyarma özellikleri kaybolmaz.

    Etkinliği
    Aşının etkinliği genelde aşı yapılan kişinin yaşına ve o yıl enfeksiyona neden olan virüsle aşının içerdiği inaktive virüsün benzerliğine bağlıdır ve ortalama %70-90 civarındadır.

    Hamilelerde grip aşısı
    Özellikle hamileliğin son dönemlerinde gribe yakalanan kadınlarda komplikasyon görülme riski artmaktadır. 1998 yılında yapılan bir araştırmada 17 sezon boyunca yapılan incelemeler sonucu hamile kaınlarda grip nedeni ile hastaneye yatırılarak tedavi edilmeyi gerektirecek kadar şiddetli yakınmaların hamile olmayanlara göre çok daha fazla görüldüğü ortaya konmuştur. Yine 1918-19 ve 1957-58 yıllarında tüm dünyayı etkileyen salgınlar sırasında pekçok hamile kadının da hayatını kaybettiği bilinmektedir.

    Hamilelik sırasında kalp atım hızında, kalbin pompaladığı kan miktarında, oksijen tüketiminde, akciğer kapasitesinde ve bağışıklık sisteminde ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler, gribe bağlı komplikasyonların görülme olasılığını arttırmaktadır.

    Bu bulguların ışığında Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi (Centers for Disease Control and Prevention) grip sezonunda 2. ya da 3. trimesterda olacak olan tüm hamile kadınların grip aşısı olmalarını önermektedir. Amerikadaki diğer bilimsel dernekler de bu öneriyi desteklemektedir.

    Grip aşısı inkative virüs aşısı olduğundan yai canlı virüs içermediğinden gebelikte kullanımının herhangi bir sakıncası yoktur. İkibin hamile kadın üzerinde yapılan bir araştırmada aşının ne anne adayı ne de bebek üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin olmadığı gösterilmiştir. Benzer ancak daha az sayıda kadın üzerinde yapılan başka bir araştırma da aynı sonucu vermiştir.

    Grip aşısı gebeliğin her döneminde güvenli olmakla birlikte, ilk trimesterda çok gerekli olmadıkça ilaç kullanımından kaçınma geleneği nedeni ile pekçok hekim aşıyı bu dönemin sonunda yaptırmayı uygun görmektedir. Yine ilk trimesterda düşük olma olasılığı fazla olduğundan bu dönem atlatıldıktan sonra aşının yapılması daha uygundur.

    Aşı aynı zamanda emziren annelerde de güvenle yapılabilir.

    Kimlere yapılmaz?
    Grip aşısı, aşının içinde bulunan maddelere ve özellikle yumurtaya karşı alerjisi olanlara yapılamaz.

    Ne zaman yapılır?
    Grip aşısı için en uygun dönem Ekim ve Kasım aylarıdır. Ancak bu aylarda hamileliklerinin ilk trimesterını yaşayanlarda ertelenebilir. Aşı kas içi enjeksiyon olarak koldan yapılır.

    Yan etkiler
    Grip aşısı canlı virüs içermediğinde hastalığa neden olmaz. Aşı sonrası erken dönemde ortaya çıkan grip tamamen rastlantısaldır.

    En sık karşılaşılan yan etki enjeksiyon alanında görülen şişlik ile hassasyettir ve olguların %10-64’ünde görülür.

    Ateş, halsizlik, kas ağrısı gibi elirtiler özellikle ilk kez aşı olanlarda 6-12 saat sonra ortaya çıkabilir ve genelde 1-2 günde kaybolur.

    Nadiren alerjik reaksiyon ve anafilaksi gelişebilir. Yine çok nadir olarak Gullain-Barre Sendromunun ortaya çıkabileceği bildirilmiştir.

    Sonuç olarak hamilelikte grip aşısı güvenlidir ve yapılması önerilmektedir.

    Kaynak: mumcu.com

  • Diyetteyken hamburger yemek isteyenler dikkat!

    Diyetteyken hamburger yemek isteyenler dikkat!

    Her diyet veya yemek programına bir burger düşer. Peki, bir burgeri sizin için nasıl çekici kılarsınız?

    Diyetteyken hamburger yemek isteyenler için Holywood’un ünlü beslenme uzmanlarının tavsiyesini paylaşıyoruz.

    Burger etine erik kurusu!

    Şu anda yüzünüzü buruşturmuş olabilirsiniz, “Bu muydu ya yemem ben bunu” da diyebilirsiniz. Ama kesin bir yargıya varmadan önce haberin devamını bir okuyun. Gerisine siz karar verin.

    Erik, burger eti içindeki yağı yüzde 40 oranında azaltıyor ve kendinizi doymuş hissediyorsunuz.

    Öğütücüde beş küçük erik kurusu ve yarım kilo eti karıştırın. Tatlarını fark etmeyeceksiniz bile.

    Şimdi sırada hindi buger sorunu avr.

    Daha sağlıklı bir tercih gibi görünüyor olabilir ama değil. Etin aksine kümes hayvanlarının etlerinde çok daha az nem vardır. Bunun anlamı hindi veya tavuğu ızgaraya attığınızda çok daha çabuk kurur ve etin kimyasal yapısında deiğişime neden olur. Bunlar yorgunluğa, eklem ağrılarına ve hatta kansere neden olur. Eğer burgerde kümes hayvanlarını tercih ederseniz lahana salatası ile beraber yiyin.

    Lahana içinde karaciğerdeki toksin giderici enzimleri artıran ve kimyasal değişimi yarıya indriren doğal içerikler vardır.

    BONUS BİLGİ:

    Bu arada burger ekmeğinizi kısa bir süre için ateşin üzerine atın. Isı ekmekteki şekeri yakar.

  • Kışın güneşi: ‘Ayva’

    Kışın güneşi: ‘Ayva’

    Meyvelerin hepsi güzeldir ama ayva deyince kış, kış deyince ayva gelir akla. Ve tabii ki üzerinde beyaz duvak gibi kaymağıyla, gelin gibi süzülen kırmızı bir ayva tatlısına kim hayır diyebilir ki!

    Et Yerine Meyve

    Türk hayatında erken zamanlarda sebzelerden daha çok yer tutan meyvelerin günlük hayatta çeşitli şekillerde kullanılışı kültür tarihimiz açısından çok önemlidir. Kimi zaman çiğ, kimi zaman pişirilerek kullanılan meyveler tarihi devirlerin bütününde görülmüştür.  Özellikle de et, tavuk bulamadıkları zamanlarda insanlar çoğunlukla doğanın sunduğu enfes meyveler ile beslenmiş lezzetli yemeklere onların rayihasından faydalanarak ulaşmıştır.

    Yarı göçebelik getirileri

    Tarih boyunca Türklerin, göçebe olduklarından hiç yerlerinde durmadan sürekli göçtükleri, bu sebeple de tarımla uğraşmadıkları sanılır. Ancak yerleştikleri ovalarda da tarımla uğraşır, meyve, sebze ve tahıl yetiştirirlerdi. Hatta birçok ürünün bir coğrafyadan diğerine ulaşıp yerleşik hayata geçmesini, farklı iklimlerde farklı ürünlerin yetişmesini, mutfak kültürünün zenginleşmesini bile de sağlamışlardı. Öyle ki insanlar gibi meyvelerinde anavatanının neresi olduğunu, hangi ana yurttan çıkıp nerelere göç ettiğini, nasıl yayıldığını araştırdığımızda ilginç veriler ile karşılaşabiliriz.

    En güzel cümlelerin baş misafiri

    Edebi eserlerin gücü yadsınamaz. Tarih öncesinden günümüze ulaşan, hala etkisi ve gücüyle bizi içine alan eserler, meyveleri de sıkça içine almış, özelliklede onlara yüklediği karakterler ile değerini arttırmıştır.

    Ayva (Eyvâ), sarı renkli ve yuvarlak olmasından dolayı, özellikle klasik Türk şiirinde en çok âşığın yüzü ile ilişkilendirilmiştir. Âşığın yanağı, sevgilinin çenesi, güneş ve ayla ilişkilendirilmesi de yine aynı özelliklerinden kaynaklanır.

    Farklı şekillerde tüketilmeli

    Özellikle soğuk havanın etkisi altında olduğumuz bu mevsiminde meyvelerden ayva ön plana çıkıyor. Ayva Osmanlı mutfağında da farklı şekillerde faydalanılan bir meyveydi. Özellikle sulu, erikli dediğimiz yahni çeşidi yemekler de sık sık kullanılırdı. Şimdilerde her ne kadar bazı bölgeler dışında yemekler de kullanılmasa da tatlısıyla, reçeliyle, kompostosuyla, marmeladıyla sofralarımızda sıkça yer alıyor.

    Bir de böyle deneyin

    Benim gibi ayvayı çiğ yemeği sevenler var ise bu tarifi mutlaka denemeli:  “Bir yemek kaşığı ile ayvayı kesip (ayva kaşık ile kesilirse vitamini ve rehaveti kaçmaz ve renginde bozulma oluşmaz) üzerine taze sıkılmış limon ve kaya tuzu ekleyin.”  Bu lezzetli tarifi gün aralarında atıştırmalık olarak tüketebilirsiniz. Ayvanın özünü koruyarak o mayhoşumsu ve kekremsi tadını doruklarda yaşarsınız…

    Sağlık açısından olmazsa olmazlardan

    Ayvadan yararlanmamız lezzetiyle sınırlı da değil elbette. Yaprakları çay gibi demlenip içildiğinde sakinleştiriyor, düşük şeker içermesi sebebiyle de şeker ve kolesterol hastaları da faydalanabiliyor.  Meyvelerinden hazırlanan şurup ve kompostolar çocuk ishallerine karşı çok etkili. Meyveleri kalbe kuvvet verip rahatlatır. Kalpteki sıkıntıyı, çarpıntıyı ve ağız kokusunu giderir. Harareti ve ishali keser. Hazımsızlığı giderir, mideyi ve bağırsağı kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir. Vücudun gelişmesine yardım eder. Ayva damar sertliğine, karaciğer tembelliğine iyi gelir, tansiyonu düşürür, safrayı düzene sokar. Yapraklarının çayı kalp ağrılarına iyi gelmekte, sakinleştirici özelliği bulunmaktadır. Ayrıca meyvesi gibi çekirdekleri ve yaprakları boya,  kozmetik sanayinde, tıpta ilaç yapımında da kullanılıyor.

    Mevsiminde tüketmek hem sağlığınıza hem de bütçenize fayda sağlar

    Her zaman değindiğim ve söylemekten vazgeçmediğim bir konu bu: “Mevsiminde tüketmek”.

    Alışkanlık haline getirdiğiniz de ve diğer ürünlerle (konserve vb) karşılaştırdığınız da hem maddi hem de manevi faydalarının farkına varacaksınız. Dahası lezzetli yemekler yerken, kendi sağlığınıza ve sevdiklerinize büyük bir iyilik yapmış olacaksınız.

    AYVA TATLISI

    MALZEMELER:

    4  adet ayva
    3  adet elma
    1,5 kg şeker
    1,5 su bardağı vişne suyu
    Karanfil
    Kızamık şekeri

    YAPILIŞI:

    Ayvaların kabuklarını soyup ortadan ikiye bölün ve orta kısımları oyarak temizleyin Bir tencereye su ilave edin. Ayvalara 8- 10 adet karanfil, az kızamık şekeri, yarım bardak vişne suyu ve toz şekerin yarısı ekleyerek kısık ateşte haşlayın. Ayvalar tam haşlanmadan ocaktan alın. (Kaynatılacak suyun soğuk olmasına ve kısık ateşte kaynamasına dikkat edelim ayvalar dağılmasın.) Elmaları rendeleyip ayrı bir tencerede kalan vişne suyu ile birlikte marmelat haline gelinceye kadar kaynatın. Ayvalar tencereden çıkarılıp tepsiye dizin ve Ayvaların orta kısmına elmaları eşit şekilde paylaştırılıp orta sıcaklıktaki fırında yüzü kızarıncaya kadar pişirin. Soğuduktan sonra servise sunabilirsiniz.

    (RAMAZAN BİNGÖL / AKŞAM)