Blog

  • Soğuk havalarda cildiniz pul pul dökülmesin!

    Soğuk havalarda cildiniz pul pul dökülmesin!

    Özellikle güneş koruyucu ürün kullanmadan kayak yapmak, cildi ciddi anlamda tahrip edebiliyor ve kalıcı izlere yol açabiliyor.

    Akşam’da yer alan habere göre bunun için dışarı çıkamadan önce güneş koruyucu sürmek ve belli aralıklarla yenilemek önem taşıyor. Memorial Şişli Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Eneida Kote soğuk havaların cilt sağlığına etkisi hakkında bilgi verdi.

    Rüzgar ciltte kaşıntı ve döküntülere neden olabilir

    Açık havada yürüyüş ya da egzersiz yapmak,  beden kadar cilt sağlığı için de yararlıdır. Ancak kış aylarında dışarıda spor yapacak kişiler, özellikle kuru cilt yapısına sahip olanlar bazı noktalara dikkat etmelidirler. Rüzgar ve kış güneşi ile direkt temas, cildin yağ tabakasını almaktadır. Bu durum ciltte kaşıntı, pul pul döküntüler ve cildi tahrip edici sorunlara neden olabilmektedir.

    Dudaklarınızı da koruyun

    Soğuk havanın vücutta en fazla etkilediği bölgelerden biri dudaklardır. Rüzgâr, güneş ve soğuk hava dudakların çatlamasına, soyulmasına ve yaralı bir görünüm kazanmasına neden olabilir. Ağızdan nefes almak ve dudakları ıslatmak da kuruluk şikâyetlerini arttırır. Bu nedenle dışarıda spor yapacak kişiler güneş koruyuculu dudak nemlendiricileri, eğer yoksa cilt için kullandıkları güneş koruyucuyu sürmeden dışarı çıkmamalıdırlar. Ayrıca dış ortamlarda vazelin gibi daha yoğun bariyer nemlendiriciler, iç ortamlardayken ise nemlendirici besleyiciliği ön planda olan kremler kullanılabilir.

    Dudakların üzerinde oluşan derilerin soyulmamasına çok dikkat edilmelidir. Cilt kanserinin sadece deride değil, dudakta da görüldüğü de unutulmamalıdır.

    Cildiniz soğuktan donmasın

    Aşırı soğuk deri hücrelerinin donmasına neden olabilir. Spor yaparken ve hareket ederken vücut ısısı iyi olabilir ve üşüme hissedilmeyebilir. Ancak -4 dereceye maruz kalan cilt donmaya meyillidir. İlk bulgular arasında ciltte kızarıklık ve iğne batması gibi şikâyetler olur. Eğer önemsenmez ise deri beyaz, gri ve uyuşuk bir hal alır. Deri donmalarında şunlara dikkat edilmelidir:

    – Soğuk ortamdan uzaklaşılmalıdır.

    – Aşırı sıcaktan kaçınılmalıdır.

    – Nemli ve ılık bir ortamda beklenmelidir.

    – Donmuş olan cilt, ısınması için ovuşturulmamalıdır.

    – Ilık duş alınabilir ancak sabun kullanımından ve keseden  kaçınılmalıdır.

    –  Cilt normale dönüyorsa sadece zeytinyağlı, E vitaminli  nemlendirici sürülebilir.

    – Şikâyetler devam ediyorsa doktora gidilmelidir.

    Güneş güvenliği sağlanmalı

    Güneş yanıkları sadece yaz aylarında değil, kış aylarında da görülmektedir. Halk arasında rüzgâr yanığı olarak adlandırılan yanıklar aslında güneş yanıklarıdır. Özellikle yüksek yerlerde kayak yapıldığı için hem bulunulan yükseklikten dolayı hem de kardan yansıyan ultraviyole ışınlar nedeniyle daha etkili güneş ışınlarına maruz kalınmaktadır. Bu durum deniz kıyısında vuran güneşten daha zararlı olabilmektedir.

    Koruyucunuz gliserin içermeli

    Karlı havalarda dışarı çıkmadan ya da kaymaya başlamadan önce mutlaka cilde güneş koruyucu krem sürülmelidir. Bu kremler en az 30 koruma faktörlü olmalı, UVA, UVB, lanolin ve gliserin içermelidir. Hem besleyen hem de güneşten koruyan ürünler cilt sağlığı açısından daha önemlidir. Gerekirse öncesinde cilde besleyici bir nemlendirici, üzerine de güneş koruyucu krem sürülebilir. Kış aylarında dışarda yapılan spor sırasında özellikle tabaka oluşturacak, yoğun nemlendiriciler kullanılmasına dikkat edilmelidir.

    Cilt lekelerini önlemek için…

    Kayak yaparken ciltte oluşan yanıklar ve yaralar iz bırakabilir. Bu nedenle de güneş koruyucu kullanımı asla ihmal edilmemelidir. Güneş koruyucu kremler terledikçe ve 3 saatte bir yenilenmelidir. Eğer dışarıda uzun saatler geçirilecekse yanınızda küçük bir güneş kremi taşınmanızda fayda vardır. Ayrıca maske ve gözlük gibi fiziksel koruyucular da önemlidir. Dışarıda mümkünse sabah 10.00’dan önce, akşam ise 16.00’dan sonra spor yapılmalıdır.

    Kışın aşırı sabun kullanımından kaçının

    -Soğuk havalarda sıcak suyla aşırı temas azaltılmalıdır. Sıcak su, tüm cildin nemini ve yağını alacağı için kısa ve ılık duşlar tercih edilmelidir. Ayrıca böyle durumlarda kese yapılmamalı ve aşırı sabun kullanımından da kaçınılmalıdır. Sabunların içeriğinde mümkünse gliserin ya da zeytinyağı olmalıdır. Duş sonrası nemlendirici kullanılmalı. Vücut losyonları deri hafif nemliyken uygulanmalıdır.

    – Soğuk havalarda dışarıda spor yapılacaksa kıyafet seçimine dikkat edilmelidir. Birkaç kat giyinilmeli ve ısı dengesi sağlanmalıdır. Ayrıca cilde ilk temas edecek kıyafet pamuklu olmamalıdır. Sporla oluşan teri pamuklu kıyafet emip, ıslaklık oluşturacağı için üşüme ve ciltte tahriş olabilir. Bu nedenle özel üretilmiş olan, nemi çekip kolay kuruyan sentetik spor kıyafetleri tercih edilmelidir. Ayrıca atkı, şapka ve eldiven ihmal edilmemelidir. Spor sonrası terli kıyafetlerin hızlı değişimi için de yedek kıyafetler mutlaka bulunmalıdır.

    – Spor yaparken sıvı tüketimine de dikkat edilmelidir. Günde en az 8 bardak su içilmeli, alkol ve kahve tüketimi ise sınırlanmalıdır. Aşırı kahve tüketimi vücuttan suyu atar ve cildin kurumasına yol açar. Ayrıca aç karnına spor yapmaktan da kaçınılmalıdır.

  • Metabolizmam yavaş diyenler dikkat !

    Metabolizmam yavaş diyenler dikkat !

    İdeal bir vücut ağırlığına sahip olan bireyler besinlerle aldığınız enerjiyi yağ olarak depolamıyor ve sağlıklı, fit bir vücuda sahipseniz metabolizmanız gayet güzel çalışıyor demektir. Eğer beslenmenize dikkat ediyor ama kolayca kilo alıyor ve vermekte zorlanıyorsanız metabolizma hızınız düşük olabilir. İşte metabolizma hızınızı arttırmak için öneriler sizleri bekliyor.

    Kas Gücünüzü Arttırın

    Vücudunuzdaki kas kütlesi siz dinlenme halindeyken bile enerji harcayarak sizin daha sağlıklı ve hızlı bir metabolizmaya sahip olmanızı sağlayacaktır. Kas kütlenizi arttıracak egzersizler (ağırlık çalışmak vb.) ile metabolizmanızı hızlandırabilirsiniz.

    Yağlarınızdan Kurtulun

    Gün içinde iş yerinde veya evinizde hayatınıza hareket katmak sağlığınız ve sizin için oldukça önemlidir. Günlük 30 dakika aerobik egzersiz (yürüyüş,yüzme,bisiklete binme vb.) yapmak enerji harcamanızı arttırarak fazla kilolarınızdan kurtulmanızı ve metabolizmanızın hızlanmasını sağlayacaktır.

    Protein Tüketiminize Dikkat Edin

    Vücutta besinlerin sindirimi sırasında enerji harcanır buna besinlerin termik etkisi denir. Ve proteinlerin termik etkisi daha fazladır sindirilirken daha çok enerji harcanır. Süt, yoğurt, yumurta,peynir, et, kurubaklagil gibi yüksek protein içeren gıdaları öğünlerinizde tercih ediniz.

    Öğün Sayınızı Arttırın

    Metabolizmanız gün içinde tükettiğiniz öğünlere uyum sağlar. Öğün atlarsanız ve çok düşük enerjili besinler tüketirseniz vücudunuz daha az enerji tüketmeye yönelir ve metabolizmanız yavaşlar. Enerji alımınız ve öğün sayınızı arttırmanız metabolizma hızınızı arttırmanızı sağlayacaktır.

    Sıvı Tüketiminizi Arttırın

    Sıvıların başını çeken en önemli içecek sudur. Günlük harcadığımız enerjinin kalorisi başına gereken suyu yerine koymamız gerekir. Hücrelerimizin susuz kalmaması ve metabolizmamızın hızlanması için günlük en az 2,5 litre su tüketmeliyiz. Suya ek olarak bitki çayları ve en önemlisi de yeşil çayın içeriğindeki antioksidanlar sayesinde metabolizmanızı hızlandırdığını unutmayın.

    Unutmayın Metabolizmanızı Hızlandırmak Sağlıklı Bir Vücuda Sahip Olmanızı Sağlayacaktır.

     

    Dyt. Nimet PETEK

  • Turşu Suyu Zayıflatır mı?

    Turşu Suyu Zayıflatır mı?

    Evde turşu kurmak veya dışardan hazır turşu alıp tüketmek Türk mutfağının geleneksel öğelerinden biri. Son yıllarda hayvanlar üzerinde yapılan bazı araştırmalar turşu suyu içinde bulunan “asetik asit“in vücutta yağ birikimini bastırdığı ve metabolizmayı hızlandırdığı yönünde sonuçlara sahip. Ancak bu asit aynı zamanda reflüsü olanların belirtilerini arttırıcı etki de gösteriyor. Ayrıca sodyum bakımından zengin olan turşu suyu yüksek tansiyonu olan hastalara tavsiye edilmiyor. Fazla sodyumun bir diğer etkisi de vücudun aşırı su tutması.

    Lahana Turşusu Zayıflatır mı Sizce?

    Turşunun Faydaları Nelerdir

    Turşu suyunun faydaları, söz konusu olduğunda lahana turşusu sinir sistemi kalp damar sağlığı açısından oldukça yararlıdır. Frenk biberi denilen turşu ve turşu suyu faydaları, Özellikle kışın nezle gribal enfeksiyonlar açısından oldukça etkilidir. Turşunun yararları, konusunda henüz yemeye başlandığında dahi bünyeye enerji verdiği iştahın açılmasını sağladığı anlaşılacaktır. Turşunun faydaları ve zararları, ile ilgili olarak yazımız devam ediyor.

    Turşunun Zararları

    Tüm bu açıklamaların yanında turşu suyunun zararları, konusunda basında çıkan uzmanların açıklamalarınıda gözardı etmemek gerekir. Malum herşey kararında tüketilmeli. Turşunun zararları, söz konusu olduğunda yüksek miktarda tuz içermesi sağlıksız koşullarda saklanması sorular oluşturabillecektir. Turşunun zararları nelerdir, konusunda ilerleyen günlerde daha ayrıntılı araştırmalar yaparak sağlık bölümümüzde sizlerle paylaşacağız.
    Tags: turşu suyu faydaları, turşu suyunun faydaları, turşu suyunun zararları, turşunun faydaları, turşunun faydaları ve zararları, turşunun yararları, turşunun zararları, turşunun zararları nelerdir

    Turşu Suyu Nasıl Hazırlanır?

    İyi bir turşu yapılabilmesi için, salamuradaki tuz oranının çok iyi ayarlanması gerekir. Aksi halde,turşu ya yenemeyecek kadar tuzlu, ya da az tuzlu olur. Tuz oranının az olması ise, istenmeyen zararlı canlılann üremesine ve yumuşamaya neden olur.

    80 gr. tuz 1 litre suda eritilir. Eger bir litreden fazla salamura gerekli ise, suyun her litresi için 80 gr tuz hesaplanır.Eğer tuz tartılamıyorsa, o zaman %8 tuzlu su, pratik olarak şöyle yapılabilir: Suyun her litresi için 5 yemek kaşığı silme tuz hesap edilir.
    Eğer istenirse, turşuya, salamuranın %10’u oranında sirke ilave edebilirsiniz. Yani 5 litre su konulduysa yarım litre sirke ilave edilir.

    – 1 lt suya 80 gr yani 5 silme yemek kaşığı tuz
    – 5 lt suya 400 gr yani 25 silme yemek kaşığı tuz
    – 1 lt suya 100 ml sirke
    – 5 lt suya yarım litre sirke

    Not: Turşu bidonuna sebzeler yerleştirildikten sonra ayrı bir kapta hazırlanan turşu suyu sebzeleri örtecek kadar bidona doldurulur.

  • İki Haftalık Hamilelik Belirtileri

    İki Haftalık Hamilelik Belirtileri

    Hamilelik başlangıcı olarak adet döneminizin ilk günü hesap edilir. Bu nedenle tıbbi açıdan ilk hafta hamile sayılmazsınız.

    Tıbbi açıdan hamilelik 3 döneme ayrılır.

    1. Trimester (3 ay): Bu dönemde bebeğin organ gelişimi oluşmaya başlar. Bebeğin ilk 13 haftası olup annenin hamilelik sürecine alışma dönemidir.
    2. Trimester (3 ay): Bebeğin 14 ila 24 hafta arasındaki gelişim sürecidir. Bu dönem ise ikinci 3 aylık süreçtir.
    3. Trimester (3 ay): Bu süreç bebeğin 27 ila 40 haftalık arası dönemini kapsar. Doğumun başladığı ve bittiği dönemdir. Buna da son 3 aylık süreç denir.İki Haftalık Hamilelik Belirtileri | 1

    Gebeliğin 1. Haftasıyla ilgili olan bebeğin tüm gelişmelerinden bahsettik. Şimdi de 2. Haftalık gebelikteki sürece bakalım.

    Hamileliğin 2. Haftasında henüz hamile olduğunuzu bilmiyorsunuz. Vücudunuz hamile olmaya hazırlanıyor ve siz bu durumu hissetmiyorsunuz.

    Hamileliğin 2. Haftası yumurtlama döneminizin başlangıcıdır. Bu süreçte hamile olacak anne adaylarında hamilelik belirtileri baş göstermeye başlar. Hangi tür hamilelik belirtileri diyorsanız hemen açıklayalım:

    -Adet döneminizde yaşanan gecikme yaşanır

    -Yoğun mide bulantısı ve kusma meydana gelir

    -Yiyeceklerden tiksinme yaşanır

    -Göğüslerde aşırı hassasiyet meydana gelir

    -Ağızda hissedilen metalik bir tat meydana gelir

  • Erkek arkadaşınız ciddi mi?

    Erkek arkadaşınız ciddi mi?

    Çoğu ilişkiye büyük umutlar besleyerek başlarız. Ancak karşınızdaki için geçici bir durum olabilir.

    Uzun süredir ilişkiniz var ancak hala aynı yerde sayıyorsanız. Erkek arkadaşınız birlikteliğiniz hakkında ciddi düşünmüyor olabilir. Erkek arkadaşınızın ciddi olup olmadığını anlamanın 5 yolu var.

    Sizinle zaman geçirmiyor
    Erkek arkadaşınız ile sürekli beraber olmak zorunda değilsiniz ancak haftanın 1 günü bile ısrarla görüşüyorsanız veya o istediğinde geliyorsa size ciddi bir şekilde yaklaşmıyor demektir. Arkadaşları ile buluştuğunda sizi davet etmesi ciddiyetinin belirtisidir.

    Ailesi ile tanıştırmıyor
    Aile ile tanışmak, ilişkinizi yeni bir boyuta taşımak demektir. Erkek arkadaşınız ailesinden birisi ile sizi tanıştırsa sizin ve ilişkiniz hakkında ileriye dönük bir şeyler düşünüyor demektir. Yanınızda ailesinden bahsetmiyorsa veya ailesi sizin hakkınızda bir şey bilmiyorsa yüksek ihtimal ilişkiniz onun için bir ciddiyet taşımıyor.

    Sizinle ilgilenmiyor
    Erkekler, değer verdikleri kadınlara karşı ilgili davranırlar. Nereye, nasıl gittiğinizi bilmek isterler. Erkek arkadaşınız sizin akşam nerede olduğunuzla ilgilenmiyorsa veya sizi eve bırakmayı teklif etmiyorsa, onun size yeterli ilgiyi vermiyor demektir. Her gün buluşmasanız da, sizi her gün aramalıdır.

    Bağlılık lafı etmiyor
    Evlilik ve bağlılık gibi konulardan uzak duran erkek bu konuları düşünmüyor demektir. İlişkiniz belli bir dönem geçirdiğinde evlilik gelinen son aşamadır eğer uzun süredir beraberseniz ve hala evlilik muhabbeti açıldığında konuyu değiştiriyorsa bu ilişkiyle oyalanmamanız sizin için en iyisidir.

    Samimi davranmıyor
    Kalabalık bir grup ile dışarı çıktığınızda erkek arkadaşınızın size karşı tavırları çok önemli. Ciddi düşünen erkek, çevresindekilerin ne düşündüğünü umursamadan sizinle ilgilenir ve samimi davranır. Ancak erkek arkadaşınız kalabalık ortamlarda elinizi tutmuyor, sarılmıyor veya sizden uzak duruyorsa ilişkinizin ciddiyetinde bazı şüpheleri var demektir.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Delikli kek tarifi

    Delikli kek tarifi

    Delikli Kek Tarifi
    Malzemeler:
    Kek için;
    3 adet yumurta
    1 su bardağı şeker
    1 su bardağı sıvı yağ
    1 su bardağı süt
    2 su bardağı un
    2 yemek kaşığı kakao
    1 paket vanilya
    1 paket kabartma tozu

    Muhallebisi için;
    1 litre süt
    4 yemek kaşığı un
    2 yemek kaşığı nişasta
    2 paket vanilya
    1 su bardağı şeker
    100 gr beyaz çikolata

    Delikli kek tarifi | 3

    Hazırlanışı;
    Yumurta ve şekeri rengi açılana kadar iyice çırpın ardından yavaşça ve sürekli çırparak önce sıvı yağı ardından sütü ilave edin.
    Ayrı bir kapta kek için olan tüm kuru malzemeleri eleyin ve yumurtalı karışıma ilave edip spatula yardımıyla içten dışa doğru karıştırın.
    Kek hamurunu yağlanmış fırın kabınıza dökün ve 180 derece önceden ısıtılmış fırında 35- 40 dakika kadar pişirin.
    Keki fırından çıkartıp soğumaya bırakın.

    Muhallebi için olan tüm malzemeyi derin bir tencereye alın iyice çırpın ardından kısık ateşte sürekli karıştırarak kıvam alıncaya kadar pişirin.
    Muhallebi pişince beyaz çikolatayı ekleyin ve eriyene kadar karıştırın.
    Soğuyan kekin üzerine kaşık ya da meyve oyma aparatıyla delikler açın. Hazırladığınız muhallebiyi kekin üzerine dökün ve muhallebi oda sıcaklığına gelince buzdolabında 1-2 saat soğuttuktan sonra servis edin.

    Kaynak: Ardanın Mutfağı / Facebook

  • Hapşırık nedeni alerjik rinit mi?

    Hapşırık nedeni alerjik rinit mi?

    Gün içerisinde sürekli hapşırıyor ve çevrenizden “Çok yaşa” cümlesini sık işitiyorsanız, uzmanlara göre, alerjik rinit kontrolünden geçmenizde fayda var.

    Stres ve sigara kullanımı gibi birçok nedenin yol açtığı alerjik rinit, dikkat edilmediği takdirde alerjik sinüzit ve astımla birlikte tehlikeli boyutlara varabiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Yelda Turgut Çelen, alerjik hastalıkların çeşitleri ve tedavisi hakkında şu bilgileri verdi:

    “Alerjik rinit, ortamda bulunan alerjenin nefes alma esnasında burun iç yüzeyine yapışması sonucu duyarlılığı olan kişilerde; hapşırma, burun akıntısı, burun ve genizde kaşıntı, burun tıkanıklığı ve damakta kaşıntıya neden olan bir hastalıktır. Burun akıntısı devam ettiği için hasta geceleri geniz akıntısı ve öksürük ataklarından yakınır; gündüz ise sürekli geniz temizleme ihtiyacı olur. Alerjik rinit hayatı tehdit etme özelliği olmayan; ancak hastanın günlük aktivitelerini etkileyerek yaşam kalitesini belirgin şekilde bozan bir hastalıktır. Alerjik yakınmalar bu hastalarda; baş ağrısı, burun kanaması, uyku bozuklukları, konsantrasyon bozuklukları ve performans düşüklüğüne neden olur. Konsantrasyon bozukluğu nedeniyle hasta çocuk ise okul başarısı, erişkinse iş başarısı düşer. Bunlar da uzun vadede ruhsal bozuklukların çıkmasına neden olabilir.

    HALIDAN, EVCİL HAYVANA PEK ÇOK ETKEN NEDEN OLABİLİR
    Alerjik rinit 3 ayrı kategoride incelenebilir. Bunlardan bir tanesi, yıl boyu süren alerjik rinit yani; ev tozu akarı, mantar, ülkemizde seyrek olan hamam böceği, kedi, köpek, kuş gibi evcil hayvanlar ve bitki polenlerine bağlı olarak görülebilir. Mevsimsel alerjik rinit yani; ağaç, ot, yabani ot, hububat polenine bağlı oluşan alerjidir. Yıl boyu süren ancak mevsimsel artışlar gösteren alerjik rinit ise sorumlu alerjenler yani; “mite”lar ve polenlerdir.

    ALERJİK ASTIM RİSKİNİ 8 KAT YÜKSELTİYOR
    Alerjik rinit, genellikle alerjik konjonktivit (göz nezlesi), alerjik sinüzit veya astımla birliktelik gösterir. Alerjik konjonktivit eşlik ettiğinde gözlerde yanma, batma, kaşınma, sulanma gibi bulgular da görülebilir. Yine bu hastalarda eğer alerjik sinüzit varsa; geniz akıntısı, baş ağrısı, gece gelen öksürük nöbetleri olabilir. Ayrıca alerjik rinit, kronik (müzmin) sinüzit ve orta kulak iltihabının en sık saptanan nedenidir. Alerjik rinitli hastalarda bronş alerjisi yani alerjik astım sıklığı ve riski çok daha yüksektir (2-8 kat). Alerjik rinitlilerdeki alerjik astım sıklığı ortalama % 25-30`dur. Ayrıca alerjik astımlı hastaların yüzde 70`inde alerjik rinit öyküsü vardır. Bu nedenle alerjik rinit tanısı konan çocuk ve genç erişkinler alerjik astım açısından da değerlendirilmeli ve izlenmelidir. Astımın da birlikte görüldüğü hastalarda, nefes darlığı, hırıltılı solunum, göğüste sıkışma hissi, öksürük gibi bulgular olabilir.

    STRES, HAVA KİRLİLİĞİ VE SİGARA TETİKLER
    Solunum yolu alerjisine yol açan alerjenler haricinde; stres, hava kirliliği, sigara dumanı, deterjan ve parfüm gibi kimyasal maddeler de alerjik yakınmaların ortaya çıkmasında ya da artmasında tetikleyici rol oynar. Tanı için muayene ve birtakım tanı testleri yapılmalıdır. Kişinin şikâyetlerinin hangi alerjene bağlı olarak ortaya çıktığını saptamak için, alerji deri testleri` uygulanabilir. Tedavide temel yöntem, tüm alerjik hastalıklarda olduğu gibi alerjenden korunmaktır. Alerjik rinit tanısı kesinleştirildikten sonra tedavi için izlenecek yol, alerjilerden kaçınma ve korunma, ilaç tedavisi ve seçilmiş hastalarda aşı tedavisi uygulanması şeklindedir.”

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Çocuğun ateşi kaç derece olmalı?

    Çocuğun ateşi kaç derece olmalı?

    Enfeksiyon hastalıkları daha çok bağışıklık sistemi henüz tam olgunlaşmamış 3 yaş altındaki çocuklarda görüldüğü için, anne ve babaları en çok endişelendiren durumların başında “ateş” geliyor.

    İSTANBUL – Bu nedenle anne ve babaların ateşin nasıl oluştuğu, nasıl ölçülüp değerlendirildiği, ateşe neden olan ciddi bakteri enfeksiyonlarının belirti ve bulgularının neler olduğu, ne zaman ve nasıl tedavi edilmesi gerektiği konularında bilgi sahibi olmaları önem taşıyor.

    Çocuk Doktoru Arzu Özgeneci Öngün, vücuttaki ısı mekanizması hakkında şu bilgileri veriyor: “Ateş, vücudun farklı virüs, bakteri ve diğer mikroorganizmaları tanımlama ve onlarla savaşın nedeniyle ortaya çıkar. Ateşin en sık görülen sebebi enfeksiyonlar olup; çocuklar hayatlarının ilk beş-altı yılında çok sık viral enfeksiyona bağlı ateşli hastalık geçirebilir. Ateşten şüphelenildiğinde, çocuğunuzun mutlaka vücut ısısı ölçülmelidir. Çocuğun alnına dokunularak hissedilen vücut ısısı güvenilir değildir. Termometre elinizden daha hassastır ve gerçek vücut ısısını ölçer.”

    Dr. Öngün’e göre, vücut ısısı, normal seviyenin üzerine çıktığında ateş olarak adlandırılıyor. İnsanlar için ortalama normal vücut ısısı 37°C olarak kabul ediliyor. Beyindeki hipotalamus, termostat gibi görev yaparak vücut ısısını dengeliyor. Hipotalamusun, vücut ısısını yüksek dereceye ayarladığında ateş oluştuğunu belirten Öngün, “Yüksek dereceye ayarlanmaya, kanda bulunan pirojen ismi verilen küçük moleküller sebep olur. Pirojenler, bakteri, virüs veya toksinler gibi dış kaynaklardan gelebilir. Bazı durumlarda, vücut ısısının artmış olması enfeksiyon ile savaşmada yardımcı olurken, bu her zaman geçerli değildir” diyor.

    ÇOCUK NE ZAMAN ATEŞLİ KABUL EDİLİR?
    Anne ve babaların ateş konusunda çok endişeli davrandıklarını belirten Öngün’ün ailelere önerileri ise şöyle: “Eğer çocuğunuzun vücut ısısı; makattan 38°C üzerinde, kulaktan 37.8°C, koltukaltından 37.2°C üzerinde ise ateşli kabul edilebilir. Tedavi konusunda aileler tarafında çok fazla yanlış uygulama yapılıyor. O uygulamaları şöyle sıralamak mümkün:

    3 ay ve altındaki tüm bebekler mutlaka tıbbi açıdan değerlendirilmeli.
    Susuzluğu engellemek için vücut sıvısını eksik bırakmamak gerekir. Yüksek ateş, özellikler küçük çocuklarda hızlı su kaybına sebep olarak dehidratasyon yaratabilir. Su, çorba, meyve suları verilebilecek iyi seçeneklerdir. Kafein içeren kola ve çay gibi içecekler, idrar söktürücü etkisinden dolayı su kaybına sebep olacağından, içirilmesi engellenmelidir.
    Yemek istemeyen çocuklar beslenmek için zorlanmamalıdır. Çocuk ne yemek istiyorsa kabul edilebilir miktarlarda izin verilmelidir.
    Okula giden çocuklar ateş 24 saat yükselmeyinceye kadar evde istirahat etmelidir.
    Alın, şakaklar, koltukaltı, kasıklar ve bacak arkalarına ıslak ve ılık kompres uygulanması, ateşi düşürmede oldukça etkili bir yöntemdir. Soğuk su ve alkol, ateşte daha fazla yükselmeye sebep olacağından ve titreme yaratacağından kullanılmamalıdır. Uygulanan kompresler sık sık değiştirilmelidir.
    Aşırı kıyafet giydirme, ateşin daha fazla yükselmesine neden olabileceğinden, çocukları çok az giydirmeli, uyuturken giysiler daha da azaltılmalıdır. Terletme yöntemi ile ateş düşürülemeyeceği gibi, daha fazla zarar verebileceği unutulmamalıdır.
    38,9°C’den daha düşük vücut ısısına sahip ateşli çocukların çoğunda; eğer çocuğun genel durumu iyi ise ilaç ihtiyacı olmayabilir. 38,9°C üzerinde ateşli ise asetaminofen veya ibuprofen içeren ateş düşürücüler, çocuğunuzun yaşı ve kilosuna göre verilebilir. Çocuğunuzun yaş ve kilosuna göre önerilen dozu bilmiyorsanız, doktorunuza danışmalısınız.
    Reye sendromu olarak bilinen ani karaciğer ve beyin hasarı ile seyreden hastalığa neden olduğu için, 12 yaş ve altındaki çocuklarda aspirin, ateş düşürücü olarak önerilmemektedir.”

    NE ZAMAN DOKTORU ARANMALI?
    Dr. Arzu Özgeneci Öngün’e göre, doktorunuzu aramak için sizi harekete geçirecek ateş; çocuğunuzun yaşına, mevcut olan hastalığına ve ateşe eşlik eden diğer bulguların varlığına göre değişiklik gösterir. “Bu açıdan çocuğunuzun durumu hakkında yorum yapmakta zorluk çektiğinizde en iyi yöntemin, doktorunuza danışmak olduğu unutmayın” diyen Öngün, vakit kaybetmeden doktorun aranması gereken durumları da şöyle sıralıyor:

    3 ay veya daha küçük bebeğinizin ateşi makattan 38°C ve üzerinde ise,
    3-6 aylık bebekte 38,3°C ve üzeri olan ateşte,
    6 aydan büyük bebekte 40°C ateş ölçülüyorsa,
    Ateşle beraber çocuğunuzda susturulamayan sürekli ağlama, ateş düşmesine rağmen huzursuzluğun devam etmesi, sürekli uyuklama hali, bilinç bulanıklığı ve sayıklama, ateşle beraber vücutta kızarıklık bulguları varsa,
    Bebekte susuzluk bulguları (ağlarken gözyaşı olmaması, bıngıldakta çöküklük, dudak ve ağız içi kuruluğu, idrar miktarında azalma gibi) mevcutsa,
    Daha öncesinde veya ateşli iken havale geçirmişse,
    72 saatten daha uzun süre ateşi devam ediyorsa,
    Ateşle beraber öksürük, kulak ağrısı, boğaz ağrısı, ense sertliği, sık idrara çıkma, idrar renginde değişiklik, karın ağrısı, kusma, ishal, eklemlerde kızarıklık, eklem hareketlerinde kısıtlılık ve şişme mevcutsa.

     

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Yavaş ısırıklarla hızlı forma girin!

    Yavaş ısırıklarla hızlı forma girin!

    Çalışmalar gösterdi ki, daha yavaş yerseniz (şimdi yediğinizin üçte bir hızında) öğün başına 58 kalori daha az alırsınız ve bu günde yaklaşık 300 kalori eder

    Bu aldığınız yavaş ısırıklar arasında konuşmak, nefes almak hatta su içmek demektir. Çatalınızı birkaç saniye için indirmek gerçekten mucizeler yaratabilir. Hatta ailenizle ya da arkadaşlarınızla (kimle yemek yiyorsanız) konuşabilirsiniz.

    Düşünebiliyor musunuz? Bu neden işe yarıyor? Eğer oturup yemeğinize yumulmaya devam ederseniz ne kadar yediğiniz hakkında hiçbir fikriniz olmaz. Ve elbette siz yemenin Lance Armstrong’u olursunuz ve hızlı çatalınız vücudunuzun iç ‘doygunluk saati’ni alaşağı edecektir.

    Doyduktan çok sonra bile yemeye devam ediyorsunuz. Yavaşlamak sindirim güçlüğünü ve asit salgısını azaltır.

    Şimdi iyi haberler:

    Son tıbbi çalışmalar yavaş yiyerek yılda 7 kilo verebileceğinizi gösterdi.

    Şimdi bu sizi yavaşlatabilir ya da güldürebilir.

    Ben de “Kalçam bunun için de büyük mü göründü?” diye soran ve kocası evet deyince “Olsun yine de giyiyorum,” diyen kadınlardanım. (Catherine Zeta Jones)

  • 2017 kış rengi “pembe”

    2017 kış rengi “pembe”

    Senenin başında 2016’nın renklerinden birini ‘soluk pembe’ olarak işaretlerken anlamıştık yaz-kış yoğun toz pembeye maruz kalacağımızı… Ama moda otoriteleri, pembenin 2017 kışına ‘tatlı’ algısını kırıp en asi yüzüyle gireceğini tahmin etmemişti!

    Bu kış deyim yerindeyse fırfırlı gömleklerden paltolara, içlik tabir edilen polarlara, salaş hırkalara kadar yer gök pembelere bürünüyor. Özellikle sahte kürk yakalarla baştan aşağı pembelere bürünen Gucci, pembenin ‘cici kız’ olmaktan çok uzak olduğunu anlatıyordu.

    2017 kış rengi "pembe" | 5 2017 kış rengi "pembe" | 6 2017 kış rengi "pembe" | 7 2017 kış rengi "pembe" | 8 2017 kış rengi "pembe" | 9 2017 kış rengi "pembe" | 10 2017 kış rengi "pembe" | 11 2017 kış rengi "pembe" | 12 2017 kış rengi "pembe" | 13 2017 kış rengi "pembe" | 14 2017 kış rengi "pembe" | 15