Blog

  • Aşkı canlı tutmanın 20 yolu

    Aşkı canlı tutmanın 20 yolu

    Bilindiği gibi evlilikler bir ömrü birlikte geçirmek acı tatlı anları beraber yaşamak ve zorluklara birlikte göğüs germek amacıyla yapılır. Elbette ki ön koşulu sevgidir, aşktır. Evliliklerde;

    Sevgi,

    Saygı,

    Sadakat,

    Samimiyet

    Sorumluluktan oluşan 5 S kuralı olduğunu da ayrıca vurgulamak isterim. Bu 5 S kuralına ben, çok dile getirilmeyen, konuşulmaktan ısrarla kaçınılan ama evliliklerde çok önemli bir yeri olan bir başka S kuralını eklemek isterim ki o da Seks’tir.

    Yıllardır üzerine binlerce kitap yazılan, tartılıp konuşulan, sorunlarıyla, çözümleriyle, getirdikleriyle götürdükleriyle hepimizi üzerinde düşünmeye zorlayan evlilik kurumunu ayakta tutmak da ciddi emek isteyen bir süreç. Bu süreçte bazı sorunlarla karşılaşmak zaman zaman çatışmalar yaşamak da son derece doğal. Önemli olan sorunlar ortaya çıktığında takınılan tutumların ne olduğudur. Eşler sorunların çözümüne mi yöneliyor, yoksa sorunlar çatışmalara mı dönüşüyor? İşler içinden çıkılmaz hale gelmeden önce bazı ipuçlarını bilmek ve akılda tutmak yararlı olacaktır.

    Evliliklerde tartışma olması son derece doğaldır ama bütün tartışmalar yatak odasının dışında kalmalıdır. Asla özel alanlara taşınmamalıdır.

    İki kişinin ilişkisi yine iki kişiyi ilgilendirir. Sorunlarınızı başkalarıyla paylaşmak, o insanlara ilişkinizde söz sahibi olma hakkı tanır. Bu da bir evlilik için en tehlikeli durumdur.

    Aşkı canlı tutmanın 20 yolu
    Aşkı canlı tutmanın 20 yolu

    Yaşanan sorunlar olsa bile, evlilikte en önemli şey iletişimdir. Aradaki iletişim asla kopmamalıdır.

    Evlilik, iki kişinin bir kişi gibi yaşaması değildir. İki kişinin bir arada yaşayabilme becerisidir. Birbirinizin kişisel özelliklerini yok etmeye ya da ezmeye çalışmayın.
    Siz o özellikleri tanıyarak, severek birbirinizle evlendiniz.

    Birbirinizin kariyer planlarını ve çabalarını engellemeyin, eşinizin işinde yükselme hedefini destekleyin.

    Farklı ailelerden gelen, farklı beğenileri olan iki kişi olduğunuzu unutmadan birbirinizin zevkleriyle, ilgi alanlarıyla alay etmeyin ve eleştirmeyin.

    Hayat her zaman iyi sürprizler sunmaz insana. Zaman zaman aksilikler olduğunda, ters giden işlerin acısını eşinizden çıkarmayın. Aksine asıl böyle zamanlarda birbirinize ihtiyacınız olduğunu unutmayın.

    Üzüldüğünüzde, kızdığınızda bunu eşinizle paylaşın. İçinizde biriktirmek ve konuşmamak, ya da geçiştirmek tehlikelidir. Zaman içinde büyük sorunlara dönüşebilir. Anlatın, dertleşin, birbirinizle iletişim içinde olun.

    İkinizin de aynı anda öfke duyduğu, kızgın olduğun anlarda mümkün olduğu kadar konuşmaktan kaçının, tartışmaya girmeyin. Durumu sakinleştikten sonra konuşmak üzere erteleyin.

    Ortak yaşam içinde alınan kararlar sadece ikinize ait olmalıdır. Ailelerin ya da arkadaşların karışmasına izin vermek çatışmalara yol açabilir.
    Bağımsız bir aile olmanız gerektiğini unutmayın.

    Fiziksel olarak her birimiz güzel göründüğümüzü ve bizi güzel bulanların varlığını bilmek isteriz. Birbirinize iltifat etmekten, fiziksel olarak güzel yönlerinizi övmekten kaçınmayın.

    Evlilikte monotonluğu durdurmanın yollarını bulun. Birbirinize anlatacak bir şeyiniz kalmamışsa acil olarak duruma müdahale etmeniz gerekiyor demektir. Birçok evliliği bitiren şey, bu konuşacak şeylerin tükenmiş olmasıdır.

    Özellikle çocuklar olduktan sonra, evlilikte eşlerin birbirlerine ayıracak vakitleri kalmaz. Aslında belki de en önemli nokta budur. Her ne olursa olsun mutlaka birbirinize ayıracak zamanınız olsun ve birlikte baş başa zamanlar geçirmeye özen gösterin.

    Birbirinizi şaşırtacak sürprizler yapın. Örneğin genellikle erkekten beklenen, hediye almak ya da bir yemek için yer ayırtmak gibi şeyleri kadının yapması son derece ilginçtir. Aynı şekilde bir kadının yapması beklenen çocukların okul, öğretmen görüşmelerine erkeğin gitmesi çok hoş bir sürpriz olur.

    Kabul etmek gerekir ki cinsellik evliliğin temel taşıdır. Cinsel sorunlar yaşıyorsanız bu sorunu çözüme kavuşturmak için kesinlikle geç kalmayın ve seks hayatınızla ilgili soru ya da sorunlarınızla ilgili olarak mutlaka bir uzmandan yardım alın. Cinsel sorunlarınızı başkalarına anlatmayın.

    Seksi asla bir ceza olarak kullanmayın. Yatak odasına küs gitmeyin ve cinselliği birbirinize koz olarak kullanmaya kalkışmayın.

    Evlilik tek taraflı kararlar alıp, uygulayabileceğiniz bir beraberlik değildir. Önemli kararları mutlaka birlikte almalısınız. Çocuk sahibi olmak da böyle bir karardır ve eşinizin istemediği bir anda tek başınıza böyle bir karar alıp uygulamak hem çocuğun hem de evlilik hayatınızın mahvolmasına yol açabilir.

    Zaman zaman ülkenin ekonomik gidişatıyla doğru orantılı olarak bazı mali sıkıntılar yaşayabilirsiniz. Bu durumda eşinizi suçlamak, yargılamak olabilecek en olumsuz durumdur. Karşınızdaki insana kendisini yetersiz hissettirecek davranışlar size de evliliğinize de olumlu etkiler yapmayacaktır. Bu dönemleri atlatılacak süreçler olarak görmelisiniz.

    Genellikle evliliğin ilk yılları, birbirini tanıma ve birlikte yaşamaya alışma dönemidir. Bu dönemlerde birbirinize güç gösterisine girmeyin, duruma göre davranın ve inatlaşmayın.

    Geçmişte yaşanmış kırgınlıklar, üzüntüler, tartışmalar varsa bırakın geçmişte kalsınlar. O tatsız anları ve olayları bugüne taşımayın, gündemde tutmayın. Birbirinizi bütün kişilik özellikleriyle beraber bir bütün olarak sevdiğinizi unutmayın. O nedenle de en küçük bir anlaşmazlıkta ya da tartışmada birbirinizi başkalarıyla kıyaslamayın. Başkalarını eşinize karşı yüceltmeyin.

     

    Psk. Serap DUYGULU

  • Göz Altı Morluğu Çözümleri

    Göz Altı Morluğu Çözümleri

    Yağ transferi, göz altı ışık dolgusu, PRP ve ışıltı lifting’i yöntemleri ile göz altı morluklarına veda edin.

    Her üç kişiden birinde görülen ve insanı olduğundan daha yaşlı ve yorgun gösteren göz altı morluklarıgenellikle uykusuzluk sonucunda meydana gelse de, bölgedeki yağ katmanının azalması, kemik yapısı, üst solunum yolu hastalıkları ve çevresel faktörler de tetikleyici unsur olabiliyor. Peki ya çözümü nedir? Estetik ve plastik cerrahi uzmanlarına göre, kalıcı veya uzun süre koruyuculuk gösteren bu 4 yöntemle göz altı morluklarını tedavi etmek mümkün.

    1. Yağ transferi

    Bu teknikte, hastanın bölgesel yağlanma sorunu çektiği alandan elde edilen kök hücreden zenginleştirilmiş yağ enjeksiyonu ile göz altlarına form kazandırılıyor. Kök hücrenin, azalan kolajenin de artmasını sağladığı ve kalıcı şekilde göz altı morluklarını giderme konusunda etkili olduğu belirtiliyor.

    Göz Altı Morluğu Çözümleri
    Göz Altı Morluğu Çözümleri

    2. Göz altı ışık dolgusu

    Hyalüronik asit, bedenimizde doğal olarak bulunan bir yapı. Göz altı morluklarının sebeplerinden biri ise bu yapının azalması. Hyalüronik asit , antioksidan, mineral ve vitaminler içeren ışık dolgusu, nemini kaybeden ve kırışan göz altına tekrar eski formunu kazandırmayı, ince çizgileri ve gözaltı morluklarını büyük oranda yok etmeyi hedefliyor.

    3. PRP

    PRP’de hastanın kanı tüpe alınıp, laboratuar ortamında santrifüjleniyor, trombosit yönünden zenginleştiriliyor ve gerektiği durumda içine ilave maddeler konuyor. Elde edilen sıvı, göz altı dokusuna enjekte ediliyor. Onarıcı PRP yöntemi metabolizmanın yavaşlaması sonucu beslenemeyen dokulara ulaşmayı ve sorunlu bölgeyi lokal olarak tedavi etmeyi amaçlıyor.

    4. Işıltı lifting’i

    Tam adıyla Prostrolane+Aquashine Işıltı Lifting‘i, tek seansta ve 15 dakikada göz altı morluklarıyla vedalaşmayı vaat ediyor. Hyalüronik asit içerikli dermal dolgu, ince uçlu enjeksiyonlarla uygulanıyor. Önce göz çevresine düşük dozda lokal anestezi yapılıyor; ardından cilt temizlenerek, göz çevresinde gerekli görülen noktalara ayarlanan dozda dolgu enjekte ediliyor. 15 dakikalık uygulamadan sonra rahatlatıcı tonikle göz çevresi siliniyor ve kızarıklık önleyici medikal krem sürülüyor.

    Fotoğraflar: Esthetica MD, Estetik International

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Oyun Halısı Nasıl Seçilir?

    Oyun Halısı Nasıl Seçilir?

    Bebeğin doğumundan itibaren kullanabileceğiniz, eğlenceli ve geliştirici ürünler arıyorsanız ilk seçiminizi oyun halısından yana yapabilirsiniz. Yumuşak tabanı ve üzerindeki çeşitli şekillerdeki oyuncakları ile bebeklerin ilgisini her an canlı tutan oyun halıları 8 aylık bebeklere kadar kullanılabiliyor. Peki, bebeklere oyun halısı seçerken nelere dikkat etmek gerekiyor?

    1. Ürün özellikleri
    Bebeğinizin yalnız başına da keyifli vakit geçirmesini sağlayan oyun halılarını satın alırken dikkat etmeniz gereken özelliklerin başında, ürünün nasıl bir materyalden yapıldığı geliyor. Bebeğiniz için her şeyin en sağlıklısını seçmek birinci önceliğiniz olduğundan, tercih edeceğiniz oyun halısının zararlı bileşenleriçermediğinden emin olmalısınız.

    oyun_halisi_alirken_dikkat

    2. Gelişime katkısı

    Oyun halıları bebekleriniz için eğlenceli bir alternatif olmasının yanı sıra, gelişime de birçok katkı sağlar. Örneğin sarkan oyuncakları yakalama aktivitesi sunan oyun halıları, yattığı yerden uzanan bebeklerin kas gelişimine katkıda bulunur. Sesli ve ışıklı oyuncakların nasıl çalıştığını keşfetmek, sebep-sonuç ilişkisinin öğrenilmesini kolaylaştırır. Yuvarlanma, emekleme ve oturma gibi becerileri de geliştiren bu oyuncaklar, bebeklerde el-göz koordinasyonu ve kavramlar arasında bağlantı kurma gibi yetenekleri de pekiştirir.

    3. Konforlu ve hijyenik tasarım

    Bebeğinizin kendi başına eğlenmesini sağlayan oyun halılarını tercih ederken alta denk gelen kumaşın yumuşacık olmasına özen göstermelisiniz. İçerisindeki oyuncakların takılıp çıkarılabilir olması, bebeklerin dilediklerinde sevdikleri oyuncaklarla oynayabilmeleri açısından da önemlidir. Ayrıca oyun halısını saran kumaşların anti bakteriyel ve yıkanabilir özellikte oluşu, bebeğin hijyeni açısından önemlidir. Unutmayın ki bebeğiniz buradaki oyuncaklarla dişlerini kaşımak isteyebilir. Dolayısıyla parçaların yutulabilir büyüklükte olmaması da bir diğer dikkat edilmesi gereken noktadır.

    Bebeklerin sesli, ışıklı ve renkli oyuncaklara çok daha tepkisel yaklaştığını biliyoruz. Bu nedenle seçeceğiniz oyun halısındaki oyuncakların böyle olmasına özen gösterebilirsiniz. Özellikle bebekler aynalara bayılır. Ayrıca unutmayın; bebeğiniz bu oyuncaklara en başta biraz çekingen ve korku dolu gözlerle yaklaşabilir. Bunun için ona biraz zaman tanıyabilir, oyun halısındaki oyuncakları keşfetme aşamasında onun yanında olabilirsiniz.

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com

  • Çikolatalı Cheesecake

    Çikolatalı Cheesecake

    Çikolatalı Cheesecake
    Malzemeler;
    Taban için;
    40 adet kakaolu-kremalı bisküvi
    100 gr tereyağı
    1 avuç fındık

    İç dolgusu için;
    600 gr labne peyniri
    300 gr krema
    1,5 su bardağı şeker
    4 adet yumurta
    1 paket vanilya
    3 çorba kaşığı un
    4 çorba kaşığı kakao

    Üstü için;
    ½ paket krema
    150 gr bitter çikolata
    1 yemek kaşığı tereyağı

    Hazırlanışı;
    Taban için;
    Kakaolu bisküvi, fındık ve tereyağını kum gibi oluncaya kadar rondodan geçirin.
    Cheesecake kalıbınızı yağlayıp bisküvili harcı dökün ve kalıba bastırarak taban yapın.
    160 derece önceden ısıtılmış fırında 10 dakika pişirip fırından çıkartın.

    İç dolgu için;
    Yumurta ve şekeri köpük kıvamına gelinceye kadar çırpın.
    İçerisine labneyi ekleyin ve pürüzsüz bir hal alıncaya kadar çırpmaya devam edin.
    Daha sonra iç dolgu için olan tüm malzemeyi ekleyin ve hepsi harmanlanınca cheesecake kalıbına yerleştirdiğiniz tabanın üzerine dökün.
    160 derece önceden ısıtılmış fırında 1 saat pişirin.
    Cheesecake piştiğinde fırından çıkarın, bir bıçakla kalıba yapışan kenarları sıyırarak cheesecake çekerken çatlamasını engelleyin.
    1 saat kadar dışarıda soğumasını bekleyin.

    Üstü için;
    Kremayı bir sos tavasında ısıtın.
    İyice ısınan kremayı kenara alın ve içerisine çikolata ve tereyağını ekleyip tamamen eriyinceye kadar karıştırın.
    Soğuması için kenara alın.

    Kaynak: Arda’nın Mutfağı

  • Kendinizi ve kızınızı rahim ağzı kanserinden koruyabilirsiniz!

    Kendinizi ve kızınızı rahim ağzı kanserinden koruyabilirsiniz!

    Tanımı: HPV virüsü 100den fazla çeşidi olan bir enfeksiyondur. HPVnin her çeşidi vücudun herhangi bir bölgesinde – genital bölge veya anüs etrafında çıkabilecek genital siğiller, ellerde , ayak tabanında, ağızda ve üst solumun sisteminde çıkabilecek siğiller – anormal bir büyümeye sebep olabilir. Hpv enfeksiyonları yaygın olarak görülür. ABDde yaklaşık 20 milyon kişide genital siğillere veya başka lezyonlara sebep olan HPV enfeksiyonu vardır. Hpv enfeksiyonlarının bazıları rahim kanserine sebep olabilmektedir, ama çoğu kansere yol açmaz.

    Semptomları : HPV enfeksiyonu genelde siğil veya başka bir lezyonu olmadığından farkedilmez. Hastalığın semptomlarını göstermeseniz dahi, bu semptomlar ortaya sonradan çıkabilirler ve hastalığı başkasına bulaştırabilirsiniz. Hastanın semptomları taşıdığı HPV enfeksiyonunun çeşidine göre çeşitlilik gösterebilir.

    Genital Siğiller : Genital siğiller kanser habercisi değildir; genital bölgede küçük ten renginde veya gri renkte şişliklerdir, karnıbahar şeklini alacak şekilde birçok siğilin beraber toplanması şeklinde de görülebilir. HPV enfeksiyonunun 6 ve 11 tipleri buna sebep olur. Bu hpv tiplerinin genelde kanserle bir ilgili yoktur. Kadınlarda, bu siğiller genellikle vulvada, bazen de anüs çevresinde, vajina içinde veya rahimde gözükebilir. Erkeklerde ise, penisin ucunda veya gövdesinde, testislerde veya anüsde yer alabilir. Genital siğiller nadiren ağrıya sebep olurlar.

    Premalign Genital Lezyonlar : Belli HPV enfeksiyonları kanser öncesi lezyonlara sebep olan hücresel değişikliklere neden olabilirler. Bu anormal durumlar en çok Smear testinde ortaya çıkar. Düşük dereceli anormallikler genelde tedaviye gerek kalmadan hücrelerin normale dönmesiyle sonuçlanır. Hpv enfeksiyonunun 6 ve 11 tipi bu çeşit anormalliklere sebep olur. Yüksek dereceli anormallikler normale dönmeye pek meyilli değildir ve bazıları rahim ağzı kanserine sebep olabilir. Hpv enfeksiyonunun 16 ve 18 tipi bu çeşit yüksek dereceli anormalliklere sebep olur.

    Oral ve Üst Solunum Lezyonları :Bazı Hpv enfeksiyonları siğillere ve dilde, bademciklerde, damakta, gırtlakta ve burunda oluşabilecek diğer lezyonlara sebep olurlar. Bu lezyonlar tip 6 ve 11 gibi düşük riskli hpv çeşitlerinin veya 16 ve 18 gibi yüksek riskli hpv çeşitlerinin sonucu olabilir.

    Serviks Kanseri ve Diğer Tümörler:Yüksek risk taşıyan birçok Hpv enfeksiyon çeşidi genelde kansere dönüşmez, fakat 2 yıldan uzun süren kalıcı enfeksiyonlar büyük bir kanser riski oluştururlar. Aşırı adet kanaması veya adet periyodları arası kanama gibi anormal vajinal kanamalar serviks kanserinin belirtileridir. Hemen hemen tüm serviks kanserleri Hpv virüsü nedeniyle olmaktadır. Dünya çapında çok fazla kadın serviks kanserine yakalanmaktadır çünkü birçoğu çok önemli olan smear testini yaptırmamaktadır. Tüm serviks kanserinin % 70i 16 ve 18 tip Hpv çeşitleri sebebiyle olur. Bu tipler, aynı zamanda genital organ kanserleri, anüs, ağız ve üst solunum kanserlerine de neden olabilirler.

    Genel Siğiller :Bu tip siğiller zararlı olmayan ve genelde ellerde, parmaklarda ve parmak aralarında oluşan cilt büyümeleridir. Bunlar pürüzlü, kabarık yumrulardır. Görünüşlerinden dolayı can sıkabilirler; aynı zamanda ağrılı, yaralanma ve kanamaya hassas da olabilmektedirler. Çoğu çocuk ve genç bu siğillere sebep olan Hpvye yakalanmış olabilir, ama sadece küçük bir yüzdesi siğillenir. Çoğu kişide 20 yaşından sonra siğil çıkmaz.

    Ayak Tabanında Çıkan Siğiller :Bunlar sert, damarlı, zararsız büyümelerdir ve genellikle topuklarda ve ayakta en çok baskıyı hisseden kısımlarda çıkarlar. Bu siğiller rahatsızlık ve ağrı yapabilir.Ayak tabanında çıkan siğiller her ne kadar yetişkinlerde görülse de; birçok yetişkin bunlarla çocukluk veya gençlik dönemlerinde tanışmaktadırlar.

    Düz Siğiller : Düz siğiller cildinizden koyu renkte olan, genellikle yassı başlı, hafif kabarık, zararsız lezyonlardır. Çoğunlukla yüz, boyun, eller, dirsekler ve dizlerde görülürler. Düz siğile sebebiyet veren hpv enfeksiyonları genellikle çocukları ve ergenleri ve genç yetişkinleri etkiler.

    Doktora Ne Zaman Başvurmak Gerekir? Eğer siz veya çocuğunuzda rahatsızlık veya ağrıya sebep olan herhangi bir çeşit siğil varsa, doktorunuza başvurmanızda fayda vardır. Kadınların düzenli olarak smear testi yaptırmaları çok önemlidir. Smear testi serviks kanserine dönüşebilecek bir HPV enfeksiyonunu ortaya çıkarmanın en iyi yoludur.

    Nedenleri? Virüs vücuda bir kesikten, bir sıyrıktan veya derinin en üst tabakasında hissedilmeyen bir yaradan girer ve Hpv enfeksiyonu gerçekleşir. Virüs öncelikle cilt cilde temasla bulaşır. Genital siğil ve alakalı lezyonlara sebep olan HPV enfeksiyonları cinsel ilişki ile bulaşır. Oral veya üst solunum a ait lezyonlara sebep olan bazı Hpv enfeksiyonları oral seks ile bulaşır. Nadiren, virüsü taşıyan bir anne doğum sırasında bunu bebeğine bulaştırabilir.

    Risk Faktörleri? Hpvye sık rastlanır; hastalığın risk faktörleri şöyledir:

    Cinsel ilişkide bulunulan partnerlerin sayısı : Kişinin partner sayısı ne kadar fazlaysa, hastalığa yakalanma olasılığı da o kadar fazladır. İlişkide bulunulan kişinin birçok partnerle birlikteliği de riski arttırmaktadır.

    Genç Yaş : Genital HPV enfeksiyonları sıklıkla 25 yaşından genç cinsel aktif yetişkin kadınlarda smear testi ile ortaya çıkarılmaktadır. Bunun sebebi bu yaşlarda yaşanan cinsel aktivitenin artmış olması da olabilir, bu yaşlardaki kadınların virüse karşı daha duyarlı olmaları da olabilir. Ergen erkekler ve genç baylar da risk grubundadır ama onlarda virüse rastlanmamaktadır.

    Savunmasız Bağışıklık Sistemi : Bu gruptakiler Hpv enfeksiyonları açısından büyük bir risk altındadır. Bu savunmasızlığın sonu HIV / Aids “le sonuçlanabilmektedir.

    Hpv enfeksiyonlarının esas risk faktörü genel siğiller, ayak tabanındaki siğiller ve düz siğillers sebep olan genç yaş faktörüdür. Çocuklar ve ergenler bu tip Hpv enfeksiyonlarına karşı daha savunmasızdırlar.
    Testler ve Teşhis HPV enfeksiyonunun teşhisi için aşağıdaki testler gerekebilir :

    Görsel Muayene : Siğil veya lezyon mevcutsa

    Sirke Çözümü Testi : Doktorunuz HPV enfeksiyonlu alanları beyaz yapan sirke çözümü testi uygulayabilir. Bu, görmesi zor düz lezyonları görmede kolaylık sağlar. Çoğu durumda, HPVnin tipini belirlemenin gereği yoktur çünkü görünür siğil ve lezyonlara sebep olan HPV tipleri kansere yol açmaz.

    Smear Testi : Vajinal muayene esnasında doktorunuz serviksten hücre örneği toplar ve analiz için laboratuvara gönderir. Eğer laboratuvar sonucundan bir netice alınamazsa, doktorunuz HPV DNA testi isteyebilir. Smear testinizde bir anormallik yoksa, doktorunuz HPV DNA testini istemeyecektir.

    DNA Testi : Bu test, serviksten alınan hücreler sayesinde, tip 16 ve 18 de dahil olmak üzere toplam 13 yüksek riskli HPV virüsünü ortaya çıkarabilir. Eğer DNA testi yüksek riskli HPV enfeksiyonunu işaret ediyorsa, kanser riski fazladır. Eğer son zamanlardaki smear testlerinizin sonuçları normalse ve 30 yaşından büyükseniz; doktorunuz smear testlerinize ek olarak HPV DNA isteyebilir. Her iki test de negatifse, bir sonraki Smear + DNA testiniz 3 sene sonra olmalıdır. Eğer smear testiniz negatif ama DNA testiniz pozitifse; doktorunuz sizi daha erken bir tarihte muayene etmek isteyebilir.

    Tedavi ve İlaçlar HPV enfeksiyonunun tedavisi yoktur. Çoğu vakada, bağışıklık sisteminiz virüsü vücuttan atar ve siğiller tedavisiz bir şekilde ortadan kalkar.
    Siğillerden kurtulmak için evde veya doktorunuz tarafından uygulanabilecek bazı tedaviler mevcuttur. Bunlar HPVnin yoğunluğunu azaltmaya yöneliktir ama virüsü ortadan kaldıramazlar. Örneğin; genital siğilleriniz ortadan kalkmış olsa dahi, cinsel ilişki ile partnerinize hala virüsü bulaştırma riskiniz vardır.
    Genital Siğiller Genital siğillerin tedavisi şunları içerir;

    Imiquimod (Aldara) isimli reçete ile satılan ve bağışıklığın HPV ile savaşması gücünü arttırma amaçlı kullanılan krem

    Podofilox (Condylox) genital siğil dokusunu ortadan kaldırmak amacıyla krem şeklinde kullanılan krem

    Trichloroacetic asit; genital siğilleri yakmada kullanılan bir çeşit kimyasal tedavi

    Kriyoterapi kullanarak dondurma işlemi

    Koterizasyon kullanarak siğilleri yakma işlemi

    Operasyonla siğilleri alma

    Lazer operasyon

    Yüksek Dereceli – Kanser Öncesi Lezyonların Tedavisi Doktorunuz düşük dereceli kanser öncesi lezyonları büyük bir olasıkıla tedavi etmeyecektir; çünkü bunlar kendiliğinden geçer ve kansere dönüşmezler. Ancak düzenli olarak smear testi yaptırarak problemin ortadan kalktığından emin olmalısınız.
    Doktorunuz yüksek dereceli kanser öncesi lezyonların alınmasını önerecektir; çünkü bunlar kansere dönüşebilmektedir. Tedavi seçenekleri şöyledir :

    Operasyon

    Lazer operasyon

    Kriyoterapi

    Koterizasyon

    Diğer Siğillerin Tedavisi Ayak tabanında görülen ve düz siğillerin tedavisinde;

    Zaman içinde siğilin katmanlarını yok eden Salisilik asit

    Imiquimod (Aldara)

    Kriyoterapi

    Operasyon

    Lazer operasyon

    Korunma
    Genital Siğiller ve İlgili Lezyonlar Genital siğil ve ilgili lezyonları geliştirme riskinizi aşağıdaki maddeleri uygulayarak yapabilirsiniz :

    Tek eşli olmak

    Cinsel partnerlerin sayısını azaltmak

    İlişki sırasında hepsini olmasa da bazı Hpv tiplerinin bulaşmasını önlemek için prezervatif kullanmak

    Gardasil isimli aşı kadınları tip 6, 11, 16 ve 18 HPV enfeksiyonlarına karşı korumaktadır. İdeal olan, bir kadının cinsel aktif olmadan bu aşıyı olmasıdır. Aşı kadınları sadece henüz karşılaşmadıkları tiplerdeki Hpv virüslerine karşı korur.
    Cervarix isimli aşı ise bivalan bir aşıdır ve HPV tip 16 ile HPV tip 18e benzer partikülleri içerir ve kanserojen olan HPV tip 16 ile HPV tip 18e karşı koruma sağlar.
    Aşı serviks kanseri ile savaşmada çok kuvvetli yeni bir yöntemdir ve çoğu doktor hastalarını gerekli yaşta aşı olmaları için teşvik etmektedir.
    Cinsel aktif birçok genç kız ve kadın aşıdan yarar sağlayacaktır. Eğer bir hpv enfeksiyonu geçirdiyseniz, aşının içindeki tğm tipleri geçirmiş olmanız mümkün değildir. Hpv enfeksiyonu riski olan birçok kişi için, aşının faydaları bilinen risklerinin önüne geçmektedir. Klinik denemelerde ortaya çıkan yan etkiler iğne yerinde oluşan hafif bir ağrıdır. Eğer risk altında olduğunuzu düşünüyorsanız; aşı olmak için doktorunuzla temasa geçiniz.
    Hpv aşısı şu anda erkeklere önerilmemektedir; ancak bu aşılama stratejisinin yararları henüz araştırılmaktadır. Erkeklerin aşılanması onların gelecekte olacak cinsel partnerlerine belirli faydalar sağlayacaktır.

    Genel Siğiller Genel siğillere neden olan hpvden korunmak zordur. Eğer genel siğiliniz varsa, enfeksiyonun yayılmasını ve yeni siğillerin oluşumunu önlemek amacıyla siğillerle oynamayınız ve tırnaklarınızı yemeyiniz.
    Ayak Tabanında Çıkan Siğiller Ayaklarınızı temiz ve kuru tutarak; temiz çorap giyerek; halka açık havuz ve soyunma odalarında ayakkabı veya sandalet giyerek bu tarz siğillerden korunabilirsiniz.

    Rahimağzı Kanseri Aşısı
    Rahimağzı Kanseri Aşısının Özelliği Nedir? Sadece Amerikada yılda 10.000 kadın rahimağzı kanseri olur, ve bu sebeple yılda yaklaşık 4.000 ölüm gerçekleşir. Rahimağzı kanseri kadınları hala gençken yakalayabilmektedir. O sırada kadın bebek sahibi olmaya çalışıyor olabilir. Rahimağzı kanseri tedavisi olan bir kadında doğurganlık imkansız olur.
    Rahimağzı Kanseri Aşısı Ne İşe Yarar? Cinsel ilişki ile bulaşan HPVnin birçok tipi, birçok vakada rahimağzı kanserinin sorumlusudur. Rahimağzı kanseri aşısı özellikle HPV tip 16 ve 18i engeller. Aslında, rahimağzı kanseri aşısı kanseri daha ilk aşaması bile başlamadan engeller. Rahimağzı kanseri aşısı genital siğil yapan ama kanserle ilgili olmayan tip 6 ve 11e de etki eder.
    Aşı Ne zaman Uygulanmalı? Aşıyı, genç kızların 11-12 yaşlarında, hatta 9 yaşında dahi yaptırmaları tavsiye edilmektedir. Böylece, genç kızın bağışıklık sistemi HPV virüsüne karşı daha o yaştan ektive olur. Bu yaşta aşılama ile en yüksek antikor seviyesine ulaşılır. Antikor seviyesi ne kadar yüksek olursa, korunma da o kadar yüksek olur.
    Aşı 6 ay içerisinde 3 adet enjeksiyon şeklinde uygulanır. 2.doz birincisinden 2 ay sonra, 3.doz ise ikincisinden 4 ay sonra uygulanır.
    Aşı Neden 3 Doz Uygulanıyor? Neden 3 doz uygulandığı bilinmemektedir çünkü ne kadar antikor düzeyinin HPVden yeterli korunmayı sağladığı bilinmemektedir.
    Erken klinik testlerde araştırmacılar kadınlarda her 3 dozda da, antikor düzeylerinin yükselmeye devam ettiğini gözlemlemişlerdir.
    Antikor düzeyi aşı olmayı bıraktığınız zaman ister istemez düştüğünden dolayı, yıllarca HPVden korunabilmek için yüksek antikor düzeyleri ile başlamak mantıklıdır. Zamanla, 3 doz aşı gerekli olmayabilir veya yıllar sonra kuvvetlendirici bir aşının gerekliliği keşfedilebilir. Bunlar, konuyla ilgili şu anda bilinemeyen bazı detaylardır.
    Cinsel Olarak Aktifseniz, Aşının Yine de Yararı Var mıdır? Evet. Klinik testlerde aşı, bazılarında bir veya daha fazla HPV tipi geçirmiş olan cinsel aktif 26 yaşında ve genç kadınlarda etkili olmuştur. Rahimağzı kanseri aşısı daha önce bunlara maruz kalmamışsanız; tip 6, 11, 16 ve 18 HPV virüslerini engeller. Bu zamana kadar ne kadar çok kişiyle birlikte olmuşsanız, 6, 11, 16 ve 18 de dahil olmak üzere, HPV tiplerinden birine maruz kalma riskiniz de o kadar fazladır.
    Bazı uzmanlar 18 – 26 yaş aralığındaki kadınları doktorlarıyla cinsel geçmişleri üzerinde konuşmaları konusunda teşvik etmektedir böylece aşının yararlı olup olmayacağına karar versinler.
    Aşının Riski veya Yan Etkisi Var mı? Rahimağzı kanseri aşısı güvenlidir. Amerikada 16 milyondan fazla doz satılmıştır. En yaygın şikayet aşı yerinde ağrıdır. Düşük dereceli ateş ve gribe benzer semptomlar da görülebilir. Bazen aşılanmadan sonra özellikle ergenlerde baş dönmesi ve bayılma da gerçekleşebilir. Ancak, yan etkiler genelde hafiftir.
    Ancak, bazı ciddi yan etkiler de bildirilmiştir. Ciddi allerjik durumlar, felç gibi nörolojik durumlar, beyinde şişkinlik hatta ölüm gibi. Neredeyse tüm yan atkilere ilişkin raporlar aşılanmanın kendisinden değil; zamanlamasıyla ilgili gözükmektedir.
    Tüm yeni aşılarda olduğu gibi, bunda da gözlemleme hala devam etmektedir. Aşı olan bayanlar aşılanma sonrası 15 dakika kadar bayılma ve allerjik reaksiyonu önlemek için ayağa kalmamalıdır.
    Aşı Sonrası Smear Testine Hala Gerek Var mı? Kesinlikle var; ve bu çok önemli bir nokta. Rahimağzı kanseri aşısı smear testinin yerine geçemez. Düzenli yapılan muayene ve smear testleri kadın sağlığı açısından son derece önemlidir.

     

    Prof. Dr. Fatih ŞENDAĞ

  • Bel İncelten Detoks

    Bel İncelten Detoks

    Bel İncelten ve Tok Tutan Detoks İçecek

    Bel İncelten Detoks

    Malzemeler

    1/2 şeftali
    2 dilim karpuz
    1 adet salatalık
    2 dilim kivi
    1 fındık büyüklüğünde zencefil
    1 tatlı kaşığı bal
    1 çay kaşığı kimyon

    Hazırlanışı

    Malzemeleri blenderdan geçirin, 3 gün boyunca kahvaltı yerine düzenli olarak tüketebilirsiniz.

     

    Kaynak: aysetugbasengel.com

  • Ağız Kokusunu Gideren Yöntem!

    Ağız Kokusunu Gideren Yöntem!

    Ağız kokusu kabusunuz olmasın. Ağız kokusunu önlemek için bunu uygulayın.

    Ne yaparsanız yapın ağız kokusundan kurtulamıyorsanız bir de bu yöntemi deneyin. Eğer ciddi anlamda ağız kokusu sorununuz varsa unuttuğunuz bir şey var demektir. Su içmek!

    Uzmanlara göre yetersiz su içmek ağız kokusuna neden oluyor. Günde iki litre su içmek ağız kokusunu gideriyor.

    agiz-kokusunu-gideren-yontem-1

    Diş bakımınızı düzenli yaptırıyor, geniz akıntısı ve bademcik gibi sağlık problemleriniz yok ama ciddi oranda ağzınız kokuyorsa sıvı tüketiminiz az demektir. Kalabalık ortamlarda konuşmaktan çekinmemek için günlük su tüketiminizi arttırın. Bol su içmek sizi sosyal kabus haline gelen ağız kokusu derdinden kurtarabilir.

    Ağız kokusunun nedeni az besin alımı ve sıvı azlığı. Bunun dışında tansiyon ve psikiyatri ilaçları, kansızlık, ağız içi enfeksiyonları, ateşli hastalıklar ve diyabet de, tükürük üretiminin azalmasına neden olur. Bunun sonucunda ise ağız kokusu oluşur. Ağız kokusunun temelinde yatan neden ağızdaki tükürük miktarının azalmasıdır.

    Bol su tüketiminin sadece ağız kokusuna etkisi yok tabi ki. Suyun tüm vücuda olumlu etkisi vardır. Kilodan güzelliğe kadar birçok olumlu etkisi vardır.

    agiz-kokusunu-gideren-yontem-3

    Çay ve Kahve su yerine geçiyor mu?

    Çoğu insan bu yanılgıya düşüyor. Su içmiyorum ama çay ve kahveyi çok tüketiyorum. Çay ve kahve asla su yerine geçmiyor. O nedenle su içmeyi alışkanlık haline getirin.

  • Kardan Dondurma Nasıl Yapılır? Resimli Tarif

    Kardan Dondurma Nasıl Yapılır? Resimli Tarif

    Şayet çok sağlıklıyım kolay kolay hasta olmam diyorsanız, o zaman kışın da dondurma yemeyi deneyebilirsiniz! kardan dondurma resimli tarif makalemizde aşama aşama bu dondurmanın yapılışını anlattık.

    Kardan Dondurma Nasıl Yapılır? Resimli Tarif

    Malzemeler
    4 su bardağı temiz kar
    2 su bardağı toz şeker
    2 yemek kaşığı alkolsüz vanilya ekstresi
    3 yemek kaşığı süt
    1 su bardağı krema

    Yapılışı
    Dışarı çıkın ve dört su bardağı kadar temiz kar bulup, bir kaseye doldurun.kardan_dondurma_resimli_tarif (1)

    İçine yarım bardağı toz şeker ve 2 tatlı kaşığı vanilya ekstresi dökün.
    Vanilya ekstresi bulamazsanız onun yerine yine iki tatlı kaşığı badem yahut tarçın özü kullanabilirsiniz.kardan_dondurma_resimli_tarif (2)

    Karınızın içine 3 yemek kaşığı süt katın, iyice karıştırın.
    Kremanızı da ekleyip, pürüzsüz hale gelene kadar karıştırmaya devam edin.kardan_dondurma_resimli_tarif (3)

    Derin dondurucuya kaldırın, tüm malzemeler iç içe donunca çıkarıp, afiyetle yiyin!kardan_dondurma_resimli_tarif (4)

    İlgili konular

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Japon Usulü Cheesecake tarifi

    Japon Usulü Cheesecake tarifi

    Malzemeler:

    250 gram krem peynir
    50 ml.süt
    3 adet yumurta
    1/2 su bardağı un(ya da aynı ölçüde mısır nişastası)
    1/2 su bardağı şeker
    2 yemek kaşığı limon suyu
    1 paket kabartma tozu(ya da ½ çay kaşığı krem tartar)

    Yapılışı:

    Krem peyniri ve sütü derin bir kaba alarak mikserle çırpın.

    Yumurtaların sarısını ve beyazını ayırın, sarılarını krem peynire ekleyerek çırpmaya devam edin.

    Şekerin yarısını, nişastayı, kabartma tozunu ve limon suyunu ekleyerek çırpmaya devam edin.

    Yumurta beyazlarını ayrı bir kapta çırpmaya başlayın. Üzerine kalan şekeri yavaş yavaş ekleyerek, iyice katılaşıncaya kadar çırpın.

    Yumurta beyazlarını karışıma 3 seferde ekleyerek, spatula yardımıyla köpüğünü söndürmeden yavaş yavaş karışıma yedirin.

    20 cm’lik kelepçeli kalıbı tereyağı ile yağlayın ve karışımı içine dökün.

    Kalıbı derin bir tepsiye yerleştirerek tepsiyi kalıbın yarısına gelecek kadar sıcak su ile doldurun.

    Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 55 dakika pişirin. Fırını kapattıktan sonra keki 10 dakika daha fırında bekletin ve ılıdıktan sonra dilimleyerek afiyetle tüketin.

  • Sedef hastalığının en önemli nedeni stres

    Sedef hastalığının en önemli nedeni stres

    Kırmızı, kaşıntılı, pullanmalarla daha çok dirsek, diz ve saçlı deri tutulumuyla seyreden, daha çok erişkin yaşlarda gözlenen sedef hastalığı çocuklarda da görülebiliyor.

    Stresin sedef hastalığının gelişmesinde çok önemli bir etken olduğuna dikkat çeken Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Zafer Türkoğlu, “Stresin tetiklediği vücuttaki moleküller, deride sedefin moleküler sürecini uyarır ve biz de bu hastalığı yaygın olarak görmeye başlarız” dedi.

    Sedef şikayetlerinin kişinin yaşam kalitesini düşüren, etkileyen nedenler arasında yer aldığını aktaran Türkoğlu, sedefte son yıllardaki çalışmalarla beraber medikal tedavilerde de ileri düzeyde gelişmeler görüldüğünü ifade ederek, hastalığın tedavisinin, topikal ve fototerapi yöntemlerinin yanı sıra, yeni edinilen biyolojik aşılarla da mümkün olduğunu, bunun da sorunu çözmede büyük katkı sağladığını kaydetti.

    “STRES KONTROLÜ SEDEFTE BELİRGİN DÜZELME SAĞLIYOR”

    Güncellenen yöntemlerin, yüzde 70-80’lere, hatta 90’lara kadar sedef hastalığında etkin tedavi sağladığını belirten Doç. Dr. Zafer Türkoğlu, sedefi tetikleyici etkenlerin en önemlilerinden birinin de enfeksiyonlar olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:

    “Özellikle boğaz enfeksiyonları önemli bir etkendir. Son yıllardaki çalışmalarla obezite, metabolik sendrom gibi faktörlerin hücresel bazda, sistemik bir inflamasyona sebep olarak hastalığı deride ve vücuttaki etkenleriyle aktive ettiği ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca hastaların kullandığı birtakım ilaçlar da sedef hastalığını tetikleyebilir. Sedefte stres başrolde olan bir etkendir. Stresin tetiklediği vücuttaki moleküller, deride bu hastalığın moleküler sürecini uyarır ve biz de bu hastalığı yaygın olarak görmeye başlarız. Tedavi sürecinde sedef hastalarından stresi bastırıp, yönetmesini istiyoruz.”

    Türkoğlu, stresi yönetmeleri için hastalara çeşitli egzersiz tavsiyelerinde bulunduklarını, yoga, yürüyüş gibi aktiviteleri önerdiklerini anlattı

    “SEDEF BULAŞICI BİR HASTALIK DEĞİLDİR”

    Türkoğlu, hastaların üçte birinde genetik etkenlerin saptandığını vurgulayarak, “Öyle ki hastaların anne ya da babalarından birinde hastalık olduğu zaman çocuklarında sorunun görülme ihtimali yüzde 25’lere ulaşır. dedi.

    Sedefte çocuklarda da tutulum gözlenebildiğini, erişkinlerdeki tedavi yöntemlerinin bu grupta da uygulanabildiğini dile getiren Türkoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Çocuklardaki tedaviler aynı erişkinlerde olduğu gibi yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Sedef hastalığında erken tanı çok önemlidir. Çünkü vücutta oluşan inflamasyon, yani hücre göçünün erken evrede saptanması, bu hücre göçünün diğer sistemik organlara etkisini azaltacaktır. Tedaviyle birlikte erken uygulanan başarılı tedaviler, ileride sedefin oluşturduğu zararlı etkileri ortadan kaldıracaktır. Sedef sadece deriyi tutan bir hastalık değildir. Sistemik tutulumla, vücutta kalp, kardiyovasküler, gastrointestinal sistem hastalıklarında artış gözlenebilmektedir. Ayrıca sedef hastalığı kesinlikle bulaşıcı değildir. Sadece genetik zemin çerçevesinde çevresel faktörlerin etkisiyle daha sonraki nesillere aktarılabilen bir hastalıktır.”