Blog

  • Dar banyolar için kullanışlı öneriler

    Dar banyolar için kullanışlı öneriler

    Banyonuz çok mu küçük? Ne yaparsanız yapın bu küçük alanda istediğiniz gibi bir tasarım yapamıyor musunuz? Dert etmeyin. Doğru bir yaklaşım ve birkaç pratik fikirle banyonuz ne kadar küçük ve dar olursa olsun harika görünecek bir hale getirilebilir. İşte küçük banyolarda uygulanabilecek ve banyonuzun havasını kolaylıkla değiştirecek fikirler…

    Dar ve uzun parçalar kullanın

    Bu örnekte banyoda küçük bir banyo tasarlanırken dikkat edilmesi gereken inceliklere dair oldukça iyi bir uygulama görüyoruz. Banyo aynasında, lavaboda ve hatti duş kabininin kollarında bile dar ve uzun yapıdaki parçalar kullanılmış. Bu da hem çok şık bir görüntü oluşturuyor hem de banyoyu olduğundan geniş gösteriyor.

    Endüstriyel bir tarza ne dersiniz?

    Ahşap, metal ve boyasız beton yüzeylerin bolca kullanıldığı, köşeli, hatta kaba sayılabilecek ama bir o kadar da şık bir tarz olan endüstriyel tasarım çizgisinden izler taşıyan bir banyo planlaması küçük banyolar için oldukça iyi bir tercih olabilir.

    Çatı katınızı değerlendirin

    Çatı katlarında fazlaca eğim olan ve bu yüzden de çok miktarda ölü alan yaratan evlerde bu ölü alanları değerlendirmek için biraz çaba göstermek ve yaratıcı olmak gerekiyor. Bu evin çatı eğiminden ise mükemmel bir biçimde yararlanıldığını söylemek mümkün. Çok şık bir küvet tam da çatının zeminle birleştiği en dar noktaya kadar uzanıyor.

    Çift renk

    Birbirine uyumlu olabilecek iki rengi bir arada kullanmak da küçük banyolarda beklenmedik pozitif sonuçlara yol açabilir. Bu örnekte koyu bir kahverengi tonu ile krem renginin bir arada kullanıldığını görüyoruz. Siz de buradan kopya çekebilir veya kendi seçeneğiniz iki rengi bir arada kullanabilirsiniz.

    Her şeyi küçültün

    Küçük bir banyoya ideal bir şekilde yerleşmenin en makul yolu, banyodaki mobilya ve diğer eşyalarda küçülmeye gitmektir. Lavabonuzu, duş kabininizi ve aynanızı daha küçük modellerle değiştirmeyi düşünürseniz küçük banyonuz çok daha şık bir hale gelecektir.

    İskandinav trenini kaçırmayın

    Her ne kadar oldukça ılıman bir iklimde yaşıyor olsa da, soğuk Kuzey Avrupa ve İskandinavya ülkelerinin pek çok özelliği bizim için çok çekici olabiliyor. Bu özelliklerin arasında başı çekenlerden biri de İskandinav tarzı mobilya ve Dekorasyon örnekleridir. Banyonuz ne kadar küçük olursa olsun bu türden bir uygulama harikalar yaratabilir.

    dar_banyo

    Yeşile bir şans verin

    Banyolarda renk seçimi yapmak kolay değildir. Özellikle de küçük bir banyonuz varsa. Ancak yeşil tonları hemen her türden odada olduğu gibi banyolarda da iyi bir iş çıkarabiliyorlar. Üstelik yeşil sayesinde çok hoş bir görüntü yakayabilirsiniz.

    Parlak renkler

    Son zamanlar hem kıyafetlerde ve giyim modasında, hem de ev dekorasyonunda sıkça karşılaştığımız parlak renkler aslında oturma odası veya yatak odası gibi uzun süreler kullanılan alanlarda çok hoş sonuçlar vermeyebiliyor. Öte yandan aynı durum mutfaklar ve özellikle banyolar için geçerli değil. Yalnızca bir duvarda kullanacağınız canlı ve parlak bir renk bile, küçük bir banyoda harikalar yaratabilir. Özellikle de geri kalan mobilyalarınızla ve evinizin diğer bölümleriyle uyumluı bir seçim yaparsanız, capcanlı bir banyoya sahip olabilirsiniz.

    Yalın bir tasarım

    Banyolar çok fazla aksesuarı ya da uçuk dekorasyon denemelerini çok kolaylıkla kaldırabilen yerler değildir. Küçük banyolarda ise bu durum çok daha fazla geçerlidir. Bu yüzden renk ve malzeme tercihleriniz ne olursa olsun yalın bir tasarım çizgisinden ayrılmamaya özen göstermenizde her zaman için yarar var.

  • 8 adımda pratik makyaj

    8 adımda pratik makyaj

    5 dakikada makyajını yapıp evden çıkman mı gerekiyor? Pratik bir makyaj yaparak kendini hemen sokağa atmak isteyenlere 8 adımda makyaj tüyosu…

    pratik_makyaj-1 pratik_makyaj-2 pratik_makyaj-3 pratik_makyaj-4 pratik_makyaj-5 pratik_makyaj-6 pratik_makyaj-7 pratik_makyaj-8

  • İlişkinizin ömrü ne kadar?

    İlişkinizin ömrü ne kadar?

    Bir aşkın bitişi için bazen tek cümle yeterli olur: “Uzun zamandır ilişkimizin içindeki önceliklerimizin farklı olduğunun ayırdına vardık.” Mükemmelmiş gibi görünen ilişkiler nasıl olur da böyle ansızın bir ayrılık kararıyla bitiverirler? Oysa ki mutlu olmak için her şey vardır çoğu zaman.

    GİTMEK YA DA KALMAK?
    Her insan kendisine ilişkisi sırasında “Devam etmeli miyim” diye sormuştur. Cevap altın tepside önünüze sunulmaz. İlişkinin son demlerini mi yaşadığı yoksa biraz ilgi ve çaba ile tekrar yoluna girip giremeyeceğini belirten bir derece yok çünkü her ilişki bambaşka koşullar ve kişilerle yaşanıyor. Bazı durumlarda ilişkilerde yaşanan küçük krizler sorunun kaynağını bulup düzeltmek adına faydalı olabilir fakat endişeler bazen çok erken ortaya çıkabiliyor. Sevdiğiniz insan daha öncekilerden farklı ve önemli ama doğru kişi o mu? Dışarıda bir yerlerde daha doğru birisi yok mu? Onu işkolik bir insan olarak kabullenip bu gerçekle yaşamak istiyor musunuz? Eğer doğru adam o ise bu kadar sık kavga etmeniz normal mi? Bu işin buraya kadar olduğunu kabul edip kendi yolunuza mı gitmelisiniz? Zamanımızın gözde prensibi “işlemiyorsa at, yenisini al, değiştirmeye çalışma” burada da hayatımıza giriyor. Maalesef ki sürekli bu prensibi uygulayan bir insan, ilişkisinin biraz daha çabayla mükemmel olup olamayacağını bilemez.

    TEHLİKEDEKİ İLİŞKİLER
    Uzmanlar gerilimli ilişkileri yani sık sık ayrılık yaşayan çiftleri üç değişik tipte nitelendiriyor. Bunlardan birincisi “fırtınalı ilişki”: Tutku temeline kurulmuş ama duygusal anlamda paylaşımların yoğun olmadığı ilişki çeşididir. Uyum ve yakınlığı engelleyen psikolojik bir durumdur. İki taraf da birbirlerinde şehvet bulabildiklerini fakat güven ve aidiyet duygusu bulmadıklarını kabul etmek istemezler. Sık sık yaşadıkları tartışmaları erotik bir atmosfer oluşturmak için araç olarak da kullanırlar. Yoğun cinsel ilişki öfke tetikleyici bir duygudur. Cinsel ilişki ise bu çiftin birbirlerine yakın olabildikleri yegane boyuttur. Genelde öfkeyi oluşturan durum çoğunlukla çözümlenmeden öylece bırakılır.Kırmızı alarmın çaldığı diğer bir ilişki çeşidi de “umursamaz ilişkiler”dir. Bu durumda karşılıklı tutku ve istekten eser kalmamıştır. İlişki rahat vakit geçirmek ve yabancılaşmaktan kurtulmak için bir yol olarak görülür. Öfke faktörü fırtınalı ilişkilerdeki gibi bu tür ilişkilerde de önemli rol oynar. Temel fark tartışmak ya da kavga etmekteki isteksizlikten kaynaklanır. Üçüncü seçenekte ise “tek taraflı ilişkiler” bulunuyor. Bunların sorunu bir eşin diğerine göre çok daha fazla enerji ve çaba sarf etmesidir. Bir tanesi gelecek için planlar yaparken diğeri bunlara katılmak yerine dalga geçmekle meşguldür. Bir tarafın aidiyet ve tutkuyu yoğun olarak hissettiği bu tür sorunlu ilişkilerde diğer tarafın bu hislerle alakası yoktur. Bu çeşit gerilimli bir ilişkinin içinde olan insanların kendilerine “Değişme şansımız var mı yoksa yanlış olan ben miyim” sorusunu sormaları gerekir.

    İLİŞKİ TARAMASI
    İlişkinizin ne durumda olduğunu anlayabilmeniz için beş soru geliştirdik. Cevaplara göre umut olup olmadığına karar verebilirsiniz. Her adımda önemli olan ilişkinizin farklı boyutlarını, birlikte paylaşılmış değişik tecrübeleri düşünerek, bunların ışığında sağlıklı bir karara varmanızdır.

    Beklentilerinizi, iyi bir ilişki nasıl olmalı konusundaki fikirlerinizi bir kenara bırakmayı deneyin. Bundan sonra kendinizin ve partnerinizin yaşam tarzını gözlemleyerek uyumlu olup olmadığınızı düşünün.

    Yaşadığımız zamanın en büyük fenomenlerinden biri ilk zorluğu gördüğünde havlu atan insanlara dönüşüyor olmamız. Pazar günleri siz yürüyüşe çıkmayı seviyorsunuz, o ise bilgisayarın başından kalkmıyor. Siz sosyal ortamlarda daha fazla bulunmak istiyorsunuz, o ise evde oturmayı seviyor. Bunlar çiftler tarafından ciddi sorunlar olarak algılanmaya başlandı. Bir ilişkide her şeyin baştan sona uyum içinde olması gerektiğini düşünen insanların sayısı gittikçe artıyor. Psikologlara göre bir ilişkinin mutlu ve tatmin edici olabilmesinin yolu, sevgiyi kaderin ellerine bırakmak yerine geliştirebilmek ve değiştirebilmekten geçiyor. Bu düşünce tarzı hayatın hangi noktalarında uyumlu olduğunuzu ortaya çıkarmak için gerekli olan ilk koşul.

    İlişkinizde en mutlu olduğunuz zamanları düşünün. Geriye dönüp baktığınızda o zamanlar her şeyin mükemmel olduğunu söyleyebilir misiniz?Çoğu ilişkide tarafların kendilerini birlikteyken mutluluk, sıcaklık ve bağlılık içinde hissettikleri dönemler vardır. Geriye bakan bazı çiftler ise ilişkilerinin en iyi döneminde bile aslında pek iyi durumda olmadıklarını düşünebilirler. Bu tarz ilişkiler ilk başlarda birlikte olmalarını sağlayan şeyler yüzünden biter. Sadece heyecan verici ve spontan değil, aynı zamanda sorumsuz olduğunu da düşünmeye başlarsınız. İlk başlarda hormonlarınız sizi parmaklarında oynatırken, bu problemin çözülebilecek bir şey olduğunu düşünürsünüz. Fakat zamanla iç sesiniz gerçeği fısıldamaya başlar: “Bu kadarı da fazla, güven hissetmiyorum, içimi daraltıyor…” Bu sesi daha önce bastırmışsınızdır çünkü onun doğru olduğuna her halükarda inanmak istemişsinizdir.

    Birbirinize dokunmaktan hoşlanıyor musunuz? Birbirinizin yakınlığına ihtiyaç duyuyor musunuz?
    Mevzu ne sıklıkta seks yaptığınız değil. Bu her çift için farklı olacak bir sayıdır. Soru, partnerinize dokunmak, sarılmak, okşamak gibi içgüdülerinizin halen olup olmadığı. Dokunuşlar bedensel ilişkinin ve duygusal bağın oluşması için gereken temel taşlardır. İlişkideki büyü birbirine ilgi duyduğunu göstermekten geçer. Bir taraf bu bağ kurma çabalarını yok sayıyor ise, öteki duygusal anlamda bir uzaklaşma yaşar. Bu durum çoğunlukla tatmin edilemeyen cinsel ihtiyaç ya da benzeri çatışmalardan dolayı ortaya çıksa da fiziksel çekimin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmez. Burada dikkat edilmesi gereken söz konusu durumun öfke ya da kırgınlıktan dolayı dokunmama değil de uzun zamandır süregelen bir fiziksel iletişim eksikliği olduğudur.

    Ortak bakış açılarınız, planlarınız var mı?
    Uzun süreli ilişkilerde öyle zamanlar olur ki aşka dair en ufak kıvılcım hissetmediğiniz haftalar olmuştur. Sevgilinizin varlığı bile sizi sinir eder. İlişki terapistlerine göre bu durumdan kurtulmanın en iyi yolu ortak amaçlar belirlemek. Bu şekilde neden başkasıyla değil de “o” insanla birlikte olduğunuzu hatırlarsınız. Sözü geçen planlar hobi olarak değil, gelecekle ilgili büyük projelerdir. Bir çift için refah seviyelerini yükseltmek bir amaç olabileceği gibi bu, çocuklarla pekişecek bir aile atmosferi yaratmak da olabilir. Ortak hedefler zor zamanlarda ilişkiyi kurtarmaya yarar.

    AYRILMAKTAN KORKUYOR MUSUNUZ?
    İlişkisini bitirmeyi düşünen insanın kafasından neler geçmez ki:
    “Bir daha asla biriyle tanışamazsam, ne olacak?” “Sevgilim ayrılıktan çok kötü etkilenir mi?” “Arkadaş kalmamız bile mümkün olmayabilir mi?” “Ya pişman olursam!”

    Tabii ki ayrılık sonrasında her şeyin planladığınız gibi gideceğine dair bir garanti yok. Önereceğimiz adımlar sayesinde seçiminizi daha gerçekçi şekilde görebileceksiniz.

    GÖRSELLEŞTİRME
    İlişkinize son verdiğinizi hayal edin. Ayrılığın hemen sonrasında ne çeşit dertleriniz olurdu? Hayatınız nasıl olurdu? Hangi insanlar, yerler, olaylar önemlerini kaybeder, hangileri daha önem kazanırdı? İdealinizdeki hayat üç, altı ay ve beş sene sonra nasıl olacak? En kötü ihtimalleri düşünmeye çalışın.

    FİKİR ALIN
    Sizinle aynı şeyleri yaşamış arkadaşlarınızla konuşun. Onların anlayışı ve tecrübeleri sayesinde neler yapmanız gerektiğini netleştirebilirsiniz.

    DİREKT YÖNTEM
    Birçok insan ilişkisindeki problemli durumu çözmek ya da partnerini ilk adımı atmaya yönlendirmek amacıyla, ilişki sırasında kaçamak yapmaya ya da başka bir ilişki yaşamaya başlar. Bu çeşit geçiş ilişkileri acıyı kısa süreli dindirebilir, fakat zamanla herkes için daha acı verici olma ihtimali de vardır. İstenilene direkt yoldan, cesur bir konuşma ya da ilişki terapisi sayesinde ulaşmak daha saygılı bir davranıştır.

     

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Arabalardaki bebek koltukları kalbi durdurabilir

    Arabalardaki bebek koltukları kalbi durdurabilir

    Araç içi bebek koltukları hayat kurtarıyor. Ancak Doç. Dr. Defne Kaya, 1 yaşından küçük bebeklerin 30 dakikadan uzun süre araç içi bebek koltuğunda kalmasının, bebeğin kalbini durdurabileceğini söyledi.

    Uzmanlar, 1 yaşından küçük bebeklerin omurga sağlığının korunması, solunum ve kalp sağlığının tehlikeye atılmaması için, araç içi bebek koltuklarının 30 derece eğimli olmasına, yolculukların ise 30 dakikadan fazla olmamasına dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor.

    Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Defne Kaya da, 1 yaşından küçük bebeklerin, araç içi bebek koltuklarında 30 dakikadan daha uzun süre oturtulmasının kalbi durdurabileceğini aktardı.

    Bir araştırmaya göre 40 derece eğime sahip araç içi bebek koltuklarında yarım saatten daha fazla oturanların, yatan bebeklere oranla kalp hızları ve soluklarının arttığını, kandaki oksijen seviyesinin de düştüğünü söyleyen Doç. Kaya, şöyle konuştu:

    bebek_koltuklari

    “Araştırmayla; 1 yaşından küçük 40 bebeğin; solunum frekansı, kalp hızı, kandaki oksijen ve karbondioksit seviyelerinin, araçların hareket hızlarına ve bebek koltuklarının eğimlerine göre değişimleri ölçüldü. En az olumsuz etkinin araba hareketsiz iken 30 derece eğimli araç bebek koltuğu ortaya çıktı. Buna karşın araba hareketsiz olsa bile 40 derece eğimli koltuğun bebeğin solunum frekansını ve kalp hızını artırdığı belirlendi. Saatte 50 km hızla giden bir araçta ise 40 derece eğimli bebek koltuğunda yolculuk yapan bebeğin vücudundaki oksijen miktarı %5 düşüyor.”

    “BEBEĞİN YÜZÜNÜ, HARAKETLERİNİ VE NEFESİNİ DÜZENLİ KONTROL EDİN”

    Doç. Dr. Defne Kaya, yolculuk sırasında bebeklerin sağlığı açısından ebeveynlerin dikkat etmesi gereken noktalara değindi ve şu önerilerde bulundu:

    “Bir yaşından küçük bebeklerin omurga sağlığının korunması, solunum ve kalp sağlığının tehlikeye atılmaması için araç içi bebek koltuklarının 30 derece eğimli olmasına, yolculukların 30 dakikadan fazla olmamasına dikkat edilmeli. Ayrıca bebeğin yüzü, hareketleri ve nefesi düzenli olarak kontrol edilmeli.”

  • Yağ yakan pancarlı yoğurt kürü

    Yağ yakan pancarlı yoğurt kürü

    Karın incelten bir yoğurt kürü Kırmızı pancar ıspanak ailesine ait yer altında yetişen bir kök sebzesidir. Kırmızı pancara kırmızı rengini veren içindeki antioksidan maddelerdir. Antioksidan maddeler vücudumuzu toksin maddelerden arındırırlar. Bir nevi vücudumuzun temizlik işçileri gibidirler.

    Pancar şeker içerdiği için tüketimine dikkat edilmesi gereken bir sebzedir. Ayrıca daha çok çiğ olarak tüketilmesi önerilir. Çünkü ısı ile besin değerini kaybedebilir.

    Sporcular Kırmızı Pancar Suyu İçiyor

    Bazı çalışmalarda kırmızı pancar içerdiği nitrat sayesinde spor esnasında vücudun oksijen ihtiyacını azalttığı için spor süresini uzattığı ve dayanıklılığı artırdığı yönünde sonuçlar elde etmişlerdir.

    Kırmızı Pancarın Diğer Faydaları

    -Yüksek tansiyona iyi geldiği ve dengelediği,
    -Kalp hastalıklarına karşı koruyucu olduğu,
    -Kan ve karaciğeri temizlediği,
    -İltihap giderici olduğu,
    -İçerdiği antioksidanlar ile kansere karşı koruyucu olduğu bilinmketedir.

    Yağ Yakan Pancarlı Yoğurt Kürü

    Malzemeler:
    1 kase yarım yağlı yoğurt
    ½  adet küçük rendelenmiş çiğ kırmızı pancar
    1 baş parmağı büyüklüğü kadar rendelenmiş taze zencefil
    1 tatlı kaşığı taze limon suyu

    Malzemeleri sırasına göre karıştırıp akşam yemeği yerine 1 hafta boyunca tüketebilirsiniz.

    Dyt. Ayşe Tuğba Şengel

  • Romantik Makyaj Nasıl Olur?

    Romantik Makyaj Nasıl Olur?

    Kasımda aşk başkadır diyenler için romantik makyaj önerileri

    Hayatının aşkını henüz bulamadıysan üzülme. Kasımla birlikte enerjisini yükseltecek bir şeyler yap kendine.

    Kasımla birlikte makyaj stilini değiştirmeniz tam zamanı olabilir. Dikkat çekmek herkesin hoşuna gidecek bir ayrıntıdır. Makyajınızda pembe tonları hakim kılarak bunu sağlayabilirsiniz.

    Aşk umudunu kasım ayıyla birlikte yeniden canlandırmaya ne dersin?

    Haydi o zaman kasımda romantik makyaj nasıl olurmuş hep birlikte görelim. Adına filmler yapılan kasım ayında tüm aşkını tazelemek isteyenlere özel romantik makyaj önerileri.

    romantik-makyajlar-2

    Pembe allıklar

    Romantik makyaj deyince sizin de aklınıza pembe pembe yanaklar geldi mi? Evet kasımın ve romantikliğin rengi pembe yanaklar. Gül pembesi yanaklarınla aşkı içinde hisset.

    Anlamlı bakışlar

    Bakışlarında romantik görünüm kazanmak için maskara eyelinerına bir daha sığın. İkisi dramatik bakışları ortaya çıkaracaktır. Romantik bakışların sırrı doğru makyaj stilinden geçer.romantik-makyajlar-1

    Gül rengi tonları

    Yoğun aşk duygularıyla ve sonbaharın gül rengimsi dokunuşlarıyla dudaklarınız ayrı bir havaya girecek.

    romantik-makyajlar-3

    Kadınlar Kulübü olarak sizlere kasımda yapılabilecek romantik makyaj önerisi sunduk. Peki sizin makyaj öneriniz nedir?

     

  • Evde uygulanan peeling tarifleri

    Evde uygulanan peeling tarifleri

    Evde uygulanan peeling tarifleri Peeling cildi tahriş etmeden, ciltteki ölü hücreleri atarak cildi yumuşatır ve temizlenmesini sağlar.

    Akşam’dan Yasemin Miras’ın yazısı…

    Evde uygulanan peeling tarifleri

    Peeling işleminden sonra uygulanacak bakım ürünlerinin cilt tarafından emilimini kolaylaştırır. Ayrıca üst tabaka ölü hücrelerden arındırıldığı, engel tabaka ortadan kalktığı için alttan gelen yeni hücrelere yer açılır; cildin oksijen alışverişi güçlenir. Kremin cilt üzerindeki etkisini net bir şekilde görmek mümkündür. Uygulama sonucu ölü hücreler yok olur, cilt pürüzsüz, temiz, parlak bir görünüm sağlar. Hangi kadın cildinin kusursuz görünmesini istemez ki. İşte size cildinizin daha canlı, parlak ve sağlıklı görünmesini sağlayacak, evde hazırlayıp yapabileceğiniz peeling önerileri.

    Peeling krem formülü

    -1 yumurta sarısı

    -1-2 damla zeytinyağı (cildin kurumasını önlemek için)

    -1/2 kahve kaşığı galeta unu veya mısır unu

    Bütün malzemeleri karıştırıp cildinize dairesel hareketlerle masaj yaparak uygulayabilirsiniz.

    Kahve telvesiyle yapılan peeling

    İçtiğiniz kahvenin telvesini dökmeyip göz etrafınıza gelmeyecek şekilde içine 1-2 damla zeytinyağı damlatarak yüzünüze uygulayabilirsiniz. Her cilt tipi için uygundur.

    Yağlı ve karma ciltler için peeling

    -1 tatlı kaşığı zeytinyağı

    -1 tatlı kaşığı süt

    -1 çay kaşığı şeker

    -1 çay kaşığı tuz

    -1 çay kaşığı limon suyu

    Bütün malzemeleri karıştırıp cildinizi tahriş etmeyecek şekilde dairesel hareketlerle yüzünüze masaj yaparak uygulayın ve ılık suyla durulayın.

    Şeker peelingi

    2 yemek kaşığı toz şekeri küçük bir kaba koyup biraz su ekleyin. Yüzünüzü hazırlamış olduğunuz şeker su karışımıyla ovarak yüzünüze peeling yapabilirsiniz. Ilık suyla durulamayı unutmayın.

    Avokado, şeker, bal maskesi

    Bir adet avokadoyu ezip, iki kaşık bal ve 1 kaşık şekerle karıştırın. Şeker peeling etkisi gösterirken bal ve avakado yüzünüzü besler.

  • Emzirmeyen annede meme kanseri riski 4 kat fazla

    Emzirmeyen annede meme kanseri riski 4 kat fazla

    Gebelik esnasında çocuğundan kendisine geçen kök hücreleri anneler emzirerek bebeğine geri gönderebiliyor. Ama emzirmeyen annelerde bebeğin kök hücreleri annenin meme dokusunda klon oluşturuyor.

    Bu durumun kanser nedeni olabileceğini belirten Tıbbi Biyoloji ve Genetik Uzmanı Prof. Dr. Osman Demirhan, gebelik sırasında bebekten anneye geçen kök hücrelerin emzirmeyen annelere bazı durumlarda kanser olarak geri dönebileceğini söyledi.

    Demirhan, “Bebeğini emzirmeyen anneler, emziren annelere göre 4 kat daha fazla meme kanserine yakalanma riskine sahip” dedi.

    YILIN TEMEL KANSER ARAŞTIRMACISI ÖDÜLÜNÜ ALDI

    Moleküler Kanser Araştırma Derneği (MOKAD) tarafından 2002 yılından bu yana ulusal ve uluslararası ölçekte Temel Kanser Araştırma Toplantıları kapsamında verilen ödüllerden biri bu sene Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. Osman Demirhan’ın oldu. 6. Multidisipliner Kanser Araştırma Kongresi adı altında Konya Selçuk Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen kongrede “Maternal mikrokimerik hücreler kanser kök hücrelerine dönüşür mü?” araştırmasıyla Yılın Temel Kanser Araştırmacısı Ödülü’nü alan Prof. Dr. Osman Demirhan, yaptığı araştırmayla ilgili bilgi verdi.

    “BEBEKTEN GEÇEN KÖK HÜCRELER ANNEDE KANSERE NEDEN OLABİLİR”

    Gebelik esnasında anneden bebeğe, bebekten anneye geçen kök hücrelere dikkat edilmesi gerektiğini belirten Demirhan, “Son yıllarda özellikle bu mikrokimerik hücre dediğimiz gebelik esnasında bebekten anneye, anneden bebeğe geçen kök hücrelerin geçişten sonra akıbeti konusunda günümüzde bir belirsizlik var. Bazen bu kök hücreler anneyi tamir ettiği, bazen de annede kansere neden olduğu ileri sürülüyor” diye konuştu.

    “EMZİREN ANNELER MEME KANSERİNE DAHA AZ YAKALANIYOR”

    Meme kanseri olan annelerde, gebelik sırasında bebeğinden geçen kök hücrenin kanser dokusu içerisinde bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Osman Demirhan özellikle meme kanseri geçiren annelerde kanser dokusu incelendiğinde doğurduğu çocuğun kök hücrelerini aldıklarını belirtti.

    Kök hücre geçişlerinden oluşabilecek kanserlerden emzirme yoluyla korunulabileceğini söyleyen Demirhan, “Gebelik esnasında çocuğundan kendisine geçen kök hücreleri anneler emzirerek bebeğine geri gönderebiliyor. Ama emzirmeyen annelerde bebeğin kök hücreleri annenin meme dokusunda klon oluşturuyorlar. Onun için kadın doğumcular gebelik anneyi yeniler derler. Bu kök hücreler anneyi tamir eder normalde. Bazı kötü durumlarda bebeğin kök hücreleri bazı kanserlerde kanser oluşumuna katkıda bulunuyorlar. Annede görülen kanserlerin hepsi bebeğinden geçiyor gibi bir anlam çıkarılmasın. Ama emzirmeyen anneler, emziren annelere göre 3-4 kat daha fazla meme kanserine yakalanma riskine sahipler” şeklinde konuştu.

  • Aldatma hakkında sorular ve cevapları

    Aldatma hakkında sorular ve cevapları

    Aldatma hakkında sorular ve cevapları… Aldatma hakkında sorulmuş ve sorulmamış sorular

    SORU: Kişiyi aldatmaya iten sebepler nelerdir? Aldatma dürtüsünün altında yatan sebep nedir?
    Bu bir çok çeşitlilik göstermektedir. Değinecek olursak ;
    -merak -depresyonla başa çıkma -kızgınlık
    -intikam -meydan okumak -sıkıcı evlilik
    -eşi incitmek -bağlanma başarısızlığı -yeni bir bedeni keşfetme
    -kaçış -yetersizlikle başa çıkmak -sosyal statü kazanma
    -evliliği koruma -nevrotik olma
    -kıskançlık yaratıp ilgi çekmek
    -klasik standartlardan özgürleşme vs.olarak sebep gösterebiliriz.

    SORU: Aldatmak altında yatan sebepler nelerdir?
    Evlilikler de ve ilişkilerde aldatmaya sebebiyet veren durumlar mutlak bulunmaktadır ki, aldatmak bunun gün yüzüne çıkmış halidir. Birazdan bahsedeceğim başlıklar aldatma için sinyal niteliğindedir.

    -Genel evlilik ilişkilerinin kalitesi
    -Çiftlerin cinsel ilişkisinini kalitesi ve miktarı
    -Herhangi bir cinsel işlev bozukluğunun varlığı
    -İki eşinde duygusal ve akıl sağlığı , bedensel sağlığı; genel olarak aldatmaya iten sebepler olarak gösterilebilir.

    aldatma

    SORU: Kadınlar mı daha çok partnerini aldatıyor yoksa erkekler mi? Ve bu dürtünün altında gösterilen sebeplerde bir farklılık var mı?
    Tabii ki toplumsal cinsiyet rollerinin büyük etkisi vardır.Toplumun erkeğin aldatmasını anlaşılır görmesi nedeniyle kadınların eşlerinin aldatmalarını daha rahat kabulleniyor olmasının erkeğe verdiği rahatlık,erkeklerin aldatmaya sebep gösteriliyor.Hal böyle olunca erkeklerde aldatma bayanlara oranlara daha fazla olmakta.Daha yakın tarihte sadakatsizlik üzerine yapılan bir araştırmada erkeklerin aldatma oranı %60,kadınlarınsa %40 olarak göze çarpmaktadır (Block 2008), kadının çalışma hayatına girmesiyle bu oranın daha birbirine yaklaştığı düşünülmektedir.

    Bayan ilerleyen evliliklerinde yoksun bırakılan duygusal boşluğunu heyecan arayışı,romantizm için,erkeklerde daha çok anlık tatmin duygusu cinsellik için aldattığı görülüyor.

    SORU: İnsan, ilişkisinde %100 doyuma ulaşmışsa; aşk varsa, saygı sevgi, ruhen, bedenen,fiziksel, cinsel olarak da bir uyum varsa yine neden aldatıyor ?Biz çift ve evlilik terapilerinde , çiftlere bireysel,etkileşimsel,nesillerarası sistemik yapıyla yaklaşırız. Bu durumda bireysel sistemik çift terapisiyle eşgüdümlü bireysel psikoterapi devreye girmeli,ancak bu şekilde sonuç alınacak bir durumdur.

    % 100 doyum varsa bireysel durumundan dolayı aldatabilir. Tabiki psikiyatrik sorunlar ; Madde,alkol ve sex bozuklukları ,Depresyon ,anksiyete ,Bipolar bozukluk ve kişilik bozuklukları vs. gibi durumlar, her şey yolunda giderse gitsin ilişki de aldatmaya sebebiyet verebilir durumlardır.

    Başka bir neden de cinsel yönelimdir. Eşlerden biri cinsel yönelimi ile ilgili çelişkiler yaşıyor, normal görünmek için sex yapıyor olabilir. Bir süre sonra yönelimi ortaya çıkabilir ve farklı şekillerde aldatma olabilir.

    Kronik hastalığa yakalanmış olabilir,tekrar genç ve sağlıklı hissetmek için yapabilir.

    SORU: Aldatılma sonrası ve partnerin bunu öğrenmesinden sonra başlayan o zor süreç nasıl geçiyor?
    Aldatan erkek olduğunda boşanma oranı %10
    Aldatan kadın olduğunda boşanma oranı %17
    Aldatan erkek olduğunda çiftlerin ayrılma oranı %45
    Aldatan kadın olduğunda çiftlerin ayrılma oranı %31
    gibi bir istatistik aldatmanın sıklığı, ne kadar süre kimle olduğu,nerde olduğu bunlar önemli bir faktördür. Biz son olarak ilişkilerine şans vermelerini tavsiye ederiz.Bunun içinde bireye varsa uzun süredir devam eden evlilik dışı ilişkiye 6 ay ara vermesini gerçekleşmediği taktirde sağlıklı boşanmanın alternatiflerini sunarız.

    Aldatılan eşin,aldatma olayında üzerindeki etkisinin farkında olmak ve gerekli duyarlılığı göstermek çok önemlidir. Aynı zamanda yaşanan olayı ilişkinin altında yatan çok daha önemli bir sorunun semptomu olduğu ve bu sorunun ele alınması gerektiğini vurgularız. Aldatılan eş bu durumu anladığı zaman ilerlemesi ve semptoma takılıp kalmaması daha kolay olur.

    Aldatmadan sonraki süreç
    1-Duygusal bir tahteravalli ile başlıyor. (Travma sonrası Stres Bozukluğu vs. )
    2-Moratoryum evresi : Daha az duygusal tepkiler ,kabullenme , anlamaya çalışma
    3-Yeniden güven inşa etme çabaları

    SORU: Peki aldatılan kişiyi, aldatılmak nasıl etkiliyor?
    Aldatmanın duygusal etkileri yıkıcı ve dayanılmaz olabilir. Gözlemlerimize göre benlik saygısı ve özgüvende hasarlar,terk edilmişlik hissi,güvenin kötüye kullanılması,dışlanmışlık ve reddedilmişlik duygusu,hırs ve eşini terk etme konusunda gerekçeleme bilinci gözleniyor.’’Ben terk edilecek biriyim.’’

    İlk reaksiyonlar Evli Erkek Aldattığında kadında 1-Şok 2-Öfke
    Evli Kadın Aldattığında erkekte 1-Öfke 2-Şok , %7-8 de inkarda bulunur.

    SORU: Erkeklerin eşlerini aldatmalarının altında yatan sebeplerden birinin de stres olduğuna ilişkin bir araştırma sonucu var İngiltere’de. Bununla ilgili düşünceler ?
    Evlilik dışı olarak, bu ilişkiler kişinin günlük hayattaki sorunlardan kaçmasını , gerginlikten uzaklaşmasını sağlar. Yine gerçekten kaçış şeklinde, eşin evlilikteki gerginlikten uzaklaşmasına fırsat verir.
    Çünkü evde ;
    – Çocuklar
    – Maddi sorunlar
    – Duygusal sorunlar konuşulacaktır.

    aldatma_sebepleri

    SORU: Kişiler aldatıldığını öğrendiklerinde affedici olabilir mi? Yani, itiraf kalp kırıklığını hafifletir mi?
    Kalp kırıklığını hafifleten eşin bundan sonra ne yaptığıdır. Sorumluluk alıp dürüst davranıyor mu ?
    Yine eşlerine söylemek konusunda da farklılık gösteriyor.Genelde kadınlar aldatmadan dolayı çok suçluluk duydukları ve eşlerine onlar sorduğu için,bilmeyi istedikleri için söylüyorlar. İlişkiyi bitirmek yada dürüst olmak için haberdar etmektedirler. Erkekler ise var olan ilişkilerini/eşlerini kaybetmemek ve eşlerinin bunu bilmesine gerek olmadığı inancıyla söylememe eğiliminde oldukları görülüyor.

    SORU: Ve bir de şu algı türk toplumunda maalesef “erkektir, elinin kiridir yapar ama sonra yine evine döner” böyle bir algı var. Kadınlar bu düşünceyi kabullenebiliyorlar mı? Erkekler aldatma sebeplerine bunu gösteriyor mu?
    Aldatılan kişilerin çoğunluğu,eşlerinin davranışlarına karşı çıktıklarını bilinçli bir şekilde iddia etselerde farkında olmadan onlarla danışıklı dövüş içindeler.

    Eşlerin sadece %10’unun samimi ve aktif olarak eşlerinin ilişkisine karşı çıktıklarına inanmaktadır.Bir çok eş durumla yüzleştikten sonra ortaya çıkabilecek duygusal , evlilikle ilgili,ailesel ve ekonomik sonuçlardan ötürü böyle bir durumun varlığını (aldatmayı) reddetmeyi tercih eder.’’Bilen fakat bilmeyeni seçen’’ gibi ilginç bir problem ortaya koyar.
    Aldatan eşe, eşi tarafından örtülü bir onay verilirse,bu gerçekten aldatmanın meydana geldiğini geçersiz kılar mı?

    SORU: Aldatmaya rağmen süren evlilikler ,yaralar gerçekten sarılmış oluyor mu zaman içinde?
    Aldatma ilişkideki güven duygusunu son derece zedeler.Aldatılan kişi sadece bu ilişki yönünden değil,buna eşlik eden kandırmacalar ve yalanlardan dolayı da incinir. Güveni yeniden inşa etmek kolay değildir.Aldatan eşin basit bir özrü ve tekrar güvenilir biri olacağını söylemesi yeterli değildir.Güven iletişim ve deneyimler yoluyla yavaş yavaş oluşur.

    Aldatan eşler bu ilişkiyi yaşayarak sebep oldukları durumlar için sorumluluk almalıdır.Onların hareketleri güveni yıktı ve eşlerinde sürekli tetikte olma durumu,şüphe duygusu yarattı.

    Bu şüpheleri yatıştırmak ve sorumluluk göstermek için,aldatan eş geliş gidişlerini açıklamada titiz davranmalıdır.Seyahata çıktığında evi aramalı,kendilerine ulaşabilecekleri bir telefon numarası bırakmalıdır.

    Mutlak dürüstlük çok önemlidir.Eş,diğer partnerle olan en ufak iletişimden haberdar edilmelidir.Genelde evlilik dışı partner telefon eder,mektup yollar,sokaktaki masum bir karşılaşmayı bile anlatmalıdır. Bazen aldatan eş sözünü tutmayacak ve eski partnerini arayacaktır. Bu durumlar çift seansında açığa vurulmalıdır.
    Güven ve sadakat duygusu tazelemek ne olursa olsun yalnızca dürüstlük yoluyla başarılabilir..

    SORU: Bir kez aldatıldıktan sonra başka ilişkilerde de baş gösteren aldatılma kaygısı… Sürekli aldatılacağından endişe duyma hali ile ilgili düşünceler?
    Bazen aldatılan eş Obsesif Kompülsif Kişilik Bozukluğuna veya Obsesif Kompülsif Kişilik özelliğine sahip olabilir. Aldatılma onlar için saplantı (obsesyon) olacaktır. Eğer duygular hala mantığı aşan düzeydeyse ilaçlı tedaviye başlanması gerekir.
    Bu endişe hali depresyon ve anksiyete de içerebilir.Bazı duumlarda ,bu beklentilerin aldatılma olayının öncesinde de bulunduğu ve tedavi edilmediği görülür. Bu durumlarda mutlak psikiyatr yönlendirmesi sağlıklı olur.

    Yine aldatılan eş yatışmayan duygularda yaşayabilir. Bunların kaynağı da daha derinlere veya başka şeylere dayanır.
    Örneğin : Daha önceki bütün ilişkileri, eşlerinin onu aldatmasıyla son bulmuştur.Elbette aynı şeyleri tekrar yaşabileceğini düşünür. Biz bunu kendini gerçekleştiren kehanet diyoruz.

    SORU: Aldatma için sadece fiziksel midir ?
    Tabii ki aldatmayı sadece fiziksel olarak adlandırmak yanlış olur. Genel olarak aldatmayı 3’e ayırırız.
    -Duygusal olarak aldatmalar ; işiyle,telefonuyla,sporla vs. yani eşi ile ilgilenmesi,vakit geçirmesi gerekirken genellikle yoğunluğu başka kişi veya nesnelere yöneltmesi
    -Fiziksel olarak aldatmalar ; evlilik veya ilişkidışı cinsel birleşme şeklinde oluşan aldatmalar.
    -Hem duygusal hem cinsel olarak aldatmalar, ki en üzerinde durulması gereken aldatma şekli budur.

    SORU: Aldatmanın insanlık tarihi kadar eski olduğu söyleniyor. Teknolojinin gelişmesi ile aldatma arasında paralel bir ivme var mı?
    Yurtdışında ABD’de yapılan bir araştırmada 3 boşanmadan 2’sinin internet kaynaklı olduğu söyleniyor.
    İnternet ortamı,sosyal medya insanların birtakım boşlukları doldurduğu mecralar.

    Eşlerin çok masumane bir şekilde amaçları olsa bile ,dikkatlerinin kayması çok olası. Sağlıklı bir ilişkisi olan çiftlerin ,risk faktörlerinden kaçınmaları için facebook şifrelerini birbirlerine vermelerini veya ortak hesap açmalarını tavsiye ediyoruz. Bunu her çift için tavsiye değil tabii ki, farklı şekillerde yorumlanması olası bir tavsiyedir,örneğin aşk içinde olan çiftler bunu dikkate alabilirler.

    SORU: Erkeğin aldatmasında ve bunu meşrulaştırmasında Türkiye’deki geleneksel aile modelinin rolü nedir? Kadının aldatılmasına rağmen ilişkiyi bitirememesinde kendi ekonomik özgürlüğünü sağlayamaması sebep olarak yer alıyor mu?

    Toplumsal cinsiyet rollerinin büyük etkisi vardır. Toplumun erkeğin aldatmasını anlaşılır görmesi nedeniyle kadınların eşlerinin aldatmalarını daha rahat kabulleniyor olmasının erkeğe verdiği rahatlık,erkeklerin için aldatmaya sebep gösteriliyor.

    Kadın ; daha çok çatışmayı kavuşturmada,erkeğe göre daha fazla çözüme kavuşturmalı,evdeki ortamı uyum içerisinde olmasını sağlama,evi dişi kuş yaparı oynamaya çalışması mutsuz ilişkilere neden oluyor. Bu da tek kişinin işine geliyor,diğeri için külfet oluyor.

    Tabii ki ekonomik özgürlüğü almamış olmakta kadın için aldatmayı görmezden gelmeye neden olabiliyor.Bir çok eş aldatmayla yüzleştikten sonra ortaya çıkabilecek duygusal , evlilikle ilgili,ailesel ve ekonomik sonuçlardan ötürü böyle bir durumun varlığını (aldatmayı) reddetmeyi tercih eder.

    SORU: Duygusal boşlukta olmak aldatmaya iten bir sebep mi?
    Kesinlikle. Kadınların aldatmalarının en büyük sebebi duygusal ihtiyaçlarının eşleri tarafından yeteri kadar tatmin edilmemesi sebebiyle aldatmaktadır. Romantizm ihtiyaçlarını karşılama isteği,heyecan arayışı gibi sebeplerde gösterilebilir.

    SORU: Eşini partnerini aldattıktan sonra hiçbir şey hissetmeden aynı rutin hayata devam edenler olduğu gibi bir de aldatma sonrası kendi kendine vicdan azabı çekenler de var. Bu iç sıkıntısının sebebi nedir? Neyin eksikliğinin sonucu olabilir?
    Aldatma aslında her iki eş içinde travmatik bir olaydır.Her ikisi de acı veren duygular yaşar,ilişkiyi kaybetme korkusu duyar ve daha önce keyif aldıkları ve normal karşıladıkları güven ve kesinlik duygusunu büyük ölçüde kaybederler. Gizli bir kayıpta her birerinin evliliğin başlarında sahip olduğu hayal ve izlenimlerin kaybıdır. Herkes bir ilişkiye başladığında,eşinin neredeyse mükemmel biri olduğunu ve hayal gibi evlilikleri olacağını düşünür. Aldatma çirkin bir gerçeklikle bu fanteziyi paramparça eder.

    SORU: Evlilikte eşlerin bir zaman sonra, özellikle kadın anne olduktan sonra eşin karısına eskisi gibi cinsel bir istek duymaması sonucu eşini aldatmaya yöneldikleriyle ilgili benzer vakalar var. Bu aşamada çiftlerin birlikte terapi almaları neden önemli?
    Kadın anne olduktan sonra kocasını ihmal etmiş olabilir ve erkek eşini ‘’Kutsal Anne’’ gibi görüp başkasıyla cinselliği yaşayabilir.İhmal edilme ve yine aşırı derecede işgal edilme de aldatmayı tetikler. Yakınlaşma ve ayrışma problemi yaşayan kişiler de (annesi çok yakındır) aldatarak bir mesafe koyarlar , bir nevi balans ayarı çekerler. Çiftler arasında oluşan Cinsel İstek Bozukluğu için cinsel terapi almaları , varsa bağlanma problemleri,yakınlık korkusu gibi durumların tespiti için de psikoterapi desteği almasını mutlak tavsiye ediyoruz.

    SORU: Denir ya yas sadece ölünün ardından tutulan bir süreç değildir, ayrılıkların ardından da insan bir yastaymış gibi davranabilir. Haz almaz, zevk duymaz ve giderek yalnızlaşır. Özellikle aldatılma sonrası baş gösteren yalnızlık nasll olur? Kişi bu ruh haline girmemek için neler yapmalı?
    İnsanoğlu doğası gereği bir şeylere bağlanma ihtiyacı taşır ve bağlandığı nesne veya kişilerle aradaki bağın kuvvetine göre kolay kolay vazgeçmeyebilir.
    Öncelikle kişinin bu ruh halinden kaçmaktan ziyade sağlıklı bir yas süreci yaşamasına izin verilmesi , sağlıklı bir kapanış yapabilmemiz açısından önemlidir.
    İlişki bittiğinde özellikle karşı taraf ayrılmaya karar verdiğinde,bilinçaltımızda terk edilmiş,ihanete uğramış ve yalnız bırakılmış hissedebilir. Bu hisler ve ayrılık sürecimiz önceden yaşadığımız ayrılıklar, terk edişler yada kayıplarla tetiklenebilir.

    Her kaybın sonunda keder yaşamak normaldir. Bu süreci inkar etmek yada görmezden gelmek kolunuzdaki açık bir yarayı görmezden gelmeye benzer.

    SORU: Aldatıldıktan sonra ilişkiye girmekten, birini sevmekten kaçınan insanlarda ne tür bir terapi uygulanır? Sıklıkla arkasına saklanılan “yalnız daha mutluyum” önermesi ne kadar doğru ?
    Yalnız daha mutluyum,sorunların üzerindeki bir battaniye gibi düşünün. Bu durumun inkarı çocukluk travmaları,kendini gerçekleştiren kehanet,savunma mekanizmaları ile bağlantılı olabilir. Bunlar bireysel terapilerle ortaya açığa çıkabilecek durumlardır.

    Son olarak ;
    Eşin sadakatsizliğinde evliliği,ilişkiyi bitirmek yerine ‘’ Eşim beni sevmediği için mi yoksa insani bir zaaftan dolayı mı aldattı? ’’ sorusuna yanıt arayarak, kar ve zarar analizi yapmalı ve sevgiyi, saygıyı ve güveni arttırıcı çözümler bularak, ilişkilerine şans vermelerini tavsiye ediyorum..

     

    Uzm. Psk. Dan. Eyüp SARI

  • Kışlık Bebek Ayakkabısı Seçimi

    Kışlık Bebek Ayakkabısı Seçimi

    Bebeğinizin ilk adımlarını heyecanla beklediniz ve o an geldi. Kış da kapıdayken onların ayaklarını sıcacık tutacak, aynı zamanda gelişimi destekleyecek doğru modellerde ayakkabıları seçmek gerekiyor. Peki, ama nasıl? Sizin için araştırdık.

    Bebekler İçin Kışlık Ayakkabı Seçimi
    Bebekler İçin Kışlık Ayakkabı Seçimi

    1. Ayakkabının Şekli

    Hem ayakların rahat etmesi hem de doğru gelişmesi için dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri şeklidir. Bebekler için seçilecek ayakkabının, yazlık ya da kışlık fark etmeksizin burnu yuvarlak olmalıdır. Bu durum, parmakların rahat hareket etmesini sağlayacaktır.

    2. İç Taban Yumuşaklığı

    Bebekleriniz için seçeceğiniz ayakkabı ya da botta dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da iç tabanın yumuşaklığı. Ayağı iyi kavrayan yumuşak tabanlı ayakkabılar, özellikle yürümeye yeni başlayan çocukların yere sağlam basmasını sağlayarak düşmeleri büyük ölçüde engeller.

    3. Alt Taban Özellikleri

    Bebeklerin yere sağlam basmasını sağlayan bir diğer özellik ise alt taban seçimidir. Kaymaz özellikli, soğuğu geçirmeyecek ve yeri sıkıca kavrayacak ayakkabılar seçmek önemlidir. Ancak çok sert ve kalın tabanların, bebeklerin sendelemesine yol açacağını da unutmamalı ve seçimi yaparken ortopedik tabanlara yönelmelisiniz.

    4. Hareket Özgürlüğü

    Genellikle kışlık ayakkabı denince akla botlar gelir. Bebekler için ayakkabı ya da bot seçerken de aynısını düşünebilirsiniz. Ancak seçeceğiniz botta en önemli özellik, bileğin kolayca hareket ettirilebilir olmasıdır. Aksi takdirde bebeğiniz, ilk adımlarında dengede durmakta zorlanacaktır.

    5. Bağcıklara Dikkat!

    Bebeğinizin ilk adımları için heyecanlısınız ve ona en güzel ayakkabıları almak istiyorsunuz. Çevrenizde sizi saran öyle güzel modeller var ki! Ancak unutmayın, size çok sevimli görünen bazı modeller pek işlevsel olmayabilir. Bağcık konusunda olduğu gibi. Çok uzun bağcıklara sahip ayakkabılar bebeğin takılıp düşmesine neden olabileceği gibi giydirip çıkarma konusunda sizin için de pek pratik olmayabilir. Bağcıklı olduğu halde yan tarafında fermuarı bulunan ayakkabılar her zaman daha rahat olacaktır.

    bebek_ayakkabisi

    6. İdeal Sıcaklık

    Kışlık bebek ayakkabısı seçiminde dikkat etmeniz gereken konulardan biri de soğuğa karşı dayanıklılık. Ayakkabıların hava alma özelliğine sahip olduğuna ve ayakları terletmeyecek ideal ısıyı koruduğuna da dikkat etmek gerekiyor.

     

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com