Blog

  • Zayıflığın Önlenmesi ve Düzeltilmesi

    Zayıflığın Önlenmesi ve Düzeltilmesi

    Zayıflık, vücut ağırlığının boy uzunluğuna oranla az olmasıdır. Bu durum uzun süren enerji dengesizliği sonucu oluşur.

    Zayıflığın Nedenleri:

    Diyetle alınan enerjinin harcanandan daha az olması veya alınan besinlerin vücut tarafından kullanılamamasıdır. Harcanan kadar enerji alınamaması, diyetin kalite ve miktar yönünden yetersiz oluşundan ileri geldiği gibi, sindirim bozuklukları, dolaşım bozuklukları, enfeksiyon ve parazitler gibi nedenlerle, alınan besinlerin vücutta kullanılmasının engellenmesi sonucu da olabilir. Ayrıca hormonal problemler de enerji harcamasını hızlandırır.
    Diyetin kalite ve miktar yönünden yetersiz oluşunun birçok nedeni vardır. Bilgisizlik yüzünden yetersiz ve dengesiz beslenme, okul çağı çocuklarının okulda besin değeri düşük şeyler alarak beslenmesi, yoksulluk, hastalık durumunda artan gereksinimin bilgisizlik ve yanlış inançlar nedeniyle karşılanamaması, ailede yetersiz ve dengesiz beslenme alışkanlığının olması sık sık ve yanlış uygulanan zayıflama rejimleri, fiziksel aktivitenin fazlalığıdır.
    Zararları: Çocukluk ve gençlik yıllarında büyümeyi etkiler, çalışma verimini düşürür, emzikli kadınlarda süt verimini azaltır, vücudun dış etkilere karşı direncini azaltır, hastalıklar ağır seyreder, vücut ısısının denetimi güç olur ve şişmanlıkta olduğu gibi kişinin yaşam süresi kısalır.

    Zayıflığın Önlenmesi ve Düzeltilmesi:

    Öncelikle zayıflığın nedeni bulunmalıdır. Eğer zayıflık, besinlerin vücutta kullanılması ile ilgili bir bozukluktan meydana geliyor ise diyetten bir sonuç alınamaz. Önce bu bozukluk tedavi edilmelidir. Eğer zayıflığın nedeni diyet enerjisinin yetersizliği ise bu durum diyetle düzeltilir. Bunun için önce kişinin aktivite düzeyine göre alması gereken enerji belirlenir. Diyetin kalorisi ilk 1-2 hafta alması gereken enerjiden daha düşük verilir. Giderek diyetin kalori içeriği arttırılır. Böylece alması gereken enerjiyi tolere ederek vermiş oluruz. Diyette özellikle enerji değeri yüksek kolay sindirilen besinlere yer verilmelidir. Alınacak besin hacim yönünden az, enerji ve besin öğeleri yönünden yoğun olmalıdır. Yemekler görünüş yönünden iştah açıcı bir etki yaratmalıdir. Yemek sırasında sıvı alınmamalıdır. Zira kusmayı kolaylaştırır. Aşırı yağlı besinler midede tokluk hissi yarattığından diyetle sınırlandırılmalıdır. Kilo almak kilo vermekten daha zordur ve daha uzun sürer. Sabırlı olunmalıdır.

    CHECK-UP

    Kilo Alma Programına Başlamadan Önce Uygulanacak Tahliller;

    Hormon Testi(T3,T4,TSH)
    Tam Kan Sayımı
    Sedimantasyon
    Gaitada Parazit Testi
    Akciğer Grafisi

    Dyt. Nesrin ERİŞ tarafından yazılmıştır.

  • Selülit oluşumunu önlemek için önerilenler

    Selülit oluşumunu önlemek için önerilenler

    Yediklerinize dikkat ediniz.Tuzlu ve yağlı yiyecekleri fazla tüketmeyiniz.

    Alkolden uzak durunuz.

    Sigaradan kaçınınız, mümkünse hiç içmeyiniz.

    Bol su içiniz.

    Kilonuza özen gösteriniz.

    Uzun süre ayakta durmayınız, yada uzun süre oturmayınız.

    Herhangi bir fiziksel aktiviteyi yeterli oranda yapmaya çalışınız.(yürüme,merdiven çıkma,jimnastik gibi)

    Düzenli olarak masaj yaptırınız.Nemlendici kullanınız.

    Bol posalı ve lifli yiyecekleri tercih ediniz.

    Fast-food beslenme şeklinden uzak durunuz.

    C Vitamini kaynaklarını tüketmeye özen gösterin.C Vitaminin selülitleri azaltıcı ve oluşumunu engelleyici etkisi vardır.Meyvelerde C Vitaminden zengin olduğundan beslenme ve diyet programınızda yer almalıdır. Özellikle ; limon, kivi , portakal , şeftali. Biber ve Maydanoz

    Kilo verirken ve selülitleri azaltırken protein tüketimine dikkat etmek gerekmektedir. Protein kalitesi bakımından daha çok hayvansal kaynaklı besinleri ne şekilde ve sıklıkta tüketeceğimizi bilmeliyiz.Hayvansal kaynaklı besinler et , tavuk , balık , kaliteli protein içerdikleri için metabolizmanın hızlı çalışmasını ve zayıflarken kas kaybını önlemeyi , böylece yağ kaybının artırmasını sağlar. Selülitlerin azalması için protein kaynağı olan et grubunu dengeli ve bilinçli tüketmeliyiz.Bunun için haftada 2 defa kırmızı et , haftada 2 defa tavuk, haftada en az 3 defa balık tüketmeliyiz( Izgara olarak) özellikle diğer gruplar azaltılıp balık daha fazla tüketilebilir.Çünkü balık zengin protein kaynağının yanında Omega -3(n-3) Omega-6(n-6) yağı içermesi ile dolaşımı düzenleyerek hem zayıflamaya , hemde selülitlerin azalmasına çok büyük etkisi vardır.

    Vücudun fazla suyunu dışarı atması için beyaz ve kırmızı turp, maydanoz ve kereviz ve pilav tüketin.

    Süt ve süt ürünlerinde yağsız olanları tercih edin.

    Mümkün olduğu kadar uzak durmamız gereken yiyecekler ;

    Tuz (kan basıncını artırıp dolaşımı bozar.Ekstra tuz kullanmayınız, tuzluk kullanma alışkanlığını bırakın)

    Hayvansal yağlar (Kilo alımına ,kan yağlarının artmasına ve dolaşımın bozulmasına neden olur. Günlük diyetimizle beraber zaten görünmez olarak hayvansal yağları belli bir oranda almaktayız.Ama bitkisel yağları ihtiyaç kadar alabileceğimiz bitkisel kaynaklar sınırlıdır. Bu nedenle diyetin yağ örüntüsünü dengelemek amacı ile dışardan bitkisel yağ eklememiz gerekmektedir.

    Kızartma ve kavurmalardan uzak durun.Dolaşımı ve yağ hücrelerinin yapısını bozar.

    Sakatatları tüketmeyin(Vücuttaki bağ dokularına zarar vererek sellüliti artırır)

    Aşırı alkol almayın(dolaşımı bozarak sellülitleri artırır)maydanoz ,kereviz ,çilek ve pilav yiyin.

    Şarküteri ürünlerinden uzak durun.

    Selülit Düşmanı Ürünler:

    Çilek :Dokuları sıkılaştırıcı silistik asit ve vitaminler içerir.

    Keten tohumu: İçindeki yağ asitleri birbirine bağlayan safra maddeleri bulunur.

    Ananas: Metabolizmayı hızlandıran enzimlere bağlıdır.

    Karides: Protein açısından çok zengindir ve kasları güçlendirir.

    Yulaf ezmesi: Kolojen yapımı için gereken bakır ihtiva eder.

    Kivi: Bağ dokularında kalsiyum depolanmasını engeller.

    Lahana: C vitamini açısından zengindir, kan dolaşımını hızlandırarak, vücudun boşaltımını kuvvetlendirir.

    SELÜLİT İÇİN ÖNERİLER

    Rezene, anason, ve biberiye: Bu bitkileri karıştırıp suyunu içmek selülitlere iyi gelmektedir.

    Yenmemesi gerekenler:

    Sosis: İçerdiği hayvansal yağ nedeniyle bağdokusunun gevşemesine neden olur.

    Çikolata: Yağ ve şekerden oluştuğu için fazla kilo aldırır.

    Alkol: Yüksek oranda alınan alkol, karaciğere ve karaciğerin süzücü işlev ine zarar verir.

    Kahve: Damarları daraltır.

    Sakatatlar: İçerdikleri zararlı maddelerle bağdokusunu etkilerler.

    Tuzlu fıstık: Tıpkı diğer çok tuzlu besinler gibi vücutta su tutulmasına neden olur.

    Sucuk: Bol miktarda tuz ve yağ içerir.

     

    Dyt. Nesrin ERİŞ tarafından yazılmıştır.

  • Keten tohumu ve yeşil çay

    Keten tohumu ve yeşil çay

    Keten tohumu ve yeşil çay

    Keten Tohumu:

    Keten bitkisinden elde edilir.

    Keten tohumunun yararları

    Mide-bağırsak sorunlarına karşı iyi gelir

    Özellikle menopoz döneminde kullanımı kemikleri güçlendirir ve menopoza bağlı şikayetleri azaltır

    Bağışıklık sistemini güçlendirir

    Kalp-damar hastalıklarından korur ve kolesterol düzeyini dengeler

    Sinir sistemini ve hafızayı güçlendirir

    Keten tohumu;Omega-3, Omega-6 ve Omega-9 yağ asitleri , yüksek oranda çözünür ve çözünmez lif, protein, kansere karşı etkili maddeler içerir

    Günde 1-1.5 çorba kaşığı keten tohumu sağlıklı kalmak açısından yeterlidir. Dozunu kaçırmamakta yarar var.

    yesil_cay

    Yeşil Çay:

    Bağışıklık sitemi zayıf olanlar, herhangi bir kronik rahatsızlığı olanlar doktoruna danışmadan yeşil çay kullanmamalıdır. Örneğin Troid hastaları yeşil çay kullanımında kendi iradeleri ile hareket etmemelidir. Kesin olan bir şey varsa o da yeşil çayın doğru hazırlanıp tüketildiği takdirde sağlığa son derece faydalı olacağıdır. Yeşil çayda kateşinler, epigallokateşin gallat (EGCG) gibi flavonoidler, polifenoller vardır. E vitamini açısından zengindir. Krom, manganez, selenyum, C vitamini bulunur. Güçlü bir antioksidandır. İiçerek tüketmenin dışında yaralanmış bölgeye tampon yapabilirsiniz. Yeşilçay anti bakteriyel ve antiviral özelliğinden dolayı bir çok alanda kullanılmaktadır .

    Yeşil çayın zengin içeriği nedeni ile diyet yaparken 1-2 fincan tüketilmesi faydalıdır. Kalp hastalıklarında, Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıklarda kullanımı olumlu sonuçlar verir. Yeşil çayın Kansere faydası olduğu tespit edilmiştir. Bakteriyel ve viral hastalıklara karşı direnç sağlar. Kemik- mineral yoğunluğunu arttırır. Bağışıklık sistemini geliştirmeye yardımcı olur. Diyet yaparken zindelik verir.Migreni hafifletir. Ağız kokusunu giderir.

    Yeşil çayın faydalarının yanında bazı zararlarını da olduğunu unutmamak gerekir. Sık idrara çıkma, bulantı, kusma, uykusuzluk gibi zararlar söz konusu olabilir. Kafeine hassasiyeti olanlar içmemelidir. Kalp hastalıklarına iyi geldiği bilinse bile mutlaka doktora danışarak kullanılmalıdır. Hamileler ve emziklilerin tüketimi çok sınırlanmalıdır. Troit hastalarının da kafalarına göre yeşil çay tüketmesi doğru değildir.

    Dyt. Nesrin ERİŞ tarafından yazılmıştır.

  • Evde Keyifli Vakit Geçirme Yolları!

    Evde Keyifli Vakit Geçirme Yolları!

    Evde keyifli vakit geçirme yollarını biliyor musunuz? Yoksa bir fikriniz yok mu?

    O halde size güzel vakit geçireceğiniz tavsiyeleri sıralıyoruz.

    KIZ KIZA TOPLANIN

    Evde kız arkadaşlarınızla güzel vakit geçirmek istiyorsanız öncelikle bunu organize edin.  Evde kaç kişi olacağınıza karar verin. Eğlenceniz erkeksiz olacak diye rüküş olmanıza gerek yok. En şık halinizde ortamda bulunun. Kıyafetinizin şık olmasının yanında rahat olmasına da özen gösterin. Ne de olsa kız kızasınız. Hoplayıp zıplayabilirsiniz. Evde herkesin hoşuna gidecek şeyler oldun. Mesela bitki çayı, kahve, çay gibi alternatifleriniz oldun. Herkes isteğine göre bir şey bulsun.  Bunların yanında atıştırmalık bir şeylere yer verin. Çok abartmaya gerek yok ama göz dolduracak nitelikte olsun yeter. Mesela patlamış mısır, meyve ve çikolata tarzı menüler ekleyebilirsiniz.

    kiz-kiza

    GÜZEL BİR FİLM AYARLAYIN

    Kız kıza eğleneceğiniz bu gecede izlenebilecek en güzel film önerisi aşk filmi olmalıdır sanırım. Kız arkadaşlarınızla romantik bir şak filmi seçip onu izleyebilirsiniz.  Seçtiğiniz film herkes tarafından beğenilirse artık izleyebilirsiniz.

    AŞK DEDİKODULARI YAPIN

    Kızların bir araya geldiğinde olmazsa olmazı aşk dedikodularıdır. Kız kıza takıldığınız bu gecede aşk dedikodularınız tava yapsın. İstediğiniz konuşu ortaya atın konuşun. İçinizdekileri iyice dökün. Değişik fikirlerle aşka bakışınızın değişmesine yardımcı olacaktır. Yaptığınız aşk muhabbetleriyle hem eğlenecek hem de olabilecek ilişkilerinizde doğru adımlar atmanıza yardımcı olacaktır.

    MÜZİĞİN DİBİNE VURUN

    Kız kıza takılacağınız gecede müziksiz olmaz sanırım. İstediğiniz tarz müzikleri dinleyin ruhunuz şenlensin. Duygularınıza hitap eden müzikler size iyi gelecektir.  Bunların dışında arkadaşlarınızın aklına gelen değişik fikirleri de uygulayarak eğlencenize eğlence katın.

  • Düğünden sonra beslenme önerileri

    Düğünden sonra beslenme önerileri

    Evet düğün bitti. Artık evlisiniz ve yeni bir hayatınız var. Yeni bir sosyal hayat, yeni bir çevre, yeni bir düzen. Düğünden önce her gelin gibi formunuza ve fiziğinize çok önem verdiniz, vücut ve cilt bakımlarının yanı sıra diyetler yaptınız. Her şey o büyük önemli gün içindi???… Peki ya şimdi!!!…

    Genellikle yeni evlenen çiftler evliliğin ilk aylarında hızla kilo almaya başlarlar. Evlenmeden önce çiftleri kendi beslenme alışkanlıkları, düzeni olduğu için birdenbire bu düzen değişir. Özellikle akşam yemeklerinden sonra otururken tüketilen abur cubur miktarı artar. Evliliğin ilk aylarında dışarıda yemeğe çıkma daha fazla olur. Eğer ikisi de çalışıyorsa daha pratik , lezzetli ve kalorili besin tüketimi artar. Önemli olan birlikte güzel vakit geçirerek, güzel lezzetler tatmaktır. Davetler evliliğin ilk aylarında çok fazladır. Aslında her bir davet genellikle bir ziyafet olarak karşımıza çıkar. Kadın özellikle eşine daha şirin gözükebilmek, onun beğenisini daha fazla kazanabilmek için sürekli olarak lezzetli yemek pişirmek telaşı içine girer. İşin içine çiftlerin aileleri faktörü de girince olay biraz daha karmaşıklaşır.

    İşte bu yüzden formunuzu korumanın ne kadar önemli olduğunu çok geç olmadan anlamak için aşağıdaki önerilerimize bir göz atmalısınız.

    Özellikle evliliğin ilk aylarında eşinizi daha fazla tanımak, mutlu etmek, yemek yeme zevkine, alışkanlıklarına hitap etmek, ortak noktalarınızı artırmak isterken ne olduğunu anlamadan düğün fotoğraflarınızdaki kızla aranızda uçurumlar oluşabilir.

    dugunden_sonra_beslenme

    Öncelikle eşinizin beslenme kültürü, alışkanlıkları ve yeme zevkini mutlaka araştırıp inceleyin. Böylece ona hoş sürprizler yaparak değişik bir gizem yaratabilirsiniz. Bu gizemi yaratırken eşinizin çok sevdiği yemeği daha sağlıklı ve düşük kalorili nasıl tüketebileceğinizi araştırın.

    Sizin yeme kültürünüz ve alışkanlıklarınızla arasındaki farkı en kısa zamanda anlamaya çalışın. Bu sizin yeni hayatınıza uyum sağlamanızı kolaylaştıracaktır.

    Kendi alışkanlıklarımız ve yeme zevkinizi eşinizinki ile birleştirerek yeni yemek tarifleri geliştirip, sadece ikinize ait sağlıklı bir yemek zevki oluşturabilirsiniz.

    Market alışverişi yaparken özellikle abur cubur ürünler almamaya dikkat edin. Akşam otururken bu abur cuburlar çok işe yarıyor ama daha sonra bir de bakıyorsunuz kilo almışsınız.

    Akşam yemeği hazırlarken masada sadece almanız gereken miktarda yemek bulundurun. Çok fazla çeşitte ve miktarda yemeği masaya koyarsanız yemek zorunda kalacaksınız. Çükü evde iki kişi olduğunuz için sizden başka yiyecek kimse olmayacak. Ziyan olması yiyelim bari diye diye kilolar artacak.

    Yemekleri iki kişilik pişirin!!!!!!!. Gereğinden fazla yemek hazırlamayın

    Yemek tabaklarınızı küçük salata tabağınızı büyük seçin.

    Porsiyon ölçülerinize dikkat edin. Tabağınızın hep yarısına kadar doldurun.

    Eşinizin ailesinin sizi ısrardan hoşlanmayan biri olarak tanımalarını sağlayın. En baştan ısrarlara boyun eğerseniz ileride itiraz ettiğinizde daha fazla sorun olur.

    Düğünden sonra fiziksel aktivitenize dikkat edin. Hiç yapmıyorsanız bile günde yarım saat yürüyüş yapmaya çalışın. Unutmayın aktivite arttıkça kilolar azalır.

    Eşinizle hafta sonlarında doğa yürüyüşlerine çıkabilirsiniz. Bu konuda eşinizi teşvik edebilirsiniz.

    Hemen olmasa bile birkaç yıl içinde bir bebek sahibi olacaksınız. Hamileliğinize kadar ideal kilonuzu korursanız hem hamileliğiniz çok daha rahat geçecek hem de doğumdan sonra çok fazla kilo problemi yaşamayacaksınız. Bunun için evliliğinizin başında önlemlerinizi almalısınız.

    Evlenince ister istemez vaktinizin büyük bir kısmını eşiniz alacak. Evlilik süresi ilerledikçe de sorumluluklarınız arttığı için kendinize ayıracağınız vakit giderek kısalacak. Belli bir süre sonra bu sizi, eşinizi ve evliliğinizi olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle evliliğinizin başında eşinizle konuşarak kendinize ait zaman ve bütçe ayırın. Bununda büyük bir kısmını formunuzu korumak için kullanın.

    Çalışan bir bayansanız evlenince kendinize düzenli ve iyi bir program çıkartmanız gerekiyor. Bunu yapmazsanız, fast-food yemekler, haftanın beş günü lokanta yemekleri, sağlıksız beslenme hayatı ve beraberinde getirdikleri!!! Sizi bekliyor demektir.

    Beslenme konusunda bilinçlenmeniz; ilerisi için sizin, eşinizin, çocuğunuzun sağlığı için çok önemli. Bu konuda bir diyetisyenden profesyonel yardım alabilirsiniz.

    Unutmayın; sağlıklı ve dengeli beslenmeyi öğrenmek her yönden sağlığınızı çok olumlu etkileyeceği için, stres, yaşam koşulları ile zamanla evlilik üzerine düşebilecek olan monotonluğu azaltabilirsiniz.

    En önemlisi bütün bunarlı eşinizle konuşup, uzlaşarak birlikte uyumlu bir aile içi beslenme sağlık programı çıkarabilirsiniz.

    SONSUZ MUTLULUKLAR

    Dyt. Nesrin ERİŞ tarafından yazılmıştır.

  • Tüp bebekte başarısız olunca ne yapılır?

    Tüp bebekte başarısız olunca ne yapılır?

    Tüp bebek tedavisi başarısız olunca yani negatif sonuç alınca, tedavinin tüm basamakları gözden geçirilir ve olası nedenler araştırılır. Tüp bebek tedavisinde başarısızlığın başlıca nedenleri düşük embriyo kalitesi, rahim sorunları, sistematik hastalıklar ve babaya ait sorunlardır. Tüp bebek başarısızlığının en sık ve en önemli nedeni düşük embriyo kalitesi olarak ifade edilen embriyo sorunlarıdır. Embriyo dışındaki sorunlar, daha kolay üstesinden gelinebilir ve birçoğu ameliyat veya ilaç tedavisi ile düzeltilebilir.

    1. Embriyodan kaynaklanan sorunlar

    Embriyo kalitesi, döllenmenin 3. gününde 8 hücreli ve hiç parçacığı olmamasına göre tanımlanır. Embryolar 3. gün sonrasında daha hızlı bölünmeye başlar ve hücre sayısı hızla artar, 5. günde blastokist adı verilen yapı oluşur. Labarotuvar ortamında 5. gün kaliteli blastokistlerin rahme tutunma şansları %60-70 gibi en üst düzeye çıkar. Çoğunlukla ideal olan 5. gün transferi yapılması tercih ediliyor.

    Kötü kalite embriyolardan genellikle sağlıklı embriyo ve sağlıklı gebelik gelişemiyor. Kötü kalite embriyoların %50-60’ında genetik hata bulunuyor. Bu yüzden eşlerin her ikisinden kromozom analizi yapılması, embriyolara genetik inceleme yapılması gerekebiliyor. Genetik olarak normal olan fakat çeşitli nedenlerden dolayı zayıf, yorgun veya kötü görünen embriyolardan da sağlıklı gebelik gelişme şansı oldukça düşük. Bu konuda bilim dünyasında gelişmeler hızla devam etmesine rağmen şu an için kabul edilmiş iyi çözümler yok. İyi kalite embriyo geliştiremeyen kadınlarda bazı uygulamaları denemekte yarar olduğunu biliyoruz. Fazla uyarılan yumurtalardan gelişen embriyolarda genetik hata fazla olduğundan, gereğinden fazla yumurta geliştirici hormon (gonadotropin) kullanmadan yumurtalık uyarımı yapmayı tercih ediyoruz. Hiç uyarı verilmeden doğal veya değiştirilmiş doğal siklus içerisinde tüp bebek denenmesi de yararlı olabiliyor.

    2. Rahimden kaynaklanan sorunlar

    İyi kalite embriyo transfer edilmesine rağmen hamilelik oluşmuyorsa, embriyo dışındaki diğer sorunların araştırılması gerekiyor. Embriyoyu kabul eden endometriumun olası sorunları araştırılıyor. Rahim, kendine ait bağışıklık sistemi olan, insan vücudunda ağırlığını kat be kat artıran ve azaltabilen tek organdır. Rahimdeki bozukluklar embryonun yerleşmesini engelleyebilir, veya yerleşmiş embryonun ilerlemesini durdurabilir. Ne tür rahim sorunlarında ne yapılabilir?

    Miyomlar: özellikle rahim boşluğunu yani endometrium adı verilen rahim yatağını rahatsız eden (submüköz) myomların gebeliği engellediği veya bozduğu biliniyor. Ancak rahim duvarına gömülü (intramural) veya rahmin dışında (subseröz) yer alan myomların gebelik üzerine etkisi konusunda görüş birliği bulunmuyor. Özellikle 4 cm üstündeki myomların rahim yatağını rahatsız etmese dahi, bazı maddelerin salınması nedeniyle gebelik oranlarını düşürdüğü iddia edilmektedir.
    Polipler: Endometriumdan köken alan bezlerin mantar gibi boşluğa uzanan katlantılarıdır. Genç yaşlarda poliplerin kötü huylu olmaları düşük olasılıktır. Polipler 1,5 cm üzerinde ise gebelik oranları düştüğü için histereskopi ile çıkarılmaları gerekiyor.
    İnce rahim yatağı: Embriyonun yerleştiği yatak dokusunun ince olması gebelik açısından sorun oluşturur. Tedavinin son günlerinde toplam endometrium kalınlığının 7 mm altında olduğu durumlarda gebelik oranlarının ciddi olarak düştüğü biliniyor. Endometriumun yeterli kalınlığa ulaşamamasının nedeni olarak kronik enfeksiyonlar, endometriyal bağışıklık sistemindeki bozukluklar, rahmin kanlanma bozuklukları yatmaktadır. Bir grup hastada geçirilmiş verem hastalığı, ince endometrium olmasında rol oynamaktadır. Rahim veremi, akciğer veremi olmadan geçirilebilir, tanısını koymak çok zordur. Özellikle beslenmesi bozuk olan ve hayvancılıkla uğraşan kadınlarda bunun sorun olabildiğini biliyoruz. Bir grup kadında ince endometriumun neden kaynaklandığını ne yazık ki bulamıyoruz.
    Rahim içinde yapışıklık (sineşi): Geçirilmiş rahim içi ameliyatları ve rahim enfeksiyonları yapışıklığın başlıca nedeni olduğu biliniyor. Hafif yapışıklıkların histeroskopi ile açılması gebelik şansını artırıyor. İleri derecede yapışıklık durumlarında endometrium dokusu da zarar gördüğü için rahim yatağında yapışıklıkların açılması gebelik için yeterli gelmeyebiliyor.
    Adenomiyozis: Normalde endometrium dokusunun sadece rahim yatağında olması, başka bir yerde olmaması gerekir. Fakat bazı kişilerde endometrium rahim kaslarının içinde yerleşir. Adet döneminde orijinal yerindeki dokular gibi kanamaya yol açarak rahmi tüm olarak büyütür ve ağrılı adet dönemine yol açabilir. Myom gibi düzenli sınırları olmayan, yer elması gibi yamru yumru yapıda, ameliyatla çıkarılması zor olan adenomiyozis embriyonun yerleşmesini zorlaştırabiliyor.

    3. Sistematik hastalıklardan kaynaklanan Tüp bebek tedavi başarısızlıkları
    Sistematik sorunlar, gebe kalıp düşük yapan kişilerdeki faktörlerle aynıdır.
    *Pıhtılaşmaya eğilim, Trombofili:Kaliteli embryo transferine rağmen gebe kalmayan hastaların yaklaşık %50’sinde saptanıyor. Hem serumda ilgili protein düzeyleri ile hem de moleküler biyoloji kullanılarak test ediliyor.
    *Şeker hastalığı, lupus ve benzeri hastalıklar gebe kalmayı etkiliyor. Deneyimlerimiz gizli tiroid hastalığının en sık karşılaşılan sorun olduğunu gösteriyor.
    *Genetik Bozukluklar: Anne veya baba adayında kromozom testlerinde bir anormallik çıkması, bebeği çok ciddi etkiliyor. Anne veya babadaki bozukluklar dengeli, yani yerleri değişik olmakla beraber bir gen eksikliği olmaması nedeniyle bir sağlık sorunu olmazken, bu genetik bozukluk normal geçiş mekanizmalarını kullanarak bebeğe geçerken etkilenmiş kromozomların düzgün olarak geçiş yapmaması bazı genlerin eksik geçiş yapmasına yol açmaktadır. Bu da ya embriyonun yerleşmemesine, düşük olmasına veya anomalili bebek olmasına yol açmaktadır. Bu sorunun tedavisinde preimplantasyon genetik tanı yöntemi kullanılmaktadır.

    4. Babaya ait sorunlar
    Baba adayında sperm sayısının düşük olması veya testisten sperm alınması kadının yaşından bağımsız olarak düşük yapma olasılığını artırıyor. Babanın yaşının 50’nin üstünde olması tüp bebek başarısızlığını artıran ayrı bir faktördür. Babada pıhtılaşmaya eğilim olması, anne adayında da var olması durumunda bu sefer bebekte de pıhtılaşmaya eğilim oluşmasına yol açmaktadır. Bu durumda annenin kan sulandırıcı kullanması yeterli olmayabilir. Babanın sigara içmesi ve folik asit düzeylerinde düşüklük olması annenin başarılı gebelik çıkarmasını etkilemektedir.

    Doç. Dr. Ayla ÜÇKUYU tarafından yazılmıştır.

  • Akran Zorbalığı Nedir?

    Akran Zorbalığı Nedir?

    İngilizce bullying olarak adlandırılan ve dilimize akran zorbalığı olarak geçen bu kavram, bir veya daha fazla öğrencinin, kendilerinden güçsüz öğrencileri kasıtlı olarak rahatsız etmeleri şeklinde gerçekleşen bir saldırganlık türü olarak tanımlanabilir. Burada şiddet, fiziksel olabildiği gibi sözel ya da sosyal şiddet şekillerinde de kendini gösterebiliyor.

    Akran Zorbalığı Nasıl Anlaşılır?

    Çocuğun okulda zorbalığa uğradığını gösteren bazı işaretler takip edilebilir. Arkadaşları tarafından bir şekilde şiddete maruz kalan çocuk, okula devam etmek istemeyebilir veya yalnız başına okula gitmekten çekinebilir. Eve geldiğinde eşyaları ya da giysileri zarar görmüş, bedeninde ise darp izleri olabilir. Bazı çocuklar bu durumu aileleri ile paylaşırken bazıları da içine kapanır. Bu nedenle çocuğunuzun davranışlarını gözlemlemeniz ve en ufak bir kaygınızda müdahale etmeniz önerilebilir.

    Akran Zorbalığının Yarattığı Problemler

    Çocuklukta akran zorbalığına maruz kalan bireyler, kendine güven eksikliği başta olmak üzere pek çok sorunla karşılaşabilirler. Üstelik bu durum yetişkinliğe de etki edebilir. Kendilerine ve diğer insanlara güvenmeyen, sosyal ortamlarda bulunmaktan keyif almayan, ani öfke krizleri yaşayan ya da şiddete meyilli kişiler haline gelebilirler. Uyku ve yeme bozuklukları, genel depresif ruh hali, kaygı ve stres gibi problemler, akran zorbalığına uğrayan çocuk ve yetişkinlerin karşılaşabileceği genel problemlerdir.

    Akran Zorbalığına Karşı Neler Yapılabilir?

    Çözüm konusunda öncelikle ailenin kendi içinde net bir tavır sergilemesi önemlidir. Şiddete şiddetle karşılık vermenin bir çözüm olmadığını aile benimsemeli, çocuğa da bu noktada destek vermelidir. Şiddet gören çocuğun ailesinin, okul ve rehberlik servisi ile görüşmesi, hatta şiddeti uygulayan çocuk ya da çocukların aileleri ile bir araya gelinmesi de önemli adımlardandır.
    Aile, okul yöneticileri ve öğretmenlerin durumdan haberdar olup zorbalık karşısında net bir tavır sergilemesi gerekir. Zorbalık karşısında durmamak, davranışın tekrarlanmasına sebep olabilir. Bu nedenle yetişkinlerin bu konuya karşı duyarlı davranması gerekir. Ayrıca zorbalığa maruz kalan ve şiddeti uygulayan çocukların psikolojik destek alması da şiddete başvurmanın alında yatan nedenin bulunması ve bu durumla nasıl baş edileceği konusunda yardımcı olabilir.

    Kaynak: blog.gittigidiyor.com/bebek-anne/

  • Duygusal Ve Cinsel Aldatma Nedir ?

    Duygusal Ve Cinsel Aldatma Nedir ?

    Duygusal Ve Cinsel Aldatma Nedir ? Aldatma denilince genellikle ilk olarak aklımıza ilişki dışında olan üçüncü bir şahıs ile yaşanan cinsel birliktelik aklımıza gelir.

    Peki sadece cinsel bir birliktelik yaşayıncamı aldatmış oluyoruz?

    Eşimiz veya partnerimiz dışında karşı cinse hoşlanma,sevgi,arzu gibi duygular beslenilirse aldatmış olunur mu???

    Peki,çiftler için duygusal aldatma mı yoksa cinsel aldatma mı daha yaralayıcı?

    Araştırmalara göre, aldatmaların 2/3’ü hem duygusal hem de cinsel aldatmadan oluştuğunu belirtmektedirler.

    Bireyin devam eden bir ilişkisi varken bir başkasıyla duygusal bir yakınlık yaşaması, bir başkasına âşık olması, bir başkasıyla özel bir paylaşımda bulunması duygusal aldatma; yine romantik bir ilişki yaşarken bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmesi ise cinsel aldatma olarak tanımlanmaktadır. Daha önce yapılan araştırmalarda, erkeklerde cinsellik odaklı aldatma daha fazla olmakla birlikte, kadınlarda duygusal ve cinsellik odaklı aldatma daha fazla olduğunu ifade etmektedirler.

    Birçok çalışmalar, toplumsal cinsiyetin bireylerin evlilik dışı ilişkiler için yaptıkları nedensel yüklemelerdeki etkisini incelemiştir. Bu çalışmalara göre, erkekler ilişkilerini daha çok cinsel, kadınlar ise duygusal olarak betimlemektedir. Aynı zamanda, erkekler arasında cinsel birlikteliğin daha fazla olduğu bulunmuştur ve daha fazla erkek evlilik dışı cinsel birliktelik yaşadığını belirtmiştir. Kadınlarda ise duygusal birliktelik daha yüksek bulunmuştur. Evlilik dışı ilişki yaşamış katılımcılar arasında erkekler kadınlara göre daha az bağlanma yaşadıklarını ya da hiç duygusal bağlanma yaşamadıklarını belirtmişlerdir.
    Toplumuzda kadınlar evlilik dışı ilişkilere sunulabilecek cinsel birliktelik ile değil, aşkla ilgili olmasını daha kabul edilebilir gördüklerini belirtirler. Genellikle erkekler aşkı ve cinsel birlikteliği birbirinden ayırırlar, fakat kadınlar çoğu zaman aşkın ve cinselliğin birlikte yürüdüğüne inandıkları gözlemlenebiliyor. Eşinin cinsel bir ilişki içinde olduğunu anlayan bir kadın, otomatik olarak eşinin artık kendisine değil de başka birine âşık olduğu düşüncesine kapılmaktadır. Çünkü aşk, evlilik dışı bir ilişki yaşamak için kendilerinin kullanacağı bir gerekçedir. Erkekler ise, eşinin başka biriyle duygusal yakınlık içinde olduğunu anladığında, bu ilişkinin cinsel bir yanı olmadığına inanmakta zorlanmaktadır. Bu, kadınlardaki aşk atfı gibi, erkeklerdeki cinsellik atfı da kendi eğilimlerinden kaynaklanmaktadır.

    2004 yılında yapılmış “yakın ilişkilerde kıskançlık” adlı araştırmada kadınların duygusal, erkeklerin ise cinsel aldatılma karşısında daha çok kıskançlık duyduğu sonucuna varılmıştır. Erkekler, kadınların cinselliğe duygusal yakınlık yüklediklerinin fark ettiklerinde, cinsel aldatılma durumunda daha çok kıskançlık duyabilmekte, kadınlar da erkeklerin cinselliği genelde heyecan ve fiziksel rahatlamayla ilişkilendirdikleri için cinsel aldatılmadan çok duygusal aldatılma durumunda kıskançlık duymaktadırlar.

    Erkeklerin eşlerinin kendilerini cinsel olarak aldattıklarından şüphelenmeleri ya da evlilik dışı ilişkinin varlığından haberdar olmaları bile, malesef bazen aile içi şiddet ve cinsel zorlamaya neden olmaktadır.

    Heteroseksüel üniversite öğrencileri arasında yapılan çeşitli çalışmalarla da, erkeklerin cinsel aldatmaya, kadınların ise duygusal aldatmaya daha sert tepki verecekleri hipotezi kanıtlanmıştır.

    Günümüzde cinsel aldatma, birçok toplum için toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Bu sorun önceki tarih dönemlerinin hiç birinde modern dünyadaki kadar yaygın olmamıştır.

    Özetle,kadınların duygusal yoksunluktan dolayı sadakatsizlik yaşarken, erkeklerin cinsel istek sebebiyle aldattıkalrını genel olarak söyleyebiliriz.

    Uzm.Psk.Damla KANKAYA

    Kaynak: Kantarcı ,2009; Polat, 2006; Goetz ve Shackelford, 2009; Yeniçeri ve Kökdemir, 2004; Çavuşoğlu, 2011).

  • Selülitlerinizi dondurun

    Selülitlerinizi dondurun

    Bilindiği gibi hemen hemen her kadının ortak derdidir selülit. Beslenme alışkanlığından genetiğe kadar birçok faktörün önemli rol oynadığı selülitlere dondurucu bir çözüm geldi.

    Buz tedavisi olarak da adlandırılan bu selülit tedavisi hem masrafsız hem de oldukça pratik. Isı değişikliğinden yola çıkılarak geliştirilen buz tedavisi metoduyla uygulanan bölgedeki ısı değişikliği ile selülit görünümünü büyük ölçüde azaltmanız mümkün.
    DAHA ETKİLİ SONUÇ İÇİN DUŞTAN SONRA UYGULAYIN
    Önceden hazırladığınız buz kalıpları duştan sonra selülitli bölgede yavaşça gezdirerek bölge kızarana dek devam edin. Cildinizde kızarma başladığında ise buzu cildinizden çekerek buz tedavisini sonlandırın.
    HAFTADA İKİ KEZ UYGULAMANIZ YETERLİ
    Bir sonraki duşunuzdan sonra yine aynı işlemi selülitli bölgeye uygulayınız. Ancak şunu da hatırlatmak fayda var; bu tedavi sıcaklık farkından dolayı damarlarınızı büyük ölçüde genişletir bu sebeple damarlarınızda tahribata yol açmamak için buz tedavisini haftada 2 kez uygulamanız yeterli olacaktır.

    Kaynak: posta.com.tr

  • Tabletler Göz Sağlığını Tehdit Ediyor!

    Tabletler Göz Sağlığını Tehdit Ediyor!

    Kullandığınız bilgisayarlarınızın tabletlerinizin göz sağlığınızı bozduğunu biliyor muydunuz?

    Sürekli bilgisayar başında çalışan kişiler göz sağlığı konusunda risk altında. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bilgisayar ve tablet kullanımı sınır tanımayan boyuta ulaştı. Bunun sonucunda ise gözler bozulmaya başladı. Devamlı bilgisayar başında olan kişilerin gözleri yoruluyor ve zamanla gözleri bozuluyor. Bazen telafisi olmayan sonuçlar doğabiliyor.

    Bu nedenle göz sağlığınız için sık sık göz muayenesine gidin. Eğer gözlerinizde oluşabilecek rahatsızlıklara karşı gözlük kullanımı faydalı olacaktır. Gözlerinizi yorulduğunda dinlendirecek ve bilgisayarın zararlı ışınlarına kaşı sizi koruyacaktır. Sürekli bilgisayar kullanan biri için bilgisayar ışığından koruyan gözlükler son derece önemlidir.

    goz-sagligi

    Bilgisayar gözlere nasıl etkiler yapıyor?

    Hızlanan bilgisayar kullanımı ve bilgisayarların çoğunun monitör ekran olması nedeniyle kullanan kişilerin gözleri zaman bozulmaktadır. Bozulmaya başlayan gözlerde:  Göz ve göz çevrelerinde ağrı, hissedilen göz yorgunluğu, gözlerde yanma ve batma hissi, kaşıntı ve kızarıklık, bulanık görme ve odaklanmada zorluk çekme, gözleri sürekli kısma eğilimi ve ışığa karşı aşırı duyarlılık.

    Bunların yanında göz kapaklarında oluşan iltihap, baş ağrısı ve kepeklenme gibi nedenler gözlerinizin bozulduğunun habercisi. Gözlerinizin bozulduğunun bir diğer belirtisi ise göz kırpma sayınız.  Normal bir insanın göz kırpma sayısı dakikada 25’tir.

    Ancak göz kırpma seviyeniz 10’un altına düştüğünde hatta 5-6 arası değiştiğinde gözleriniz kırmızı alarm veriyor demektir. Göz kırpma eğilimi göz kapaklarınızı dinlendirir ve gözü korur. Bu işlem sağlıklı yapılmadığında gözlerde hasar oluşur.

    Bilgisayarın zararlı etkisi azaltılabilir mi?

    Yoğun olarak kullanılan bilgisayarlardan gözler nasıl korunur? Çoğumuzun en büyük problemi bu olsa gerek. Sizlere faydalı olabilmek adına birkaç öneri sıralıyoruz:

    Eğer bilgisayarla sık temastaysanız gözlerinizi sık olarak kırmaya çalışın. Hatta göz damlaları kullanın. Monitör tercihiniz gözlerinizi bozmayandan yana olsun.  Kullandığınız bilgisayar malzemelerinin sık sık tozunu alın.

    Bilgisayarlar yapıları gereği çok toz biriktirirler bu da gün içinde gözünüze yapışır ve göz sağlığını bozar. Bilgisayar kullanırken küçük puntolarla çalışmaktan kaçının. Gözleriniz zorlamayan karakterlerle çalışmak. Gözlerinizi en az saatte bir 5-10 dakika dinlendirerek göz sağlığınızı koruyun.

    Göz sağlığı için sizin önerileriniz nedir?