Blog

  • Cilt Lekelerinden Kurtaran Havuç Maskesi

    Cilt Lekelerinden Kurtaran Havuç Maskesi

    Havuç cilde faydaları saymakla bitmeyen mükemmel bir sebzedir. Havuç maskesi ile cilt izlerine son makalemizde adım adım bu maskenin yapılışını anlattık.Evde pratik ve kolayca hazırlayabileceğiniz havuç maskesiyle sivilce lekelerine veda edebilirsiniz. Havuç bol miktarda A vitamini ve betakaroten içerir, güneşin cilde verdiği UV ışınlarının zararını azaltır, cildin asit baz oranını dengeler, ciltteki kusurları onarır. Haftada 2 kez maskeyi uygulayabilirsiniz.

    Cilt Lekelerinden Kurtaran Havuç Maskesi

    Malzemeler
    Havuç
    Limon suyu

    Yapılışı
    Yüzünüzün büyüklüğüne göre 1 veya yarım havucu haşlayıp, çatalla ezin, içine biraz limon suyu sıkıp, cildinize uygulayın.
    Yarım saat sonra yüzünüzü yıkayın.

    İlgili Konular

    Yüzdeki Leke Ve Sivilce İzleri Nasıl Geçer? Süper Etkili Çözümler Tıklayınız

    Sivilce Nasıl Geçer, Ne Yapmalı? Tıklayınız

     

    havuc_maskesi_ile_cilt_izlerine_son (1) havuc_maskesi_ile_cilt_izlerine_son (2) havuc_maskesi_ile_cilt_izlerine_son (3) havuc_maskesi_ile_cilt_izlerine_son (4) havuc_maskesi_ile_cilt_izlerine_son (5)

  • Vajina kanseri

    Vajina kanseri

    Vajina, dış cinsel organla rahim arasında bağlantıyı sağlayan, kaslardan oluşmuş, boru şeklinde bir yapıdır. Doğum kanalı ismi de verilir. Buranın kanseri oldukça nadir görülen bir durumdur. Daha çok yüzeyindeki hücrelerin anormal büyümesinden kaynaklanır. Her yaşta görülebilmesine rağmen, 60 yaş üzerindeki kadınlarda daha sıktır. Kanser başka yerden yayılarak gelmiş veya ilk buradan başlamış olabilir.

    Belirtileri Nelerdir

    Erken dönemde herhangi bir belirti olmayabilir. Kanser ilerledikçe aşağıdaki şikayetlere neden olur;

    – Cinsel ilişkiden sonra veya menopozdan sonra beklenmedik vajinal kanama olması

    – Kanlı veya kötü kokulu vajinal akıntı

    – Vajinada şişlik veya kitle

    – İdrarın kanlı olması

    – Kabızlık

    – Kasıklarda ağrı

    Neden Olur

    Genelde kanserler, genetik mutasyonlar sebebiyle normal hücrelerin aşırı çoğalmasıyla oluşurlar. Sağlıklı bir hücre belli bir düzen içinde büyür, çoğalır ve ölür. Kanser hücreleri ise kontrolsüz bir şekilde çoğalır ve ölmezler. Böylece oluşan anormal hücreler tümör dediğimiz kütleyi oluştururlar. Yanındaki dokulara hatta daha uzaktaki dokulara dahi yayılabilirler. Vajina kanserleri için, asıl sebep tam olarak halen bilinmemektedir.

    Risk Faktörleri Nelerdir

    – Gebeliği sırasında düşük yapmak için diethylstilbestrol denen ilacı kullanan kadınların çocuklarında vajina kanseri gelişme riski yüksektir. Bu ilaç 1950 li yıllarda düşük için kullanılıyordu ancak şimdi yasaklanmış durumdadır.

    – Cinsel yolla bulaşan HPV(Human Papilloma Virus), rahim ağzında olduğu kadar vajinada da kanser riskini artırmaktadır.

    – Daha önceden cinsel bölgede kanser gelişmişse vajinada da kanser oluşma riski yüksektir.

    – Fazla sayıda cinsel partnerin olması

    – Cinsel ilişkiye erken yaşta başlamış olmak

    – Sigara içmek

    Teşhis Nasıl Konur

    Normal jinekolojik muayene sırasında her hangi bir şikayetiniz olmasa bile vajinanıza bakılır ve muayene edilir. Spekulumla da vajina daha genişletilerek ayrıntılı olarak bakılır. Rahim ağzı kanseri için yapılan Pap testi burası için de uygulanabilir. Bu testin sonucunda anormalliğe rastlanırsa kolposkopi ve gerekirse biyopsi de yapılır.

    Nelere Yol Açabilir

    Vajina kanseri; akciğer, karaciğer ve kemik gibi vücudun her bölgesine yayılabilir.

    Tedavi Nasıl Yapılır

    Tedavi kanserin evresine göre değişecektir. Ameliyat ve radyoterapi yapılacaktır. Bunun yanında gerekirse kemoterapi de eklenebilecektir.

    Önlemek İçin Neler Yapılabilir

    Kanseri önlemek mümkün değildir. Ancak periyodik muayenelerle erken evrede yakalamak mümkündür. Böylece tedavi şansı yüksek olacaktır.,

    Op. Dr. Ahmet Murat EMANETOĞLU tarafından yazılmıştır.

  • Akne problemine maske tarifi

    Akne problemine maske tarifi

    Dermatoloji uzmanı Dr. Nezih Karaca, akne maskesiyle ilgili merak edilen soruları yanıtladı.

    Akşam’da yer alan habere göre Dermatoloji uzmanı Dr. Nezih Karaca, akne maskesiyle ilgili merak edilen soruları yanıtladı.

    Özellikle ergenlerde akne büyük bir sorun teşkil ediyor. Akne maskesi her yaş için uygun mu ve nasıl uygulanıyor?

    ‘Acnelan Akne Maskesi’ akne problemi olan her yaş grubu için kullanılabilen bir yöntem. Özellikle ilaç tedavilerinden fayda görmemiş veya ilaç tedavisi kullanmak istemeyen hastalar için gayet uygun bir seçenek. Hastanın yüzü temizlendikten sonra problemli bölgelere maske uygulanır. Hastanın cilt hassasiyetine göre 3-5 dakika bekletilip temizlenir ve nötralize edilir. İşlemden sonra yüzde hafif bir kızarıklık gelişse de ilerleyen saatlerde kızarıklık yatışır. 2-3 gün içinde ise yüzde 1-2 gün süren küçük soyulmalar ortaya çıkar ve uygun yağsız yatıştırıcı ve nemlendiricilerle bu durum da hızla düzelir. Bu seanslar 15-20 gün aralıklarla hastanın ihtiyacına göre tekrarlanır.

    Akne maskesi sadece sivilceleri mi yok ediyor?

    Sivilcelerde bulunan bakteriyel oluşumları bitkisel olarak yok ederken aynı zamanda yağ bezlerinin çalışmasını dengeleyip yeni akne gelişimini önlüyor ve yine eş zamanlı olarak komedon dediğimiz tıkaçların da temizlenmesini sağlıyor. Bu süreçte bir yandan da gözenekler daha sıkı hale gelmiş oluyor.

    Beslenmeye dikkat ederek akneden kurtulmak mümkün mü?

    Hastaların bazı gıdaları akneyi artırıcı olarak suçladığı bilinmektedir. Aknenin Kitawa yerlilerinde hiç olmayışı, batıda ise yaygın görülmesi diyetin rolünü düşündürür. Yüksek glisemik indeksli gıdalar, süt ve süt ürünlerinin akneyi artırıcı rolü birçok çalışmada gösterilmiştir. Dermatologlar akneli hastalarına medikal tedaviyle birlikte akneyi artıran gıdalardan fakir diyet önererek tedavide daha başarılı olabiliyor. Ancak sadece beslenmeye dikkat ederek akneden kurtulmak söz konusu değil.

  • Boyun Ağrısına Ne İyi Gelir?

    Boyun Ağrısına Ne İyi Gelir?

    Boyun ağrısı çeşitli nedenlerden meydana gelir. Boyun ağrısına ne iyi gelir? makalemizde boyun ağrısına bitkisel çözüm önerileri konusuna yer verdik.
    Siz de boyun ağrısından muzdaripseniz işte boyun ağrısından kurtulmanın doğal yolları
    Malzemeler
    Rendelenmiş 3 yemek kaşığı taze zencefil
    İnce pamuklu bez
    1 bardak sıcak su

    Uygulanışı
    Taze zencefili rendeleyin.
    Temiz pamuklu bir tülben bezin içine sarıp, ağzını bağlayın
    Zencefilli bu bezi sıcak suya batırıp, 30 saniye bekletin.
    Boyun bölgenize koyun, 15-20 dakika orda kalsın.
    Ağrıdan kurtulana kadar günde 3-4 kez bu uygulamaya devam edin.boyun_agrisina_bitkisel_cozum_onerileri (6)

    Malzemeler
    1 su bardağı elma sirkesi
    1 kağıt havlu

    Uygulanışı
    Kağıt havluyu elmalı sirkeye batırıp, hafifçe sıkın, biraz suyu kalmalı.
    Boyunda ağrı olan yere uygulayın.
    Üzerine sıcak havlu koyun( aşırı sıcak olmamalı)
    2-3 saat sonra durulayın.
    Ağrınız hafifleyecektir.boyun_agrisina_bitkisel_cozum_onerileri (1)

    Malzemeler
    1 adet bayırturpu
    1 su bardağı ılık su

    Yapılışı
    Turbu 3-4 parça halinde kesin.
    Ağrıyan bölgelere yerleştirin.
    10-15 dakika bekletin.
    Suyla durulayın.boyun_agrisina_bitkisel_cozum_onerileri (7)

    Malzemeler
    Nane yağı veya lavanta yağı

    Uygulanışı
    Aktardan nane yağı alın.
    Avucunuzun içine nane yağı veya biraz lavanta yağı alın.
    Bu yağ ile boyun gölgenize masaj yapın. Masajı başkası yapsa daha iyi olur.
    Günde 10-15 dakika bu şekilde masaja devam edin.boyun_agrisina_bitkisel_cozum_onerileri (8)
    Malzemeler
    Süt
    Zencefil

    Uygulanışı
    Bir bardak süte 1 tatlı kaşığı zencefl katın.
    Kısık ateşte 5 dakika pişirin.
    Ocaktan alıp, için biraz bal ekleyin ve soğumaya bırakın.
    Ağrınız geçene kadar günde 2 kez bu içeceği için.

    İlgili Konular

    Sırt Ve Boyun Ağrısı İçin Doğal Kür Tıklayınız

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • İlişki sorunları ve çözümleri

    İlişki sorunları ve çözümleri

    İlişki sorunları, romantik ilişkilerde, aile ilişkilerinde, arkadaşlık ilişkilerinde, kısaca yakınlık içeren tüm ilişkilerde ortaya çıkabilir. Sorunlar, ister ilişki biçimlerinden, isterse zarar verici kişilik yapılarindan kaynaklansın, dogru çözüm süreçleri ve yeterli çabalarla çözülebilir, iyileştirilebilir.

    İlişki ve çift terapileri, problemleri geri dönülemez noktaya gelmeden, sorunları tamamen ya da kısmen çözmeye, ilişkiyi iyileştirebilmeyi sağlar.

    Romantik ilişkilerde, ya da evliliklerde çiftler arasında yaşanan en önemli sorunlardan biri güven eksikliğidir. Güven sorunu, bireylerin kendi geçmişlerinden getirdikleri hayal kırıklıklarıyla ilişkili olabileceği gibi, özgüven eksikliklerinden, bağımlılık sorunlarından ya da karşılarındaki kişi tarafından yaşatılmıs hayal kırıklıklarından kaynaklanıyor olabilir. Sebep her ne ise, güven sorununun yarattığı ilişki sorunlarının temel sebebi, kişinin geçmişte yaşadıklariyla bağlantılıdır.

    Yapılan psikoterapi seanlarında, kişinin şimdiki zamanda yaşadığı ilişki sorunlarından ziyade, geçmişte yaşadığı olaylara da ayna tutularak, benzerlikler tespit edilir. Dolayısıyla, kişinin geçmişte ve şimdiki zamanda yaşadığı ilişi sorunlarına sebep olan, düşünce ve davranış biçimleri belirlenerek, kişinin problemlere yaklaşımları yeniden yapılandırılır.

    Kişi, yaşadığı ilişkilerde hemen hemen aynı sorunlarla karşılasıyorsa, sağlıklı bir ilişki yaşamakta zorlanıyor sürekli kısa vadeli ilişkiler ve ayrılıklar yaşıyorsa, problemli bir ilişkiden kopamıyorsa, sürekli ihanete uğradiğindan ve karşı cinse kesinlikle güvenmediğinden yakınıyorsa, bir ilişkiye başlayamıyor veya bitiremiyorsa, sürekli hayatında birisi olma ihtiyaciyla ilişkiden ilişkiye geçiyor ve bu kendisini yoruyor, yıpratıyorsa, anlaşılmamaktan şikayetçiyse, sağlıklı ilişkiler kuramıyorsa, bunun sebepleri, şanssızlık, kadersizlik ya da herkesin aynı olması, herkesin nankör ve guvenilmez olması vs degil, `kişi`nin kendi düşünce ve davranış biçiminden kaynaklanan bir döngüdur.

    Bu düsünce ve davranış biçimleri, problemlere bakış ve yaklaşım tarzları, genellikle kişinin, geçmişte yaşadıklarıyla ilişkidir. Kişinin çocukluğundan itibaren, gelişim dönemiyle devam eden süreçte, yaşadıgı problemler, travmalar, hayal kırıklıkları, kişide belirli bir düsünce kalıbı, davranış biçimi olusturur. Ve kişi, şimdiki zamanda ve gelecekte yaşayacağı tüm problemlere aynı düşünce ve davranış sistemiye yaklaşır.

    Sürekli benzer sorunları yaşayan insan, bakışını herkes ya da diğer kisi noktasından çekip, kendisine, kendi düşünce ve davranış biçimine odaklanmalıdır.

    Psikolog ile karsılıklı yapılan psikoterapi seanslarda yapılan, kişinin yaşamıs olduğu ve şu an yaşadığı problemlere odaklanmak, kişinin bu problemlere nasıl yaklaştığını tespit etmek, düşünce ve davranışlarını, problemlere yaklaşımını yeniden yapılandırmaktır.

    Kişi, psikologu ile birlikte yürüttüğü psikoterapi seanları sürecinde, yeniden yapılanan düşünce, davranış ve yaklaşım biçimiyle, hayat akışı içerisinde, karsılaştığı problemlere daha sağlıklı bir bakış açısıyla yaklaşarak, bu problemlerle baş edebilir ve gercekçi hedefler belirleyebilir.

    Bu psikoterapi seanları, kisinin kendisi ile psikologu arasında birebir olarak bireysel psikoterapi olarak yapılabileceği gibi; çift ile birlikte iliski&cift terapisi olarak da yapılabilir.

    Psk. Berna İNCEKARA tarafından yazılmıştır.

  • Sonbahar sokak stili 2017

    Sonbahar sokak stili 2017

    Yazdan kışa yumuşak geçiş yaparken trendleri keşfettiğimiz aydır Eylül. stylishtimes. net blog’unun kurucusu Ayşegül Uluç sezonu özetliyor.

    Sıcak ve nemin yerini, hafif esintiler ve zaman zaman yağan yağmura bıraktığı bu harika Eylül ayında, gardırobumuz da kendini hafiften yeniliyor ve yaklaşan kış mevsimine kendini adapte etmeye çalışıyor. Eylül ayının güzelliği, henüz soğuk kış günleri kapıya dayanmadan, yazlık kıyafetlerimizden hafif sıcak tutan parçalara yumuşak geçiş yapma imkanı vermesi. Benim bu mevsimle ilgili en favori yaklaşımım, yazlık elbiseleri kışa göz kırpan ayakkabılar ve ceketlerle kombinlemek. Yazdan kalma renkli bir elbiseyi, biker botla tamamlamak veya en sevdiğimiz pantalonu, babet ve loafer’lar ile kullanmak gibi hava sıcaklığından bağımsız tercihler yaptırması ile sonbahar, gerçekten de stil anlamında çok verimli bir dönem.

    Eylül ayının, yani yeni bir mevsimin gelişinin güzel yanlarından bir diğeri ise yeni trendlerin hayatımıza giriyor oluşu. Artık biliyorsunuz, moda akımları eskiden olduğu gibi keskin geçişlerle birbirinden ayrılmıyor. Moda akımlarında da mevsimler gibi yumuşak bir geçiş mevcut. Örneğin ilkbahardan beri etkisini gösteren choker (boyun tasması), sonbaharda sokak stiline de iniyor ve Zara, Bershka gibi kolay erişilebilir markalarda bile bu tipte kolyeler bulmak artık mümkün. Bohem bir elbiseyi veya “girly” diye tabir edilen daha şirin kombinlerinizi choker ile tamamlarsanız, stiliniz bir anda değişecek ve yolda yürürken dahi herkesin dikkatini çekeceksiniz. Farklı tarzları, dengeli şekilde birlikte kullanmak sizi her zaman farklı kılacaktır.

    Bu sezon sokak stiline damga vuracak ve belki en sevdiğim bir diğer trend de sweatshirt’lerin günlük hayata katılışı. Daha çok spor kombinlerde tercih edilen bu sıcacık üstler, artık günlük ve hatta gece giyimimizde demirbaş haline gelecek. Benim hayalimdeki kombinasyon; skinny jean üzerine kapüşonlu bir sweatshirt ve altına renkli stiletto. Ancak sweatshirt kumaşından yapılma elbiseler ve bluzler de mağazalarda yerlerini aldı. Sweatshirt elbiselerden birini, burnu kapalı topuklu siyah ayakkabıyla giyen Kendall Jenner’ın stili biraz tartışma konusu olmuştu elbet ama bu örnek bizlere, sweatshirt’lerin yeri, zamanı olmadığını göstermiş oldu. Bu trendi de aynı choker’da olduğu gibi farklı stilde parçalarla kombinlerseniz, yine stilinizi farklı bir noktaya taşımış olacaksınız. Sonbaharın önemli trendlerinden biri olan desenli etekler, bu iş için biçilmiş kaftan. Bu sezonki desenler ağırlıklı olarak üç konsept etrafında toplanıyor.

    Barok, bohem ve Uzakdoğu. İster Fendi’nin Uzak Doğu esintileri, ister H&M’in bohem çizgileri… Tarzınıza uygun olanı seçip günlük hayatta sade parçalarla kıyafetinizi tamamlayabilirsiniz. Özellikle bohem desenler, sweatshirt veya choker’larla kombinlenmek için oldukça ideal.

    Desenler, geniş üstler deyince bu sezon salaşlık moda sanmayın. Ne giyerseniz giyin, belinize bir kemer mutlaka takmalısınız. Sonbaharın güzel yanlarından biri, havalar serinlemeye başladığı için “layering” dediğimiz kat kat giyinme konusunda başarılı kombinasyonlar yapabilme imkanı vermesi. Bu sezon layering yaparken, ister ceketin/ hırkanın üzerine, ister içinizdeki ince bluzun beline kemer takmayı ihmal etmiyoruz. Kemer trendi de aslında kendini ilkbahardan beri belli ediyordu, özellikle Gucci’nin logolu toka sahibi kemerleri için mağazalarda sıraya girenler olduğu kadar, benim gibi 2000’lerin başındaki gardırobunu açıp o zaman da çok moda olan bu kemerleri günlük hayatına katan çok insan oldu. Bu sezon yine ince, tokalı, tokasız kemerler mevcut ancak kalın kemerler artık iyice ön plana çıkmaya başlıyor. Kemer sevmiyorsak, korseli elbiseler veya bele oturan eteklerle bel bölgemizi vurgulayabiliriz. Beliniz çok ince olmasa dahi, doğru kalınlıkta bir kemer ile vücudunuzu daha orantılı göstermeniz mümkün. Hatta doğru kemeri bulursanız, belinizi vurguladığınızda, vücudunuzun ne kadar orantılı durduğunu görüp kemerinizden asla ayrılamayacaksınız.

    Bundan dolayı bolca model deneyin ve en çok yakışanı gardırobunuza katın. Kemerle ilgili önemli bir nokta da, eğer boyunuz kısaysa, kemer sizi keseceği için mutlaka altına topuklu ayakkabı giyin. Sonbaharın en sevdiğim trendlerinden biri de kadife. Şubat’ta Milano Moda Haftası’nda giydiğim kadife etekten bu trendin yaklaştığını okuyucularım anlamıştı elbet ama Eylül itibariyle, tüm mağazalarda, kıyafetten ayakkabıya, çantadan aksesuara her alanda kadifenin yumuşaklığı ve parlaklığıyla karşılaşacağız. Genelde kadife deyince akla hemen abiye geliyor elbet ancak birçok marka, spor ceketlerinde bile yumuşak kadife dokularını kullanmaya başladı. Bundan dolayı seçenek çok ve Eylül gardırobunuzda mutlaka kadife bir parça olmalı.

    Kadife demişken, Prada’nın bu sezon için tasarladığı omuz aksesuarlarından bahsetmeden olmaz. Evet, bu sezon biraz omuzlara çalışacağız. Prada’nın kadifeden omuz aksesuarları gibi minik dokunuşlar olduğu kadar, elbise veya kazakların üst kısmında pelerin efekti yaratan tasarımlarla bu trendi siz de yakalayabilirsiniz. Bu mini pelerin trendi özellikle vücudunun üst kısmı daha ince olan armut tipindeki kadınlara yakışıyor zira daha ince olan üst tarafı hareketlendirdiği için proporsiyonları dengeliyor. Eğer üst bölgeniz daha geniş ise, bu trend sizi daha iri gösterebilir; aman dikkat!

    Trendler mühim ancak her zaman önemli olan, vücut tipimize göre giyinmek. Her moda akımına uymak zorunda değiliz ve sevdiğimiz trendleri, kendi stil anlayışımız ve vücut tipimize adapte ederek şık olabiliriz. Bundan dolayı önce kendi dolabımızı incelemeli, ardından alışverişe çıkıp denediklerimizi objektif olarak değerlendirdikten sonra satın almalıyız. Yeni sezon ve trendleri ile mutlu bir sonbahar olsun…

  • Nar ekşili kısır tarifi

    Nar ekşili kısır tarifi

    Nar ekşili kısır tarifi

    Malzemeler:
    2 su bardağı ince bulgur,
    2 su bardağı sıcak su,
    bir demet taze soğan
    bir demet maydonoz,
    2 yemek kaşığı domates salçası
    2 yemek kaşığı biber salçası (isteğe göre fazla yada eksik koyabilirsiniz)
    1 çay bardağı sıvı yağ,
    2 adet salatalık,
    2 adet sivri biber,
    2 adet çekirdeği çıkartılmış domates
    1 adet limon,
    tuz,
    sumak,
    Dereotu
    çok az pul biber,
    nar ekşisi

    HAZIRLANIŞI

    Bulguru yıkayın ve derin bir kaba koyun üzerine sıcak suyunuzu ilave edin ve suyunu çekene kadar bekletin. ilk olarak bulgurun içine salçanızı ilave edin ve iyice yedirin, taze soğan ve maydonozu ve diğer otları ince ince kıyın bulgurun içine ilave edin, salatalıkları ve çarliston biberide aynı şekilde ilave ettikten sonra tuz-limon-pul biber-sumak da ekleyin, domateslerinde çekirdeklerini çıkarıp küçük küçük doğrayın karışıma ekleyin en son nar ekşisinide döktükten sonra bir iki saat buzdolabında dinlendirin.

    Afiyet olsun…

  • Peki alınan kiloları, kalıcı hale gelmeden nasıl vereceğiz?

    Peki alınan kiloları, kalıcı hale gelmeden nasıl vereceğiz?

    Hepimiz bir şekilde kilo alıyoruz. Peki alınan kiloları, kalıcı hale gelmeden nasıl vereceğiz?…

    Porsiyonlar kilo aldırır

    Azalan fiziksel aktivite, artan yemek miktarı ve porsiyonlar, bize kiloları aldırır. Bu çok normaldir. Özel günlerde ve dönemlerde, vücut ağırlığının 1-3 kg (%1-2) artması kabul edilebilir. Önemli olan daha fazla kilo almamış olmak ve bu kiloları yerleşmeden verebilmek…

    Az ye, çok hareket et

    Kısa sürede alınan kiloları, fazla yiyerek ve az hareket ederek aldığımız için, bu düzeni tam tersine çevirmek yeterli olacaktır. Yani az yiyerek ve çok hareket ederek, bu dönemsel kilolardan kurtulmamız mümkün…

    Az yemek ne demek?

    Az yemek, normal beslenme düzenimize geri dönmek demektir. Kilo almadan önceki rutin beslenmenize göre, ortalama 500-1.000 kalori fazla almış olmalısınız. 7-10 gün bu fazlalıkta kalori alımı size, 1-3 kg arası aldırır. Aynı şekilde, günde 500-1.000 kalori eksiltmek bu kiloyu, çabuk vermenizi sağlar.

    Kilo vermek imkânsız değil

    Alınan kiloları vermek alması kadar kolay değildir. Bunu aynı, arabanıza benzin almak ne kadar hızlı (dururken ortalama 5 dk), bu benzini sarf etmek ne kadar zaman alıyor (devamlı hareket halinde ortalama 5-6 saat) gibi düşünebilirsiniz… O yüzden kalori ve kilo almak çok kolay, kalori yakmak ve kilo vermek bir o kadar zordur. Ama imkânsız değildir. Diyet mutlaka fiziksel aktiviteyle birlikte yapılmalıdır.

    Doğru egzersiz ilaçtır

    Yürüyüş bizim için en sağlıklı, en ucuz egzersizdir. Dilediğiniz yerde, dilediğiniz zaman yapabilirsiniz. Uygun tempo, süre ve sıklık için sosyal medyadan pek çok spor hocasının önerilerini takip edebilirsiniz. Haftada ortalama 200 dk (toplamda)yürüyüş yeterli olacaktır. Bunu 4 veya 5 kez,
    40-50 dk şeklinde yapabilirsiniz.

    Su sizi hafifletir

    Su içmek kilo vermenize yardımcı olur. Hergün içeceğiniz, ortalama 2-3 lt su metabolizmanızı hızlandırır. Atımı için çalışan vücudunuz, suyla birlikte, toksinleri ve kiloları da atar.

    Sebze ye, tuvalete çık

    Artan et tüketimiyle birlikte, kabızlık sık görülen sıkıntılardandır. Azalan lif alımı buna sebep olur. kısa sürede alınan kiloların ardından ilk hafta, mümkünse günde en az 1 kez, 5-6 kaşıktan az olmamak üzere, mutlaka sebze yemelisiniz. Yüksek lif içeriği sayesinde sebzeler, barsakları temizlemenize yardımcı olur. Sağlıklı barsak, rahat kilo vermek demektir.

    Şekeri meyveden alın

    Meyve sizi tatlıdan uzak tutar. Mevsim meyveleri hem yüksek oranda su hem yüksek oranda şeker içerir. Bu yüzden günde 1 kez, yaklaşık 100-200 g arası alabilirsiniz. Mümkünse ara öğünde tercih etmeniz daha sağlıklı olacaktır.

    İlk 72 saat önemli

    Diyette ilk 72 saat çok önemli. Vücudunuzun sizin ciddi olup, olmadığınızı anladığı dönemdir. Bu yüzden ilk 3 gün (72 saat)kaçamak yapmamanız önemlidir. Kısa sürede 1-3 kg aldığınız dönemlerden sonra, mümkünse ilk 7 gün (tartıda sonucunu görene kadar) kaçamaktan uzak durun…

    (SEREN AKSÜS / AKŞAM GAZETESİ)

  • Gençleştiren doğal maske tarifi

    Gençleştiren doğal maske tarifi

    Güneş, kozmetik ürünler, sağlıksız beslenme ve hormonal değişimler yaşlanma sürecini hızlandırıyor.

    Takvim’de yer alan habere göre cildin elastikiyetini kaybetmesiyle birlikte kırışıklıklar artıyor. Uzmanlar bu hoş olmayan değişime karşı ev yapımı bir maske tarifi veriyor.

    Bunun için gereken malzemeler: 1 su bardağı su, 1 çorba kaşığı bal, 3 çorba kaşığı pirinç ve 1 çorba kaşığı süt. İlk olarak pirinç 3 dakika suda kaynatılır. Soğutulup, üzerine kalan malzeme ilave edilir. Hamur kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Dairesel hareketlerle yüze sürülür. 15 dakika beklettikten sonra yüz durulanır.

    1 hafta uygulama sonrası ciltteki değişikliği fark edeceksiniz…

  • Öğrenme güçlüğü okul başarısını düşürüyor

    Öğrenme güçlüğü okul başarısını düşürüyor

    Okulların açılmasıyla birlikte ailelerin en çok zorlandığı konulardan biri de ödevler… Okulda kendini derse veremeyip dikkati çabuk dağılan, ev ödevlerini yapmak istemeyen ya da ailesinden yeterli desteği göremeyen çocukların okul başarısı olumsuz etkileniyor.

    Çocuğun kapasitesini gereğinden fazla zorlamak ve okul başarısını çok fazla önemsemenin çocukta psikolojik sorunlara yol açabiliyor.

    Ödevin, çocuğun okulda öğrendiği konuyu pekiştirmesi ve uzun süreli hafızaya yerleştirebilmesi amacıyla evde yapması için verilen egzersizler olduğunu belirten Çocuk ve Ergen Psikoloğu Aynur Sayım, “Amaç, öğrenmenin pekişmesi ve eksik kalan konuların telafi edilmesidir. Her öğrencinin öğrenme düzeyi ve biçimi farklılıklar göstermektedir. Bu çocuğun gelişim düzeyi ve bireysel farkları ile ilgilidir. Öncelikle hem aile hem de öğretmen tarafından çocuğu iyi tanımak ve doğru gözlemek gerekmektedir. Çocuk çok hızlı öğreniyor ya da dikkati dağılıyor, kapasitesini kullanamıyor veya yavaş öğreniyor olabilir. Çocuğu, kapasitesinin üzerinde zorlamak kaygı ve endişeye yol açabilir. Disiplin sorunları nedeniyle çocuk yeteri kadar öğrenemeyebiliyor” diye konuştu.

    Çocuğun bireysel özellikleri, zeka düzeyi, dikkat, öğrenme tarzı, psikiyatrik durumlar, aile içi iletişim, sorunların varlığı, ailenin desteği, okulun sistemi, öğretmen faktörü, sınıftaki çocukların düzeyi gibi nedenler çocuğun okul başarısını etkileyen nedenler arasında yer alıyor.

    ÖĞRENME SORUNU YOKSA DİSİPLİN SORUNU VARDIR

    Çocuğun öğrenme sorunu yoksa disiplin konusunda çalışılması gerektiğini dile getiren Sayım, çocukları öğrenme güçlüğü çeken ailelere şu tavsiyelerde bulundu:

    “Televizyon, tablet, telefon gibi aletlerin, çocuk derslerini bitirdikten sonra belirli bir süre kullanmasına ve izlemesine izin verilmelidir. Uyku ve ders çalışma saatleri olabildiğince belli bir düzende ve çocuğun çalışma ortamı sabit olmalıdır. Anlamadığı konular yapılabiliyorsa aile tarafından anlatılmalı, yapılamıyorsa cevreden ya da bir öğretmen desteği alınmalıdır.

    ÖĞRENME SORUNU VARSA UZMAN DESTEĞİ ALINMALI

    Öğrenme sorunu olan çocuklar için gereken test ve tetkikler yapılarak çocuğun öğrenme sorununun nedenine ulaşılmalı ve tedavi edilmelidir. Bireysel rehabilitasyon ve birebir çalışmalar yaptırılmalıdır. Psikiyatrik ve psikolojik sorun yaşayan çocuklar derse yeterince odaklanamadıklarından dolayı öğrenmeleri sağlıklı gerçekleşemez. Tedavi ile birlikte eksik kalan dersleri için özel çalışma yapmaları ve öğrenme desteği almalıdırlar.

    ÇOCUĞUNUZUN ÖDEVLERİNİ SİZ YAPMAYIN

    Çocuğu yoruluyor diye onun yerine özellikle performans ödevlerini yaparak, gereğinden fazla destek veren aileler var. Amaç, çocuğun yeteneklerini geliştirmesi ve öğrenmesiyken bu durumda gerçekleşemiyor. Korunan ve kollanan çocuk, hayat içinde kendisini nasıl gerçekleştirecek? Nasıl sorunlarla baş edecek? Nasıl atılgan olacak? Ebeveynler farkında olmadan çocuklarına bu şekilde zarar vermiş oluyorlar. Öğretmenlerin de bu durumu fark edip veli ile görüşmesi gerekiyor. Bir başka açıdan bakılacak olunursa ailenin ihmali nedeniyle öğrenme sorunu fark edilmeyen çocuklar da başarısız olur ve bu durum tembellikle karıştırılabilir. Her ikisi de çocukların başarısını olumsuz etkileyen aile kaynaklı sorunlardır.

    BAŞARILI OLMAN LAZIM MESAJI BAŞARISIZLIĞA GÖTÜRÜYOR

    Okul başarısını fazlaca önemseyen ailelerin çocuklarında performans kaygısı görülüyor. Çocuk sürekli verilen “başarılı olman lazım” mesajı nedeniyle bunu gerçekleştirememekten korkuyor ve başarısı düşebiliyor. Dersler önemli evet ama çocuğun ruh sağlığı, sosyal ve bedensel gelişimi de aynı derecede önemlidir. Çocuğun dinlenmesi için de yeterli zamana ve etkinliğe ihtiyacı vardır. Spor, müzik, drama, dans vb. aktivitelerle desteklenen çocuklar daha disiplinli, daha sağlıklı ve mutlular… Ailenin modelliği de iç disiplinle ilgili çocuğun başarısında önemlidir. Kendini yönetebilen, zamanını iyi kullanabilen ailelerin çocuklarında bu davranışlar rol model olarak görülmektedir.” (ntv.com.tr)