Blog

  • Femilift yöntemi nedir?

    Femilift yöntemi nedir?

    Ülkemizde ve dünyada tüm kadınların ciddi sorunu olan vajinal gevşeklik ve idrar kaçırma problemi artık tarih olacağa benziyor. Peki, bu problemler nasıl ortaya çıkar ve kadınların hayatını nasıl etkiler?

    Gebelik, menapoz veya yaşa bağlı olarak Vajinal Duvar Dokusunu destekleyen kolajen liflerinde hasar ve zayıflama oluşur. Buna bağlı olarak zaman içinde vajen elastikiyet kaybına uğrar. Bu cinsel haz duygusu ve yaşamını olumsuz yönde etkileyerek çiftlerin özel hayatları üzerinde de olumsuz baskı oluşturur. Elastikiyet kaybı doğum sonrası gelişebileceği gibi normal yaşlanma sürecine bağlı olarak da belirebilir. Elastikiyet kaybı kadınlar için başlı başına ciddi bir sorun olmasının dışında, bu elastikiyet kaybına bağlı tıbbi adı Stres Üriner İnkontinans yani idrar kaçırma olan diğer bir ciddi problemle karşı karşıya kalırlar. Vajende elastikiyet kaybı sonrası idrar kaçırma sıkıntısı olan bayanlar sürekli tekrar eden vajinal enfeksiyonlarla uğraşmak zorunda kalır. Sık antibiyotik kullanımının olması dışında, bayanlar için son derece yıpratıcı ve stresli bir durumdur bu süreç. Ülkemizin sosyo kültürel yapısı baz alındığında bu tür problemler yaşayan kadınlar üzerinde inanılmaz baskılar olduğu şüphesizdir.

    Kadınlarımız için güzel haber bu tür sıkıntıların giderilmesinin yeni geliştirilmiş bir tıbbi teknikle artık mümkün olmasıdır. Daha da önemlisi bu yöntem sayesinde cerrahi müdahale ihtiyacını minimuma indirmektedir. 10 dakikalık ayakta tedavi şeklinde uygulanabilmesi kadınlar açısından çok önemli bir gelişme ve avantajdır. Femilift adı verilen bu yeni teknoloji vajinal gevşeme ve Stres Üriner inkontinans problemlerinde devrimsel bir yöntem niteliğinde olup vajinal duvarı kolajen artışı ile kalınlaştırmakta ve sıkılaştırmaktadır. Vajen sıkılaşması dışında, pelvik taban kaslarında görülen kolajen lif artışına bağlı olarak üretra daha iyi desteklenir ve idrar kaçırma problemi ya tamamen durur veya ciddi oranda azalarak hastanın artık fark edemeyeceği seviyeye geriler. ‘Bayanlar ilk seanstan hemen sonra bir fark hissederler ve sonuçlar kısa süre içinde artış gösterir. Uzun süreli sonuçların elde edilmesi için size kaç seans uygulanacağı konsültasyonla belirleniyor. Genellikle 2 ila 4 seans arasında değişiyor.

    Vajen ve etraf dokusu ile alakalı her tıbbi yöntem hasta açısından tabiatı gereği kişisel, hassas ve özel konular olup ciddi profesyonel hassasiyet ve yaklaşım gerektirmektedir. Bu sorunlar ile muzdarip olan hastaların büyük bir bölümü bu konuları danışmakta ve çözüme gitme sürecinde sıkıntı çekmektedirler. Bu noktada Femilift yöntemi kadınlarımız için kolayca günlük hayatlarını etkilemeden yaptırabilecekleri çok pratik bir uygulama. Son derece rahat bir uygulama olması, yan etkilerinin olmaması ve günlük hayata devam edilebilmesi özel hayatın gizliliğinin korunmasını sağlaması açısından kadınlarımız için son derece önemlidir, kimsenin bilmesi de gerekmiyor. 10 dakikalık kısa, ağrısız ve rahat bir uygulama olması ve sonuçların da yüz güldürücü ve cerrahiyle kıyaslanabilir olması önemini artırmaktadır. İleriki zamanlarda kadınlar arasında önem kazanan ve adından sıkça söz ettiren bir uygulama olarak yer alacağını düşünüyoruz. Hastaların öncelikle bu tedaviye uygunluğunun tespit edilmesi için önce konsültasyona gelinmesi gerekmektedir. Uygulama kısa ve ağrısız olup hastaya özel tek kullanımlık lazer ucu vajen içine önce yönlendirilir. Yavaşça geriye çekilen uçla her yöne doğru lazer uygulanır fakat hiçbir şekilde ağrı ve acı hissedilmez ve uygulama çok çabuk biter.

    Uygulama sonrası olarak günlük hayatınıza devam ediyorsunuz. Sadece tedbir amaçlı 3 gün boyunca ağır spor ve 5 gün boyunca cinsel ilişkiden sakınılması gereklidir. Bunun dışında hiçbir kısıtlama veya özel bakım gerekmez ve bu cerrahi bir yöntemle kıyaslandığında kadınlar için önemli bir avantajdır. Kadınlarda vajinal deformasyon ve idrar kaçırma problemlerinin yaygınlığına bakıldığında tahmin ediyoruz ki önümüzdeki 5 yıl içinde adeta Botoks gibi kadınların vazgeçilmez ve önemli uygulamalarından biri olacaktır. Uzun süreli sonuçlar için çoğu hastada 2 seansın hem vajinal gevşeklik hemde idrar kaçırma problemi için yeterli olacaktır. Eğer vajinal gevşeklik daha ciddi boyutlarda ise o zaman 3 ila 4 seans gerekmektedir. Her seans aralığı 4 hafta olurken, vajinal yapılanma devam ederken özel hayat etkilenmemektedir. Femilift sonuçları kişiden kişiye değişmekle birlikte en az 24 ay süre etkinliğini devam ettirmektedir. Güzel tarafı idrar kaçırma veya vajinal gevşeme hissedilmeye başlandığında sorunsuz olarak tedavi tekrar edilebilmektedir. İster sonuçların yıllar içinde azalması halinde tüm tedaviyi tekrar edebilirsiniz, ya da elde edilen sonuçları koruma amaçlı olarak yılda bir kez tek seanslık uygulama yaptırabilirsiniz. Eğer Vajende kuruluk veya doğum sonrası pigmentasyon problemi yaşıyorsanız Femilift yöntemi bu problemleride gidermektedir. Ağrının olmaması, spiral kullanan, emziren bayanların yaptırmasında engel olmaması önemli avantajları arasındadır. Yeni doğum yapmış bir kadının Femilift yöntemi yaptırmak için 3 ay beklemesi tavsiye edilmektedir. Bu süreçte vajenin doğum sonrası doğal olarak toparlanmasına, olan skar veya yırtıkların iyileşmesine yardımcı olmaktadır.

     

    Op. Dr. Ahmet Murat EMANETOĞLU tarafından yazılmıştır.

  • Yağ yakan ara öğünler

    Yağ yakan ara öğünler

    Günde 4 saatten uzun süre aç kalmak kan şekerini düşürüyor ve metabolizmayı yavaşlatıyor. Bu nedenle çok sık olmasa da ara öğün yapmak, hem sağlıklı beslenme hem de kilo kontrolü açısından önem taşıyor.

    Sağlık açısından tüketmemiz gereken ara öğünlerin yanlış seçimi ise ulaşılmak istenen sonucun aksine daha çok kilo alımına  yol açabiliyor.

    Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem Şeber, sağlıklı ve dengeli bir ara öğünün; kişinin sağlık durumu ve vücut ağırlığına göre 150-250 kalori arasında olması gerektiğini söylüyor.

    Protein içerikli ara öğünlerin metabolizmayı hızlandırarak yağ yakımına da yardımcı olduğunu belirten Şeber, yağ yakan altı kolay ara öğünü şöyle sıralıyor:

    Lor peynirli avokado: Avokadoyu ortadan ikiye bölün ve çekirdeğini çıkarın. İçerisine lor peyniri doldurun. İsterseniz 5-10 dakika fırına verin isterseniz ısıtmadan tüketin. 200 kalorilik bu ara öğünde 9 gram protein 7 gram lif tüketmiş olacaksınız. Avokado, içerdiği sağlıklı yağlar ile vücutta yağ yakılmasını desteklediği gibi yanında tüketildiği besinin vücutta kullanılma oranını arttırır.

    Haşlanmış yumurta ve kepekli grisini: Yumurta hem sarısı hem de beyazı nedeniyle çok kıymetli bir besindir. Sarısı içerdiği B vitaminleri ile metabolizmanın daha iyi çalışmasına yardımcı olur, beyazı ise yüzde yüz protein içerdiğinden ötürü metabolizmayı hızlandırır. İki adet kepekli grisini ile tüketeceğiniz haşlanmış yumurta sadece 140 kalori. Ne kadar uzun süre tok kalacağınıza siz bile şaşıracaksınız.

    Ton balıklı tapas: 80 gramlık ton balığının yağını süzün ve üzerine yarım limon sıkın. Pul biber ve karabiber ilave ederek ezerek karıştırın. 2 adet krakerin üzerine eşit olarak paylaştırın ve tapaslarınızın tadını çıkarın. İçerdiği omega-3’ün kendinizi daha mutlu ve enerjik hissetmenize yardımcı olacağı biliniyor. Ayrıca omega-3’ün kilo vermeyi kolaylaştırdığı bilimsel çalışmalar ile kanıtlandı. 200 kalorinin altındaki bu ara öğün ile 10 gramdan daha fazla kaliteli protein alacaksınız.

    yag_yakma

    Menemen ve 1 dilim tahıllı ekmek: Bir tatlı kaşığı zeytinyağına 1 adet soğan, 2 adet biber ve 1 domates ile menemen içi hazırlayın, karışım hazır olduğunda 1 adet yumurta kırarak pişirin. Bir dilim tahıl ekmeği ile tüketin. 210 kalorilik ara öğününüz size 8 gram protein sağlayacak. Lezzetli olduğu kadar sağlıklı olan bu ara öğünün tok tutma süresi de oldukça uzun.

    Hindi fümeli dürüm: Yarım adet tam tahıllı lavaşa bir dilim hindi füme ve bolca maydanoz ve dereotu koyarak hazırlayacağınız ara öğün iki yüz kalorinin altında ve yağsız protein içeriği ile metabolizmanızı hızlandırma konusunda size destekçi. Tam tahıllı lavaş ile aldığınız kaliteli karbonhidratta güne daha rahat ve enerjik devam etmenizi sağlayacak.

    Yeşil çaylı milk-shake: 1 su bardağı badem sütüne ½ su bardağı soğuk su ve 1 tatlı kaşığı matcha çayı ilave edin ve iyice karıştırın. Matcha çayı, bir yeşil çay çeşididir ve yüksek oranda antioksidan içerir. Badem sütü de hem hafif hem de farklı bir lezzete merhaba demenizi sağlayacaktır. Kalori 200’ün yine altında ve günlük antioksidan ihtiyacınızın neredeyse hepsini karşılıyor.

     

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Ergenlik dönemine giren çocuğa doğru yaklaşım

    Ergenlik dönemine giren çocuğa doğru yaklaşım

    Ergenlik dönemindeki çocukların, anne-babasının davranışlarını sorgulamaya başladığını belirten Çocuk Ergen Terapisti Uzman Psikolog Merve Demir, “Bu zamana kadar kendi anne ve babasının en doğru şekilde davrandığını düşünen çocuk, ergenlikle birlikte onları başka anne-babalarla kıyaslar ve eleştirir” dedi.

    Ergenlik dönemindeki önemli bir değişimin de sosyal yaşamda yaşandığını ifade eden Demir, ergenlikle birlikte gencin, ailesi yerine daha çok arkadaşları ile vakit geçirmeyi tercih ettiğini, canını sıkan şeyleri anne babasına değil, arkadaşlarına anlatmaya başladığını söyleyerk şöyle devam etti:

    “Ayrıca ergen, anne ve babasıyla sorun yaşadığında da arkadaş grubundan destek alır. Ergen için akranları tarafından beğenilmek ve akran grubu tarafından kabul görmek çok önemlidir. Ergen bu dönemde, çocukluktakinden farklı olarak kendisi ile benzer ilgi alanları ve değerleri olan kişileri tercih etmeye ve arkadaşları ile daha güçlü duygusal bağlar kurmaya başlar. Bu dönemde kurulan arkadaşlıklar, ergenin yetişkin yaşamına hazırlanmasına yardımcı olur. Arkadaşlıkları sayesinde genç kendisini saygı duyulan bir birey olarak hissetmeye başlar. Problemlerini ya kendisi, ya da arkadaşlarıyla birlikte çözmeye çalışır. Böylece kendine güveni artar.”

    ergenlik

    KONUŞMALARINIZDA TUTARLI OLUN

    Ergenliğin, anne-baba ile tartışmaların en yüksek seviyeye çıktığı dönem olduğunu dile getiren Demir, “Bu dönemde çoğu anne-baba, ergenin bir isteğini reddederken ona hala çocuk olduğunu söyler. Ancak sorumluluklarını hatırlatırken, ona artık çocuk olmadığını ifade eder. Bu tutarsız konuşmalar aile ve genç arasındaki ilişkiyi bozar. Ancak bu çatışmalar normal gelişimin bir parçasıdır. Çocukların kendilerini ve anne-babalarını hiç sorgulamamaları ve hiç çatışmamaları da bir problemin göstergesi olabilir. Bu sebeple anne babalar çocuklarının kendilerine karşı olumsuz tepkilerinin, içinde bulundukları dönemden kaynaklanabileceğini göz önünde bulundurmalıdır” ifadelerini kullandı.

    Uzman Psikolog Merve Demir, ailelerin ergenlik dönemindeki çocuklarda dikkat etmeleri gereken hususları şöyle sıraladı:

    Sınırlar koyun: Ergenlik döneminde genç, anne basına karşı çıkar, onları eleştirir, eskisinden farklı isteklerde bulunur ve umursamaz davranır. Bununla karşılaşan anne babalar, nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili kafa karışıklığı yaşayabilirler. Bu dönemde anne babalar net ve tutarlı sınırlar oluşturmalıdır. Bu sınırlar harçlığın miktarı, eve geliş saatleri gibi konularda olabilir. Ancak bunu yaparken çocuğa karşı fazla baskı yapmak ya da çok fazla serbest bırakmak doğru değildir. Anne babaları tarafından fazla kısıtlanan ya da fazla serbest bırakılan çocuklar, arkadaş grubunun etkisinde daha fazla kalabilirler. Aynı zamanda daha fazla riskli davranışlarda bulunabilirler. Bu sebeple, öncelikle ergenin anne babadan ayrı bir birey olduğunu kabul etmek önemlidir. Gencin isteklerine ve taleplerine değer vermek, bunları ifade etmesine izin vermek, ancak belli sınırlar koymak gerekmektedir. Bu sınırların sebepleri ergenle konuşulmalı, onun da bu konudaki fikri dinlenmeli ve gerektiğinde konulan sınır biraz esnetilmelidir.

    Dinleyin: Ergenlik döneminde gençlerin, anne-babasından farklı olan düşüncelerini ifade etmeye ihtiyaçları vardır. Anne babalar bu fikirleri kabul edici bir tutumla dinlemeli, aynı fikirde olmasalar da onu anlamak için çaba göstermelidirler. Asla kendi fikirlerini çocuğa zorla kabul ettirmeye çalışmamalıdırlar. Nasıl davranması gerektiğini söylemek, nasihat vermek, ergenle olan iletişimi olumsuz etkiler. Ayrıca gencin anne babası ile daha az şey paylaşmasına sebep olur.

    Özel alan ve mahremiyete saygı gösterin: Ergenler için bir özel alanlarının olması çok önemlidir. Ergenlikle beraber genç; odasının kapısını kapatmaya, odasını kendisi için özel bir alan olarak kullanmaya başlar. Başkalarının o alana müdahale etmesinden rahatsızlık duyabilir. Bu sebeple ergenin odasına her zaman kapı çalarak girmek önemlidir. Odasını düzenleme biçimine mümkün olduğunca müdahale etmeyerek, gence duyulan saygı gösterilebilir.

    Takdir edin ve sevgi gösterin: Bu dönemde yaşanan hızlı fiziksel değişimler sebebiyle, gençlerin duygularında da ani değişimler olabilir. Ergen bu dönemde anne babasından biraz uzaklaşsa da onların sevgilerini hissetmeye eskisi kadar ihtiyaç duyar. Ancak anne babanın sevgisini gösterme biçimi, çocukluktakinden biraz farklı olmalıdır. Çünkü bu dönemde gençler, sevgi sözcüklerinden ya da fiziksel temasla sevginin gösterilmesinden biraz rahatsızlık duyabilirler. Bu sebeple, anne-babalar sevgilerini göstermek için genci dinlemeli, fikirlerine saygı göstermelidir. Ayrıca onun ilgilendiği konulara ilgi göstermek, başarılarını takdir etmek ve hatalarına karşı anlayışlı yaklaşmak da sevgiyi göstermenin iyi bir yoludur.

    Eleştirmekten vazgeçin: Ergenlik döneminde gencin giyim tarzı, ilgi alanları, arkadaş çevresi, tutum ve davranışları, anne babasını rahatsız edebilir. Ancak bu dönem çocukların eleştiriye karşı oldukça hassas oldukları ve kolay incindikleri bir dönemdir. Bu nedenle anne babalar çocuklarını eleştirmemeye, yargılamamaya ve küçümsememeye özen göstermelidir.

    Güvenin: Bu dönemde aileler de çocuklarının büyümesi ve zarar görmesi ile ilgili endişelidirler. Bu sebeple çocuklarının kendilerine yalan söylediğini düşünüp, pek çok davranışına kuşku ile yaklaşabilirler. Bu şüpheci yaklaşım, ergeni daha fazla kısıtlamalarına sebep olabilir. Ancak genç, anne babasının kendisine güvenmesine ihtiyaç duymaktadır. Ancak bu şekilde kendisine olan güveni gelişebilir. Bu sebeple anne-babalar, sözlerine güvendiğini çocuğa hissettirmeli, kuşkucu bir tutum izlememelidir.

    Arkadaşları ile ilgili baskı uygulamayın: Ergenlik döneminde genç arkadaşlarıyla daha fazla vakit geçirmeye başlar. Çocukların bu dönemde anne-babalarından biraz uzaklaşma ihtiyacı hissetmeleri normal gelişimin bir parçasıdır. Anne babalar ise çocuklarının kendilerinden uzaklaşmalarından rahatsızlık duyarlar. Çocuklarının arkadaşlarından olumsuz etkilenmesini engellemek amacıyla onun arkadaş ilişkilerine müdahale etmek isteyebilirler.

    Ergenin arkadaşlarını kendi başına seçmesine izin vermemek, bazı arkadaşları ile görüşmesine engel olmak çatışmalara yol açar. Anne-babanın arkadaşları ile ilgili baskı yaptığı durumlarda, gençler arkadaş grubunun etkisi altına daha fazla girerler. Bu sebeple anne babalar, gencin arkadaş seçimine saygı duymalı ve çocuklarına baskı yapmamalıdır. Eleştirmeden arkadaşları ile ilgili konuşmak, gencin arkadaşları ile ilgili daha gerçek bilgileri paylaşmasını sağlar. Mümkünse arkadaşları ve aileleri ile tanışmak da çocuğun ilişkilerini takip etmek için uygun bir yoldur.

    Dürüst davranın: Ergenlik dönemindeki çocuk için kendisine karşı dürüst davranılması çok önemlidir. Herhangi bir konuda samimi davranmamak, çocuğu kandırmaya çalışmak, eksik bilgi vermek çocuğun anne babasına olan güveninin sarsılmasına sebep olabilir. Gerçeği söylemek o an için çatışmaya sebep olsa da size olan güveninin pekişmesini sağlar. Böylece onun büyüdüğünü kabul ettiğinizi ve ona değer verdiğinizi göstermenize yardımcı olur. Ayrıca dürüst davranmak, onu size karşı dürüst olmaya teşvik eder.

    Kaynak: ntv.com.tr

  • İlişkilerde kıskançlık sorunu

    İlişkilerde kıskançlık sorunu

    Kıskançlık çoğu zaman ilişkideki sevginin, aşkın, sahiplenmenin kanıtı olarak görülse de, kişilerin hayatlarını kısıtlamaya giden kıskançlıklar, ilişkilerin yıpranmasına ve zamanla bitmesine sebep oluyorlar. O yüzden kıskançlık duygularımızın sınırını iyi ayarlamak, bizim sağlıklı bir ilişki sürdürebilmemiz açısından çok önemli.

    İnsanın sahip olduğunu kaybetmekten endişe duyması beklenen bir durumdur.Bir ilişki içerisinde birbirini seven iki insanın arasında bir miktar kıskançlık olması doğaldır. Kıskançlık, sahip olduğumuz kişiyi ve yaşadığımız bu değerleri başkasına kaptırma korkusu, bir ilişkinin veya bir kişinin yitirileceği endişesidir. Bu endişelerimizi kontrol altına alamaz, duygularımızı yönetemezsek bu durum tehlikeli boyutlara gelebilir.

    Aşırı kıskanç kişilerin, sevilmeye karşı aşırı bir ihtiyaçları vardır ve yaşadıkları güvensizlik ve yetersizlik duygularıyla baş edemedikleri için ilişkide bulundukları insanın sevgisini hiç kimseyle paylaşmak istemezler. Bu derece aşırı kıskançlık yaşayan kişiler, bir yandan ilişkilerini sürdürmeye çalışırken bir yandan da özgüvenlerini korumaya çalışırlar.

    Kıskançlık duyguları ile başetmekte zorluk yaşayan kişiler, hayatlarındaki kişinin hayatını kısıtlayıp, baskı yaparak, özgürlüklerini engelleyerek, hayatlarındaki kişiyi ve ilişkilerini kontrol altında tuttuklarını düşünerek ilişkilerinde ciddi sorunlar yaratabilirler. Bu aşırı kıskançlıklar, yaşanan ilişkiyi her iki insan için de içinden çıkılmaz bir hale getirip, hayatı her ikisi için de kabusa çevirebilir.

    Güven duygusu, bir ilişkinin olmazsa olmaz ana temelidir. Güvensizlik yaşanan ilişkiler, türlü sorunları beraberinde getirmekle birlikte, eninde sonunda bitmeye mahkumdur. Güvensizlik duygusunun sebepleri, kişinin geçmişte edindiği bazı yaşanmıslıkların olumsuz etkisi olabileceği gibi, kişinin kendi içindeki yetersizlik duyguları da olabilir.

    Aşırı kıskançlık duyguları yaşayan insanda, bu duygunun beraberinde yetersizlik, özgüven eksikliği, çaresizlik, öfke, kuşku, şüphe, güvensizlik gibi duygular da eşlik eder. Bu kontrol edilemeyen duyguları yaşayan ve karşısındaki insana da yansıtan kişinin, icinde bulunduğu durum tedavi edilmesi gereken bir davranış bozukluğudur.

    Bu yaşanan davranış bozukluğu, tedavi edilebilir bir durumdur. Yapılacak olan tedavideki amaç, kişinin yaşadığı bu başedemediği kıskançlık duygularının altında yatan duygularına ve düşüncelerine ulaşmaktır. Kıskançlık yaşayan insanın yaşadığı bu kıskançlık duygusundan önce hissettiği duyguları farketmesi önemlidir. Kişinin bu olumsuz duyguları farketmesi, kıskançlığa sebep olan bu duyguların mantıklı duygular olup olmadığının irdelenmesi, değersizlik duygusunun altında yatan sebeplerin irdelenip çözümlenmesi, kişinin çarpıklasmış bazı olumsuz düşüncelerinin, olumlu ve mantıklı yöne çevrilmesi bu duyguları yaşayan kişinin daha sağlıklı düşünce yapısına kavuşması tedavide izlenecek yoldur.

    Psk. Berna İNCEKARA tarafından yazılmıştır.

  • Karın Yağlarını Eritmek İçin Bitkisel Tarif

    Karın Yağlarını Eritmek İçin Bitkisel Tarif

    Göbek yağları kısa sürede nasıl kolay ve hızlı bir şekilde erir? öğrenmek ister misiniz? Göbek eritmek için bitkisel çözüm makalemizde karın yağlarını yakan, düz bir karın için çok etkili olan içecek tarifi verdik. Tarifini verdiğimiz bu içeceğe devam ederek ve düzenli spor yaparak bölgesel fazlalıklarınızdan kurtulabilirsiniz.
    Malzemeler
    5 kivi
    1 elma
    1 greyfurt
    1 tatlı kaşığı rendelenmiş zencefil

    Yapılışı
    Elma, portakal ve greyfurtun katı meyve sıkıcağında suyunu çıkarın, içine 1 tatlı kaşığı rendelenmiş taze zencefil katıp iyice karıştırın. Buzdolabına kaldırın biraz soğusun. Ardından süzüp için. Her sabah aç karına bu içeceği içmeye devam edin.

    Kivi
    Kivi lif açısından zengin ve C vitamini deposu olan bir meyvedir.
    Bu iki özelliği ile karın yağları ile savaşır, hızlı kilo vermenize yardımcı olur.gobek_eritmek_icin_bitkisel_cozum (1)

    Elma
    Elma lifli yapısı ve antioksidan özleri ile kan şekeri düzeyini kontrol, kabızlığı önler,
    bedeninizi toksinlerden arındırıp, yağ yakımını hızlandırır.

    Streç Filmle Göbek Eriten Kürler Tarifi Tıklayınız

    Greyfurt
    Greyfurt, metabolizmanın çalışmasında çok önemli yeri olan karaciğerin temizlenmesini sağlar.
    Zorlanmadan karın yağlarını eritir, fazla iştahı bastırır ve sizi ince bir bele kavuşturur.gobek_eritmek_icin_bitkisel_cozum (3)

    Zencefil
    Zencefil metabolizmayı hızlandırır, açlık hissini azaltır, yeme isteğinizi frenler.
    Kilo vermek ve göbek eritmek için en etkili baharatlar arasında yer alır.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Sivilce mısır unu maskesi

    Sivilce mısır unu maskesi

    Sivilce mısır unu maskesi: Mısır unu ile hazırlayacağınız maskelerle siyah nokta ve sivilcelerinizden kurtulabilirsiniz. Cilt bakımı ve saç bakımı ürünlerinde yaygın olarak kullanılan Mısır unu, A vitamini ve beta karoten içeriğiyle cildinizi besler; siyah nokta ve sivilcelerle savaşır ve yaşlanmanın olumsuz etkilerine karşı cildinizi korur.

    Sivilce giderici mısır unu maskesi:
    1 kaşık mısır unu, 1 kaşık kil ve 1 kaşık el kremini kıvam alıncaya dek karıştırın. Biraz sulandırın ve elde ettiğiniz maskeyi cildinize masaj yaparak sürün. 10 dakika beklettikten sonra cildinizi ılık suyla yıkayın. Haftada 2 kez uygulayın.
    Sivilce izleri için mısır unu maskesi:
    2 kaşık mısır unu, 2 kaşık yoğurt ve 1 çay kaşığı limon usyunu karıştırıp cildinize uygulayın. 20 dakika beklettikten sonra cildinizi ılık suyla yıkayın. Kurulayıp nemlendirici sürün.
  • Çıtır tavuk göğsü tarifi

    Çıtır tavuk göğsü tarifi

    İncecik dövülmüş tavuk göğsü baharatlanıyor ve ekmek kırıntılarıyla lezzetine lezzet katıyor.

    Çıtır tavuk göğsü tarifi

    Malzemeler:

    2 adet tavuk göğsü (inceltilmiş dört parça)
    1 tatlı kaşığı tuz
    1 çay kaşığı karabiber
    2 su bardağı ekmek kırıntısı
    2 adet yumurta
    1 çay kaşığı kırmızı toz biber
    4 su bardağı kızartma yağı

    Yapılışı:

    İnceltilimiş tavukları buzdolabı poşetine koyun ve bahartaları da poşetin içine koyun.

    Poşetin ağzını kapatıp çalkalayın ve iyice karıştırın.

    Kurutulmuş ekmek kırıntılarını bir kaseye koyun.

    Yumurtaları hafif çırpın.

    Tavukları önce yumurtaya daha sonra ekmek kırıntılarına bulayın.

    Kızgın yağda iki tarafını da iyice kızartın. İşte bu kadar, afiyet olsun!

     

    Kaynak: http://yemek.haber7.com/

  • Evlilikte uyum

    Evlilikte uyum

    Evlilikte uyumu etkileyen birçok faktör vardır. Eşler arasında uyum ne kadar yüksekse, evliliğin o kadar sağlıklı olduğu söylenebilir.

    Sağlıklı evliliğin özellikleri

    Sağlıklı bir evlilikte eşler, birbirleriyle uyum sağlayabilecek, sağlam bir denge kurabilecek ve birbirlerini tamamlayabilecek özelliklere sahiptirler. Bu özellikler:

    • Yaşamın anlamı, idealler, değerler, inançlar ve amaçlar konusunda uyum,

    • Ruhsal uyum,

    • Fiziksel ve cinsel uyum,

    • Eşin kişisel özelliklerini kabullenebilme ve saygı gösterebilme yeteneği,

    • Ailenin işlevleri ve gerekliliği konusunda inanç, kararlılık ve irade,

    • Eşlerin her biri konumları, işlevleri, hak ve sorumlulukları konusunda açık ve net bir anlayışa sahiptirler.

    • Eşler arasında ve eşlerin diğerleriyle olan ilişkilerinde geçerli olacak kurallar belirlenmiştir.

    • Ortak kararlara uyulmaması halinde hangi sonuçların ortaya çıkacağı eşler tarafından açık ve net olarak bilinir.

    • Aile içinde fiziksel, sözlü, duygusal ya da ekonomik şiddet asla söz konusu olmaz.

    • Organizasyonel bir yapı olan ailede de bir hiyerarşi söz konusudur. Aileyi ilgilendiren önemli kararların alınmasında, aile bireylerinin her biri, konumlarına ve işlevlerine göre kararlara katılım sorumluluğunu üstlenirler.

    • Eşler, fikirlerini, duygularını, isteklerini ve eleştirilerini, herhangi bir korku ve kaygıya kapılmadan ifade edebilirler.

    • Eşler, kendi davranış ve tercihlerini, birbirlerinin hak ve yetkilerini çiğnemeyecek şekilde belirleme hakkına ve ‘kendi’leri olma özgürlüğüne sahiptirler.

    • Çatışmalı durumlarda, eşlerin empatik yaklaşım geliştirme, çatışma çözme ve uzlaşma becerileri gelişmiştir.

    • Eşler, kendi yaşamsal planlarıyla, evlilik ilişkisi arasında ölçülü bir bağ kurabilme becerisini gösterebilirler.

    • Birbirlerinin yaşamsal özgürlüklerine ve sorumluluklarına, gelişim fırsatlarına müdahale etmeden destekleyici ve tamamlayıcı bir çabayı ortaya koyabilirler.

    • Samimiyet, dürüstlük, açıklık becerileri yanında sevgi, şefkat ve merhamet duyguları da yeteri kadar gelişmiştir.

    • Yaşamsal zorluklara ve krizlere karşı direnç geliştirmişler ve yeterli donanımı edinmişlerdir.

    Sağlıksız evliliğin özellikleri

    Sağlıklı evliliklerde karşılaştığımız durumların tamamen tersiyle karşılaşırız. Yaşam tamamen tersine döner ve olumsuz durumlardan, bozulan dengeden sadece eşler değil, ailenin yakın çevresindeki herkes belirli bir ölçüde etkilenir.

    • Eşler arasında evliliği olumsuz etkileyen hatalı ilişki biçimleri kullanılır.

    • Eşler savunma mekanizmalarını ve hatalı düşünce biçimlerini daha fazla kullanırlar.

    • Çatışmalar sık yaşanır, çözümsüzlükler fazladır.

    • Eşlerin birbirlerine karşı olan güvenleri, hoşgörüleri ve anlayışları azdır.

    • Eşlerin birbirlerine karşı sevgi, şefkat ve merhamet duyguları yerine, öfke, saldırganlık, nefret, tahammülsüzlük ve incinmişlik duyguları vardır.

    • Kurallara ve normlara uyma isteği ve becerisi azdır.

    • Sorunların gerçek kaynakları yerine, ilgisiz nedenler ve durumlar üzerinde durulur.

    • Eşler birbirlerini ve kendilerini duygusal olarak izole ederler, uzaklaşırlar.

    • Sevgi ve paylaşım ilişkilerinin yerini kölelik ve bağımlılık ilişkileri alabilir.

    • Eşler sorunların çözümünü birlikte aramak yerine dışarıda (işte, hobilerde, gece hayatında, alkolde, evlilik dışı ilişkilerde) arayabilirler.

    • Eşlerin davranışsal, duygusal ve ruhsal dengeleri giderek bozulur.

    • Sorunlar ve çatışmalar arttığında ve uzun süre çözülemediğinde, eşlerde davranış ve uyum problemleri veya psikiyatrik sorunlar ortaya çıkabilir.

    • Evlilik dağılmaya ve parçalanmaya doğru gidebilir.

  • Probiyotikler salgın hastalıkları

    Probiyotikler salgın hastalıkları

    Probiyotik ve Prebiyotik Derneği Başkanı Prof. Dr. Tarkan Karakan, özellikle salgın hastalıklara kapı aralayan mevsim geçişlerinin yaşandığı dönemlerde probiyotik kullanımına daha fazla ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

    Özellikle mevsim geçişlerinda probiyotik kullanımına daha fazla ihtiyaç duyulduğunu belirten Probiyotik ve Prebiyotik Derneği Başkanı Prof. Dr. Tarkan Karakan, bir kişi yılda 7 defa soğuk algınlığıyla karşılaşırken, probiyotik kullananlarda bu oranın 2-3’e düştüğünü kaydetti.

    Karakan, yaptığı açıklamada, salgın hastalıkların en fazla ortaya çıktığı mevsim geçişlerinde yapılması gereken en önemli şeyin “bağışıklık sistemini güçlendirmek” olduğunu ifade ederek, bunun için en etkili yollarından birinin probiyotik kullanımı olduğuna işaret etti.

    Probiyotik içeren başta yoğurt olmak üzere çeşitli süt ürünleri, bunların tamamlayıcıları formları ve tablet, kapsül ve sıvı şeklindeki probiyotiklerle ishal başta olmak üzere birçok salgın hastalığın önüne geçilebildiğini anlatan Karakan, bağırsaklarda, vücut hücre sayısının 10 katı kadar bakteri yaşarken, bağırsaktaki yararlı ve zararlı bakteri dengesizliğinin birçok hastalığa yol açabildiğini belirtti.

    PROBİYOTİKLER BAĞIRSAK DENGESİZLİKLERİNİ GİDERİYOR

    Prof. Dr. Tarkan Karakan, sindirim sistemi hastalıkları başta olmak üzere karında gaz, şişkinlik, kabızlık ve ishal gibi birçok rahatsızlığın bağırsaktaki bakteri dengesizliği sebebiyle ortaya çıktığına ve bunu ortadan kaldıracak en önemli çözümlerden birinin düzenli probiyotik kullanımı olduğuna değindi.

    Bağırsak sisteminde doğal dengenin korunmasına ve yenilemesine yardımcı olmanın yanı sıra probiyotiklerin farklı faydaları olduğuna dikkati çeken Karakan, şu bilgileri verdi:

    “Başta ishal olmak üzere birçok sindirim sistemi kaynaklı hastalıkta probiyotik kullanımının etkili olduğu klinik çalışmalarla kanıtlanmış bulunuyor. Birçok çalışma, faydalı mikroorganizmaları içinde barındıran probiyotiklerin enfeksiyona bağlı ishalin tedavisine yardımcı olabileceğini gösterdiği görülüyor. Ayrıca antibiyotik kullanımına bağlı ishalin önlenmesinde probiyotik kullanımının yararlı olduğunu gösteren birçok çalışma da bulunuyor. Bu yüzden özellikle salgın hastalıklara kapı aralayan mevsim geçişlerinin yaşandığı bu dönemde probiyotik kullanımına çok daha fazla ihtiyaç var.”

    PROBİYOTİK BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİYOR

    Probiyotiklerin bağırsak sağlığı ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olduğunun altını çizen Karakan, “Bir kişi yılda 7 defa soğuk algınlığıyla karşılaşırken probiyotik kullananlarda bu oran 2-3’e düşüyor. Mevsim geçişlerinde daha da artan salgın hastalıklara karşı kalkan olan probiyotikler, ishalin önlenmesi ve tedavisinde de çok büyük bir fayda sağlıyor. Bu yüzden günümüzde çok kolaylıkla erişim sağlanan, etkisi kanıtlanmış tablet, kapsül ve sıvı formları da bulunan probiyotikleri düzenli kullanmakta fayda var.” ifadelerini kullandı.

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Çocukları enfeksiyondan korumanın 6 yolu

    Çocukları enfeksiyondan korumanın 6 yolu

    Üst solunum yolu enfeksiyonları, yazdan kışa geçiş dönemi olan Eylül-Ekim aylarında daha sık görülüyor. Hava sıcaklığındaki düşüşle birlikte artan sonbahar hastalıkları herkesi ilgilendiriyor ancak bu durum, bağışıklık sistemi yetişkinler kadar güçlü olmayan çocukları daha fazla etkiliyor.

    Havaların soğumaya başlamasıyla kapalı ortamlarda geçirilen zaman artıyor. Kapalı ortamların ısıtılmasıyla düşen nem oranı ise burun mukozasını kurutuyor.

    Bu durumun da kişinin üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan virüs ve/veya bakterilere daha açık hale gelmesine yol açtığını söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Güvenç, kapalı ortamlar olan okul ve kreşlerde bu tür enfeksiyonların hızla yayıldığını söylüyor.

    ÇOCUKLARA HEKİM KONTROLÜ DIŞINDA ANTİBİYOTİK VERİLMEMELİ

    Çocuklarda en çok gribal enfeksiyonlar başta olmak üzere bronşit, farenjit, sinüzit, orta kulak iltihabı ve zatürre görüldüğünü belirten Güvenç, “Üst solunum yolu enfeksiyonlarının çok büyük bir kısmı viraldir, yani antibiyotik gerektirmez, ancak çocuğun durumuna göre antibiyotik kullanımı tavsiye edilebilir. Bu karar kesinlikle bir hekim tarafından verilmeli, aile kendi insiyatifi ile antibiyotik kullanımına başlamamalıdır.” dedi.

    Fizik muayene bulguları veya laboratuvar inceleme sonuçları bakteriyel enfeksiyonu desteklerse antibiyotiğe başlanabileceğini belirten Güvenç, “Viral enfeksiyonlara ikincil enfeksiyonlar eklenebilir, bu durumda hekim tarafından uygun görülmesi halinde antibiyotik verilebilir” şeklinde konuştu.

    Çocukların enfeksiyondan korunmaları için bir takım önlemler alınabileceğini belirten Dr. Güvenç, en önemli koruyucu yöntemleri şu şekilde sıraladı:

    ÇOCUKLARI ENFEKSİYONDAN KORUMANIN 6 YOLU

    1 – Bebek ve çocuklar kalabalık ortamlardan olabildiğince uzak tutulmalı.
    2 – Çocukların hasta insanların olduğu ortamlara girmeleri engellenmeli.
    3- Eller sık sık sabunlu su ile yıkanmalı, vücut hijyenine dikkat edilmeli.
    4 – Çocuğun odası ve oynadığı eşyaların hijyenine özen gösterilmeli, çocuk odası sık sık havalandırılmalı.
    5 – C vitamini bakımından zengin olan besin ögelerine günlük beslenme programında yer verilmeli.
    6 – Çok sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocuklara koruma aşıları yaptırılmalı.
    Evde ve kapalı ortamda sigara içilmemeli.

    Kaynak: ntv.com.tr/saglik