Blog

  • Göğüslerini aldıran kadın da kanser olabiliyor

    Göğüslerini aldıran kadın da kanser olabiliyor

    Prof. Dr. Varol Çelik, “Memesini aldıran kadın yüzde 100 kanserden korunmuş sayılmaz. Yaşamı boyunca yüzde 10 oranında kansere yakalanma ihtimali var” dedi.

    Ünlü oyuncu Angelina Jolie’nin meme kanseri riski nedeniyle iki memesini de aldırmasının ardından açıklama yapan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Varol Çelik, memesini aldıran kadınların meme kanserinden yüzde 100 korunmadığını fakat meme kanserine yakalanma risklerinin azaldığını belirtti.

    Prof. Dr. Çelik, “Meme kanserine yakalanan kadınların en fazla yüzde 5-10’unda genetik geçiş mevcuttur. Meme kanserinde çoğunlukla genetik geçiş söz konusu değildir. 1990 yılına kadar genetik geçişin tespitinin yapıldığı testler bilinmiyordu fakat günümüzde yüksek riskli hasta grubunda olan hastalara yönelik genetik test (BRCA1-2) uygulanabiliyor. Bu testin yapılıp yapılmayacağına özel bir konsey karar veriyor ve yine konseyin değerlendirmesi sonucunda testi pozitif çıkan kadının memesinin alınıp, alınmayacağına hasta ile birlikte karar veriliyor” dedi.
    YÜZDE 100 KORUNMA OLMAZ
    Kanser riski olan yani testi pozitif çıkan her kadının kanser riskinden yüzde 100 korunma gibi bir durumun olmadığını, memesi alınsa bile yüzde 10 ihtimalle yine kanser olabileceğini açıklayan Prof. Dr. Çelik, “Ailede yalnızca bir kadında kanser olmasıyla, anne, anneanne, kardeş, teyze gibi birçok kişide kanser olması bir değil. Risk faktörlerinden biri olan aile öyküsü ne kadar fazla ise test yapılması o kadar yararlı olabilir. Fakat insanlarda yanlış bir algı oluşmasın. Testinin sonucu pozitif çıkan bir kadının hayatının geri kalanında yüzde 40-85 oranında meme kanserine yakalanabileceği düşünülmektedir. Memesini aldırdı diye kesinlikle kanser olmayacak gibi bir durum yok” ifadelerini kullandı.
    ANGELİNA JOLİE’YE TEŞEKKÜRLER
    Cerrahi müdahale öncesi hasta ile çok detaylı konuşulduğunu, ameliyatın avantaj ve dezavantajlarının çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çelik, “Ameliyatın komplikasyonları da var. Her şeyden önce genel anestezi alıyorsunuz. Ameliyat yarası olabilir, meme dokusu tamamen boşaltıldığı için yerine silikon denilen protezden dolayı hasta sıkıntı yaşayabilir. En önemlisi de hastanın ameliyat sonrası kozmetik görüntüsünün onu memnun etmemesi. Angelina Jolie’ye meme kanseri konusunda farkındalık oluşturduğu ve kamuoyunun dikkatini meme kanserine çektiği için çok teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

  • Bülbül Yuvası Tarifi

    Bülbül Yuvası Tarifi

    Bülbül Yuvası Nasıl Yapılır ? Bülbül Yuvası Malzemeleri Nelerdir ? Bülbül Yuvası Tarifi…

    Malzemeler

    Yarım kg un
    3 adet yumurta
    1’er çay bardağı süt ve sıvıyağ
    3 çorba kaşığı yoğurt
    Bir tutam tuz
    Yufkayı açmak için:
    2 su bardağı nişasta
    İçine: Yarım kg ceviz
    Üzerine: 1 su bardağı sıvıyağ
    Şerbeti için: 8 su bardağı su
    7 su bardağı tozşeker
    Yarım limonun suyu

    Bülbül Yuvası Yapılışı
    Tatlının şerbeti için, su ve tozşekeri bir tencereye alıp ocağa oturtun. Hafif şurup kıvamına geldiğinde limon suyunu ilave edin. Bir-iki taşım kaynatıp ocaktan alın. Diğer taraftan geniş bir kapta elenmiş un, yumurta, süt, sıvıyağ, yoğurt ve tuzu karıştırın. Kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edene kadar yoğurun. Hamurdan 30 adet beze koparıp elinizle yuvarlayın. Bezeleri yarım saat dinlendirin. Üzerlerine nişasta serpin. Oklava yardımı ile tepsi büyüklüğünde açın. Yufkanın üzerine dövülmüş ceviz serpin. Daha sonra düzgün bir şekilde oklavaya sarın. İki kenarından büzerek oklavadan çıkarın. 15 cm uzunluğunda kesin. Kestiğiniz parçayı iki ucundan birleştirin. Diğer yufkaları da aynı şekilde hazırlayın. Tatlıları hafifçe yağlanmış tepsiye dizin. Üzerine sıvıyağ gezdirin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzeri kızarana kadar pişirin. Fırından çıkardığınız tatlının üzerine soğuk şerbet gezdirin. Tatlı şerbeti çektikten sonra servis yapın.

  • Uzak doğudan dekorasyon fikirleri

    Uzak doğudan dekorasyon fikirleri

    Uzak doğudan dekorasyon fikirleri galerimizde sizlerle…

    Uzak doğudan dekorasyon fikirleri
    Uzak doğudan dekorasyon fikirleri
    Uzak doğudan dekorasyon fikirleri
    Uzak doğudan dekorasyon fikirleri

    uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (16) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (15) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (14) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (9) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (10) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (11) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (12) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (13) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (8) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (7) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (6) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (5) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (4) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (1) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (2) uzak_dogu_dekorasyon_fikirleri (3)

  • Kışın evleneceklere öneriler

    Kışın evleneceklere öneriler

    Alışmışız düğünlerin ilkbahar ve yaz aylarında yapılmasına. O düğünlerde gördüğümüz canlı renkler ve deniz teması gibi birçok süslemeyi de içimiz giderek inceliyoruz. Ancak eğer sizin planınız bir kış gelini olmaksa biraz daha farklı süslemeler kullanabilirsiniz…

    Kış düğünü planlayanlar için bazı ufak ipuçlarını şöyle sıralayabiliriz:

    Tekstil ürünü süslemelerde beyaz veya mavi tonlarını kullanabilirsiniz.
    Beyaz çiçekler veya kırmızı güller çiçek tercihleriniz arasında olabilir.
    Süsleme detaylarında ise gümüş rengini kullanmanızı tavsiye ediyoruz. Özellikle simli süslemeler daha şık duracaktır.
    Kış mevsimini temsil eden kar tanesi motifini davetiyeden süslemeye kadar her detayda kullanabilirsiniz.
    Ayakkabı, saç aksesuarı ve salon süslemesi gibi her detayda kristal taşları tercih edebilirsiniz.
    Alışılmışın dışına çıkmak için kozalak ve nar da süsleme malzemeleriniz arasında olabilir.

    Kış Düğünü Tavsiyeleri için tıklayın !

  • Kadınların ve erkeklerin ikinci evliliklere bakış açısı farklılık gösteriyor mu?

    Kadınların ve erkeklerin ikinci evliliklere bakış açısı farklılık gösteriyor mu?

    Kötü bir evliliğin içinde bir ömür geçirmektense iyi bir boşanma yaşamayı tercih ettiniz. Peki ikinci yolculukta sizi nelerin beklediğini biliyor musunuz?

    Araştırmalar, ülkemizde boşanan kişilerin yüzde 85’inin yeniden evlendiğini, bunların yüzde 17’sinin ise ikinci evliliğini yine aynı kişi ile yaptığını gösteriyor. Bazı çalışma sonuçları ikinci evliliklerin daha çok boşanma ile sonuçlandığını söylerken, bazıları ise tersini gösteriyor. Bu da ikinci evliliğin neden yapıldığı, evliliğin nasıl sürdüğü ve neden bittiğini etkileyen birçok değişken olduğunu gösteriyor. İlk evliliğin yapıldığı yaş, yapılış şekli, bitme nedeni ve bitiş şekli ile çocuk olup olmadığı gibi faktörler ilk sıralarda yer alıyor. Boşanma oranlarının hızla arttığı günümüzde ikinci evliliklerini yapmayı düşünenlere daha mutlu bir evliliğin kapısını açacak önerileri sıralayalım istedik ve Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci’nin kapısını çaldık. Eğer ikinci evliliğinizi yapmayı düşünüyor ve hatta şu an ikinci evliliğinizi yaşıyorsanız bu röportaj sizin yolunuzu aydınlatacak.

    Kadınların ve erkeklerin ikinci evliliklere bakış açısı farklılık gösteriyor mu?

    İkinci evlilikleri “eş kaybından sonra” ve “boşanmadan sonra” diye ayırmak gerekiyor. İkinci evlilik denildiğinde çoğunluğun aklına boşanma sonrası evlilik geliyor çünkü ölüm sonrası evlilik, özellikle genç yaşta yaşanan kayıp sonrası evlilik daha olağan, adeta “olması gereken” bir şey gibi algılanıyor. Tabii ki tüm bunlar yaşanılan çevreye, sosyo-kültürel özelliklere göre değişebiliyor. Şu anda genel değerlendirmelerden ve araştırma bulgularından bahsediyoruz. Çalışmalar erkeklerin boşanma sonrasında kadınlardan daha fazla ve çabuk evlendiklerini gösteriyor. Erkekler genellikle ya boşanır boşanmaz ya da üç-beş yıl içinde evleniyor. Yine erkekler için çocuğunun olup olmaması ikinci evlilik kararını daha az etkiliyor. Boşanma sonrası genel olarak çocukların anne ile kalması buna bir neden olabiliyor. Yine toplumun bir kadına çocuğun yeteceği ve anne olan kadının bir daha evlenmeye gereksinim duymayacağı inancı ve baskısı bir neden olarak sayılabiliyor. Eşi gittiği ve boşanma davası açtığı, kendisini ve çocuğunu görmek istemediği için henüz bir yaşına yeni girmiş bebeğini, tek başına büyütmesi gereken genç anneye çevresindekiler hem öğüt hem de teselli veriyormuş: “Giderse gitsin. Çocuğun var, yaşamını ona ada. Kimseye ihtiyacın yok. Senin hayatın artık çocuğun, başka her şeyden vazgeç”. Genç anne aklı başında biri olduğu için, burada bir terslik olduğunu düşünerek “Doğru mu?” diyerek bize danıştı. Hiç doğru olur mu? Tabii ki bir anne, çocuğunun sağlıklı olması, zarar görmemesi için elinden geleni yapmalı. Ama henüz 30’una gelmemiş bir insana kendi hayatından vazgeçip, çocuğu için yaşamasını söylemek, sadece onun değil, bebeğin geleceğine de ipotek koymak anlamına geliyor.

    İkinci evlilikte iki eşin de ikinci kez evlenmesi ile sadece birinin ikinci kez evleniyor olması evliliğin dinamiklerini değiştiriyor mu?

    Evliliğin dinamiğini çok şey değiştirebilir. Ama iki eşin de daha önce evlilik yapmış olması, her ikisinin de, özellikle birinci evlilik süreçleri bittikten sonra iyi değerlendirme yapmışlarsa evliliğe yükledikleri anlamları daha normalleştirmiş olmaları, olabilecekleri bilmeleri gibi nedenlerle farklı gelişebiliyor. Eşlerden birinin ilk evliliği olması kendisini diğer eşle kıyaslamasına, evlilikten beklentilerinin çok fazla olmasına ve bunların sonucunda sıkıntılara yol açabiliyor. Kadınlar kendilerinin ilk evliliği, erkeğin ikinci evliliği olduğunda bu kıyaslamayı daha çok yapıyor; eşlerinin de bu kıyaslamayı yaptığını daha çok düşünüyorlar. Bazı eşler de gerçekten bunu yapıyor. En küçük bir anlaşmazlıkta “Ben ilk eşimden bunun için ayrılmıştım” ya da “Ben senin eski eşin değilim, bana bunu yapamazsın” söylemleri, tartışmaları büyütebiliyor. İki taraf da ikinci evliliğini yaptığı zaman bu tartışmalar daha az oluyor.

    Eşlerden birinin çocuk sahibi olması da zorlayıcı olabiliyor değil mi?

    Evet, olabiliyor. İlk evliliğini yapan kişi çocuk sahibi olmak isterken, çocuğu olan taraf istemeyebiliyor. Ya da çocuk onlarla yaşıyorsa ilk kez evlendiğinde aynı anda hem eş hem de anne ya da baba olmak zorunda kalmak zor gelebiliyor. Kadınların sık yaptıkları bir şey var ve bu nedenle bize çok başvuruyorlar. Örneğin erkek ikinci evliliğini yapmış, kadının ilk evliliği. Adamın ilk evliliğinden çocukları var. Evlenmeden önce bir daha çocuk sahibi olmak istemediğini söylüyor. Kadın ise çocuk istemesine rağmen erkeğe onu çok sevdiğini ve çocuktan vazgeçebileceğini belirtiyor. Oysa kadın bunu söylerken, aslında evlendikten sonra ilişkileri iyi gidince, eşi de onu sevdiğinden çocuk isteyeceği düşüncesini taşıyor. Eşi evlendikten sonra da aynı kararlılığını sürdürünce “Sen beni sevmiyorsun. Benden çocuk sahibi olmak istemiyorsun” tartışmaları evliliği bitirme noktasına getiriyor. Kim haklı? Herkes haklı denilebilir. Ama kadın da ikinci evliliğini yapıyor olsa, evliliğin kocasının düşünceleri de dahil hiçbir şeyi değiştirmediğini deneyimleri ile bilebilirdi.

    İkinci evlilikler çocukları nasıl etkiliyor? Annenin evlenmesi ile babanın evlenmesi arasında bir fark oluyor mu?

    Çocuklar kaç yaşında olurlarsa olsun, ebeveynlerinin yeniden bir arada olacağı umudunu taşıyor. Bu nedenle bir başkası ile evlenme haberi onları hayal kırıklığına uğratıyor. Hele henüz boşanmanın etkisini atlatamamışken, ebeveynlerden birinin yeniden evleneceği haberi travmatik olabiliyor. Evlenme, ailenin boşanması ile ilişkili olan biriyle değilse, daha kolay kabulleniliyor. Birlikte yaşadığı ebeveynin evlenecek olması, eve gelecek yeni kurallardan endişelenme, ebeveyni paylaşma kaygısı getiriyor. Arada gördüğü ebeveynin evlenmesi ise, onu tamamen kaybedeceği endişesi yaratabiliyor. Yeni eşin çocukları olması durumu daha da zorlaştırıyor.

    Kız ve erkek çocuk açısından farklılıklar gözlemliyor musunuz?

    Kız çocuğunun, babasının yeniden evlenmesine tepkisi, anneye göre fazla oluyor. Erkek çocuğun annenin evlenmesine tepkisi ise değişebiliyor. Bazen daha kolay ilişki kurmakla beraber, bazen kıskanma ve toplumsal yüklemeler nedeniyle aşırı tepki oluşabiliyor. Ama en önemli şey birlikte yaşanan ebeveynin evlenmesi… Bunun kabullenilmesi daha zor oluyor. Bir ebeveyn evlenirken ayrılan eşin çocuklara bunu nasıl yansıttığı da önem kazanıyor. Anneler; özellikle de kendi istekleri ile boşanmamış olanlar, baba evleneceği zaman “Sizi sevse evlenmezdi, artık sizi sevmeyecek” gibi sözler söyleyerek eski eşin evlenmesini engellemeyi çocuklar üzerinden yapmaya çalışabiliyor. Ya da “Çocuklarım o kadınla birlikte olmayacak” diyebiliyorlar. Kendi duygularını çocuklara yansıtıp, onların üzerinden intikam alma çabası, babanın çocuklarla ilişkisini bozduğu gibi, çocukların ruh sağlıklarını da olumsuz etkiliyor. Aynı şekilde boşansa bile eski eşinin bir şekilde ona ait olduğunu düşünen bazı babalar, eski eşinin evlenmesine karşı çıkmayı çocuklar üzerinden yapabiliyor. Onları anneye ve evleneceği kişiye karşı doldurabiliyor, anne evlenirse çocukları alacağı şeklinde tehditlerde bulunabiliyor. Eski eşlerin bu müdahaleleri olayları içinden çıkılmaz hale getirebiliyor.

    Çocuk istemiyor diye evlenmekten vazgeçmek fikrini nasıl yorumluyorsunuz?

    Bu çok iyi düşünülmesi gereken bir durum… Bazı soruları çocuklara sormak ve onların yanıtları nedeni ile sorumluluğu onlara yüklemek haksızlık. Hemen hemen hiçbir çocuk anne ve babasının ayrılmasını istemez. Çocuk istemiyor diye mutsuz olduğunuz, eziyet çektiğiniz bir evliliği sürdürmek, bu sorumluluğu çocuğa yüklemek ne kadar yanlışsa ikinci evlilik için de o oranda yanlıştır. Çünkü her çocuk ebeveynlerinin yeniden evleneceği hayalini taşıyor ve ikinci evliliği buna engel, umutlarını bitirecek felaket gibi görebiliyor. Özellikle gelişim dönemi nedeni ile bu kadar önemli kararları alamayacak çocuklara bu yükü bırakmak haksızlık oluyor. Zaten anne-babalar ikinci evliliklerini yaparken çocuklarının gelişimini, ruhsal durumunu, geleceğini düşünerek karar veriyor, vermeleri gerekiyor. Vazgeçiyorlarsa, “çocuk istemedi” savunmasının altında kendilerinin hazır ya da emin olup olmadıklarına bakmak gerekiyor. Çocuğu istemiyor diye evlenmeyip, tüm yaşamını onu büyütmeye adayan bir annenin, başka bir şehre taşınmak isteyen çocuğuna “Ben, sen üvey baba görme diye, istemiyorsun diye evlenmedim, genç yaşımda seni büyüttüm” dediğinde aldığı cevap sonrası girdiği depresyonu gördüm. Çocuk ona “Ben çocuktum, sen çocuk sözü ile mi davranıyorsun?” demişti. Bir başka anne ise istemediği biri ile evlenmek isteyen oğluna “Ben senin için evlenmedim” dediğinde aldığı cevaba çok üzülmüştü. Çocuğu “Bana mı sordun, evlenseydin de şimdi beni rahat bıraksaydın” demişti. Ama annesi o istemediği için evlenmeyen, bu nedenle de kendini sorumlu hissedip birçok hayalinden, isteğinden, geleceğinden vazgeçen çocuklar da gördüm.

    İkinci evlilikleri birinciden daha zor hale getiren faktörler neler?

    Boşanma sonrası kendine zaman tanımadan tekrar yapılan evlilik, değerlendirme yapmamış olmak, evlilik ve eşe ilişkin beklentileri gerçekçi olarak değerlendirmemiş olmak, eşlerden birinin diğerinin ya da kendisinin ilk evliliğinin izlerini ikinciye taşıyor olması, iyi organize edilmemiş, konuşulmamış ve hazır olmayan çocuklar ile maddi sıkıntılar zorlaştırıcı faktörler oluyor.

    İkinci evliliklerin gerçekleşmesinde ve başarısında ailelerin ve çevrenin rolü ne olmalı?

    Bana göre ikinci evliliklerin gerçekleşmesinde ailelerin hiç rolü olmamalı ama genellikle kararın alınmasında etkili olmak istiyorlar. Ne özellikle kadınlara yapılan “Çocuğun var, başka adam olmaz” baskısı, ne de “Tek başına yaşayamazsın, evlen” baskısı doğru… İkincisi erkeklere “Eve bakacak biri lazım, daha gençsin, kadınsız olmaz” gibi sözlerle, kadınlara ise “Kadın tek başına olmaz, erkek koruması, maddiyatı gerekiyor” şeklinde baskılar daha çok yapılıyor. Oysa olgunlaşmak ikinci evliliğin iyi gitmesi için önemli. Olgunlaşmanın bir belirtisi de ailenizi dinlemek ama kendi kararlarınızı alabilmek. Aileye düşen ise bu kararı desteklemek ve çocuklarının yanında olmak.

    Formsanté Dergisi

  • Ekmeksiz diyet yapılır mı?

    Ekmeksiz diyet yapılır mı?

    Normal olarak bir insanın günlük ihtiyacında karbonhidrat, protein, yağ ve vitaminlerin yer aldığını anlatan Yeni Yüzyıl Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Oğuz Özyaral, karbonhidrat ihtiyacının da günlük enerji ihtiyacının yüzde 50’si ile yüzde 65’i arasında dengelendiğini ifade etti. Doç. Dr. Özyaral, ‘Bu ihtiyacın tamamen ekmeğe dayandırılması son derece sıkıntılı olur. Hiç ekmek yememek de sıkıntılıdır. Mutlaka her öğün ekmek yemeliyiz’ dedi.

    Diyet yapanların sofralarından ekmeği kaldırdıklarını belirten Dr. Özyaral, ‘Beyaz ekmeği kısmen kaldırmakta fayda var ama beyaz ekmeğin de kendine ait faydaları var. Bunlar son derece önemli. Bağırsağın hareketliliğinin sağlanması, vücudun ihtiyaçlarının karşılanması, meydana gelecek herhangi bir hastalıkta, mesela diyabet, kolit gibi hastalıklarda özellikle beyaz ekmeği hatta kabuğunu yediriyoruz’ diye konuştu.

    KASLARINIZ ERİYİP GİTMESİN

    Ekmeğin ihtiyaç kadar yenilmesi gerektiğini açıklayan Doç. Dr. Özyaral, ‘Ekmek yenilmediği zaman biz şu tanımlamayı yapıyoruz: ‘Kasınızı yiyorsunuz’ Çünkü karbonhidratı tamamlamadığınız zaman vücut bunu kendisi tamamlamak isteyecek çünkü şekere ihtiyacı var glikoza ihtiyacı var. Bu sefer karbonhidratları devirecek ve vücutta reaksiyonlar zinciri başlayacak. Dolayısıyla kaslarda birikmiş olan karbonhidratları yakacak bu da vücudumuzu çökertecek’ dedi.

    EKMEKSİZ DİYET YANLIŞ

    ‘Ben ekmeksiz diyet yapıyorum’ sözlerinin yanlış bir mantık olduğunu diye getiren Doç. Dr. Özyaral, ‘Tam buğday ekmeği, mısır ekmeği, çavdar ekmeği tüketilmelidir ama ekmek mutlaka tüketilmelidir. Mesela çavdar ekmeği, buğday ekmeği diyoruz. Bunlar doygunluk yaratan ekmeklerdir. Siz sabah kahvaltısında bir dilim, öğle yemeğinde bir dilim, akşam yemeğinde bir dilim yediğiniz zaman zaten diyet yapıyor vaziyettesiniz. Ekmeği porsiyonlara veya günlük diyetimizin içerisine yerleştirirken sonra bazı hususlara dikkat etmemiz gerekiyor. Diyet yapanlarda sabah, öğlen ekmek yenilmezse öğleden sonda ciddi bir şeker fırlaması olur. Beynin mekanizmasında problemler olur ve eller titremeye başlar. İşte kaslarınızı yemeye başladığınız zaman ortaya çıkar’ dedi.

  • Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri

    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri

    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri galerimizde sizlerle…

    2014 Gelinlik Modelleri için tıklayın!

    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri

    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    Daniel Romi Kadosh 2013-2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 Gelinlik modelleri
    2014 gelinleri
    2014 gelinleri

  • Saç uzatan besinler…

    Saç uzatan besinler…

    Uzun sağlıklı saçlara sahip olmak çok kolay değildir. Kısa kesilen saçın uzamasını aylarca bekliyor, binbir türlü bakım uyguluyor olabilirsiniz. Saçınızın uzaması için bir sürü kozmetik ürünü deneyip bir türlü sonuç alamadıysanız, şaşırmayın! Tükettiğimiz besinlerin ve beslenme şeklimizde saç bakımı için çok önemli.

     

    Yumurta ve Süt

    Yumurta ve süt dediğimizde aklımıza ilk gelen proteindir. Saçın sağlıklı uzamasında protein büyük rol oynar. Protein, yeni saçların çıkmasına sağlar ve saç köklerinin enfeksiyon kapmasını engeller.

    Tahıllar

    Genelde tahıl tüketimine önem vermeyebiliriz ancak araştırmalara göre tahıl türler saçlarımızın uzamasında büyük rol oynuyorlar. Demir, çinko ve silisyum dioksit gibi saçın uzamasını sağlayan besinler içeriyor. Ayrıca B7 vitamini içeren tahıllar, saç sağlığı için çok yararlı.

    Avokado, Kivi ve Kayısı

    Bu üç meyvenin ortak yanı A, E vitaminleri ve antioksidan içeriyor olmaları. Vitamin E, saçın doğal bir şekilde uzamasını sağlıyor. Vitamin A, saç köklerinin sağlıklı olmasına yarıyor. Antioksidanlarda saç kaybını engeller ve saçın uzamasını sağlar.

    Mantar

    Mantarlar, büyük oranda bakır içerir. Bakır, saçın yapısı ve saçın uzamasında önemli rol oynar. Aynı zamanda susam, ayçiçeği ve kuşkonmaz da bakır açısından zengindir.

    Havuç maskesi ile hızlı saç uzatma yolları için tıklayın

  • Yatak odası tartışmalarına çözümler

    Yatak odası tartışmalarına çözümler

    Bu taktiklerle, artık sorunsuzca uykuya dalabileceksiniz…

    SORUN:

    Uyurken horluyor.

    ÇÖZÜM:

    Horlaması uzun süredir devam ediyorsa, doktor kontrolünden geçmesinde fayda var. Sorun sinüslerinden veya solunum bozukluklarından kaynaklanıyor olabilir. Bunun yanı sıra burun tıkanıklığı giderici ilaçlar kullanması ve uyurken yan yatması da horlamasını azaltacak pratik çözümlerdendir. Uykuya daldıktan sonra, sevgilinizin sırtına bir yastık koyun. Böylelikle onu yeni sessiz uyku pozisyonuna kolaylıkla alıştırabilirsiniz.

    SORUN:

    Televizyon önünde uykuya dalmaktan hoşlanıyor. Oysa sizin ihtiyacınız biraz sessizlik.

    ÇÖZÜM:

    Televizyonun saatini belli bir süre sonra kapanmak üzere ayarlayın. Böylelikle yatağa girdikten kısa bir süre sonra televizyon kapanacak ve siz de ihtiyacınız olan sessizliğe kavuşmuş olacaksınız

    SORUN:

    Siz donarken o terlemekten şikayetçi

    ÇÖZÜM:

    Uzmanlar yatak odasındaki ideal sıcaklığın 20-22 derece arasında değiştiğini söylüyorlar. Bir derece edinip odanızın sıcaklığını ölçün ve bu değerlere yakın bir sıcaklığı sabitlemeye çalışın. İşe yaramıyor mu? O zaman sevgilinize, başucuna koyması için bir masa vantilatörü hediye edin, ne kadar işe yaradığına o bile şaşıracak.

    SORUN:

    Yatakta kitap okumaya bayılıyorsunuz ancak ışık onu çılgına çeviriyor.

    ÇÖZÜM:

    Uyumadan önce kitap okumayı tercih etmeniz, onun uykuya geçişini güçleştirir. Fakat eğer uykuya dalmadan önce okumak sizin için bir ritüel halini aldıysa gece lambanıza 45 watt’lık bir ampül takın. Uzmanlar düşük voltajdaki ışığın, uykuya geçişte etken olan melanin salgısının üretimine engel olmadığını belirtiyorlar.

  • Kuru Baklava Tarifi

    Kuru Baklava Tarifi

    Kuru baklava nasıl yapılır ? Kuru Baklava malzemeleri nelerdir ? Kuru Baklava Tarifi…

    Malzemeler

    1 kg baklavalık un
    3 adet yumurta
    Yarım çorba kaşığı tuz
    2 su bardağı su
    l Yarım kg nişasta
    400 gram eritilmiş tereyağı
    İki buçuk su bardağı antepfıstığı
    Şerbeti için: 1 kg tozşeker
    Üç buçuk su bardağı su

    Kuru Baklava Yapılışı
    Unu geniş bir kaba eleyin. Ortasını havuz gibi açıp, yumurtaları havuzun içine kırın. Tuz ve suyu ekleyin. Sert bir hamur elde edene kadar yoğurun. Üzerine nemli bez örtüp 20 dakika dinlendirin. 12 eşit parçaya bölün. Üzerlerine nişasta serpin. Her hamur parçasını elinizle yassı hale getirin. Oklava ile olabildiğince ince açın. Açma sırasında hamurların oklavaya yapışmaması için nişasta serpin. Tepsiyi yağlayın. Yufkaları tepsiye tek tek dizerken aralarına eritilmiş tereyağı sürün. Yufkaların yarısını bu şekilde dizdikten sonra dövülmüş antepfıstığını üzerlerine serpin. Diğer yufkaların da aralarına eritilmiş tereyağı sürdükten sonra antepfıstığının üzerine dizin. Bir bıçağın uç kısmıyla tepsinin kenarında kalan hamuru içeriye doğru sıkıştırın. Bıçakla kareler halinde kesin. Kalan eritilmiş tereyağını tepsiye dökün. Fazla tereyağı tepsiyi eğerek boşaltın. Önceden ısıtılmış180 derece fırında üzeri kızarana dek pişirin. Şerbet için tozşeker ve suyu, şurup kıvamına gelene dek kaynatın. Soğumaya bırakın. Soğuk şerbeti fırından aldığınız baklavanın üzerine dökün. Baklava şerbeti çektikten sonra servis yapın.