Blog

  • Tek estetik operasyonla iki çözüm

    Tek estetik operasyonla iki çözüm

    ABD’nin Pennsylvania Üniversitesi’nde 1994 yılında geliştirilen ve patentlenen GID sistemiyle kök hücreden zenginleştirilmiş yağ dokusunun enjekte edilmesiyle meme büyütme operasyonu, meme büyütülürken aynı zamanda karın yağlarının giderilmesini sağlıyor.

    Geleneksel yöntemle sadece yağ dokusu enjeksiyonuyla yapılan meme büyütme operasyonlarında bölgeye enjekte edilen yağın yüzde 70-80’i canlılığını kaybedip vücut tarafından emildiği için meme hacminde kısa süre zarfında küçülmeler oluyor. Oysa bu sistemle elde edilen yağ dokusu kökenli mezenşimal kök hücrelerin (adipose tissue-derived mesencyhmal stem cell) nakliyle sorun ortadan kalkıyor.

    Bayındır İçerenköy Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Erçöçen, tıp alanındaki araştırma ve geliştirme çalışmalarının birçok soruna daha kalıcı çözümler üretilmesini sağladığını belirterek, “yağ dokusu kökenli mezenşimal kök hücre nakli” yönteminin de bunlardan biri olduğunu söylüyor. “Kişinin kendi yağ dokusundan elde edilen kök hücrelerin ihtiyaç duyulan bölgelere verilmesi” olarak kısaca tanımlanabilecek bu işlem, meme büyütmeden gençleşme operasyonlarına kadar bir dizi alanda kullanılabiliyor. Burada hedef İngilizce baş harfleriyle 3R ile özetlenebilmektedir: Repair (Onarmak), Restore (İlk Haline Getirmek) ve Regeneration (Yeniden Üretmek).

    Meme cerrahisinde, estetik amaçlı operasyonların yanı sıra kanser nedeniyle memesi tamamen alınan kadınların da güvenle kullanabileceği yöntem, doğallığı ile “geleneksel yağ enjeksiyonu”na ve kalıcılığı ile de silikon protezlere alternatif olarak gösteriliyor. Ancak 35 yaşın üzerinde ve ailesel kanser öyküsü olan bireylerin genetik araştırma yapıldıktan sonra aday olabiliyorlar.

    Prof. Dr. Erçöçen, operasyon ve yöntem hakkında şu bilgileri veriyor:
    “Sadece yağ dokusunun verildiği meme büyütme operasyonlarında, 100 gramın 70 gramı vücut tarafından emiliyor. Oysa, bizim kullandığımız yöntemle yani kök hücre ile zenginleştirilmiş yağ dokusu naklinde, memede 30’uncu günden itibaren hacim artışı meydana geliyor. Uzun araştırmaların ardından son haline getirilen bu yöntemin 11 yıllık sonuçları da gösteriyor ki, memedeki bu volüm artışı kalıcı, doğal ve kaybolmuyor.”

    “Yağdan kök hücre elde edilmesi ve uygulanması ise titizlik gerektiren bir süreç olup, hata yapılması halinde operasyon başarısızlıkla sonuçlanabiliyor. Bu da, işlemin uzman ve deneyimli ellerde yapılması gereğini doğuruyor. Yağ dokusu alındıktan sonra steril koşullarda yıkama ve temizleme sürecini, bu hücrelerin bir enzimle muamele edilmesi ve santrifüj aşamaları izliyor. Dipte kalan, ayrışan çekirdekli hücre grubu, ‘stromal vasküler fraksiyon’ adı verilen öncü yağ, damar, bağ dokusu ve bağışıklık hücrelerini içeriyor. Bu hücrelerin elde edilme süreci yaklaşık bir saat sürüyor.”

  • Evlilik hakkında bilinen yanlışlar

    Evlilik hakkında bilinen yanlışlar

    Evlenmeden önce hemen herkes evlilik yaşantısının hayatlarını nasıl değiştireceği hakkında hayaller kurar. Ne yazık ki pek çok kişi evliliklerinin ilk yıllarında, hayal ettikleriyle yaşadıkları arasında çok büyük farklılık olduğunu görerek büyük hayal kırıklığı yaşar. İnsanların ve hayatın sürekli değiştiğinin farkında olup bu değişiklere ayak uydurmak, hayatınızın her döneminde sizi bir adım ileriye götürecektir.

    Evlilik hakkında yanlış bilinen gerçekler

    1. Mutlu bir evlilik için tek gereken şey aşk
    Mutlu ve uzun bir evlilik için aşkın yeterli olduğunu düşünmek en büyük yanlışlardan biri. Evliliğin yürümesi için aşktan çok daha fazlasına ihtiyaç var. Sabır, empati, düşünceli olmak bunlardan sadece birkaçı. Mutlu bir evlilik için efor sarf etmeniz gerek.

    2. Evlikle birlikte ilişkiniz daha da güçlenecek
    Genellikle evlilik bağının ilişkiyi güçlendireceğine inanılıyor. Evliliğin insanları yakınlaştırdığı doğru. Sonuç olarak birlikte bir yaşam sürmek için söz veriyorsunuz. Ama çaba harcamadan ve karşılıklı olarak fedakârlık yapmadan ilişkinizin güçlenmesini beklemeyin.

    3. Uyumlu bir evlilik için eşler aynı şeylere ilgi duymalı
    Çok yanlış bir inanış! Her insan farklı özelliklere sahip ve ilgilendikleri şeyler de doğal olarak farklı olacaktır. Tabii ki eşinizle paylaştığınız birkaç ilgi alanı ya da hobinin olması güzel ama bunların olmaması da evlilğiniz için bir sorun değil. Farklı şeylere ilgi duymanız, birbirinizi tamamlamanıza yardımcı olacaktır.

    4. Eşler evlilik öncesinde birlikte yaşarlarsa gerçekten mutlu bir evlilikleri olur
    Günümüzde pek çok kişi evlenmeden önce birlikte yaşamayı tercih ediyor ama bu evlendiklerinde mutlu bir evlilikleri olacağı anlamına gelmez. Çünkü mutlu bir evlilik için çaba harcamanız gerekiyor.

    5. Çocuklar evli çiftlerin mutluluğunu artırır
    Bu çok yaygın bir inanış ama yapılan araştırmalar, özellikle ilk çocuğun çiftlerin birbirlerinden uzaklaştırdığını gösteriyor. Bunun nedeni, bebeğin çiftlerin yaşantısını değiştirmesi ile oluşan stres. Tabii ki bu bir kural değil. Bebek sahibi olup mutluluklarına mutluluk katan çiftler de var.

  • Aşkla yapılan seks ziyafet gibidir..

    Aşkla yapılan seks ziyafet gibidir..

     Aşkla yapılan seks ziyafet gibidir.Aşksız olanı ise sıradan bir yemektir.’ Prof. Dr. Mehmet Sungur aşkı anlatıyor…

    Prof. Dr. Mehmet Sungur, romantik bir aşkın cinsel arzuları da artırdığını söylüyor.

    Aşkın cinsellikten haz almanın garantisi olduğunu belirten Sungur, ekliyor: “Aşkla yapılan seks ziyafet gibidir. Aşksız olanı ise sıradan bir yemektir.”

    Bugünlerde çok satanlar listelerinde hızla yükselen ‘Sen, Ben ve Aramızdaki Her Şey, Şeytan Üçgeni: Aşk-Evlilik, Sadakatsizlik’ adlı kitabıyla adından sıkça söz ettiren Psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Sungur, aşkı sıradanlığa bir başkaldırış olarak nitelendiriyor.

    Aşık olan kişi için yaşamın monotonluğunun kaybolduğunu ve sıradan olayların bile olumlu anlamlar kazandığını belirten Prof. Dr. Sungur, ekliyor: “Aşık olduğunuzda daha anlayışlı, daha sabırlı, daha cömert ve daha sevecen olduğumuzu fark ederiz. Bu haliyle aşk, çoğu insanın derinde kendisine sakladığı iyi ve sevecen yönlerini ortaya çıkaran özellikler taşır. Aşkı böylesine arzulanır kılan bir başka neden de sayısız sahteliklerin yaşandığı dünyada eşsiz bir içtenliği simgeliyor olmasıdır.”

    Şehvetle başlar
    Birbirinden çok etkilenen iki insan arasında kıvılcımlanan duygularla ilgili bir sıralama yapıldığında önce şehvetin, sonra aşkın, en son sırada ise sevginin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Sungur, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her şehvet aşka, her aşk da sevgiye dönüşmeyebiliyor. Şehvet cinsel doyum sağlamaya yönelik doğal bir aşerme halidir. Aşk ise, şehvetin belirli bir zaman diliminde idealize edilen bir partnere odaklanmasıdır. Şehvetin özel bir kişiye odaklanabilmesi için cinsel dürtülerin de o kişiye yönelik olarak artmış olması beklenir. Bu bağlamda, aşkın cinsel arzuyu artırması şaşılacak bir durum değildir.”

    Bir ziyafet gibi
    Biyokimyasal açıdan ise, aşık olma sürecinde artan dopaminin, testosteronu da artırdığını belirten Sungur, şöyle devam ediyor: “Testosteron, cinsel arzunun belirleyicisidir. Romantik aşkta salgılanan dopaminin testosteronu artırması, romantik aşkın cinsel arzuyu da artırabildiğine kanıt olarak düşünülebilir. Bu nedenle aşk, cinselliğin haz garantisidir. Aşk içeren cinsellikle, içermeyen cinsellik arasındaki fark; sıradan bir yemekle, ziyafet sofrası arasındaki gibidir.”

    Engeller ve zorluklar aşıklarda ‘Romeo-Juliet’ etkisi yaratır
    Aşkın önündeki engellerin duyguları yoğunlaştırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Sungur, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Aşık olunan kişinin evli olması, okyanusun diğer tarafında yaşaması, farklı bir dil konuşması, farklı etnik gruplardan gelmesi ya da farklı dini inanışlara sahip olması romantik duyguları azaltmaz. Aşk, ayrılık ve güçlüklerle karşılaşınca daha çok beslenir. Belki de bu yüzden, anne ve babalar çocuklarının aşık olduğu kişiyi benimsemediklerinde ve engellemeye kalkıştıklarında, onları istemeden de olsa uygun görmedikleri kişilere daha da yaklaştırmış olur. Buna; ‘Romeo-Juliet etkisi’ de diyebiliriz. Bu; olumsuz koşulların duyguları kamçılaması halidir.”

    Mutlu evliliğin sırrı aşk değil
    Prof. Dr. Sungur, mutlu evliliğin sırrının kesinlikle aşk olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Mutlu bir evlilik için aşk asla yetmez. Evliliğin sağlıklı bir biçimde devam edebilmesi, çiftlerin evliliği romantik bir rüyanın devamı olarak algılamalarını değiştirmeleri ile mümkündür. Evlilik, birbirlerinden farklı geçmişleri, beklentileri, ihtiyaçları, tepkileri ve duyarlılıkları olan iki ayrı bireyin, rutin seyreden bir ilişki içinde uyumla yaşayabilmeleri sanatıdır. Aşk bir görme kusuru, evlilik ise görme kusurunun istem dışı tedavisidir. Aşk ‘ben’leri yok etmek pahasına ‘biz’ olmak, sınırları iyi çizilmiş bir evlilik ise ‘ben’leri koruyarak ‘biz’ olmaktır. Sadakatsizlik ise; ‘biz’i yok etme riskini göze almak demektir.”

    Aşk bir görme kusurudur
    Aşkın bir görme kusuru olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Sungur, ekliyor: “Çeşitli düzeylerde görme kusuru içeren aşkı yaşayan kişiler, aşık olunanda ihtiyaç duyulan her şeyin var olduğuna inanır. Aşıklar bu yüzden birbirlerine, ‘Birbirimiz için yaratılmışız’ veya ‘Sen benim ruh ikizimsin’ gibi sözler söyler. Sanki elmanın iki yarısı uzun zamandır birbirlerini aramış ve nihayet bir araya gelerek bir bütün oluşturmuştur. Hatta öyle bir beraberlikleri vardır ki; bu beraberlikte dış dünyaya duyulan ihtiyaç giderek azalır. Ne var ki ihtiyaçlardan kaynaklanan görme kusuru nedeniyle idealize edilen bu kaynaşma hali, uzun sürmez. Zamanla görme kusuru düzelmeye başlar ve her şeyi olmasını istediğimiz gibi görmekten vazgeçip, olduğu gibi görmeye başlarız. Aşk, hayal edilenle gerçek arasındaki değişiklik fark edilinceye kadar geçen zaman dilimidir.”

  • Elie Saab 2014 Gelinlik Modelleri

    Elie Saab 2014 Gelinlik Modelleri

    Elie Saab 2014 Gelinlik Modelleri galerimizde sizlerle…

    elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (1) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (2) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (3) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (4) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (5) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (6) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (7) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (8) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (9) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (10) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (11) elie_saab_2014_gelinlik_modelleri (12)

  • El Dokuma mı Makine halısı mı ?

    El Dokuma mı Makine halısı mı ?

    Dekorasyonun gizli kahramanları vardır; mekana ruhunu, rengini verirler… Halılar da onlardan biridir. Bu sebeple evinizde hangi odada, hangi halıyı ve nasıl kullanacağınızı, seçimlerinizi neye göre yapacağınızı bilmeniz önemlidir.

    El Dokuma mı Makine halısı mı ?

    Evinize yeni halı alırken, halının el dokuması mı yoksa makine halısı mı olduğunu anlamanın yollarını bilmek işinizi kolaylaştırmaz mı? El dokuması halı ile makine halısı arasındaki farkı görmek için halının arkasına bakmanız yeterli olacaktır. Makine halıları düğüm atılarak yapılmaz. Yün lifleri halıya makina ile koyulur ve sonra da halının arkası lateks ile sağlamlaştırılır. Bu işlem halının arkasına sert bir doku ve çapraz çizgili bir görüntü verir. El dokuması bir halının ise desenini halının arka kısmında küçük düğüm sıraları şeklinde görmek mümkündür. Her defasında bir düğüm atarak bu tasarımı yaratmak halının daha girift görünümlü olmasını sağlar ve bu yüzden de bu tür halıları yapmak makine halısına göre daha uzun bir zaman alır. Sonuç, halıda sağlanacak daha yüksek kalite ve daha sıkı bir dokumadır. Ancak, el dokuması halıların da kalitesine göre birçok çeşidi bulunduğunu da aklınızdan çıkarmayın !

    2014 halı modelleri için tıklayın !

  • Krem karamel tarifi

    Krem karamel tarifi

    Krem karamel nasıl yapılır ? Krem karamel malzemeleri nelerdir ? Krem karamel tarifi

    Malzemeler
    1 kg süt
    1 adet yumurta sarısı
    Bir buçuk kahve fincanı buğday nişastası
    1 su bardağı tozşeker
    1 paket vanilya

    Karamel için:
    8 çorba kaşığı tozşeker
    1 tatlı kaşığı su

    Krem Karamel Yapılışı
    Bu pratik tatlı için, tüm malzemeyi bir tencereye alıp, muhallebi hazırlar gibi pişirin. Tencerenin kapağını kapalı tutun ki, kaymaklanmasın. Karamel için tavaya şekeri ve suyu koyup, orta ateşte karamel haline getirin. Kalıpların dibine eşit olarak dağıtıp, soğumadan muhallebiyi dökün ve buzdolabında mümkün olduğunca bekletin. Servis yapmadan önce kalıpları tatlı tabaklarına ters çevirin. Tatlınızı dilediğiniz gibi süsleyin.

    Afiyet olsun…

    Krem karamel tarifi
    Krem karamel tarifi
  • Yeme kriziyle nasıl başa çıkılır?

    Yeme kriziyle nasıl başa çıkılır?

    Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilara Koçak, diyet sırasında ya da günlük atıştırmalarınızda yeme kriziyle nasıl başa çıkacağınız konusunda önerilerde bulunuyor.

    Diyet bozma ve yeme krizine girme davranışı geriye doğru takip edildiğinde, bu durumun bir davranış zincirinin sonucu olduğu görülür. Bu davranış zincirini incelemek, kişinin oluşabilecek yeni yeme krizlerini durdurabilmeden olaya nerede müdahale edebileceğini de gösterir.

    Market ve buzdolabı birçok kişi için kilit noktadır. Örneğin; kendinizi düşünün… Bütün gün koşuşturup, yemek yemeye vakit bulamamışsınız. Belki sabah içtiğiniz bir kahve, arada atıştırdığınız iki-üç parça bisküviyle duruyorsunuz. Eve gitmeden önce markete uğradınız. O anda aklınızda sadece eve varıp çok güzel yemekler yiyeceğiniz düşüncesi var. Deyim yerindeyse, kurt gibi açsınız…

    İçinde bulunduğunuz bu durum, alışveriş sepetinizi ihtiyacınız olan olmayan birçok besinle doldurmanıza neden olacaktır. O sırada, eve gidince yaşayacağınız yemek yeme krizinin sonunda yaşayacağınız pişmanlık ve mutsuzluk kesinlikle aklınıza bile gelmez. Markete kesinlikle aç karnına gitmemeniz gerektiğini unutmayın.

    Şimdi bir de bu tablonun tersini düşünün. Gün içinde hiç öğün atlamadan, ihtiyacınız olan besinleri tüketmişsiniz ve saat 19.00 gibi erken ve hafif bir akşam yemeği yemişsiniz. Tıka basa tok hissedip, “Gözüm yemek görmek istemiyor” diyecek kadar veya tam doymayıp da hâlâ “Acaba daha ne yesem…” diye düşüneceğiniz kadar da değil. Tam kararında yemişsiniz. Evdeki birkaç eksiği ise, sonraki günlerde markete gidip almaya karar veriyorsunuz.

    Bunun için bir alışveriş listesi hazırlıyorsunuz. Bütün ihtiyaçlarınızı tek tek yazıyorsunuz. Markete girdiğinizde, nerden ne alacağınızı zaten bildiğiniz için listedekileri tek tek sepete doldurmanız da uzun sürmüyor. Hem işiniz çabuk bitiyor, hem de sizin için zararlı olacak veya aslında almak istemediğiniz bir şey almadan çıkıyorsunuz marketten. İşte bu senaryolardan hangisinin hayatınızın bir parçası olacağını belirlemek, yine sizin elinizde.

    Haftalık plan yapmak yararlıdır

    Süpermarkette ne alacağınızı bilmeden dolaşacağınız vakti, evde o hafta boyunca neler pişireceğinizi belirleyip, hangi malzemelere ihtiyaç duyacağınıza dair bir liste yapmaya harcayabilirsiniz. Haftalık yeme planı oluşturmanız ve yediklerinizi her gün yazarak plan yapmanız da sağlıklı beslenme yolunda atabileceğiniz başka bir adımdır. Böylece evde akşam yiyecek hiçbir şey olmadığı için son anda alelacele pişirilmiş bir yemek ya da dışarıdan ısmarlanmış yağlı bir seçim yerken de bulmazsınız kendinizi…

    Bu planlamaya elbette bir tek evde yiyeceğiniz öğünler dahil değil, özellikle çalışan kişilerin ofise giderken gün boyu yiyecekleri besinleri, ara öğünler de dahil olmak üzere, nereden tedarik edeceklerini düşünmeleri gerekir, örneğin, kahvaltı ile öğle yemeği arasında yoğurt yemeyi düşünen kişi, ofisi eğer gıda satan bir yere yakın değilse, sabah evden çıkarken yanma bir kutu yoğurt almalıdır. Aynı şekilde, çoğu yerde meyve bulmak zor olduğundan, gün boyu yenecek olan meyvenin de evden götürülmesinde yarar var. Üstelik bu şekilde ofisinizde sağlıklı birçok alternatif bulundurup, yemeyi planladığınızdan daha çok yemekten veya çok kalorili ve sağlıksız besinlerden kurtulabilirsiniz.

    Yakınlarınızdan destek alabilirsiniz

    Yeme krizleri söz konusu olduğunda, porsiyon miktarları da büyük önem kazanıyor. Maç veya film izlerken, önünüzde bir kâse dolusu kuruyemiş ve cips olduğu zamanları düşünün. Peki bu gibi durumlarda ne yapmalısınız? Davranış zincirinin son halkası, pişmanlık da olabilir, kendinizi kutlayacağınız bir sonuç da. Gün içinde yedikleriniz konusunda, yakınlarınızdan yardım istemekten çekinmeyin, özellikle ilk başlarda beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmeye çalıştığınızı hatırlamakta bazen güçlük çekebilirsiniz. Ancak yakınlarınızın desteği bu konuda imdadınıza koşacaktır.

    Onlardan yardım isterken, ne şekilde bir yardım ve hangi davranış modelini istediğinizi söylemeyi unutmayın. Bu önemli. Çünkü bazı insanlar yedikleri konusunda diğerlerine göre daha hassastır. Dolayısıyla, bu konuda söylenecek herhangi bir sözü tenkit veya hayatlarına müdahale olarak algılayabiliyorlar. Bu sebepten, yardım isterken size ne şekilde bir hatırlatma yapılmasını istediğinizi belirtin, örneğin, sadece yumuşak bir ses tonuyla adınızın söylenmesini mi istiyorsunuz, yoksa kâsenin önünüzden alınıp başka bir yere konmasını mı? Unutmayın ki, kimisi için ilk uyarı fazla hafif kalırken kimisi için ikinci çeşit uyarı kırıcı veya öfke uyandırıcı olabilir, önemli olan, sizin hangi gruba daha yakın olduğunuza karar vermeniz.

    Karar sizin! Yiyeceğiniz kadarını alıp, elinizi bir daha kâseye uzatmamak veya şuursuzca elinizi kâseye uzatıp, içindeki bitene kadar yemeye devam etmek ve ertesi sabah pişman uyanmak…

    Gece atıştırmalarının önüne geçebilirsiniz

    Yeni yapılan bir açıklamaya göre, gece geç saatte acıkınca küçük bir şey atıştırmak zararlı değil. Ancak çok fazla yemek veya açlık dışında bir sebeple yemek toruna yol açabilir, özellikle yalnız gecelerde koltuğa kıvrılıp rahatlatıcı bir şeyler atıştırmak daha da kışkırtıcı olabilir. Ancak bu dürtüye uymanın da birtakım sonuçları var elbette. Günün diğer saatlerindense, akşam saatlerinde atıştırmanın kilo alma, sindirim sorunları ve uykuda rahatsızlık gibi zararları var. Gece saatlerinde yeme alışkanlığı genellikle sıkıntı, yalnızlık veya depresyon gibi sebeplerden kaynaklanıyor.

    İnsanlar ayrıca alışkanlıktan veya sadece akşam saatlerinde boş kalabildiklerinden, gece yemeyi tercih edebiliyorlar. Bu etkenlerin çoğu duygusal olduğundan, tercih edilen yiyecekler genelde hep rahatlatıcı özelliktekiler oluyor. Bu da yağ ve kalori oranı yüksek, tuzlu (cips) veya tatlılara kucak açmak anlamına geliyor.

    Nasıl önlem alabilirsiniz?

    1. Eğer canınız yemek yemek istiyorsa, ancak fiziksel açlık belirtisi yoksa, o anda ne hissettiğinizi anlamaya çalışın. Eğer canınız sıkılıyorsa, kitap okumayı, arkadaşınıza telefon etmeyi ve internette dolaşmayı deneyin.

    2. Eğer kaygılıysanız, derin nefes alarak rahatlamayı veya banyo yapmayı deneyin. Yemek haricinde kendinizi iyi hissettirecek şeyler bulmaya çalışın.

    3. Eğer sırf vücudunuz buna alışık olduğu için gece yiyorsanız, akşam yemeğinden sonra mutfağı kapatmaya çalışın. Yemekleri sadece mutfakta saklayın ve akşam yemeğinden sonra mutfağın ve yemek odasının ışıklarını kapayın. Kahvaltıya kadar oraya dönmeme kararı alın ve gecenin kalanını evin başka bir bölümünde geçirin.

    4. Eğer işten eve açlıktan mideniz kazınarak dönerseniz, kendinizi bütün gece fazla yemek yemeye hazırlamış olursunuz. Sakın tüm gün aç kalıp, akşam kendinizi ödüllendirme duygusuna kapılmayın. Gün boyunca kısa aralıklarla sık sık yemek yemeye çalışın, idealde kahvaltı en büyük, akşam yemeğiyse en küçük öğün olmalıdır.

    5. Eğer bilinçsizce yemek yeme sorununuz varsa, canınız bir şey atıştırmak istediğinde yaptığınız işi bırakın. Çünkü televizyon seyrederken, bilgisayar başında veya kitap okurken fark etmeden normalden fazla yemeniz çok güçlü bir ihtimaldir.

    6. Eğer cips, kurabiye, çikolata gibi yiyeceklerin görüntüsü sizi baştan çıkarıyorsa, göz önünde bu tip yiyecekler bulundurmayın. Mutfağa sağlıklı atıştırma malzemeleri depolayın.

    7. Ama aynı zamanda vücudunuzu dinlemeyi unutmayın. Eğer gerçekten açsanız, gece küçük bir şey atıştırmanın bir sakıncası yok. Biraz meyve, yağsız yoğurt veya düşük kalorili sosa batırılmış sebzeler yemeye çalışın. Yağsız peynir ve bir iki diyet kraker ya da bir avuç beyaz leblebi de açlık duygunuzu köreltir. Baharatlı veya kafein içeren maddelerden ve alkolden uzak durmaya çalışın. Olabildiğince hafif yemeye çalışın. Uyku öncesi ağır yemekler sindirimde güçlüğe ve mide yanmasına sebep olurlar.

    8. Akşam yemeğinden sonra mutfak sizi çağırdığında, bir saniye durun ve sizi çağıranın ne olduğunu düşünün. Eğer açlık değilse, yemek en iyi cevap değildir. Eğer açlıksa, o zaman uykunuzla aranıza girmeyecek, küçük, besleyici bir yiyecek seçin.

  • Tükürük Bezi Endoskopisi

    Tükürük Bezi Endoskopisi

    Günümüzde iyi huylu tükürün bezi hastalıklarının tanı ve tedavisinde güncel yaklaşım olan tükürük bezi endoskopisi (siyalendoskopi) ile fonksiyonel tedavi sağlanabilmektedir.

    Siyalendoskopi Nedir?

    Tükürük bezlerinin ince kanallarına tanı ya da tedavi amacı ile minik endoskoplarla girilmesi işlemi siyalendoskopi olarak isimlendirilmektedir (Şekil 1).

    Siyalendoskopi
    Şekil 1. Tükürük bezi kanalının endoskopik görünümü

     

     

     

     

     

     

     

     

    Şekil 1. Tükürük bezi kanalının endoskopik görünümü

    1990 ların sonunda ince endoskoplarla tükürük kanallarına girilerek tıkanıklığın nedenini anlamak için kullanılmaya başlanan bu yöntem zamanla daha ince endoskoplar ve bu endoskopların yanından kullanılabilen çok ince cerrahi enstrumanların geliştirilmesi sonucunda patolojilere müdahale etmek amacıyla da kullanılmaya başlanmıştır. Siyalendoskopi günümüzde çene altı (submandibüler) ve kulak önü (parotis) tükürük bezlerinin kanallarında tıkanıklığa neden olan iyi huylu hastalıkların tanı ve tedavisinde en etkili yöntem olarak kabul edilmektedir.

    Tükürük bezi kanallarında tıkanmaya neden olan patolojiler sıklıkla tükürük bezi taşları ve daha az olarak çeşitli nedenlerle oluşan tükürük kanalı darlıklarıdır. Geçmiş dönemlerde çoğu zaman tükürük bezlerinin cerrahi olarak çıkartılması yolu ile tedavi edilebilen bu hastalıklar günümüzde siyalendoskopi yardımı ile yüksek başarı oranları ile ve tükürük bezleri korunarak tedavi edilebilmektedir. Tanısal ve tedaviye yönelik girişimsel siyalendoskopi uygulaması yapılan kliniklerde kanal tıkanması ile seyreden iyi huylu patolojilerde tükürük bezlerinin cerrahi olarak çıkartılma oranları %1 seviyesine kadar gerilemiştir.

    Genellikle hastane yatışı gerektirmeyen siyalendoskopik girişimler sonrasında normal diyet ve günlük aktivitelere hızla dönülebilmekte ve tedavi süreci mümkün olan en az zaman kaybı ile tamamlanabilmektedir.

    Neden Siyalendoskopi?

    Çene altı (submandibüler) ve kulak önü (parotis) tükürük bezlerinin standart cerrahi yöntemlerle çıkartılması amacı ile yapılan ameliyatlar, yüz sinirinde fonksiyon kaybı, ağız içinde his kaybı, boyunda cerrahi yara izi, yüzde deformite ya da kanalın tam olarak çıkartılamamasına bağlı hastalığın tekrarlaması gibi komplikasyon riskleri içerirken sialendoskopik yaklaşım ile bu komplikasyon risklerinin önlenmesi yanında ilave avantajlar sağlanmaktadır.

    Siyalendoskopinin standart cerrahi tekniklere göre en önemli avantajları;

    • Hızlı iyileşme
    • Çok düşük cerrahi komplikasyon oranı
    • Kalıcı sinir hasarı riski olmaması
    • Ciltte ameliyat izi olmaması
    • Normal anatomi ve fonksiyonların korunması
    • Minimal çalışma zamanı kaybı
    • Hastane yatışı gerekmemesi olarak sayılabilir

    Siyalendoskopi hangi hastalarda uygulanmaktadır?

    Çene altı ya da kulak önü tükürük bezlerinde ya da kanallarında taş saptanan, tükürük kanalında daralma olan, sık tükürük bezi enfeksiyonu ya da şişmesi şikayeti olan tüm hastalar siyalendoskopi adayıdır.

    Tükürük kanalındaki parotis bezinde 3mm çene altı bezinde 4 mm çapa kadar olan taşlar siyalendoskopi sonrasında özel forsepsler ya da sepetler yardımı ile yakalanarak kanaldan çıkartılabilmektedir (Şekil 2). Daha büyük taşların (6-8 mm) çıkartılabilmesi için Lazer ya da ses dalgaları ile kırılarak kanaldan çıkartılabilecek boyutta küçük parçalara ayrılması gerekmektedir. Kanaldan çıkartılamayacak ya da kırma işlemleri için dahi büyük kabul edilen boyuttaki taşlarda endoskopik ve cerrahi yaklaşımın birlikte kullanılması yolu ile taşların tükürük bezi korunarak kanaldan çıkartılması tercih edilebilmektedir.

    Tükürük bezi kanalındaki taşın forseps (sol) ve sepet (sağ) ile yakalanması
    Tükürük bezi kanalındaki taşın forseps (sol) ve sepet (sağ) ile yakalanması

    Şekil 2. Tükürük bezi kanalındaki taşın forseps (sol) ve sepet (sağ) ile yakalanması

    Tükürük kanalı darlığı saptanan hastalarda darlık olan bölgeler balonlu kateterler kullanılarak genişletilebilmekte, sık tükürük bezi iltihabı geçiren hastalarda kanalların endoskopik olarak değerlendirilmesi, temizlenmesi ve antibiyotik ve kortizon içeren solüsyonlarla yıkanması enfeksiyon sıklığında anlamlı azalma sağlayabilmektedir.

    Doç. Dr. Teoman Dal
    www.teomandal.com

    İlgili konular ;
    – Revizyon Burun Estetik Ameliyatı
    – Ultrasonik Yüz Gençleştirme
    – Burun ve yüz estetiğinde 3D görüntüleme
    Horlama ve Uyku Apnesi Sendromu

  • Kozmetiklerinizi atmaya kıyamıyor olabilirsiniz

    Kozmetiklerinizi atmaya kıyamıyor olabilirsiniz

    Makyaj çantamızda ne zaman aldığımızı unuttuğumuz, ama bir türlü atmaya da kıyamadığımız bir sürü kozmetik ürünü var. Maalesef, her şey gibi kozmetik ürünlerinin de bir ömrü var! Biliyoruz, atmaya kıyamıyorsunuz ama çantamızda durdukları her fazladan saniye bozulup bakteri saçmaya başlayacaklar! Peki, o sürmeye kıyamadığımız ama yıllardır makyaj çantanızdan çıkarmadığımız rujumuzla ne zaman vedalaşmak gerek? Fondötenimizin bozulduğunu nasıl anlarız? İşte yanıtlar!

    Maskara
    Maalesef ömrü 3 ay! Maskaralar en az tüketim süresine sahip olan ürünler. Çünkü fırçayı her çıkardığınızda içine bakteri taşır. Bu nedenle 3 ayda bir yenilemekte fayda var.

    Fondöten
    Kaşıntı yapıyorsa hemen kurtulun! Fondöteni doğru saklamak koşuluyla bir buçuk yıl kullanabilirsiniz. Fondöteniniz güneş veya sıcak bir ortama maruz kalıyorsa bu süre 6 aya kadar iner. Çünkü sıcak fondötenin bozulmasına ve içindeki yağla suyun ayrışmasına neden olarak ömrünün azalmasına neden olur. Bozulup bozulmadığını anlamak için bir miktar bileğinize sürün; eğer bir saat içinde kaşıntı yapmazsa sorun yok demektir. Bir diğer yöntem de kokusunun değişip değişmediğidir. Garip kokmaya başlamışsa ve kıvamında bir değişiklik varsa, hemen kurtulun.

    Pudra
    Süngerler bakteri üretiyor… Pudralar, doğru ve temiz kullanıldıkları takdirde iki yıla kadar dayanır. Fakat kullandığınız sünger ve fırçalar, bakteri oluşumuna neden olduğundan ister istemez pudranızın ömrü de kısalıyor. Altı ayda bir yenilemek en sağlıklısı.

    Ruj
    Güzel saklarsanız dayanır… Rujlar normalde iki yıla kadar bozulmazlar, fakat saklama koşullarına göre sıcak ve nemli bir ortamdaysa bu süre bir yıla kadar iner. Rujları direkt güneş ışığından ve sıcak ortamlardan uzak tutmaya dikkat edin.

    Far
    En uzun farlar dayanıyor. Farlar diğerlerine göre daha dayanıklıdır; üç seneye kadar bozulmadan kalabilirler.

    Parfüm
    Işık, notaları bozuyor! Parfüm kokusu, açıldıktan sonra yalnızca bir sene aynı kalır. Parfümünüzün daha uzun ömürlü olmasını istiyorsanız şişeyi serin ve karanlık bir yerde tutun, çünkü ışık kokunun notalarını bozarak değişmesine neden olur. Özellikle yaz aylarında mutlaka buzdolabında saklayın.

  • Romantizmi artırmanın yolları

    Romantizmi artırmanın yolları

    Sevgiliniz veya eşinizle aranızdaki romantizmi artırmak istiyorsanız seçtiğimiz 10 öneriyle artık ilişkiniz daha dinamik olacak.

    Romantizmi artırmanın yolları

    Her gün “Seni seviyorum”u çekinmeden söyleyin
    Uzmanlara göre pek çok romantik hareket iki kelimeye eşdeğer: Seni seviyorum. Sevgilinize onu ne kadar çok sevdiğinizi söylemeniz romantizminizi 365 güne yayacaktır.

    Güne kahvaltı sürpriziyle başlayın
    Sevgiliniz uyurken yatağa getirdiğiniz kahvaltı tepsisi hem sabahı hem de gününüzü güzelleştirir.

    En sevdiği yemeği pişirin
    En sevdiği yemek ya da sevgilinizi aşka getirecek tatlı… Akşam işten geldiğinde kendisi için mutfakta hummalı bir çalışma olduğunu görmesi sevgilinizi mutlu edecektir. Hem zaten atalarımız boşuna kalbe giden yolun mideden geçtiğini söylememiş.

    Seksi olun
    Partnerinizin içini gıcıklatacak iç çamaşırlarının romantik bir gecenin ön koşulu olduğu malum. Ancak bunu yaparken rahat edeceğiniz çamaşırlar giymeniz de önemli. Zira üzerinizde iyi durmayan bir giysi, kendinize güveninizi engelleyecektir. Bu da sevgilinize olumsuz yansıyabilir.

    Tutkulu bir öpücük
    Minik ve masum bir öpücüğü tutkulu bir öpüşmeye dönüştürün. Öpüştükten sonra sevgilinizle aranızda oluşan cinsel çekimi sürdürün. Asla ama asla tutkulu bir öpücükten sonra gündemi değiştirecek başka bir konuya yelken açmayın.

    Monotonluğa savaş açın
    Spontane programlar hazırlayıp, minik sürprizlerle sevgilinizi şaşırtabilirsiniz. Hep önünden geçtiği şık restoranda sürpriz bir akşam yemeği ya da gece seansı için sinema biletleri…

    Bir diğer alternatifiniz ise evde oturup dizi izlemektense birlikte tango, fotoğrafçılık gibi kurslara gidip dışarıda eğlenceli vakit geçirmek.

    Romantik anlar yaratın
    Romantik bir dağ oteli ya da unutulmaz bir akşam yemeği rutinleriniz arasına girdiyse bizim önerimiz alışılmış, minik, romantik anlar: ” Seni seviyorum” yazılı bir not ya da ” Sana aşığım çünkü…” diye sıraladığınız 100 maddelik bir yazı yazabilirsiniz.

    Unutmayın gelecek sefere sevgiliniz de sizin için bir şeyler yapacaktır.