Blog

  • Çiftler Arasındaki Büyük Sorun

    Çiftler Arasındaki Büyük Sorun

    Ne tuhaftır ki, yakın bir zamana kadar yan yana gelmek için can atılan partnerle artık aynı karede bulunmaya bile tahammül kalmıyor. Çünkü artık çift kendini sürekli bir tartışmanın ortasında buluyor. Peki, ama neden böyle oluyor? Çiftler birbirlerini gerçekten öyle çok seviyorlarken, bazen bilerek bazen ise bilmeyerek hangi konular hakkında tartışma çıkartıyorlar?

    Tartışmalar boşanmaya yol açabiliyor

    Çiftler arasında geçen tartışmalar bütün ikili ilişkilerde yaşanan kaçınılmaz bir surun olarak karşımıza çıkıyor. Önemli olan, problemlerin çıkış nedenlerini anlayabilmek ve değen konular üzerine tartışmak. Aksi takdirde, eğer çiftler sürekli olarak her konuda tartışıyorlarsa, boşanmaya doğru yol alınabiliyor. Etraftaki birçok çiftin boşanma kararı alması ya da yakın ailede yaşanan olumsuz deneyimler, çiftleri evlilik kurumundan soğutabiliyor. Oysa her insan mutlu bir evlilik yapmanın, hayat boyu bir yastıkta yaşamanın hayalini kuruyor. Bu hayalin kolay olduğunu söylemiyorum ama imkânsız da değil… Bunun için ilk önce yaşanılanlara yukarıdan ve dışarıdan farklı bir gözle bakmak ve yeni bakış açıları geliştirmek gerekiyor.

    Erkekler sevdikleri kadını mutlu etme fırsatını hiç kaçırmazlar

    Kadınların konuşurken partnerleri tarafından dinlenmemeleri en büyük kavga sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Erkekler her ne kadar dinlediklerini belirtseler de, aksini ispat etmeye çalışmak ve konuyla ilgili sorular sormak tartışmanın daha çok alevlenmesine neden olabiliyor. Genel anlamda erkeklere göre daha çok konuşmalarıyla tanınan kadınlar pek çok konuyu aynı anda konuşabilme ve dinleyebilme özelliğine sahipken, erkekler aynı özelliğe sahip değiller… Bu nedenle, uzun süre dinleme konusunda erkekleri suçlamak yersiz ve yanlış bir tutum oluyor. Dolayısıyla, bu konuda yapılması gereken en doğru davranış, kadınların önce erkekleri kendilerine odaklanmayı sağlamaları, sonra net ve yalın bir dil kullanarak tek bir konu üzerine konuşmaları ve daha sonra erkeklere herhangi bir çözüm üretmeleri gerekmediği veya sadece kendilerini anlamaya ihtiyaç duyduklarını ifade etmeleri gerekiyor. Çünkü erkekler sevdikleri kadını mutlu etme fırsatını hiç kaçırmazlar. “Beni dinlemene ihtiyacım var. Bir şey söylemene veya çözüm üretmene gerek yok. Sadece beni dinlemeye ve anlamaya çalış. Bu beni mutlu eder!” diyen kadın, erkeğe bu fırsatı vermiş oluyor. Ayrıca genel geçer konulardan ya da günlük olaylardan bahsedilirken kadının ilgisini çeken bir konu erkeğin ilgisini çekmeyebiliyor. Bu durumun göz önünde bulundurularak davranılması, büyük beklentilere kapanılmaması ve erkeğe dinlemediği için eleştirel tarzda suçlayıcı ifadeler kullanılmaması da önem taşıyor. Bu süreçte tartışma yaratmak yerine, küçük ama sevimli kelimeler seçmeye özen gösterilmesi ortamı yumuşatabiliyor.

    Erkekler takdir edildiklerinde daha uzun dinleyebiliyorlar

    Kadın ne kadar yorgun ve bitkin hissedersin hissetsin, erkek dikkatini verip onu dinlediğinde, dokunup ve sarılıp sevgisini ve ilgisini ifade ettiğine kadın rahatlıyor ve gevşiyor, yorgunluğu geçiyor… Bu nedenle konuşmayı sevmeyen erkeklerin hiç olmazsa bir nebze kadınları anlayıp, onlara karşı olan davranışlarını değiştirmeleri önem taşıyor.

    Çünkü kadınlar dinlendiklerini düşündüklerinde partnerlerinin onlara değer ve önem verdiğini, kabul ettiklerini ve buna bağlı olarak da sevildiklerini düşünüyorlar. Bu hisler kadınlar için çok önem taşıyor. Ayrıca, kadınlar duygularını ifade etme imkânı bulduklarında “Anlaşıldım, seviliyorum ve değerliyim!” hissini yaşıyorlar, gevşiyorlar ve rahatlıyorlar. Bu duygu yoğunluğu kadınların kendilerini dinleyen kişiye yakınlık duymasını artırıyor, yokluğu ise uzaklaştırıyor. Mutlu olan ve mutlu görünen bir kadının sıcak karşılıkları ve gülen yüzü, erkeğe pırıltılı bir görüntü sunan ayna gibi oluyor. Takdir edilmek ve hizmet edilmesi erkeklerin erkeksi yanını doyururken, iletişim kurmak ve dinlenmek kadınların kadınsı yanını doyuruyor…

    Ayağı yorgana göre uzatmak gerekiyor

    Maddi harcamalar çiftler arasında tatsızlık yaratabilecek sorunların başında geliyor. Genel olarak baktığımızda, kadınların maddi harcamaları erkeklerinkinden iki kat daha fazla oluyor. Alışveriş yapmayı, kendine yeni kıyafetler ve makyaj malzemeleri almayı, sürekli olarak ev eşyalarını değiştirmeyi ve her gün kuaföre gitmeyi alışkanlık haline getirmiş bir kadınla kavga etmek, erkekler için neredeyse bir rutin davranış haline geliyor. Ancak kavga etmek bu davranışların azalmasına yardımcı olmuyor, daha şiddetli tartışmaların yaşanmasına yol açıyor.

    Bu sonuçlara sebebiyet vermemek için “Ayağını yorganına göre uzat!” atasözünü hatırlamak gerekiyor. Ortak bir hayatın sağlıklı bir şekilde devamlılığı için gelir ve giderin gözler önüne serilmesi önem taşıyor. Bu nedenle çiftlerin ne kadar paraya ihtiyaçları olduğu konusunda birbirlerine karşı açık ve dürüst olmaları gerekiyor. Bunun dışında haftalık ve aylık bir bütçe yapılabiliyor ve yapılan harcamalar hakkında çift birbirine bilgi verebiliyor. Böylece çiftler tartışıp birbirlerini kırmak yerine, başarılı ve eğlenceli bir ilişkiye doğru yol alabiliyorlar.

    Pire için yorgan yakmayın

    Eve ya da randevuya geç kalmayı çiftlerin tartışmalarına yol açan önemli problemler arasında ele almak gerekiyor. Geç kalmak denildiğinde hemen hemen herkesin aklına otobüsü kaçırmak, trafiğe takılmak ve hazırlanmak için vakit harcamak gibi olaylar geliyor. Bu tip durumlarda sağduyulu davranmak ve tartışmaya mehil vermeden geç kalma sebebini öğrenmek önem taşıyor. Çünkü yargısız infaz yapıldığında ve pire için yorgan yakıldığında durum çok daha fazla alevlenebiliyor ve istemeden de olsa çiftin keyfi kaçabiliyor. Bunların olması için ileriye dönük düşünülmesi ve sakin tavrın korunması gerekiyor.

    Sabırla beklemek ve yol göstermek gerekiyor

    Sakal tıraşından sonra lavabonun kirli bırakılması, tuvaletin kirli kalması, tuvalet kâğıdının değiştirilmemesi, kirli tabak ve bardakların kaldırılmaması, yiyecek jelâtinlerinin çöp kutusuna atılmaması, ev temizliğine yardım edilmemesi, yemek masası hazırlama ya da toplama işlemlerinde destek olunmaması, kirli kıyafetlerin çamaşır sepetine atılmaması, döküntülerin toplanmaması, ıslak banyo havlularının ortalık yerde ya da yatağın üzerinde bırakılması gibi pek çok konu çiftlerin tartışma konusu olabiliyor. Aslında düzelme ihtimali fazlasıyla olan fakat düzelebilmesi için fırsat verilmeyen bu tür davranışlara verilen olumsuz tepkiler, tartışmaların şiddetlenmesine sebebiyet verebiliyor.

    “Yaptırım dili” işveren ve işçi arasında olduğu kadar ikili ilişkilerde de oldukça sık kullanılıyor. Bu nedenle çiftin yapılmasını istedikleri bir şeyi talep ederken yıkıcı eleştirilerden, konuya sert girmekten, diretmekten ve kendi kendine söylenmekten kaçınması gerekiyor. Yapılması gerektiği düşünülen şey için partnere fırsat verilmesi ve görsel olarak algılamasını sağlamak bu süreçte önem taşıyor. Fırsat vermenin ana temasında “sabretme ve bekleme” yer alıyor.

    Yukarıda bahsedilen küçük problemlerin devasa boyutlara getirilmemesi için sabırla yapılmalarının beklemesi gerekiyor. Kadınlar bu süreçte çok yanlış bir şekilde, ister istemez toplama, yıkama, temizleme, derleme ve düzeltme gibi davranışlar sergileyebiliyorlar. Farkında olmadan, bu davranışlarıyla olayların akışını erkekler için alışkanlık haline getiriyorlar ve sonrasında birden bire erkeklerden talep etmeye başlıyorlar. Cicim aylarında gösterilen bu anlayışın bir süre sonra değişikliğe uğraması erkeklerin adapte olamamasına neden oluyor. Bu nedenle, tutarlı bir şekilde devam edilmesi ya da değişimin yavaş bir şekilde yapılması gerekiyor.

    Bunun için de partnerin yapmasına fırsat vermek ve görsel olarak algılayabilmesi için hiçbir müdahalede bulunmadan sabırla göstermek önem taşıyor. Böylece hem partnerin algı düzeyi değişiyor hem de tartışmadan uzak bir ilişki yaşanabiliyor.

    Ortak hesap oluşturulması işe yarıyor

    Çiftlerin çatışmasına neden olan bir diğer önemli konu ise eski erkek veya kız arkadaş meselesi oluyor. Facebook kullanımının yaygınlaşmasıyla partner ilişkilerinde sorunlar artıyor. Bu sorunların ortaya çıkmaması için ortak bir Facebook hesabı oluşturabiliyor ya da profil resmi kullanabiliyor. Böylece üyelik ve arkadaşlık talepleri çiftin ortak onayıyla gerçekleşebiliyor ve Facebook kullanımının bağımlılık haline getirilmesi önlenebiliyor.

    Dönüşümlü izlemek gerekiyor

    Çağımız gereği pek çok çiftin çatışmasına neden olan sebeplerin başında diziler ve maç seyretme geliyor. Çiftlerden biri dizi izlerken diğeri maç izlemek isteyebiliyor. Bu durumlarda partnerler arasındaki gerilim yükselebiliyor. Fakat bu durumun tartışmaya dönüştürülmesi için teknolojinin ileri safhalarında olduğumuzun hatırlanması işe yarıyor. Dizi ya da maçı dönüşümlü olarak internet ortamında izlemek çok daha mantıklı olabiliyor. Böylece hem adaletli davranılmış hem ileriye dönük olabilecek çatışmaların önüne geçilmiş hem de gece mahvedilmemiş oluyor.

  • Erkekleri Yataktan Uzaklaştıran Nedenler

    Erkekleri Yataktan Uzaklaştıran Nedenler

    Seks deyince erkekler her zaman bunu ister, kadınlar nazlanır olarak düşünürüz. Ancak erkeklerin de duyguları olduğunu ve bazı sebeplerden seks yapmak istemeyişini anlamamız gerekir.

    1.Yatakta her şeyi erkekten beklemek hata olur. Onların da dokunulmaya güzel sözlere ihtiyacı vardır. Bu istekler yerine getirilmediğinde erkekte isteksizlik oluşabilir.

    2.Biraz yaş ilerlediğinde eskisi gibi çekici olmadığını düşünür ve performans düşmesinden dolayı seksten kaçabilirler.

    3.Depresyon sadece kadınlara has bir şey değildir. Erkekler de depresyona girer ve cinsel isteksizlik oluşabilir.

    4.Baba olmaya kendini hazır hissetmeyen erkeklerde ender de olsa isteksizlik olabilir.

    5.İş hayatında yaşadığı problemler veya maddi sıkıntılar da cinsel isteksizlik sebepleri arasındadır.

    6.ilişkiye girecekleri sırada kadın başka şeylerle ilgilenirse cinsel isteğinde azalma olabilir.

  • Lihi hod 2013 gelinlik modelleri

    Lihi hod 2013 gelinlik modelleri

    Lihi hod 2013 gelinlik modelleri galerimizde sizlerle…

    lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (1) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (2) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (3) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (4) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (5) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (6) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (7) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (8) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (9) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (10) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (11) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (12) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (13) lihi_hod_2013_gelinlik_modelleri (14)

  • Cinsel Sorunları Tetikleyen Duygular

    Cinsel Sorunları Tetikleyen Duygular

    Bilinçaltınızda bastırmaya çalıştığınız ve sizi kemiren 5 tip duygu, seks hayatınızın da bu yüzden önüne geçiyor. Uzman Psikolojik Danışman Dr. Cem Keçe, kişilerin yaşadıkları bu sıkıntıları ve nedenlerini anlatıyor.

    Endişe, korku ve kaygı cinselliği nasıl etkiler?

    Bu duygular türlü biçimlerde kendini gösterir. Karşı cinsten korkmak, cezalandırılmaktan korkmak, gebelikten korkmak, canının acımasından korkmak, başkasına bağımlı kalacak olmaktan korkmak, cinsel hastalık kapacak olmaktan, korkacak olmaktan korkmak…

    Bütün bunlar, kişide adrenalin adı verilen stres hormonunun salgılanmasına yol açar, adrenalin aşk kaslarında kasılma yapar ve cinsel doyumu azaltır, cinsel tepkilerde bozulmalara neden olur, bu da cinsel sorunlara yol açar.

    Saldırganlık ve öfke, cinsel hayata nasıl yansır?

    Saldırganlık ve öfke seks ile boşaltılamaz. Erkekler türlü suçlara yönelebilir, yarışmalı ve tehlikeli sporlara heves edebilir. Kadınlar ise erkek düşmanı olabilir veya kendilerini erkeklerin kollarına bırakmak istemeyebilirler.

    Ayrıca kadınlarda cinsel soğukluğun en açık seçik nedenlerinden biri erkek düşmanlığıdır.

    Suçluluk ve günahkarlık duygusu cinsel hayatı bitirir mi?

    Suçluluk ve günahkarlık duyguları, nedenleri en kolay bulunabilecek olan duygulardır yani cinsel terapist, hastanın çocukluk özgeçmişinde bunun izlerini bulmakta güçlük çekmez. Ebeveynler kendi iç yasak ve koşullanmalarından ötürü, çocuklarını yeteri kadar sevip okşamaktan kaçınırlar, onlarla cinselliği konuşmazlar, bu da çocukta fiziksel temasa karşı bir ürkeklik yaratabilir.

    Hatta çoğu zaman, çocuğun cinsel organıyla oynamasına da izin vermezler ve onu mastürbasyon yaparken yakaladıklarında hakaret ederler, cezalandırırlar ve çocukta cinsellikle günah düşüncesinin birleşmesine yol açarlar. Kendisini suçlu hisseden bir çocuk yetişkinliğinde haz veren bir cinselliği hak etmediğini düşünebilir veya cinsel sorun yaşayarak kendi kendini bilinçdışı olarak cezalandırabilir.

    Cinsel işlevsizlik yaratan duygular nelerdir?

    Cinsel işlevleri zayıflatan veya cinsel isteği azaltan duygusal engellerden biri de aşağılık ve değersizlik duygularıdır. Bu duygulara sahip kişiler, çeşitli nedenlerden ötürü, başka insanlara oranla kendilerini eksik veya yetersiz hissederler. “Ben beceriksizim, ben yetersizim, ben değersizim” düşüncesi zamanla kişiyi gerçekten beceriksizleştirebilir, cinsel gücünü azaltabilir, cinsellikten kaçan bir hale getirebilir.

    Her insanın başkasıyla mukayese edilemeyecek veya kıyaslanamayacak kendine özgü birtakım özellikleri, cinsel doyumları ve başarı düzeyleri vardır.

    Utangaçlık duygusu seksin önüne geçebilir mi?

    Başarılı ve doyurucu bir cinsel yaşamın önüne dikilen en büyük engellerden biri aşırı utangaçlıktır. Cinsel konularda rahat olmayan, cinselliği rahat konuşamayan ve aşırı sıkılgan olan kişiler cinsel heyecanlarını kontrol altında tutmaya çalıştıkları için gerçek doyuma ulaşamazlar.

    Utangaçlık duygusunun güven duygusuyla sıkı bir ilişkisi vardır. Kendine ve performansına güven duymayan kişiler utanç duygusuyla cinsellikten kaçabilirler. Partnerler kişilerin utangaçlık davranışını etkileyebilir, bunu baskı yaparak, suçlayarak, alay ederek, utandırarak ve motive etmeyerek yaparlar.

  • Boşanmış Anne Babanın Çocuğu Olmak

    Boşanmış Anne Babanın Çocuğu Olmak

    Anne ve baba boşandığında çocuk bununla nasıl başa çıkar? Çocuğa yaklaşım nasıl olmalıdır? Kadıköy Şifa Sağlık Grubu’ndan Uzman Psikolojik Danışman ve Psikolog Yaprak Veziroğlu, boşanmış çiftlerin en çok merak ettiği konular hakkında bilgi verdi.

    Boşanma öncesi çatışmalarda çocukların kavgalarda ebeveynlerden birinin tarafını tutması teşvik edilmemelidir. Eğer çocuğun taraf tutması istenirse, çocuk ile diğer ebeveyn arasında yaşanacak soğukluk çocuğun suçluluk duymasına yol açarak onu olumsuz etkiler.

    Çocuğun boşanma nedenini anlayabilmesi için…

    Boşanma öncesinde anne ve baba arasında çocuklar tarafından gözlemlenen “çatışma” yaşanmış ya da yaşanmamış olabilir. Bazı ebeveynler hiç kavga etmediklerini, bu şekilde çocuklarını koruduklarını düşünürler. Oysa çocuklar mutlaka neden-sonuç ilişkisini kurarlar. Eğer boşanma öncesinde hiçbir çatışmaya şahit olmadılarsa, anne ve babasının neden ayrıldığını anlayamazlar. Hatta okul öncesi yaştakiler gözle görülür bir problem yoksa sorunu kendilerinin yarattığını sanabilirler. Bunun tam aksi olan anne ve baba arasında tehdit, dayak, küfür, vb. içeren büyük kavgalar da çocuklar için şahit olunmaması gereken durumlardır. Çünkü çocuğun en güvende hissettiği yuvası çatırdamaktadır ve bu durum çocuğu korkutur. Başına neler geleceğini bilememek çocuğun huzurunu tamamen kaçırır. Dolayısıyla ne çok çatışmalı, ne de süt liman görünen evlilikler boşanmayla sonuçlandığında çocuklar için sonuç olumlu olur. Çocuklar anne ve baba arasında bir sorun olduğunu bildikleri zaman, ayrılma haberini daha anlayışla karşılayabilirler.

    Boşanma haberi çocuğa ne zaman verilmelidir?

    Anne ve baba, boşanmaya kesinlikle karar vermeden çocukla bu konuyu konuşmamalıdır.

    Boşanma haberi çocuğa nasıl verilmelidir?

    Anne ve babaları en çok zorlayan bu kötü haberin çocuğa verilme anıdır. Birlikte mi, yoksa anne ya da baba tek başına mı bunu çocuğa söylemelidir? Kötü haberin iyi bir söylenme şekli maalesef yoktur. Bu nedenle çocuğu üzmeden bunu söylemenin bir formülünü aramak faydasızdır. Yapmanız gereken şey suçun kendinde olmadığını anlamasını sağlamak, bundan sonra neler olacağını anlatarak onu hazırlamaktır. Anne ve baba birlikte, detaya girmeden boşanmanın nedeni (cinsellikle ilgili bilgilerden, birini kötüleyen sözlerden kaçınarak), bundan sonra kimin nerede yaşayacağı, ne sıklıkla görüşüleceği anlatılmalıdır.

    Çocuğun soru sormasına izin vermeli, sorular onun anlayacağı şekilde cevaplanmalıdır. Çocuğun kaldıramayacağı şeyleri o gün ve o an söylemek gereksizdir. Üzerinde durulması gereken en önemli şey, anne ve baba boşansa bile, hala onun annesi ve babası olmaya devam ettiklerini, ayrı evlerde de yaşasalar bunun hiç değişmeyeceğini söylemektir.

    Çocuk ne yaşar…

    Anne ve babası boşanan çocuğun yaşayacağı en büyük ruhsal sorun, terk edilme korkusudur. Evden giden ebeveynin onu unutacağını, artık sevmeyeceğini sanır. Bu da kendine güvenini zedeler. Kimisi anne ve babasını bu işi başaramamış olmakla suçlar, onları bir araya tekrar nasıl getirebileceğini düşünüp durur. Kötü bir olayı kabullenememe, “yas” sürecinin en doğal parçasıdır. Bir suçlu ararlar. Çoğunlukla evden gideni suçlarlar; ya da kavgalarda kim daha agresif idiyse onu. Özellikle okul öncesi yaştakiler suçluluk, 6-8 yaştakiler üzüntü, 8-9 yaşın üzerindekiler kızgınlık duyarlar. Yetişkinliğe yaklaşmış çocukların boşanmayı kabullenmesi çok daha kolay olur, çünkü neyin neden olduğunu daha iyi bilirler.

    Boşanma sonrası

    Her yaştaki çocuklar bir süre bebeksi davranışlar gösterebilirler, öfkeli olabilirler, ya da hastaymış gibi davranabilirler. Böyle zamanlarda cezaya değil fazladan desteğe ihtiyaç duyarlar.

    Hayatınızda birçok şey değişecektir (daha az para, daha az ilgi, daha fazla sorumluluk, yeni okul, yeni ev, yeni arkadaşlar, vb.). Bunları anlayabilmeleri ve kabul etmeleri için onlara şefkatle ama kararlı bir şekilde yaklaşmalısınız.

    Ayrıldığınız eşinizden öç almak için çocuğunuzu görmeyi ya da ona destek vermeyi reddetmeyin.

    Eşinize ne kadar kızgın olursanız olun, onu çocuğunuza kötülememeye çalışın. Dünyanın en kötü annesi/babası da olsa, onun sahip olduğu tek anne/babadır. Bu da onu sevmesi için yeterlidir. Onu eleştirdiğinizde çocuğunuz sevdiği birini sevmemek zorunda kalacak, bu da onu çelişkiye sokup, suçluluk hissetmesine neden olacaktır.

    Düzenli bir ziyaret programının hazırlanması çok önemlidir. Çocuğun kendini terk edilmiş, sevilmeye layık olmayan biri gibi hissetmemesi için ayrı yaşadığı ebeveyninin onu ne zamanlar göreceğini bilmesi gerekir. Ancak o zaman kendini değerli hisseder.

    Ayrı yaşayan ebeveyn, görüşme zamanlarında çocuğuyla birlikte zaman geçirmelidir. Bu vaktin sıklığından çok kalitesi önemlidir. Nadiren bile görüşülse, çocuk “ben annem/babam için çok değerliyim” duygusunu yaşıyorsa problem yoktur. Ancak çocuğunu aldığında onu bir yük gibi görüp, babaanne/anneanneye bırakıp, kendi hayatını yaşayan bir ebeveyn çocuğa bu duyguyu veremez.

    Onunla her görüştüğünüzde özel şeyler yapmaya gerek yoktur. Sıradan vakit de geçirseniz, önemli olan birlikte olmaktır. Sürekli hediyeler alarak kendinizi affettirmeye çalışmayın. Bu şekilde onu sadece doyumsuz yaparsınız. Çocuk her iki evde de normal, kurallı bir hayat yaşamalıdır.

    Kendinizi kötü hissediyorsanız, çocukla duygunuzu paylaşın. Ama bunu yaparken dozajını iyi ayarlamalısınız. “Çok kötüyüm, mahvoldum” gibi olumsuz şeyler yerine “bu günlerde kendimi kötü hissediyorum, ama üstesinden geleceğim” gibi geleceğe yönelik umutlu sözler kullanın.

    Kardeşlerin birbirinden ayrılması çocuklar için ikinci bir yıkımdır. Zaten aile parçalanmışken, bir de kardeşinden ayrılmak çocuk için zordur. Bu nedenle kardeşlerin ayrılmaması önerilir.

    Boşanma sonrası çocuklarda görülebilecek psikolojik problemler

    Çocuklar bazen içinde bulundukları duruma içe kapanma ya da öfke ile karşılık verir. Utandığı için arkadaşlarıyla görüşmeyen, evden çıkmayan çocuğunuz için mutlaka yardım alın. Bazen de duygularını kontrol edemeyen çocuk basit şeylere sinirlenir, vurur, kırar, kendine veya etrafına zarar verir. Böyle zamanlarda öfkeye öfkeyle karşılık verilirse öfke kışkırtılır, kızgınlık anneye/babaya yönelir. Oysa çocuğun öfkesini boşaltması beklenir, ondan sonra konuşulursa, sakin bir ortamda sorunlar daha rahat çözülür. Çocuğu susturmak için verilecek ceza ise onu daha fazla içine kapatacaktır. Sonunda öfke kendine döner ve “ben kötü biriyim” duygusu gelişir.

    Çocuğun duruma tepkisi normal sınırları aşarsa depresyon, kaygı bozuklukları, uyku sorunları, okul sorunları, davranış sorunları gibi ruhsal sıkıntılar ortaya çıkar. Bu durumda mutlaka bir çocuk ruh sağlığı uzmanından yardım almak gerekir.

  • Meyveli beyaz pasta tarifi

    Meyveli beyaz pasta tarifi

    Meyveli Beyaz Pasta Nasıl Yapılır ? Meyveli Beyaz Pasta Malzemeleri Nelerdir ? Meyveli Beyaz Pasta Tarifi…

    Malzemeler

    2 çay bardağı+2 su bardağı süt
    2 çorba kaşığı tozşeker
    2 adet sade pandispanya (iki katlı)
    2 paket beyaz pasta kreması
    4 adet şeftali
    Üzüm taneleri

    Meyveli Beyaz Pasta Yapılışı
    2 çay bardağı süt ve tozşekeri karıştırın. Pandispanyaları sütlü şekerli karışımla ıslatın. Pasta kremasını 2 su bardağı sütle çırpın. Birinci pandispanyanın bir parçasına, hazırladığınız kremanın yarısını sürün. Diğer pandispanyayı üzerine kapatın. İkinci pandispanyayı daha küçük kesip, yapmış olduğunuz pastanın üzerine ortalayarak yerleştirin ve arasına kalan kremayı sürün. Dilimlenmiş şeftali ve üzüm taneleri ile süsleyip servis yapın.

    Meyveli beyaz pasta tarifi
    Meyveli beyaz pasta tarifi
  • Spinal anestezi sonrası baş ağrısı

    Spinal anestezi sonrası baş ağrısı

    Spinal anestezi yönteminde omurilik etrafındaki dura adı verilen zarın içine anestezik ilaç verilerek hastanın belden aşağısını hissetmesi engellenmiş olur ve ekseri genel anestezi için durumu uygun olmayan hastalara uygulanır. Spinal anestezide bel bölgesinden dura zarına ulaşmak için küçük bir delik açılır ve katater adı verilen ince borudan ilaç dura zarının içine gönderilir. Fakat bu yöntemde epidural anestezideki gibi katater borusu bölgede bırakılmaz hemen çıkartılır ve bölge kapatılır…

    Spinal Anestezi Sonrası Baş Ağrısına Ne İyi Gelir?

    Epidural anestezi yönteminde gerek görüldüğü zaman kataterden ek doz verilir, ancak spinal anestezi yönteminde katater bölgede bırakılmadığı, hemen geri çıkartıldığı için tek seferlik doz uygulaması mümkündür. Kataterin hemen geri çıkartılmasındaki sebep ise beyin omurilik sıvısının sızma ihtimali bulunmasıdır. Bu nedenle ek doz imkanı spinal anestezide bulunmamaktadır. Spinal anestezinin etkisi çok çabuk başlamakta ve kısa sürede de geçmektedir. Hastalar bu yöntemin kullanıldığı operasyon sonrasında baş ağrısı çekmektedirler.

    Spinal anestezi sonrası hissedilen baş ağrısının geçmesi için uzmanların önerisi bol bol su tüketmek ve kafein almaktır. Spinal anestezi sonrası baş ağrısını dindirmek için ağrı kesici ilaçlarında düzenli bir şekilde kullanılması önerilir. Ağrı kesicilerin düzenli kullanılması, bol bol sıvı alınması ve çok fazla aşırıya kaçmadan kafein tüketimi ağrının şiddetini azaltır. Ancak ağrının tamamen yok olması için yaklaşık bir hafta zamana ihtiyaç vardır.

  • 2013 Mutfak dekorasyonu için öneriler

    2013 Mutfak dekorasyonu için öneriler

    Dekoratif mutfak eşyaları daha çok gençler için üretilmiş eşyalar olarak dikkat çekiyor. Pembe merdaneler, pembe lambalar, tencere üstü çiçekler, garip ve modern desenli mutfak eşyaları orta yaşlı bir kadının mutfağında tercih etmesi zor ürünler. Özellikle henüz mutfağa alışmaya çalışan yeni evli kadınlar bu tip dekorasyon eşyaları ile kendilerini mutfağa daha fazla ait hissedebilirler…

    Dekoratif mutfak eşyaları içinde en çok kullanılanlar cıvıl cıvıl dekoratif mutfak masası çiçekleri. Bu çiçekler eski zamanlarda sadece görünüş için konulurlardı. Ancak artık burada kısa sürede yetişebilen ve yemeklerde ihtiyaç duyulan maydanozlar ve biberler anında dalından kopartılabiliyor. Çaydanlık ve tost makinesinde de pembe ve açık renkte desenler görülebilir. Eğer eviniz ve dekorasyon tarzınız buna uygunsa ankastre bulaşık makinesi ve fırınlarınızın önüne de çok renkli desenli kapaklar yaptırabilirsiniz. Ancak bu tip dekorasyon tarzını uygularken eşyaların doğal özelliklerini ve yaptırdığınız dekoratif tarzın ne tip sıcaklık ve kullanım alanlarına uyduğunu kontrol etmelisiniz. Zamanla yıpranana dekoratif eşyalar normalden kötü gözükecektir.

    2013_mutfak_dekorasyon_onerileri (1) 2013_mutfak_dekorasyon_onerileri (2) 2013_mutfak_dekorasyon_onerileri (3) 2013_mutfak_dekorasyon_onerileri (4) 2013_mutfak_dekorasyon_onerileri (5) 2013_mutfak_dekorasyon_onerileri (6) 2013_mutfak_dekorasyon_onerileri (7) 2013_mutfak_dekorasyon_onerileri (8) 2013_mutfak_dekorasyon_onerileri (9) 2013_mutfak_dekorasyon_onerileri (10)

  • Zayıflatan tarçın diyeti

    Zayıflatan tarçın diyeti

    Tarçın diyeti hakkında merak edilenleri, Diyetisyen Deniz Berksoy açıkladı.

    Diyet çılgınlıklarına eklenen yeni bir diyet seçeneği de “Tarçın Diyeti” oldu. Ünlü isimlerden Demet Akalın ve Gülben Ergen’in uyguladığı bu diyet, fit görünüme kavuşmak isteyenler için ideal olacağa benziyor. Tarçın diyeti hakkında merak edilenleri, Diyetisyen Deniz Berksoy’dan öğrendik.

    Tarçının en önemli özelliği kan şekerini ve kolesterolü düşürmesidir. Tarçının içeriğinde bulunan sinnamaldehit, bu özelliği göstermektedir. Tarçınla ilgili yapılan birçok araştırma vardır. Bu araştırmalar tarçının özellikle tip-2 diyabet hastalarında kan şekeri kontrolünü sağladığını, kan kolesterol ve trigliserid seviyelerinde düşme sağladığını, iyi huylu kolesterolü yükselttiğini ve kilo kontrolünü sağlamada etkili olduğunu göstermiştir.

    Örneğin; 15 normal kilolu ve 15 obez birey üzerinde yapılan araştırmada, bir gruba sade kahvaltılık gevrek verilmiş, diğer grubun gevreğine ise 6 gr (bir tatlı kaşığı kadar) tarçın ilave edilmiş. Kahvaltıdan önce ve sonra her iki grubun da kanındaki glikoz değeri ölçülmüş. Sonuçta tarçınlı gevrek yiyenlerin kan şekeri değeri, diğerlerine kıyasla %24 oranında düşüş göstermiş.

    Yapılan başka bir araştırmada da, her gün 1 gr tarçın kullanan kişilerin kan şekerinde %20 oranında düşüş ile birlikte kilo değerlerinin dengeli gittiği görülmüş.

    Tarçın suyu tüketin

    Tarçın 0,5-1 gr kabuk parçalandıktan sonra kaynatılmış sıcak su içerisinde 15 dakika demlenerek içilebilir. Günde 3-5 defa içilmesi yeterlidir. Su dahil tüm içeceklerinizde çubuk veya toz tarçını kullanabilirsiniz.

    Her bitkide olduğu gibi tarçınında fazlası zararlıdır. Fazla tüketildiğinde vücutta alerjik reaksiyonlar oluşturduğu görülmüştür.Tarçın, önerilen miktarlarda tüketildiğinde iştahınızı kontrol altına alır ve fazla kilolarınızdan kurtulmanıza yardımcı olur.

  • Kırışıklıklara karşı çözümler

    Kırışıklıklara karşı çözümler

    Gözaltındaki hafif çizgileri ve boyun bölgesindeki kırışıklıkları düzeltmek için neler yapabilirsiniz?

    1- Buz masajı: 1/4 litle suyun içerisine 1 bütün limonu sıkın. Daha sonra bunu buzlukta dondurun. Buzla cilde masaj yapmak, kan dolaşımınını hızlandırmanın yanısıra, cilde serinlik ve canlılık kazandırır.

    2- Parmaklarınızla yüzünüze dokunun: Her sabah, 2 dakika süre ile orta ve yüzük parmağınızı kullanarak masaj yapın. Burundan başlayarak yüz ve boynunuza uygulayacağınız bu masaj cildinizin gerginleşmesini sağlar.

    3- Yeterli miktarda iyot alın: Metobolizma ve cilt hücreleri için tiroid hormonu oldukça önemlidir. Eğer yeteri derecede iyot alıyorsanız, cilt hücrelerinizin çalışması ve kendini yenilemesinde bir problem yoktur. Ancak vücudunuzun iyot bakımından fakir kalması cildin erken yaşlanmasına ve kırışmasına yol açar. Özellikle yaşadığınız yerde havadaki iyot oranı düşükse, bol iyot içeren yiyecekler (örneğin deniz ürünleri) yiyin ve iyotlu tuz kullanın.

    4- Yağ maskesi: Bitkisel yağlardan oluşturulan bu maskeyi, cildinize haftada bir kez uygulamak, kırışıklıklarınızın belirgin şekilde azalmasını sağlayacaktır. Bir tatlı kaşığı buğday özü yağı, avakado yağı, zeytinyağı ve ayçicek yağını bir kabın içinde karıştırın. İçerisine iki çorba kaşığı bal ekleyin. Bir fırça veya pamuk ile yüz ve boynunuza sürün. Daha sonra ince bir tülbent veya bezi, boyun ve yüzünüzün üzerine yayın. İki saat süre ile bekletin ve ılık suyla durulayın.

    5- Sigara içmeyin: Araştırmalar uzun süre sigara içenlerde, erken kırışıklık oluşma riskinin iki kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu yüzden derhal sigarayı bırakmalısınız, eğer bunu yapamıyorsanız hergün C ve E vitaminleri almaya dikkat etmelisiniz. Hergün düzenli olarak nemlendiricinizi de kullanmayı ihmal etmeyin.

    6- Düzenli uyuyun: Düzenli uyumak, uykunuzu alarak yataktan kalmak, cildinizin canlı ve taze görünmesini için kaçınılmaz kural. Ancak bu arada uyuduğunuz ortamdaki nem oranı da oldukça önemli. Havası kuru bir ortamda uyumak, kırışıklıklarınızın daha belirgin hale gelmesine neden olur. Örneğin yatak odanıza nem arttırıcı bir cihaz yerleştirebilirsiniz.

    7- Bitkisel çaylardan faydalanın: Kandil otu içerisindeki silisik asidin cildin elastikiyetini arttırdığını biliyor muydunuz? Aynı şekilde ıhlamur çayı da kırışmayı geciktirir. Nane çayında bulunan dogğal özlü yağlar ise, cildi temizleyerek kan dolaşımını düzene sokar.

    8- Yosunlarla gençleşin: Günümüzde yosun özlerinden yapılan pek çok ürün kozmetik ürünleri satan parfümerilerde bulunuyor. Banyo esnasında bu yosun özlü ürünleri banyo küvetine boşaltın. Yosunların içerisinde bulunan mineral tuzlar ve bazı asit türleri, deri altı hücrelerinin çalışmasının daha aktifleştirerek cildi sıkılaştırır.

    9- Güneşten koruyucu kremler kullanın: Güneşin UV adını verilen zararlı ışınları cildinizin ve kırışıklıkların bir numaralı düşmanıdır. Kızgın güneşin altında geçirdiğiniz saatler, pigment üretimini artırarak cildi kurumaya bırakır. Güneşe çıkmadan önce muhakkak cildinizi koruyucu bir kremle kamufle etmeniz gerekiyor.

    10- Cildinize kompres uygulayın: Arpa içerisinde çok miktarda, cildi besleyen magnezyum tuzu ve bol miktarda vitamin bulunur. Arpa ile hazırlanan cilt maskesini haftada en az bir kez uygulamak, kırışıklıklarınız için oldukça faydalı olacaktır. Önce cildinizi bir tonikle silerek temizleyin. Daha sonra kobukları soyulmuş 200 gr. arpayı yumuşatana kadar kaynatın. Sonra bir tülbentten geçirerek yüzünüze yayın. 20 dakika kadar bekleyerek etki etmesini sağlayın. Bunu haftada 2 kez tekrarlayabilirsiniz.

    11- Düz yastıkla uyuyun: Eğer geceleri, içi tıka basa doldurulmuş yuvarlak bir yastık ile uyuyorsanız, kırışıklıkların yüzünüze iyice yerleşmesine neden olursunuz. Bu şekilde uyumaya devam ettiğiniz takdirde çeneniz katlı bir görünüm alır. Uyuduğunuz yastığın düz olması kırışıklıklarınız için idealdir.

    12- Soğuksıcak şok: Soğuk- sıcak değişimi deri altı hücreleri üzerinde uyarıcı etki bırakır ve kan dolaşımını hızlandırarak cildin yenilenmesini sağlar. Yüzünüzü önce sıcak su buharına tutun, daha sonra buzluktan çıkardığınız soğuk su ile yıkayın. Soğuk- socak şok sonrası açılan gözeneklerindeki siyah noktaları sıkın, sıkılaştırıcı bir tonikle yüzünüzü sildikten sonra nemlendirici bir kremle nem verin.

    13- Bol maden suyu için: Eğer devamlı olarak alkol alıyorsanız, cildinizin zamanından erken yaşlanmasına davetiye veriyorsunuz demektir. Çünkü alkol aldığınız zaman, karaciğer alkolü vücuttan atabilmek için daha fazla vitamin ve sıvı harcar. Bu arada vücudunuz vitaminsiz ve susuz kalır. Alkol kullananların bol miktarda maden suyu içmesi vücudu hem vitamin açısından dengeler, hem de ihtiyaç duyduğu sıvıyı sağlar.

    14- Kas masajı: Sabah akşam dişlerinizi fırçalamak için lavoboya gittiğinizde, ayna karşısında yüzünüze pratik bir masaj uygulayabilirsiniz. İki elinizin baş ve işaret parmaklarını gözaltı bölgenize yerleştirin. Önce bastırarak yukarı sonra aşağı doğru hareket ettirin. İçinizden altıya kadar sayarak bekleyin. Aralıklarla bu hareketleri üç dakika devam ettirin.