Blog

  • Oruç, zayıflama yöntemi veya diyet değildir.

    Oruç, zayıflama yöntemi veya diyet değildir.

    isin_sayin Uzman Diyetisyen Işın Sayın ramazan boyunca ibadete yoğunlaşmak gerektiğini vurgularken, kilo vermek yerine almamaya dikkat etmenin doğru olacağını söyledi.

    Uzman Diyetisyen Işın Sayın “Oruç tutmak zayıflama biçimi değildir. Neden mi? Bir kere; oruç tutarken uzun saatler boyu metabolizmamız çok yavaş çalışır. Sindirim ve boşaltım sistemi çalışıp da ne yapacaktır? Ancak bir yandan düşünür, hareket ederiz. Yani yakıt olarak kullanılan kan şekeri düşer. İftarda ciddi bir iştah potansiyeli birikir. Eğer iftarda çok tatlı, fazlaca pide, pilav yersek aniden yükselen kan şekeri bizi uyuşturur, ağırlık ve rehavet verir. Bu şekilde çoğu kez kilo almak kaçınılmazdır.”
    Ramazandan çok bayramda kilo alınıyor…

    Orucu bir zayıflama yöntemi olarak düşünenler olduğuna dikkat çeken Uzm. Diyetisyen Işın Sayın “Kimisi orucu bir zayıflama metodu gibi düşünür. Oruçluyken metabolizmanın yavaşlamasına rağmen; kilo verebilmek için, gerçekten çok düşük kalorili beslenmeniz gerekir. Eğer Ramazan ayında böyle düşük kalorili beslenmeyle 2 kilo ve daha fazla zayıflıyorsanız, kaslar eriyebilir. Kalıcı bir metabolik yavaşlama olabilir. Bu da artık, daha kolay kilo almak, daha zor kilo vermek anlamına gelir.”

    Ramazandan iki kilodan fazla zayıflamak riskli…

    Oruçluyken kilo vermeye çalışmayın. Zaten oruç bir ibadet biçimidir, bir zayıflama yöntemi değildir diyen Uzman Diyetisyen Işın Sayın “Sorun kilolarımızsa dikkat etmemiz gereken esas şey şudur: Uzun süreli açlıkla kan şekerimiz ay boyu düzensizleşir. Ucunda da şeker bayramı vardır. Oruç ayı boyunca tatlı yememişiz gibi; bayramda da yeme eğilimindeysek lütfen esas olarak bu konuda dikkatli olalım.”

    Ramazanda ibadete odaklanın, tatlı ve hamur işini tadımlık yiyin…

    “Ramazan’ da ibadete odaklanılmalıdır.” diyen Sayın, “Bu esnada da kiloyu koruyabilmeye bakın. Bayramda da kilo almamaya çalışın. Tatlı ve hamur işleri, pilav, makarna bu yolda en kolay kilo aldıran ve sağlığı tehdit eden unsurlardır. Tadımlık yemeye ve kendinizi korumaya çalışın. Kilo vermeyi bu süreçte mutlaka erteleyin. Amacınızı sorgulayıp, dürüst olmak ve kilo korumaya çalışmak en sağlıklısıdır. Böylece kaslarınız korunacaktır. Metabolizma hızınızı kalıcı bir yavaşlamaya karşı, korumuş olursunuz. Bayramdan sonra da bu sayede daha ritmik kilo verebilirsiniz.” şeklinde konuştu.

  • Cacharel ilkbahar yaz 2013

    Cacharel ilkbahar yaz 2013

    Cacharel ilkbahar yaz 2013 defilesi galerimizde sizlerle…

    cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-01 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-02 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-03 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-04 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-05 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-06 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-07 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-08 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-09 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-10 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-11 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-12 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-13 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-14 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-15 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-16 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-17 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-18 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-19 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-20 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-21 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-22 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-23 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-24 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-25 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-26 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-27 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-28 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-29 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-30 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-31 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-32 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-33 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-34 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-35 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-36 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-37 cacharel-defile-printemps-ete-2013-madame-figaro-38

  • Evelik sarma tarifi

    Evelik sarma tarifi

    Evelik sarması nasıl yapılır ? Evelik sarma malzemeleri nelerdir ? Evelik sarma tarifi…

    Malzemeler:
    700 gr evelik yaprağı
    300 gr kıyma
    2 su bardağı bulgur
    ½ demet maydanoz
    ½ demet dereotu
    1 tatlı kaşığı pul biber
    1 tatlı kaşığı karabiber
    1 tatlı kaşığı nane
    1 tatlı kaşığı kimyon
    1 tatlı kaşığı kekik
    Yoğurt

    Yapılışı:

    2 su bardağı bulgura 1 yemek kaşığı tuz atılır ve 2 bardak sıcak su ile ıslatılır. Evelik yaprakları kaynar suda 1-2 dakika bekletilir ve süzülür. Maydanoz ve dereotu ince ince kıyılır. Islatılan bulgura 300 gr kıyma ve yeşillikler eklenir. 1’er tatlı kaşığı pul biber, karabiber, nane, kimyon ve kekik serpilip iç harç yoğrulur ve özleştirilir. Evelik yapraklarının orta kısımları çıkartılır. Yapraklar iç harçla birlikte muska şeklinde katlanıp tencereye dizilir. 1 silme tatlı kaşığı tuz atılıp sarmaların üzerine çıkmayacak kadar su dökülür. Ters çevrilmiş bir tabak yerleştirili pişirilir. Yoğurtla sunulur.
    Evelik Sarması servise hazırdır.

  • İdrar yolu enfeksiyonları

    İdrar yolu enfeksiyonları

    Tersine bilinçsizce kullanılan hijyenik maddeler ve antiseptikler genital organlarda mikrop florasını bozarak zararlı mikropların artışına, dolayısıyla enfeksiyon riskine yol açabiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Yalçın İlker konuyla ilgili olarak antiseptiklerin, vajinada mevcut olan mikrop florasını bozarak zararlı mikropların artışına, dolayısıyla enfeksiyon riskine yol açabileceğinin altını çiziyor ve ekliyor “Tuvaletten sonra temizlik alışkanlığı da, idrar yolları enfeksiyonlarının önlenmesinde önemli rol üstleniyor. Temizliğin önden arkaya doğru olması gerekiyor. Aksi halde anal yoldaki mikroplar idrar yoluna taşınabiliyor.”

    İdrar yolları enfeksiyonları, erişkinlerde en sık antibiyotik kullanılan rahatsızlıkların başında geliyor. Genellikle sağlıklı kişilerde ortaya çıkan bu rahatsızlık ayakta tedavi ediliyor. Ancak, tedavi ihmal edildiğinde hastalık ağır tablolara neden olabiliyor. Özellikle genital organların temizlenmesinde antiseptiklerin kullanılması önerilmiyor.

    Prof. Dr. Yalçın İlker, “Bu enfeksiyonların tedavi edilmemesi böbrek iltihabına, böbrek kaybına ve hatta ölüme kadar gidebiliyor. Tüm idrar yolu enfeksiyonlarının %75’ine koli basili bakterisi neden oluyor. Kadınlarda erkeklere oranla 25 kat daha fazla görülmesinin nedeni ise, idrar kesesinden sonraki idrar yolunun kadınlarda çok daha kısa olması. Erkeklerde de prostat bezi enfeksiyonları önemli sağlık sorunlarına yol açıyor ve tedavi süreci daha zorlu geçiyor. Çünkü prostat bezine yerleşen bakterilerin tamamen ortadan kaldırılması mümkün olmuyor.” diyor ve ekliyor “Bakteriler, idrar olunca esas olarak idrar yaptığımız delikten içeri giriyorlar. Vücut direnci genellikle, bu esnada idrar yollarına ilerlemeye çalışan bakterileri öldürüyor. Ama öldürülmediğinde ya da çok sayıda bakteri girdiğinde enfeksiyona neden oluyor. Kadınlarda görülmesinin en büyük nedeni ise cinsel ilişki sırasında giren bakteriler. Bundan korunmak için de, cinsel ilişkiden sonra idrara çıkmak gerekiyor. Çünkü ilişkiden sonra idrar kesesini boşaltmak koruyucu etki yapıyor.”

    İdrar Yollarında En Çok Görülen Enfeksiyonlar ve Belirtileri
    En sık görülen idrar yolu enfeksiyonu, idrar kesesi kaynaklı oluyor. “Sistit” olarak adlandırılan bu enfeksiyonun ilk belirtisi de, çok sık idrara çıkmak oluyor. Sıklığı 1.5 saatte bir den, 15 dakikada bire kadar değişiyor. Bu duruma, idrar yaparken hissedilen yanma da eşlik ediyor. İdrarda kanama ve hafif ateş de nadiren görülen belirtiler arasında yer alıyor.

    Tanı ve Tedavi Yöntemleri
    Prof. Dr. Yalçın İlker idrar yolu enfeksiyonlarında tanı koyma ve tedavi yöntemlerinin önemine dikkat çekiyor. İlker, “Kişiyi hekime getiren bu şikayetlerin ardından, fizik muayene yapılıyor. İdrar kesesinin olduğu bölgede hassaslık saptanıyor. İdrar tahlili ve idrar kültürü yaptırılıyor. Bu tahlillerde enfeksiyon bulguları ortaya çıkarsa, enfeksiyonun türüne göre antibiyotik belirlenerek tedaviye başlanıyor. Genellikle 3-5 gün süren tedavi süreci, enfeksiyonun ortadan kaldırılması için yeterli oluyor.” diyor.
    Prof. Dr. Yalçın İlker, Sistit’in gebelikte çok rastlanan bir durum olduğunu, ancak hamilelikte her antibiyotik kullanılmadığı için kadınların mutlaka hekime başvurup, uygun ilacı alması gerektiğini belirtiyor. İlker, “Cinsel aktivitenin aniden arttığı durumlarda da Sistit sık görülüyor. Bu nedenle, özellikle balayına çıkan çiftlerde ortaya çıkan idrar yolu enfeksiyonları “balayı sistiti” olarak adlandırılıyor.” diyor.

    İdrar Yolu Enfeksiyonlarında Mikrobiyolojik Örnek Almanın Önemi
    Kadınlarda daha sık görülmekle beraber, erkek hastalarda da azımsanmayacak derece yaygın olan idrar yolu enfeksiyonları, doğru antibiyotikle tedavi edilmeyen hastalarda ağır tablolara neden olabiliyor. Bu konuya dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Hakko, bu denli sık görülen ve ciddi sonuçlar yaratabilen enfeksiyonların tedavisinde kullanılacak olan antibiyotiklerin mikrobiyolojik veriler ışığında seçilmesinin gerekliliğini vurguluyor. Dr. Hakko konuyla ilgili olarak şu bilgileri veriyor: “İdrar yolu enfeksiyonlarına genel olarak barsakta bulunan bakteriler neden oluyor. İdrar yolu enfeksiyonuna en sık yol açan, toplumda koli basili olarak bilinen ‘Escherichia coli’ oluyor. Bu ve bunun benzeri diğer bakteriler antibiyotiklerle karşılaştıkça direnç geliştiriyor ve antibiyotikleri etkisiz hale getiriyor. Bu nedenle tedaviye başlamadan önce (tek bir doz dahi antibiyotik almadan) hastadan mikrobiyolojik kültür alınarak, hangi antibiyotiklere karşı duyarlı olduğunun saptanması gerekiyor. Bu sayede doğru antibiyotikle etkili tedavi yapılması ve bakterinin direnç geliştirmesi önleniyor.”

    Uzun dönemli tedavi gerektiren prostat enfeksiyonları; ağır seyreden, damardan antibiyotik tedavisi gerektiren böbrek enfeksiyonları ve sık tekrarlayan enfeksiyonlarda Antibiyogram yapılmasının şart olduğunu söyleyen Dr. Hakko, kültürde üremeyen mikoplazma, klamidya ve üreoplazma gibi bazı bakterilerin tanısında kullanılan başka yöntemler de olduğunu belirtiyor. İdrar ve kan örneklerinde çalışılabilen bu testler, doğrudan bakterinin saptanması ve hedefe yönelik tedaviyle etkin tedavinin uygulanmasına yardımcı oluyor. Dr. Hakko, idrar kültüründe üreme olmaması, verilen antibiyotiğe yanıt vermeme ve tekrarlayan enfeksiyonlarda da bu testlerin yapılmasının yararlı olacağını vurguluyor.

  • Diyet yaparken pasta yenmez !

    Diyet yaparken pasta yenmez !

    ‘Diyet yaparken pasta yenmez’ düşüncesi, zayıflamaya çalışanların önemli kuralları arasında. Bir dilim pastanın 450 kalori olduğunu hatırlatan Uzman Diyetisyen Serkan Tutar’a göre ise, diyete dost masum alternatifler yok değil

    Pastaların yüksek kalorili besinler olduğunu belirten Uzman Diyetisyen Serkan Tutar, “Çünkü pasta; karbonhidrat, protein ve yağı yapısında bulunduran bir besindir. Zengin içeriği ile en masum pastanın bir dilimi 450 kalori civarındadır. Yani günde 1200 kalorilik bir beslenme programı uygulayan birinin yaklaşık bir ana öğünüdür. Bütün bu nedenler yüzünden diyette pasta yemek bir günah olarak görülür” diyor.
    Ancak diyete pasta ilave etmenin de yolları olduğunu belirten Tutar, bu konudaki önerilerini sıralıyor ve kalori bombardımanına maruz kalmadan pasta yemenin inceliklerini şöyle anlatıyor:
    PASTA SEÇERKEN BUNLARA DİKKAT!
    – İnce bir dilim almaya özen gösterin.
    – Üzerinde kestane şekeri gibi ekstra kalori yüküne sebep olan malzemeler varsa ayırın.
    – Meyveli pasta tercih etmeye çalışın.
    – İnce hamurlu pastalara yönelin.
    – Peynirle yapılan pastaların da kalorisinin en az kremalı pastalar kadar olduğunu unutmayın.
    PASTA YEDİNİZ, DİYETİNİZ BOZULMASIN…
    – 1 dilim pasta, beslenme programınızdaki ½ bardak süt, 2 dilim ekmek ve 1 porsiyon meyveye eşit gelir. Ara sıra kaçamak yapan biriyseniz, günlük beslenme düzeninden bu besinleri bir günlüğüne çıkartarak denge sağlayabilirsiniz.
    – Pastaya hayır diyemeyenlerden ve bu nedenle sıklıkla diyeti bozanlardansanız, o zaman daha hafif seçenekler tercih etmenin veya mutfağa girmenin zamanı gelmiş demektir.
    DİYETE DOST MASUM PASTA ALTERNATİFLERİ
    – 1 dilim mozaik pasta.
    – 1 dilim meyveli parfe.
    – 1 dilim dondurmalı pasta.
    – 1 dilim light cheesecake.
    – 1 dilim light pasta.
    EVDE MASUM PASTALAR YAPMANIN 5 PRATİK YOLU
    – Beyaz un ile esmer unu karıştırın. Yaptığınız pastanın kalori değeri çok değişmese de, kan şekerinizi daha dengeli yükseltir.
    – Şeker yerine granül tatlandırıcı kullanın. Tatlandırıcılar, şeker tadı veren kalorisiz/düşük kalorili öğelerdir. Yaptığınız pastanın kalori değerini %40’a kadar azaltabilirler.
    – Light margarin tercih edin. ‘Margarin, margarindir’ deyip geçmeyin. Pastanın kalorisini yükselten öğe aslında yağdır. Pastanızın kalorisini ciddi oranda azaltabilirsiniz.
    – Kremasını light süt ile hazırlayın. Bu yolda, pastanın yağ içeriğini azaltarak kalorisinin düşük olmasına yardımcı olur.
    – Çikolata yerine şekersiz çikolata veya taze meyve tercih edin. Çikolata hem şeker hem de yağ içerir. Şekersiz çikolata kullanarak veya en iyi seçim taze meyve kullanarak, hafif ve daha sağlıklı bir pasta hazırlayabilirsiniz.

  • Sözel şiddete özgüvensiz erkekler daha çok başvuruyor

    Sözel şiddete özgüvensiz erkekler daha çok başvuruyor

    Kadınlara yönelik şiddet fiziksel, ekonomik ve sözel olarak, farklı şekillerde kadınların hayatına girebiliyor. Genel olarak fiziksel şiddet kadar üzerinde durulmayan ve maruz kalan kadınların çeşitli korkularla başkalarına söylemekten çekinerek yardım alamamalarıyla sonuçlanan sözlü şiddet, kadınların durumun düzeleceğine olan inançları nedeniyle üzeri kapalı bir kutu gibi çözümsüz kalabiliyor. Eğitimli ve hatta ünlü, kariyerinde istediği noktaya gelmiş kadınların da maruz kaldığına sıkça şahit olduğumuz sözel şiddet; yaş, dil, din, ırk, sosyoekonomik statü tanımıyor. Aile içi iletişimin yanı sıra, kadınların psikolojilerini de derinden sarsan bu durum, zaman içerisinde müdahale edilmediği takdirde, yerini fiziksel şiddete de bırakabiliyor.

    Sözel şiddete özgüvensiz erkekler daha çok başvuruyor

    Yüksek sesle bağırmak ve aşağılayıcı sözler sarf etmek gibi davranış biçimleriyle öne çıkan sözel şiddet, özgüvensiz erkeklerin kendini ifade etmekte zorlandığı durumlarda sıklıkla görülüyor. Kendini sözlü olarak ve doğru şekilde ifade edemeyen erkekler, bu durumun neden olduğu öfkeyle, ajitasyon denilen ve saldırganlık içeren davranışlara yönelerek, öfke kontrolünü elden bırakabiliyorlar.

    İlk zamanlarda küçük ama sürekli sözlü tartışmalarla ilk sinyallerini veren sözel şiddet, zaman içerisinde kadının sessiz kalması ve durumu kendinin bile kabullenememesinin doğal bir sonucu olarak, daha şiddetli bir hale gelmektedir.

    Ailesinin dağılmasından veya başına daha kötü işler geleceğinden korkan kadınlar, mevcut durumun üzerini örterek, olayları kendi haline bırakabilmektedirler. Bu durum, genellikle işlerin daha da çıkmaza girmesiyle ve hatta şiddetin sözelden fiziksele geçişiyle sonuçlanabilmektedir.

    Özgüvenden yoksun, kendini sözlü olarak istediği şekilde ifade edemeyen erkekler, sözel saldırılarla istediklerini yaptırmaya, karşısındaki kadını küçük düşürmeye ve bu yolla sinirlerini yatıştırmaya çalışmaktalar. Bu gibi durumlarda, kadınların mutlaka uzman bir hekimden psikolojik destek almaları gerekmektedir. Çünkü bu sorunlar, zamanla azalmak yerine şiddetini arttırarak ilerleyecek, bu zaman zarfında kadınların psikolojileri daha da yıpranacaktır.

    Sözel şiddet gören kadınları bekleyen başka sorunlar; kronik mutsuzluk ve depresyon

    Eşlerinden veya karşı cinsten herhangi biri tarafından sözel şiddet gören kadınlar, psikolojik açıdan çoğunlukla kendi içlerinde yaşadıkları büyük bir çıkmazın içine giriyorlar. Korku, sessizlik, çekingenlik, özgüvensizlik, umutsuzluk, mutsuzluk gibi psikolojik belirtilerin yanı sıra; çarpıntı, unutkanlık, baş dönmesi gibi fiziksel belirtiler de gösteren kadınlar, kendilerini kronik mutsuzluk ve depresyon gibi ciddi psikolojik etkenlerin de ortasında buluyorlar.

    Hayattan zevk alamaz hale gelen bu kadınlar, güçten düşen psikolojileri nedeniyle şiddet uygulayan kişiden uzak durmayı, ayrılmayı göze alamıyor ve konuyla ilgili profesyonel yardım alacak ve bu süreci tamamlayacak gücü kendilerinde bulamıyorlar.

    Uzmanlar bu gibi durumlarda kişilerin mutlaka profesyonel anlamda bir uzmandan destek almalarını ve çabalarını, durumun üzerinin örtülmesi için değil, bu duruma bir son verilmesi için kullanmalarını öneriyor.

  • Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Gastroösofagiyal reflü (GÖR) mide içinde bulunan yemek ve asitin yemek borusuna (Ösefagus) geri tepmesine verilen isim. Göğüste yanma yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak bilinir. Reflü ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülüyor. Endüstriyel, rafine gıdalar ile beslenenlerin en az %20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın %50’leri geçtiği söyleniyor.

    Asit azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçla arasında birinci ya da ikinci sırada. Her ne kadar aksini iddia edenler varsa da bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği yok. Tıpta müthiş ilerlemeler olmasına, bir yığın modern mide ilaçlarının keşfine rağmen reflü şikayetlerin görüldüğü insanların sayısı azalmak bir tarafa roket hızı ile yükselmekte!!

    Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın yazdığı bu yazıda tedavisinde asit azaltan ilaçların kullanıldığı göğüs yanması (reflü) ve mide ekşimesi gibi şikayetlerin ilaçsız, sadece diyet ile nasıl düzelebildiğini öğreneceksiniz.

    Tıpta müthiş ilerlemeler oluyor. Bir yığın modern mide ilacı keşfediliyor. Bunlara rağmen reflü giderek artıyor? Neden?

    Gastroözofagiyal reflü (GÖR) ya da kısacası reflü mide içinde bulunan yemek ve asidin yemek borusuna (Özofagus) geri tepmesine verilen isim. Göğüste yanma yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak da biliniyor.

    Reflü ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülmekte. Endüstriyel ülkelerde insanların en azından yüzde 20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın yüzde 50’leri geçtiği söylenmekte. Zaten ilaç satışları da bunu gösteriyor. Mide asidini azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçlar arasında birinci ya da ikinci sırada. Bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği yok, sadece günü kurtarıyorlar. Zaten tedavi edici olsa idi bu kadar satılmazlardı.

    Reflünün oluşum mekanizmasından biraz bahseder misiniz?

    yemek borusunun (özofagus) alt ucunun mide ile birleştiği yerde alt özofagus büzgeçi (sfinkter) denilen, kastan oluşmuş kapak benzeri bir yapı bulunuyor. Bu büzgeç yutma sırasında yemek mideye inerken gevşeyip açılıyor, diğer zamanlar büzüşüp kapanıyor. Normalde yemek borusu yolu ile mideye inen yiyecek nadiren mideden tekrar yukarıya, yemek borusuna çıkıyor. Olsa da bu çok kısa sürüyor.

    Reflüde yemek borusu (özofagus) alt büzgeçi kapalı olması gerektiği zaman gevşer ve mide içeriği yemek borusuna geri kaçar. Mide şişkinliği mevcut durumu azdırıyor. Geri kaçış nadiren bu büzgeçin tonusunun (belirli kasılma hali) yetersizliğine, yani gevşekliğine bağlı.

    Mide yüzeyini döşeyen hücreler midenin salgıladığı güçlü aside karşı dayanıklı. Halbuki yemek borusunun döşemesinin bu güçlü asitten korunacak bir özelliği yok. Uzun süre mide asidine maruz kalırsa burada mikropsuz bir iltihap gelişiyor; buna tıp dilinde ösofajit deniyor. Ösofajit uzun erimde yemek borusu kanserine yol açabiliyor.

    Ne gibi belirtileri ve yan etkileri var reflünün?

    Hastalar reflüyü genellikle göğüs kemiğinin altında bir “yanma” ve ”baskı” olarak hisseder, bazen de bu yanma hissi boğaza doğru yansır. Yanma ve baskı tarzında olan bu yakınmalar yemekten sonra artar ve bazen saatlerce sürebilir. Bazen ağza ekşi su da gelebilir. Astım, larenjit (ses kısıklığı), yutma güçlüğü görülebilir.

    Reflü tedavi edilmez ise yemek borusunda darlık ve kanamalara yol açabiliyor. Astımlı hastaların en az üçte birinin altında sebep olarak reflü vardır. Uzun süre reflüsü olan bir kişide yemek borusu kanseri de gelişebiliyor.

    mide

    Reflü teşhisi nasıl konuyor? Tedavisi nasıl?

    Hastanın şikayetleri iyi değerlendirilirse reflü teşhisi hiçbir laboratuar yöntemine başvurmadan genellikle rahat konuluyor. Başka şüpheli bir durum yoksa radyolojik incelemelere ve endoskopiye nadiren gerek duyuluyor.

    Klasik reflü tedavisinde üç grup ilaç kullanılıyor; anti asitler, H2 reseptör kırıcıları ve proton pompa inhibitörleri. Antiasitler mide asidini nötralize eden bikarbonat gibi alkali maddeler. Diğerleri ise mide asidini azaltan ilaçlar. Bu ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçlar arasında birinci ya da ikinci sırada.

    Her ne kadar akut devrede bu ilaçlar yemek borusundaki yanmayı azaltsa da hastalığı tedavi edici bir özellikleri yok. Uzun süre kullanılmaları halinde bir yığın ciddi yan etkileri de oluyor.

    Sanılanın aksine reflülü hastalarda midenin asit üretiminde bir fazlalık yok. Hatta birçok reflülü hastada (özellikle yaşlılarda) mide asit salgısı düşük (1). Mide asidinin çok sayıda görevi var. Bunun ilaçlarla azaltılması bir yığın yan etkilere neden oluyor.

    Biraz o yan etkilerden bahsetseniz. Çünkü o kadar çok insan bu ilaçları kullanıyor ki…

    Evet, çok haklısınız. Üstelik hekimlerin büyük çoğunluğu bu yan etkileri hastalarına açık açık anlatmıyor. Mesela o hasta belki mide ilacı yüzünden zatüre oluyor ama kendisi bunu bilmiyor. Hatta muhtemelen hekimi de.

    Mide ilacı yüzünden akciğer hastalığı geçiriyoruz yani…

    Mesela ABD’de sağlık merkezlerine başvuran 364,683 hastanın üzerinde yapılmış bir araştırmaya göre asit azaltan ilaçları kullananlarda kullanmayanlara göre 4 kat fazla zatüre (akciğer iltihabı, pnömoni) olduğu saptanmış (2).

    Çünkü mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimizle aldığımız mikropları öldürmek. Yani mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biri. Mesela ülser hastalığına sebep olan helikopter bakterileri (helikobakterler) düşük asitli ortamlarda yaşama şansına sahip oluyorlar. Birçok mikrobik ishalin altında yatan neden de aynı.

    Mide asidinin azalmasının başka bir zararı da B12 vitamini yetersizliğine yol açması. B12 vitamini yetersizliği çok önemli çünkü kansızlığa, halsizliğe, konsantrasyon zaafına, algılama bozukluklarına ve hatta bunamaya kadar varan ağır bulgulara yol açabilir. B12 vitamini eksikliği son yıllarda müthiş bir artış göstermekte. Yüzde 20’lere 30’lara varan oranlar bildiriliyor. Bunun temel nedenleri hekimlerin hastalarına kırmızı et yeme yasağı koymaları ve reçetelerine yazdıkları mide ilaçları!(3)

    Mide asidinin B12 vitamini emilimine 2 temel faydası var. Mide asidi, diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel proteinlerden ayrılmasını sağlıyor. Aksi halde vitaminin bağırsaktan emilerek kana geçmesi çok zorlaşıyor. Yine B12 vitamininin emilebilmesi için midede intrinsik faktör denilen bir yapıyla birleşmesi gerekiyor ki, bu faktörün salgılanması da asit azlığında azalıyor.

    Mide ilaçlarının bir zararı da protein sindirimini bozması. Yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer. Sonuçta bir yığın alerjik, psikiyatrik (otizm, depresyon, hiperaktivite) enflamatuvar ya da otoimmün hastalık (Haşimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz kolit, astım, vb.) gelişebiliyor.

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi minerallerin emilimini de azaltıyor. Mide asidini azaltan ilaçlar bu kadar çok kullanıldığına göre yemek borusu kanserlerinin de azalması gerekiyordu. Ne gezer? Tam tersine son 15-20 yemek borusu kanserleri 3-4 kat arttı .

    Beslenme alışkanlıklarımızın reflü ile bir ilişkisi var mı?

    Şişman kişilerin çoğunda reflü var. Bu nedenle fazla yağlı yiyeceklerin reflüye neden olduğu ileri sürülmüş. Fakat reflünün diyetteki yağ miktarı ile değil, şişmanlıkla ilgisi olduğu gösterilmiş (5).

    Buna karşılık rafine (hızlı kana karışan) şekerlerin diyetteki fazlalığı ise reflüye neden olmakta. Yapılan bir araştırmada reflüsü olan hastaların diyetindeki glisemik endeksi yüksek gıdalar çıkartıldığında hastalık belirtilerinin bir hafta içerisinde düzeldiği gösterilmiş (6). Hatta bu çalışmaya katılan hastalar alkol, sigara ve kahve gibi kötü alışkanlıklarına devam etmelerine rağmen reflü şikayetleri düzelmiş. Bahsi geçen hastalar mide ilaçlarının tümünü kesmişler. Maalesef bu konuda yapılan tek araştırma bu.

    Bizim gözlemlerimiz de aynı şekildedir. Düşük şekerli bir diyet olan “Taş Devri diyeti”ni uygulayan kişilerin çok büyük bir bölümünde (neredeyse hepsinde) reflü birkaç gün içinde kendiliğinden kayboluyor. Düşük şekerli diyetin reflüyü nasıl azalttığının mekanizması iyi bilinmemekte.

    Bu aşamada Dr. Batmanghelidj’in açıklamaları önemli. Daha önce de su konusunda anlattığım gibi birçoğumuzda bulanan gizli susuzluk nedeni ile (yani eğer yeterli sıvı almıyorsak) vücudunuz histamin salgısını artırıyor (zaten asit ranitidin, simetidin gibi mide ilaçları da histamin salgısını azaltıyorlar). Histamin akciğer damarlarını ve uzuvlarımızdaki damarları büzerek sıvı kaybını önlüyor. Böylece beyne daha fazla kan gitmesini sağlıyor. Fakat bunun karşılığında histamin mide asit salgısını da artırıyor.

    Midede proteinli gıdayı sindirecek olan asit, mide döşemesindeki hücrelere zarar vermiyor. Hâlbuki onikiparmak bağırsağının hücreleri aside mide hücreleri gibi dirençli değil. Normalde mide asiti arttığında sekretin denilen hormon da artarak pankreastan bikarbonat salgısını artırıyor.

    Ancak midedeki asiti nötralize edecek kadar bikarbonat salgılandığında mide kapısı (pilor) açılarak mide asiti ve yiyecekler onikiparmak bağırsağına geçebiliyor. Eğer geçerse onikiparmak bağırsağına geçen asit buradaki döşemeyi (mukoza) tahrip ederek ülser yapıyor.

    Neyse ki çoğu kez pilor spazma uğrayarak bu duruma izin vermiyor. Ama bu sefer mide içi basıncı artıyor. Sonuçta mide içeriği yemek borusuna kadar geri tepiyor. İşte reflü dediğimiz şey bu. Bu arada midenin kronik olarak şişkin olmasmide üst kapısının diyafram yarığına (hiatus) fıtıklaşmasına neden oluyor (hiatus fıtığı).

    Aslında başka bir sorun da mide asit salgısının azalması. Ülser şikayeti olan kişilerin çoğunun mide asit salgısı sanılanın aksine düşük oluyor. Midedeki proteinler asitle yeterince parçalanamayınca mide kapısı açılmıyor ve sonuçta mide içeriği yemek borusuna kadar geri tepiyor

    Bence hipoglisemide de benzer şeyler oluyor. Hipoglisemi sırasında vücudumuz kan şekerini yükseltmek için adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarını artırıyor. Biliyorsunuz kortizol mide asit salgısını artıran bir hormon. Pankreas kortizolün fazladan salgıladığı bu asiti nötralize edecek kadar bikarbonatı kısa zamanda salgılayamadığı için az önce anlattığım gibi pilor sıkı sıkıya kapanıyor. Mide içi basıncı artıyor, yiyecekler bağırsağa geçemiyor ve artan basınç nedeni ile yemekborusu alt büzgeçi açılıyor. Sonuçta mide içindeki yiyecekler ve kortizol yüzünden artan mide asidi yemek borusuna geri tepiyor.

    Suyun da reflü ve ülser tedavisinde çok önemli olduğu söyleniyor. Bu nasıl oluyor?

    Birçoğumuzun yeteri kadar su içmediği açık. Bu nedenle vücudumuz tam anlamı ile görevlerini yerine getirmiyor ve çeşitli kronik hastalıklar ortaya çıkıyor. İran asıllı ABD’de yaşayan Dr. Fereydoon Batmanghelidj (Feridun Batmangeliç) Su: Hasta Değil, Susuzsunuz kitabında tüm hastalıkların en önemli nedenin, vücudun susuz kalması olduğunu söylüyor . Bu bilim adamına göre yeterli su tüketimi nerdeyse bütün hastalıkların korunmasına yardımcı olabiliyor. Yeterli suyun en faydalı olduğu hastalık ise reflü ve ülserler.
    Dr. Fereydoon Batmanghelidj’in hikayesi çok ilginç. Batmanghelidj İran İslam Devrimi sırasında 1979 yılında idamla yargılanmak üzere hapiste yatıyor. Hapishanedeki ilk günlerinde şiddetli kıvrandırıcı ülser ağrısı olan bir mahkûma hapishanenin revirinde hiç ilaç olmadığı için iki bardak su veriyor. Ağrı 8 dakika içinde geçiyor. Daha sonra hastası 3 saatte bir 500 mL (1 küçük pet şişe ya da 2 büyük su bardağı) su içmeye devam ediyor. Akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250mL yemekten 2.5 saat sonra 250mL ve aralarda istediği kadar su içmesini öneriyor. Hasta yıllarca mide ağrısı çekmiyor.

    Batmanghelidj ilk hastadan sonra hapisten çıktığı 1982 yılına kadar 3000’den fazla ülserli mahkûmu sadece suyla tedavi ediyor. Hapse girdiğinden bir yıl sonra ilk duruşmaya çıktığında hâkime insan sağlığı için çok önemli bir buluş yaptığını, yaptığı bu buluşun İran ve Batı tıp dergilerinde yayınlanması için bir makale yazdığını söylüyor. İdam edilmeden önce bu yazıyı kendisine teslim etmek istiyor. Hâkim duygulanıyor ve cezasını 3 yıla indiriyor. Daha sonraki aylarda ise erken tahliye kararı veriyor. Fakat Batmanghelidj araştırmalarını tamamlamak için erken tahliye teklifini kabul etmiyor, izin alarak fazladan birkaç ay daha hapishanede kalıyor (toplam 2 yıl 7 ay) ve çalışmalarını tamamlıyor (7).

    Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Reflü ve ülseri benzer şekillerde tedavi ediyorum. İkisini birlikte anlatayım. Acil tedavinin ilk adımı hastaya 3 saatte bir 500 mL (1 küçük pet şişe ya da 2.5 büyük su bardağı) su vermek (günde toplam en az 4 litre). Akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250mL yemekten 2.5 saat sonra 250mL ve aralarda istediği kadar su içmesini öneriyorum. Daha önce de anlattığımız gibi Dr. Batmanghelidj bu şekilde binlerce hasta tedavi etmiş.

    İkinci önemli adım rafine şekerlerin, un ve şekerden mamul gıdaların, belirgin bir şekilde azaltılması. Taş Devri diyeti bu amaca çok uygun.

    Zatürree-mide ilaçları

    ABD’de yapılan bir araştırmaya göre primer bakım merkezlerine başvuran 364,683 hastanın üzerinde yapılmış (6). Bu hastaların 5,551’inde primer pnömoni (zatürree) saptanmış. En az bir yıl asit salgısı azaltan ilaç kullanan kişilerde pnömoni sıklığı %2.45 iken, bu tip ilaçları kullanmayanlarda oran %0.6 olarak bulunmuş; yani dört kez daha az pnömoni olmuş.

    Mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimiz ile aldığımız mikropları öldürmektir.

    Yanı mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biridir. Yukarıdaki sözü edilen çalışmada zatürreenin mide asidi azaltan ilaçları kullananlarda 4 kat fazla görülmesi bu konunun önemini daha da iyi vurgulamaktadır.

    B12 vitamini-mide ilaçları

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel proteinlerden ayrılmasını engeller. B12 vitamini eksikliği son yıllarda müthiş bir artış göstermektedir. Bunun temel nedenleri kırmızı et yeme yasağı ve mide ilaçlarıdır . B12 vitamini eksikliği kansızlığa, halsizliğe, konsantrasyon zaafına ve hatta bunamaya kadar varan ağır bulgulara yol açabilir.
    B12 yetersizliğinden korunmak için asit azaltan ilaçlar kesilmeli ve C vitamini ya da diğer doğal asitli yiyeceklerden zengin bir diyet ile beslenilmelidir.

    Mide ilaçları ve hazımsızlık

    Mide ilaçları asit salgısını azalttığından ya da var olanı etkisizliştirdiğinden protein sindirimi büyük ölçüde bozulur. Bu durum sonucunda yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer. Sonuçta bir yığın alerjik, enflamatuvar ya da otoimmün hastalık (Hoshimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz kolit, astım vb) gelişebilir.

    Mide ilaçları ve minerallerin emilimi

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi minerallerin emilimini de azaltır. Örneğin antiasitler fazla kalsiyum içermesine rağmen mide asitliğini azalttığı için iyi bir kalsiyum kaynağı değillerdir.

    Kanser ve reflü ilaçları

    Mide asidini azaltan ilaçların Barett ösefagusunu azaltması lazım geldiği varsayıldığına göre, son 15-20 yıldır yemek borusu kanserlerininin de azalmasını beklerdik. Halbuki bu dönem içinde ösefagus kanserleri 3-4 kat artmıştır !!

  • Gelecek Nesil Oteller

    Gelecek Nesil Oteller

    Seyahat etmenin dinamikleri her geçen gün değişiyor ve bu yakın bir zamanda hizmet sektöründe olan otelleri zorlayacağa benziyor. Yakın gelecekte sadece hizmet sektöründe fark yaratabilen oteller ayakta kalabilecek. Born Rich sitesinin hazırladığı listeye göre dünya üzerinde görebileceğiniz en lüks otelleri bulacaksınız. Artık sıradan bir 5 yıldızlı otel olmak yeterli değil; listemiz size yüksek teknoloji otellerini tanıyabilme imkanı verecek.

    gelecek_nesil_oteller (1) gelecek_nesil_oteller (2) gelecek_nesil_oteller (3) gelecek_nesil_oteller (4) gelecek_nesil_oteller (5) gelecek_nesil_oteller (6) gelecek_nesil_oteller (7) gelecek_nesil_oteller (8) gelecek_nesil_oteller (9) gelecek_nesil_oteller (10) gelecek_nesil_oteller (11) gelecek_nesil_oteller (12) gelecek_nesil_oteller (13) gelecek_nesil_oteller (14) gelecek_nesil_oteller (15) gelecek_nesil_oteller (16) gelecek_nesil_oteller (17) gelecek_nesil_oteller (18) gelecek_nesil_oteller (19) gelecek_nesil_oteller (20)

  • Cilt lekelerine doğal maskeler

    Cilt lekelerine doğal maskeler

    Cildinizdeki güneş lekeleri, sivilce lekeleri gibi sorunlarla savaşıyorsanız. Bu maskelere mutlaka göz atın…

    Süt Maskesi
    1 çay bardağı sütün içine 1 salatalık rendeleyin. 2 saat bekletip süzün ve yüzünüze uygulayın. Hergün kurudukça tekrarlayın 15 gün devam edin.

    Votka-Elma Suyu Maskesi
    Bir yemek kaşığı votka ve bir çorba kaşığı taze elma suyuna alabildiği kadar öğütülmüş yulaf unu ve bir tatlı kaşığı kayısı yağı karıştırın. Bu maskeyi cildinizde 20 dakika bekletin. Havuç ve limon suyunu karıştırıp dondurun. Her gün bir kapsülü cildinizde dolaştırın.

    Ayva Maskesi
    1 ayvanın içinden cıkarılan cekirdekleri yarım çay bardagı ılık suda 2 gun bekletin kaygan bı sıvı halini alacaktır bunu yuzunuze uygulayın kurudukca uzerıne tekrar surun cıldınız hem sıkılastıgını hemde lekelerın azaldıgını goreceksiniz haftada 1 sefer uygulayın.

    Yumurta Kabuğu Tozu Maskesi
    Malzemeler
    * 1 tatlı kaşık kabartma tozu,
    * 1 tatlı kaşık vaselin
    * Yumurta kabuğu, ancak bunu ezerek toz ve un haline getirmelisiniz.
    25 dk beklet ve yıka

    Peloid Pelomen Kil Maskesi
    Peloid pelomen kil akşamları cilt tipinize göre bekleteceksizniz kullanma şekli içinde yazıyor. yatmadan önce uygulayın mümkünse buhar tutup yüzünüze arkasından maskeyi yapın sadece su ile durulayıp iyi bir hücre yenileyici krem sürün üzerine ama sabırlı olun kalıcı bir çözüm çok yavaş geçiriyor ama kalıcı çözüm rengini açmıyor tamamiyle bozuk hücreleri yeniliyor 2. neo strata yıkama jeli

    Tatlı kayısı Maskesi
    Tatlı kayısı yağı ve elma sirkesini hergece temiz cildinize uygulayın

    Limon maskesi
    Hergün yüzünüze temiz cilde tabiki yatmadan limon sürün ve yıkamadan yatın sabah kalktığınızda yıkayın.bende daha yeni başladım inşallah iyi gelir…

    Kil-Limon Maskesi
    Kille limonu karıştırıp maske haline getirin yüzünüze sürün. Daha sonra zambak yağı ile cildinizi nemlendirin.

    Tuz Maskesi
    1 yemek kaşığı tuza 1 tatlı kaşığı sikeyi koyup lekeli bölgeye dairesel hareketlerle uygulayın. haftada 1 kez tekrar ediniz.

    Havuç-Bal Maskesi
    Malzemeler
    1 Havuç
    ¼ çay kaşığı bal.
    Uygulama yöntemi: Havucu doğrayarak suyunu sıkınız sonra da bal ile karıştırınız.
    Uygulaması: Bu karışımı cilde sürün. 10-15 dakika öylece bırakın. Ve sonra da temizleyin.

    Salatalık Maskesi
    Hergün biraz solmuş olan salatalık ile bu lekelerinize masaj yaparsanız zaman içinde lekenin renginin de sarardığını ve açık renk aldığını göreceksiniz.

    Şeftali Maskesi
    İçindekileri
    Bir adet şeftali
    Bir adet elma
    Biraz şeker
    Beş altı tane siyah üzüm ve dört yemek kaşığıda şarap
    Hazırlama : Tüm meyveleri blendırdan geçirip ezin ve kavonaza koyun.Bunun üzerinede şekerle şarabı ekledikden sonra buzdolabında on gün bekletin.Daha sonra bunu süzerek suyunu cam şişede saklayın…Bunu her gün yarım saat bekletin.
    gitmesine yardımcı olacaktır.

    Limon-Sirke Maskesi
    içindekiler :
    Bir çay kaşığı su
    Bir çay kaşığı limon suyu
    İki çay kaşığı sirke
    Hazırlanışı : Tüm hepsini karıştırın ve bu karışımla her gece yatmadan önce lekeleri silin.Sabah kalkıncada yüzünüzü yıkayın.

    Patates Unu Maskesi
    İçindekiler :
    Bir yemek kaşığı patates unu
    Üç damla zeytınyağı
    Bir tane domatesin suyu
    Hazırlama : Bütün malzemeleri karıştırın ve bütün cilt lekeleri için kullanın.En az yirmi dakıka kullanıp bekleyin.

     

  • 2013 yazına damgayı vuracak en iyi 28 kombin tasarımı

    2013 yazına damgayı vuracak en iyi 28 kombin tasarımı

    Kombin Yapmayı Öğrenin
    Hangi giysileri asla kombinlememeliyiz?
    Kombin nasıl yapılır?
    Jean pantolonlarla nasıl kombin yapabiliriz?
    Eteklerle ne tür kombinler yapabiliriz?
    Abiye kombin nasıl yapılır?
    Elbise kombinlerken ayakkabı seçimimiz nasıl olmalı?
    Elbise kombinlerken renk ve desenleri nasıl kullanmalıyız?
    Ceketlerle ne tür kombinler yapabiliriz?
    Kombine uygun çanta nasıl seçilir?