Blog

  • Parayla mutluluk

    Parayla mutluluk

    Sadece parayla mutluluk olamayacağını artık pek bilmeyen kalmadı. İşte para ve mutluluk dengesi ile ilgili yapılan bir araştırma…

    İsviçreli iktisatçı Bruno Frey’in on yıllar süren araştırmalarının sonucuna göre para, insanların mutluluğunda önemli bir role sahip. İngiltere’deki Warwick Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren bilim insanı, iktisadi modellerle mutluluğun ilişkisini inceleyen ilk isimlerden.

    Ülkeler arası karşılaştırma

    Frey, “Daha fazla para kazanan insanlar daha mutlu. Bu ülkeler arası karşılaştırma yapıldığında da geçerli. Yoksul ülkeler ile ortalama gelir düzeyinin daha yüksek olduğu ülkeleri karşılaştırdığımızda, daha varlıklı ülkelerdeki insanların daha mutlu olduğunu görüyoruz” diyor.

    Frey gibi bilim insanlarının bahsettikleri mutluluk, ölçülebilir ve öznel memnuniyet. Anketlere katılan kişilere örneğin 1’den 10’a kadar bir skalada sürdükleri hayattan ne kadar memnun oldukları soruluyor.

    Sağlık ve genetik yapı da önemli

    Hissedilir mutlulukta paranın rolüyle refah düzeyi arasında doğrudan bir bağ var. Frey, varlığını ikiye katlayan yoksul bir kişinin, aynı şekilde servetini arttıran zengin bir kişiden daha mutlu olduğunu söylüyor.

    Fakir zengin dengesi

    “Para tabii ki her şey değil” diyen bilim insanı, öncelikle sağlığın, genetik yapının ve aile ile arkadaşlar gibi sosyal etkenlerin de önemli rol oynadığına dikkat çekiyor.

    Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (DIW) Yönetim Kurulu üyesi iktisatçı Gerd Wagner ise Almanya gibi refah toplumlarında ekonomik büyümenin uzun bir süredir öncelikli konu olmaktan çıktığını kaydediyor: “Bambaşka hedefler önemli artık. Örneğin düşük işsizlik, devlet finansmanının sürdürülebilirliği, iyi bir sağlık sistemi, demokrasi ve özgürlük. Tüm bunlar, araştırmalarımıza katılanlar tarafından ekonomik büyümeden daha ağırlıklı olarak görülen hedefler.”

    Siyasi etkenler

    Mutluluk konusunda araştırmalar yapan iktisatçı Frey, siyasi etkenlerin de insanların mutluluklarında önemli rol oynadığını belirtiyor. Demokrasilerde yaşayan insanların otoriter rejimlerde ya da diktatörlüklerde yaşayanlardan daha mutlu olduğunu söyleyen Frey, vatandaşların mutluluğunun, siyasi kararları anlayabildikleri ve etkileyebildikleri oranda arttığını da vurguluyor.

    Bilim insanı Avrupa Birliği’nin ise önemli bir demokrasi açığı olduğu kanısında. Düzenli olarak yapılan ve Birlik vatandaşlarının siyasi kurumlarına olan güvensizliğini gösteren kamuoyu araştırmaları da bunu gösteriyor.

    Frey, “Avrupa Birliği önemli konularda daha sık referandumlara gitmeli. Böylece Avrupa’nın gündemini belirleyen konular ile halk arasında bir bağ kurulabilir” şeklinde konuşuyor.

    İşsizlik erkekleri vuruyor

    Halkın gündemini belirleyen önemli konulardan biri ise işsizlik. Avrupa Birliği’nde 20 milyonu aşkın insan iş arıyor ki buna uzun süredir işsiz olanların sayısı dahil değil.

    Frey yüksek işsizliğin mutluluk konusunda belirleyici olduğunu söylüyor. Genelde bir kaza ya da farklı bir üzücü olay olduğunda insanların uzun süre mutsuz kalmadıklarını, bir süre sonra eski mutluluk seviyelerine döndüklerini kaydeden iktisatçı, işini kaybedenler için ise durumun farklı olduğunu, devletin yaptığı işsizlik yardımı ve sosyal güvenlik sisteminin bile bu mutsuzluğu gideremediğini belirtiyor: “İşini kaybeden gerçekten eskisine oranla çok daha mutsuz oluyor, bu da özgüveni azaltıyor, insanlar kendilerine ihtiyaç duyulmadığıhı düşünüyor. Araştırmalarımıza göre, erkekler vurdukları dipten çıkamıyor.”

    Araştırmalar, kadınların ise duruma erkeklerden daha kolay uyum sağladıklarını gösteriyor. İşini kaybeden kadınlar, bir süre sonra aileleri içinde kendilerine yeni görevler bularak, morallerini düzeltmeyi başarabiliyor.

  • Martin Grant ilkbahar yaz 2013

    Martin Grant ilkbahar yaz 2013

    Martin Grant ilkbahar yaz 2013 defilesi galerimizde sizlerle…

    Martin Grant ilkbahar yaz 2013 

    martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (1) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (2) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (3) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (4) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (5) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (6) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (7) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (8) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (9) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (10) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (11) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (12) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (13) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (14) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (15) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (16) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (17) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (18) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (19) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (20) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (21) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (22) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (23) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (24) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (25) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (26) martin_grant_defile_2013_ilkbahar_yaz (27)

  • Muzlu mus tarifi

    Muzlu mus tarifi

    Muzlu mus nasıl yapılır ? Muzlu mus malzemeleri nelerdir ? Muzlu mus tarifi…

    Malzemeleri :

    1 paket Eti burçak
    1 yemek kaşığı tereyağı (eritilmiş)
    3 adet irice muz (rondodan geçirilip püre yapılmış)
    1 küçük kutu krema (200 ml)
    1 adet muz (servis kaselerinin altına dizmek için)

    Hazırlanışı :

    Önce burçak bisküvilerinizi rondodan geçirin toz haline getirin ve erittiğiniz tereyağ ile karıştırıp servis kaselerinin altına sıkıştırarak paylaştırın

    Buzdolabına kaldırın

    Kremayı bir kaba alıp kabarıp katılaşana kadar iyice çırpın

    Muz pürenizi karıştırıp, çok fazla söndürmeden düşük devirle tüm malzeme karışana kadar tekrar çırpın

    Servis kaselerindeki bisküvili tabanınızın üstüne birkaç dilim muz koyup üzerine hazırladığınız karışımı dökün

    3-4 saat buzdolabında dinlendirdikten sonra tekrar muz ile süsleyip soğuk servis yapın

    Afiyet olsun…

    Muzlu mus tarifi
    Muzlu mus tarifi
  • Evininizi baştan dekore edin

    Evininizi baştan dekore edin

    Eviniz size keyif vermiyorsa bir şeyler yanlış ya da eksik demektir. Önemsiz gibi görünen detaylar, küçük, zahmetsiz dokunuşlar ve sizi siz yapan değerler, evinizi bir mutluluk mabedine çevirebilir. O kapıdan her girişinizde “dünyanın en güzel yeri benim evim!” demeniz gerek, bunu unutmayın!

    1- Evinizde sanat eserlerine yer verin

    Sanat, üzerine vakit harcadıkça bilgilenebileceğiniz bir konu. Bir resme ya da bir heykele bakıp hemen karar vermeyin. Sanatçısını tanımak, yıllar içindeki değişimini takip etmek, ne anlattığını öğrenmek, kendini ona yakın hissetmek, hatta mümkünse onunla konuşmak ve bir bağ kurmak gerek. Evinizde mutlaka çok sevdiğiniz bir sanatçıya ait bir sanat eseri olmalı. Hatta bir kural koyabilirsiniz kendiniz için: “Her yıl bütçemi ayarlayıp, evime bir sanat eseri, bir resim ya da heykel alacağım” sözünü bugün verin.

    2- Klasiklerden en az birine sahip olun

    Onlar tasarım terimini yaratanlar… Onlar bugün okullarda okutulan tasarım kurallarını belirleyenler, kitaplarını yazanlar. Onlar kahraman! Charles-Ray Eames, Le Corbusier, Arne Jacobsen, Frank O. Cehry, Frank Wroyd Wright, George Nelson, Verner Panton… Yaşadıkları tarihlerde tasarım dünyasında çığırlar açan, çizgileriyle başkaldıran, yeni patikalar yaratan, protestolarını yaşam biçimlerine taşıyan bu dahilerin orijinal çizgilerini takip edin! Evinize en az birini misafir edin!

    3- Aileden kalma eşyalara, objelere yer verin

    İdeal bir evin geçmişi vardır. Modern kent hayatının ritmi, çarpık bir ekonomik sistemle birleşince bir süre sonra insan bırakın baba/dede evinde yaşamayı, dede topraklarını neresi olduğunu dahi bilme/hatırlama ihtiyacı duymuyor. Ancak “memleket neresi kardeşim” sorusuna verilen cevaptan öte bir şeydir memleket. Belki işe bir aile ağacı yaratmakla başlamalısın. Burada bulacağın kendi hikayendir! Geçmişini simgeleyen objeler ve eşyalara sahip olup, onlarla yaşamak, geçmişe saygının da bir göstergesi. Unutmayın ki siz de “geçmiş”olduğunuzda sizi de yaşatacak eşyalar onlar olacak…

    4- Modern markalardan birini edinin

    Her ne kadar hızlı tüketim çağı, trendleri çok çabuk tüketse de ve firmalar üç ayda bir yeni koleksiyonlarını çıkardıkları halde, vitrine taşır taşımaz ertesi gün kopyaları çıksa bile ve sizin tarzınız her yeni gelen trendle biraz değişse bile, günümüz tasarımcıları, bugünün güçlü markaları bir şeyleri doğru yapıyor emin olun! Philippe Starck ve Karim Rashid için iyi reklam yapıyor diyenleriniz, Ross Lovegrove’un organik çizgilerinden sıkılanlarınız olabilir. Ama onlar “Herkesin 5 dakika bile olsa ünlü olduğu” günümüz yaşamına karşı aradan sıyrılarak yıllardır tercih edilir ve başarılı kalmayı başardı. Vitra, B&B Italy, Molteni, Minotti, Maxalto, Moooi, Moroso, Cappelini ve daha nicesi… Bu modern markaların tümü ülkemizde de satılıyor. Teknolojik, ergonomik ve en yeni tasarıma evinizde yer açın! Onu koruyun çünkü o, geleceğin klasiği olacak.

    5- Evinizi hatırlatan bir melodi var mı?

    Önce iyi bir müzik sistemi gerek. Eve geldiğinizde “Play” tuşuna basacak ve dışarıdan gelen koma seslerini, sirenleri, kargaşayı bastıracak güzel notalar dökülecek hoparlörlerden. Belki evin her yerine yayılacak, hatta banyoya bile… Gelen misafirler sizin tarzınızı bilecek, daha zili çalmadan duyacaklar sizi. Çünkü belki siz de avaz avaz o şarkıyı söylüyor olacaksınız saç fırçasını mikrofon yapıp. Hayatın keyfini çıkarıyor diyecekler. Ve siz gittiğiniz her yere o melodileri taşıyacaksınız. Müzik sizden ve eviniz müzikten hiç ayrılmamalı.

    6- Seyahatlerinizden hatıraları sergileyin

    Farklı kültürlerin izlerini peşinize takın, onları evinizde yaşatmaya devam edin. Etnik eşyalar, dinsel objeler, şans getiren heykeller ya da o romantik kentin en sevdiğiniz binasının küçük bir maketi. Sizin seçimlerinizle, sizin hikayelerinizle ve anılarınızla daha da önem kazanan bu objeler, evinizi diğerlerinden farklı kılacak. Bu esrarengiz rotalar ilham kaynağınız, enerjiniz, renginiz olacak.

    7- Fotoğraflara yer açın

    İster atalarınıza, aile büyüklerine ait eski fotoğraflar olsun, ister bugünün dostları, eşleri, çocukları, teyzeleri olsun, evinizde fotoğraflarınız için köşeler yaratın. Eski fotoğraflar çocuklarınızın ve sizin geçmişinize ışık tutar, aidiyet duygunuzu geliştirir. Hatta bir aile ağacı yapmak da hiç fena bir fikir olmaz bu durumda. Duvarlarınız ve çerçeveleriniz için fotoğraf seçerken hep mutlu anların, keyifli birlikteliklerin fotoğraflarını koyarsanız çevrenizde pozitif bir enerji yaratmış olursunuz. Dostlarınızın eğlenceli fotoğraflarını komik magnetlerle buzdolabınıza asın. Antreler de bu tip fotoğraf köşeleri için ideal olur.

    8- Evinde taze çiçekler olsun

    Kendine çiçeklerle bir dünya yaratmış olan tekstil tasarımcısı Tricia Cuild bakın ne diyor: “Çiçekler hem renk, hem grafik olarak hep etrafımdadır benim. Tazesini bulamazsam yapmasıyla yetinir, o da yoksa derginin birinden kestiğim fotoğrafını tam karşıma yapıştırırım. Birkaç dal zambak bile enerjimi değiştirmeye yeter.”

    Gerçekten de arada renklerini seyredebileceğiniz, yanından geçtikçe hoş kokusuyla sizi gülümsetecek birkaç dal çiçek her zaman evinizde olmalı. Gösterişli aranjmanlar, ilave dal parçaları ve yapraklarla zenginleştirilmiş, süslü buketlerden de bahsetmiyorum. Aksine yalın ve basit düzenlemeler çiçeklerin formunu daha güzel ortaya çıkarır. Aynı çiçekler birbirinden farklı vazolarda farklı etkiler yaratırlar. Hangi boyda kesildikleri, düzenlemenin boyutları ve nereye yerleştirildikleri de önemlidir. Tüm bunlar neşeli, duygusal, romantik ya da huzurlu ortamlar yaratabilirler. Modern, kışkırtıcı ya da gizemli olabilirler. En kasvetli kış günlerinde bile, yaşam, umut ve coşku verebilirler.

    9- Evinizde kitaplarla dolu kütüphane olsun

    Kitaplar, dergiler, gazeteler, ansiklopediler, notlar… Okumaya dair her şey evinizde elinizin altında olmalı. Milano mobilya fuarında da gözümüze takılan devasa kitaplıklara bakılırsa, evdeki okuma köşeleri gitgide büyüyor. “En iyi dostunuzun ekip arkadaşlarına uygun köşeler yaratın! Aradığınız kitapları bulmak için hafta sonlarında kitapçılarda, sahaflarda vakit geçirin, kendi “en güzel kitaplar” listenizi oluşturun.

    10- Lezzetli sofralarınız olsun

    Beklenmedik misafirler için hızlı, lezzetli ve kesinlikle farklı atıştırmalık lezzet listesi de aklınızda olsun. Masanın üzerinde mevsim meyvelerinin tepeleme durduğu bir tabak, kuru üzüm, incir ve cevizlerle dolu bir kâse bulunsun. Çekmecenizde patlamamış mısır son çare olarak saklansın. Kendi evinizde aç kalmayın, civar pizzacılardan da uzak durun… Arada bir misafir olmasa bile, sırf kendi keyfiniz için güzel sofralar kurun, kendinize bir bardak şarap hazırlayın. Ağzınızdaki tat hem sağlığınıza, hem de yaşam tarzınıza yansır. Damakta kalan tatların akılda kalan adı olun!

  • Maya ile güzellik

    Maya ile güzellik

    Mayanın cilt; ve saçlar üzerindeki etkisinin yüzlerce yıldır bilindiği hakkında fikir sahibi değilseniz, çok geç kalmışsınız deriz… Bu yazımızda, maya ile, güzelliğinize güzellik katmanın yollarını öğrenmeye, şu andan itibaren başlıyorsunuz… Mayayı, Mısır’lı kadınlar, güzelleşmek için ciltlerine uygularken, bununla birlikte, mikrop öldürücü özelliğini de keşfetmiş, ve bizlere kadar ulaştırılan bir bilginin kaynağı niteliğini taşımışlar…

    Mayanın Faydaları Nelerdir?

    Mayanın içeriğinde bir takım mineral ve vitaminler yer alıyor. Mayanın içeriğinde yer alan bu mineral ve vitaminler, cildin gereksinim duyduğu vitamin; ve mineraller olarak bilinmeli. Aynı şekilde saç da, mayanın içeriğinde bulunan vitamin ve minerallere gereksinim duyuyor… Mayanın faydaları arasında, karaciğeri toksinlerden arındırmasından bahsetmek gerekirken, mayanın faydalarından bir diğeri de sivilce tedavisi; ve akne tedavisi. Mayanın faydaları arasında, cildi, gereksiz yağlarından arındırması da yer alıyor… Saç diplerine yaptığınız masaj ile, saç dökülmesinin tedavisini gerçekleştirebilirsiniz. Cildinizi nemlendirebilir; ve yine maya ile, çatlamış ellerinizin yumuşamasını sağlayabilirsiniz…

    Mayanın Cilde Faydası
    Maya, içeriğinde önemli miktarda protein bulunduruyor. Mayanın içeriğinde bulunan protein, cildin kendisini yeniden yapılandırmasına yardımcı oluyor; bu durum ise, cildin pürüzsüz; ve güzel görünmesine olanak tanıyor. Aynı zamanda, mayanın içeriğinde, önemli miktarda potasyum yer alıyor, Potasyum, dokularda bulunan zararlı toksinlerin dışarı atılmasına olanak tanıyor. Bu etki, cildin tamamen yenilenmesini sağlıyor; ve bunun da yanında, yağlarından arındırılan ciltte, akne ve sivilce oluşumu ya durduruluyor; ya da azaltılıyor…

    Maya Maskesi Nasıl yapılır?

    Mayanın, cilt üzerindeki faydalarından yararlanmak için, bir tatlı kaşığı yoğurt; ya da aynı ölçüde süt; ve iki çorba kaşığı yaş mayaya ihtiyacınız var. Bir kaseye alınan mayanın içerisine az miktar ılık su eklenir; ve maya eritilir. Daha sonra ise, süt ya da yoğurt, maanın içerisine eklenir; ve bir krem kıvamını alarak karıştırılır. Elde edilen maya, göz çevresi ve dudak çevresi hariç, dairesel hareketlerle yüze uygulanır. Yüzünüzde on dakika kalması gereken mayayı, hafif bir şekilde ıslatılmış pamuk ile silin. Daha sonra da yüzünüzü, önce ılık su; sonra ise soğuk su ile yıkayın…

    Elleriniz İçin Maya Formülü

    Mayanın faydaları eller için de geçerli. Elleriniz soğuktan çatladı ise, maya ile uygulayacağınız bir kaç seansın sonrasında, ellerinizin çok yumuşak olduğunu görebileceksiniz… bir tatlı kaşığı yaş maya; ve bir kahve fincanı ılık su ile, ellerinizdeki çatlamaları önleyebilir, tedavi edebilirsiniz… Akşamları yatmadan önce gerçekleştirmeniz gereken bu uygulamada, sütün içerisine mayayı atıp, iyice erimesini sağlamalısınız. Sonrasında on dakika boyunca elinizde kalmasını sağladığınız bu mayalı kremi yıkamanız gerekmektedir.

    Mayanın Saça Faydaları

    Saçlar üzerinde de pek çok olumlu etkisi bulunan maya, strese bağlı saç dökülmelerini önleyerek, saçın uzamasına katkıda bulunuyor. Mayanın içeriğinde B5 vitamini bulunuyor, ve bu vitamin, saç sağlığı açısından çok önemli etkileri olan keratinin oluşumuna katkıda bulunuyor. Keratin de saçın dökülmesini önlerken, yine keratin, daha gür; ve sağlıklı saç görünümüne olanak tanıyor.

    Dört çorba kaşığı toz maya; ve bir su bardağı ılık suya gereksiniminiz var. Ilık suyun içerisinde eritilen mayanın saç diplerine friksiyon yöntemi ile yedirilmesi, ve bir kaç dakikalık bekletmeden sonra bol su ile yıkanması gerekiyor…

  • Gözler için göz egzersizleri

    Gözler için göz egzersizleri

    Bilgisayar veya televizyon karşısında uzun süre kalmak, bir noktaya odaklanarak uzun süre bakmak, yanlış ve yetersiz aydınlatma gibi sebepler göz kaslarımızın tembelleşmesine neden olabiliyor.

    Avrupagöz Grup Küçükçekmece Göz Merkezi Başhekimi Op. Dr. Hasan Oğuzhan, sorunsuz ve sağlıklı gözler için yapılması gereken göz egzersizlerini açıkladı.

    Gözlerin tembelleşmesi birçok göz hastalığını beraberinde getiriyor. Bu rahatsızlıkların başında göz tansiyonu (glokom) ve göz kuruluğu geliyor. Avrupagöz Grup Küçükçekmece Göz Merkezi Başhekimi Op. Dr. Hasan Oğuzhan, göz kaslarınızda meydana gelecek tembelleşmeyi engellemek ve gözlerinizi daha güçlü hale getirebilmek için başlıca göz egzersizlerini anlattı:

    Oturarak, ayakta veya yatarak da uygulayabileceğiniz hareketleri başlangıçta 5 kez tekrarlayın. Daha sonra her hareketi 10 kez uygulayabilirsiniz.

    Başınız dik, karşıya bakın ve başınızı hiç kıpırdamadan gözlerinizi aşağıdaki sıra ile hareket ettirin:

    Tavana bakın – yere bakın,
    Sola bakın – sağa bakın,
    Sol üst köşeye bakın – sağ alt köşeye bakın,
    Sağ üst köşeye bakın – sol alt köşeye bakın,
    Yukarı-sola-aşağı-sağa-yukarı bakarak çember çizin,
    Şimdi de aynı çemberi ters yönde çizin: Yukarı-sağa-aşağı-sola-yukarı bakın.

    Op. Dr. Hasan Oğuzhan; vücudumuzdaki en ince ve hassas deriye sahip olan göz çevremizde meydana gelen kırışıklık, deformasyon ve gözyaşı kanalı rahatsızlıklarının olumsuz etkilerinden korunmak için uygulayabileceğimiz egzersizleri de şu şekilde sıraladı:
    • Ellerinizle V harfi yapın ve işaret parmaklarınızı gözünüzün dış uç kısmına yerleştirin. Orta parmağınızı ise gözünüzün iç ucuna yerleştirin. Gözünüzün alt ve üst kapaklarını göz kırpma hareketi gibi hızla hareket ettirin ama bu hareket esnasında gözlerinizi açık tutmaya çalışın. Bu hareketi 2 set şeklinde 10’ar kez tekrarlayın.
    • Başparmak hariç 4 parmağınızı kaşlarınızın üzerine yerleştirin ve kaşlarınızı hafifçe yukarı itin. Gözlerinizi kapatın, göz kapaklarınızı aşağı doğru çekerek karşı bir direnç oluşturun. 10 kez aynı hareketi 2 set halinde tekrarlayın.
    • İşaret parmağınız ve orta parmağınızla yanlamasına V harfi yapın. Başparmağınızı göz kapağınıza yerleştirip kaşınıza doğru itin. Orta parmağınızı gözünüzün altına koyun. Parmaklarınızın ucu ile gözünüzün etrafındaki kasları itin ve kasın. 1- 2 saniye tutun ve bırakın. Şimdi parmaklarınızı birleştirin ve gözünüzün ortasına koyun. Parmak uçlarınızla göz kaslarınızı itin. 1- 2 saniye tutun ve bırakın. Göz yuvarlağınızın üzerine birkaç saniye hafifçe baskı uygulayın, gözlerinizi yavaşça açın ve göz kırpın.
    • İşaret parmaklarınızı yarım ay şekline getirin ve göz kapaklarınızın üzerindeki göz kemiğinin üzerine, kaşınızın tam altına yerleştirin. Parmaklarınızı hafifçe kemiğin üzerine bastırın. Göz kapaklarınızın üzerindeki kaslarla parmaklarınıza doğru bir direnç oluşturun. Bu hareketi 10 kez tekrar edin.
    • İşaret veya orta parmağınızı burun köprüsünün hemen altına yerleştirin. Parmağınızı köprüden yukarı doğru ve kaşlarınızın altına gelen kemiğe doğru hareket ettirin. Kaşlarınızın altında, kemiğin aşağıya döndüğü yerde bir çıkıntı hissedeceksiniz, o kısmı biraz ovun. Şimdi kaşınızın altına gelen göz çukuru kemiğini sol gözünüzün uç köşesine kadar parmağınızla takip edin.
    • Bu çalışmayı tamamladıktan sonra sol elin işaret parmağını, sağ gözünüz ortada kalacak şekilde yerleştirin. (İşaret parmağı kaşın altında, orta parmak gözün altında). Aynı zamanda sağ işaret parmağınızı sağ gözünüzün uç noktasına yerleştirin. Sağ gözün alt kısmındaki orta parmağınızı aşağı doğru iterken, sağ gözün ucuna yerleştirdiğiniz işaret parmağınızla hafifçe sağ tarafa doğru çekin. Bu harekette sadece alt göz kapağı hareket etmelidir. Her göz için 8 kez uygulayın.
    • İşaret parmaklarınızı enlemesine şakaklarınızın üzerine basınç uygulayarak saç diplerinize doğru çekin. Alnınızda çizgiler oluşturmadan gözlerinizi çevreleyen kaslarınızı parmaklarınızın ucuna doğru hareket ettirin (Bir direnç oluşturun). Bu egzersizde 5’e kadar sayın ve bırakın. Bu hareketi 5 kez tekrarlayın.

  • Tüp bebek merkezi seçerken dikkat edin

    Tüp bebek merkezi seçerken dikkat edin

    Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin karşılarına çıkan en önemli iki soru; tedavi görmek için hangi merkezi seçmeleri gerektiği ve başarılı bir tedavi sonrası bebek sahibi olabilme şanslarının ne olduğudur. Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof.Dr. Mustafa Bahçeci tüp bebek merkezi seçiminde çiftlere rehber olacak noktaları açıkladı.

    Ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nın bildirdiği verilere göre 140’ın üzerinde ruhsatlı tüpbebek merkezi mevcuttur. Bu merkezlerin yarısından çoğunun son 7-8 yılda açıldığı dikkate alındığında sağladıkları hizmetler ve elde edilen başarı oranlarının da ciddi olarak farklılık gösterdiği göze çarpar.

    Tüp bebek Merkezi Seçerken Dikkat Edilecek Noktalar!
    Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof.Dr. Mustafa Bahçeci tüpbebek merkezi seçiminde çiftlere rehber olacak noktaları açıkladı.
    Tüp bebek merkezi seçerken dikkate alınacak ilk kriter embriyoların rahme transferinden 12-15 gün sonra gerçekleştirilen hormon testidir veya 3-4 hafta sonrasında gerçekleştirilen ilk ultrason muayenesinde görülen kalp atışlarıdır. Pek çok çift bu test sonrası çocuk sahibi olmuşçasına sevinseler de tüpbebek tedavisinde sonuç; çiftin sağlıklı bebeklerini kucaklarına alabilmesidir. “Eve sağlıklı bebek götürme oranı” olarak ifade edilen bu oran, tüpbebek tedavisi sunan merkezlerin gerçek başarı oranlarını gösteren en önemli sayısal göstergedir. Zira hormon testi sonrası iyi gebelik oranları alınan, fakat eve sağlıklı bebek götürme oranları nispeten düşük merkezler de mevcuttur.

    Yapılan Yanlışlara DİKKAT!
    Başarı oranları hakkında değerlendirme yapılırken genellikle yapılan bir diğer yanlış; görüşülen kişi veya doktorun genellikle merkezde tedavi gören başarılı olma şansı yüksek veya genel hasta popülasyonu üzerinden sonuçlar vermesidir. Aslında tüpbebek tedavilerinde gerek gebelik oranları gerekse eve sağlıklı bebek götürme oranı tedavi sırasındaki kadın yaşı, yumurtalık rezervi, sperm kalitesi, daha önceki denemelerin varlığı, genetik bir hastalık taşıyıcısı olma vs. gibi durumlarda son derece farklılık göstermektedir. Çiftlerin tedavi görecekleri merkezi seçerken ve seçilen merkezin başarı oranlarını değerlendirirken göz önüne alınması gereken en önemli konu; kendilerine verilen gerçekçi gebelik ve eve bebek götürme oranlarıdır.

    Eve Sağlıklı Bebek Götürme Oranları Nelere Bağlıdır?
    Öncelikle başarılı bir tüpbebek merkezi herbiri konusunda uzman, akademik olarak yapılan çalışmalar ile bilimsel bilgi düzeyini sürekli arttıran, profesyonel doktorlar, hemşireler, hasta danışmanları, embriyologlar, teknisyenlerden meydana gelmiş bir ekipten oluşuyor ise yüksek başarıdan söz etmek mümkündür. Örneğin klinik hizmetler, tedaviler ne kadar başarılı olursa olsun eğer teknik ve teknoloji olarak güncel ve titiz bir laboratuar altyapı yoksa yüksek oranlar beklemek zordur. Ekipteki her bir bireyin en uygun zamanda devreye girmesi ve görevini hatasız yapması, grubun organize edilmesi de verilen hizmet kalitesi açısından en önemli faktördür. Ayrıca merkezde hizmet veren doktor ve embriyologların teknik ve uygulama tecrübeleri, eğitim düzeyleri de önemlidir.

    En Önemli Aşama Embriyoloji Laboratuarı
    Tüp bebek merkezlerinde tedavinin başarısı ilk olarak elde edilen yumurta ve sperm hücrelerinin sayı ve kalitesine bağlıdır. Burada görev yumurta gelişimi için tedaviyi takip eden doktora ve gerektiğinde erkeklerde mikroskop altında yumurtalıklardan sperm almayı başaran ürolog doktora düşüyor. Sonrasında ise en önemli aşama mevcut yumurta ve sperm hücreleri ile en kaliteli embriyoları elde etmektir. İşte bu aşamada gerekli tüm işlemler embriyoloji laboratuarında gerçekleştirilir. Başarılı laboratuar; en son teknolojik altyapı ile donatılmış, alınan yumurta ve sperm hücrelerinden mümkün olduğu kadar az kayıp ile en kaliteli embriyoyu üreten ve seçebilen laboratuardır.
    Özellikle bazı çiftlerde kadın yaşı 40’lar civarında ve son derece sınırlı sayıda yumurta elde edilebilir. Bir de bu resme sınırlı sperm sayısı eklendiğinde elde edilecek 1 embriyo bile son derece değerlidir. Seçilen embriyonun doğru zamanda ve doğru şekilde rahme transferi de başarının en kolay görülen fakat en önemli ve dikkat verilmesi gereken aşamasıdır. Dolayısı ile başarılı bir merkezi diğerlerinden farklı yapan bu süreçte planlanan tedavinin eksiksiz ve hatasız işlemesi, kişilerin ve uzmanların mesleki deneyimleri ve bu deneyimlerini en üst düzeyde tedaviye aktarmalarına bağlıdır.

    Yüksek Başarı İçin İleri Teknolojiyi Doğru ve Etkin Kullanmak Şart!
    Başarıya giden 3 aşama ve anahtar vardır.
    1-Problemin kaynağını doğru olarak tanımlayabilmek,
    2-Doğru tedavi yaklaşımları ile optimal bir tedavi sürecinin planlanması, 3-Tüm ara aşamalarda mümkün olan en yüksek teknoloji ve yetkinliği gösterilmiş cihazların kullanımına imkan sağlanması.
    Günümüzde artan bilgi birikimi ile birlikte özellikle laboratuar teknolojisindeki ilerlemeler daha yüksek gebelik oranlarının elde edilmesini sağlayarak dolayısı ile eve canlı bebek götürebilme oranlarını dramatik olarak yükseltebilir. Embriyolar artık özel inkübatörler ve kamera sistemi olan cihazlar ile canlı olarak gözlenebilir, her bir embriyonun gelişim kaydı oluşturulur ve gebelik oluşturacak en kaliteli embriyo bu kayıtların titiz bir çalışması sonucu seçilir. Benzer şekilde sınırlı sayıdaki sperm hücreleri IMSI adı verilen teknik ile yüksek mikroskobik büyütme teknolojisini kullanarak seçilebiliyor ve mikroenjeksiyon bu seçilen spermler ile gerçekleştirilir. Dahası özellikle gebelik elde etmede problem yaşayan, birden fazla başarısız denemesi olan çiftlerde elde edilen embriyolar genetik bozukluklar yönünden taranır, kapsamlı kromozom taraması tekniği ile tüm kromozomları yönünden normal bulunan embriyolar seçilerek tedavide kullanılabilir.

    Tüp bebek özel bölüm için tıklayın !

    Yeni Teknik ve Yöntemler Göründüğü Kadar Başarılı Olmayabilir!
    Bununla birlikte basında çıkan her yeni yöntem veya teknik göründüğü kadar fayda sağlamayabilir. Özellikle yeni tekniklerin uygulanıp uygulanmadığının yanında uygulama şekli ve kime uygulandığı da başarı için son derece önemlidir. Başarılı bir merkez, teknolojiyi yakından takip ederek gerçekten fayda görebilecek kişilere uygun tedaviyi sağlayan merkezdir ve her zaman amaç etkinliği kanıtlanmış tedavilerin çiftlere sunulmasıdır. Üzülerek belirtmeliyiz ki, gerek basında gerekse bilimsel toplantılarda tartışılan yeni tekniklerin %70’i ilk çalışmalarda etkin gibi görünse de sonraki yıllarda yapılan çalışmalarda ve değerlendirmelerde göründüğü kadar başarılı bulunamayarak kullanımdan kalkabilmektedir. Tüp bebek uygulaması için esas olan çiftlerin bu konularda da gerekli bilince sahip olmaları, başarıyı doğru değerlendirebilmeleri için önemli.

    Embriyo Dondurma
    Yumurta, sperm ve embriyoların etkin bir şekilde dondurulması, saklanması ve çözme sonrası %100’e yakın oranlarda canlılık artık başarılı merkezlerde mümkündür. Geriye kazanım ve özellikle dondurulmuş hücreler ile elde edilen yüksek gebelik oranları bir kliniğin başarı seviyesini gösteren en önemli göstergedir. Eğer bir tüp bebek merkezinde verilen tıbbi hizmet en üst seviyede ise, tedavi süresince veya sonrasında dondurulan materyal sayısı da o kadar fazladır ve dondurularak saklanabilen gamet hücresi veya embriyo çiftlere daha zahmetsiz ek tedavi olanağı sağlar. Dolayısı ile bir merkezin ne kadar başarılı olduğu, embriyo dondurma oranları ve dondurulmuş embriyolarla elde ettiği başarılı sonuçlara bakılarak rahatlıkla görülebilir, değerlendirilebilir. Eğer doğru uygulanıyorsa dondurulmuş embriyolar ile gerçekleştiren tedavilerdeki başarı oranları taze transfer yapılarak gerçekleştirilen tedavilerden daha yüksektir.

    Hasta Hizmetleri
    Başarılı bir tedavi süreci için sadece verilen tıbbi hizmetler ve bu hizmetlerin fazlalığı ile değil aynı zamanda hasta odaklı bir hizmet anlayışı da gereklidir. Tüp bebek tedavileri, tedavi gören çiftler için başlı başına bir stres kaynağı ve eğer bu süreç doğru yönetilmez ise beraberinde sadece tıbbi olarak değil ayni zamanda mevcut psikolojik sorunları da arttırabilir. Başarılı merkezler bu süreci en iyi şekilde yönetmeye odaklanmış merkezlerdir.

  • Akris 2013 ilkbahar Yaz

    Akris 2013 ilkbahar Yaz

    Akris 2013 ilkbahar Yaz defilesi galerimizde sizlerle…

    Akris 2013 ilkbahar Yaz

    Akris_2013_ilkbahar_yaz (1) Akris_2013_ilkbahar_yaz (2) Akris_2013_ilkbahar_yaz (3) Akris_2013_ilkbahar_yaz (4) Akris_2013_ilkbahar_yaz (5) Akris_2013_ilkbahar_yaz (6) Akris_2013_ilkbahar_yaz (7) Akris_2013_ilkbahar_yaz (8) Akris_2013_ilkbahar_yaz (9) Akris_2013_ilkbahar_yaz (10) Akris_2013_ilkbahar_yaz (11) Akris_2013_ilkbahar_yaz (12) Akris_2013_ilkbahar_yaz (13) Akris_2013_ilkbahar_yaz (14) Akris_2013_ilkbahar_yaz (15) Akris_2013_ilkbahar_yaz (16) Akris_2013_ilkbahar_yaz (17) Akris_2013_ilkbahar_yaz (18) Akris_2013_ilkbahar_yaz (19) Akris_2013_ilkbahar_yaz (20) Akris_2013_ilkbahar_yaz (21) Akris_2013_ilkbahar_yaz (22) Akris_2013_ilkbahar_yaz (23) Akris_2013_ilkbahar_yaz (24) Akris_2013_ilkbahar_yaz (25) Akris_2013_ilkbahar_yaz (26) Akris_2013_ilkbahar_yaz (27) Akris_2013_ilkbahar_yaz (28) Akris_2013_ilkbahar_yaz (29) Akris_2013_ilkbahar_yaz (30) Akris_2013_ilkbahar_yaz (31) Akris_2013_ilkbahar_yaz (32) Akris_2013_ilkbahar_yaz (33) Akris_2013_ilkbahar_yaz (34) Akris_2013_ilkbahar_yaz (35) Akris_2013_ilkbahar_yaz (36) Akris_2013_ilkbahar_yaz (37) Akris_2013_ilkbahar_yaz (38) Akris_2013_ilkbahar_yaz (39) Akris_2013_ilkbahar_yaz (40) Akris_2013_ilkbahar_yaz (41) Akris_2013_ilkbahar_yaz (42) Akris_2013_ilkbahar_yaz (43) Akris_2013_ilkbahar_yaz (44) Akris_2013_ilkbahar_yaz (45) Akris_2013_ilkbahar_yaz (46) Akris_2013_ilkbahar_yaz (47) Akris_2013_ilkbahar_yaz (48) Akris_2013_ilkbahar_yaz (49) Akris_2013_ilkbahar_yaz (50) Akris_2013_ilkbahar_yaz (51) Akris_2013_ilkbahar_yaz (52) Akris_2013_ilkbahar_yaz (53) Akris_2013_ilkbahar_yaz (54) Akris_2013_ilkbahar_yaz (55) Akris_2013_ilkbahar_yaz (56) Akris_2013_ilkbahar_yaz (57) Akris_2013_ilkbahar_yaz (58) Akris_2013_ilkbahar_yaz (59) Akris_2013_ilkbahar_yaz (60) Akris_2013_ilkbahar_yaz (61) Akris_2013_ilkbahar_yaz (62) Akris_2013_ilkbahar_yaz (63) Akris_2013_ilkbahar_yaz (64) Akris_2013_ilkbahar_yaz (65) Akris_2013_ilkbahar_yaz (66) Akris_2013_ilkbahar_yaz (67) Akris_2013_ilkbahar_yaz (68) Akris_2013_ilkbahar_yaz (69) Akris_2013_ilkbahar_yaz (70) Akris_2013_ilkbahar_yaz (71) Akris_2013_ilkbahar_yaz (72) Akris_2013_ilkbahar_yaz (73) Akris_2013_ilkbahar_yaz (74) Akris_2013_ilkbahar_yaz (75) Akris_2013_ilkbahar_yaz (76) Akris_2013_ilkbahar_yaz (77) Akris_2013_ilkbahar_yaz (78) Akris_2013_ilkbahar_yaz (79) Akris_2013_ilkbahar_yaz (80) Akris_2013_ilkbahar_yaz (81) Akris_2013_ilkbahar_yaz (82) Akris_2013_ilkbahar_yaz (83) Akris_2013_ilkbahar_yaz (84) Akris_2013_ilkbahar_yaz (85) Akris_2013_ilkbahar_yaz (86) Akris_2013_ilkbahar_yaz (87) Akris_2013_ilkbahar_yaz (88) Akris_2013_ilkbahar_yaz (89) Akris_2013_ilkbahar_yaz (90) Akris_2013_ilkbahar_yaz (91)

  • Dondurmalı irmik helvası

    Dondurmalı irmik helvası

    Dondurmalı irmik helvası nasıl yapılır ? Dondurmalı irmik helva tarifi… Dondurmalı irmik helva malzemeleri nelerdir ?

    Malzemeleri :
    500 gr. irmik (1 pk.)
    250 gr. tereyağı
    40 gr. dolma fıstığı (1 pk.)
    2 su bardağı süt
    1 su bardağı su
    3 su bardağı toz şeker
    Sade dondurma (içine koymak için)

    Hazırlanışı :

    Dışı ılık, içi soğuk bu tatlı damaklara taht kurmuş bir tatlıdır.

    Süt, su ve şekeri geniş bir kaseye koyup şeker eriyene kadar karıştırın

    (Şerbeti yapmak için kaynatmanıza gerek yok) Tavaya tereyağını alın fıstıkları ekleyip fıstıkların rengi biraz koyulaşana kadar kavurun

    Fıstıklar biraz pembeleşince irmiği de ekleyerek irmiğin rengi dönene ve etrafa güzel kokular yayılana kadar sürekli karıştırarak kavurun

    Güzelce kavrulduktan sonra kenarda hazır olarak bekleyen şerbeti kavrulan irmiklere yavaş yavaş karıştırarak dökün

    Dikkat edin elinize ve üzerinize sıçramasın

    Daha sonra altını kapatarak demlenmeye bırakın

    5-10 dakika demlenen helvanın kapağını açıp ılıması için bekleyin

    Helva sıcak olmasın dondurmayı gereğinden fazla eriteceği için istediğiniz sonucu alamazsınız

    Küçük çorba kasesinin içine streç filimle kaplayın ve ortası boş kalacak şekilde helvayı yerleştirin

    Orta kısmına dondurma koyup üzerine biraz daha helva koyup kapatın

    Daha sonra kaseyi servis tabağına ters çevirin

    Üzerini fındık, fıstık, ceviz, hindistan cevizi gibi dilediğiniz bir çeşitle süsleyin

    Bu şekilde tek porsiyonluk dondurmalı irmik helvalarını bekletmeden servis yapın

    İçi soğuk dışı ılık bu helva etkili bir sunum olacaktır.

    Afiyet olsun…

  • Cinsel isteksizlik

    Cinsel isteksizlik

    Kadınların sık sık yaşadığı cinsel işlev bozukluklarının başında cinsel ilgi ve istek duyumlarının azalması gelmektedir. Cinsel istek kişiden kişiye ve zamandan zamana değişiklik gösterebileceği için cinsel istek “normal” düzeyi henüz tanımlanamamıştır.

    Azalmış Cinsel İstek Bozukluğu, DSM-IV’e göre, sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmaması olarak tanımlanmaktadır. Değerlendirme cinsel ilgi ve istek sorunu olan kişinin yaşı, yaşam koşulları, genel sağlığı ve sorun oluşmadan önceki cinsel isteği gibi etkenler de göz önüne alınarak yapılmalıdır.

    Cinsel istek bozukluğu kadınlarda puberte döneminden başlayarak devam eden primer bir sorun olarak ortaya çıkabileceği gibi yaşamın herhangi bir döneminde cinsel partnerle yaşanan genel ilişkideki sorunlar, depresyon gibi psikolojik bozukluklar, gebelik, doğum, psikolojik travma ya da ilaca bağlı belirgin bir neden veya durum sonucu sekonder bir sorun olarak da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca, kadının sosyal çevredeki sorunu, evlilik dışı bir ilişki yaşaması, görücü usulü evlilik yapması, çözülmemiş çatışmalar yaşaması ve en önemlisi de mutsuz bir evlilik sürdürmesi cinsel isteğini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun dışında, sorunu yaşayan kadının cinsel içerikli hayal ve düşüncelerinin, karşı cinse olan ilgisinin, mastürbasyon yapma sıklığının ve partneriyle yaşadığı ilişki sıklığının da cinsel isteksizlikte önemli bir payı vardır.

    Bazen kadınlar cinsel aktiviteye cinsel istekleri olduğu halde katılmayabiliyor ya da cinsel istekleri olmadığı halde katılabiliyor. Buradaki en temel neden, cinsel yaşamı olumsuz olarak etkileyen bir takım yanlış inançların varlığıdır. Özellikle “Sevişmeyi başlatan kadın azgın ve istenen bir kadın değildir!” cinsel mitine olan inancın, kadınların cinsel aktiviteye başlamalarına engel olduğu bir gerçektir. Ancak bu kadınlar eşleri tarafından başlatılan aktivitelerde yer alabilmekte, herhangi bir uyarılma veya orgazm sorunu yaşamamaktadır. Diğer taraftan, toplumumuzda halâ kadının kocasına karşı görevlerinden birinin, onunla cinsel ilişkiye sadece kocası istediği için girmesi gerektiğine olan inançtır. Bu durum da, özünde keyifli bir aktivitenin bir iş ve hatta bir işkence olarak görülmesine neden olmaktadır. Bu olumsuz düşünce ve inanışlar doğuştan var olan cinsel dürtülerin, zaman içinde geliştirdiğimiz cinsellikle ilgili bilgi, tutum ve deneyimlerimizle nasıl biçimlendiğini göstermektedir.

    Cinsel istek azlığından şikayet eden kişinin yaşı dikkat edilmesi gereken önemli faktörlerden biridir. Yaşın ilerlemesi ile birlikte meydana gelen biyolojik değişim, cinsel istek azlığı yaratmaktadır. Özellikle, menopoz ve öncesi-sonrası oluşan hormonal değişim, vulvada ve vajende atrofi, vajinanın salgılarında azalma ve sonuçta vajinada kuruluğa ve hatta ilişki sırasında ağrıya neden olmaktadır. Bir kadının düzenli adet görmesinin birçok kültürde doğurganlığın ve dişiliğin tanımı olarak algılanması, menopozun da “kadınlığın kaybedilmesi” gibi düşünülmesine ve hatta buna bağlı olarak “bu yaştan sonra” cinselliğin yaşanmasının da hoş olmayacağı gibi olumsuz inançlara yol açmaktadır. Dolayısıyla, cinsel istek azlığı söz konusu olsa bile bu dönemde sorun olarak algılanmamakta ve bu amaçla tedaviye başvurulmamaktadır.

    Cinsel istek azlığına sebep olan etkenlerden diğerleri de kullanılan ilaçlar (psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılan ilaçlar, doğum kontrol hapları, tansiyon ilaçları), bazı bedensel hastalıklar (diabet, yüksek tansiyon gibi), alkol kullanımı, kanser tedavileri ve erken yaşam deneyimleri içinde herhangi bir cinsel taciz ve tecavüz öyküsünün varlığıdır. Cinsel içerikli travma öyküsü olan kadının daha sonraki her cinsel yaşantısını geçmişte yaşadığı tecavüz sahneleri ile bağdaştırması cinsel aktivitelerden ve yakınlaşmalardan uzak durmasına neden olmaktadır.