Blog

  • Vitamin veya Gıda Desteği İnfertiliteyi Artırır mı?

    Vitamin veya Gıda Desteği İnfertiliteyi Artırır mı?

    Vitamin veya Gıda Desteği İnfertiliteyi Artırır mı?

    Çocuk sahibi olmakta zorlanan kişiler geçmişten günümüze şifayı doğada aramış, aramaya devam etmektedir. Kullanılan vitaminlerin özellikle antioksidan olarak kabul edilen A-C-E vitaminlerinin fertiliteyi artırıcı etkisi konusunda araştırmalar yapıldı. Peki sonuç ne çıktı?

    Doç.Dr. Ulun Uluğ

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

    Bazı gıdalarda vitamin oranlarının fazla olması kişide genel bir iyilik hali yaratır. Bu da kişinin hem öz güveninin artmasına hem de bazı durumlarda çocuk sahibi olmanın tamamıyla zamana bağlı olması nedeniyle başarılı gibi görünür.

    Cinsel Performans ile Çocuk Sahibi Olmak Doğru Orantılı mı?

    Özellikle erkeklerdeki bu tip gıda takviyeleri cinsel fonksiyonlar üzerinde artış yapmaktadır. Ancak unutmamak gerekir ki cinsel performans ile çocuk sahibi olmak arasında %100 oran yoktur. İnsanlarda cinsel dürtülere yol açan endokrin sistem ile sperm veya yumurta üretmesine yol açan endokrin yani hormonal sistem devamlı kesişmez.

    Menisinde canlı hücre olmayıp normal cinsel hayatını devam ettiren birçok erkek olduğu gibi, sperm sayısında standartlarda olup cinsel hayatında problem yaşayan birçok erkek de bulunmaktadır. Bu yüzden vitamin veya gıda desteği alırken problemin kaynağını da düşünmek gerekir.

    Üreme Hücreleri Nelere Karşı Hassastır?

    Vücudumuzda üreme hücreleri dış ortam değişikliklerine karşı çok hassastır. Örneğin kronik bir rahatsızlık olması, devamlı ilaç kullanma gerektiren rahatsızlıklar sperm veya yumurta hücrelerine negatif yönde etkiler. Vücudumuzda zararlı maddelerin metabolizması sırasında açığa ‘Oksidatif Radikaller’ adı verilen maddeler çıkar. Bu maddelerin yoğunlaşması hassas yumurta ve sperm hücrelerini etkileyebilir. Bu olumsuz etkileşme hem fonksiyon hem de kalite açısından üreme mekanizmasını ilgilendirir. Bunlar laboratuar koşullarında görülür. Örneğin; sigara içimi vücutta oksidatif radikallerin yükselmesine ve sperm kalitesi üzerinde özellikle DNA denilen genetik yapı üzerinde kırıklara yol açar.

    Vitaminler Fertiliteyi Artırır mı?

    Kullanılan vitaminlerin fertiliteyi artırıcı etkisi olduğunu düşünebiliriz. Özellikle antioksidan olarak kabul edilen A-C-E vitaminleri bu gruba girmektedir. Günümüze değin vitamin desteğinin kısırlık ‘infertilite’ üzerine etkileri konusunda binlerce araştırma yapılmış. Sonuçlara bakıldığında kimileri yararlı bulurken kimileri de fark etmediği görülmüştür.

    Folik Asit Desteği Şart!

    Kanıta dayalı tıp açısından baktığımızda ‘Folik asit’ dışında herhangi bir vitamin desteğinin özellikle infertilite tedavisi görenlerde bir yararı olduğu gösterilmemiştir. Sağlıklı beslenen ve düzgün spor yapan kişilerde vitamin eksikliği kolay kolay olmaz. Gebelik öncesi kullanılan folik asidin bebeklerde sinir sisteminin gelişimi üzerine etkisi bilinmektedir.

    Son yıllarda besin katkısı veya vitamin üreten endüstri çok büyümüş ve gerekli gereksiz birçok reklam yapılmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken konu; infertilite tedavisi gören çiftlerin düzenli ve yeterli beslenme alışkanlığıdır. Aksi takdirde zayıf veya aşırı kilolu, dengesiz beslenen çiftlerde vitamin eksikliği olacağı bilimelidir. Sağlıklı bir vücudun gebeliğe hazır olacağını unutmamak gerekir.

  • Yağ Yakıcı Bitkisel Çaylar ve Tarifleri

    Yağ Yakıcı Bitkisel Çaylar ve Tarifleri

    Yağ Yakıcı Bitkisel Çaylar
    Bitkisel ürünlerin kilo vermeye yardımcı olduğu herkes tarafından kabul ediliyor, ancak buradaki kilit nokta “yardımcı” olması. Yani kilo almanıza veya verememenize neden olan beslenme biçimini değiştirmeden ve ek olarak daha fazla hareket etmeden kilo vermek, sadece yağ yakıcı bitkisel çaylar içerek pek mümkün değil. Ama bitki çayları zaten zorlu bir süreç olan diyet sırasında size gerçekten tahmininizden daha fazla yardımcı olabilir. Örneğin, bazı çaylar iştahı azaltırken bazı bitkisel çaylar öğünler arasında açlık hissini bastırabilir. Bazı bitkiler ise direk olarak yağ hücrelerini etkileyerek yağ birikiminin önüne geçer ve var olan yağların vücuttan daha hızlı atılmasını sağlayabilir.

    Yağ Yakan Bitki Çayları
    Aşağıdaki bitki çayları genellikle zayıflamak isteyenlere yaptıkları diyetle birlikte içilmesi önerilen çaylardır. Bu çayları tek tek veya kendinize özel bir tarif hazırlayarak tüketebilirsiniz. Ancak her ilacın olduğu gibi bitkilerin de bazı yan etkileri olabileceğini unutmamak lazım. Örneğin, yeşil çay kilo vermenize yardımcı olabilir ancak aynı zamanda kafein içerdiğinden gece geç saatlerde içildiğinde uykusuzluğa neden olabilir. Ayrıca, özellikle kafein içeren çayları günde 2-3 bardaktan fazla tüketmek çarpıntı, mide bulantısı, kusma, mide ağrısı gibi belirtilere yol açabilir. Bu nedenle zayıflamak için veya bir diğer nedenle bitkisel çay içecekseniz aşırıya kaçmamaya özen gösterin. Şeker, tansiyon, kolesterol, depresyon başta olmak üzere herhangi bir nedenle düzenli olarak ilaç kullanıyorsanız bitki çayı içmeye başlamadan önce doktorunuza danışın. Çünkü bitki çayları ve bitkisel ürünler bazı ilaçların etkisini azaltabilir veya istenmeyen boyutlarda arttırabilir. Bu uyarılardan sonra yağ yakıcı bitkisel çaylara bir göz atalım.

    Yeşil Çay: Pek çok sağlık sorunu için önerilen yeşil çay zayıflamak için faydalanabileceğiniz çaylar arasında ilk sıralarda geliyor. Aslında bildiğimiz çayla aynı bitkiden (carmellia simensis) üretilen yeşil çayın özelliği imalatı sırasında yaprakların daha az işlemden geçirilmesi ve bu sayede faydalarını muhafaza etmesidir. Yeşil çayın kilo vermeye etkisi ise, vücut sıcaklığını, dolayısıyla metabolizma hızını yükselterek dinlenir halde yaktığınız kalori miktarını arttırmasından ileri geliyor. Bu sayede göbek bölgesi gibi inatçı bölgelerdeki yağlardan daha kısa sürede kurtulabilirsiniz. Yeşil çay hakkında daha fazla bilgi almak ve nasıl demlendiğini öğrenmek için yeşil çay sayfasına bakabilirsiniz.

    Oolong Çayı Oolong Çayı: Yine çay bitkisi olan “carmellia simensis”le hazırlanan, ancak yeşil çaya göre daha farklı işlemlerden geçirilen oolong çayı yeşil çay gibi yağın sindirilmesini kolaylaştırır ve vücutta birikmesine engel olur. Genel olarak yüksek kolesterole ve şekere karşı önerilen oolong çayı aynı zamanda mineraller bakımından oldukça zengindir ve öğünler arası tokluk süresinin uzamasına yardımcı olur. (Oolong Çayının Faydaları ve Oolong Çayı Tarifi)

    Hibiskus Çayı: Sindirim enzimlerinden olan “amilaz” üretimini arttıran hibiskus çayı bu özelliği ile kompleks karbonhidratların ve nişastanın sindirim sırasında parçalanmasını kolaylaştırır. Bu sayede kilo vermeyi hızlandırırken yağ dışında kalan vücut kütlesinin korunmasına yardımcı olur. Hibiskus çayının tartıya çıktığınızda size yardımcı olacak bir diğer özelliği ise idrar söktürücü etkisiyle fazla suyun vücuttan atılmasını sağlamasıdır.

    Acı Biber Çayı: Kırmızıbiber ve Arnavut biberi olarak da bilinen “cayenne” biberi ile hazırlanan çay metabolizmayı hızlandırır ve yağ yakıcı etkisi vardır. Hatta bu özelliği ile bitkisel zayıflama ürünlerin de sık sık kullanılmaktadır. Acı biber çayının kilo vermeye yardımcı etken maddesi “capsinoid”dir. Capsinoidler vücut sıcaklığını yükselterek yakılan kalori miktarını arttırır. Ancak herhangi bir mide rahatsızlığınız varsa cayenne çayı içmeniz yan etkilere neden olabilir. Gebelik ve emzirme döneminde içilmesi önerilmez.

    Yağ Yakıcı Diğer Çaylar: Zencefil çayı metabolizmayı hızlandıran çaylar arasındadır ve tokluk hissini uzatır, maydanoz çayı fazla suyun atılmasını hızlandırır ve şişliği önler, mate çayı yağ yakıcıdır ve kabızlığı önler.

    Sonuç olarak; bazı bitki çayları zayıflama sürecini hızlandırarak fazla yağlardan daha kısa sürede kurtulmanızı sağlayabilir. Ancak bu çayları -yazının başında da söylediğim gibi- aşırıya kaçmadan tüketmeye çalışın çünkü günde 2-3 bardağın faydasını, 5-6 bardağın zararını görebilirsiniz. Zayıflamak için bir diğer önerim ise, eğer vakit yaratabilirseniz her hafta toplam 5-6 saat tempolu yürümenin gerçekten büyük faydası oluyor.

    Kaynaklar
    Wikipedia: Capsinoids

  • Yoğurdun Cilde Faydaları ve Yoğurt Maske Tarifleri

    Yoğurdun Cilde Faydaları ve Yoğurt Maske Tarifleri

    Yoğurdun sağlığımız için sayısız faydaları vardır. Yoğurt kalsiyum deposu bir besin olarak kemik erimesini önlemek için çok yararlı bir yiyecektir. Yoğurt çocukların kemik gelişimi için de çok faydalıdır. Yoğurt yağ yakıcı özelliği ile zayıflamaya ve karın yağlarını eritmeye yardımcıdır. Bu yazımızda ise yoğurdun güzelliğimize katkılarından bahsetmek istiyorum. Cilt güzelliği için yoğurt mucize bir besindir. Peki cildimize yoğurdu nasıl kullanmalıyız? Yoğurt cilde nasıl uygulanır açıklayalım.

    Yoğurt maskeleri yağlı ciltler için oldukça faydalıdır. Çünkü asitlidir ve yağ yakıcı özelliği vardır. Yağlı ciltlere uygulanan yoğurt maskeleri cildin yağ seviyesini dengeler ve bakım yapar. Cildinizin parlak ve pürüzsüz bir görünüm almasını sağlar.

    Özellikle hassas cilt tipinde sıkça görülen ince çizgileri kırışıklıkları yok etmek için evde kendi kendinize yoğurt maskesi hazırlayabilirsiniz. Yoğurdun içinde bulunan asitler, cildinizi onararak daha genç görünmenizi sağlar.

    Yoğurt maskeleri

    Kolay Yoğurt Maskesi:

    Cam bir kase içerisine 2 kaşık kadar yoğurt koyun içine 2 tatlı kaşığı bira mayası ekleyin. Karışımı yüzünüze masaj yaparak sürün. 10 dakika bekletin ve ılık su ile yıkayın. Yüzünüzün nasıl parlak ve güzel göründüğünü göreceksiniz.

    Çilekli Yoğurt Maskesi:

    3 tatlı kaşığı yoğurdu ve 3 büyük çileği çırpın, püre haline getirin, yüzünüze sürün ve 10 dakika bekletin. Yoğurt cildinizi temizleyecek ve besleyecek, çilek ise cildinizin üzerindeki ölü tabakanın pul pul dökülmesine yardımcı olacaktır .

    Portakallı Yoğurt Maskesi:

    1 çay kaşığı yoğurt ve 1 orta boy portakalın suyunu bir kase içine alın. Bu karışımı çırpın ve parmaklarınızı karışımın içine batırın ve yumuşak hareketlerle yüzünüze sürün. Size serinlik ve rahatlık hissi uyandıracak. Beş dakika kadar cildinizde kalsın sonra ılık su ile yıkayın. Cildinizin güzelliğini ortaya çıkaracak bu maske cildinize bakım yapacaktır.

  • En kötü evlenme nedenleri

    En kötü evlenme nedenleri

    Aşk evliliği birlikteliklerin en güzelidir diye düşünülür. Kendimizi kandırmayalım, insanlar günbegün aşk dışında nedenlerle de dünya evine giriyor. Aşağıda saydıklarımıza göz gezdirdikten sonra, hâlâ fırsatınız varken tekrar düşünün. Düğün davetiyelerini bastırmış olsanız bile. Yıllarca sürecek mutsuzluk ağır bir bedeldir.

    Ebeveynleri mutlu etmek
    Yanında birisinin olduğunu, artık düzenli bir hayat sürdüğünü bilmeleri annenle babanı rahatlatacaktır elbette. Gerçekçi ol; onların asıl düşündüğü torun sahibi olmak.

    Eşcinsel olmadığını kanıtlamak
    Cinsel tercihini ister kendine ister başkalarına kanıtlamak amacıyla olsun, bu yüzden evlenmek büyük bir hatadır.

    Hamileyim
    Hamile kaldığını öğrenmek ürkütücüdür. Tek başınayken hamile olmak daha da ürkütücüdür. Ama bu durumdayken alelacele adım atılan evlilikler hemen her zaman kötü sonuçlanmıştır.

    Analı babalı büyüsün
    Çocuğunun sevgi dolu iki ebeveynli bir ailede yetişmesini istemek doğal bir istektir. Lakin karşına doğru partner çıkana kadar beklemek en doğrusu.

    Çok uzun süredir birliktesin
    Biriyle çıkıyorsun ve ilişkiniz fena gitmiyor. Seni sevdiğini de söylüyor. Peki bu adamla evlenip onunla birlikte yeni bir düzen kurmak kötü bir fikir mi? Eğer bunu tüm kalbinle istemiyorsan, muhtemelen öyledir.

    Borçtan kurtulmak
    Birikmiş kredi kartı borçları, sonu gelmeyen taksitler, icra memurlarının kapıya dayanacak olması… Paralı bir erkekle evlenmek, bataktan kurtulmanın en kısa yolu gibi görünebilir. Ama mutluluğun parayla satın alınamadığı gerçeği günümüzde hâlâ geçerli.

    Baba ocağından kurtulmak
    Evlilik, ebeveyn baskısından ve ev hapishanesinden çıkış bileti değildir. Eğer anne babanla yaşamaya daha fazla katlanamıyorsan, ortaklaşa bir eve çıkabileceğin birilerini bul.

    Yapman gereken buymuş
    Genç kızlar eninde sonunda evlenmeleri gerektiği bilgisiyle yetiştirilir. Boşver bunları. Yetişkin bir kadınsın, ne istiyorsan onu yap.

    Kariyer desteği
    Evli olmak bazı meslek kariyerlerinde aranan bir özelliktir. Yine de, imzayı atmadan önce tekrar düşün: Boşanmak durumunda kaldığında, acaba söz konusu kariyerin nasıl etkilenecek.

    Herkes evleniyor
    Tüm arkadaşların dünya evine girdi, geriye stepne gibi bir tek sen kaldın. Baskıya diren ve kendi yolundan git. Doğru zamanı geldiğinde aşk karşına çıkacaktır.

    Masallardaki düğün
    Şaşaalı bir düğünün merkezinde olmak, gelinlik giymek kuşkusuz çekici bir düşünce. Ama arkasından ömür boyu aşk ve mutluluk gelmeyecekse, neye yarar? Kim Kardashian’a bir sor istersen.

    Bebek yapmak
    Geleneksel sıralamayı izleyecek olursak, önce aşk gelir. Sonra evlilik, ardından da bebek. Belki de sen geleneksel türden bir insan değilsindir.

    Habertürk

  • Evlilik neden bu kadar zor?

    Evlilik neden bu kadar zor?

    Prof. Dr. Mehmet Sungur, aşk, evlilik, cinsellik, seks, ilişkiler, aldatma gibi hepimizin merak ettiği konularda bizi aydınlatıyor.

    Evlilik ve seks terapisti olarak sizi yakalamışken sorayım: Kadınlar ne ister, erkekler ne ister?

    – İlişkilerinde bir sorun olduğunda erkek, seks terapisi ister, kadın ise evlilik terapisi. Sorarsınız “Sorununuz nedir?” diye, erkek “Cinsellik” der, kadınsa “Hayır, bizim sorunumuz cinsellik değil, evlilikle ilgili” der. Aslı şudur: Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan? Her ikisi de sorunun kaynağı olabilir. Kavramamız gereken kadın ve erkek farklıdır ve olayları farklı algılar.

    Nasıl yani?

    – Mesela şöyle: Bir kadının bütün erkekleri anlaması için, bir erkeği iyi tanımış olması yeterli. Oysa, bir erkeğin bütün kadınları tanıması, bir kadını anlamasına yetmiyor! Hatta ben şu espriyi çok sık yaparım: “Biz poligam falan değiliz, sadece kadınları anlamaya çalışıyoruz” diye. Çünkü erkekler poligamsa, kadınlar da seri- monogam!

    Peki kadın erkek farklılığının göze batmadığı zaman yok mu?

    – Var tabii. Aşık oldukları zaman. O zaman iki taraf da farklılık marklılık görmüyor. İki taraf da birbirlerine sadece duymak istediklerini söylüyor. Ben aşkı şöyle tanımlıyorum: “Bir görme kusuru.” Partnerini nasıl görmek istiyorsan öyle görüyorsun. “Sen mükemmelsin. Sen benim tam aradığım gibisin. Arzularımın gerçekleşmiş halisin. Anlamsız varoluşuma anlam verensin. Birbirimiz için yaratılmışız. Sen benim ruh ikizimsin…” En son bu noktaya geldik artık. Amaaa evliliğe gelindiği zaman, işler değişiyor.

    Siz evliliği nasıl tanımlıyorsunuz?

    – Görme kusurunun tedavi edilmesi! Şaka bir yana… Evlilik, oluşturduğu bütün felaket sonuçlara rağmen, dünyanın en büyük gönüllü organizasyonu. Amerika’da iki evlilikten biri sınıfta kalıyor, İngiltere’de de, eski adıyla Rusya’da da öyle. Bu ne demek? Evliliği yürütme şansın, sadece yüzde 50 demek. İş adamı olsan, kazanma şansı yüzde 50 olan bir işe yatırım yapar mısın? Yapmazsın. Ama yeryüzünde hâlâ insanların yüzde 98’i, yürüme şansı yüzde 50 olan evlilik işine kalkışıyorlar. Sonra da karşıma geçip, “Karımın istedikleri son derece mantıksız” diyorlar. Ben de onlara “Anlamadım” diyorum, “Siz evliliğinizi mantık temeli üzerinde kurmadınız ki…”

    Boşanma oranı Türkiye’de nasıl…
    – E valla biz de yüzde 50’leri yakalamaya doğru hızla ilerliyoruz.

    Pek boşanınca ne oluyor, daha mı iyi oluyor?

    – İstatistiklere göre boşanmışların ölüm yaşı düşüyor. Daha erken ölüyorlar. Ölüm oranı üç kat artıyor.

    Neden?

    – Daha riskli yaşıyorlar, kendilerine özen göstermiyorlar, kendileriyle ilgili kızgınlıkları artıyor, alkol vesaire… Gördüğünüz gibi faydalı bir şey evlilik.

    Ama eskiye göre daha kolay boşanılıyor değil mi?

    – Evet. Eskiden evlilik, sonsuza kadar demekti. “Sorumluluk” diye bir kavram vardı. Şimdi komik bir kavram oldu, onun yerine “haklar” var. “Evlenmek hakkımsa, boşanmak da hakkım…” “Yürümezse boşanırım, olur biter.” Dolayısıyla ya bu uçtayız, ya öbür uçta. Yani ya tamamen mutlu evlilik, ya da “Yürümezse boşanırım.”
    Yasalar boşanmayı kolaylaştırıyor, böyle olmasın demiyorum, ama yürüme ihtimali olan evliliklerde dengeyi kurabilecek mekanizmalara da ihtiyaç var… 43 yaşındaki bir erkek hastama üçüncü karısından da neden boşandığımı sorduğumda, “Karşıma daha iyisi çıktı” dedi. Daha önce iki kere ayrılmış bir hastam da, üçüncü evliliği için “Bunda sorunlarım daha az” dedi.

    Peki sizce bu açıklamalarda doğruluk payı var mı?

    – Hayır. Eşler genellikle yanlış partnerle evlendikleri için sorun çıktığını düşünürler. Zannederler ki, mesele daha iyi bir partner bulmaktadır. Oysa, mutlu evlilikle mutsuz evlilik arasındaki fark, ne sorunların sayısı ne da doğru partner. Sorunu eşlerden birinde aramayacaksın. Bir olacaksın, takım olacaksın, ele ele verip birlikte hareket edeceksin. Ben, sen kutuplaşması yerine “Aynı tarafız!” diyeceksin. Böyle yaparsan evliliğin ayakta kalabilir. Sorunlara mizahi yaklaşabilmek de önemli tabii…

    Evlilik terapisi, evliliği kurtaran bir mekanizma mı?

    – Her zaman değil. Ayrıca bu “kurtarma” sözcüğüne de karşıyıyım. Evliliğin bir sürü sebebi olabilir ama netice olarak beraberliğin yalnızlığa zaferidir. O yüzden amaç, evliliği kurtarmak değil, şimdi olduğundan daha iyi hale getirmek. Yürümüyorsa da şapkayı çıkarıp gerçeği görmek…

    Aşıkken birbiriyle cırcır konuşan insanlar, evlenince ne oluyor da konuşamaz hale geliyorlar…

    – Ben bu durumu şöyle tanımlıyorum: Bir çift, aynı trende, aynı vagonda karşı karşıya oturuyor. Eşlerden biri geleni görüyor, biri gideni. Biri geçmişi, diğeri geleceği. Dolayısıyla aynı resmi görmüyorlar. Ve bir zamanlar harika olan o aşık olduğun kadın, şimdi her türlü olumsuzluğun nedeni.

    Şöyle düşünün: İki çocuk var, biri oyuncağın bir ucundan, diğeri de öbür ucundan çekiyor. Soruyorsunuz: “Oğlum, oyuncağını neden vermiyorsun arkadaşına?” “O vermiyor, ben de vermiyorum.” Ama hiç tanımadığı çocuklara oyuncağını getirip paylaşanlar da vardır. “Al, bunu sana getirdim.” Evlilik dediğin şeyde de bu iki oyundan biri oynarsın, “O vermiyor, ben de vermiyorum” oyunu ya da “Ben vereyim ki, o da versin” oyunu. Aslında verdiğimizi karşımızdakine değil, evliliğimize veriyoruz. İşte bu yüzden aynı tarafta olmak gerekiyor…

    HER ALDATMA BOŞANMA İLE SONUÇLANMAMALI

    Sadakatsizlik söz konusu olduğunda boşanmak gerekmiyor. “Boşanın” demeyi doğru da bulmuyorum sağlıklı da. Bunun kararını sadece ve sadece o çift verebilir. Kimseye laf düşmez. Ben onlara sadece şunu söylüyorum: “Bir sistemi yeniden kurmanın en iyi zamanı, yıkıldığı zamandır.” Bir çok çift sadakatsizliğe rağmen bir arada olabiliyor. Ve bu çiftlerin evlilikleri eskisine göre çok daha sağlam yürüyebiliyor. Ama Türkiye’de insanlar, genellikle başkalarının onlar hakkındaki yargılarına göre davranıyor.

    Aldatılan kadın hâlâ evde duruyorsa onursuz addediliyor. Oysa bu doğru değil. Kalmanın onurla, gururla bir alakası yok. Bana gelen pek çok kadından, bilmem kimi kocasının aldatmasına rağmen ayrılmadığı için çok eleştirmiştim, şimdi aynı şey benim başıma geldi, ben de ayrılmak istemiyorum, şimdi onu anlıyorum, ifadesini çok duydum.

    KADINLAR EVLİ ERKEKLERLE NEDEN BİRLİKTE OLUR?

    Neden sizce, işi gücü olan, hoş ve güzel bir kadın evli bir adamla beraber olur? 3 sene, 5 sene, 8 sene hep aynı adam… Ve o kadın, o adamın asla karısından vazgeçmeyeceğini de bilir. Ama yine de ilişkisi devam eder. Bu çok rastlanan bir sendrom. Adı “Batık yatırım.” Şöyle ki, insanlar gelecekteki faydalarına göre karar vermiyorlar, geçmişteki yatırımlarına bakıyorlar. O kadınlar da, “Ben bu adama çok emek verdim” deyip, evli olmasına aldırmadan devam ediyorlar ve bir umut hep bekliyorlar. Bu, şunun gibi bir şey, biri size 1 milyon dolar veriyor, radara yakalanmayan bir uçak icat edin diye. 900 bin dolar harcıyorsunuz ama yok olmuyor. Cebinizde sadece 100 bin dolar kalıyor. O sırada bir başka bir firma o uçağı geliştiriyor, üstelik sizden daha ucuza. Siz ne yaparsınız? Geri kalan 100 bin doları hâlâ bu işe mi yatırırsınız, yoksa başka bir iş mi yaparsınız? İş adamlarının yüzde 70’i bile, yine aynı işe yatıracaklarını söylüyorlar. Vazgeçmiyorlar. Kadınlar da o evli erkeklerden vazgeçemiyor. Aynı hesap. Batık yatırım.

  • Hıngel tarifi

    Hıngel tarifi

    Hıngel nasıl yapılır ? hıngel malzemeleri nelerdir ? hıngel yapılışı ? hıngel tarifi…

    Malzemeler:
    5 adet patates
    2 adet yumurta
    2 bardak su
    3 yemek kaşığı tereyağı
    1 tutam kırmızı toz biber
    1 tutam karabiber
    Aldığı kadar un

    Yapılışı:

    Hamuru için yoğurma kabına 2 bardak su dökülür. Suyun üzerine 2 adet yumurta kırılır ve aldığı kadar un eklenerek mantı hamuru yoğrulur. Patatesler haşlanır ve ezilir. Ezilen patatesler yarım çay bardağı sıvı yağda sotelenir. Sotelenen patateslere arzuya göre tuz, 1’er tutam toz kırmızı biber ve karabiber serpilip ocaktan alınır. Hamur bezelere ayrılır, açılıp bardakla yuvarlak kesilir. Yuvarlak hamurların ortasına patatesli iç yerleştirilir. Hamurların kenarları içe doğru büzülerek kapatılır. Mantılar tuz ve sıvı yağ katılan kaynar suda haşlanır. Pişen yemek süzülür ve sunum tabağına alınır. Sosu için 3 yemek kaşığı tereyağı kızdırılır. Kızgın tereyağı mantıların üzeerine dökülür.
    Hıngel servise hazırdır.

  • Estetik ve sağlığın dışa açılan perdesi : Burun

    Estetik ve sağlığın dışa açılan perdesi : Burun

    Burun estetiği operasyonları ,dünyada yıllardır en çok yapılan estetik operasyonlar olmuştur. Hele ülkemiz gibi burun problemlerinin sıklıkla görüldüğü bir memlekette, en başta gelen estetik operasyon olmayı, yıllarca da devam ettirecek gibi görünmektedir.

    Burun hem estetik hem de sağlık açısından insanın dış dünyaya açılan penceresidir . İnsanlar birbirleriyle olan iletişimini karşılıklı, yüz yüze bakarak yaparlar. Bu açıdan ilk göze çarpan organ, yüzümüzün ortasındaki temel yapı olan burundur. Yüzde kaş ve göz ne kadar  güzel olursa olsun,  eğer burun gözlerin güzelliğini örtbas edecek kusurlara sahipse, tüm dikkatin kusurlu olan buruna kayması engellenemez. Bu durum, karşısındaki kişinin dikkatinin kusurlu  burunda yoğunlaştığını  hisseden  bireyde özgüven kaybına yol açar.  Tüm bunlar burnun yüz estetiğinde ne kadar önemli bir yer işgal ettiğinin,  sürekli iletişim halinde olan birey için özgüven anlamında ne kadar önemli olduğunun göstergeleridir.

    Burun sağlık açısından da dış dünyaya açılan en önemli penceredir. Çünkü; sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için burundan rahat nefes alabilmek kadar önemli bir şey yoktur. Burnun temel işlevi olan solunum fonksiyonunun yerinde olması demek;  alınan havanın nemlendirilip,  ısıtılıp, temizlenmesi demektir ki;  bu durum alt solunum yollarının sağlığı  için hayati öneme sahiptir.  Ayrıca burnun koku fonsiyonunun iyi olması, yemekten cinselliğe kadar geniş bir yelpazeyi etkilediği unutulmamalıdır.

    Genel vücut sağlığı ve yüz estetiğinde başlı başına önem arzeden burnun, şekli ve fonksiyonları her zaman bütünün birer parçası olmalıdır. Asla ve asla burnun şekli için fonksiyonundan, fonksiyonu içinde şeklinden ödün verilmemelidir.  Yani estetik operasyon yapılacaksa burnun fonksiyonları korunmalı gerekiyorsa arttırılmalı, solunumu düzeltecek fonksiyonel bir ameliyat yapılacaksa da estetik sorunlar ortaya çıkmamalıdır. Şayet hem estetik hem fonksiyon açısından operasyon yapılacaksa her iki yönüyle de güzel bir sonuç aynı anda hedeflenmelidir.

    Burun estetiği operasyonları son yirmi yıla kadar kıkırdak ve kemik yapıların küçültülerek burnun küçültülmesi amacını taşıyan, “fonksiyonel estetik” kavramının pek düşünülmediği operasyonlardı. Sadece burnun küçük olmasını hedefleyen bu yaklaşım burnun fonksiyonlarının ihmal edilmesine neden olurdu.  Herkesin burnu tek tip, birbirinin kopyasıymış gibiydi. Bu tip burunlar estetik müdahale geçirdiği her halinden belli olan,  doğal görünümlü olmayan burunlar olarak karşımıza çıkardı. Küçük bir burna sahip olmak uğruna burnun fonksiyonlarının kaybolduğu hüzünlü sonla karşı karşıya kalmak kaçınılmaz sondu genellikle.

    Zamanla burnun fonksiyonlarının önemi iyice anlaşılınca güzel burun kavramı değişti. Artık “güzel burun”  kavramı başta burnun fonksiyonlarının çok iyi olduğu, rahat nefes alabilen, bunun yanı sıra estetik müdahale geçirdiği  belli olmayan, herkeste aynı tip değil kişiye özel olan, yüzle orantılı ve doğal görünümlü olarak değişti. Hatta ve hatta yapılan estetik operasyonla burnun fonksiyonlarına ekstra katkı amaçlanmaya başlandı.

    Burun, özel şekli sayesinde fonksiyonlarını yerine getirebilir. İdeal bir burun estetiği operasyonunda,  estetik- fonksiyon dengesi gözetilmesi gereken en önemli durumdur.  Yapılan estetik operasyonun  amacı fonksiyonları ve görünümü kötü olan bir burnu sağlıklı ve güzel görünümlü, doğal bir yapıya kavuşturmaktır.  Estetik ve sağlığın dışa açılan penceresi de her zaman bunu hak etmektedir…

    Op.Dr.Muhammet DİLBER
    Nose Estetik “Estetik Burun Ameliyatları”
    www.noseestetik.com , www.muhammetdilber.com

    Op.Dr.Muhammet Dilber Facebook 
    Op.Dr.Muhammet Dilber twitter

    İlgili yazıları ;

    – Burun estetiği ile birlikte yapılan operasyonlar 
    – Burun şekli nefes almayı etkiler mi ?
    – Doğal burun estetiği
    – Burun operasyonu öncesi öneriler
    – Burun estetiği operasyonlarında doğru zaman ?

  • Tereyağı Kilo Yapmaz!

    Tereyağı Kilo Yapmaz!

    Hastalıkların tedavisi için geliştirdiği bitkisel destek çalışmalarıyla tanınan Fitoterapi uzmanı Dr. Mustafa Eraslan, İstanbul Güngören’de Özel Başarılı Koleji öğrencileriyle bir araya geldi.

    Başarılı Koleji öğrencileriyle bir araya geldi. Öğrencilere süt, yumurta, tereyağ, et ve tandır ekmeği öneren Eraslan, fast-food’dan da kaçınmalarını önerdi.

    Öğrencilerden mutlaka sabah kahvaltısı yapmalarını isteyen Dr. Eraslan süt konusuna dikkat çekti ve şöyle konuştu: “Süt içeceksiniz. Diyeceksiniz ki biz kocaman çocuklarız. Süt işte sizin gibi kocaman çocukların her şeyinin gelişmesinde önemli. Diyeceksiniz ki sütü nereden alacağız. Buradan size bir doktor fetvası veriyorum. Kesinlikle hazır, paketli sütleri annenize aldırmayacaksınız. Sokakta süt satanlar vardı biliyor musunuz? Bazıları süte su katar. O su katılmış sütler bile dışarıdan alacağınız paket sütlerden sizin için çok daha faydalı.”

    Köy yumurtası tercih edin
    Sağlıklı beslenme listesindeki ikinci unsurun yumurta olduğunu belirten Dr. Eraslan, “Ben 5 sene önce yumurtanın faydalarından bahsettim, herkes hop oturup hop kalktı” diyen Eraslan “dediler ki kolesterol yapar şunu yapar bunu yapar. Şimdi doktorlar ikiye bölündü kolesterol sevenler ve sevmeyenler diye. İşte o tartışmayı zamanında biz başlatmıştık. Günde 1 tane, 2 tane, 3 tane yumurta yiyebilirsiniz. Bulabilirseniz eşelenen tavuklar vardır, köy tavukları onların yumurtasından yiyebilirsiniz” ifadelerini kullandı.

    Kamuoyunda terayağ kilo ve kolesterol yapar şeklinde yanlış bir bilgi olduğunu ifade eden Mustafa Eraslan, “Diyeceksiniz ki tereyağ kilo yapar. Terayağ hiç bir zaman kilo yapmaz. Terayağ kesinlikle damarları da tıkamaz. Bakın damarları tıkayan yağ nedir biliyor musunuz? Bizim margarin dediğimiz yağlar. Bir elinize tereyağ alın bir elinize de margarin, biraz sonra terayağ eriyecektir. Çünkü vücut ısında eridiği için sağlıklı yağdır” dedi.

    Etin yağı kilo yapmaz
    Dr. Eraslan’ın bir tavsiyesi de kırmızı etle ilgili oldu. Eraslan, “İnsan fıtratı için özellikle de sizin gibi gelişme çağında olan çocuklar için en önemli şey ettir. Eti hiç ihmal etmeyeceğiz. Eti de mümkünse yağlı yiyin. Yağ sizin enerjinizdir. Etin yağı kilo yapmaz” dedi.

    Fast Food yemeyin
    Dr. Mustafa Eraslan’ın gençlere yönelik bir başka uyarısı da fast food kültürüyle ilgiliydi. Mustafa Eraslan, “Fast Food yiyen insanlar, çocuklar hasta olur bir, iki kanser olur. Bakın etrafımızda çok sayıda kanser görüyoruz değil mi ve kolay kolay tedavi edilmiyor. Bunun ana nedenlerinden biri sağlıksız ve dengesiz beslenmedir. Fast food tarzı sağlıksız beslenmek kanser başta olmak üzere bir çok hastalığa davetiye çıkarmak demektir” ifadelerini kullandı.

    milliyet

  • Evinizi yenilemenin yolları

    Evinizi yenilemenin yolları

    Elinizden biraz iş geliyorsa evinizi kolay yoldan yenileyebilirsiniz. Üstelik bütçenizi fazla zorlamadan. İşte bazı öneriler

    Mutfağa yeni bir yüz
    Mutfak dolaplarını elden geçirmeyi düşündünüz mü? Bunun için mutfağı sıfırdan inşa etmenize gerek yok. Dolap kapaklarını farklı bir renge boyamak veya farklı bir tonda verniklemek yeterli. Kapakları komple değiştirmek de, yeni dolap yaptırmaktan daha ekonomik bir çözüm.

    Kulpları değiştirin
    Demode kalmış çekmece ve dolap kapağı kulplarını modern görünümlü çelik alternatifleriyle, ya da soğuk bulduğunuz metal olanlarını camdan veya antika görünümlü kulplarla değiştirmek çok kolay. Ama derhal farklı bir hava katacağı kesin.

    Farklı aydınlatma
    Işık kaynaklarının yerini değiştirmek, tepedeki avize yerine duvardan aplikle veya örneğin halojen spotla aydınlatmak, mutfakta tezgah üstü ışık kullanmak bazen mucizeler yaratır.

    İzolasyon şart
    Havayı boş yere ısıtmak veya soğutmak hem ev bütçemize hem ulusal ekonomiye zarar verir, küresel ısınmaya katkı yapar. Tavan arası var ise oranın zeminine yalıtma uygulayın. Pencerelerden enerji kaçağı olup olmadığını kontrol edin. Açıkta kalan kalorifer borularının da yalıtıma ihtiyacı vardır. Kapı altından kaçakları önlemek için artık şık ve ucuz ürünler bulmak mümkün.

    Yeni fayanslar
    Mutfağın bir kısmını, banyo zeminini yeni taş, seramik, fayans veya benzeri ile yenilemek sanıldığı kadar zor değil. Ama döşerken derz aralığı bırakmayı sakın unutmayın, kalın derzler daha güzel görünür.

    Gösterişli musluklar
    Mutfak veya banyo lavabosundaki musluk bataryasını değiştirmek sadece 5 dakikanızı alır ama lavaboya yepyeni bir görünüm kazandırır. Artık çok değişik modelleri var, gösterişli bir tanesini seçmekten çekinmeyin.

    Lambri kaplama
    İnsanın kendisinin yapabileceği uygulamalardan biri, bazı duvarları lambri ve benzeriyle kaplamaktır. Tabii duvarınızın düz ve ölçüler konusunda dikkatli olduğunuzu varsayıyoruz.

    Boya badana
    Bir odayı yenilemenin en temel yolu rengini değiştirmektir. Renk seçiminde bu kez cesur olmayı deneyin. Hatta tek bir duvarı, kolonu veya kirişi odanın geri kalanından farklı, zıt bir renge boyamayı düşünün.

  • Uyku ve cinsel isteksizlik

    Uyku ve cinsel isteksizlik

    Uzmanlar, uyku bozuklukları olan insanlarda cinsel isteksizlik ve güçsüzlük belirtileri gözlendiğini açıkladı.

    Uzmanlar, uykusuzluğun hassas bir konu olduğuna dikkat çekerek, uyku problemi çekenleri uzmanlara görünmeleri konusunda uyardı. Prof. Dr. Mehmet Karadağ, günlük yaşamda insanların hayatlarının neredeyse üçte birini uyuyarak geçirdiğini anlattı.

    Yeni doğan bebeklerin günün 18-20 saatinde uyurken, erişkin insanlarda bu sürenin 4-11 saat arasına düştüğünü kaydeden Karadağ, “Anadolu’da, ‘Uyusun da büyüsün’ diye bebeklere söylenen ninnilerin altında yatan gerçeği bugün çok daha iyi anlıyoruz. Gerçekten de büyüme hormonunun en fazla uyku sırasında salgılandığını, uykunun vücudun büyüme ve yenilenmesinde, öğrenme ve bellek fonksiyonlarının gelişmesinde çok önemli bir rol oynadığını bilim insanları ispatladı” dedi.

    “UYKUSUZ KALMAYIN”

    Sağlıklı uykunun kasları gevşeterek dinlendirdiğini ifade eden Karadağ, şöyle devam etti:
    “Tüm sistemlerimiz bir bilgisayar gibi kendini test etmekte ve fonksiyonlarını yeniden düzenlemektedir. Bağırsak hareketlerimiz yavaşlamakta, karaciğer, böbrek gibi önemli organlarımız günlük streslerin etkisinden kurtulmak için fonksiyonlarını azaltmaktadır. Yapılan çalışmalarda derin uykuda, vücutta protein sentezinin, hücre mitozunun ve büyüme hormonu salgılanmasının arttığı, buna karşılık adrenalin ve kortikosteroidler gibi katabolik, yıkıcı hormonların salgısının azaldığı gösterilmiştir.”

    “UYKUSUZLUK CİNSELLİĞİ ETKİLİYOR”

    Uykuda solunum bozukluğu olan kişilerin sabah uyandıklarında yorgun kalktığını söyleyen Karadağ, “Uyku sırasında farkında olmadan nefes darlığı çekmişlerdir. Solunum eforunun yorgunluğu ile güne isteksiz ve yorgun başlarlar. Zaman içerisinde sabah baş ağrıları görülebilir. Beyin fonksiyonları berraklığını kaybetmeye başlar. Unutkanlık, isteksizlik, mutsuzluk, gerginlik ve kişilik değişiklikleri görülmeye başlar. Uykuda solunum bozukluğuna bağlı olarak gelişen depresyon, cinsel isteksizlik ve cinsel güçsüzlük önemli sosyal problemlere yol açar” dedi.

    İHA