Anneden kalan travmaları aşmak

whispersOFhope

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
23 Eylül 2020
329
442
35
Annesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...

Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
 
Aynı benim annemi anlatmışsınız.Bir kere ağzından kızım kelimesini duymadım diğer sevgi sözcüklerini zaten hiç duymadım.Evin en büyüğü olmak hep zor oldu benim için.Çok fazla şey beklenildi.Yeri geldi dersi asıp küçük kardeşime evde ben baktım,hastalanınca hastahanelere ben götürdüm,geceleri kalkıp ben baktım yeterki annemin psikolojisi biraz daha bozulmasın diye.karşılık bekleyerek yapmadım hiçbirini.Sözlü olmasa bile gözlerine baktığımda beni sevdiğini bilmeyi isterdim.Bu yaşıma geldim atamadım bende beceremedim bu içimdeki burukluğu yok etmeyi.
 
Yazdıklarınızın hepsini okudum. Ben de hayatta aynı sizin gibi tepkiler gösteriyorum değersizlik hissi, aniden sinirlenme, huzursuzluk hali.. Ben maalesef ailemin yaptıklarını, geçmişte öyle görmüşler, öyle yetişmişler gibi şeylerle kapatamıyorum. İnsan yetişkin olunca onların davranışlarının bir seçim olduğunu anlıyor. Ellerine defalarca kez bir noktadan sonra daha iyi anne baba olabilme imkanı varken kullanmamışlar. Zaten insan görüyor kendi kardeşlerine, yeğenlerine ne kadar farklı, ne kadar daha iyi davranabildiklerini. İçlerinde annelik babalık hissi olmasa bile en azından öyle kötü davranmaya hakları yoktu. Maalesef en doğrusu araya mesafe koymak. Ben ailemle aynı evde yaşıyorum, ama elimden geldikçe az iletişim kurmaya çalışıyorum.
 
Annesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...

Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.


Onerebilecegim tek şey theta olur. Başarılı bir ismi de mesaj olarak atabilirim isterseniz.
 
Anneniz düzelmeyecek yaş aldıkça daha da kötü olacak, bunu bir kere unutunuz. Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla pasif bir de baba figürü var. Olanları, çocukken annenizin davranışlarını hiç mi fark etmedi mesela. Sanmıyorum, fark etmiş ama işine gelmemiştir. Yani aslında sizin baba figürünüz ile de sorununuz var.

Ama üzülmeyin, çünkü artık büyüdünüz ve yetişkin bir kadinsiniz ve gecmiste örselenen o minik kizin yani sizin anneniz de yine kendiniz olacaksınız. Kısacası kendinize ılımlı, sevgi dolu, anlayışlı, tam destekçi olacaksınız. Annenizin size nasıl davranmasını arzu etti ve ediyor iseniz kendinize öyle davranacaksınız. Biyolojik anneniz ile de yüzeysel suya sabuna dokunmayan mesafeli bir ilişkiniz olacak. Bu kadar
 
Annesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...

Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Benim hayatımı anlatmışsın resmen okurken inanamadim .. doğumdan sonra kus olmadigimiz halde annemin bana zerre faydası olmadı hatta yardım etmeye çalışan kız kardesimide senin hizmetcinmi o diyip aldılar yanımdan :) ben de affedemiyorum ve ne yazikki içimdeki o kırgın çocukla düzelmiyor ,yok saymaya karar verdim ,yani duserge olarak haftada bir gün gidiyorum ,kızımı görsünler diye ,ihtiyacı olursa yardım isterse geri cevirmiyorum ama onun dışında özel olarak ben aramıyorum ararlarsa açıyorum hatta çoğu zaman vaktim olmuyor ,kızıma ski ski sarıldım ,onunla geçiyor vaktim annelik nasıl olurmuş anneme değil ama içimdeki küçüğe öğretiyorum , ben affetmeyi başaramadım kopmuş içimdeki bağlar umarım siz sorunuza cevap bulursunuz takipte olacağım ve son olarak anne kız ilişkisini doyasıya yaşayan her canlıya imreniyorum ..
 
Sizden daha fazla travmalarım oldu ailemle ilgili ama hep onlardan hatta eşimden hep sevgi dinlendim tabiri caizse taki 5 sene önce ailemin yanında geçirdiğim sinir krizi sonrası ilaca başlamak zorunda kaldım 😔onlarla 1 sene hiç görüşmedim uzak şehirde yaşıyorum çok şükür ki 5 senedir de görmedim onları sadece telefonda nasılsın iyi misin diye görüşürüz o kadar inanın hiç özlemedim onları bana yaşattıklarından dolayı. İnanın onlardan hiç bir beklentim yok sevgi, ilgi, şevkat, beklenti olmayınca hayal kırıklığı da olmuyormuş huzurluyum kendi çekirdek ailemle hayal ettiğim aile hayatını yaşıyorum. Geçmişte yaşarsanız önümüzdeki güzel günleri kaçırmış oluyormuşuz bunu anladım bence sizde öyle yapın sevgiler🙋‍♀️
 
Ama üzülmeyin, çünkü artık büyüdünüz ve yetişkin bir kadinsiniz ve gecmiste örselenen o minik kizin yani sizin anneniz de yine kendiniz olacaksınız. Kısacası kendinize ılımlı, sevgi dolu, anlayışlı, tam destekçi olacaksınız. Annenizin size nasıl davranmasını arzu etti ve ediyor iseniz kendinize öyle davranacaksıniz.
Çok fazla katılıyorum belkide ben bu sayede iyiyim konu sahibi kesinlikle bu yorum olması gereken.
 
Durumumuz çok iyi evimizi arabamızı aldık. Şirketimiz var demişsiniz
Allah daha çok versin de.

Aynı zamanda psikologa ayıracak bütçem yok demişsiniz.

Ben sizin yerinizde olsam ayırırım çünkü ruh sağlığınızı iyi görmedim.

Öfke içindesiniz. Öfkeniz çok alevli içinizde yanıyor.

Herkesin annesiyle ilgili travmalari var. Benim de var. Ama ben kendim baş etmeye çalışıyorum. Baş edemezsem de bi psikologa giderim.

Sizin anneniz tek değil. Bu coğrafyanın kanayan yaralarından biri. Buna inanın
 
Annesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...

Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Annenle bban bugün bu dünyadan gocecek diye duygularını içine atman doğru değil ama tabi onları çok kırmadan duygularını dile getirmelisin. Onların verdiği vereceği cevaplardan ziyade bu konuda oldukça bencil bir şekilde sadece kendi kend kırgınlıkların dile getirip doğrularını yanlışlarını soylemelisin. Malesef ki anne baba mihenk taşı. Ne kadar haklı da olsak onlar ne kadar ruh hastası da olsa, onlarla problem olunca hayatta hep kırık geziyoruz. O yüzden ailenle iliskini bence onları affederek düzeltmelisin. Yani onlara herşeyi şöyle ve bakalım ne diyecekler. Sonrasında küsme , ancak onları artık el insanı gib düşünüp hayatına devam et. Gelirlerse gelirler gelmezlerse bayramdan bayrama arar sorarsın. Onların söyledikleri kötü laflar kötü bakış açıları , sizi manipüle etmesi , narsistce kendini haklı çıkartması sizin değil onun problemi. Artık acaba bende sıkıntı mı var diye düşünmektense bende hiç bı sikinti yok , benm hayatim bakış açım dogrularim bu. Beğenen alır. Mantığı ile yaklaş annene. .
Burda bir arkadaş vardı narsist nasıl olur diye. Onun yazısini okumanı tavsiye ederm
 
Bazı insablar diyor ya olur mu annendir sever ,yok yalan o annende ola sevmiyorsa sevmiyor.Yaşadıklarına benzer durumlar yaşadım ,hatta bazılarını okurken kendi anılarım aklıma geldi. Aslında sana verdiklerine odaklan .sana harika bir anne olma fırsatı verdi. Neyin hata olduğunu neyin çocuklarını üzeceğini çok iyi bileceksin.onun hatalarını sen yapmayacaksın.öyle kabullen değiştiremezsin ve sık sık görüşme.unutma seni sevmeyen senin doğurduğunuda sevmez,sevemez.dertlerini üzüntüleri anlatma,hasta olsan bile hastayım deme.kafşısında hep dik dur,iyinide kötünüde anlatma . Zaten anlatsanda anlamaz. Kısaca merhamet bekleme,kalplerinde sana yer yok.
 
Annemin tavırlarını görmezden gelen, ya da işine öyle geldiği için öyle davranan babama bu sene kustum. 3 gun ağlattım. Hem agldim hem anlattım hem ağlattım .
Farkında değilim sanma dedim. Hakverdi ama bende çok ezildim ne yapalım idare et dedi. Azicikta olsa rahatladım. Tavsiye ederim
 
Annesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...

Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Sizinki kadar olmasa da annemle hep sorunlu iliskim vardi ve yuzlesemeden/hesaplasamadan vefat etti. Size verebilecegim tek tavsiye bir sekilde cozun, yani ya tamamen icinizden gelenleri yuzune soyleyip kestirip atin ya da konusup cozmeye calisin ama bir sekilde cozun dedigim gibi. Benim durumum daha zor cunku, bazen onu cok ozlemedigim icin vicdan azabi da cekiyorum (ozluyorum tabi ama sanki annemi ozler gibi degil) 😔
 
Affetmek için kendini zorlama. Affedemediğin için de kendini suçlama.
Seni kırdığı kadar senin de onu kırmaya hakkın var. Sana ömür boyu taşıyacağın bir yük yüklemiş.
Yeni tanışmış iki arkadaş gibi takılmak sorununu asla çözmez, büyük bir kavga çıkarıp onu yerin dibine sokmalısın. O zaman için soğur belki.
Ama kavga, ağlayıp sevgi dilenmeye dönecekse hiç girişme gene o galip gelir seni daha çok üzer bir de üstüne pişmanlık yaşarsın.
Okurken gerçekten duygulandım.
 
Anneniz düzelmeyecek yaş aldıkça daha da kötü olacak, bunu bir kere unutunuz. Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla pasif bir de baba figürü var. Olanları, çocukken annenizin davranışlarını hiç mi fark etmedi mesela. Sanmıyorum, fark etmiş ama işine gelmemiştir. Yani aslında sizin baba figürünüz ile de sorununuz var.

Ama üzülmeyin, çünkü artık büyüdünüz ve yetişkin bir kadinsiniz ve gecmiste örselenen o minik kizin yani sizin anneniz de yine kendiniz olacaksınız. Kısacası kendinize ılımlı, sevgi dolu, anlayışlı, tam destekçi olacaksınız. Annenizin size nasıl davranmasını arzu etti ve ediyor iseniz kendinize öyle davranacaksınız. Biyolojik anneniz ile de yüzeysel suya sabuna dokunmayan mesafeli bir ilişkiniz olacak. Bu kadar
Babam gençliğinde yani bizim çocukluğumuzda anneme kötü davrandığı için (annem bize olan davranışlarını da buna bağlar) dediğiniz gibi şu an pasif duruyor. Yani pasif derken annem ne derse o fikre daha yakın oluyor. Zaten iki kere benimle küstüğünde de annemin anlattıklarına dayanarak küstü benimle, bir kere açıp kızım annen böyle böyle diyor. Bir de senden dinleyeyim demedi. Ona da ayrıca o kadar buruğum ki… babamı hep ayrı sevdim ve asla 8 ay benimle konuşmadığı süreci atamıyorum kafamdan. Lohusalığımda bana duyduğu sebepsiz kini aşamıyorum. İkisiyle de konuşmaya çalıştım. Babam dinlemedi, hemen “ben bu konuları konuşmak istemiyorum. Pozitif şeylerden konuşalım mesela oğlumdan bahsedelim” diye konuyu kapatmaya çalıştı. Ben anlattım ağlama krizine girdim karşısında, öyle olunca dinledi ama fikirlerinde ne değişti bilmiyorum. Etkili bir dinleme değildi. Annem ile konuşmamız tam bir hüsran çünkü o hep mağdurdur.
Dediğiniz içimdeki çocukla konuşma yöntemi okuduğum kitapta vardı. Farklı teknikler ile içimizdeki çocuğu iyileştirmeyi öneriyor. Kitabı okurken dediklerini aynen uyguladım ve içimdeki çocukla konuştum. Gerçekten küçük kendime ulaştım, inanamadım o hisleri yaşadığıma ama o kadar çok hissettim ki ağlamaktan devam edemedim… bir süre sonra tekrar deneyeceğim.
 
Sizin annenizin farkli versiyonu bende var. Kizim, canim kizim, kizim icin dunyayi yakarim diye dolanir. Anlatsam roman olur, saka gibi bir kadindir kendisi. Henuz 13 yasindayken bile hastaneye yalniz giderdim. Hasta olmama ragmen beni yalniz birakirdi. Hatta birgun o kadar atesim cikti ki sürüne sürüne banyoya gitmisim yine 13 yasindayim bu arada. Gitmisim diyorum çünkü sadece camasir makinesine tutundugumu hatiliyorum. Gozumu actigimda akan suyun altindaydim. 8 aylik hamileyken sinir krizi gecirdim, tansiyonum 16lardaydi, hayatimin en kotu gunu olabilir. dogumdan sonra 2.sinir krizini gecirdim ve gorusmeme karari aldim. Arada torununu gösteriyorum. Şöyle bir fark var. Annemin psikolojik bir sıkıntısı var. Doktoruyla gorustum, tanısını soylemedi ancak asla iyilesemeyecegini söyledi. Belki hata ediyoeum ama artik anneme ebeveynlik yapmaktan yoruldum. Herkese bin turlu yalan soyleyip beni mahcup etti. Sus derim susmaz. Bende konunuza icimi dokmus gibi oldum kusura bakmayin, cok doluyum. Ozetle görüşmüyorum. Ama bu karari vermeden once elimden gelen herseyi yaptim. Iyi gecinmeye calistim, eli kolu saglam bir kadin olmasina ragmen hastalik hastasidir bos yere bir dunya hastaneye goturdum, yemege ciktik, gezdik ise yaramadi. Cok sert bir dille konustum ise yaramadi. Dayilarimi arayip artik bas edemedigimi, ilgilenmelwri gerektigini soyledim umursamadilar. Anneannemi aradim, kulagim duymuyor deyip telefonu suratima kapatti. Alip kendim psikiyatriste goturdum ilaclarini icmemis. Elinizden gelen herseyi yapin, olmuyorsa gorusmek zorunda degilsiniz
 
X