Çocuk Hastalıkları Otism (içekapanıklık) Nedir ? Bilgi ve sorular

Bebek Hastalıkları, diş çıkarma, bebeklerde kusma, bebeklerde ishal, bebeklerde uyku düzensizliği
Çok zor durum olduğunu tahmin edebiliyorum. Allah kolaylık ve sabır versin
 
[youtube]6CvKMwmAniA[/youtube]

Videodaki adam otistik... 5 yaşında konuşmaya başlamış ve zor konuşuyor
ama hafizasi inanilmaz... Romayı bir kez 45 dk. havadan gormus ve pencere sayisina kadar dogru hatirlayarak cizmis...
 
BUGRA CANKIR (otistik deha)

11 YAŞINDAKİ BUĞRA, DÜNYADAKİ 668 MÜZİK DEHASINDAN BİRİ...
Hatay'ın İskenderun İlçesi'nde yaşayan 11 yaşındaki Buğra Çankır, dünyadaki 668 müzik dehasından biri olarak gösteriliyor.


Hatay'ın İskenderun İlçesi'nde yaşayan 11 yaşındaki Buğra Çankır, dünyadaki 668 müzik dehasından biri olarak gösteriliyor. Başvurduğu konservatuarlarda herkesi kendine hayran bırakan Buğra, otistik olduğu için her seferinde ret cevabı alıyor. Türkiye'den umudunu kesen Çankır ailesi, Buğra'yı İngiltere kraliyet ailesinin düzenlediği müzik yarışmasına hazırlıyor.
Buğra Çankır, dünyada sadece 668 kişide görülen, Mozart ve J.S.Bach'ın da sahip olduğu doğadaki tüm sesleri nota diline deşifre edebilme yeteneğine sahip. 11 yaşındaki Buğra'nın makine mühendisi babası Kemal Çankır ile tarih öğretmeni annesi Necla Çankır, çaldıkları her kapıdan elleri boş dönüyor. İskenderun Demir Çelik Fabrikaları'na ait sitede oturan Çankır ailesi, Buğra'nın özel şartlarda eğitim alabilmesi için ellerinden geleni yapıyor fakat Türkiye'de Buğra'nın eğitim görebileceği kapasitede alt yapısı hazırlanmış bir eğitim kurumu olmadığından bu amaçlarına bir türlü ulaşamıyor. İskenderun Demirçelik İlköğretim Okulu'nda tarih öğretmenliği yapan anne Nejla Çankır, öğleye kadar öğrencilere ders veriyor, öğleden sonra ise aynı sınıfta oğlu Buğra ile birlikte derslere girerek Buğra'nın dersleri algılamasına yardımcı oluyor.
Bilgisayar kullanımında da oldukça iyi olan Buğra'nın Allah tarafından verilmiş engelleri olduğunu söyleyen baba Kemal Çankır, "Yıllardan beri bu engellerle uğraştık. Bir de sistemin engellerine takılınca hazmedemez hale geldik" dedi.
Buğra'daki özelliklerin 3 yaşındayken fark edildiğini belirten Kemal Çankır, "İstanbul'daki psikoloğu 'Çok hoş parça mırıldanıyor. Bir müzik öğretmenine danışalım' dedi. Birini bulduk, ancak Buğra istemedi. Bu kez org aldık ve Buğra birkaç parçayı nota bilmeden hemen çaldı. Hatay'a gelince, çalıştığım okuldaki müzik öğretmeniyle tanıştık. Buğra'ya ders vermeye başladı. Buğra'nın kulağının 'absolute pitch' olduğunu söyledi. Bu, Mozart ve J.S. Bach gibi ünlü müzisyenlerin, günümüzde Fazıl Say'ın sahip olduğu söylenen, milyonda bir rastlanan, doğadaki tüm sesleri nota diline deşifre edebilme yeteneği. Buğra her sesin karşılığını verebiliyor. Bu bir kuş sesi, dalga sesi, cam kırılması ya da çığlığınız olabilir. Bardağa vurup Buğra'ya 'Hangi nota?' diye sorduğunuzda, 'La diyez' diyebiliyor. Buğra'ya UCSF (California Üniversitesi, San Francisco) Genetik Araştırma Merkezi'nin dünya üzerindeki 'absolute pitch' özelliğini tespit etmek üzere hazırladığı testi uyguladık. Aldığımız e-postada Buğra'nın bu testi geçen dünyadaki 668 kişiden biri olduğu yazılıydı. 2004'te Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuarı'na başvurduk ve sınavdan önceki kursa kayıt yaptırdık. Kursun ilk gününde solfej öğretmeni Buğra'nın yeteneğini hemen fark etti ve diğer öğretmenleri çağırdı. Pek çok öğretmenin teorik olarak kitaplarda okuduğu ve canlı bir örneğini görmediği 'absolute' bir öğrenci vardı karşılarında. Bir hafta Buğra'yı konuştular. Buğra yetenek sınavını kazandı, ancak seçme sınavından elendi" diye konuştu.
Türkiye'de oğlunu eğitebilme umudunu yitirdiğini ifade eden Çankır, "Bu nedenle yeni arayışlar içerisindeyiz aslında bizim istediğimiz çok fazla bir şey değil. Buğra'nın okuma hakkını alabilmesi ve bu yolda gidebildiği yere kadar gitmesini istiyoruz ve bu anlamda devletten yardım bekliyoruz" şeklinde konuştu.
Çankır, internetten başvuru yaptığı İngiltere kraliyet ailesinin eylül ayında düzenleyeceği müzik yarışmasına katılmak için çaba sarf ettiklerini belirterek, "İnşallah Buğra Avrupa'da kendini ispat edecek. İnanıyorum ki o yarışmada Buğra büyük beğeni toplayacak ve belki de Türkiye'de yakalayamadığımız şansı Avrupa'da yakalayacağız" dedi.
Anne Necla Çankır ise, "Buğra'ya birebir öğretmek gerekiyor. Kendi duyularıyla, deneyimleriyle öğrenemiyor. Ona 1 ay boyunca çiçek resmi çizdim. Sonunda ağzından 'çiçek' sözcüğü çıktı. İlk kez konuşuyordu. Sonra harfleri ve heceleri verdim. Böylece konuşmayı söktü" diye konuştu.
Gözyaşlarını tutamayan anne Necla Çankır, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buğra'yı diğer oğlum Burak'tan hiç ayırmadım. Dizlerimin arasında ona okumayı öğrettim ve Buğra beni her defasında ödüllendirdi. Böyle bir evlada sahip olduğum için gurur duyuyorum. Biz devletten maddi olarak bir şey beklemiyoruz, tek isteğimiz Buğra'nın eğitimini gerektiği gibi alabilmesi. Buna onun da hakkı var, o da bir insan. Öyle inanıyorum ki Buğra bize Allah'ın bir hediyesi. Biz oğlumuzdaki olağanüstü bu yeteneği fark ettikten sonra böyle düşünmeye başladık."

[youtube]1IkuOnSzI1s[/youtube]​
 
Otizm
Ömür boyu süren beyinsel bir rahatsızlıktır. Otizm yaşamın ilk 3 yılında ortaya çıkan bir sendromdur. Nedeni bilinmemektedir. Kişi gördükleri, duyduklarını, duyumsadıklarını doğru bir şekilde algılayamaz; bu nedenle sosyal ilişkileri ve davranışlarında ciddi sorunlar vardır. Erkeklerde daha yaygın olarak görülür. Otizm ya kendi başına ya da zeka geriliği, öğrenme güçlüğü, epilepsi gibi diğer gelişimsel bozukluklarla birlikte ortaya çıkabilir. Otizm kelimesinin manası "kendine dönük"tür.

BELİRTİLERİ

Çevresine karşı ilgisizdir. Olaylara ve insanlara tepkisizdir. Genelde tek başınadır. İletişim güçlüğü çeker. Konuşma zorluğu vardır. İnsanlarla temas etmekten rahatsız olur. Tekrarlayıcı davranışlar yapar. Anlamsız kelimeleri tekrarlar. Ellerini kollarını çırpar, olduğu yerde sallanır, kendi etrafında döner.
 
"Otistik çocuğu olan aileler için en önemli soru, kendilerini nelerin beklediği ve çocuklarının ileride nasıl olacağıdır. Özellikle çok erken yaşlardaki duruma bakıp çocuğun ileride hangi noktaya geleceğini ve nasıl bir gelişim göstereceğini kestirmek zordur...

A) Otizmin Tanımı
Otizm iletişim ve sosyal gelişim alanlarındaki kısıtlılıkla seyreden ve çocuğun gelişimini önemli derecede olumsuz yönde etkileyen bir bozukluktur. Doğuştan gelen bir bozukluk olmasına rağmen, belirtiler bebeklik ve erken çocukluk döneminde belirmeye başlar. Konuşmanın gecikmesi veya gelişmemesi, ilgi alanlarında sınırlılık, insanlar ile ilişki kurma yerine cansız nesnelerle ilgilenme, oyuna ilgi duymama, yaşıtlarıyla oyun oynamama ve tekrar edici basmakalıp davranışlarda bulunma gibi özellikler ile kendini gösterir.
Otistik çocuklarda normalden sapan davranışlar 4 grupta toplanır.
1- Sosyal etkileşimde yetersizlik:
Gözlerinize bakmazlar,
Kayıtsızdırlar,
İsmi ile çağrıldığında çoğu kez aldırmazlar,
Duymuyormuş gibi davranırlar,
Yaşıtları ile oyun oynamazlar
Tek başlarına kalırlar,
Başkalarının duygularını ve düşüncelerini anlamakta güçlük çekerler ya da uygun tepkilerle karşılık veremezler.
2- İletişimde ve oyunda yetersizlik:
Konuşma gecikir, dil gelişimi geride kalır,
Konuşmayı bir iletişim amacı ya da aracı olarak kullanmazlar
Beden dilini kullanmada ya da anlamada zorlanırlar
Oyuna ve oyuncağa ilgisiz kalırlar
Rol yapmazlar, hayali oyunları yoktur.
3- Takıntılar:
Nesne takıntıları vardır, herhangi bir nesneyi özellikle sert nesneleri ellerinde tutarlar, taşırlar. Çevirerek, döndürerek izlerler ya da koklarlar
El çırpma, sallama, sallanma, koşma, dönme gibi yineleyen davranışları vardır,
Sadece bir ya da birkaç kısıtlı konu ile ilgilenirler,
Günlük yaşamda belli işleri, belli şekillerde yapma konusunda aşırı ısrar ederler . Düzen değişikliklerine ya da aksamalara karşı aşırı tepkide bulunurlar. Genellikle değişime direnç gösterirler . Aynılıkta ısrarları vardır
4- Diğer belirtiler:
Görme, işitme, tat, koku ya da dokunma duyularının bazılarında ya da tümünde aşırı duyarlık gösterirler,
Acıya karşı duyarsızdırlar. Düştüklerinde, yaralandıklarında canının yandığına ilişkin tepki göstermezler,
Aşırı hareketlilik ya da hareketsizlik gösterirler,
Tehlikeler karşısında duyarsızdırlar.
Bu belirtilerin birkaçı ya da çoğu bir arada gözlenebilir.
B) Otizmin Olası Nedenleri
Otizmin nedenleri kalıtımsal etkiler üzerinde önemle durulmaktadır. Otizmi olan çocukların kardeşlerinin de otizm tanısı alma yüzdelerinin %3-6 arasında oranlara ulaştığı belirtilmektedir. Otizmin nedenlerini aydınlatmaya yönelik yapılan son dönem araştırmalarda genetik, beyin işlevleri, bağışıklık sistemi etkenleri de incelenmektedir. Organik, nörolojik ya da biyolojik faktörlerin otizmin nedenleri arasında önemi göz ardı edilememektedir. Otizme yol açan önemli etkenlerden biri de pek çok çalışmada vurgulanan, gebelikte görülen beklenmedik sorunlar ve doğum travmaları olabilir. Ayrıca Otistik çocukların beklenmedik yaşam değişiklikleri, ayrılıklar, uyaransız kalma ve benzeri stres yaratan durumlara duyarlı olduklarını gösteren çalışmalar da bulunmaktadır.
C) Otistik Çocukların ve Ailelerin Sorunlarla Baş Edebilme Yolları
Otistik çocuğu olan aileler için en önemli soru, kendilerini nelerin beklediği ve çocuklarının ileride nasıl olacağıdır. Özellikle çok erken yaşlardaki duruma bakıp çocuğun ileride hangi noktaya geleceğini ve nasıl bir gelişim göstereceğini kestirmek zordur. Aileler çocuklarının öncelikli olarak konuşup konuşamayacağını sonra, okula gidip gidemeyeceğini, giderse ne tür güçlüklerle karşılaşacaklarını bilmek isterler. Çocuğun içinde bulunduğu durumun erken fark edilmesi ve eğitim aldığı sürece çocuğun izlenmesi, güçlü ve zayıf taraflarının ortaya çıkarılması aileye ve eğitimciye yol gösterir. Otizmde ilerisi için umudu artıran etkenlerden birincisi erken tanıdır. Olabildiğince erken fark edilerek çocuğun çocuk ruh sağlığı kliniğine götürülmesi ve tanının konması ya da en azından belirtilere yönelik tedavi edici girişimlerin başlatılması çocuğun ilişki kurma güçlüğü ile baş edilmesini kolaylaştırır.
Erken tanı ve müdahale; çocuğun kendine ve çevresine farkındalığını, ilgilerini, öğrenmesini ve becerilerini geliştirmesini hızlandırır. Ailenin ve çocuğa tanı koyan uzmanların çocuğu, gelişimsel düzeyine uygun bir müdahale programına hızla başlatmasında yarar vardır. Okul öncesi dönemde konuşması gecikmiş ya da durmuş ve ilgi alanı kısıtlı yaşına uygun becerileri göstermeyen bir çocuğun klinikte ayaktan bireysel tedavisinin yanı sıra, uygun bir kreş ya da anaokuluna gönderilmesi ve özel eğitim programına alınması gerekir. Bu müdahalede bireysel tedavi erken yaşlarda çocuğun ana babasının da katılımıyla farklı yöntemlerle uygulanabilir.
Anne baba ve çocuk birlikte oyun terapisine alınabilirler. Video kayıt yöntemleri ile terapi yürütülebilir.
Çocuğun yaşı ve gereksinimi göz önüne alınarak bireysel tedavi uygulanabilir.
Çocuğun yaşıtları ile bir arada olmasının sağlanabilmesi için bir kreşe ya da ana okuluna gönderilmesi de tedavinin bir parçasıdır. Özellikle taklit becerisinin gelişimi ile otistik çocuk yaşıtlarıyla bir arada olmaktan yararlanır. Dil gelişimi hızlanır. Duygusal ve sosyal gelişimi desteklenmiş olur.
Otistik çocukların kendi haline bırakılmaması gerekir. Bu nedenle belirli bir düzen içinde eğitim ve öğretim olanaklarından yararlanması sağlanmalıdır. İlköğretim çağına geldiğinde de okula gitmelidir.
Otistik çocuğun otistik belirtilerinin derecesi de gelişimini olumsuz etkileyebilecek bir diğer faktördür. Belirtiler çok ağır ve çocuğun yaşı büyükse tedavisi klinikte aralıklı izlenerek ve bir özel eğitim kurumuna gitmesi sağlanarak yürütülür. Çeşitli sosyal ve sportif etkinliklerden de yararlanması mümkündür.
Otistik çocuğun gelişimini etkileyen bir diğer faktör de çocuğun içinde bulunduğu çevredir. Otistik çocukların da tüm çocuklar gibi bol uyarana gereksinimleri vardır. Çocuğun uyaranları kabul derecesine göre çevresi düzenlenmelidir. Çocuğa;
Dokunmak
Onunla konuşmak
Çevresinde olup biteni onun anlayabileceği gibi sade bir dille ona anlatmak, yaşadıklarını, birlikte geçirdikleri anları çocuğa anlatmak,
Masal ve hikaye okumak,
Resimli kitaplara bakmak ve
Günlük kullanım alanı içindeki eşyaların adını, işlevini öğretmek önemlidir.
Oyun alanı, oyuncaklar, yaşıtlarıyla birlikte olma, sosyal yaşamın bir parçası olma çocuğun gelişimini hızlandırır.
Otistik çocuklarla ilgilenirken birinci adım çocukla ilişki kurmaktır. Çocukla ilişki kurarken, eğer çocuğun tercih ettiği bir ilişki ya da oyun varsa, öncelikle onun seçilmesi ve sürdürülmesi gerekir. Çocuğun ilişki biçimi ya da oyunu tek düze olsa bile, bu oyun ya da ilişki şekli, yetişkin tarafından zaman içinde zenginleştirilebilir. Ancak otistik çocukların çoğu ilişki aramaz, kendi başına yineleyici davranışlar yaparlar. Bu durum da anne babayı ümitsizliğe düşürür ve çabuk pes etmelerine neden olabilir. Bu durumda ilişki kurmanın çeşitli yolları denenmeli ve pes etmeden uygun olan yol bulunmalıdır. Genellikle her çocuk gıdıklanma, hoplatma, kucakta yüz yüze oturarak sallanma ve şarkı söyleme gibi oyuncaksız oynanabilen oyunlardan keyif alır. Çocukla ilişki kurmaya çalışırken ve oyunlar oynanırken;
Çocukla yüz yüze ve göz göze gelmeye çalışılmalıdır
Çocukla oynayan kişinin oyunlara keyifle ve içtenlikle katılması önemlidir. Mekanik ve ödev gibi yapılan oyunlara çocuklar da içtenlikle katılmazlar, çabuk geri çekilirler.
İlişki kurma yollarından bir diğeri de, hayali oyunların geliştirilmesidir. Otizmi olan çocukların temel belirtilerinden bir tanesi de kendiliğinden hayali oyuna başlamamaları ya da katılmamalarıdır. Bu tür oyunlar için, evcilik oyuncakları gibi hayali oyunlar oynayabileceği oyuncaklar gerekir. Günlük yaşamını anlayabileceği ve anlamlandırabileceği yeme yedirme, uyku, alışveriş ve pikniğe gitme gibi oyunların oynanması yararlıdır. Oynanan oyunlar çocuğun ilgisini çekmiyormuş gibi görünse bile oyun sürdürülmelidir. Oyuna ilgi çekebilmek için önce oyuncağın işlevi gösterilir sonra çocuğun yaşantısıyla ilgili önemli olaylar oyunlaştırılır. Bütün çocuklar için yemek yemek, yedirmek, uyumak ve uyutmak, banyo yapmak berbere gitmek, doktora gitmek önemli olaylardır. Hayali oyunlar çocuğun belleğinin gelişmesini, hayal kurmasını, olayları akılda tutmasını sağlar. Yaşam olayları, günlük yapılan faaliyetler kısa hayali oyun senaryoları haline getirilip, 2-3 cümlelik oyunlar şeklinde oynanabilir. Eğer oyun çocuğun ilgisini çekmediyse 4-5 dakika sürdürülür ve belirli sonuç bölümüyle sonlandırılır. Bu oyunlar esnasında öncelikle çocuğun ilgilendiği oyun üzerinden ve onu izleyerek oynamaya dikkat edilmelidir.
Etkinlikler çocuğun gelişimsel düzeyine, dikkatini toplama süresine, bellek kapasitesine ve el becerisine uygun olmalıdır. Çocuğun gelişim düzeyinin üstündeki etkinlikler onu başarısız hissettireceğinden hevesini azaltacaktır.
Çocukla ilişki kurulurken ve eğitimde kullanılan dil çocuğun düzeyine uygun olmalıdır. İletişim problemi olan çocuk için kısa ve net cümleler kullanmak önemlidir.
Çocuğun oyun ve eğitim saatlerini tek ve uzun bir sürede yapmaktansa kısa sürelerde sık sık tekrar ekmekte yarar vardır.
Çocuk ile konuşurken onun göz seviyesine eğilmek ve ona bakarak konuşmak gerekir.
Çocuktan bir şey yapması istenirken kısa ve net cümleler kullanılmalıdır, örneğin “buraya gel” gibi ve vurgulanarak söylenmelidir.
Çevrede çocuğun dikkatini dağıtacak uyaranlar olmamasına özen gösterilmelidir.
Oyun kurulacak malzeme ile çocuğun önceden serbestçe oynayıp keşfetmesi çocuğun oyuna merakını arttırır.
Çocuğun dikkatini toplamasını kolaylaştırmak için abartılı mimikler, tonlamalar yapmak etkili olacaktır.
İlişki kurma aşamasında zorluk çekilen davranışlar arasında; göz göze gelme adıyla çağrıldığında bakma, selamlaşma, anlama, taklit, istekleri yerine getirme, farkındalık davranışları sayılabilir. Göz göze gelme ve adı söylendiğinde bakma sağlandıktan sonra, ilişki kurma boyutunda çok önemli bir mesafe kaydedilmiş olur.
D) Otizmde Tedavi Yaklaşımları
Bugün otizm tedavisinde en önemli yaklaşım özel eğitim ve davranış tedavileridir, nadiren ilaç tedavisi kullanılır. Tedavi planı kişiden kişiye değişmektedir, çünkü yaygın gelişimsel bozuklukların belirtileri geniş bir yelpazede yer alır ve çocuğun yaş düzeyine geriliğinin ağırlık derecesine göre değişir.
Otistik çocukların kendine özgü öğrenme gereksinimleri ve özellikleri vardır. Eğitim uygulamaları açısından bu özelliklerin dikkate alınması gerekmektedir. Söz konusu özellikler bütün otistik çocuklarda bulunmamasına karşın çoğunda, sıklıkla gözlenmektedir. Otistik çocukların öğrenme özellikleri aşağıdaki gibi açıklanmıştır;
Organizasyon güçlüğü; otistik çocuk için organizasyon karmaşık, birbiriyle bağlantılı ve soyut bir durumdur. Sistematik alışkanlıklar ve çalışma rutini oluşturulması bu güçlüklerin giderilmesinde etkili olur. Bu amaçla organizasyon güçlükleri için beceri kontrol listeleri hazırlanabilir. Görsel programlar ile çocuklara neyi tamamlamış oldukları bundan sonraki aşamada yapılması gereken şeylerin neler olduğu ve ne şekilde devam edileceği gösterilmiş olur.
Dikkatin kolaylıkla dağılması; otistik çocukların dikkatleri bir biçimde dağılıyor olsa da, dikkatlerini dağıtan unsur çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Bu durumda çocuğun dikkatini dağıtan unsur belirlenmeli ve ona uygun bir çevre düzenlemesi yapılmalıdır.
Otistik çocuklar yapmaları gereken işlerin sırasını sıklıkla unuturlar. Sıralamalar var olan ilişkilerin fark edilmesini gerektirdiğinden eğitimci tarafından genellikle göz ardı edilir.
Genelleme güçlükleri yaşarlar, belirli bir ortamda öğrendiklerini diğer bir ortama aktarmakta güçlük yaşarlar. Uygun genellemeler yapılabilmesi sıralamalar için gereken ilkelerin anlaşılmasını ve benzer durumlarda uygulanmasını gerektirir. Genelleme becerilerinin geliştirilmesi için anne babalarla uzmanların dayanışma içinde olmaları, benzer yaklaşımları benimsemeleri ve benzer becerilerin geliştirilmesine odaklanmaları gerekir.
Otistik çocuklarda sayısal kavramları anlama yeteneği sıra dışı bir biçimde gelişmiş olabilir ancak organizasyon ve iletişim yetersizlikleri nedeniyle bu yeteneklerini kullanamayabilirler.
Otizm tedavisinde erken tanı ve tedavi, hastalığın seyrini değiştirmek ve çocuğun daha yüksek bir iyilik düzeyine ulaşmasını sağlamak bakımından önemlidir. Ayrıca özel eğitimin bir an önce başlatılması için önemlidir. Erken tanı konan otistik çocuklarla yapılan çalışmalarda özellikle sosyal, duygusal ve dil alanında büyük gelişmeler sağlanmıştır. 5-6 yaşına kadar hiçbir tedavi uygulanmayan çocuklarda ise zamanla gösterdikleri pek çok davranışın bile kaybolduğu bilinmektedir.
Otizm; Yaygın Gelişimsel Bozukluklar kapsamı içinde yer alan bir çocuk ruh sağlığı sorunudur. Yaygın Gelişimsel Bozuklukların başlıcaları şunlardır;
Rett Sendromu; başlangıçta baş çevresi dahil, normal gelişme gözlenir, ancak 5 aylık ile 4 yaş arasında baş çevresi yeterince büyümez, takiben el becerilerinin kaybı ve stereotipik el burma hareketleri gözlenir. Sosyal beceriler ve ifade edici alıcı dil gelişimi 2 veya 3 yaşlarında bozulur.
Çocukluk Dezintegratif Bozukluğu; çocuklar 2-4 yaşlarında normal gelişim gösterirler, sonrasında sosyal, iletişim, konuşma ve uyum becerilerinde aşırı gerileme (regresyon) oluşur.
Asperger Bozukluğu; normal bir zeka ve normale yakın gelişimi olan ancak, karşılıklı sosyal etkileşim ve ilişkilerde niteliksel bozukluklar, bazı tuhaf davranışlarla kendini gösteren bir bozukluktur. Asperger bozukluğu olan çoğu çocuk normal dil gelişimine sahip olmasına rağmen, yüz ifadeleri ve sosyal jestleri gibi sosyal etkileşim becerileri genellikle eksiktir. Diğer insanlara nasıl yaklaşılacağı konusunda “sezgisel bilgileri” eksiktir.
Otistik çocuğu olan aileler çocuğun tedavisinin sağlanması ve izlenmesi konusunda çocuk ruh sağlığı klinikleri, özel eğitim okulları, MEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü, MEB Rehberlik ve Araştırma Merkezleri gibi kurum ve kuruluşlardan yardım alabilirler. Çocukların yaşıtları ile birarada olmaları konusunda da kreşler ve anaokulları ile ilköğretim okullarından yararlanabilirler.
Kaynak: www.engelliler.gov.tr/egitim/egitimseti/ruhsal.doc
 
otistik çoğu olan aileler bence Otistik çocuğu olan aileler çocuğun tedavisinin sağlanması ve izlenmesi konusunda çocuk ruh sağlığı klinikleri, özel eğitim okulları, MEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü, MEB Rehberlik ve Araştırma Merkezleri gibi kurum ve kuruluşlardan yardım alabilirler. Çocukların yaşıtları ile birarada olmaları konusunda da kreşler ve anaokulları ile ilköğretim okullarından yararlanabilirler.bu rahatsızlıkta cocuğu olan aileler hiç bir zamn cocuğundan utanmamalıdır
 
Otistik Çocukların, Düşünme, Anlama ve Öğrenme Özellikleri -1-
Otizm, sözel (konuşma) ve sözel olmayan iletişim (jest, mimik, beden dili), sosyal etkileşim, yaratıcılık ve sembolizasyona dayalı oyunlarda yetersizlikler; takıntılı, tekrarlayan davranış örüntüleriyle tanımlanan bir nörogelişimsel bozukluktur. Bu alanların her birindeki özelliklere pek çok kaynaktan ulaştığınızı, genel olarak otizmi tanıdığınızı düşünerek burada tekrar açıklamadım. Ayrıca otistik çocuklarla birlikte oldukça, oynadıkça, çalıştıkça bu özellikleri sık sık hatırlamak gereksinimi de duyacağımız için yeri geldikçe daha derinlemesine irdeleyeceğiz.
Otistik özellikleri olanlar için eğitim programı hazırlarken, onlarla çalışırken bu tanısal özellikleri /farklılıkları bilmek gerekli ancak yeterli değildir. Çünkü tanısal özellikler, bize nelerin yetersiz olduğunu, nelerin farklı olduğunu açıklar/anlatır; ancak bunları nasıl giderebileceğimizi açıklamaz. Bizim bu nedenle, bu bilgilerin yanı sıra otistik bir bireyin dünyayı nasıl anladığı, çevresinde olan biteni nasıl anlamlandırdığı, anladıkları karşısında nasıl davrandığı, nasıl düşündüğü ve nasıl öğrendiğini bilmemiz de gereklidir. Ancak bunları kavradığımızda, “nasıl bir program” değil, “otistikler için nasıl bir program,?” sorusuna cevap verebiliriz.
Otistik özellikleri olanları diğerlerinden ayıran/farklılaştıran, düşünme, anlama özellikleri;

1. ANLAMIN ANLAŞILMASINDA YETERSİZDİRLER:
Davranışlar, olaylar, beceriler, düşünceler arasındaki bağlantıları anlamakta güçlük çekerler. Kendi dünyaları birbiriyle ilişkisiz bir sürü deneyim ve istekten oluşur. Bunlar arasındaki ilişkiler, altta yatan temalar, nedenler veya prensipler onlar için belirsizdir.
Davranışlar arasındaki neden sonuç ilişkisini kavramakta zorluk çeker. Özellikle kendilerinden ne istendiğini, ne beklendiğini ve çevrede olup biteni anlamada güçlük çekerler. Bu nedenle sosyal ortamın gerektirdiği kuralların altında yatan mantığı kavramakta zorlanırlar ve sosyal becerileri kazanmaları, çevrelerini gözlemleyerek, kendiliğinden gelişmez. Her bir sosyal davranışı tek tek öğrenmeleri gerekir. Örneğin merhaba demek için öğretmenine elini uzatmayı öğrenen bir çocuk başka bir kişiye merhaba demek için elini uzatmaz. Birisiyle karşılaştığımızda merhabalaşmamız gerektiğini, bunun en basit sosyal iletişim davranışlarından biri olduğu bağlantısını kuramaz, çünkü bu davranışının altında yatan temayı kavrayamaz, sadece öğretmeniyle ilişkisi için gerekli bir davranış olduğunu düşünür.
Zeka düzeyi çok yüksek otistikler bile kültüre ait beklentileri, görenekleri anlamada karmaşa yaşarlar. Sosyal, kültürel çevrenin isteklerini, onlardan ne talep ettiğini anlamakta çok zorlanırlar.

2. DETAYLARA AŞIRI ODAKLANMA NEDENİYLE, BÜTÜNÜ ALGILAMAKTA ZORLUK ÇEKERLER
Çok ufak ayrıntıları, özellikle görsel ayrıntıları fark etmede çok başarılıdırlar. Örneğin bir oyuncak arabanın kenarındaki minicik bir yazıyı görebilirler. Bu detaya takılıp arabayla ilgilenip onunla oynamaya başlamazlar. Bazıları ise farklı duyusal detayları fark etme özelliğine sahiptirler. Bu nedenle yemek odasına girdiklerinde masadaki yemeğe yönelmeyip, vantilatörün sesi hakkında yorum yapabilirler. Arabada radyo dinlerken dinledikleri müziğe değil, radyonun istasyonuna veya markasına odaklanıp bundan söz edebilirler. Sorun, ilgi gösterdikleri detayın o andaki durum/ olay/ beklenti vb açısından önemli olup olmadığını değerlendirememeleridir. Bulundukları ortamda, o anda yapılan etkinlik/iş vb. için önemli olan özelliklere ve yapılana değil, kendileri için önemli olana saplanıp kalırlar, bu nedenle algılamaları gerekeni algılayamazlar.

3. İSTENİLEN NOKTAYA DİKKATLERİNİ VERMEZLER
Otistik bireyler istenilen noktaya dikkatlerini yöneltmekte zorlanırlar. Bunun yerine kendileri için önemli ya da eğlenceli gelen şeylere odaklanırlar. Bir konudan diğerine odaklanmaları da çabuk değişir. Odada sizin söylediğiniz kelime yerine uzaktan gelen bir sese odaklanabilirler. Dışarıda dalları rüzgarla hareket eden bir ağaca odaklanıp masanın üzerindeki nesneye yönelmekte zorluk çekebilirler. Bulundukları ortamdaki pek çok uyarandan hangisini seçeceklerini, neye dikkat etmeleri gerektiğini ayırt etmekte zorluk çekerler. Bu nedenle ya hepsiyle aynı anda ilgilenir, bir ona bir buna giderek bakarlar, araştırırlar ya da sınırlı bir şekilde bir nesne ile ilgilenerek, diğerlerine kendilerini kapatırlar. Sadece dıştan gelen uyaranları sıraya koyma, öncelik/önem sırasına koymada zorluk çekmezler, aynı zamanda kendilerini bombardımana tutan düşünceleri de yorumlamada/ sıraya koymada zorluk çekerler.

4. SOMUT DÜŞÜNÜRLER
Soyut ve kavramsal düşünme süreçlerinde problemler vardır. Bazıları soyut kavramları çalışmalarla kazanabilirken, bazıları asla kazanamazlar. Örneğin kızdığı için kitabı yere atan birine, “bunu neden yaptın?” yerine, “kitabı atmandan hoşlanmadım, dışarıya çıkmak istemiyorsan istemiyorum demelisin, kitabı atmamalısın” gibi açık ve net bir şekilde ne yaptığı sorulmalı, isteğini nasıl ifade edeceği somutlaştırılmalıdır.
Otistik bireyler için kelimelerin tek bir anlamı vardır, ikinci bir anlamı veya mecazi anlamı yoktur. Bu nedenle soyut kelimeleri, sembolik anlatımları, atasözlerini, deyimleri, mecazi anlamı olan kelimeleri anlamakta zorluk çekerler. Örneğin, “damlaya damlaya göl olur” ata sözünün, para biriktirmekle ilgili bir anlamı olduğunu kavraması otistik bir birey için çok zordur. Bizi kızdıran bir çocuğa “kafanı koparırım” dediğimizde çocuk kendisine kızdığımızı anlar ama kafasını koparmayacağımızı bilir. Oysa otistik bir çocuk gerçekten kafasını koparacağımızı düşünerek çok korkar.
Bilginin soyutlanmasında, muhakeme etme, kavramsal problem çözmede, yorumlamada zorluk çekerler.

5. FİKİRLERİ BİRLEŞTİRMEDE ZORLUK ÇEKERLER
Otistikler için olayları, kavramları tek tek öğrenmek, anlamak kolaydır. Olaylar, fikirler arasındaki bağlantıyı kurmakta zorluk çekerler. Özellikle birbiriyle zıt görünen kavramlarla ilişkili bilgileri anlamada / birleştirmede sıkıntı yaşarlar. Örneğin çiçekleri seven birinin, arkadaşı için çiçek toplamasını anlamayabilirler. “Çiçekleri seviyorsa niye kopardı?” diye sorarak sevme ve koparma kavramlarının zıtlığı nedeniyle bir arada olamayacağını bunu anlamadıklarını ortaya koyarlar. Çiçekleri koparmak kötü bir şey olduğu için koparan kişinin çiçekleri sevmediğini düşünürler.

6. DÜZENLEME VE BİR SIRA İZLEMEDE ZORLUK YAŞARLAR
Bir işi organize ederken istenilen sonuca ulaşmak için çeşitli elemanların bir araya getirilmesi gereklidir. Örneğin sandviç yapacağımız zaman gereken malzemelerin alınıp bir araya getirilmesi gereklidir. Otistik bir birey çoğul bilgileri bir araya getirmede zorluk yaşadığı için, hangi malzemeler var, hangi aletler kullanılacak, eksik olanların önceden temin edilmesi vb pek çok bilgiyi bir araya getirme, gerekli hazırlığı yapma yani organizasyon yapmada güçlük çeker.
Sırayla yapılması gereken işleri yaparken de zorluk yaşarlar. Basamaklar arasındaki ilişkiyi veya sonuçla kalan basamaklar arasındaki ilişkiyi kurmada başarılı olamazlar. Örneğin giyinirken izlenmesi gereken sırayı atlayabilirler.
Organizasyon gerektiren ve sırayla yapılması gereken işler hem o anda olana, hem de sonuca odaklanmayı gerektirdiği için zorlanırlar.

7. GENELLEME YAPMADA ZORLUKLARI VARDIR
Öğrendikleri bir beceri ya da davranışı genelde bir durumda öğrenir ve bunu başka durumlara genelleyemezler. Örneğin merdiven basamaklarını çıkarken 10 kadar sayan bir çocuk masanın üzerine konan oyuncakları sayamayabilir. Öğrendiği bir beceriyi farklı materyallerle, farklı ortamlarla ve farklı kişilerle çalıştıkça bu beceriyi genellemeyi öğrenir. Genelleme sürecine ulaştıktan sonra gereksinim duyduğunda bu beceriyi kullanabilir. Pek çok otistik çocuk annesiyle iletişiminde kullandığı bazı kelimeleri bir başkası ile iletişimde kullanmaz. Okulda gayet iyi yaptığı eşleştirmeyi evde yapmaz. Bu nedenle bazı beceriler ağır otistik özellikleri olan çocuklarda her ortamda, herkesle, her durumda ve her materyalle denerek çok uzun bir sürede ve çok tekrarla kazanılabilirler.
Bu özelliklerin bazıları, hatta birçoğu öğrenme güçlüğü, zihinsel yetersizlik gösteren bireylerde de görülmektedir. Ancak otistik özellikleri olanlarda, hepsinin bir arada ve karşılıklı etkileşim içinde olması anlaşılması daha güç ve karmaşık sorunlara yol açmaktadır. Bu özelliklerin ve etkileşimlerinin iyi kavranması bundan sonraki yazıda anlatılacak olan “otistiklerin öğrenme özellikleri”ni anlamayı kolaylaştıracaktır.
Hepimize kolay gelsin…

Kaynak: Yardımcı Doçent Doktor Alev Girli - ABA-Turkce grubundan alıntıdır.
 
Otistik Çocukların, Düşünme, Anlama ve Öğrenme Özellikleri -2-
Bundan önceki yazıda anlatılan otistiklerin anlama, düşünme öğrenme özelliklerini etkileyen diğer faktörler;

1-Becerilerin gelişim alanlarına göre farklılık göstermesi,
2-Taklit/ becerileri model almada yetersizlik,
3-Merak duygusunun ve öğrenmeye yönelik motivasyonun yetersizliği,
4-Bellek mekanizmasındaki farklılıklar,
5-Katı ve tekrarlayıcı davranışlar,
6-Oyun azlığı veya tekdüze oyunlar,
7-Duyusal/algısal farklılıklar
8-Aşırı anksiyetedir.

1-Becerilerin gelişim alanlarına göre farklılıklar göstermesi:
Normal çocuklarda her gelişim alanındaki beceri düzeyi birbirine yakındır. Oysa otistik birey bir alanda “yetenek adacığı”, ama diğer pek çok alanda yaşının çok altında beceri düzeyine sahip olabilir. Örneğin arabaların markalarını, modellerini tanıma konusunda son derece başarılı olurken, araba resmi çizemeyebilir veya sabah ne yediğini hatırlamayabilir. Temel pek çok kavramı öğrenmekte güçlük çekerken, okumada çok iyi olabilir. Otistik çocukların gelişim alanlarındaki bu çok büyük farklılıklar eğitimin içeriğini, niteliğini etkiler.

2-Taklit, becerileri model almada yetersizlik:
Normal bir çocuğun çevresindeki kişileri gözlemleyerek ve taklit ederek öğrendiği pek çok beceri, by by yapma, el yıkama vb otistik çocuk için özel olarak öğretilmesi gereken becerilerdir. Otistik birey çevresindeki kişilerden çok nesnelere ilgi duyar, bu nedenle insanların davranışlarına dikkat etmez. Bu davranışlar onun için anlamlı olmadığından onları taklit etmez. Bu nedenle diğer çocukların kendiliğinden, çevresindeki kişileri gözlemleyerek, taklit ederek öğrendiği pek çok beceriyi, otistik çocukların eğitimle öğrenmeleri gerekir.

3-Merak duygusunun olmayışı ve öğrenmeye yönelik motivasyonda yetersizlik:
Merak duydukları alanlar, ilgileri son derece sınırlıdır. Bir veya birkaç alanla ilgili motivasyonları ve konsantrasyonları yüksektir. Ancak, ilgilendikleri alan dışında bir etkinliğe yönlendirildiklerinde, bir şey yapmaları istendiğinde yapmak istemezler ve çoğu zaman direnç gösterirler. İlgi alanlarının sınırlılığı nedeniyle öğrendikleri de sınırlıdır. Çevrelerinde olup bitene ilgisizlikleri, öğrenmeye yönelik motivasyonlarının olmayışları, nasıl bir öğrenme stratejisi belirlememiz gerektiğini etkileyen temel faktörlerdendir.

4-Bellek mekanizmasındaki farklılıklar:
İlgi duydukları konuları öğrenmelerindeki hız ve ezberledikleri sayıların, isimlerin, metinlerin, şarkıların vb çokluğu şaşırtıcı düzeyde olabilir. Ancak bu ezbere bildikleri bilginin ne anlama geldiğini ve içeriğini kavrama konusunda güçlüklere sahiptirler. Yapılan bellek çalışmalarında, bir sayı veya sözcük dizisini ezberleyen otistik çocukların bunları aynı sırada hatırladıkları, normal çocukların ise ezberlenenler arasındaki ilişkiyi kurarak hatırladıkları belirlenmiştir. Bu ise, otistiklerin öğrenilecek bilgiyi birbiriyle ilişkisi olan bir bütünün parçaları olarak değil, ayrı ayrı/ kopuk bilgiler olarak algıladıklarını ve böyle öğrendiklerini; öğrendikleri sırada hatırladıklarını yani kodlama yetersizliği gösterdikleri anlamına gelmektedir. Bilgileri, birbirleriyle ilişkisiz parçalar halinde öğrenmeleri nedeniyle anlamını kavramakta yetersiz kalırlar. Örneğin “yağmur yağdı, şemsiyeni aç” cümlesini ilişkisiz dört ayrı kelime olarak bellerler ve size aynen tekrar edebilirler. Ancak “neden şemsiyeni açtın?” sorusuna cevap veremezler. Çünkü yağmur yağması ile şemsiye açılması arasındaki bağlantıyı kuramamış, sadece arka arkaya gelen bir dizi kelime olarak öğrenmiş ve tekrar etmişlerdir.

5-Katı ve tekrarlayıcı davranışlar:
Otistik bireyler aynı şeyleri takıntılı bir şekilde tekrar tekrar yapmaktan hoşlanırlar. Bu nedenle öğrendiklerini, yeni ve biraz farklı bir duruma transfer etmekte güçlük çekerler. Masada öğrendikleri bir beceriyi yerde oturunca veya başka odaya gidince yapamayabilirler. Çubuklarla 10’a kadar sayabilirken, toplarla sayamayabilirler. İşte bu aynılığı koruma isteği, davranışlardaki katılık ve tekrarcılık hem yeni şeyleri öğrenmelerini zorlaştırır, hem de öğrendiklerini yeni durumlara uygulamada/genellemede sorunlara yol açar.

6-Oyun azlığı veya tekdüze oyunlar:
Bir etkinliği, oyunu, bir oyuncağı hep aynı biçimde oynamaktan hoşlanırlar veya hiçbir oyuncakla ilgilenmeyip etrafta amaçsızca dolaşabilirler Yap-bozlar, legolar gibi takılıp çıkarılıp, dizilen oyuncaklarla tekdüze oyunlar oynarlar. Ya da oyuncaklarla ağza sokma, atma, bir yere vurma gibi amacına uygun olmayan bir şekilde oynarlar. Bu nedenle oyunla öğrenecekleri, keşfedecekleri pek çok beceriyi kazanmakta zorluk çekerler. Özellikle oyun taklidi ile kazanacakları, geliştirecekleri becerileri, kavramları kazanamazlar. Örneğin kendilerinin yalnızca üst üste dizdikleri küplerle yol, köprü, ev yapan birini taklit ederekaynı şeyleri yapamazlar. Bu nedenle yeni, daha gelişmiş oyunları, oyuna katılıp diğer insanları taklit etmedikleri için öğrenemezler. Ya da yeni şeyler deneme yerine, hep aynı şekilde oynadıkları için deneme yanılma yoluyla, yeni oyunlar geliştiremezler. Bir ayakkabı kutusunu garaj olarak kullanmak gibi, yaratıcı, hayali oyunlar oynayamadıkları için, ilişkilendirme, akıl yürütme gibi bilişsel beceri gelişimleri ve oyunla öğrenmeleri sınırlıdır.

7-Duyusal/Algısal farklılıklar
Otistik özellikleri olan bireylerin görme, işitme, dokunma, tatma, koklama, hareket ve acıyı hissetme duyularında işlemleme farklılıkları vardır. Bu nedenle tuhaf sesleri dinlemek, dönen bir nesneyi seyretmek, titreşimleri duymak için cisimlere yanağını dayamak, kendini dolapla duvar arasına sıkıştırmak, acı verebilecek bir çarpmadan rahatsız olmamak, tuhaf yiyecekleri tercih etmek vb. gibi farklı duyusal tepkileri vardır. Otistiklerin uyaranlara yönelik farklı duyusal tepkileri, öğrenme biçimlerini etkiler.

8- Aşırı anksiyete
Otistik bireyler çoğunlukla aşırı anksiyete, kaygı, ajitasyon (Ruhsal gerginliğin dışa vurması) gösterirler. Bu davranışlarının çevrelerinde ne olup bittiğinin anlaşılamaması, kendilerinden ne beklendiğinin anlaşılamaması ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Otistik bireyler bulundukları ortamda, gürültü, düzensizlik olduğunda, beklemek gereken durumlarda, yanlış yapan birinin olduğu durumlarda, “hayır” dendiğinde, bir eşya kaybettiklerinde ve engellenmeye yönelik toleranslarının düşük olması nedeniyle, engellendiklerinde stres yaşarlar; bağırma, kendine veya başkasına yönelik saldırganlık, stereotipik hareketler vb yaparlar. Eğitim sürecinde alıştıkları dışında, yeni davranışlara yönlendirildikçe kaygılı, endişeli ve ajite olurlar.

Yukarıda birinci ve ikinci bölümde anlatılan anlama, düşünme ve öğrenme özelliklerini belirleyen üç temel faktör ise; zihinsel yeteneğin düzeyi (zeka kapasitesi), otizmin derecesi ve dil becerilerinin düzeyidir.

1-Zihinsel yeteneğin seviyesi:
Otistik bireylerin % 10- 15′i normal ve normal üstü zeka, % 25-35′i sınır zeka ile hafif zeka geriliği, geriye kalanlar ise orta ve ağır düzeyde zeka geriliği grubundandır. Zeka kapasitesi, NEYİ, NE KADAR? öğreneceğimizi belirler. Zeka kapasitesi bireyin sembolik, kavramsal bilgiyi kazanabilme düzeyini, yani algılama, akıl yürütme, belleme, hatırlama gibi bilişsel süreçlerindeki kapasiteyi, NE KADAR öğrenebileceğini belirleyen temel faktördür.

2-Otizmin derecesi:
Otizm, hafif otistik davranış özelliklerinden, ağır otistik özelliklere kadar geniş bir yelpazedir. Otistik özelliklerin düzeyi, birinci bölümde anlatılan algılama, anlama, akıl yürütme, belleme, hatırlama gibi bilişsel süreçlerin NASIL işleyeceğini ve NASIL öğreneceğini etkiler. Otistik bireyler bilgiyi “normal”lere göre farklı bir bilgi işleme sürecinden geçirirler.

3-Dil becerileri:
Nasıl düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi anlatmanın aracı olan sözel dildeki ve konuşmanın/iletişimin diğer formları olan yüz ifadeleri, mimikler ve beden dilindeki güçlükler otistik bireyi diğerlerinden ayıran temel özelliklerdendir. Alıcı dil düzeyi, eğitimde kullanılacak dil düzeyini, ifade edici dil düzeyi kendini ifade edebilme, sözel iletişimi eğitimde kullanabilme kapasitesini etkiler. Her bireyin bu alandaki güçlüğünün derecesi anlama, düşünme ve öğrenme düzeyini etkiler.
Her otistik çocuğun zeka düzeyi, otizminin derecesi ve dil düzeyi farklıdır. Bu nedenle, bu üç faktörün etkileşimi ve dengesi her bir bireyin nasıl düşüneceğini ve öğreneceğini etkiler. Zihinsel kapasitesi normal ve normal üstü çocuklar kavramsal /bilişsel becerileri öğrenme konusunda daha az zorluk yaşarlar, otistik özellikleri daha hafif çocuklar sosyal becerileri ve dilin iletişim amaçlı kullanımını daha kolay kazanırlar. Bu nedenle zeka düzeyi 70 ve üzeri olan, otistik özellikleri hafif (değişikliklere karşı dirençleri çabuk kırılan, agresif davranışları olmayan, stereotipik davranışları sosyal bir ortamı bozmayacak düzeyde olan ve sınırlı da olsa sosyal etkileşime giren) yüksek işlevli otistikler eğitimden maksimum düzeyde yararlanırlar, okul yıllarında çoğu formal eğitim sürecine adapte olabilirler. Çok hafif otistik özellikleri olan ancak daha ağır derece zihinsel yetersizliği olan çocuklar sosyal beceriler konusunda iyi düzeye ulaşarak arkadaşlık becerilerini geliştirebilirken, bilişsel alanda soyut kavramları ve akademik becerileri öğrenme düzeyine ulaşamazlar. Hem ağır otistik özellikleri olan hem de ağır düzeyde zihinsel yetersizliği olan çocuklar özbakım becerileri gibi temel günlük yaşam becerilerini iyi bir eğitimle kazanabilirler.

Bundan sonraki yazıda, otistiklerin bu özelliklerinin eğitime yansımasını, NASIL BİR PROGRAM’la daha iyi öğrenebileceklerini, TEACCH ve HANEN programlarından yararlanarak otistiklerin eğitimini anlatmaya çalışacağım.
Hepimize kolay gelsin.

Kaynak: Yardımcı Doçent Doktor Alev Girli - ABA-Turkce grubundan alıntıdır
 
Biz psikologlar, bir insanı değerlendirirken genellikle 5 yönden inceleriz. Zihinsel gelişimi , dil gelişimi, sosyal gelişimi,fiziksel gelişimi ve duygusal gelişimi Normal çocuklar bu gelişim evrelerinden aynı zamanlarda geçerler. Otistik çocuklarda ise;sosyal,duygusal,zihinsel ve dil gelişimi alanında belirgin farklılıklar vardır.
En çok dikkat çeken özellik ;ilişki kurmaktan kaçınma ve kendi istediğini yapmakta ısrar etmektir.Bu yüzden kendi davranış kalıpları içinde yalnız hareket etmeyi seçerler.Konuşma karşılıklı etkileşim gerektirdiği için de, hemen hemen bütün otistik tanısı almış çocuklarda ,dil gelişimi gecikmiş,sosyal ve duygusal ilişkiler tıkanmıştır.

Çocuklarda konuşma 1 yaşında başlar. 2-2.5 yaşında da tamamlanır. Bu devre zihinsel gelişimin de en hızlı olduğu evredir. Her çocuk eğer kendisi ile çok bilinçli şekilde konuşularak ilgilenilirse bu yaşlarda konuşmayı öğrenir.Yapılan araştırmalar;dil öğrenme yetisinin doğuştan geldiğini ve anneyle kurulan duygusal bağ nedeniyle öğrenildiğini doğrular niteliktedir.Bazı araştırmalarda;bebeğin 18 aya kadar kendisini annesinin bir uzantısı gibi gördüğünü incelemişlerdir.

2 aylıkken ''agulama''ya başlayan çocuk önce işaretleri taklit eder sonra konuşmayı dinler, taklitle tekrar eder ve çevresindekilerin pekiştirdiği seslerle ana dilini kazanır.3 yaşından sonra da dilin gramer yapısına uygun cümleler kurarak konuşmaya başlar.

Konuşmanın gelişebilmesi için ; çocuğun işitme engelinin olmaması;zihinsel süreçlerinin iyi işlemesi,konuşma organları dediğimiz dudak,dil,damak,gırtlak, larenks, küçük dil,ses telleri ve solunum sisteminin gelişmiş olması, psikomotor gelişimini tamamlamış olması gerekir.

Otistik çocuklarda , fiziksel bir engel görünmemesine karşın,duyan ama işitmeyen,bakan ama görmeyen bir tavır görülür. Bu yüzden normal dediğimiz insanların otistiklerle birlikte yaşamaları zordur. Bunun sebebi iki taraf da birbirini anlayamaz çünkü bazı otistikler sözlü dili kullanmazlar ,bildiğimiz anlamda konuşmazlar,ve bizim çoğunluğun oluşturduğu normaller en çok dil yoluyla anlaşmaya çalışırız.onları anlayamadıkça zorlanırız,şaşırırız, öfkeleriniz,onların da bizi anlamadığını sanırız oysa bu izlenim yanıltıcıdır.Onlar dilimizi çok iyi anlarlar,sadece kendi istedikleri zaman ve istedikleri biçimde kullanırlar.Eğitimlerinde de karşılaşılan en büyük zorluk,kendi ihtiyaçlarıyla ilgili olmayan şeylere tepki vermemeleri,zorlandıkları zaman bazen kendilerine bazen de çalıştırıcılarına zarar verebilmeleridir.Bu yüzden konuşma eğitimini veren kişinin empati özelliği çok gelişmiş olmalı,onun ihtiyaçları ve duygularını anlamalı, ortamı onun kendini ifade edebileceği şekilde düzenlemelidir.

Otizmin nedenleri değişiktir. Doğum öncesi nedenler arasında

· Annenin aile içi huzursuzluklar nedeniyle yaşadığı duygusal karmaşa.

· Korku, panik yaşaması

· Ruhsal sorunlar geçirmesi

· Çocuğun istenmemesi

Doğum sonrası nedenler:

· Annenin aşırı meşguliyeti sonucu çocuğu ihmal etmesi

· Çocuğun aşırı televizyon izlemesi ve yalnız bırakılması

· Müzik ve televizyonun bağımlılık haline gelmesi.

· Aileden gelen duygusal bir miras


Bu tip otizmli çocuk konuşmaktan zevk almadığı için konuşma sesleri onu rahatsız eder. Konuşmalara tepki olarak eliyle kulağını kapatır. Bazı çocuklar da ise; 1-1.5 yaş civarındaki şoklar, korkular otizme,

2 yaş ve sonrası şok ve korkular kekemeliğe neden olabilirler.

Sonradan otistik olan çocuklar o şok anıyla konuşmaya kendilerini kapatırlar . Susarlar. Konuşurlarsa tekrar şok anını yaşama korkusu vardır. Bazıları hiç ses çıkarmaz, aile ile işaret dili ile iletişim kurar. Konuşmaya ihtiyaç duymadığı için konuşmaz .Bu tip otistik çocukların bebekliği normal seyir takip etmiş,anlamsız sesler heceler çıkarıp konuşmanın ön hazırlıklarını yapmış,baba ,anne ,dede gibi anlamı kelimeleri söylerken, şoktan sonra susmuşlardır.Takıntı şeklindeki davranışlar görülür.Örneğin;ışığı açıp kapamak,bir oyuncağı sürekli evirip çevirip oynama,onu yanından ayırmama,sürekli bir şey yeme ihtiyacı,otururken birden kalkmak veya hiç hareket etmemek,istekleri hemen karşılanmazsa çığlık atmak ,sevinince çığlık atmak,göz göze gelmekten sürekli kaçınmak,ağlama krizleri.Bu durumlar en büyük iletişim engelleridir.Asla aile tarafından hoş görülmemeli pekiştirilmemelidir.Dikkatini başka alanlara dağıtmak ,ilgi alanlarını genişletip çoğaltmak,çevreyi görmesini sağlamak gerekir.Otistik çocukların da istek ve ihtiyaçlarının diğer çocuklar gibi olduğunu bilmeliyiz.Farkına varmadan,yanlış davranarak,çocuğun uygunsuz davranışını pekiştirmemeliyiz.Konuşmadan ihtiyaçlarını karşılamamalıyız.Çok az otistik çocuğun hiç konuşmadığı görülmüştür.Konuşma organları tembel kaldığı için konuşmazlar.Eğer dil öğretmek için bilinçli bir çaba gösterilirse onlar da öğrenirler.önce sözcüklerden,sonra basit emirlerden kurulan basit cümlelerle, her çocuğun konuşması kolaydır.Konuşma organları karmaşık da olsa kullandıkça gelişir.
 
benımde bır yagmur cocugum var.allahtan tek ıstegım omrumden alsın ogluma omrumu versın
 
benımde bır yagmur cocugum var.allahtan tek ıstegım omrumden alsın ogluma omrumu versın


Merhaba, latya
Allah yardimcimiz olsun...senin cocugun kac yasinda? ne zaman teshis konuldu? ne gibi terapiler aldirmaktasin? buna benzer seyleri bizimle paylasirsan sevinirim. Bu sitede seninle birlikte 3 yagmur cocuk annesi olduk...birde yanilmiyorsam bir yagmur cocuk torunu olan ve yigeni olan var..

Aslinda birbirimizle fikir alisverislerinde bulunmamiz hem kendimizi rahatlama acisindan, hemde cocuklarimiza yeni bir sistem ciktiginda bilgilendirme acisindan cok faydali olacak...

sevgiler..görüsmek umudu ile saglicakla kala.s.
 
Bir tanıdığımın çocuğu da otistik
gerçekten çok zor bir durum
Allah hepsinin yardımcısı olsun
 
NORMAL BEBEK-

-Annenin yuzunu inceler.
seslere kolaylikla tepki verir.
ogrenilen sozcukler ve gramatik kullanim giderek artar.
SOSYAL ILISKILER-

-Anne odayi terkedince aglar.
-Yabancilarin varligina tepki gosterir.
-Tanidigi ve sevdigi insanlara gulumser.
-Aciktigi veya bir seye ihtiyac hissettiginde ofkenelip tepki gosterir.

CEVRENIN INCELENMESI

-Bir faaliyetten digerine kolaylikla atlar.
-Nesnelere uzanmak icin vucudunu bilincli sekilde kullanir.
-Oyuncaklari inceler ve onlarla oynar.
-Kendisini mutlu etmeye,aciyi onlemeye yonelik bir tutum icindedir.


OTISTIK BEBEK--------------

ILETISIM
-Göz göze gelmemeye calisir.
-Sagir gibi davranir.
-Dil becerileri gelismeye baslamisken konusma aniden durur.

SOSYAL ILISKILER-

-Diger insanlarin farkinda degilmis gibi davranir.
-Bir kabugun icindeymis gibi ulasilmazdir.
-Sebeb olmaksizin baskalarina saldirip zarar verebilir.

CEVRENIN INCELENMESI

-Tek bir nesne veya faaliyete saplanir.
-Oyuncakari koklar veya yalar.
.Yara veya yaniklara duyarlik gostermez,kendisine zarar vermeye calisir.
 
arkadaşlar merhaba;

benim kardeşim otistik 12 yaşında her otistik çocuğu olan ailenin düşündüğü gibi bizde otizm de tedavi olmadığına inanlardandık çünkü bunu psikologlar dan dan yaparak kafana işliyorlar ama hiçte öyle değilmiş bundan 2 yıl önce bir gazete haberiyle hayatımız değişti haber de oksijen tedavi ile bir öğretmen ailenin çocuğu hem spastik hem otistikmiş oksijenle gelen mucize onu artık yürütebiliyor ve bazı şeyleri algılamasını arttırdı yazıyordU çok sevindik allahım acaba kardeşimde iyi olurmu dedim ve başladım araştırmaya internetten istanbulda olan oksijen merkezlerinin telefonlarını aldım tek tek aramaya başladım her aradığım getir hemen oksijen verelim dediler aramam gereken sadece bir yer kalmıştı orayıda aradım çünkü hangisi daha ucuzsa ona götürürüm diye düşünüyordur ama burası getir hemen tedaviye başlayalım demedi oranın sahibi dr.EMİN beye aktardılar oda dediki kızım bak bu okdijen herkese iyi gelir ama ben sana getir kardeşin iyileşir diyemem bu ispatlanmadı hem bu bir tedavi ise nekadar doz oksijen verilecek nekadar zaman buna devam edilecek bilemeyiz ama buraya otistik çocuğunu getiren bir doktor var istersen sana onun numarasını vereyim araştır paranız boşa gitmesin dedi nasıl duygulandım hala böyle namuslu insanlar varmıydı beni sömürebilirdi bu zafımızdan yararlanabilirdi hemen aradım o doktoru DR.CEM KINACI ama mersinde oturuyordu(istanbula taşındı ozaman mersindeydi) ona ulaştım ve yurtdışında bunun araştırmasını yapmış eğitimlerini almış ve türkiyeye beyin speksi aletini getirmiş üstelik ssk ile çekilebiliyormuş ailemle direk mersine gittik bu güne kadar ırmağın neden otistik olduğu bilinmiyordu bilinemez diyorlardı eeg emar herşey normaldi ama kardeşim normal değildi bu speks aleti beynin her ayrıntısını görüntüleyen bir cihazmış algılama ve konuşma bölümünde kanlanma yok oksijen yeterli değil hücreler ölmüş yada uyuyor olabilir dedi birde yurtdışına idrar yollayalım ağırmetal zehirlenmesinden de olabilir dedi ırmak doğduğundan beri kabızdı ve kabız olması bunu tetikliyordu vücuda alınan metaller atılamıyor ve beyni zehirliyor olabilirdi ve idrar sonucu amerikadan geldi ağır derece kurşun zehirlenmesi çıktı ve şimdi kardeşimin sorununu bulmuştuk tamamen iyileşemiyecekti belki ama en azından farkındalığı artacaktı.hemen oksijene başladık diyet uyguladık ırmak oksijenin 15. günü bize daha farklı bakmaya başladı ruh gibi değildi bişeyler anlatmak istiyordu ve en önemlisi artık kakasını yemeye çalışmıyordu oynamıyordu bezini parçalamıyordu dışarda insanların ayağına eğilip ayakkabılarını çıkarmaya çalışmıyordu otobüste soyunmaya başlamıyordu hayatı zehir etmiyordu sanki oksijenle yeni hayatımız başlamıştı lütfen çocuğunuz için kardeşiniz komşunuz için araştırın tedavisi yok demeyin şimdi soracaksınız eee 2 sene geçti kardeşin nasıl. hala konuşmuyor ama yanımda kaçıp gitmiyor onunla dolaşabiliyorum tuvaletini git yap dersem gidip yapıyor ama kendisi gitmez yönlendirmem lazım çok iyi diyemem ama 2 sene içinde çok değişim yaşadık maşallahh sadece oksijen değil tabiki kurşun fazlalığını atmak için bir sürü ilaç vitaminler ve en önemlisi diyetler bunlar ne mi kısaca yazıcam kesinlikle beyaz un yok niye mi gluten maddesi beyin hücrelerini olumsuz etkiliyor hatta ben hatırlarım çok doktor beyaz ekmeği çok yemeğin aptallaşırısınız diyorlardı.esmer unlarda çavdarda da gluten maddesi var sadece mısır ununda yok istanbul belediyesi halkekmek glutensiz ekmek çıkarıyor bunuda metabolizma uzmanı ahmet aydın önderlik ederek üretimine başlatılmıştır çölyak hastaları için ve bizim çocuklarımız için ama istanbulda oturmayanlar neyapacam demesin mısır unundan ekmek yapsın makarna bulgur da yasak 2. olarak inek sütü ürünleri bunun yerine keçi sütü ve peyniri zihin gelişimde ve zararlı bileşenleri vucüttan atmakta birebirmiş katkı maddeleri olan ürünler bu diyetin başlıca yasaklananlarıdır hatta doktor sizde yapabilirsiniz bu diyet antioksidandır sizleri çok güzelleştirir ömrünüzü uzatır demişti eğer ilgi gösterirseniz yaşadığımız her ayrıntıyı anlatırım yeterki çocuklarımız çok çok iyi olsun ve bizlerin psikolojisi de :smiley-cool:
 
canim cook guzel bir konuya deginmissin ve usenmeden yazmissin herkes faydalansin diye, kutluyorum seni a.s. kardesine de sifalar diliyorum, cok sansli bir cocuk, sizin gibi bilincli bir ailesi var ve onun icin arastirma yapip cozumler bulmaya calisiyorlar kaydirigubbakcemile5
bence bu konu daha gozle gorlulur bir yerlerde olmali ve daha cok kisi tarafindan okunmali.
 
çok doğru otizimede diğer özür gruplarına gösterilen alaka kadar ilgi gösterilsin diye uğraşıyorum ama yok insanlar başlarına gelmeden bu konuları sallamıyorlar hatta bunun gibi yazıları uzun geldiği için üşenip okumuyorlar ama konu saç bakımı yada cinsellik olsun yorumların ardı arkası kesilmiyor bilgisayarın başından kalkamıyorlar :çok üzgünüm: dediğiniz gibi üşenmedim yazdım artık böyle çocukları olan ailelerde üşenmek kelimesi olamaz çünkü tek kişi iki kişi oluyor yani tamamen diğer kişinin işlerini de yapıyor biz tembelliği unutuyoruz hayatımız hep karmaşa acele ile gidiyor keşke biraz üşene bilme hakkımız olsa bunu da sırf bizim gibi çocuğuyla ilgilenen ve çözüm yolları arayan ailelere yol göstermek için yazdım inşallah bu yazıma kulak asarlar keşke herkes sizin gibi ilgili olsa a.s.
 
Tesekkürler paylasimin icin,
otizm savasinin icinde 1,5 yildan beri varim.
Cocugum 4,5 yasinda ve henüz konusamiyor ve cigneyemiyor. Evet bircok yöntem sunuluyor otizmin tedavisine..Elimizden geldigince bazilarini yapmaya calisiyoruz. Ates düstügü yeri yakarmis derler ya...bu sadece ölümlere dair söylenmis bir söz degil...Cünkü, bizler hergün ölüp ölüp diriliyoruz. Her an, gözümüz yavrularimizin üzerinde olmasi lazim..Her an bizler icin degerli, ama maalesef pek ilgilenilmiyor bu tür konularla..Cuma günü tesadüfen Cagla Sikel ve Alisan programina sahit oldum. Programda konu, kadinlarin estetik parasi toplayabilmesi icin estetik günleri yaptiklarini ve bu günlerde altin toplayip, oralarini buralarini tamir ettirmek icin savastiklarini anlatiyordu. Ben resmen isyanlari oynadim. Neden mi? o kadar magdur caresiz tedavi parasi bekleyen büyük-kücük hastalar varken onlar hayatin neresindeler. Mesela, bizim durumdakiler cocuklarina agir metal testi, metabolizma testi....vs vs bilmem ne terapisi icin para yaratmaya calisirken..hic burnumuz, kalcamiz, popomuz, sacimiz basimiz umrumuzda degil..bizler kadin degil miyiz..kadiniz ama iste insanin cocugu ile ilgili bir problemi oldugu zaman ne giyim, ne kusam, ne de fizigimiz umrumuzda...bizlerin umrumda olan ne mi? !!! bizler ölünce cocuklarimiz ne olacak !!! bu düsünce ile hegün yanip kavruluyoruz. Mesela Tomatis terapisi diye bir terapi buldum cocugun konusmasina yardimci oluyormus ve buradaki (Almanya`daki) maliyeti 5000 euro civarlarinda, bu kücük bir parami ? bence degil..Iste bizler bunlarin savasindayiz...

Birde, gerek bu sitede, gerekse baska sitelerde dikkatimi ceken birsey var...Kizi olan erkek istiyor, oglu olan kiz istiyor..ikiside ayni cinsten ise ne yapicagim, nasil büyütürüm gibilerinden sitemler, panikler belirten yazilar okuyorum. Önemli olan cocugun sagligi, arka arkaya 2 erkek olmus, arka arkaya 2 kiz olmus bu mu dert??? Kusura bakmayin ama böyle sözlere bulupta bunuyorsun derler...Bizlerin durumda olsaniz ve cocugunuz ile ilgili herhangi bir gelecek düsünme olasaliginiz olmasa ne yapardiniz...Normalde oglunuzun büyüdügünde damat oldugu günleri onun cocuklarini zaman zaman her anne hayal eder..Biz degil böyle hayaller kurmak, bazen her gecen gün cocugumuz büyüyor ve ne yapicagiz diye endiselerimiz artiyor. Oglum daha yeni tuvalet egitimi kazandi ve ben bana bakip "cis" dedigi zaman dünyalar benim oluyor ve sanki okulda zor bir imtihani gecersiniz ya, aynen öyle seviniyorum..

hevesli, ben bir zamanlar bu sitede özel otizm kategorisi olsun istedim ama maalesef sanirim fazla ilgi gösterilmeyecegi icin kabul etmediler. Ben rahat 100 kisi, otistik ebeveyni yönlendirebilirdim buraya ve buradan bilgi alisverisi yapardik.Olsun saglik olsun. Arada bazen tek-tük karsilasiyorum benim durumumda olan kisilerle...onlarla kisa kisa böyle dertlesiyoruz..

Saglikla, kalin
 
Son düzenleme:
ahhh ahhhh yemin ederim hergün ağlıyorum fahriye içim yanıyor hemde mecaz anlamda demiyorum gerçekten içim yanıyor böyle bir acı yok hep şöyle dua ediyorum ''allahım kardeşime şifa ver hastalığından hiç bir iz kalmasın eğer hayır bu sizin kaderiniz diyorsan da asla bizim canımızı alıp da kardeşimi vicdansızların eline bırakma eğer kardeşimi iyileştirmeyeceksen benimle aynı anda canını al amin'' diyorum çok korkuyorum kardeşim çok güzel bir kız hiç bir kusuru yok ben annem babam olmazsa bu kıza neler yaparlar konuşan derdini anlatan çocuklara bile akrabaları komşuları neler yapıyorlar tecavüz taciz cinayet işkence yarabbim herkesi koru içinden de bizim çocuklarımızı yanımda çakı ve biber gazı ile dolaşıyorum allah korusun biri bişey yaparda kardeşimi korurum diye çünkü dışardan bilmeyen biri ırmağın özürlü olduğunu anlamıyorum taki ırmak anlamsız hareketler ve sesler çıkarana kadar bunu fırsat bilen pislikler olabilir kendimizi ve çocuklarımızı korumalıyız birde kardeşime asker künyesi gibi bir kolye yaptırdım üstünde ismi soyismi ve bizim ev telefonu yazıyor altında da özürlü yazıyor allah korusun kaçarsa kaybolursa yada bi kaza geçiririz ben bayılırım onu kollayamam belki birinin dikkatini çekerde yada onu bulan biri bizi ara diye yaptırdım tekrar diyorum allah korusun bunu yazmak bile beni korkutuyor bir diyer acı olayda birşeyler öğretmeye çalışıyorsun ama çok sınırlı böyle insanlar birde ağır derece otistikse asla ilerleyemiyorlar çok uğraşıyorum sonuç alamamak daha çok üzüyor insanı en basit örnek tuvalet eğitimi bir kedi bile kumuna gidip tuvaletini yapmayı öğreniyor ama çoğu otistik insan bunu öğrenemiyor bunlardan biride benim kardeşim hala altını bezliyorum tuvalete götürmesem kendisi gideyimde tuvaletimi klozete yapayım demez altına yapar bu arada asla otizmi küçültmek için bu örneği vermedim durumun vasatlığını anlatabilmek için çocuğunun çineğememesine çok üzüldüm sorun motor-kas sorunumu yoksa damakla alakalımı yada psikolojikmi? işte otistik bir çocuğa bakıyorsunuz bu çok ağır anlatmaya çalışıyoruz birde bunun yanında çiğnemeyen bir çocuk çok zorlar sizi her şeyini püre yapmak yada sürekli sıvı vermek her yerde ona özel yemek yapmak yada oraya götürmek hayatı zehir ediyor bu hastalık hem evlatlarımıza hem bize ama beni ailemi böyle çok şevkatli baktığımızı gören herkes öbür dünyada bunların karşılığını alacaksınız bu dünyadada hiç darlık göstermez allah size diyor fahriye ben gerçekten buna inanıyorum ve kardeşimi de çok seviyorum ve kardeşimin okullunda da görüyorum böyle çocukları allah onlara ayrı bir çekicilik güzellik veriyor belki sende farketmişsindir hayatını kısaca anlatman çok hoşuma gitti belki otistik çocuğu olmayan pek bilemez yaşadığını ama ben neler hissettiğini ve nasıl yaşadığını çok iyi biliyorum allah hepimize sabır versin a.s.
 
Son düzenleme:
ahhh ahhhh yemin ederim hergün ağlıyorum fahriye içim yanıyor hemde mecaz anlamda demiyorum gerçekten içim yanıyor böyle bir acı yok hep şöyle dua ediyorum ''allahım kardeşime şifa ver hastalığından hiç bir iz kalmasın eğer hayır bu sizin kaderiniz diyorsan da asla bizim canımızı alıp da kardeşimi vicdansızların eline bırakma eğer kardeşimi iyileştirmeyeceksen benimle aynı anda canını al amin'' diyorum çok korkuyorum kardeşim çok güzel bir kız hiç bir kusuru yok ben annem babam olmazsa bu kıza neler yaparlar konuşan derdini anlatan çocuklara bile akrabaları komşuları neler yapıyorlar tecavüz taciz cinayet işkence yarabbim herkesi koru içinden de bizim çocuklarımızı yanımda çakı ve biber gazı ile dolaşıyorum allah korusun biri bişey yaparda kardeşimi korurum diye çünkü dışardan bilmeyen biri ırmağın özürlü olduğunu anlamıyorum taki ırmak anlamsız hareketler ve sesler çıkarana kadar bunu fırsat bilen pislikler olabilir kendimizi ve çocuklarımızı korumalıyız birde kardeşime asker künyesi gibi bir kolye yaptırdım üstünde ismi soyismi ve bizim ev telefonu yazıyor altında da özürlü yazıyor allah korusun kaçarsa kaybolursa yada bi kaza geçiririz ben bayılırım onu kollayamam belki birinin dikkatini çekerde yada onu bulan biri bizi ara diye yaptırdım tekrar diyorum allah korusun bunu yazmak bile beni korkutuyor bir diyer acı olayda birşeyler öğretmeye çalışıyorsun ama çok sınırlı böyle insanlar birde ağır derece otistikse asla ilerleyemiyorlar çok uğraşıyorum sonuç alamamak daha çok üzüyor insanı en basit örnek tuvalet eğitimi bir kedi bile kumuna gidip tuvaletini yapmayı öğreniyor ama çoğu otistik insan bunu öğrenemiyor bunlardan biride benim kardeşim hala altını bezliyorum tuvalete götürmesem kendisi gideyimde tuvaletimi klozete yapayım demez altına yapar bu arada asla otizmi küçültmek için bu örneği vermedim durumun vasatlığını anlatabilmek için çocuğunun çineğememesine çok üzüldüm sorun motor-kas sorunumu yoksa damakla alakalımı yada psikolojikmi? işte otistik bir çocuğa bakıyorsunuz bu çok ağır anlatmaya çalışıyoruz birde bunun yanında çiğnemeyen bir çocuk çok zorlar sizi her şeyini püre yapmak yada sürekli sıvı vermek her yerde ona özel yemek yapmak yada oraya götürmek hayatı zehir ediyor bu hastalık hem evlatlarımıza hem bize ama beni ailemi böyle çok şevkatli baktığımızı gören herkes öbür dünyada bunların karşılığını alacaksınız bu dünyadada hiç darlık göstermez allah size diyor fahriye ben gerçekten buna inanıyorum ve kardeşimi de çok seviyorum ve kardeşimin okullunda da görüyorum böyle çocukları allah onlara ayrı bir çekicilik güzellik veriyor belki sende farketmişsindir hayatını kısaca anlatman çok hoşuma gitti belki otistik çocuğu olmayan pek bilemez yaşadığını ama ben neler hissettiğini ve nasıl yaşadığını çok iyi biliyorum allah hepimize sabır versin a.s.

canım benim okadaar güzel anlatmışsınki yaşananları allah herkesin sizin yardımcınız olsun inş.biliyosun benimde kardeşim otizim hastası az çok anlıyorum hissettiklerini bazen oluyoki işin içinden çıkamıyosun biz olmasak ne yapar ne içer nasıl yaşar die düşünrsün öyle bi an gelirki düşünmek olmaz bişeyler yapmak gerekir die dersin.ama gelmiyo işte bazen elinden bişey gelmiyo onu iyileştiremiyosun gözüne baka baka ablacım demesini saglayamıyosun okula gittigi günleri göremyosun.
hepsi bi yana annenin sessiz sessiz gizli aglamaları babanın çırpınışları diger kardeşlerin ona bakıp aglamaları bitiriyo insanı ama hep aynı engel yapacak bişey yok..!
in her çocugun senin benim gibi ailesi olurda hiç deilse çocuklar hırpalanmaz öle şeyler görüyorumki çocugunu çarşıya çıkarmaya utanan anneler.! var ..
 
X