Yeni Gelin Evi Çılgınlığı

toprak_kara

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
5 Aralık 2016
5
13
NOT: Bu yazıyı yazarkenki ruh halim ; son birkaç senedir ortalıklarda dolaşmakta olan ve hiç de biteceğe benzemeyen yeni gelin evi temalı sosyal medya grupları ve televizyon yayınlarına aşırı maruz kalmaktan oluşan bıkkın bir ruh halidir.

Sene 2016. Çok geçmeden 2017' ye gireceğiz.
Şu zamana kadar pek çok olay yaşandı. Kimileri güldürdü , kimileri ağlattı , kimileri insanlığa olan inancımızı tekrar tekrar sorgulattı ; ortak noktaları , hepimizi bugünlere getirdi. Öyle ya da böyle.
Benim hala amacını anlayamadığım olay ise , insanların evlilik adı verilen kurumu yıllar içinde karmakarışık şekillere sokması. Özellikle iş ev almaya ve döşemeye geldiğinde...

Örnek vermem gerekirse ;

Zamanında kendi evlenirken hayallerindeki düğünü yaşayamamış olan annelerin ve/veya babaların , kendi evlatları evlenirken düğüne kadar olan süreçte her ayrıntıya burunlarını uzatmaları , sanki döşenen ev kendilerininmiş gibi en gereksiz eşyalara kadar aldırmaları , çocuğunu ve eşini boş yere borca sokmaları , bu şekilde kendilerini tatmin etme çalışmaları. Ha , belki kendi düğününde de aynısını yaşamış olanlar çıkacaktır , demek ki doyumsuzlukları had safhada olan insanlar.

Yahu siz ne yapıyorsunuz? Kendinizde misiniz?
Siz zaten yıllar önce evlenmiş ve hayatınızın dönüm noktasını yaşamış insanlarsınız. Çocuklarınıza ise küçüklüklerinden beri zaten karışmış ve kendi prensipleriniz doğrultusunda öyle ya da böyle yetiştirmiş insanlarsınız.
Okula başladığında en iyisi olması için , en yüksek notları alması için zorladınız.
Ortaokula başladığında , lisede gideceği okulun iyi olması için oyun oynamasına , çocukluğunu yaşamasına izin vermediniz. Çünkü sizin isteklerinizi her zaman yerine getirmeli , herkesin bildiği fakat kimsenin tanımadığı o çok başarılı komşu çocuğu olmak zorundaydı evladınız. Gittiğiniz günlerde , davet edildiğiniz misafirliklerde hava atmak isteyecektiniz çünkü ve en iyi kaynağınız da çocuğunuzdu.
Yanlış anlaşılmasın , başarılı olmanın hiçbir zararı yok. Fakat bu başarı başka emellere alet edilmeye başlandığında başladı bütün sıkıntılar.

Nitekim çocuğunuz geldi lise çağına. Aynı baskıyı bu sefer üniversite için sürdürdünüz , çocuğunuzu yarış atı gibi çalıştırdınız. Nitekim üniversite de geçti gitti , başladınız iş bul , evlen diye.
Bu çocuk size daha ne kadar yaranmaya çalışacak?
Cevap: Hiçbir zaman! Çünkü doyumsuzsunuz.

En sonunda , günü geldi ve evladınız aşık oldu. Mesleğinden maddi durumuna kadar iyice inceleyip tatmin olduktan sonra artık başladınız kendi isteklerinizi nifak tohumu gibi sokmaya.
Bahaneniz de hazır:
" Bir kere evlenecek benim çocuğum! "

Ama yeter artık , bir yerde durmanız lazım!

Verilecek ikinci örnek de , az çok buna benzer düşünce ekolünden çıkma " prenses " kızların bitmek bilmeyen evcilik oyunları.
Neden?
Çünkü o " bir kere evlenecek " sonuçta. Her şeyin en iyisine layık olmalı. Bu standardı yakalayamayan erkek kesinlikle yakınından uzağından geçmemeli. Onu taşıyamaz çünkü.

Şimdi , evleneceği erkeği seviyordur ya da sevmiyordur , o kısımlara asla girmem. Fakat , açıkça görülüyor ki , insanlar sadece iki kişiyi ilgilendirmesi gereken evlilik olgusunu bile bir gösteriye , bir caka satma havasına dönüştürme hevesinde. Para ise en büyük silahlardan biri olmuş. Peki ya aşk? Sevgi? Anlaşma? Uyum?

Maalesef , düğün günü ve sonrası , çoğunluk gelin ve damadın nasıl birbirlerine aşkla baktıklarını değil ; tutulan düğün salonunun lüksünü , kızın giydiği gelinliğin fiyatını ve tasarımını , verilen ikramları vs şeyleri konuşacak. Yazık!

Hele ki iş yeni evli çiftin evine gelince , daha da beter!

Çoğu evde her iki tarafın zevkleri de dikkate alınıyor mudur acaba? Yoksa , dışarıdan göründüğü gibi , gelinler sanki evcilik oynuyormuşcasına mı hareket ediyorlar ev döşerken? ( Bu arada , bu kısımdaki yazdıklarım ailesinin zorlaması dışında kalanlar. )
Bir bakıyorsun , oda pembe ve maviden , cırtlak renklerden ve gereksiz süsler ve " canım kocişim " , " bebişim " , " Falanca ve Filanca'nın aşk yuvası " gibi yazılarla dolu.

Tabi her evin Barbie bebek evlerine benzemesinde mağazalardaki ürünlerin ve belli kalıplara sokulmuş tarz skalasının da etkisi büyük. Neredeyse bütün mobilyalar birbirine benziyor. Tabi adamlar bulmuş paranın kaynağını , piyasayı da ona göre yönlendirir. Sonuçta ellerindeki mallar satıyor kendini her şekilde.

Tamam , isteyen istediği gibi yaşar hayatını , etrafını da ona göre düzenler.
Peki bu yeni gelinleri aynı çatı altında toplayıp sonra onların birbirlerinin evlerini yerden yere vurmalarını program haline getirmek nedir?
Kendi evleri de aynı yahu!

Aslına bakarsanız , asıl yakındığım konu burada evler değil , düğünler değil.
Yakındığım hayıflandığım konular insanların tavırları. Birbirlerini çekemeyişi. En ufak ayrıntıdan karşısındakinin açığını ortaya çıkarma çabaları. Kendini gösterme çabası. İlgi arayışı.

Neymiş?
" Ben dantelli perde sevmiyorum o yüzden seninki de dantelli olmasaymış iyi olurmuş. "
Neymiş?
" Doğum günümde yüz yirmi dört karat takı seti istedim kocişim almadı. Boşayayım mı? "

Bize ne bundan? Bize ne yahu?
Neden he bu üste çıkma , karşındakini ezme muhabbeti?
Neden bu caka satmalar?
Neden tahammülümüz yok birbirimize?
Neden bu kadar anlayışsız ve kıskanç bir toplumuz?
Neden?



(Şu sonu -ciş ile biten sözcüklere de başka bir zaman değineceğim. Neyse.)


Yazan: toprak_kara
 
Daha öncede benzer konular acildi. Acikcasi gülüp geciyorum bana komik geliyor ama isteyen istedigi gibi yasasin beni ilgilendirmiyor.
 
evlerin pembis olmasına fazla takınılmıs vaziyette:) valla ben gordugumde seviyorum o mutfakları oyle insanın ici acılıyor kimiside evini simsiyah yapar oyle sever kimi pembe kimi kırmızı herkesin zevki baska neticede bende normalde siyah ve kahve tonları severim evde ama mobilya aldıgımız sırada pembe beyaz renklerde koltuk takımını begendim aldım icinde yasayanlar mutluysa dısardakilerin yorumları cok gereksiz olmuyormu sizcede..herseyin abartısı goz yorar evet ama bunuda o evde yasayanlar dusunsun
 
Yazı güzel teşekkürler ama burada insanlar genelde dertlerini anlatıp çözüm arıyorlar. Yeri burası değil, tavsiyem bir blog açmanız.
 
Neden bu caka satmalar?
Neden tahammülümüz yok birbirimize?
Neden bu kadar anlayışsız ve kıskanç bir toplumuz?
Neden?

E bu yazı ile bu kısım birbirine ters düşüyor.
Yani yapana niye yapıyorsun demek de çok abes değil mi?
Bize ne ister sunum yapar, ister chester mavi pembe koltuk kullanır, ister yer döşeğinde yatar. Benim evimdeki başkasını dürtüyor mu da başkasının fazla para verdiği beni dürtsün?
Gerçekten niye başkasının hayatı üzerinden böyle tespit kasıyoruz ya?
Hani xi yapmayan elit, cool da xi yapan bir kere evlenen gizli varoş oluyor? Kime göre neye göre?
Milletin evindeki koltuktan, evlenirken yaptığı harcamadan sosyal mesaj vermek nedir?

Not. Evim pembe değil, evimde pahalı eşyalar yok, değil sunum yapmak yemek yapmaya mecalim yok valla, evlenirken değil gereksiz harcama yapmak borçsuz evlenicem diye ter akıttım ama doğrusu bu diyemiyorum, kim ne isterse onu yapsın'cıyım.
 
O tarz programlardan nefret ediyorum evlilik programları falan.hepsi saçma.bir de izlemeyen var mı diyorlar ya sasiyorum izleyen olması çok ilginç bana göre.basta yazdıklarıniz da tamamen farklı şeyler.evet belki çocuğunun mutlugundan önce gosterisi düşünen aileler vardır çok kotu bir durum ama azınlık bana göre.cogu aile cocugunun iyi bir okul okumasını meslek sahibi olmasını ister bunun için uğraşır evlenmeye sıra gelince de iyi bir evlilik yapmasını ister tabiki.ben de isterim çocuğumun herseyinin mükemmel olmasını niye istemeyeyim .ama etrafa gosterisi olsun diye değil tabiki.yeni evlenen bir insanın da herşeyi yenidir haliyle güzeldir tabi.ama başkasına gosterisi yapmak hos değil tabi.evet dediğiniz türden insanlar var
 
Ben niye bu anlattiginiz programlari hic gormedim? Demekki siz izliyorsunuz.
Aslinda siz de kendinizle celisiyorsunuz. Hosunuza gitmeyen seye bakmayin, izlemeyin.
O zaman daha mutlu olursunuz.
Artik herkes biraksin da kim nasil yasamak istiyorsa yasasin, o pembeli evler hoslarina gidiyorsa birakin pembe dosesinler.
Ya da siyah. Yeter ki insan sevdigini yapsin.
Birakin birbirlerini elestirsinler de. Bunun nesi kotu?
Ben istemedigim seylere bakmiyorum, mutluyum. Tavsiye ederim.
 
NOT: Bu yazıyı yazarkenki ruh halim ; son birkaç senedir ortalıklarda dolaşmakta olan ve hiç de biteceğe benzemeyen yeni gelin evi temalı sosyal medya grupları ve televizyon yayınlarına aşırı maruz kalmaktan oluşan bıkkın bir ruh halidir.

Sene 2016. Çok geçmeden 2017' ye gireceğiz.
Şu zamana kadar pek çok olay yaşandı. Kimileri güldürdü , kimileri ağlattı , kimileri insanlığa olan inancımızı tekrar tekrar sorgulattı ; ortak noktaları , hepimizi bugünlere getirdi. Öyle ya da böyle.
Benim hala amacını anlayamadığım olay ise , insanların evlilik adı verilen kurumu yıllar içinde karmakarışık şekillere sokması. Özellikle iş ev almaya ve döşemeye geldiğinde...

Örnek vermem gerekirse ;

Zamanında kendi evlenirken hayallerindeki düğünü yaşayamamış olan annelerin ve/veya babaların , kendi evlatları evlenirken düğüne kadar olan süreçte her ayrıntıya burunlarını uzatmaları , sanki döşenen ev kendilerininmiş gibi en gereksiz eşyalara kadar aldırmaları , çocuğunu ve eşini boş yere borca sokmaları , bu şekilde kendilerini tatmin etme çalışmaları. Ha , belki kendi düğününde de aynısını yaşamış olanlar çıkacaktır , demek ki doyumsuzlukları had safhada olan insanlar.

Yahu siz ne yapıyorsunuz? Kendinizde misiniz?
Siz zaten yıllar önce evlenmiş ve hayatınızın dönüm noktasını yaşamış insanlarsınız. Çocuklarınıza ise küçüklüklerinden beri zaten karışmış ve kendi prensipleriniz doğrultusunda öyle ya da böyle yetiştirmiş insanlarsınız.
Okula başladığında en iyisi olması için , en yüksek notları alması için zorladınız.
Ortaokula başladığında , lisede gideceği okulun iyi olması için oyun oynamasına , çocukluğunu yaşamasına izin vermediniz. Çünkü sizin isteklerinizi her zaman yerine getirmeli , herkesin bildiği fakat kimsenin tanımadığı o çok başarılı komşu çocuğu olmak zorundaydı evladınız. Gittiğiniz günlerde , davet edildiğiniz misafirliklerde hava atmak isteyecektiniz çünkü ve en iyi kaynağınız da çocuğunuzdu.
Yanlış anlaşılmasın , başarılı olmanın hiçbir zararı yok. Fakat bu başarı başka emellere alet edilmeye başlandığında başladı bütün sıkıntılar.

Nitekim çocuğunuz geldi lise çağına. Aynı baskıyı bu sefer üniversite için sürdürdünüz , çocuğunuzu yarış atı gibi çalıştırdınız. Nitekim üniversite de geçti gitti , başladınız iş bul , evlen diye.
Bu çocuk size daha ne kadar yaranmaya çalışacak?
Cevap: Hiçbir zaman! Çünkü doyumsuzsunuz.

En sonunda , günü geldi ve evladınız aşık oldu. Mesleğinden maddi durumuna kadar iyice inceleyip tatmin olduktan sonra artık başladınız kendi isteklerinizi nifak tohumu gibi sokmaya.
Bahaneniz de hazır:
" Bir kere evlenecek benim çocuğum! "

Ama yeter artık , bir yerde durmanız lazım!

Verilecek ikinci örnek de , az çok buna benzer düşünce ekolünden çıkma " prenses " kızların bitmek bilmeyen evcilik oyunları.
Neden?
Çünkü o " bir kere evlenecek " sonuçta. Her şeyin en iyisine layık olmalı. Bu standardı yakalayamayan erkek kesinlikle yakınından uzağından geçmemeli. Onu taşıyamaz çünkü.

Şimdi , evleneceği erkeği seviyordur ya da sevmiyordur , o kısımlara asla girmem. Fakat , açıkça görülüyor ki , insanlar sadece iki kişiyi ilgilendirmesi gereken evlilik olgusunu bile bir gösteriye , bir caka satma havasına dönüştürme hevesinde. Para ise en büyük silahlardan biri olmuş. Peki ya aşk? Sevgi? Anlaşma? Uyum?

Maalesef , düğün günü ve sonrası , çoğunluk gelin ve damadın nasıl birbirlerine aşkla baktıklarını değil ; tutulan düğün salonunun lüksünü , kızın giydiği gelinliğin fiyatını ve tasarımını , verilen ikramları vs şeyleri konuşacak. Yazık!

Hele ki iş yeni evli çiftin evine gelince , daha da beter!

Çoğu evde her iki tarafın zevkleri de dikkate alınıyor mudur acaba? Yoksa , dışarıdan göründüğü gibi , gelinler sanki evcilik oynuyormuşcasına mı hareket ediyorlar ev döşerken? ( Bu arada , bu kısımdaki yazdıklarım ailesinin zorlaması dışında kalanlar. )
Bir bakıyorsun , oda pembe ve maviden , cırtlak renklerden ve gereksiz süsler ve " canım kocişim " , " bebişim " , " Falanca ve Filanca'nın aşk yuvası " gibi yazılarla dolu.

Tabi her evin Barbie bebek evlerine benzemesinde mağazalardaki ürünlerin ve belli kalıplara sokulmuş tarz skalasının da etkisi büyük. Neredeyse bütün mobilyalar birbirine benziyor. Tabi adamlar bulmuş paranın kaynağını , piyasayı da ona göre yönlendirir. Sonuçta ellerindeki mallar satıyor kendini her şekilde.

Tamam , isteyen istediği gibi yaşar hayatını , etrafını da ona göre düzenler.
Peki bu yeni gelinleri aynı çatı altında toplayıp sonra onların birbirlerinin evlerini yerden yere vurmalarını program haline getirmek nedir?
Kendi evleri de aynı yahu!

Aslına bakarsanız , asıl yakındığım konu burada evler değil , düğünler değil.
Yakındığım hayıflandığım konular insanların tavırları. Birbirlerini çekemeyişi. En ufak ayrıntıdan karşısındakinin açığını ortaya çıkarma çabaları. Kendini gösterme çabası. İlgi arayışı.

Neymiş?
" Ben dantelli perde sevmiyorum o yüzden seninki de dantelli olmasaymış iyi olurmuş. "
Neymiş?
" Doğum günümde yüz yirmi dört karat takı seti istedim kocişim almadı. Boşayayım mı? "

Bize ne bundan? Bize ne yahu?
Neden he bu üste çıkma , karşındakini ezme muhabbeti?
Neden bu caka satmalar?
Neden tahammülümüz yok birbirimize?
Neden bu kadar anlayışsız ve kıskanç bir toplumuz?
Neden?



(Şu sonu -ciş ile biten sözcüklere de başka bir zaman değineceğim. Neyse.)


Yazan: toprak_kara
merhaba diyesim geldi :KK24:
hoşgeldin foruma:) En Büyük KK
 
Bu kadar kasmayin hayati sizene ister program yaparlar ister yarisma davetiyemi yolladilar size izleyin diye.

Sizin gibi arada boyle had bildirme yazilari yazanlar oluyor asil sorun kendilerinde diye dusunuyorum baskalarinin hayatina bu kadar takilmak normal degil.
 
Bu bir dönem, kara bir dönem esasen, birden bitmesini ben de istiyorum, beslendiği kaynak insanımızın başkalarının hayatına olan merakı
 
E bu yazı ile bu kısım birbirine ters düşüyor.
Yani yapana niye yapıyorsun demek de çok abes değil mi?
Bize ne ister sunum yapar, ister chester mavi pembe koltuk kullanır, ister yer döşeğinde yatar. Benim evimdeki başkasını dürtüyor mu da başkasının fazla para verdiği beni dürtsün?
Gerçekten niye başkasının hayatı üzerinden böyle tespit kasıyoruz ya?
Hani xi yapmayan elit, cool da xi yapan bir kere evlenen gizli varoş oluyor? Kime göre neye göre?
Milletin evindeki koltuktan, evlenirken yaptığı harcamadan sosyal mesaj vermek nedir?

Not. Evim pembe değil, evimde pahalı eşyalar yok, değil sunum yapmak yemek yapmaya mecalim yok valla, evlenirken değil gereksiz harcama yapmak borçsuz evlenicem diye ter akıttım ama doğrusu bu diyemiyorum, kim ne isterse onu yapsın'cıyım.
+1

Ben de bu ve benzer konularda hep bunu söyleyince evim pembiş gelin evi zannediliyor ama öğrenci evinden hallice bizimki :KK70:

Kime ne milletin evinin içinden? bir de bir saat düşünmüş yazmış , pembiş gelin ev sahipleri o arada kaç sunum hazırlamıştır :KK70:
 
İzlemezseniz görmezsiniz.
Amma da abarttınız. Birbirinden etkilenen kendi malligina doymasın zaten.
Bir ara Omo reklamı için yazılar yaziliyodu. Aklıma o geldi.
"Kirlenmek güzeldir" diye reklam sloganı vardı. Bazı her şeyden etkilenmeye müsait insanlar bu reklamın toplumu ahlaki olarak kirlenmeye ittiğini,alt mesajında bu olduğunu yazıyorlardı. Muhahhahaha...
 
Ay o degil de bu patates kasasi seklindeki seylerde efendime soylim oyuncak sandalye gibi garip seylerde sunum yapan kadinlarin beyinlerini incelemek istiyorum. Gercekten asiri komik ya bi de milyon tane hastag yaziyolar altina. Yahu alti ustu iki biskuvi yiyecen diye neden o bulasik? Bi de kesfetime surekli pembe mavi evler dusuyo. bi bakiyorum bunu gormustum diyorum ama yok herkes ayni yapar olmus zaten. Ya tamam bunlardan bana ne ama cok komik. Neyse burdan english homea selam olsun bu hanimlarin en ugrak mekani zira:halay:
 
X