Felaketlerin Eşiğinden Dönen Hayatım. Nikahlandım Hala İnanamıyorum.

hly99

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
24 Şubat 2014
201
44
Şu an resmen rüyada gibiyim. Elimde evlilik cüzdanım var ama kavrayamıyorum.

Çevremde kimseyle paylaşamadığım şeyleri anlatasım geldi. En başından başlayayım;
Lise son sınıftayken "Hayır diyemediğimden, birazda demek istemediğimden" erkek arkadaşımla bir kereliğe mahsus ve ileride uykularımı mahfedecek bişi yaşadım(zaten bu olayı kaldıramayıp ayrıldım). Liseden sonra 5 yıllık Eğitim Fakültesi(lise öğretmenliği işte) kazanıp gelecekte atanmak için Kpss Eğitim Bilimlerinden 87-89 puan almam gerektiğini bilmeden sevinçle gittim. İlk mezun olduğum yıl; öncede 60 puan alamazken çalışmadan karılı kocalı atanan tanıdıkları görünce isyan ederdim(2010 kpss kopya skandalı). Sonra etraftaki "o kadar okudun hani" tavırları beni çok üzerdi. Liseliyken kendi paramı kazanmak için çalıştığım pastahaneye "anormal bir kız" olarak yüksek lisans diplomamla dönünce neler yaşadığımı az çok tahmin edersiniz. O ara Ailenin "turşunu mu kuracağız senin, güzellin ne kadar gider zaten" lafları altında cahil, ortaokul/lise terk, hayatında "estetik" lafını cümle içinde kurmamış görücüler gelmeye başladı. Dışarıdan farkedilmez ama bu tip insanlarla hayatını geçirme düşüncesi o kadar ağır gelir ki bir iki sefer intiharı bile düşünürsün. Fakat "daha bi erkekle x bile yaşamamış kadınsın" diye ertelersin.

Tam o günlerde az ama düzenli gördüğüm bi çocuğa platonik beslemeye başladım; çalıştığım pastahaneye sabah kahvaltı için gelen öğretmenlerden biriydi. Düzgün fizikli(hala spor yapar), uzun boylu(183), yeşil gözlü, ağır duruşlu biriydi(benden bi yaş büyük, şu an 27 yaşında). Ama beni asıl etkileyen tarafları; sabahları taramadığı için bukle bukle anlına inen kumralımsı saçları ve iş arkadaşlarına bişi ısmarlarkenki o yapmacık "ben ödüyorum" tripleri olamayan, hesap yapmayan cömertliğiydi. Tabiki beni farketmedi bile. Ta ki ona bi eğitim bilimleri konusu olan; Abraham Maslow'un kişlik gelişimi teorisi hakkında espri yapana kadar. Bu şekilde radarına girdikten sonra sabahları muhabbet açmak için harıl harıl gazete mi okumadım, başkasının işi olmasına rağmen çayını kahvaltısını kendi ellerimle mi hazırlayıp götürmedim, memleketi ayvalığı mı araştırmadım... Sırf dedesi yunanistan göçmeni diye evde mübadele filmi bile izledim. İki ay sonra; tam artık durumu kabullenmişken telefonumu istedi. Sadece bi kaç hafta sonra takarsın koluna bir iki akraba evine gider, sana devamlı nispet yapan arkadaşlarınla tanıştırır "normal kız" olursun. Önce etraf susar, sonra da her şeyine karışıp kısıtlayan ailen. Sen adamın o düzeltici iyileştirici, sevimsiz insanlardan koruyucu gücüne daha da hayran olup bağlanırsın. Söz ve nişan ile daha bi "normal kız" olursun. Fakat bilincaltına gömdüğün gençlik hatan o ara dürtmeye başlar. Tekrar korkar, kara kara düşünür, özgüvenin tekrar düşer, espri bile yapamaz hale gelirsin. Ve bir gün nişanlının "ekşisözlük" üyesi olduğunu görüp hemen çaktırmadan nick'ini kağıda not alırsın. Yazdığı yüzlerce makale gibi yazıların tamamını bir haftada okuyup aralarından "türk kızı" başlığına bi kaç yıl önce karaladığı "Kadından kan/zar hesabı sormak tam manasıyla barbarlıktır. Fakat kızlığım gitmesin diye yıllar boyu sevgiilisini bekleten bir kadından doğal olarak gerdek gecesi kan hesabı saygı çerçevesinde sorulur." satırlarından "bakirelik" hakkındaki duruşunu öğrenirsin. İtiraf etmeyi değerlendirir fakat cesaret bulamazsın. Bir derdim var bölümüne konu açar(herşeyi anlatmadan tabiki)(http://www.kadinlarkulubu.com/showthread.php?t=696668), zılgıtı yersin.

Nihayet biraz cesaret toplar. Ve en sonunda bi gün öğleye doğru, başka bir mazeretle evine gidip sevdiğin adamın dudaklarına yumulursun. Konuşamasın diye dudaklarını dudaklarından ayırmazsın ta ki "kendi iradesiyle durabileceği" eşiği geçtiğine ikna olana kadar. ilişkiden sonra belki esnek zannettiğinden, belki zaten önemsemediğinden belki de o ara yüzümü filan buruşturmadan, öyle sadece hıçkırarak ağladığımdan olacak ne kan ne de zar hesabı sormadı. O bi kaç saat bittiğinde özgüvenim o kadar artmıştı ki, o kadar neşelenip iyileşmiştim ki akşam nişanlımın binbir zahmetle bulup getirdiği ertesi gün hapına "ammaan canımm, gerek yoktu" deyip adamı dumura uğratmıştım. Minnettarlık duygusundan her gece uyumadan "dünyanın en iyi eşi" olmaya, benden istediği hatta isteyemediği her şeyi yapmaya, gerekirse ihaneti bile affetmeye yemin edersin, gece ailen uyuduktan sonra nişanlının evine kaçma planı bile yapar, ama adamı ikna edemezsin. Nişanlın da bu arada şeyini antidepresan zannetmeye başlar ama onu bozmazsın; Belkide haklıdır.

Sonra bu minnet duygusu, özgüven artışı ve bir ölçüde eksikliğimden kaynaklı anlayışlılık halim, ironik durumlara sebebiyet vermeye başladı; önce bu benim cesaret edemediğim şeyi yapıp "Bundan sonra da yüzyüze bakacağımız, gelip gideceğimiz insanlar; ben bununla yattım diyemezdim işte" savunmalarıyla benden öncesini itiraf etti(o an aptal aptal sırıtmamdan başka anlamlar çıkarmasın diye kadının göğüsleri hakkında saçmalamıştım). "Arada bi beni arıyor haberin olsun" diye arkadaşımı bana ispiyonladı. bu yaşıma kadar sadece kısıtlama ve engellemelerini gördüğüm ailem, nişanlım sporda omzunu incitince "yanlız bırakma çocuğu" diye resmen adamın koynuna yolladılar beni... Yani ne bileyim dizi izlerken ahşap eski türk evlerini ne kadar beğendiğim hakkında biraz konuşunca; düğünden sonra oturacağımız ayvalıktaki müstakil evin alt katına taş üst katına ahşap kaplama yaptırdı. Biraz el yordamına biraz sanal istihbaratla(hangi konuda ne düşünüyor, kitap/müzik/film/spor bağlamında tam olarak nelerden hoşlanıyor, hangi davranışlara asla katlanamaz... Tamamını eksisözlükte okudum. Resmen bin sayfalık "ilgi, tutum ve kişilik ölçeği raporu" gibiydi) biraz da mecburiyetten karşılıklı mutluluk bağlamında sağlıklı bir ilişki kurduğumu düşünüyorum.

Bu hafta nikahımız oldu(hala ailemin yanında olsam da), Yaz başında da düğün var. Ve ben idrak etmekte zorlanıyorum.
"Ben onun nikahlı karısıyım." cümlesini sesli olarak kurduğumda içim bi garip oluyor:KK52::119:
 
Son düzenleme:
Adeta bir kitap okumuş kadar oldum..Evlenmişsiniz mutluluklar diliyorum.
 
Şu an resmen rüyada gibiyim. Elimde evlilik cüzdanım var ama kavrayamıyorum.

Çevremde kimseyle paylaşamadığım şeyleri anlatasım geldi. En başından başlayayım;
Lise son sınıftayken "Hayır diyemediğimden, birazda demek istemediğimden" sevgilimle bir kereliğe mahsus ve ileride uykularımı mahfedecek bişi yaşadım(zaten bu olayı kaldıramayıp ayrıldım). Liseden sonra 5 yıllık Eğitim Fakültesi(lise öğretmenliği işte) kazanıp gelecekte atanmak için Kpss Eğitim Bilimlerinden 87-89 puan almam gerektiğini bilmeden sevinçle gittim. İlk mezun olduğum yıl; öncede 60 puan alamazken çalışmadan karılı kocalı atanan tanıdıkları görünce isyan ederdim(2010 kpss kopya skandalı). Sonra etraftaki "o kadar okudun hani" tavırları beni çok üzerdi. Liseliyken kendi paramı kazanmak için çalıştığım pastahaneye yüksek lisans diplomasıyla dönünce neler yaşadığımı az çok tahmin edersiniz mesela. O ara Ailenin "turşunu mu kuracağız senin, güzellin ne kadar gider zaten" lafları altında cahil, ortaokul/lise terk, hayatında "estetik" lafını cümle içinde kurmamış görücüler gelmeye başladı. Dışarıdan farkedilmez ama bu tip insanlarla hayatını geçirme düşüncesi o kadar ağır gelir ki bir iki sefer intiharı bile düşünürsün. Fakat "daha bi erkekle x bile yaşamamış kadınsın" diye ertelersin.

Sonra birine platonik beslemeye başladım; çalıştığım pastahaneye sabah kahvaltı için gelen öğretmenlerden biriydi. Düzgün fizikli(hala spor yapar), uzun boylu(183), ağır duran biriydi(benden bi yaş büyük, şu an 27 yaşında). Ama beni asıl etkileyen tarafları; sabahları taramadığı için bukle bukle anlına inen kumralımsı saçları ve iş arkadaşlarına cömertliğiydi. Tabiki beni farketmedi bile. Ta ki ona Abraham Maslow'un kişlik gelişimi teorisi hakkında espri yapana kadar. Bu şekilde radarına girdikten sonra sabahları muhabbet açmak için harıl harıl gazete mi okumadım, kahvaltısını kendi ellerimle mi hazırlamadım, memleketi ayvalığı mı araştırmadım... Sonuda oldu; teklif etti. Sonra takarsın koluna bir iki akraba evine gider, sana nispet yapan arkadaşlarına gösterir, sözlenir sonunda da nişanlanıp "normal kız" olursun. Önce etraf susar. Sen adamın o düzeltici iyileştirici, etraftan koruyucu gücüne daha da hayran olursun. Fakat bilincaltına gömdüğün gençlik hatan o ara dürtmeye başlar. Tekrar korkar, karakara düşünür, özgüvenin tekrar düşer, espri bile yapamaz hale gelirsin. Ve bir gün nişanlının "ekşisözlük" üyesi olduğunu görüp hemen nick'ini kağıda karalarsın. Yazdığı yüzlerce makale gibi yazının arasından "türk kızı" başlığına bi kaç yıl önce karaladığı "Kadından kan/zar hesabı sormak tam manasıyla barbarlıktır. Fakat kızlığım gitmesin diye yıllar boyu sevgiilisini bekleten bir kadından doğal olarak gerdek gecesi kan hesabı saygı çerçevesinde sorulur." satırlarından "bakirelik" hakkındaki duruşunu öğrenirsin. İtiraf etmeyi değerlendirir fakat cesaret bulamazsın. Bir derdim var bölümüne konu açar(herşeyi anlatmadan tabiki)(http://www.kadinlarkulubu.com/showthread.php?t=696668), zılgıtı yersin.

Nihayet biraz cesaret toplar. Ve en sonunda bi gün öğleye doğru, başka bir mazeretle evine gidip sevdiğin adamın dudaklarına yumulursun. Konuşamasın diye "kendi iradesiyle vaz geçebileceği" eşiği geçtiğine ikna olana kadar dudaklarını dudaklarından ayırmazsın. ilişkiden sonra belki esnek zannettiğinden, belki zaten önemsemediğinden belki de o ara yüzümü filan buruşturmadan, sadece hıçkırarak ağladığımdan olacak ne kan ne de zar hesabı sormadı. O bi kaç saat bittiğinde özgüvenim o kadar artmıştı ki, o kadar neşelenip iyileşmiştim ki nişanlımın binbir zahmetle bulup eve getirdiği ertesi gün hapına "ammaan canımm, gerek yoktu" deyip adamı dumura uğratmıştım. Minnettarlık duygusundan her gece uyumadan "dünyanın en iyi eşi" olmaya, istediği hatta isteyemediği her şeyi yapmaya, gerekirse ihaneti bile affetmeye bile yemin edersin, gece ailen uyuduktan sonra nişanlının evine kaçma planı bile yapar, adamı ikna edemezsin. Nişanlın da bu arada şeyini antidepresan zannetmeye başlar ama onu bozmazsın; belkide haklıdır.

Sonra bu minnet duygusu, özgüven artışı ve bir ölçüde eksikliğimden kaynaklı anlayışlılık ironik durumlara sebebiyet vermeye başladı; önce bu benim cesaret edemediğim şeyi yapıp "Bundan sonra da yüzyüze bakacağımız, gelip gideceğimiz insanlar; ben bununla yattım diyemedim işte" savunmalarıyla geçmişini itiraf etti(o an aptal aptal sırıtmamdan başka anlamlar çıkarmasın diye kadının göğüsleri hakkında saçmalamıştım). "Arada bi beni arıyor haberin olsun" diye arkadaşımı bana ispiyonladı. bu yaşıma kadar sadece kısıtlama ve engellemelerini gördüğüm ailem, nişanlım sporda omzunu incitince "yanlız bırakma çocuğu" diye resmen adamın koynuna yolladılar beni... Yani ne bileyim dizi izlerken ahşap eski türk evlerini ne kadar beğendiğim hakkında biraz konuşunca; düğünden sonra oturacağımız ayvalıktaki müstakil evin alt katına taş üst katına ahşap kaplama yaptırdı. Biraz el yordamına biraz da mecburiyetten karşılıklı mutluluk bağlamında sağlıklı bir ilişki kurduğumu düşünüyorum.

Bu hafta nikahımız oldu, Yaz başında da düğün var. Ve ben idrak etmekte zorlanıyorum.
"Ben onun nikahlı karısıyım." cümlesini sesli olarak kurduğumda içim bi garip oluyor:KK52::119:



yazınızı okurken sanki kardeşim yaşamış gibi önce üzüldüm sonra çok mutlu oldum gerçekten. umarım ömrünüzün sonuna kadar,yaşadığınız tüm sorunlar bu kadar olsun. hep mutlu olun tebrik ederim :)
bu arada anlatımınız gerçekten çok etkileyici lütfen bu yeteneğinizi değerlendirin ve biz de seve seve okuyalım :KK1:
 
yazınızı okurken sanki kardeşim yaşamış gibi önce üzüldüm sonra çok mutlu oldum gerçekten. umarım ömrünüzün sonuna kadar,yaşadığınız tüm sorunlar bu kadar olsun. hep mutlu olun tebrik ederim :)
bu arada anlatımınız gerçekten çok etkileyici lütfen bu yeteneğinizi değerlendirin ve biz de seve seve okuyalım :KK1:
Çok teşekkür ederim. 5 yıllık üniversitenin bana kalan tek somut faydası bu oldu.
Ama yok hakkını yemeyeyim şimdi; benimkiyle tanışırken, daha doğrusu kendimi fark ettirirken de bayağı işime yaradı. Belki aldığım onca "gelişim psikolojisi" dersi ileride işe yarar.

Adeta bir kitap okumuş kadar oldum..Evlenmişsiniz mutluluklar diliyorum.
Aslında nişanlılıktan bi farkı yok, Hala ailemle kalıyorum. Nişanlım memleketine eş durumu tayini çıkarmak için nikahı erkene aldı. kp'in otobüslerinden birini üstüme geçirdiler.
Ama bizimkilere "sıkmayın canımı, kocamın yanına çeker giderim valla" havası da vermedim değil.
 
Şu an resmen rüyada gibiyim. Elimde evlilik cüzdanım var ama kavrayamıyorum.

Çevremde kimseyle paylaşamadığım şeyleri anlatasım geldi. En başından başlayayım;
Lise son sınıftayken "Hayır diyemediğimden, birazda demek istemediğimden" erkek arkadaşımla bir kereliğe mahsus ve ileride uykularımı mahfedecek bişi yaşadım(zaten bu olayı kaldıramayıp ayrıldım). Liseden sonra 5 yıllık Eğitim Fakültesi(lise öğretmenliği işte) kazanıp gelecekte atanmak için Kpss Eğitim Bilimlerinden 87-89 puan almam gerektiğini bilmeden sevinçle gittim. İlk mezun olduğum yıl; öncede 60 puan alamazken çalışmadan karılı kocalı atanan tanıdıkları görünce isyan ederdim(2010 kpss kopya skandalı). Sonra etraftaki "o kadar okudun hani" tavırları beni çok üzerdi. Liseliyken kendi paramı kazanmak için çalıştığım pastahaneye "anormal bir kız" olarak yüksek lisans diplomamla dönünce neler yaşadığımı az çok tahmin edersiniz. O ara Ailenin "turşunu mu kuracağız senin, güzellin ne kadar gider zaten" lafları altında cahil, ortaokul/lise terk, hayatında "estetik" lafını cümle içinde kurmamış görücüler gelmeye başladı. Dışarıdan farkedilmez ama bu tip insanlarla hayatını geçirme düşüncesi o kadar ağır gelir ki bir iki sefer intiharı bile düşünürsün. Fakat "daha bi erkekle x bile yaşamamış kadınsın" diye ertelersin.

Tam o günlerde az ama düzenli gördüğüm bi çocuğa platonik beslemeye başladım; çalıştığım pastahaneye sabah kahvaltı için gelen öğretmenlerden biriydi. Düzgün fizikli(hala spor yapar), uzun boylu(183), yeşil gözlü, ağır duruşlu biriydi(benden bi yaş büyük, şu an 27 yaşında). Ama beni asıl etkileyen tarafları; sabahları taramadığı için bukle bukle anlına inen kumralımsı saçları ve iş arkadaşlarına bişi ısmarlarkenki o yapmacık "ben ödüyorum" tripleri olamayan, hesap yapmayan cömertliğiydi. Tabiki beni farketmedi bile. Ta ki ona bi eğitim bilimleri konusu olan; Abraham Maslow'un kişlik gelişimi teorisi hakkında espri yapana kadar. Bu şekilde radarına girdikten sonra sabahları muhabbet açmak için harıl harıl gazete mi okumadım, başkasının işi olmasına rağmen çayını kahvaltısını kendi ellerimle mi hazırlayıp götürmedim, memleketi ayvalığı mı araştırmadım... Sırf dedesi yunanistan göçmeni diye evde mübadele filmi bile izledim. İki ay sonra; tam artık durumu kabullenmişken telefonumu istedi. Sadece bi kaç hafta sonra takarsın koluna bir iki akraba evine gider, sana devamlı nispet yapan arkadaşlarınla tanıştırır "normal kız" olursun. Önce etraf susar, sonra da her şeyine karışıp kısıtlayan ailen. Sen adamın o düzeltici iyileştirici, sevimsiz insanlardan koruyucu gücüne daha da hayran olup bağlanırsın. Söz ve nişan ile daha bi "normal kız" olursun. Fakat bilincaltına gömdüğün gençlik hatan o ara dürtmeye başlar. Tekrar korkar, kara kara düşünür, özgüvenin tekrar düşer, espri bile yapamaz hale gelirsin. Ve bir gün nişanlının "ekşisözlük" üyesi olduğunu görüp hemen çaktırmadan nick'ini kağıda not alırsın. Yazdığı yüzlerce makale gibi yazıların tamamını bir haftada okuyup aralarından "türk kızı" başlığına bi kaç yıl önce karaladığı "Kadından kan/zar hesabı sormak tam manasıyla barbarlıktır. Fakat kızlığım gitmesin diye yıllar boyu sevgiilisini bekleten bir kadından doğal olarak gerdek gecesi kan hesabı saygı çerçevesinde sorulur." satırlarından "bakirelik" hakkındaki duruşunu öğrenirsin. İtiraf etmeyi değerlendirir fakat cesaret bulamazsın. Bir derdim var bölümüne konu açar(herşeyi anlatmadan tabiki)(http://www.kadinlarkulubu.com/showthread.php?t=696668), zılgıtı yersin.

Nihayet biraz cesaret toplar. Ve en sonunda bi gün öğleye doğru, başka bir mazeretle evine gidip sevdiğin adamın dudaklarına yumulursun. Konuşamasın diye dudaklarını dudaklarından ayırmazsın ta ki "kendi iradesiyle durabileceği" eşiği geçtiğine ikna olana kadar. ilişkiden sonra belki esnek zannettiğinden, belki zaten önemsemediğinden belki de o ara yüzümü filan buruşturmadan, öyle sadece hıçkırarak ağladığımdan olacak ne kan ne de zar hesabı sormadı. O bi kaç saat bittiğinde özgüvenim o kadar artmıştı ki, o kadar neşelenip iyileşmiştim ki akşam nişanlımın binbir zahmetle bulup getirdiği ertesi gün hapına "ammaan canımm, gerek yoktu" deyip adamı dumura uğratmıştım. Minnettarlık duygusundan her gece uyumadan "dünyanın en iyi eşi" olmaya, benden istediği hatta isteyemediği her şeyi yapmaya, gerekirse ihaneti bile affetmeye yemin edersin, gece ailen uyuduktan sonra nişanlının evine kaçma planı bile yapar, ama adamı ikna edemezsin. Nişanlın da bu arada şeyini antidepresan zannetmeye başlar ama onu bozmazsın; Belkide haklıdır.

Sonra bu minnet duygusu, özgüven artışı ve bir ölçüde eksikliğimden kaynaklı anlayışlılık halim, ironik durumlara sebebiyet vermeye başladı; önce bu benim cesaret edemediğim şeyi yapıp "Bundan sonra da yüzyüze bakacağımız, gelip gideceğimiz insanlar; ben bununla yattım diyemezdim işte" savunmalarıyla benden öncesini itiraf etti(o an aptal aptal sırıtmamdan başka anlamlar çıkarmasın diye kadının göğüsleri hakkında saçmalamıştım). "Arada bi beni arıyor haberin olsun" diye arkadaşımı bana ispiyonladı. bu yaşıma kadar sadece kısıtlama ve engellemelerini gördüğüm ailem, nişanlım sporda omzunu incitince "yanlız bırakma çocuğu" diye resmen adamın koynuna yolladılar beni... Yani ne bileyim dizi izlerken ahşap eski türk evlerini ne kadar beğendiğim hakkında biraz konuşunca; düğünden sonra oturacağımız ayvalıktaki müstakil evin alt katına taş üst katına ahşap kaplama yaptırdı. Biraz el yordamına biraz sanal istihbaratla(hangi konuda ne düşünüyor, kitap/müzik/film/spor bağlamında tam olarak nelerden hoşlanıyor, hangi davranışlara asla katlanamaz... Tamamını eksisözlükte okudum. Resmen bin sayfalık "ilgi, tutum ve kişilik ölçeği raporu" gibiydi) biraz da mecburiyetten karşılıklı mutluluk bağlamında sağlıklı bir ilişki kurduğumu düşünüyorum.

Bu hafta nikahımız oldu(hala ailemin yanında olsam da), Yaz başında da düğün var. Ve ben idrak etmekte zorlanıyorum.
"Ben onun nikahlı karısıyım." cümlesini sesli olarak kurduğumda içim bi garip oluyor:KK52::119:

Selam canım
Yazını tesadüfen okudum ve ınan sanki kendim gibi içimde hissettim.
Allah mutluluğunu ömür boyu korusun.
Ben haberlerini almak istiyorum. Hayatındaki gelişmeleri aktar lütfen:nazar:
 
Selam canım
Yazını tesadüfen okudum ve ınan sanki kendim gibi içimde hissettim.
Allah mutluluğunu ömür boyu korusun.
Ben haberlerini almak istiyorum. Hayatındaki gelişmeleri aktar lütfen:nazar:

Çok teşekkür ederim cnm.

İnsan yaşarken farkedemiyor ama bi geriye dönüp bakınca Vay be diyor.
 
Kendi anlatımıma akıcı derdim . Bravo :)

Çook mutlu olun inşallah . Ayakkabınızın altına adımı yazmayı unutmayın lütfen :)
 
Yanlş anlamayn ama konuyu tam kavrayamadm..yaptgnz hatayı görmezdn gelen biryle evlendgnz icin mi bu kadr mutlusunuz?
 
mutluluğun daim olsun canım..:KK16::KK16::KK16: bu arada anlatım dilin çok güzel,cok akıcı..:KK34:
 
okurken şunu dedim "vay be". Allah mutlu mesut etsin öğretmenim :) ne güzel bir anlatım ne mutlu bir son :KK16:
 
mutluluğun daim olsun canım..:KK16::KK16::KK16: bu arada anlatım dilin çok güzel,cok akıcı..:KK34:
okurken şunu dedim "vay be". Allah mutlu mesut etsin öğretmenim :) ne güzel bir anlatım ne mutlu bir son :KK16:

Teşekkür ederim. Yanlız kendime bile "öğretmen" demiyorum artık. kpss'ye bile başvurmayacağım. Daha farklı bir kariye planım var:KK52::KK52:

Yanlş anlamayn ama konuyu tam kavrayamadm..yaptgnz hatayı görmezdn gelen biryle evlendgnz icin mi bu kadr mutlusunuz?
Şimdi hayır derdim ama kendime bile yalan söylemiş olurum o zaman. Şöyle diyeyim "Mutlu olma sebeplerimden biri de o". Tabi daha öncelikli yarım düzine sebep daha var.
 
Teşekkür ederim. Yanlız kendime bile "öğretmen" demiyorum artık. kpss'ye bile başvurmayacağım. Daha farklı bir kariye planım var:KK52::KK52:
aklıma ne gldı otobusunuz de varmıs soforluk yapın bence kpss ye calısmaktan daha kolay ve zevklıdır emınım :KK1: aslında guzel fıkır ben neden yapmıyorumkı :KK53::KK53::KK53:
 
aklıma ne gldı otobusunuz de varmıs soforluk yapın bence kpss ye calısmaktan daha kolay ve zevklıdır emınım :KK1: aslında guzel fıkır ben neden yapmıyorumkı :KK53::KK53::KK53:

Görmedim bile daha o otobüsü ben:KK9:
Zaten otomobili bile zor kullanıyorum:KK8::KK8::KK8:
 
Şimdi hayır derdim ama kendime bile yalan söylemiş olurum o zaman. Şöyle diyeyim "Mutlu olma sebeplerimden biri de o". Tabi daha öncelikli yarım düzine sebep daha var.[/QUOTE]



Anladm..Rabbim huzurunuzu daim eylesn inş..
 
Bayildim. Soylesem mi napsam diye ikilemler yasadigin konuyu hatirladim hemen. Sonucun boyle olacagi belliydi bence durum cok vahim gozukmuyordu. Senin paranoyandi belki de her sey. Cok sevindim. Cok mutlu olun..
 
Bayildim. Soylesem mi napsam diye ikilemler yasadigin konuyu hatirladim hemen. Sonucun boyle olacagi belliydi bence durum cok vahim gozukmuyordu. Senin paranoyandi belki de her sey. Cok sevindim. Cok mutlu olun..

Geleceğin ve mutluluğun karşındaki insanın iki dudağından çıkacak kelimeye bağlı olunca insan ister istemez paranoya yapıyor.
Topu topu üç dört ay öncesiydi o konu. Ama sanki üzerinden yıllar geçmiş gibi hissediyorum.
Siz de aynı şekile:KK3:
 
Son düzenleme:
önceki konunda vurun kahpeye profiline maruz kalmıştın hatırlıyorum. Nikahlanmışsın hayırlı olsun ama ben o mevzuyu merak etmekteyim. Eşin durumu irdeledi mi ya da sen anlattın mı veya öylece kaldı mı her şey ?
 
X