1 Kasım seçimi Türkiye geneli sonuçlar

Anlamaya niyetin olsa anlatacağım ama,nerdeee...
Yazdıklarında anlayacak birşey yok,fikir yok,içerik yok,safi boş boş propaganda...
Tüm kaynak borca gidiyor demedim,o senin uydurman.Nereye gittiği belli olmayan bir sürü gereksiz harcama var mesela örtülü ödenekler gibi,mesela Mercedes makam arabaları gibi,mesela Saray gibi...Kes o gereksiz harcamaları,al sana bir sürü kaynak işte
 

Yazının özeti şu;

''şunu bilmiyorsun, bunu bilmiyorsun, aa bak bunu da bilmiyorsun... lakin şu işe bak ki ben bunların hepsini çok ama çok iyi biliyorum eheahae. ayrıca zenginler çok acımasız allam keşke hepsi ölse''

Ve tabi yine benle alakasız şeyler üzerinden benimle alakasız şeyler üzerinden beni eleştirmiş durmuşsun.

Her neyse...

Mesela işverenlerin işçiyi düşünmek olduklarını zaten söylemiyorum, bu senin kendi kafanda kurup üzerinden de güya beni eleştirdigin anlamsız bir muhabbet sadece.

İşverenler işçileri tabi ki düşünmeyecek, onların derdi kârdır. Kârı artırmak amacıyla ellerinden geleni yapacaklardır, gayet dogal.

Ama bunun tersini hiç de demiyorsun niyeyse, işine gelmiyor çünkü. Ondan sonra da işverenlere saydırıp duruyorsun boş boş. İşverenler şeytan, işçiler sanki melek dimi? Ona bakarsan işçiler de daha az çalışıp daha çok kazanma derdinde, işi savsaklama derdinde, o izni, bu izni, şu izni derken işvereni sıkıntıya sokma derdinde, iş verirsin begenmezler, ay yapamam ay edemem diyen tipler... vs.

Herkes kendi kârının peşinde yani, hem işçiler hem işverenler, o yüzden bana boş boş duygu sömürüsü yapma, hiç de sevimli gelmiyorsun.

Devletin sınırsız bir şekilde elini tamamen çekmesini de savunuyor degilim, yoksa devlet ne işe yarar? Belli başlı haklar yerli yerindedir çünkü uzlaşılmıştır zaten. Ben şu an Türkiye için gerekli olanın laissez-faire oldugunu söylüyorum diye kafandan alakasız şeyler uydurup duruyorsun. Sanki ben sınırsız özgürlügü savunuyormuşum gibi masallar üretiyorsun kafanda. Mesela ben şu gbi şeyleri savunuyor muyum sence;

- Zorunlu tekeller fiyatları istedigi kadar şişirebilsin,
- İşçilere hiçbir sosyal hak verilmesin, işine gelirse çalışsın, gelmiyorsa çalışmasın,
- Egitim, saglık... vs tamamen özel şirketlere devredilsin,
- Özel şirketler kitle imha silahlarını rahatça üretebilsin ve satabilsin. Tüketiciler de parası varsa, canı da bir yerleri havaya uçurmak istediyse atom bombası alıp kullanabilsin rahatça... ya da biyolojik silah...

... vs vs.

Yani sınırsız özgürlükten bahsediyor olamam herhalde dimi? Bu yüzden strawman dövüyorsun diyip duruyorum. Neredeyse benim böyle bir özgürlügü savundugumu iddia edeceksin yuh...

SOSYAL HAK KALKINMANIN GEREGİ.........

Sosyal hak kalkınmanın bir sonucudur ve aynı zamanda da politiktir. Lafıma gelmeye başladın ama haberin yok henüz. Diger bazı konularda da lafıma gelmiştin, bu konuda da lafıma geleceksin, hiç merak etme.

Neden politiktir?

Çünkü arada bir denge kurulması gerektigi için. Bu denge eşitlik amacından ziyade kapitalist sistemin devamı amacıyladır. İşçilerin makul ölçüde kazancı olsun ki harcasınlar, işverenler de kazanmaya devam etsinler böylece para döngüsü durmasın. Gayet de duruma göre bir davranış şeklidir bu, yani politik. Ekonomik sistemdeki özgürlükler ve baskılar duruma göre degiştirilirler. Yani liberalligin sınırları vardır v degişir sürekli.

Neden sonucudur?

Bak mesela Küba'ya, onlarda sosyal hak mis gibi sözde. Sözde her şey bedava, bedava egitim, saglık, konut, bedava süt Yani sosyal haklar gayet şükela... sözde tabi özde degil... Türkiye'de ise bunların hiçbiri bedava degildir. Ama bakınca bedava olmamasına ragmen onlardan daha iyi saglık sistemimiz var, egitim sistemi.. istedigimizi sütü de kendimiz alıyoruz zaten Ayrıca daha güzel ve konforlu evlerde oturuyoruz, onlarınki gibi yıkık dökük degiliz. Niye? Çünkü kalkınıyoruz ve sonuç olarak standartlarımız yükseliyor. Bunun anlamı ''eeh kalkındık madem artık bunu herkesle paylaşalım'' degildir, zorunluluk degildir bu, kendiliginden gelişir çogunlukla. Standartlar yükseldikçe beklentiler de yükselir ne de olsa.

Alman ekolü bile temelde liberaldir yahu, ne söyledigini farkında degilsin.

İşin diger komik tarafı ise, sosyal hak diye çıgırtkanlık yapanların iş vergi ödemeye gelince mızmızlanması. Vergileri bile en çok işverenler öder. 213123123 çeşit vergi öderler. Yani devlet zaten ülkedeki tüm şirketlere büyük ölçüde ortaktır zaten. Bir de bunların sahipleri iyi ötv öderler. AKP bunu uyguluyor işte, bırakın geçsinler dedigi kadar vergiler ile şirketleri sömürmeye tamg az devam ediyor. Bak ben buna bir şey diyor muyum? aaah paramızı gasp ediyorlar falan... vs diyor muyum? Alıp ülkenin hayrına kalkınma saglıyorlar işte ve bu herkesin yararına. Ama bizim sosyal devlet çıgırtkanları utanmasa sadece zenginler vergi ödesin hatta kiralarımızı da onlar ödesin diyecekleri. Kendielri vergi konusunda elini taşın altına azıcık soksa kıyameti koparmaktan da geri durmazlar.

Çin'deki ücretler de artacak merak etme. Hayat standarları arttıkça insanların nesnelere verdikleri deger de degişecektir. Söylentiler de hızlı yayılır zaten. Tek başlarına iken yapamayacaklarını birleşip makul ölçüde kabul etiirirler. Ama ekonominin büyümesi birinci şarttır her zaman, temeldir.

Olmayan parayı dagıtamazsın, dagıtırsan büyüyemezsin, büyüyemezsen geriye dogru gidersin. Bu kadar yazılanın özeti budur. Sen ise olmayan parayı halka dagıtmanın telaşındasın. Aslında başka bir şey daha derdim ya... neyse.. Kendini böyle şeylerle durduk yere yıpratma diyeyim en azından.
 

Kanunsuzluk yapan işverenleri ihbar etsinler öyleyse Mune. Ne diye çalışmaya devam ediyorlar? Magdursa eger gidip ihbar etsin, kanun var nizam var. Herkes bu kafada olursa işverenler kanunsuz iş yapmaya korkarlar.

Yani cidden işverenler ne şeytanmışlar. Öyle bir anlatıyorsunuz ki...

İşçilerin derdi var sanki işverenlerin hiç derdi yok.

Bir işyerinde en çok patron çalışır. Evine gittiginde bile aklı sürekli işindedir. İşçiler mesai bitince tamam bitti.

Ya da nebileym, işçiler zamanı gelince maaşını alır gider güzel güzel. Ama işveren her şeyi ayrıntısıyla düşünmek zorundadır. Şirket zarar etse ya da iflas etse onun altında sadece patron kalır. İşçi ise son maaşını alır gider, yıgınla borcu patron öder, belki bir daha ayaga da kalkması mümkün olmaz. E böyle bir riske karşılık bırakın da işçilerden fazla kazansınlar degil mi? Sen kaç tane işçi gördün, çalıştıgı işyeri zarar etmeye başladıgında kendi zevkinden feragat edecek? Fazladan 1 saat çalışır mı şirket kurtulsun diye? Maaşına biraz indirim uygulansın ister mi? Yok istemez. Baştan anlaışmıştır ve o söz üzerinden parasını alır gider, etliye sütlüye karışmaz.

Çin'de 1.5 milyar insan var, ve onların gücü ucuz işçilikte. Ucuz işçilik olmasa bu kadar zengin bir ülke olmazlardı. Zamanla işçi ücretleri artacak oranın da ve bu yüzden dünyanın fabrikası olma özelliklerini de yitirecekler. Ha tabi bir de 1.5 milyarlık Çin'in tüketimi artırmasını düşünemiyorum bile. Çin'de insanlar daha fazla kazanıp daha fazla tüketmeye başlarsa dünyaca hapı yuttugumuzun resmidir
 
ben işvereni niçin düşünmeyeyim yahu?
işveren olmadan, sınıflı toplumu nasıl kurabilirim. benim işveren batsın vs işçiler de kanatsız melektir falan dediğimi nereden çıkardın?
ben İşe Alma Danışmanlığı yaptım mervecik, kaç işçinin işe "alınmamasını" sağladığımı bilsen...
bugüne kadar sadece "işçi" ya da sadece "fakir" diye kimsenin o işi alması gerektiğini de düşünmedim, aksini de söylemedim.
sanırım seninle yazışırken de böyle bir şey iddia etmedim.
ben "devletten" bahsediyorum.
devletin pozisyonunundan. devlet bu imkanı işverene sağlarsa işveren kullanır, devlet işçiye işvereni yeme şansını verirse de işçi de yer.
işçiler melek falan da değildir, 1 yıl sendikada çalışmış biri olarak bunu çok gözlemleme imkanım oldu. İşçi sendikalarının ne halde olduğunu da işçileri ne kadar abuk sabuk yöntemlerle işverene karşı kışkırttıklarını da iyi biliyorum.
kimse melek ya da şeytan değil.
sadece ikisinin arasında bir eşitlik, hatta bir denklik bile yok.
işçi tabiatı gereği, güçsüzlüğü gereği ezilmeye daha müsaittir. benim dediğim bu.
Almanya senin kastettiğin anlamda liberal bir ülke değil. Sosyal Politika içinde Liberalleşmeyi savunan bir ülke.

Sosyal Hak hiçbir zaman kalkınmanın bir gereği ya da bir sonucu değildir.
ve anlamadığın şu
"Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" dediğin an sınırsız liberalleşmeden bahsediyorsun demektir.
bir yandan işverene tamam canım istediğin gibi yap derken diğer yandan hayır işçileri haftada 50 saat çalıştıramazsın, diyemezsin.
bir yandan tamam canım bırakınız geçsinler diyerek, diğer yandan işverene belirli piyasa kuralları koyamazsın
bırakınız yapsınlar dediğin an sen devlet olarak ülkenin sınırlarını korumakla görevli olursun, işte bir de artık tercihine göre varsa sağlık, eğitim falan bir iki komik rolün olur.
ve Türkiye'de bunu yaparsan...
biz daha Türkiye'de bunu yapmadan madenleri denetleyemiyoruz, insanlar ölüyor
sen ne laissez-faire'sinden bahsediyorsun, yapıyorlar zaten yapacaklarını.
işveren elbette daha fazla vergi ödeyecek? benim 100 katım kazanan adam benden daha fazla vergi ödeyecek.
sonra da sosyal politikanın ne olduğunu bilmiyorsun deyince kızıyorsun. bunu diyen "sosyal politika" savunucusu görmediğim gibi Sosyal Politika zaten hane halkının aldığı ücreti vergi, sosyal kesenek ve harcama olarak elinden çıkarması gerektiğini savunur.
Amborgo altındaki Küba evet insanlara yeterli eğitim ve sağlık verememiş, neden acaba?
ambargo altında olduğu için olabilir mi?
kaldı ki Sosyalist Sistemin, insan haklarını tesis edebileceğini düşündüğümü kim söyledi.
ben kapitalistim, komünist bir ülkede yaşamaktansa neoliberal bir ülkede yaşamayı tercih ederim.
ben de diyorum ki parayı yaratmanın yolu bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler değildir.
bütün bu yazının özeti de budur.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…