• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

2 Ayda 12 Kilo, Azı Gitti Çoğu Kaldı

Tardis

Kafa Nereye Biz Oraya :)
Kayıtlı Üye
5 Şubat 2012
440
7
118
Ankara
Umarım bir gün buraya ''40 kilo verdim'' gibi bir başlık açabilirim...

Ben asla diyetisyen ya da uzman vs. değilim, sadece kendi üzerimde işe yarayacak şeyleri test ettim ve hala da test ediyorum.

Çocukluğum boyunca hiç bir zaman şişman olmadım ben. Hatta annem hep anlatır durur rahmetli eniştemin ben 5-6 yaşlarındayken annemi kenara çekip 'bu kızın hali ne, neden bir şeyler yedirmiyorsun' deyişini anlatır. Fotoğraflarıma bakıyorum da, uzun boyumun da getirdiği avantajla hep sıskaydım. Ta ki annemle babamın arasındaki sorunlar başlayana, ben de kendimi yemekte bulana kadar...
Sanırım 12 yaşında kilo almaya başladım, adet görmeye başladığım zamanla paralel olarak. Okulda her teneffüs elimde bir kek, çikolata, jelibon vs. olurdu. Isırırdım, bir tane daha, bir tane daha... Öyle rahatlardım ki...
Liseye geçtiğimde yaklaşık 82 kiloydum. Boyum da 1.75 civarı bir şeydi o zamanlar. Lise 1 zamanları normal geçti, ne aldım ne verdim. Fakat lise 2 ye geldiğimde benim için artık çikolata=mutlu zamanlar demekti. Bu çok yanlış bir şey, en mutlu olduğum anlarda elim yemeğe ya da abur cubura gidiyordu. Tv izlerken, film izlerken özellikle ve kitap okurken. Yine okulda her teneffüs kekler jelibonlar falan... Lise 2 bittiğinde 90 kiloydum.

O yaz 4.5 ay yurtdışında kaldım ve çalıştım. İlk zamanlar ayrılık acısı, sonraları iş temposu falan derken bilinçli bilinçsiz bir 12 kilo verdim ve eve döndüğümde 78 kiloydum. Annem, babam ne mutlulardı beni öyle görmekten! 1.80 boy ve 78 kilo. Olmam gereken kilodan neredeyse bir on kilo fazlayken bile çok güzel görünüyordum. 40 beden giyiyordum. Herkes nasıl güzel zayıfladığımı falan söylüyordu. O zamanlar 12 kilo verince daha belli olmuştu.

Ama dedim ya, benim için mutlu zamanlar=çikolata demekti ve ben artık çikolata=mutlu zamanlar gibisinden düşünüyordum! Beslenme alışkanlığını değiştiremedikten sonra neye yarar kilo vermeler? Bunun değerini o zamanlar çok iyi anlayamamışım, senenin sonunda 82 kiloydum. 4. sınıfın sonunda ise yine 90... Üniversiteye hazırlık stresi vs. vs. derken iki saat ağzıma bir şey koymadan geçiremez haldeydim. Sürekli yemeler, yedikçe kötü hissetmeler, kilo aldıkça mutsuz olmalar ve mutluluk hissi için yeniden çikolata yine yine yeniden hep çikolata.
Çikolata diyorum, çünkü normalde öyle çok yemek yemeyen biri sayılır(d)ım. Yemekle fazla aram yok da diyemezdim, ben de güzel keyfini çıkartırdım mantıların, hamburgerlerin...

İşte dediğim gibi, o zamanlar yemekten öyle çok da fazla haz almazdım, abur cuburdan kilo alırdım hep. Liseyi bitirip üniversiteye başladığımda 90 kiloydum. Üniversitenin güzel geçen birinci yılında sadece 3 kilo aldım. Kötü geçen ikinci yılında acayip yedim, ama spor yaptığım için kilo almadım. İkinci yılın ortasında üniversiteyi bırakıp eve döndüğümde asıl olay başladı benim için. Okulu bırakmanın stresi, tekrar sınava hazırlanmak, sürekli oturmak vs. derken Haziran ayında 100 kiloydum. Artık yemek yemekten de büyük haz alır olmuştum, benim için dersten kaçış demekti çünkü. Tekrar üniversiteye hazırlandığım geçen seneyi 105 kiloyla bitirdim. Bu 12 temmuza kadar 105 kiloydum.

Beni hiç bir şey kilo vermeye itemedi bu güne kadar, tek bir şey dışında. Sevdiğim erkeklerin bana burun kıvırması, kızdıkları zaman en yakınlarımın bile bana kimi zaman 'ayı' gibi kötü takıştırmalar yapması beni hiç etkilemedi. Her zaman içten içe kırıldım aslında. Ama hiç biri kilo vermemi sağlayamadı. Demek ki yavaş yavaş bilinçaltımda birikiyormuş diye düşünüyorum artık. Dönüp de aşk hayatıma baktığımda, hareketli olduğu tek zamanlar o 78 kilo olduğum zamanlardı. Hiç kimse beni kilolu halimle beğenmedi. Aşık oldum, karşılığını çok kötü şekillerde aldım, alayla bir kere hatta ama etki etmedi! Beni kilo vermeye ittirebilecek tek şey; bana olmayan kıyafetlerdi!

İşte bu sene de hazırlanmayı bitirdiğimde 105 kiloydum. 3lü rakamlara çıktığım için rahatsızdım aslında ama hiç bir zaman kendimde zayıflamaya yetecek gücü bulamadım. Ta ki kuzenimle iddiaya girdiğimiz güne kadar. Kendisi de benim kadar kilolu hatta benden bir 20 kilo fazla. Düğünü var bir kaç güne. Bir gün, temmuz başı gibi onlardayken, iddiaya girmeye karar verdik. Tartıldık, kilolarımızı kağıtlara yazdık ve isteklerimizi belirledik. Ben kazanırsam o bana elbise alacak, o kazanırsa ben ona sarar marka bir gömlek.
Tam da 11 gün sonra işe başladım. Sanki oraya çekiliyormuşum gibi hissetmiştim başvuruya gittiğimde, bir fast food restoranında çalışıyordum. İşin yoğunluğu nedeniyle yemek aklıma zar zor geliyordu. Ben de yediğimi günde 1 öğüne indirgedim.

Hemen hemen yaptığım tek şey bu oldu; öğünümü teke indirgemek. İşteyken çok kolaydı ancak şimdilerde zorlanıyorum biraz, yine de alışacağımı düşünüyorum. Dolu dolu, doyurucu kocaman bir öğün yiyorum ama öyle kesinlikle bir daha yemem gibi bir kuralım yok. Canım çektiğinde çikolata da yedim, hem de doya doya. Ama önceden markete gidip 2 kek, 2 çikolata, cips, bisküvü, jelibon ne var ne yoksa doldururken şimdi bir çikolata bir jelibon falan alarak dönüyorum. Çünkü kendimi ikna ettim; tamam tatlı mutluluk benim için ama çok fazla tatlı çok fazla mutluluk değil. O güzelim kekleri çikolataları neden hayatımdan çıkartayım? Çok yediğimde oluyor, ancak pişmanlık hissetmiyorum. Neden biliyor musunuz? Çünkü eski günlerdeki kadar yemedim ve aldığım bu kalorileri de ertesi gün zaten yakıyorum. Kilo vermemi durdurmuyor, belki bazen yavaşlatıyor sadece. O kadar.

Eğer bir yere gittiysek ya da o akşam yemekte çok sevdiğim bir şey varsa da yarımlama tekniğimi uyguluyorum. Yarım bardak içecek, yarım tabak yemek, yarım dilim ekmek.
Çok geçmeden sarkmaya başladığımı hissetmiştim. Çalıştığım zamanlar spora ancak yarım saat falan ayırabilirken şimdi en az 50 dk spor yapıyorum. Spor çok önemli. Özellikle aşağı yukarı benim yaşımda olanlar yediklerinden kısmadan günde 1 saat spor yaparak bile kilo verebilirler. Benim 2 kere öyle öyle 5 kilo kaybetmişliğim var.

Tatlı isteğimi geçirmek içinse çok güzel bir yöntemim var, tarçınlı su. Bir şişe suya bir çubuk tarçın atıyorum. İlk zamanlar tadı kötü geliyor, bazen de yoğun olabiliyor. Öyle zamanlarda ben burnumu tıkıyarak içiyorum. Gerçi artık alıştım. Göreceksiniz, tatlı isteği için bire bir.

İşte 12 temmuzdan bu yana verdiğim kilo 12. Bakalım!

www.moryolculuk.blogspot.com
 
Son düzenleme:
Yazdım yazdım mesaj gitti ühühü :( Aynı şevk gelince bir daha yazarım bu konu burada dursun
 
Tebrikler Tardis. Peki nasıl verdin paylaşır mısın bizimle :)
 
Tebrikler. İşte başarı bu. Önce kafayı değiştirmek lazım. Farkında olmak lazım. sadece kilo vermeye odaklanınca insan nasıl beslendiğini de farketmeli. ne güzel demişsin, "Beslenme alışkanlığını değiştiremedikten sonra neye yarar kilo vermek?" Umarım hedefine ulaşırsın :)
 
Umarım bir gün buraya ''40 kilo verdim'' gibi bir başlık açabilirim...

Ben asla diyetisyen ya da uzman vs. değilim, sadece kendi üzerimde işe yarayacak şeyleri test ettim ve hala da test ediyorum.

Çocukluğum boyunca hiç bir zaman şişman olmadım ben. Hatta annem hep anlatır durur rahmetli eniştemin ben 5-6 yaşlarındayken annemi kenara çekip 'bu kızın hali ne, neden bir şeyler yedirmiyorsun' deyişini anlatır. Fotoğraflarıma bakıyorum da, uzun boyumun da getirdiği avantajla hep sıskaydım. Ta ki annemle babamın arasındaki sorunlar başlayana, ben de kendimi yemekte bulana kadar...
Sanırım 12 yaşında kilo almaya başladım, adet görmeye başladığım zamanla paralel olarak. Okulda her teneffüs elimde bir kek, çikolata, jelibon vs. olurdu. Isırırdım, bir tane daha, bir tane daha... Öyle rahatlardım ki...
Liseye geçtiğimde yaklaşık 82 kiloydum. Boyum da 1.75 civarı bir şeydi o zamanlar. Lise 1 zamanları normal geçti, ne aldım ne verdim. Fakat lise 2 ye geldiğimde benim için artık çikolata=mutlu zamanlar demekti. Bu çok yanlış bir şey, en mutlu olduğum anlarda elim yemeğe ya da abur cubura gidiyordu. Tv izlerken, film izlerken özellikle ve kitap okurken. Yine okulda her teneffüs kekler jelibonlar falan... Lise 2 bittiğinde 90 kiloydum.

O yaz 4.5 ay yurtdışında kaldım ve çalıştım. İlk zamanlar ayrılık acısı, sonraları iş temposu falan derken bilinçli bilinçsiz bir 12 kilo verdim ve eve döndüğümde 78 kiloydum. Annem, babam ne mutlulardı beni öyle görmekten! 1.80 boy ve 78 kilo. Olmam gereken kilodan neredeyse bir on kilo fazlayken bile çok güzel görünüyordum. 40 beden giyiyordum. Herkes nasıl güzel zayıfladığımı falan söylüyordu. O zamanlar 12 kilo verince daha belli olmuştu.

Ama dedim ya, benim için mutlu zamanlar=çikolata demekti ve ben artık çikolata=mutlu zamanlar gibisinden düşünüyordum! Beslenme alışkanlığını değiştiremedikten sonra neye yarar kilo vermeler? Bunun değerini o zamanlar çok iyi anlayamamışım, senenin sonunda 82 kiloydum. 4. sınıfın sonunda ise yine 90... Üniversiteye hazırlık stresi vs. vs. derken iki saat ağzıma bir şey koymadan geçiremez haldeydim. Sürekli yemeler, yedikçe kötü hissetmeler, kilo aldıkça mutsuz olmalar ve mutluluk hissi için yeniden çikolata yine yine yeniden hep çikolata.
Çikolata diyorum, çünkü normalde öyle çok yemek yemeyen biri sayılır(d)ım. Yemekle fazla aram yok da diyemezdim, ben de güzel keyfini çıkartırdım mantıların, hamburgerlerin...

İşte dediğim gibi, o zamanlar yemekten öyle çok da fazla haz almazdım, abur cuburdan kilo alırdım hep. Liseyi bitirip üniversiteye başladığımda 90 kiloydum. Üniversitenin güzel geçen birinci yılında sadece 3 kilo aldım. Kötü geçen ikinci yılında acayip yedim, ama spor yaptığım için kilo almadım. İkinci yılın ortasında üniversiteyi bırakıp eve döndüğümde asıl olay başladı benim için. Okulu bırakmanın stresi, tekrar sınava hazırlanmak, sürekli oturmak vs. derken Haziran ayında 100 kiloydum. Artık yemek yemekten de büyük haz alır olmuştum, benim için dersten kaçış demekti çünkü. Tekrar üniversiteye hazırlandığım geçen seneyi 105 kiloyla bitirdim. Bu 12 temmuza kadar 105 kiloydum.

Beni hiç bir şey kilo vermeye itemedi bu güne kadar, tek bir şey dışında. Sevdiğim erkeklerin bana burun kıvırması, kızdıkları zaman en yakınlarımın bile bana kimi zaman 'ayı' gibi kötü takıştırmalar yapması beni hiç etkilemedi. Her zaman içten içe kırıldım aslında. Ama hiç biri kilo vermemi sağlayamadı. Demek ki yavaş yavaş bilinçaltımda birikiyormuş diye düşünüyorum artık. Dönüp de aşk hayatıma baktığımda, hareketli olduğu tek zamanlar o 78 kilo olduğum zamanlardı. Hiç kimse beni kilolu halimle beğenmedi. Aşık oldum, karşılığını çok kötü şekillerde aldım, alayla bir kere hatta ama etki etmedi! Beni kilo vermeye ittirebilecek tek şey; bana olmayan kıyafetlerdi!

İşte bu sene de hazırlanmayı bitirdiğimde 105 kiloydum. 3lü rakamlara çıktığım için rahatsızdım aslında ama hiç bir zaman kendimde zayıflamaya yetecek gücü bulamadım. Ta ki kuzenimle iddiaya girdiğimiz güne kadar. Kendisi de benim kadar kilolu hatta benden bir 20 kilo fazla. Düğünü var bir kaç güne. Bir gün, temmuz başı gibi onlardayken, iddiaya girmeye karar verdik. Tartıldık, kilolarımızı kağıtlara yazdık ve isteklerimizi belirledik. Ben kazanırsam o bana elbise alacak, o kazanırsa ben ona sarar marka bir gömlek.
Tam da 11 gün sonra işe başladım. Sanki oraya çekiliyormuşum gibi hissetmiştim başvuruya gittiğimde, bir fast food restoranında çalışıyordum. İşin yoğunluğu nedeniyle yemek aklıma zar zor geliyordu. Ben de yediğimi günde 1 öğüne indirgedim.

Hemen hemen yaptığım tek şey bu oldu; öğünümü teke indirgemek. İşteyken çok kolaydı ancak şimdilerde zorlanıyorum biraz, yine de alışacağımı düşünüyorum. Dolu dolu, doyurucu kocaman bir öğün yiyorum ama öyle kesinlikle bir daha yemem gibi bir kuralım yok. Canım çektiğinde çikolata da yedim, hem de doya doya. Ama önceden markete gidip 2 kek, 2 çikolata, cips, bisküvü, jelibon ne var ne yoksa doldururken şimdi bir çikolata bir jelibon falan alarak dönüyorum. Çünkü kendimi ikna ettim; tamam tatlı mutluluk benim için ama çok fazla tatlı çok fazla mutluluk değil. O güzelim kekleri çikolataları neden hayatımdan çıkartayım? Çok yediğimde oluyor, ancak pişmanlık hissetmiyorum. Neden biliyor musunuz? Çünkü eski günlerdeki kadar yemedim ve aldığım bu kalorileri de ertesi gün zaten yakıyorum. Kilo vermemi durdurmuyor, belki bazen yavaşlatıyor sadece. O kadar.

Eğer bir yere gittiysek ya da o akşam yemekte çok sevdiğim bir şey varsa da yarımlama tekniğimi uyguluyorum. Yarım bardak içecek, yarım tabak yemek, yarım dilim ekmek.
Çok geçmeden sarkmaya başladığımı hissetmiştim. Çalıştığım zamanlar spora ancak yarım saat falan ayırabilirken şimdi en az 50 dk spor yapıyorum. Spor çok önemli. Özellikle aşağı yukarı benim yaşımda olanlar yediklerinden kısmadan günde 1 saat spor yaparak bile kilo verebilirler. Benim 2 kere öyle öyle 5 kilo kaybetmişliğim var.

Tatlı isteğimi geçirmek içinse çok güzel bir yöntemim var, tarçınlı su. Bir şişe suya bir çubuk tarçın atıyorum. İlk zamanlar tadı kötü geliyor, bazen de yoğun olabiliyor. Öyle zamanlarda ben burnumu tıkıyarak içiyorum. Gerçi artık alıştım. Göreceksiniz, tatlı isteği için bire bir.

İşte 12 temmuzdan bu yana verdiğim kilo 12. Bakalım!

www.moryolculuk.blogspot.com
anladığım kadarıyla yaşın çok genç, bu bir avantaj.+ boyun uzun bu da diğer bir avantaj. yalnızca duygu durumunu beslenmene çok yansıtoyorsun, bunu bütün kadınlar gibi senin de aşman gerekiyor.
Bir olumlu şey daha, fast food dükkanında çalışmayı avantaj olarak görmen. zannediyorum burdaydı sırf fast food dükkanında çalıştığı için ve tabi ki yediği için kilo alan biri vardı, bundan şikayetçiydi.
sana karatay diyetini tavsiye ederim, özellikle kilosu yüksek olanlar karatayda çok başarılı sonuç alıyorlar ;)
 
Umarım bir gün buraya ''40 kilo verdim'' gibi bir başlık açabilirim...

Ben asla diyetisyen ya da uzman vs. değilim, sadece kendi üzerimde işe yarayacak şeyleri test ettim ve hala da test ediyorum.

Çocukluğum boyunca hiç bir zaman şişman olmadım ben. Hatta annem hep anlatır durur rahmetli eniştemin ben 5-6 yaşlarındayken annemi kenara çekip 'bu kızın hali ne, neden bir şeyler yedirmiyorsun' deyişini anlatır. Fotoğraflarıma bakıyorum da, uzun boyumun da getirdiği avantajla hep sıskaydım. Ta ki annemle babamın arasındaki sorunlar başlayana, ben de kendimi yemekte bulana kadar...
Sanırım 12 yaşında kilo almaya başladım, adet görmeye başladığım zamanla paralel olarak. Okulda her teneffüs elimde bir kek, çikolata, jelibon vs. olurdu. Isırırdım, bir tane daha, bir tane daha... Öyle rahatlardım ki...
Liseye geçtiğimde yaklaşık 82 kiloydum. Boyum da 1.75 civarı bir şeydi o zamanlar. Lise 1 zamanları normal geçti, ne aldım ne verdim. Fakat lise 2 ye geldiğimde benim için artık çikolata=mutlu zamanlar demekti. Bu çok yanlış bir şey, en mutlu olduğum anlarda elim yemeğe ya da abur cubura gidiyordu. Tv izlerken, film izlerken özellikle ve kitap okurken. Yine okulda her teneffüs kekler jelibonlar falan... Lise 2 bittiğinde 90 kiloydum.

O yaz 4.5 ay yurtdışında kaldım ve çalıştım. İlk zamanlar ayrılık acısı, sonraları iş temposu falan derken bilinçli bilinçsiz bir 12 kilo verdim ve eve döndüğümde 78 kiloydum. Annem, babam ne mutlulardı beni öyle görmekten! 1.80 boy ve 78 kilo. Olmam gereken kilodan neredeyse bir on kilo fazlayken bile çok güzel görünüyordum. 40 beden giyiyordum. Herkes nasıl güzel zayıfladığımı falan söylüyordu. O zamanlar 12 kilo verince daha belli olmuştu.

Ama dedim ya, benim için mutlu zamanlar=çikolata demekti ve ben artık çikolata=mutlu zamanlar gibisinden düşünüyordum! Beslenme alışkanlığını değiştiremedikten sonra neye yarar kilo vermeler? Bunun değerini o zamanlar çok iyi anlayamamışım, senenin sonunda 82 kiloydum. 4. sınıfın sonunda ise yine 90... Üniversiteye hazırlık stresi vs. vs. derken iki saat ağzıma bir şey koymadan geçiremez haldeydim. Sürekli yemeler, yedikçe kötü hissetmeler, kilo aldıkça mutsuz olmalar ve mutluluk hissi için yeniden çikolata yine yine yeniden hep çikolata.
Çikolata diyorum, çünkü normalde öyle çok yemek yemeyen biri sayılır(d)ım. Yemekle fazla aram yok da diyemezdim, ben de güzel keyfini çıkartırdım mantıların, hamburgerlerin...

İşte dediğim gibi, o zamanlar yemekten öyle çok da fazla haz almazdım, abur cuburdan kilo alırdım hep. Liseyi bitirip üniversiteye başladığımda 90 kiloydum. Üniversitenin güzel geçen birinci yılında sadece 3 kilo aldım. Kötü geçen ikinci yılında acayip yedim, ama spor yaptığım için kilo almadım. İkinci yılın ortasında üniversiteyi bırakıp eve döndüğümde asıl olay başladı benim için. Okulu bırakmanın stresi, tekrar sınava hazırlanmak, sürekli oturmak vs. derken Haziran ayında 100 kiloydum. Artık yemek yemekten de büyük haz alır olmuştum, benim için dersten kaçış demekti çünkü. Tekrar üniversiteye hazırlandığım geçen seneyi 105 kiloyla bitirdim. Bu 12 temmuza kadar 105 kiloydum.

Beni hiç bir şey kilo vermeye itemedi bu güne kadar, tek bir şey dışında. Sevdiğim erkeklerin bana burun kıvırması, kızdıkları zaman en yakınlarımın bile bana kimi zaman 'ayı' gibi kötü takıştırmalar yapması beni hiç etkilemedi. Her zaman içten içe kırıldım aslında. Ama hiç biri kilo vermemi sağlayamadı. Demek ki yavaş yavaş bilinçaltımda birikiyormuş diye düşünüyorum artık. Dönüp de aşk hayatıma baktığımda, hareketli olduğu tek zamanlar o 78 kilo olduğum zamanlardı. Hiç kimse beni kilolu halimle beğenmedi. Aşık oldum, karşılığını çok kötü şekillerde aldım, alayla bir kere hatta ama etki etmedi! Beni kilo vermeye ittirebilecek tek şey; bana olmayan kıyafetlerdi!

İşte bu sene de hazırlanmayı bitirdiğimde 105 kiloydum. 3lü rakamlara çıktığım için rahatsızdım aslında ama hiç bir zaman kendimde zayıflamaya yetecek gücü bulamadım. Ta ki kuzenimle iddiaya girdiğimiz güne kadar. Kendisi de benim kadar kilolu hatta benden bir 20 kilo fazla. Düğünü var bir kaç güne. Bir gün, temmuz başı gibi onlardayken, iddiaya girmeye karar verdik. Tartıldık, kilolarımızı kağıtlara yazdık ve isteklerimizi belirledik. Ben kazanırsam o bana elbise alacak, o kazanırsa ben ona sarar marka bir gömlek.
Tam da 11 gün sonra işe başladım. Sanki oraya çekiliyormuşum gibi hissetmiştim başvuruya gittiğimde, bir fast food restoranında çalışıyordum. İşin yoğunluğu nedeniyle yemek aklıma zar zor geliyordu. Ben de yediğimi günde 1 öğüne indirgedim.

Hemen hemen yaptığım tek şey bu oldu; öğünümü teke indirgemek. İşteyken çok kolaydı ancak şimdilerde zorlanıyorum biraz, yine de alışacağımı düşünüyorum. Dolu dolu, doyurucu kocaman bir öğün yiyorum ama öyle kesinlikle bir daha yemem gibi bir kuralım yok. Canım çektiğinde çikolata da yedim, hem de doya doya. Ama önceden markete gidip 2 kek, 2 çikolata, cips, bisküvü, jelibon ne var ne yoksa doldururken şimdi bir çikolata bir jelibon falan alarak dönüyorum. Çünkü kendimi ikna ettim; tamam tatlı mutluluk benim için ama çok fazla tatlı çok fazla mutluluk değil. O güzelim kekleri çikolataları neden hayatımdan çıkartayım? Çok yediğimde oluyor, ancak pişmanlık hissetmiyorum. Neden biliyor musunuz? Çünkü eski günlerdeki kadar yemedim ve aldığım bu kalorileri de ertesi gün zaten yakıyorum. Kilo vermemi durdurmuyor, belki bazen yavaşlatıyor sadece. O kadar.

Eğer bir yere gittiysek ya da o akşam yemekte çok sevdiğim bir şey varsa da yarımlama tekniğimi uyguluyorum. Yarım bardak içecek, yarım tabak yemek, yarım dilim ekmek.
Çok geçmeden sarkmaya başladığımı hissetmiştim. Çalıştığım zamanlar spora ancak yarım saat falan ayırabilirken şimdi en az 50 dk spor yapıyorum. Spor çok önemli. Özellikle aşağı yukarı benim yaşımda olanlar yediklerinden kısmadan günde 1 saat spor yaparak bile kilo verebilirler. Benim 2 kere öyle öyle 5 kilo kaybetmişliğim var.

Tatlı isteğimi geçirmek içinse çok güzel bir yöntemim var, tarçınlı su. Bir şişe suya bir çubuk tarçın atıyorum. İlk zamanlar tadı kötü geliyor, bazen de yoğun olabiliyor. Öyle zamanlarda ben burnumu tıkıyarak içiyorum. Gerçi artık alıştım. Göreceksiniz, tatlı isteği için bire bir.

İşte 12 temmuzdan bu yana verdiğim kilo 12. Bakalım!

www.moryolculuk.blogspot.com
Bravo diyoruz :)
 
Back
X