Beş yaşında kaybolur böyle şeyler!
Arkadaşım Veda’dan söz ederim zaman zaman. Rastlamış olmanız muhtemel. Veda ve kocası Mahir, yaşamımdaki yerleri çok sağlam iki oyuncu arkadaşımdır.
Ancak bir oğulları var ki sanırım yakın gelecekte aileden en yakın arkadaşım o olacak.
Veda’nın oğlu Söz kızımdan altı ay küçük.
Ben bir kız annesi olmayı öğrenirken Veda kısa saçlarıyla ve şahane futbol çalımlarıyla çok başarılı bir erkek çocuğun anası oldu. Yan yana geldiğimizde kullandığımız kelimeler ve davranışlarımız kız ve erkek çocuk yetiştirmenin ne kadar ayrı beceriler gerektirdiğini gösteriyor.
Öte yandan iki cinsin doğuştan sahip olduğu özelliklerin de ne kadar farklı olduğunu çocuklarımızın yarım yamalak konuşmaları öyle güzel anlatıyor ki.
***
Mesela erkeklerin her durumda kıvırtmaya yatkın olduklarını, kadınların canı istemezse herhangi bir şeyin varlık gösterebilmesinin mümkün olmadığını, doğru ipucu üzerine giderseniz erkeklerin ağzından her lafı alabileceğinizi, istediğini yaptırmak konusunda kadınların ne kadar acımasız olabileceklerini daha dört yaşına bile gelmemiş olan bu küçük yaratıkların “insanlığa giriş” dönemindeki gelişimlerinde gözlemleyebilirsiniz.
***
Geçenlerde Veda ve oğlu televizyon izliyormuş. Ufaklık televizyona bakarken “Anne, İclal ne kadar güzel değil mi?” demiş. Veda gülümseyerek “evet” diye yanıtlamış. Sonra da “Ben güzel miyim peki?” diye sormuş. Oğlu annesine sarılıp “çok güzelsin anne” demiş. Veda bununla yetinmemiş tabii, “Peki ben mi daha güzelim, İclal mi?” diye sormuş. Bizimki annesine bakmadan yanıt vermiş: “Babam!” (Kıvırtma NO: 1)
***
Veda oğlunu, ben de kızımı bakıcı ablalarına emanet edip sinema kaçamağı yapmıştık birkaç ay önce. Eve döndüğümüzde, daha kapıdan girerken iki bakıcı abla da telaş içinde salondaki büyük sehpayı “kendi çocuklarının çizmediğini” anlatmaya başladı. “Durun, ne oluyor, bir soluklanalım” diyerek salona girdik. Ve gördük ki benim pek sevgili sehpamın üzerinde ne ile çizildiğini “bilemediğimiz” geometrik kazıntılar var. Çocukların ve bakıcı ablaların beklediği tepkiyi vermedik. Oturduk, çaylarımızı içmeye başladık. Bir ara en yumuşak sesimle “biz yokken neler yaptınız bakalım” diye sordum çocuklara. Kızım “hiçbir şey” (yok sayma NO: 1) diye yanıtladı. Söz ise bana koca güzel gözleriyle bakmakla yetindi.
“Söööz, biz yokken resim yaptınız mı?” diye sordum. Söz, oturduğu yerde ayağını sallayarak soruma soruyla cevap verdi: “Nereye resim yaptık mı?” (Doğru ipucu NO: 1)
***
Bazen bu iki çocuktan yaşam koçluğu almak gerekir diye düşünüyorum.
Yaş ilerledikçe sorulara yanıt vermek güçleşiyor zira.
Neşesinden, saflığından, doğruluğundan, mizahından uzaklaşıyor insan...
Size Söz’ün son yanıtıyla bugünlük “veda” etmek isterim.
Az önce arkadaşım Veda’dan gelen telefon mesajını aktarıyorum:
“Oğlum az önce kendisini polis, babasını hâkim beni de hırsız yaptı. Hırsızın ne çaldığını soran hâkime yanıt verdi: Piyano çalıyor!”