Ayy canım çok sağol ya içimi rahatlattın

ee tabi isteyecek hatta en çok 3 yaşındaki minikle koşturmak isteyecek

annemi çok yordun gel bakalım az da sen benim peşimden koş diyecek

Ya biz ne yaşasak bu mini canavarla yaşıyoruz

geçen transferimde 12. gün testim 47 çıkmıştı. Sonraki 94. İkiye katlasa da düşük buldu doktorum. Kesti ilaçlarımı. Kimyasal dedi. Bizimki o zaman 1,5 yaşında falandı. Onlarda kalmıştım o süre boyunca. İş yapma hem ufaklık özlüyo seni falan diye ısrarcı oldular. Neyse doktor kimyasal diyince ben 14 gün boyunca kucağıma alamadığım minik adamımı kucağıma aldım nasılsa bebek yok diye. 14 günün acısını çıkardık. Eve döndüm. Düşüş testini görmek içşn bi test verdim 400 yani düşmemiş katlamaya devam etmiş

sonra kese, bebek. Tüm bunlar olurken progesteron bile kullanmıyorum. Doktor dış gebelikten endişelendi keseye kadar. Sonra hayırlı olsun, yine de dikkat edelim bu rakamların düşüklüğünden emin değilim vs dedi. Çok kızdım o zaman doktoruma. Olumsuz adam falan dedim

buradaki kadın doğumcum şöyle dedi “tüm hamilelerime şunu söylerim.
Tüp bebek veya normal yolla hamilelik farketmez. 11 haftayı geçene kadar bebek senin değildir. Her şeye hazırlıklı olmak zorundasın. Ne kendini çok kaptır ne de endişeyle yaşa” Aha dedim, bu da olumsuzlar ülkesinden geliyor

Neyse 6+3 te kalp atışı da gördük. 100-180 aralığında 118 di kalp atımı. Biraz alt sınıra yakın yani. Orda biraz şüphelendim. Tüm bunlar olurken eşim malesef görevi nedeniyle karantina altındaydı. Hepsini tek başıma yaptım. Transfere en iyi dostum geldi benimle. Hatta baba hanesine ismini yazdırcaz diye dalga geçerdik. (İkimizin de ismi aynı bu arada) (anne: x Baba:x)

kalp atışıyla rahatladım ama 2 hafta sonraki kontrolde malesef kalp atımı yoktu. 8. haftada durmuştu. Kürtajla alamadılar (transfere kadar olmayan bir kitle oluşmuş doğum kanalına ilerlemiş güya, o da başka bi hikaye. Öyle olmadığı kürtajda zorldıkları ortaya çıktı) evde ilaçla düşürdüm. Mini doğum diyorlar, korkunç bir 48 saatti. Kısacası yaşayacağı varsa yaşıyor canım. Niz maksimum dikkat edicez ama hayatını hareketlerine odaklayıp çekilmez kılma. Stresini, endişeni bebek de hissedermiş. Bu transfer sonrası da abim yengem ve ufaklık hep beraber bizim yaşdığımız şehre döndük. Bu defa onlar geldiler yani. İlk günden beri birlikteyiz. O yüzden şimdi kucaklamadan maksimum kuduruyorum minik adamımla. Yatıp yuvarlanıyoruz. Sarılıyoruz. Plajda kum oynuyoruz.Tüm bunlar için eğilmek de gerekiyor. Bence en büyük düşmanımız stres ve endişe. Giyin çık yürü.Hafif çaplı iş yap. Kendini o kadar kısıtlama. Ben mesela sabahları köpeğimizi çıkarıyorum. E kakasını kim alcak. Eğilip alıyorum.