Valla benim mantık şöyle; en rahat, en iyi, en hoşuna giden oda senin odan olmalı yani yaşam odası olmalı.İngilizcedeki living room çok mantıklı, adam yaşam odası demiş, içinde yaşamının geçtiği oda.Yaşanılan oda.Ama Türklerde genelde en şık, en güzel, en janjanlı oda misafir odası olur, orada kesme bardaklar, kristaller olur.Kendinin oturma odası vardır, daha ucuza, daha döküntü, yayı çıkar, tahtası batar ama olsun orada 5 çocuğunu bile büyütür, ama misafir odası 5 ayda da bir gelse o misafire aittir çünkü misafirin totosu kendi totosundan daha güzeldir, daha kıymetlidir.Kendi kenarı çizilmiş, orası dökülmüş bardaktan ve kuponla alınmış yemek tatabağından yemek yer ama misafire bilmemne serisinden yemek takımı ve kesme bardak saklanır.kendi 24 tanesi20 liraya aldığı paslanmaya meyilli çatal bıçağı kullanır, ama misafire çatal bıçak seti vardır.
Ve böyle böyle hayatı geçer, ölür gider.
Bunları yıllarca anneme dedim.Vitrindeki bardaklardan biz de keyif yapalım dedim.Misafir tabağı olmasın biz yiyelim dedim zart dedim, zurt dedim.
Şimdi kendi evimde 3 odam bir salonum var.Salonum aynı yaşam odası.Diğer odam oyun odası diğer odamı ayakkabı rafları ve kiler olarak kullanıyorum diğeri yatak odası zaten.En pofidik koltukta ben oturuyor, yemek takımımda yemek yiyor, kenarı bilmemne işli çatal takımımı kullanıyor, misafir bardağı diye alınmış kesme şarap kadehinden akşamları kola içiyorum

Bana gelen misafir de kusura bakmasın, benim yediğimden içtiğimden içecek.Öyle misafire ait diye ne onca para veririm ne de misafire en bilmemnelerini ayırıp kendim sefil gibi daha az kaliteli de yerim.Kaç kere geleceğiz şu dünyaya yahu
Misafir odası, misafir tabağı, misafir kaşığı,misafir terliği, misafir koltuğu, misafir yatağı, misafir yorganı...Te ellam oldu olacak bir oda kirala şu misafire onca eşyası var diyeceğim de , zaten "misafir odası" diye bir oda her evde zorunluluk gibi baştan kiralanıyor
Öff çok dertliymişim