- Konu Sahibi AngelHeart
-
- #15.241
kitabımdan bir alıntı...
Evlilik arayışlarına girildiği böylesi bir dönemde eş seçimine dair belirlenen kıstaslar ise iki ayrı cinsiyeti en keskin biçimde ortadan ikiye ayırıyordu. Zira bayanlarda temel kıstas ''güç'' iken, erkeklerde ise ''himaye'' kavramı daha çok ön plana çıkıyordu. Ve bu yüzden basit bir düşünceden yola çıkan erkekler bir türlü vazgeçemedikleri ''koruma ve himaye etme dürtüsü'' ile hareket ederek herhangi bir çaba göstermeye gerek kalmaksızın kendiliğinden himayesi altına girmeyi kabul edebilecek bir bayanla evlenmeyi tercih ediyorlar, nazariyatları itibariyle daha hassas ve güçsüz olan bayanlar ise mutlak suretle güçlü gördüğü veya addeddiği güce sahip bir erkeği yeğliyorlardı. Fakat burada sözü edilen güç kavramı tamamen sübjektif idi. Dış görünüşten zenginliğe, vakur bir duruştan utangaçlığa kadar hemen her şey güç olarak addedilebiliyordu.
Yaşadığı geçmişin etkisinden bir türlü kurtulamayan Zeynep için güç ise şüphesiz çok daha geniş bir alanı kapsıyordu. Geçmişte her türlü sıkıntıyı çekmiş olduğu içindir ki şimdilerde çok daha az sorumluluk alacağı rahat bir yaşam sürmek istiyor ve bu yüzden de evleneceği kişiye dair beklentilerini bir o derece yüksek tutarak her bakımdan kendisine bu rahatlığı sağlayabilecek güçlü biriyle evlenmeyi düşünüyordu. Ve hatta bununla da yetinmeyerek en ince detayların bile hesabını yapıyor ve sonuçta ortaya her şeyi ile mükemmel ve kusursuz bir insan çıkartıyordu. Evinde yemek pişirmeyi, ütü yapmayı bile çok büyük bir sorumluluk addeden ve hayat karşısında birçok yönden metanetini kaybetmiş birisi için tüm bunlar gayet normal karşılanabilirse de mebdeini yaşadığı geçmişten alan bu düşüncesinin gerçekleşmesi de bir o derece imkânsızla eşdeğer gözüküyordu.
Evlilik arayışlarına girildiği böylesi bir dönemde eş seçimine dair belirlenen kıstaslar ise iki ayrı cinsiyeti en keskin biçimde ortadan ikiye ayırıyordu. Zira bayanlarda temel kıstas ''güç'' iken, erkeklerde ise ''himaye'' kavramı daha çok ön plana çıkıyordu. Ve bu yüzden basit bir düşünceden yola çıkan erkekler bir türlü vazgeçemedikleri ''koruma ve himaye etme dürtüsü'' ile hareket ederek herhangi bir çaba göstermeye gerek kalmaksızın kendiliğinden himayesi altına girmeyi kabul edebilecek bir bayanla evlenmeyi tercih ediyorlar, nazariyatları itibariyle daha hassas ve güçsüz olan bayanlar ise mutlak suretle güçlü gördüğü veya addeddiği güce sahip bir erkeği yeğliyorlardı. Fakat burada sözü edilen güç kavramı tamamen sübjektif idi. Dış görünüşten zenginliğe, vakur bir duruştan utangaçlığa kadar hemen her şey güç olarak addedilebiliyordu.
Yaşadığı geçmişin etkisinden bir türlü kurtulamayan Zeynep için güç ise şüphesiz çok daha geniş bir alanı kapsıyordu. Geçmişte her türlü sıkıntıyı çekmiş olduğu içindir ki şimdilerde çok daha az sorumluluk alacağı rahat bir yaşam sürmek istiyor ve bu yüzden de evleneceği kişiye dair beklentilerini bir o derece yüksek tutarak her bakımdan kendisine bu rahatlığı sağlayabilecek güçlü biriyle evlenmeyi düşünüyordu. Ve hatta bununla da yetinmeyerek en ince detayların bile hesabını yapıyor ve sonuçta ortaya her şeyi ile mükemmel ve kusursuz bir insan çıkartıyordu. Evinde yemek pişirmeyi, ütü yapmayı bile çok büyük bir sorumluluk addeden ve hayat karşısında birçok yönden metanetini kaybetmiş birisi için tüm bunlar gayet normal karşılanabilirse de mebdeini yaşadığı geçmişten alan bu düşüncesinin gerçekleşmesi de bir o derece imkânsızla eşdeğer gözüküyordu.