- Konu Sahibi akideciknane
-
- #25.501
Dr.un yanılmıyorsam Güvenç By.di diğil mi? Yazın Güvenç by.e 9.günde çıkar mı diye sormuştum. Tecrübe ile sabit 9. günde kanda çıkıyor, pozitif ise 0,10 üzeri bir değer oluyormuş. Ayrıca hamilelikle ilgili hormon anında kana yansıyormuş. 9. 10. günde çıkmayan sonraları da çıkmaz diye düşünüyorum.Peki merak ettiğim benim 3. Gün embiryosu. Çıkarmı acaba. Birde 9. Gün negatif olursa sonra pozitifse dönme ihtimali olurmu acaba?
0.10 mu yoksa 10 üstümü canım anlıyamadımDr.un yanılmıyorsam Güvenç By.di diğil mi? Yazın Güvenç by.e 9.günde çıkar mı diye sormuştum. Tecrübe ile sabit 9. günde kanda çıkıyor, pozitif ise 0,10 üzeri bir değer oluyormuş. Ayrıca hamilelikle ilgili hormon anında kana yansıyormuş. 9. 10. günde çıkmayan sonraları da çıkmaz diye düşünüyorum.
Kızı sekiz aylık, kendisi 51 yaşında
Çocuk sahibi olmakla ilgili hayallerini 38-40 arası rafa kaldıranlar tanıyorum. Yoksa siz de “40’dan sonra imkânsız” diye düşünenlerden misiniz? Yapmayın! Neden mi? İşte size şahane bir sebep. Hem de en şehirlisi, en kariyerlisinden: Yasemin Ahsenböre ilk çocuğunu 43 yaşında doğurdu. Kızı Banu’yu ise sekiz ay önce 51 yaşında kucağına aldı.
Sibel ARNA / Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU 15 Aralık 2014
Bir kısım gazetecilerin, kadın dergilerinin editörlerinin ve kozmetik piyasasının yakından tanıdığı bir isim Yasemin Ahsenböre... Dile kolay 25 yıl L’Oréal Türkiye için çalıştı. 15 yılını Kurumsal Halkla İlişkiler Müdürü olarak geçirdi. Biz hep zarafetini, güzelliğini konuşurduk kendi aramızda. Annesi İzmirli Fransız ve Rum Levanten’i, babasıysa Fin Türküydü. Genetik mirasından mıydı bilinmez yaşını hiç göstermezdi.
18-30 yaşları arasında 12 yıl süren bir evlilik hayatı olmuştu. 30 ile 42 arasındaysa o kadar çok çalıştı, o kadar çok seyahat etti, o kadar çok eğlendi ki bir daha evlenip evlenmeyeceğini hiç düşünmedi bile. Âşık da oldu, çok da sevdi, uzun süreli birliktelikler de yaşadı ama evlilik hep olmasa da olur kıvamındaydı. Çocuğunun olmaması hayatında bir panik sebebi değildi. Yolda gördüğü çocukların üzerine “Ay ne tatlııı” diye atlayan, yakınlarında biri doğurduğu zaman “Benim niye yok” diye içlenen, “Galiba ben anne olamayacağım” diye hayıflanan kadınlardan olmamıştı hiç. Ara ara aklına geliyordu, o zaman da “Bir gün olur nasıl olsa” deyip konuyu beyinciğinin arka odalarından birine pozitif pamuklara sararak yerleştiriyordu. Her şeyin bir zamanı vardı.
TESADÜF VE SÜRPRİZ
Yasemin Ahsenböre, oğlu Mehmet ve henüz bir yaşını doldurmamış kızı Banu ile Demirciköy’deki evlerinde.
Çocuklarının babasıyla 42 yaşında birlikte olmaya başladı. Çok eski arkadaşıydı, büyük bir arkadaş grupları vardı ve muhtelif aralıklarla grupça sosyalleşiyorlardı. Dile getirmeseler bile birbirlerini hep beğenirlerdi. Karşılaştıklarında iki tarafın da hep farklı ilişkiler yaşıyor olması birbirlerine arkadaşlık dışında bir gözle bakmalarına mani olurdu. Sonra tesadüf bu ya iki tarafın da bekâr olduğu bir mevsim, birlikte yemeğe çıkacakları dört kişinin de işi çıktığı için baş başa buluşmak durumunda kaldılar. Ve masal cümlesi gibi olacak ama bir daha hiç ayrılmadılar.
[IMG]
İkisi de çok yoğun çalışıyorlardı. Biri seyahatten dönerken, diğeri uçuyordu; haftada bir denk getirip bir yemek yerlerse kendilerini şanslı hissediyorlardı. Ama işte iki arada bir derede nasıl olduysa olmuştu: Yasemin Hanım hamileydi. Hem de 42 yaşında. İkisine de büyük sürpriz oldu. Takkeyi önlerine koşup düşünme zamanı gelmişti. “Aşağı yukarı aynı yaştaydık, ertelemenin riski büyüktü ve bu bebeğin doğmasına birlikte karar verdik. Evlendik ve oğlumuz Mehmet dünyaya geldi. Sorunsuz bir hamilelik geçirdim ve normali beklemek istemediğim için sezaryen ile doğum yaptım” diye anlatıyor Yasemin Ahsenböre.
[IMG]
Oğlunun doğumuyla birlikte hayatında yeni bir sayfa açıldı: O zamana kadar hiç yemek pişirmemiş, hiç ütü yapmamış bir kadının annelikle imtihanı!
“Bir evi yönetmek çoğu zaman bir şirketi yönetmekten zor olabiliyor. Evli ve çocuklu hayata alışana kadar ben de zorlandım ama asla isyan etmedim” diyor. Nitekim doğurmaya karar verdiği an işini bırakmış. Şimdi de şahane bir
zamanlama yaptığını düşünüyor: “30’la 42 yaşım arasında geçen 12 yılı düşünüyorum da ekonomik özgürlüğüm vardı. Kimseye bağlı değildim. Nereye istiyorsam gidiyordum. Ne istiyorsam alıyordum, giyiyordum. Sürekli izliyordum, okuyordum, dinliyordum. Maneviyatımı da tatmin ediyordum, dünyevi hazların da tadına varıyordum. Belki o dönemde çocuk yapsam hayatımda yük olacaktı. Heveslerim yarım kalacaktı, çocuğuma da yarım yamalak bakacaktım. Ama başta kariyer olmak üzere pek çok konuda tatmin olduktan sonra çocuk yapınca yüzde 100 çocuğuma odaklandım. Aklım hiçbir şeyde kalmamıştı.”
[IMG]
İkinci çocuğa gelince... “Mehmet klasik bir çocuk talebi olarak kardeş istiyordu. Ama benim yaşım 50’ye yaklaşıyordu. Her şeye sıfırdan başlamak korkutuyordu. Olurdu olmazdı, kardeşsiz kalmasa keşke derken yaşım 50 oldu. Çılgın bir projeydi ama deneyelim dedik. Bir kere mikroenjeksiyon yaptık ve tuttu.”
EVHAM DA YOK TAKINTI DA
[IMG]
Altın saçlı, deniz gözlü, güzeller güzeli Banu 2014 Nisan’da, Yasemin Hanım 51 yaşındayken doğdu. Şimdi oğlu 8 yaşında, kızı 8 aylık... Bütün doğum kilolarını vermiş durumda, incecik ve çok güzel gözüküyor. Demirciköy’deki evlerinin bahçesinde kendi sebze ve meyvelerini yetiştiriyorlar. Ama öyle aşırı bir sağlıklı yaşam takıntısı da yok. İçkisi de var sigarası da hiç spor yapmıyor ve lezzet ayırmıyor. Evhamlı değil eskilerin tabiriyle düşe kalka çocuk büyütüyor. Dörtlü olarak ilk tatillerini Banu 20 günlükken Bodrum’da yapmışlar. O gün bugündür her yere birlikte gidiyorlar. Son olarak “Fazla Pollyanna gibi gözükmek istemem ama hayatı akışına bırakarak yaşayın, gerçekten o zaman su yolunu buluyor. Olması gerekenler olması gerektiği zamanda oluyor” diyor.
Bize de tahtalara vurup maşallah çekmek kalıyor.
Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/27765311.asp[/QUOTE]
Birinin yorumu hoşuma gitti, herkesin doğrusu kendine..... Gerçek şu ki onların bakım ve sağlık sorunları bizlerinki gibi değil. Kendilerine çok daha elit bakıyorlar, baktırıyorlar.
Kısaca şartlarımız aynı değil, bizler bir tane yumurtayı bile samanlıkta iğne ararcasına zahmet çekerek ulaşmaya çalışıyoruz. Söylenecek çok şey var ama en önemlisi şartlarımız aynı değil.
Canım,tedaviyemi başlıyorsun?
yumurta biriktirme yapmak zorundayım, şimdilik tek taşım var dondurucuda :) , Allah nasip ederse Aralık sonunda tekrar puregona başlıyorum. Biz spermleri çözdürmedik bir tane yumurta için, Allah nasip eder de bir kaç tane daha yumurta elde edebilirsek işte o zaman spermleri çözdürücez, döllenme işlemine geçicez. Kısıtlı sayıda spermimiz varbu olumsuz bir durum. Çünkü tekrar mikrotese olacak maddi gücümüz yok maalesef.
arkadaşlar merhaba. Bugün transferin 8.günü . Tahlil baktırsam olurmu?normali 15. Gün.çıkarmı acaba?
0.10 üstü olması gerekiyormuş.0.10 mu yoksa 10 üstümü canım anlıyamadım
hemen cevap vereyim sana : merkezim Anadolu Sağlık Merkezi, Doktorum da Prof.Aydın Arıcı, genel tüp bebek fiyatı 4.500 tl.canım çok soru soruyorum ama bu her ayki sadece yumurta toplama + dondurma ücreti özel değilse nekadar..
baştan şukadar aya şukadar para diyemi anlaştınız.. doktorun ve hastanen neresiydi..
Ohhhhh arkadaşlar afiyet olsun kahvaltılar süper. Acıktım okuyunca :))
Ben bir şey sormak istiyorum, biz yaşlarda (ki bugün yaş mevzusu da var) doktor ve tüp bebek dışında alternatif yollar deneyen oldu mu aranızda malum ben yeniyim bu başlıkta sayfalara çok göz atma şansım olmadı.
hemen cevap vereyim sana : merkezim Anadolu Sağlık Merkezi, Doktorum da Prof.Aydın Arıcı, genel tüp bebek fiyatı 4.500 tl.
3 aşamada alıyorlar. İlk muayenelerden birinde 1.500, OPU'da 1.500, en son rakamda transferde.
Bizde şuana kadar transfer olmadı, dolayısıyla son 1.500 tl. verilmedi, ancak yumurtamı dondurmak için 950 tl verdik.
Tekrar yumurta geliştirmek için ise baştan başlamış gibi tüm ücreti ödeyeceğim. Ama bu sefer dordurma işlemim olmayacak.
yorumum çıkmadı :) halbukim o kadar da yazmıştım. Burdan yazayım bari
SelcanKerem'in paylaştığı konuda kısaca şartlarımız aynı değil, onlar kendilerine daha elit bakabiliyor, baktırabiliyor.
Peki kabızlık için ne arkadasimTARÇINLI BAL MUCİZESİ
Tarçınlı Balın Hazırlanışı: Önce bir bardak suyu kaynatın, sıcak suya tarçın koyun ve demlenmeye ve soğumaya bırakın. Kaynar suya bal koymayın. Sıcak su baldaki enzimleri öldürür. Su oda sıcaklığına geldiğinde tarçının iki katı kadar bal ekleyin. Yatmadan bardağın yarısını için ve diğer yarısını sabaha bırakın.
İlaç firmaları bu bilgilerin yayılmasından hoşlanmayacak, çünkü tarçınlı bal düzenli kullanıldığında pek çok ilaçtan daha sağlıklı ve daha etkili bir ilaç.
Bal ve Tarçınla İlgili Gerçekler: Bal ve tarçın karışımının pek çok hastalığı iyileştirdiği biliniyor. Bir yan etkisinin olmaması da cabası. Şekerli olmasına rağmen doğru miktarda alındığında diyabet hastalarına dahi zarar vermiyor. Batılı bilim insanlarının araştırmalarına göre:
Kalp Hastalıkları: Bal ile toz tarçını karıştırın ve kahvaltıda kızarmış ekmekle yiyin. Kolesterolü düşürür ve muhtemelen kalp krizini önler. Tarçınlı balın düzenli olarak tüketilmesi kalp vuruşlarını güçlendirir. Yaşlandıkça atar damarlar ve toplar damarlar esnekliklerini kaybediyor ve tıkanıyor. Tarçınlı bal ise damarları yeniden canlandırıyor.
Arterit: Arterit hastalar bir fincan sıcak suya iki yemek kaşığı bal ve bir çay kaçığı toz tarçın koyarak faydalı bir içecek hazırlayabilirler. Günlük olarak içilirse kronik arterit hastaları dahi iyileşebilir. Kopenhag Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada 200 hastalarını kahvaltıdan önce bir kaşık bala yarım çay kaşığı tarçın ile tedavi eden doktorlar 73 hastanın tümüyle ağrıdan kurtulduğunu, bir ay içerisinde ağrı yüzünden hareket edemeyen hastaların hemen hepsinin ağrı çekmeksizin yürümeye başladığını gördü.
İdrar Yolu Enfeksiyonu: İki yemek kaşığı toz tarçın ile bir yemek kaşığı balı ılık suya ekleyerek için. İdrar yolundaki mikropları öldürür. Kim bilebilirdi ki?
Kolesterol: İki yemek kaşığı bal ve üç yemek kaşığı toz tarçın 450 gram çay kolesterol hastasına verildiğinde iki saat içerisinde kandaki kolesterol oranının %10 azaldığı görüldü. Günde üç kez alındığında kronik kolesterol dahi tedavi edilebiliyor. Günlük olarak yenen bal ise kolesterol şikayetlerini azaltıyor.
Soğuk Algınlığı: Sık ya da ağır soğuk algınlığı şikayeti olanlar bir kaşık ılık bal ¼ kaşık toz tarçınla üç gün boyunca birer kez alabilir. Bu tedavi çoğu kronik öksürüğü ve soğuk algınlığını tedavi edebilir, sinüsleri temizleyebilir.
Boğaz Tahrişi: Tarçınlı balın boğaz ağrısını iyileştirdiği ve boğaz ülserini kökünden kazıdığı söyleniyor.
Gaz: Hindistan ve Japonya’da yapılan araştırmalar tarçınlı balın midede oluşan gazları önlediğini gösteriyor.
Bağışıklık Sistemi: Tarçınlı balın günlük tüketimi bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve vücudu bakteri ile virüs saldırılarından koruyor. Balın düzenli tüketimi akyuvarları güçlendirerek bakteriyel ve virütik hastalıklara karşı direnci artırıyor.
Sindirim Güçlüğü: İki yemek kaşığı bala serpilen toz tarçının yemek yemeden önce alınması asitliliği önlüyor ve en ağır yemekler dahi sindirilebiliyor.
Grip: İspanyol bir bilim insanı balda ki doğal bir bileşenin grip mikrobunu öldürdüğünü ve hastayı gripten kurtardığını kanıtladı.
Uzun Ömür: Bal ve toz tarçın ile hazırlanan çay düzenli olarak içildiğinde ileri yaşın etkilerini azaltıyor. Çay yapmak için dört yemek kaşığı bal, bir çay kaşığı tarçın ve üç fincan kaynamış su kullanın. Günde 3-4 kez 1/4 fincan için. Cildi taze ve yumuşak tutar ve yaşlanmayı önler.
Boğaz Ağrısı: Boğaz ağrıdığında ya da gıdıklandığında bir kaşık bal yiyin. Boğazınızdaki rahatsızlık geçene dek 3 saatte bir tekrarlayın.
Sivilceler: Üç yemek kaşığı bal ve bir çay kaşığı toz tarçını karıştırın. Yatmadan önce sivilcelerinizin üzerine sürün ve ertesi gün ılık suyla yıkayın. İki hafta her gün uygulanırsa sivilceleri kökünden söker.
Cilt Enfeksiyonları: Bal ve toz tarçını etkilenen bölgelere eşit miktarda uygulamak egzama, mantar ve her türlü cilt enfeksiyonunu iyileştirir.
Kilo Verme: Her gün sabahları kahvaltıdan yarım saat önce, boş mideye ve geceleri yatmadan önce bir bardak kaynamış suyun içine bal ve toz tarçın koyup için. Düzenli olarak alındığında obezite sorunu yaşayanlarda bile kilo kaybı sağlıyor.
Kanser: Japonya ve Avustralya’da yapılan araştırmalar mide ve kemik kanserinin başarıyla tedavi edilebildiğini gösterdi. Bu kanser çeşitlerinden muzdarip hastalar günde bir yemek kaşığı bal ve bir çay kaşığı tarçını üç parçaya bölerek bir ay boyunca almalı.
Yorgunluk: Yakın zamanda yapılan araştırmalar gösteriyor ki baldaki şeker vücudun güç kazanmasına yardımcı oluyor. Bal ve toz tarçın tüketen yaşlılar daha zinde ve esnek olduklarını ifade ediyor. Her gün diş fırçaladıktan sonra ve öğleden sonra 15.00’te alındığında bir haftada vücut direnci artıyor.
Kötü nefes: Güney Amerikalılar sabahları bir çay kaşığı bal ve tarçın konmuş suyla gargara yapıyor böylece nefesleri gün boyu güzel kokuyor.
İşitme kaybı: Günlük olarak sabah ve akşamları bal-tarçın ikilisini almak duyma kaybını giderebiliyor.
peki yeterli adette yumurta elde edildi mi senden, niye soruyorum zaten yeteri miktarda varsa biriktirmeye gerek duyulmamış demekki. Bendeki durum biraz farklı, 6 folikül gelişti ama 1 tanesi sağlıklı oldu, buda tedavi şansını düşüren bir unsur ve tekrar yumurta toplanmasına ben karar verdim, miyom ameliyatı sonrası nasıl olsa yumurtalıklar rahime bağlı çalışmıyor, Zanorktaki gibi bu ay rezervlerime baktırıcam yeterli folikül varsa rahim iyileşme sürecinde bir kez daha OPU olacağım.sağol canım oldukça uygunmuş... inşallah bolcana kaliteli yumurtaların olur hayatım..
benim ne embriyo nede yumurta hiç donmuşum olmadı.. hep tek seferlik tedavilerde o anda ne oluyorsa oluyor:))
40 yaşındayım canım, bu benim ikinci tüp bebek denemem.sen kac yasindasin arkadasim?
0.10 üstü olması gerekiyormuş.
peki yeterli adette yumurta elde edildi mi senden, niye soruyorum zaten yeteri miktarda varsa biriktirmeye gerek duyulmamış demekki. Bendeki durum biraz farklı, 6 folikül gelişti ama 1 tanesi sağlıklı oldu, buda tedavi şansını düşüren bir unsur ve tekrar yumurta toplanmasına ben karar verdim, miyom ameliyatı sonrası nasıl olsa yumurtalıklar rahime bağlı çalışmıyor, Zanorktaki gibi bu ay rezervlerime baktırıcam yeterli folikül varsa rahim iyileşme sürecinde bir kez daha OPU olacağım.
40 yaşındayım canım, bu benim ikinci tüp bebek denemem.
Peki kabızlık için ne arkadasim
Canım benim, yumurtalıklarının çalışması, verimli olması çok güzel. Bu serüveni inşallah hayırlısıyla bebişle bitirirsin. Kızlar ne olursa olsun annelik için verdiğimiz emeğe değer, onların mis kokuları için az bile emek sarfediyoruz. Şunu unutmayın Allah kimseye üstesinden gelemeyeceği dertler vermez :) Bu bana acayip moral veren bir inanış ve sonuna kadar da inanıyorum :)canım benim çok karışık her tedavi ayrı bi serüven.. genelde yumurta oluyor bazen iyi kalite gelişiyor bazen kötü kalite gelişiyor..
bazen döllendi bazen tedavi iptali oldu... ama özet olarak 3 tane yumurta hep oluyor.. bizdede ileri derece erkek infertilitesi var ama sperm çıkışı olduğu için hep o anda döllenme yapılıyor..
bende doktor protokolü çok önemli oluyor.. doktorun biri iyi takip etmez hatalı protokol yaparsa döllenme olmuyor yada olanlar işe yaramıyor.. 4. veya 5. güne gitmem şart canım.. bunlar tutunabiliyor bende..
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?