Cuma Zayıflama Yarışması 5. Takım

Sıze bişey sorcam spor yapmak ıstıyorum ama kas agırlıgı artıyor dıye yapmak ıstemıyotum hatırlarsanız gectıgımız haftalarda cok ıyı beslenme ve sporla artı cıkmıstım bunun normali nedır ben gun asırı 30 dk yuruyus yapıyorum genelde nasıl sızce haftasonu musaıtsem yapıyorum
 
Sıze bişey sorcam spor yapmak ıstıyorum ama kas agırlıgı artıyor dıye yapmak ıstemıyotum hatırlarsanız gectıgımız haftalarda cok ıyı beslenme ve sporla artı cıkmıstım bunun normali nedır ben gun asırı 30 dk yuruyus yapıyorum genelde nasıl sızce haftasonu musaıtsem yapıyorum

uzun süreli spor yapılmaması ardından yapılan spor vücudu şişirir dolayısıla alışma sürecinde + çıkman çok normal

Berilde hep söyler perş günü spor yapmayın diye

tecrübe ile sabittir :KK66:
 
Sıze bişey sorcam spor yapmak ıstıyorum ama kas agırlıgı artıyor dıye yapmak ıstemıyotum hatırlarsanız gectıgımız haftalarda cok ıyı beslenme ve sporla artı cıkmıstım bunun normali nedır ben gun asırı 30 dk yuruyus yapıyorum genelde nasıl sızce haftasonu musaıtsem yapıyorum

Kas ağırlığının artması kötü bir şey değil ki, aksine çok güzel.
Bırak tartıda artı çık.
Önceki sporunu bilmiyorum ama spor nedeni ile artıda çıkmak için ciddi ağırlık antremanları yapmak gerekli.
 
ben daha önce 1 ay yaptım ama düzensiz

o nedenle nasıl farkedilir bilmiyorum

ama pilates yaptıgımda kendimi çok çok ii hissediyordum bana ayrı bir mutluluk veriyordu


düzenli yapıldığında gerçekten farkediliyor. ben bir yaz çok düzenli yaptım. normalde yaz tatillerinde hep kilo alırım ben, çalışmadığım için. o yaz hiç kilo almadım, vermedim de. memleketten döndüğümde, herkes ne kadar zayıflamışsın dedi, ben de kıyafetlerimden farkediyordum. ama gerçekten 1 gram bile kilo vermedim. o yüzden pilates harika bence. postür değişiyor, özgüven geliyor ve en güzeli de, senin de söylediğin gibi, pilatesi yaptıktan sonraki o rahatlama:KK71:
 
Datça’ya Gaziantep’teki İmam Çağdaş’tan tepsiyle baklavalar getirttirdim. Güzel bir baklavayı ılık yiyebilmek için 90 km yol gittiğimi bilirim. Gece 23:00 den sonra kapanmış ocağı açtırıp künefe yaptırtmışlığım bile olmuştur. Hiçbir şey bulamazsam evde her zaman hazır duran ceviz reçelinden iki üç tane yerdim. Evet, bu anlattıklarımın eksiği var fazlası yok. Tip 2 diyabet hastası olarak nasıl olsa şeker ilacı içiyorum diye tatlı yemekten asla vazgeçmemiştim. Daha doğrusu vazgeçememiştim.

Karatay Diyeti’ni ilk duyduğum zaman “ekmek” ve “şeker” konusu bana çok ters gelmişi. Epey bir tereddüt geçirdim beynimde. Sonra ne oldu?

Karatay Diyeti’ne başladım. Kahvaltıda 5 adet hem de en irilerinden günkurusu kayısı yedim. Öğlen yemeğinden sonra da iki tane (Diyete ilk başladığımız zaman çocuklarımız yanımızda olduğu için üç öğün yiyorduk) akşam yemeğinden sonra da iki kayısı yedim ve Karatay kurallarına harfiyen uydum. Aaa bir de baktım ki tatlı krizine hiç girmedim. Derken ikinci gün, üç, beş ve sonuçta hiç tatlı krizine girmeden bir buçuk yıl geçti.

Bu nasıl oldu? Bu gerçeği Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay’ın kitaplarından öğrenmiş oldum. İnsanın canı ne zaman tatlı ister? Cevap çok kolay… Şekeriniz hızlı yükselip hızlı düşüşe geçtiği zaman. Peki, şekeriniz neden hızlı yükselir? Glisemik indeksi yüksek gıda aldığınız zaman. Evet, her şey burada yatıyor. Şayet glisemik indeksi yüksek bir gıda aldığınız zaman, hem erken acıkacaksınız hem de şeker yeme ihtiyacı hissedeceksiniz. Yani canınız tatlı yemek istiyorsa bir önceki yedikleriniz arasında mutlaka yanlış bir şeyler var. Yani, “TATLI TATLININ MAYASIDIR” bunu hiç unutmamak lazım.
Bir de işin psikolojik boyutu var. Psikoloji, eşim Psikolog Nurçin Çağların konusu ben o konuya girmeyeceğim ama beynimi nasıl koşullandırdığımı sizlerle biraz paylaşayım.
"Şeker Uyuşturucu Gibi"

Kanser hücrelerini şeker besliyormuş. Kanserli hücrelerin yerinin tespitinde bile şekerli su kullanılırmış. Sağlıklı Yaşıyoruz sayfasından bir video paylaşmıştık. Özü kanseri yenmek için şekerin kesilmesiydi. Yani kanser tedavisinde bile şekeri keserek, kanserli hücrelerin beslenmesini engelleyerek kanserli hücreyi yok edebiliyormuşsunuz. Bunu da duyduktan sonra bir pasta, baklava vb gördüğümde “ben bugüne kadar kanser olmadım bundan sonra da olmak istemiyorum. Şu anda bilmediğim kanser hücresi varsa bile şekersiz kalıp açlıktan ölsün” diye kendimi koşullandırdım.
Canan Hanım boşuna demiyor “Şeker = Zehir”
Şeker sadece zehir de değil. Aynı zamanda Şeker = Uyuşturucu
Şeker sadece baklava, pasta, meşrubat mı? Bence hayır. İki dilim tam buğday ekmeği bile iki çorba kaşığı kadar şekerimizi yükseltiyorsa, yüksek glisemik indeksli yiyeceklere eğilim duyduğumuzda bir değil iki değil bin defa düşünmemiz lazım.
Tatlı İhtiyacı

Son zamanlarda pek çok arkadaşımızın unsuz, şekersiz Karatay Sağlıklı Beslenmesine uygun tatlı paylaştıklarını izliyorum. Tabii ki unsuz şekersiz bir tatlı, bir pastaya bir baklavaya göre çok daha sağlıklı. Ancak genelde incir ve hurmayla tatlandırılmış bu tür tatlıları yemeye acaba ihtiyacımız var mı? Ne sıklıkta yemeliyiz?
"Şeker ihtiyacımı kesen mucizevi tatlı" başlığı altında daha önce Sağlıklı Yaşıyoruz sayfasında paylaştığım, günde 5-6 tane yediğim günkurusu kayısı ve bir meyve ile tüm tatlı isteğimin karşılandığını düşünüyorum. Canım hiç tatlı istemiyor ve tatlı krizlerine girmiyorum. Çünkü glisemik indeksi düşük gıdalarla beslenince kan şekeri hızlı yükselip hızlı düşmediği için insanın canı doğal olarak tatlı istemiyor.
İhtiyacı olmayan şeyi insanın yemesi daha doğrusu yemek istemesi tamamen eski alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Bu alışkanlığınızdan kurtulduğunuz ve sağlıklı beslendiğiniz takdirde sağlığınıza kavuşmayı başarıyorsunuz. Ben 1 yılda 40 kilodan, 1,5 yılda da toplam 47 kilodan kurtulmuş oldum ve sonuç olarak da sağlığıma kavuştum.
25.03.2013 tarihinde bütün kan tahlillerim yapıldı, Endokrinolog Doç. Dr. Melek Tezcan bana aynen şunu söyledi. "SİZ ARTIK ŞEKER HASTASI DEĞİLSİNİZ"
A. Okan Çağlar
 
Çok etkileyıcı
EKMEK VE/VEYA ŞEKER YİYENLERE DUYURULUR!

Bugün Fethiye'de ben (Okan) ve Nurçin hayatımızda ilk kez beyin MR 'ı çektirdik.

MR görüntülerine doktor arkadaşımızla birlikte baktık. Küçük küçük noktacıklar vardı. Bana ilk söylediği şey "Şeker hastalığı yer yer tahribat yapmış, boşluklar oluşmuş. Ama ilk MR bu olduğu için bu tahribat ne kadar zamandır var bilemiyoruz. Ama şekeri yendiysen bunlar artık büyümez ve bu şekilde kalır. Bir iki sene sonra bir daha kontrol ederiz." Görüntülerde beyaz küçük noktacıkların Latince adını söyledi arkadaşımız ama adını unuttum.

Nurçin'in görüntülerine bakınca "adeta genç kız beyni" dedi ve HDL sinin kaç olduğunu sordu. Nurçin'in HDL si referans aralıklarının üstünde çıkıyor. (96) "İşte dedi beyin gençliğin nedeni de HDL 'den kaynaklanıyor"

SONUÇ: Ekmek veya şeker yiyenler, şeker hastası olanlar, gidip beyin MR 'ı çektirecek olursanız siz de o boşlukları göreceksiniz. Lütfen en kısa zamanda bu zehirlerden kurtulun ki ilerde size o beyin çok lazım olacak. Bunun zayıflıkla şişmanlıkla veya hasta olup olmamakla hiç bir ilgisi yok. Tek neden ekmek ve şeker...
 
Çok etkileyıcı
EKMEK VE/VEYA ŞEKER YİYENLERE DUYURULUR!

Bugün Fethiye'de ben (Okan) ve Nurçin hayatımızda ilk kez beyin MR 'ı çektirdik.

MR görüntülerine doktor arkadaşımızla birlikte baktık. Küçük küçük noktacıklar vardı. Bana ilk söylediği şey "Şeker hastalığı yer yer tahribat yapmış, boşluklar oluşmuş. Ama ilk MR bu olduğu için bu tahribat ne kadar zamandır var bilemiyoruz. Ama şekeri yendiysen bunlar artık büyümez ve bu şekilde kalır. Bir iki sene sonra bir daha kontrol ederiz." Görüntülerde beyaz küçük noktacıkların Latince adını söyledi arkadaşımız ama adını unuttum.

Nurçin'in görüntülerine bakınca "adeta genç kız beyni" dedi ve HDL sinin kaç olduğunu sordu. Nurçin'in HDL si referans aralıklarının üstünde çıkıyor. (96) "İşte dedi beyin gençliğin nedeni de HDL 'den kaynaklanıyor"

SONUÇ: Ekmek veya şeker yiyenler, şeker hastası olanlar, gidip beyin MR 'ı çektirecek olursanız siz de o boşlukları göreceksiniz. Lütfen en kısa zamanda bu zehirlerden kurtulun ki ilerde size o beyin çok lazım olacak. Bunun zayıflıkla şişmanlıkla veya hasta olup olmamakla hiç bir ilgisi yok. Tek neden ekmek ve şeker...
O zaman benım beynım delik desik
Ne tuketırdımmm eyvahlar olsun
Ekmek pilav makarna pek aram yok ama seker=cıkolata resmen sıgara alkol uyusturucu bagımlısı gıbıydım uzun yıllardır cayı sekersız ıcıyorum kahveyı sekerli içmekle kalmayıp yanında cıkolata lokum yerfım tatlı pasta dondurma konularını hıc acmıyalımmmm
 
düzenli yapıldığında gerçekten farkediliyor. ben bir yaz çok düzenli yaptım. normalde yaz tatillerinde hep kilo alırım ben, çalışmadığım için. o yaz hiç kilo almadım, vermedim de. memleketten döndüğümde, herkes ne kadar zayıflamışsın dedi, ben de kıyafetlerimden farkediyordum. ama gerçekten 1 gram bile kilo vermedim. o yüzden pilates harika bence. postür değişiyor, özgüven geliyor ve en güzeli de, senin de söylediğin gibi, pilatesi yaptıktan sonraki o rahatlama:KK71:


kesinlikle

birde pilates kilo verdiriyor demiyor çoğu insan buna dikkat etmiyor

bir çok forum sitesinde soruyorlar " pilates yapıyorum ama kilo veremedim neden ?"

arastırma sıfır tamam bende çok biliyorum demiyorum ama pilates zayıflama odaklı değil sıkılaşma incelme kas ağrıları vb fiziki durumların düzelmesini vaad ediyor oda düzenli yapıldığında

nasıl sağlıklı beslenirken incelemiyorsak buda öyle

ben sabah sporunu seviyorum ama aynı orantıda o saatt uyumayıda :KK3:
 
Şimdilerde tkahvesını bıle sade ıcerım ıncır kayısı yanında olabılır olmasa da olur sadece tatlı yemegı cıkartmadım onu da azalttım ınş tamamen cıkartcammm
Baska faydalı bulduklarımı psylasırım sızın varsa sız de yazın lutfenn
 
Çok uzun ama guzel bence bır kelime ogrensek bısey degısse ne mutlu olurummmm

Çok iştahlı bir adamım. Kokteyllerde iki zeytinle yarım kadeh beyaz şarap içen adamları görünce şaşırıyorum. Beni üç bira, hallice bir kalıp çedar peyniri, avuç avuç badem ve üç sosisli sandviç ancak keser. Sonra üstüne bir de yemek yerim. Obez olmamamın tek nedeni işe yürüyerek gitmem ve ofiste uyanık kalmak için şınav çekmem.

• Ya da en azından geçen kışa kadar böyleydi diyebilirim. Fakat geçen kış mesleki çalkantılar (yeni bir işe geçtim), kişisel stresler (en yakın arkadaşım kanserden öldü) ve kötü şans (el bileğim burkuldu) bir araya gelince, zaten içler acısı olan durumum alt üst oldu. Bu da beni gün geçtikçe bir şeker canavarına dönüştürdü. Yalnız ve endişeli olduğumda, aşırı çalıştığımda elim hemen şekerli şeylere gidiyordu. Tabii bunun sonucunu almakta gecikmedim. Kısa zamanda 95 kiloya ulaştım.

• Birkaç ay önce, elimde çikolatalı kahvemle nasıl bu hale geldiğimi düşünürken, bir şeylerin değişmesi gerektiğine karar verdim. Canavarla yüzleşme zamanı gelmişti. En azından bunu denemeye yetecek biraz iradem kalmıştı. O an 30 günlük bir perhize girmeye ve meyve dışında her türlü tatlıyı hayatımdan çıkarmaya yemin ettim. Yüksek fruktozlu mısır şurubu içeren ürünleri, tüm tatlandırıcıları, şeker kamışı suyunu, akçaağaç şurubunu, bal ve meyve suyunu kendime yasakladım. Özetle tek bir şeyden vazgeçmem gerekiyordu: Şekerden.

• Ne var ki şeker her yerdeydi…

Verdiğim kararı uygulayacaktım.Tartıda gördüğüm şey yeterince korkutucu olsa da gireceğim diyette beni motive etmesi için ekstra bir korku dozu almaya karar verdim. Bunun üzerine perhizimin ilk gününde, bir otobüs dolusu çocuktan daha fazla çikolata yediğimi kanıtlayabilecek kan tahlili sonuçlarımı yaptırmak için bir kliniğe başvurdum.

Kliniğe giderken başım ağrıyordu, hem huzursuzdum hem de açtım ama baş ağrımın nedeni gün içerisinde yapacağım bir sürü iş değil, 12 saat süreyle kafeinden uzak durmak zorunda kalmamdı. Bir süre bekledikten sonra aldığım tahlil sonuçlarıma göre, HDL (iyi) kolesterolüm biraz düşüktü; 36 mg/dL ve trigliseridim ise tavan yapmıştı; 359 mg/dL. Kan şekeri düzeyim de biraz yüksekti (104 mg/dL). Anahtar önemi olan iki diğer kan değeri, C-reaktif protein ve LDL kolesterol düzeyleri idare ederdi ama pekiyi de sayılmazdı. Tansiyonum yani kan basıncım gayet iyiydi: 118/77. Bende hâlâ ümit vardı. Yine de yüksek kan şekeri ve tırmanan trigliserid seviyeleri kalp hastalıkları ve diyabet dâhil olmak üzere pek çok hastalığa yakalanmamın an meselesini olduğunu gösteriyordu. Rakamları incelerken bir yandan suçluyu arıyordum ki, bulmam uzun sürmedi. Suçlu muhallebiydi.

Tanrım, onu gerçekten çok özleyecektim. Diyetimin ikinci gününde üç fincan kahve içmeme rağmen hala başım ağrıyordu ve gün ilerledikçe kötüleşen çarpıntıma, kasılmış acı içindeki sol gözüm ve isteksiz bir ruh hali de eşlik etmeye başladı.

Yoksa gerçekten şekeri bırakıyor muydum? Günün bir vaktinde, bir meslektaşım yanıma geldi ve bir yandan elindeki çikolatayı iştahlı iştahlı mideye indirirken konuşmaya başladı. (Bir dosya dolabı dolusu şekeri var ve buna rağmen incecik; ondan nefret ediyorum, üstelik perhiz çabalarımı da gülünç buluyor.) Bana işkence etmek için tadını abarta abarta kabarık hindistan cevizli bölümünü ve çikolatalı kabuk kısmını yerken suratının ortasına bir tane patlatmak geldi içimden. Aslında bu benim için yeni bir şey değildi, şekersiz geçirdiğim her gün, günde birkaç kez şiddete dayalı fanteziler kurmak benim için normaldi. Tiryakilerin, sigarayı bırakmaya çalışırlarken onlara hâkim olan öfkeden söz ettiklerini duymuştum ve bana kalırsa belki ben de bir parça bağımlı olabilirdim.

Ve gerçekten de rastladığım birkaç araştırmada, kokain bağımlısı yapılan farelerin bile şekere alıştıktan sonra şekeri, kokaine tercih ettikleri belirtiliyordu.

Bu korkularım ve şiddet duygum etrafıma zarar vermeden önce birisiyle paylaşmak en doğrusuydu. Bunun için North Carolina Üniversitesi disiplinlerarası obezite programı direktörü Dr. Barry M. Popkin’e gittim. Popkin durumu şöyle açıkladı. “Şeker insan beynini alkol, sigara ve kokainle aynı şekilde etkilese de şekerin gerçekten bağımlılık yarattığını kanıtlayan herhangi bir bilimsel çalışma bulunmuyor. Bununla birlikte, insan nüfusunun yüzde 98’inin tatlıları ‘tercih’ ettiğini biliyoruz. Şekerin 20-30 yıl önce neredeyse hiç tüketilmediği Çin gibi ülkelerde bile kendini kabul ettirmesi ve yavaş yavaş beslenme düzenlerine girmesi gerçekten nasıl bir güce sahip olduğunu kanıtlıyor.”

Popkin, ortalama bir ABD’linin günümüzde 500 kalori tatlı tükettiğini söylüyor. Benim gibi işleri gereği yollarda çok zaman geçiren birçok meşgul erkek, bu kalorileri çoğu zaman içeceklerden alıyor. Popkin, “Erkekler, büyük miktarlarda çoğu kesinlikle bağımlılık yapıcı bir madde olduğunu bildiğimiz kafeini de içeren tatlandırılmış enerji içecekleri, gazlı içecekler, sporcu içecekleri, buzlu çay veya kahve tüketiyor,” diyor ve ekliyor: “Yapılan az sayıda araştırma, diyet gazlı içeceklerin insanları daha yüksek düzeylerde tatlı alma arzusuna yönelttiğini düşündürüyor. Bu anlamda, onlar da aşırı tüketim sorununun bir parçası.”

Gerçek şu ki insanlar bu şekeri yemek ve daha da fazla şekere bulanmak için tasarımlanmamış. Biz esas olarak su içerek evrimleştik. Uzun evrim tarihimizde hiçbir zaman sıvılara kalori kaynağı gözüyle bakmadık (anne sütü içtiğimiz bebeklik günleri hariç). Başka bir deyişle kendimizi içecekle doldurmak için donatılmadık.

Popkin, bunun kanıtı olarak 2007 yılında Purdue Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya işaret ediyor. Çalışmanın bulgularına göre, karbonhidrat bakımından zengin içeceklerden aldığımız kaloriler, gıdalardan aldığımız kalorilerdeki kadar iştahımızı kesmiyor. Yani daha basit bir anlatımla McDonald’s da yemekle birlikte 300 kalorilik bir kola içmemiz, beraberinde 300 kalori daha az yemek yememizi sağlamıyor. Kola içenler akşam yemeğinde tekrar yemeğin yanında kola tüketiyorlar. Sonra yeniden içiyorlar.

Eski aile hekimim ve ayrıca ücretsiz bir toplum kliniği işleten Dr. Aaron Dunn, “Şekerin obezite oranları konusundaki etkisini her gün muayenehanemde görüyorum” diyor ve devam ediyor: “Yalnızca gazlı içecekleri keserek beş hatta daha fazla kilo veren birçok hastam oldu.”

Diyetimde geçireceğim ikinci hafta irademi test etmek için gerçek bir fırsat olacak. Ailece çıkacağım bir tatilde gideceğim yere varmak için üç saat otomobil kullanacağım ve sonra da dört saat uçacağız. Yani şekere yenik düşmem için her türlü risk var. Malum havaalanlarında her türlü şekerli şeyi bulabilmek mümkün. Ufak çocuklarla seyahat etmek de stresli bir iş. Daha işin başında kızım havaalanının otomatik sifonlu tuvaletlerinden korkarken, oğlum yürüyen merdivenleri görür görmez deli gibi koşuşturmaya başladı.

Havaalanında sadece bir salata yedim (sos, jambon ve pastırmaya yani havaalanı salatasını yenilir kılan hiçbir şeye dokunmadım). Havada huzursuzken ve neredeyse çocukların hayvanlı krakerlerine dalacakken fıstık servisi yapıldı. Bu beni biraz rahatlattı. Tatili geçireceğimiz arkadaşlarım doğal besinlere önem verseler de orada beni bekleyen başka bir tehlike daha var: Restoranlar. Yani en büyük meydan okumanın yaşanacağı yerler. Fakat ödün vermemeye kararlıydım. Bu yüzden de garsonları yemekte kullanılan malzeme listelerinden pizza hamurundaki şeker miktarına kadar sıkıştırmakta çok gecikmedim. Hatta bir seferinde gittiğim bir Asya restoranındaki şefin kızı, bu sorularım üzerine çileden çıkıp “Biz yemeklerimizi şekerle pişiriyoruz! Burada her şeyde şeker var!” diye cevap vermek zorunda kaldı. Tabii ben yılmadım. Bir yandan soslardan uzak dururken, varla yok arası bir miktarda şeker almaya devam ettim. Artık bir şeylerin yolunda gittiği açıktı. Diyetimin 10. gününde şeker krizlerim tümüyle sona erdi. Tatildeyken bir gece çocukları yatırmış, şaraplarımızı yudumlarken ev sahiplerimiz bitter çikolatalarla çıka geldiler. Emin olun, ilgilenmedim bile. İki hafta önce olsaydı, çoktan yarım düzinesini mideye indirmiştim.

En fazla dikkat çeken konuysa stres düzeyimde gözlemlediğim azalmaydı. Şekeri bıraktıkça resmen daha rahat ve güleç bir insana dönüşmüştüm. Bunu seyahatlerimde gözlemlemeye başlamıştım. Önceleri daha evden çıkmadan büyük bir stresle dolup taşardım. Çanta toplama sürecinde bile sinirlenir, havadan sudan sebeplerle eşimle tartışıp dururdum. Yola yalnız çıktığımda da durum fazla değişmezdi. Zaten yıllık izin kullandığım zamanki seyahatlerimde bile eğlenceli bir yol arkadaşı değilimdir. Her zaman gergin hareketler sergilerim. Seyahat programı yapmak bile beni her zaman endişelendirmiştir. Çocukların kendilerini yaralayacaklarından veya hastalanacaklarından ya da kaybolacaklarından korkarım. Başkasının evinde uyuyamam. Fakat bu seyahatte, tüm aile çift kişilik bir yatağı paylaşmamıza ve çok önemli bir anlaşmaya imza atacak olmanın stresine rağmen mışıl mışıl uyamayı başardım. Hatta artık ömrünün sonuna gelmiş 16 yaşında bir otomobili sürmeye çalışırken bile sakin kalmayı başardığımı söyleyebilirim. Bu gidişle yakında bir Zen üstadı olmam işten bile değil.

Duygusal olarak, aylardır, belki de yıllardır olmadığı kadar kendimi daha iyi hissediyorum. Bir tarafım bunun ne kadarının plasebo etkisinden kaynaklandığını soruyor. Belki de abur cuburdan kurtulduğum için kendimle o kadar çok gurur duyuyorum ki genel ruh halim de çok daha iyi oluyor.

Ben de bu durumu beni en suratsız halimle görmüş olan Dr. Dunn’la görüşmeye karar verdim. “Şeker hızlı bir enerji patlaması yaratarak sizi daha mutlu edebilir. Bunu kan şekerindeki ani azalma izler, çünkü pankreasınız insülin salgılayarak duruma müdahale eder. Bu döngü ruh halindeki gelgitler, konsantrasyon dalgalanmaları ve halsizlik olarak kendini gösterir.”

Evet, bu anlattıkları bana şeker diyetimden önce ofisimde yaşadığım tipik günlerden birisini anımsatıyor. Gün ortasında bir kurabiye veya çubuk şeker atıştırmadan hayata devam edemediğim bir noktaya gelmiştim. Sanki vücudumu ve beynimi kurabiye seansları konusunda eğitmişim, onlar da bunu alıncaya kadar öğleden sonraki çalışma saatlerini boykot ediyorlarmış gibiydi.

Şimdi iş günlerim farklı. Artık işe yemek götürüyorum: bir parça peynir, birkaç dilim hindi, yeşillik, sebze, badem ve meyve (tipik olarak sabah yoğurdumla beraber yaban mersini ve öğle yemeğinde elma). Yemeği kendim hazırladığım için, iş yerindeki çoğu kez bolca şeker içeren yemekleri yemek yerine gün boyunca atıştırıyorum. Belki de bu yüzden öğle yemeğinden 45 dakika sonra uyku çekmek için can atmıyor veya bütün öğleden sonra sersem gibi dolaşmıyorum.

Bunun yerine kendimi enerjik hissediyorum. Şekerin verdiği yalancı mutluluk hissine hiç ihtiyaç duymuyorum. İnanılmaz bir konsantrasyon yeteneğim var. Bir haftalık tatilden sonra masamda biriken işleri halletmek bana o kadar kolay geldi ki inanamazsınız. Hatta ben bile inanmakta güçlük çektim. Artık çikolatasını iştahla yiyen meslektaşımı dövmek istemiyorum.

Dördüncü hafta sonu itibariyle kabul etmem gerekiyor ki kendimi gerçekten iyi hissediyorum ama diyetimin acıklı tahlil sonuçlarımı değiştirip değiştirmediği konusunda hiçbir fikrim yok.

İşte sonuçlar. İyi kolesterolüm biraz daha iyi, 39 mg/dL ama trigliseridler 56 puanlık büyük bir düşüşle 303 mg/dL düzeyine inmiş. Dr. Dunn, hiç şaşırmışa benzemiyor.

“Trigliseridler, esas olarak şeker kaplı yağlardır,” diyor ve ekliyor: “Dolayısıyla da diyetinizdeki şeker miktarına daha büyük tepkiler veren bir kolesterol türüdür.”

LDL (kötü) kolesterol düzeyim 101’den 90’a düşmüş ve tansiyonum bir ay önceki 118/77 değerine kıyasla 112/68 düzeyine yerleşmiş. Anlayacağınız en önemli sağlık göstergelerinin hepsinde ilerleme kaydetmişiz.

Tartıdaki rakamlar da güzel. Dört haftada üç kilo vermişim. Aslında birkaç gün sonra bir kilo daha vererek 91 kiloya düştüm. Vücut Kitle İndeksim (VKİ/vücut ağırlığının boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle elde edilir) 30’dan 29’a inmiş, bu da beni obez aralığından çıkarıyor. Vücut-yağ oranım da neredeyse yüzde 2 düşmüş. Bunların tümü merakımı kamçılıyor: Ya düzenli egzersiz yapmaya da başlasaydım? Kim bilir neler olurdu. Aslında şimdi tekrar düşündüğümde bu egzersiz işi kulağıma hiç de fena gelmiyor.

Şekersiz ilk günlerimde perhizi bozacağım an hakkında fanteziler kuruyordum. İlk nereye gitmeli acaba? Starbucks’ta caffe latte mi içsem, yoksa en yakın benzin istasyonuna uğrayıp bir kolayla gofret mi götürsem?

Bu baştan çıkarıcı güdülerin hiçbirisine uymadım. Otomobilimi vitrininde tarçın ruloları olan bir kahve dükkânının önüne çektim. Bir sade kahve söyleyip aracıma döndüm ve öğle yemeği kutumu açıp haşlanmış katı yumurtamı ve fındık yağına batırılmış birkaç havuç çubuğunu yedim. Şimdi şekeri bıraktığım için kendimi çok iyi hissediyorum.
 
kesinlikle

birde pilates kilo verdiriyor demiyor çoğu insan buna dikkat etmiyor

bir çok forum sitesinde soruyorlar " pilates yapıyorum ama kilo veremedim neden ?"

arastırma sıfır tamam bende çok biliyorum demiyorum ama pilates zayıflama odaklı değil sıkılaşma incelme kas ağrıları vb fiziki durumların düzelmesini vaad ediyor oda düzenli yapıldığında

nasıl sağlıklı beslenirken incelemiyorsak buda öyle

ben sabah sporunu seviyorum ama aynı orantıda o saatt uyumayıda :KK3:



ben de sabahları yapıyordum, kahvaltıdan 1 saat sonra. çok eğleniyordum. hiç erinmeden, yapmam gerekiyor diye değil, isteyerek yaptım. keşke vaktim olsa da yine yapabilsem
 
ipek meltemin menüsünü yazıyorum
Arkadaşlar sizden isteğim her hafta bireyselde birinci olmanız.tek hayalim bireyselde 1. 2. Ve 3. nün beşincı takımdan çıkması ve genel takımlar arasında da 5. takımın birinci olması... yapılabilir açıklayım...
60 altı arkadaşları tenzih ederim,
Sağlıklı bir insan günde 200-300 gr verebilir diyetine dikkat ederse...
Sabah kalktıgında 1 lt ılık su ile kayısı
Kahvaltıda maydanoz limonlu ve 2 dilim ekmek eşliğinde sade bir kahvaltı ki ya peynir yemeli ya da yumurta...
meyve porsiyonlarını sabah- öğle arası 1 porsiyon yemeli yanında çiğ badem ile
Öğle haşlanmış sebze ile bol baharatlı yoğurt
Ara yok
Akşam en geç 6 da 1 porsiyon et ve salata
Su 3 lt 45 dk spor
Gece yatana kadar hiçbir şey yenmemeli
Evet bunu yaparsanız günde 200-300 gr verirsiniz arkadaşlar ve her hafta birinciliğinizi korursunuz...


Sabah Maydanozu rondodan gecır ustune 1 limon 1bardak su

Ama benim önemsediğim konu kabızlık onuda şöyle diyorum sabah 1 lt ılık su ile kayısı yemelisin.kabızsan muz yememelisin.meyveyi sabah- öğle arası çiğ badem veya cevizle yemelisin.proteinle karbonhidratı beraber almıyorsun.kahvaltı da da ya yumurta ya da peynir yiyosun.yani bunlar benim değişmez kurallarım daha çok var...

Yemeğini 1 gün önceden hazırla ve dışarıya giderken yanında yemek kabını tası

öyle biri ol ki herkes sana nasıl böyle fit oldun diye sorup dursun ve herkes sana göre ayarlasın arkadaş toplantısında yemekleri
 
menü ve yazılar melteme ait
yemeği öncedenen hazırlama dışarısı için öğüt berile ait
meltem 30 civarı kilo verdi
beril de cokk kilo verdi
basarılı olanları dinleyerek deneme yanılmayla zaman kaybetmeden,kestirmeden giderek biz de zafr elde edebiliriz
 
nerelerdesin sukker
beril ablam uzaklaşınca ben de uzaklaşmıştım biraz o geri dönünce hoop atladım tekrar:KK49: nasılsın

çok iyi
ben yeni anneyken böyle yemeğe başlasaydım şimdiden 5li rakamları görmüştüm
maşallah
türk kahvesi bebişte huzursuzluk yapmıyor mu,öyleyse cok güzel
ben ne zaman türk kahvesi içsem bebişimde bir huzursuzluk,uykudan ağlayarak kalkma oluyor
kaç kere denedim hep aynı sonuç,ben de kafeinsiz kahve aldım
kahveyi içmeye cocukken alıştım,lisedeyken bile sabah kalkar sade kahve yapardım
üniversite de kahveci diye dalga geçerlerdi
düşün yani okadar severim kahveyi
şükürler olsun ki gebelikte bulantıdan içemedim,emzirme döneminde de nefsime hakim olmaya calışıyorum
bilmem ki benm kız kahve içsem de içmesem de çok huysuz zaten hiç uyumak istemiyor habire ilgi istiyor kucak istiyor :KK43: o da sevdi kahveyi galiba :confused:
 
Back
X