Ailelerimizi seçebilseydik şuan ki ailemizi ya da şuan ki çocuklarınız sizleri seçer miydi?

Herkese merhabalar:KK200: Bir psikolog yada bir psikiyatriye gittiğimizde, yada film repliklerinde bolca duyduğumuz ''çocukluk'' kavramı ne çok önemliymiş. Bugün bir sıkıntı yaşadığımızda neden onlarca yıl geçmişe dönüp ''çocukluğundan bahseder misin biraz?''' derler bunu artık biraz biraz çözebiliyorum sanırım.
Konuya bodoslama girmem gerekirse; ben küçükken kendimi çok şanslı hissederdi , çevredemde ki arkadaşlarımla kendimi kıyasladığımda hep daha mutlu olduğumu hisseder ve babamı taparcasına severdim. Annem ise bir kız kardeşim olmadığı için benimle hep arkadaş gibi olmuştur. Hatta çocukken bir zamanlar, neden bu kadar şanslı olduğumu düşünürdüm.
Gel zaman git zaman çok sinirli olan abim (2 abim var) bizden ayrıldı iş gereği. Biz ise diğer abimle ailemizin yanında devam ediyoruz. Zaman geçtikçe bizler büyümeye başladıkça aslında o kadar da şanslı olmadığımı farketmeye başladım.
Babam fazlasıyla mükemmelliyetçi, evde de akrabalar arasında da her zaman lafı geçen biri olmuştur ve insanlar genel olarak babamın duruşundan bile çekinirler. buna babamı 1 kez gören arkadaşlarım da dahil. Her zaman ceketiyle gezen, gezip tozmayı seven, lüks yaşamayı seven biri olmuştur hep.
Çocukken maddi açıdan hiçbir şeyde gözümüz kalmadı, 1 isterdik 3 alırdı vs. Ama bizlere manevi açıdan yakın olmadı pek, hiçbir zaman gerçek anlamda nasıl olduğumuzu sormadı
Annem ise erken yaşta annesini kaybetmiş, kendini bizlere adamış fakat kıymetini bilmeyen bir eşe sahip olduğundan psikolojik sıkıntılar yaşıyor yıllardır. Dönem dönem tedavi görüyor, biz hep arkasında durmaya çalışıyoruz ama yıllarca ezilmiş bir kadın. Hatta 1 ay önce boşanma kararı aldılar ama sonradan tekrardan bu kararından döndüler.

Ben ise 25 yaşındayım, hayatta çocukluk dönemim hariç hiçbir zaman şans yüzüme gülüpte işlerim kendiliğinden yürümemiştir, her şeyi tırnaklarımla kazıyarak hırsımla yapmış biriyim. Yaşıma nazaran mesleğimde oldukça iyi bir konumdayım. Fakat bu konuma gelebilmek için çok sıkıntılar yaşadım. Ben mesleğe ilk atılana kadar daha önce hiç birey olmamıştım ki, şuanda tam anlamıyla olabildin mi derseniz cevabım ''hayır'' ama neyse işte
ne isteyip ne istemediğimi bile bilmiyordum ki kendimi savunamazdım, hakkım olanı bile yediklerinde gıkım çıkmazdı. Hal böyle bir de plus olarak iş hayatında hep çok zor karakterlerle karşılaştım. Hayır diyemeyen bir insandım bir dönem ruhsal açıdan sekteye uğradım hal böyle olunca, antidepresanlar falan toparladım.
Kendimi çok güçsüz hissediyordum. Zamanla kendi kişiliğimi geliştirmeye yöneldim, neden böyle olduğuma dair hiçbir sorgulama yapmadan.

Yorulduğumu hissediyorum. Çocukluğumda ki hislerin tepetaklak olduğunu görüyorum. Her ne kadar güçlü gibi dursam da bir olay yaşadığımda ki verdiğim tepkilerin yada babamın mükemmelliyetçiliğinin bana işlemiş olduğunu düşündükçe sinirlenip bunu değiştirmeye çalışıyorum.
Bir yerde bir yazı okumuştum. ''Bir insanın kendi ailesi, geçmişte ki roller nasılsa doğru olanın o olduğuna inanırmış, evleneceğimiz insanda bile ya babamız gibi birini ararmışız, yada iyisiyle kötüsüyle tamamıyla zıttını.''

Babam gibi bencil ve dışardan mükemmel biri olmak istemiyorum. Ama ben ''ben'' olamıyorum. Şuana kadar tesettürlüydüm. Lise 1 gibi tesettüre girmiştim. O kadar küçük yaşta kapanmamın nedeni ise ailemi sevindirmekti, çevrem tesettürlü olduğu için bende böyle olmalıydım. Babam her akşam elinde eşarpla gelirdi, daha da sarılmam için.

Zaman geçtikçe, üniv bitip iş hayatına da atılınca ben aslında kendi benliğimin farkına varamamış olduğumu hissettim, insanlar ne der? babam kızar, annem istemez derken hep kendimi arka plana atıp, ilk sıraya başkalarını koymuştum. Ama o ilk sıraya koyduklarımın başını çekenler arasında ki babam yanımda olması gereken hiçbir zaman yanımda olmadı.
Araba almak istedim. Hayır olmaz, yaşın çok erken, ilerde alırsın, kaza yaparsın vs vs bütün kötü ihtimalleri önüme sürüp beni vazgeçirmeye çalıştı ve hal böyle olunca ben babamdan araba konusunda asla destek isteyemeceğimi anladım. O dönemlerde çok sıkı çalıştım araba için para biriktirdim, kredi çektim artık araba alacaktım. İstediğim araba için o zamanlarda çok ufak bir meblağ, babam için çok çok ufak bir meblağdı hatta, babam biliyosunuz mükemmel bir insan olduğu için çevresinde borç ihtiyacı olan babama koşar ve asla çevirmez geleni, o meblağ babam için beğendiği ceketin ücretiydi. Ama o zaman açık kalan 2-3 bin lira için elini cebine dahi atmadı. İstemedim de babamdan, abimle halletmiştik. Ama demesi gerekmez mi ya bir babanın o dönemde ''kızım eksiğin var mı? hangi arabayı alacaksın? nereden alacaksın? diye. ben gidip bir arkadaşımla almıştım arabamı. Allahtan o dönem kötü bir insanla karşılaşmamışım tomarla parayla başka bir şehire araba almaya gitmiştik çünkü.

Neyse arabayı aldım geldim evin camının önüne, binbir hevesle çıkın cama diye aradım bizimkileri. Annem abim camda, babam hiç kendini göstermeyecek şekilde sadece bir kafasını uzatıp ne aldığıma bakıp anında içeri girdi.
Ben zaten kendi arabamı alana kadar çok çok nadir araba kullanmışım. Babamdan arabasını bile 1 kez olsun istemedim, eğer ihtiyacım varsa kendi arabamı kendim alırım, ona ağız eğmem dedim ve aldım

O zaman bir tedirginlik var tabii, gözüm gibi zaten o araba, sanki arabayı ben değil o beni kullanıyor. O denli korkuyorum arabadan. Bir desteğe, güzel cümleye ihtiyacım vardı sadece. Arabayı otoparka bırakıp geldiğimde benimle saatlerce hiç konuşmadı, sonradında ''kaza olur bişey olur ben karışmam, beni dinlemedin'' dedi.

Sigorta yaptıracaktım ama kenarda ki köşede ki ne para varsa araba için almıştım zaten borç olarak annemden ve abimden. Arabayı aldık iyi güzel, sigorta ne olucak? babama söylemiştim o zaman, kendi sigortacısına yaptıracaktı. Bende de o dönem kredi kartı yok, banka kartı var. Hesapta ne varsa anca onunla işlem yapabiliyorsun. Babamdan arabam için tek istediğim; babam zaten kendi gidecekti sigortacıya, bende kendi kredi kartıyla ödeyip 3 taksit yapmasını istedim 3 ay hiç aksatmadan vericem dedim. 'Yok dedi benim ekstrem dolu, ben taksit işiyle uğraşamam''.okeyledim onu da hallettim bir şekilde o dönem.

Şimdi covit olduğundan işe gidemiyor. Kendi işi de yok, eski lüksü azalmaya başladı emekli oldu eski birikmişleri de var öyle geçiniyor. Babamın arabasını abim kullanıyor. Benden işi oldukça hiç çekinmeden arabamın anahtarını istiyor.
Bir kız babası hakkında böyle düşünmemeli biliyorum, ama her ne kadar istemesem de sanırım bende onun gibi pis düşünüyorum; istememeli ya ben arabamı alırken gram desteğini göstermedi bana ne maddi ne manevi sadece köstek oldu. Arkadaşlarıyla gezmeye giderken de istememeli benden. 7 kat yabancı gelsin veririm arabamı asla sakınmam, ama babam istemesin benden. o ilk günlerde bana yaşattığı ''ya kaza yaparsam, babam heh işte ben demiştim'' demesin diye arabayı otoparktan çıkaramamıştım korkudan. Şimdi de biri sorduğunda sanki kendi almışçasına ''kızımın arabası diye pohpohlanıyor''

konu tabii ki sadece bu da değil bu yaşımıza geldik hala kendi istediği olsun ister. Hiç kimseyi beğenmez, o beğenmediği insanlardan çok daha beter bir kişiliği var , insanlara tahammülü sıfır, bir şeyi duymadığımızda 2.söylerken bağırıp kızarak söyleyen biri. Annem onun yüzünden psikiyatriye giderken kadına ''hastasın sen kendine bir çeki düzen ver'' diye diye o kadını da bitirdi



Şimdi düşünüyorum da ben bu evde kendi benliğimi bırakın, o adama benziyorum gibi hissediyorum. 1 kere geldiğim şu hayatı istediğim gibi yaşayamıyorum.
İşe, arkadaşlarımın yanına açık gidiyorum. Evden çıkarken şapka takıyorum hala söylemedim ona, tepkisinden korkuyorum.

Bir ilişkim oluyor onun gibi tepeden bakıyorum bazen karşımdakine. Gereksiz yere fazla yükseliyorum tartışmalarda, sağlıklı bir ilişki kuramıyorum. Uzun bir ilişkim vardı babam araştırdı ailesinin borçları vardı çocuğun iyi bir işi hayatı yoktu. Olmaz dedi. Ben asla yanında değilim he ama eğer ille de evlenicem dersen, ben arkanda değilim bunu bil dedi. Çevremdekiler bunu baban seni ne kadar da seviyor, başka baba olsa ne hali varsa görsün der evlendirir dediler. Ama babam kendi adına leke düşürüp ...'nın kızının evlendiği adama bak, şu bu otelde bile düğün yapamadı demesinler diye onunla evlenmeme müsaade etmedi.

Ayrı eve çıkayım desem muhtemelen evlatlıktan reddeder beni, o bir yana annem ne yapacak bu adamla onu bilmiyorum

Başlıkta ki soruma gelecek olursak; hayır ben böyle bir babayı seçmezdim. Her kararımda iyisiyle kötüsüyle varlığını hissedebileceğim bir babam olsun isterdim. Lütfen evlat yetiştirirken çok dikkat edin. Ben bu psikolojiyi hala es geçemiyorum. Her ne kadar dışardan güçlü dursam da, hayat kalitesi ne kadar iyi olsa da o çocukluk evresi unutulmuyor.
Bir kavga sırasında hep suçlu olan ben gibi hissediyorum, haksız olan hep benmişim gibi geliyor. Bu yaşanılanlar unutulmuyor. Benim önümde ki en büyük örnekte annem. Doktoru bir kere benimde seansa gelmemi istedi, birlikte girdik annemle. Annem o sırada hıçkıra hıçkıra ağlarken babasının onu istemediğinden bahsediyordu.


Sahi kız çocukları gerçekten annesinin kaderini mi yaşıyor bu hayatta? Sizler annelerinizle nasılsınız? Yada kızlarınızla?
ve benim annemin kaderini yaşamamam adına var mı önerileriniz?
Konuyu okumadim. Sadece basliga istinaden yaziyorum. Eger ailemi secebilme sansim olsaydi kesinlikle yine annemle babami secerdim. Canim anam ❤ Canim babam ❤
 
Herkese merhabalar:KK200: Bir psikolog yada bir psikiyatriye gittiğimizde, yada film repliklerinde bolca duyduğumuz ''çocukluk'' kavramı ne çok önemliymiş. Bugün bir sıkıntı yaşadığımızda neden onlarca yıl geçmişe dönüp ''çocukluğundan bahseder misin biraz?''' derler bunu artık biraz biraz çözebiliyorum sanırım.
Konuya bodoslama girmem gerekirse; ben küçükken kendimi çok şanslı hissederdi , çevredemde ki arkadaşlarımla kendimi kıyasladığımda hep daha mutlu olduğumu hisseder ve babamı taparcasına severdim. Annem ise bir kız kardeşim olmadığı için benimle hep arkadaş gibi olmuştur. Hatta çocukken bir zamanlar, neden bu kadar şanslı olduğumu düşünürdüm.
Gel zaman git zaman çok sinirli olan abim (2 abim var) bizden ayrıldı iş gereği. Biz ise diğer abimle ailemizin yanında devam ediyoruz. Zaman geçtikçe bizler büyümeye başladıkça aslında o kadar da şanslı olmadığımı farketmeye başladım.
Babam fazlasıyla mükemmelliyetçi, evde de akrabalar arasında da her zaman lafı geçen biri olmuştur ve insanlar genel olarak babamın duruşundan bile çekinirler. buna babamı 1 kez gören arkadaşlarım da dahil. Her zaman ceketiyle gezen, gezip tozmayı seven, lüks yaşamayı seven biri olmuştur hep.
Çocukken maddi açıdan hiçbir şeyde gözümüz kalmadı, 1 isterdik 3 alırdı vs. Ama bizlere manevi açıdan yakın olmadı pek, hiçbir zaman gerçek anlamda nasıl olduğumuzu sormadı
Annem ise erken yaşta annesini kaybetmiş, kendini bizlere adamış fakat kıymetini bilmeyen bir eşe sahip olduğundan psikolojik sıkıntılar yaşıyor yıllardır. Dönem dönem tedavi görüyor, biz hep arkasında durmaya çalışıyoruz ama yıllarca ezilmiş bir kadın. Hatta 1 ay önce boşanma kararı aldılar ama sonradan tekrardan bu kararından döndüler.

Ben ise 25 yaşındayım, hayatta çocukluk dönemim hariç hiçbir zaman şans yüzüme gülüpte işlerim kendiliğinden yürümemiştir, her şeyi tırnaklarımla kazıyarak hırsımla yapmış biriyim. Yaşıma nazaran mesleğimde oldukça iyi bir konumdayım. Fakat bu konuma gelebilmek için çok sıkıntılar yaşadım. Ben mesleğe ilk atılana kadar daha önce hiç birey olmamıştım ki, şuanda tam anlamıyla olabildin mi derseniz cevabım ''hayır'' ama neyse işte
ne isteyip ne istemediğimi bile bilmiyordum ki kendimi savunamazdım, hakkım olanı bile yediklerinde gıkım çıkmazdı. Hal böyle bir de plus olarak iş hayatında hep çok zor karakterlerle karşılaştım. Hayır diyemeyen bir insandım bir dönem ruhsal açıdan sekteye uğradım hal böyle olunca, antidepresanlar falan toparladım.
Kendimi çok güçsüz hissediyordum. Zamanla kendi kişiliğimi geliştirmeye yöneldim, neden böyle olduğuma dair hiçbir sorgulama yapmadan.

Yorulduğumu hissediyorum. Çocukluğumda ki hislerin tepetaklak olduğunu görüyorum. Her ne kadar güçlü gibi dursam da bir olay yaşadığımda ki verdiğim tepkilerin yada babamın mükemmelliyetçiliğinin bana işlemiş olduğunu düşündükçe sinirlenip bunu değiştirmeye çalışıyorum.
Bir yerde bir yazı okumuştum. ''Bir insanın kendi ailesi, geçmişte ki roller nasılsa doğru olanın o olduğuna inanırmış, evleneceğimiz insanda bile ya babamız gibi birini ararmışız, yada iyisiyle kötüsüyle tamamıyla zıttını.''

Babam gibi bencil ve dışardan mükemmel biri olmak istemiyorum. Ama ben ''ben'' olamıyorum. Şuana kadar tesettürlüydüm. Lise 1 gibi tesettüre girmiştim. O kadar küçük yaşta kapanmamın nedeni ise ailemi sevindirmekti, çevrem tesettürlü olduğu için bende böyle olmalıydım. Babam her akşam elinde eşarpla gelirdi, daha da sarılmam için.

Zaman geçtikçe, üniv bitip iş hayatına da atılınca ben aslında kendi benliğimin farkına varamamış olduğumu hissettim, insanlar ne der? babam kızar, annem istemez derken hep kendimi arka plana atıp, ilk sıraya başkalarını koymuştum. Ama o ilk sıraya koyduklarımın başını çekenler arasında ki babam yanımda olması gereken hiçbir zaman yanımda olmadı.
Araba almak istedim. Hayır olmaz, yaşın çok erken, ilerde alırsın, kaza yaparsın vs vs bütün kötü ihtimalleri önüme sürüp beni vazgeçirmeye çalıştı ve hal böyle olunca ben babamdan araba konusunda asla destek isteyemeceğimi anladım. O dönemlerde çok sıkı çalıştım araba için para biriktirdim, kredi çektim artık araba alacaktım. İstediğim araba için o zamanlarda çok ufak bir meblağ, babam için çok çok ufak bir meblağdı hatta, babam biliyosunuz mükemmel bir insan olduğu için çevresinde borç ihtiyacı olan babama koşar ve asla çevirmez geleni, o meblağ babam için beğendiği ceketin ücretiydi. Ama o zaman açık kalan 2-3 bin lira için elini cebine dahi atmadı. İstemedim de babamdan, abimle halletmiştik. Ama demesi gerekmez mi ya bir babanın o dönemde ''kızım eksiğin var mı? hangi arabayı alacaksın? nereden alacaksın? diye. ben gidip bir arkadaşımla almıştım arabamı. Allahtan o dönem kötü bir insanla karşılaşmamışım tomarla parayla başka bir şehire araba almaya gitmiştik çünkü.

Neyse arabayı aldım geldim evin camının önüne, binbir hevesle çıkın cama diye aradım bizimkileri. Annem abim camda, babam hiç kendini göstermeyecek şekilde sadece bir kafasını uzatıp ne aldığıma bakıp anında içeri girdi.
Ben zaten kendi arabamı alana kadar çok çok nadir araba kullanmışım. Babamdan arabasını bile 1 kez olsun istemedim, eğer ihtiyacım varsa kendi arabamı kendim alırım, ona ağız eğmem dedim ve aldım

O zaman bir tedirginlik var tabii, gözüm gibi zaten o araba, sanki arabayı ben değil o beni kullanıyor. O denli korkuyorum arabadan. Bir desteğe, güzel cümleye ihtiyacım vardı sadece. Arabayı otoparka bırakıp geldiğimde benimle saatlerce hiç konuşmadı, sonradında ''kaza olur bişey olur ben karışmam, beni dinlemedin'' dedi.

Sigorta yaptıracaktım ama kenarda ki köşede ki ne para varsa araba için almıştım zaten borç olarak annemden ve abimden. Arabayı aldık iyi güzel, sigorta ne olucak? babama söylemiştim o zaman, kendi sigortacısına yaptıracaktı. Bende de o dönem kredi kartı yok, banka kartı var. Hesapta ne varsa anca onunla işlem yapabiliyorsun. Babamdan arabam için tek istediğim; babam zaten kendi gidecekti sigortacıya, bende kendi kredi kartıyla ödeyip 3 taksit yapmasını istedim 3 ay hiç aksatmadan vericem dedim. 'Yok dedi benim ekstrem dolu, ben taksit işiyle uğraşamam''.okeyledim onu da hallettim bir şekilde o dönem.

Şimdi covit olduğundan işe gidemiyor. Kendi işi de yok, eski lüksü azalmaya başladı emekli oldu eski birikmişleri de var öyle geçiniyor. Babamın arabasını abim kullanıyor. Benden işi oldukça hiç çekinmeden arabamın anahtarını istiyor.
Bir kız babası hakkında böyle düşünmemeli biliyorum, ama her ne kadar istemesem de sanırım bende onun gibi pis düşünüyorum; istememeli ya ben arabamı alırken gram desteğini göstermedi bana ne maddi ne manevi sadece köstek oldu. Arkadaşlarıyla gezmeye giderken de istememeli benden. 7 kat yabancı gelsin veririm arabamı asla sakınmam, ama babam istemesin benden. o ilk günlerde bana yaşattığı ''ya kaza yaparsam, babam heh işte ben demiştim'' demesin diye arabayı otoparktan çıkaramamıştım korkudan. Şimdi de biri sorduğunda sanki kendi almışçasına ''kızımın arabası diye pohpohlanıyor''

konu tabii ki sadece bu da değil bu yaşımıza geldik hala kendi istediği olsun ister. Hiç kimseyi beğenmez, o beğenmediği insanlardan çok daha beter bir kişiliği var , insanlara tahammülü sıfır, bir şeyi duymadığımızda 2.söylerken bağırıp kızarak söyleyen biri. Annem onun yüzünden psikiyatriye giderken kadına ''hastasın sen kendine bir çeki düzen ver'' diye diye o kadını da bitirdi



Şimdi düşünüyorum da ben bu evde kendi benliğimi bırakın, o adama benziyorum gibi hissediyorum. 1 kere geldiğim şu hayatı istediğim gibi yaşayamıyorum.
İşe, arkadaşlarımın yanına açık gidiyorum. Evden çıkarken şapka takıyorum hala söylemedim ona, tepkisinden korkuyorum.

Bir ilişkim oluyor onun gibi tepeden bakıyorum bazen karşımdakine. Gereksiz yere fazla yükseliyorum tartışmalarda, sağlıklı bir ilişki kuramıyorum. Uzun bir ilişkim vardı babam araştırdı ailesinin borçları vardı çocuğun iyi bir işi hayatı yoktu. Olmaz dedi. Ben asla yanında değilim he ama eğer ille de evlenicem dersen, ben arkanda değilim bunu bil dedi. Çevremdekiler bunu baban seni ne kadar da seviyor, başka baba olsa ne hali varsa görsün der evlendirir dediler. Ama babam kendi adına leke düşürüp ...'nın kızının evlendiği adama bak, şu bu otelde bile düğün yapamadı demesinler diye onunla evlenmeme müsaade etmedi.

Ayrı eve çıkayım desem muhtemelen evlatlıktan reddeder beni, o bir yana annem ne yapacak bu adamla onu bilmiyorum

Başlıkta ki soruma gelecek olursak; hayır ben böyle bir babayı seçmezdim. Her kararımda iyisiyle kötüsüyle varlığını hissedebileceğim bir babam olsun isterdim. Lütfen evlat yetiştirirken çok dikkat edin. Ben bu psikolojiyi hala es geçemiyorum. Her ne kadar dışardan güçlü dursam da, hayat kalitesi ne kadar iyi olsa da o çocukluk evresi unutulmuyor.
Bir kavga sırasında hep suçlu olan ben gibi hissediyorum, haksız olan hep benmişim gibi geliyor. Bu yaşanılanlar unutulmuyor. Benim önümde ki en büyük örnekte annem. Doktoru bir kere benimde seansa gelmemi istedi, birlikte girdik annemle. Annem o sırada hıçkıra hıçkıra ağlarken babasının onu istemediğinden bahsediyordu.


Sahi kız çocukları gerçekten annesinin kaderini mi yaşıyor bu hayatta? Sizler annelerinizle nasılsınız? Yada kızlarınızla?
ve benim annemin kaderini yaşamamam adına var mı önerileriniz?
Annemin kaderini yaşadığımı düşünmüyorum.Annem gibi sessiz kalip çaresiz kalsaydım onun kaderini belki yasayabilirdim ama ben onun aksi olmayı sectim.Babaniz haksizliklar yapmış ama siz hayatta bir cok seyi basarmissiniz böyle düşünün.Bundan sonrası icin sevmediğiniz ama babanıza benzeyen yanlarinizi degistirmek için cabalayin.Sorunuza gelecek olursam hayır babam canimdi ama ben onu secmezdim.Babami sevmedigimden değil ama aksine çok sevdigimden...
 
Ben asla secmezdim daha açık görüşlü.kisisel alana saygi duyan maliymis gibi değilde birey olarak gören bir aile isterdim manevi anlamda destek adaletli eşitlikçi bir ailem.olmasini çok isterdim evladını aşağı çeken bir aile değilde ona güven veren bir aile isterdim şimdi ben tamda anlattığım gibiyim bu zinciri kırdım onlar aşağılanmış seçilmemiş doğru olarak bunu bilmişler ama ben öyle değilim ve olmayacağım yıllar geçse de olselerde unutamayacağım şeyler var ve onları affedemiyorum affetmeyecegim
Bu ulkede herkesin psikolojik sorunlari var cunku. Bir kere en agir siddet turu psikolojik siddet hepimiz nasiplendik. Cunku bu ulkenin egitim seviyesi belli, insanlara verdikleri egitim belli. Yillardir ayni.
 
Anlasmali boşanın. Madem verecek arabanin payini. Yazik degil mi size?
Ben arkadasini begendiginizi falan düşünmüyorum. Insan bir an once normal hayata donmek istiyor. Senin hayalinde bu canim.
 
ailem boşanmış bir aile, kavga içinde büyüyen tek çocuktum, binbir türlü zorluk vb.; gelgelelim olduğum kişiden memnunum ve ben bu ailede büyüyerek bu kişi olabildim. örneğin maddi gücü daha yüksek bir ailede doğsam her şey bir açıdan daha kolay olurdu, ama başka açılardan da zor. babam ayda yılda bir görüştüğüm bir insan, ama mesela fark ediyorum ki espri anlayışımı ondan almışım. gibi gibi. olduğunuz kişilerden, kurduğunuz ilişkilerden, hayata bakış açınızdan memnunsanız bence o aile en azından idare eder bir aile bence. sanırım evet aynı anne babayı seçerdim diyeceğim, özellikle baba konusunda çok daha iyileri olabileceğini bildğim halde.
 
Ben de sizin gibi annemi babami cok seviyorum ama bir o kadar buguunlerde buna benzer firtinalar cok yasiyorum . Anlatip kimsenin icini karartmak istemem belki ifade de edemem. Benimkisi sizinkinden karisik durum. Ama daha vahim. Sizinki imkanlarinizi onune yigip yaninizdan cekilmis ve onunuze engel olmus, benimkisi sevgi arkadas gibi olma vs olabilmis ama bi o kadar sert olmus, imkansizliklar koymus , taa cocukluktan hep yuk yuklemis sirtima. Sadece bana degil. Anneme ablama. Benim de annem elestirilmisligin , yuklenilmisligin verdigi sknti ile , hep babamin secimlerini yasamak zorunda kalarak mutlu degil . Biliyorum. Benim annemi bir psikiyatra goturme imkanim yok ve ustelik, en az anneniz kadar yarali oldugunu dusunuyorum.ben evleneli 4 sene oldu. Evlenince yavas yabas cakralarim alisti. Belki de sizin bahsettiginiz "birey olabilmek" i ben yeni becerebilmeye basliyorum. 34 yasindayim. Ve ne yazikki artik tahamul edemiyorum. Aileme . Biliyorjm en cok uzulen ben olurum ,. Ama ben artik tahammul edemiyorum. Ben de sevgi pitircigi gibi herseye atlamis 30 yil boyunca ailem ne istediyse onlari yasayip fedakarlik etmis biriydim. Ve bunlarin tek sorumlusunu once babam ve ardindan pasif ve bilgisiz duran annem olarak goruyorum

Ne yasadiniz derseniz

Ben ailemi secmezdim. Benim saglik ve egitim hayatimda lafla degil reel olarak yanimda olmalarini isterdim. Yillarca ancak birc odedim ve halen malesef ki onlara surekli odeme yapiyorum. Evli ve cocuklu olmama ragmen. Sizin sansiniz soyle olacak. Evlenince maddi olarak ihtiysclari olmayacagi icin manevi olarak da. Cok aramayacaklari icin kendi hayatiniza odaklanir ve belki siz de benm gibi sonra dan birey olmanin tadina amagec kalmisligin farkina varirsiniz.
Tamamen icmden gelenleri yazdim k bakmayin karisiklik icin
 
Kızlarim kesinlikle beni bizi seçmelerini isterdim
Lakin,
Ben asla ailemi seçmezdim.
 
Ben bilmiyordum sanki her anne erkek evladını daha çok sever , kızlarını ikinci plana atar gibi geliyordu. Her şey onların istediği gibi oldu hep .
Fen lisesini kazandım ama farklı şehir diye göndermediler , üniversitede Hacettepe’yi kazandım pahalı olur diye okutmak istemediler, normal tercih etsem 8. Sırada yazmam gereken yeri ilk tercih ve tek tercih yaptım . Gider gitmez beni bir sürü kızın olduğu eve yerleştirdiler , aklıma yatmayan şeylerle karşılaştım , okulda bir hocama sığındım kurtarın beni diye . Bana yurt ayarladılar , yemek fişi verdiler .
Neyse ben üç beş lira isterdim babamdan . Babam işe başlar başlamaz benden parasını istedi . Düğünde takılan çeyrekleri vs vermedi bana , neymiş efendim onlar borçmuş . Ben zaten çuvallar dolusu para alıyormuşum her ay onun sayesinde .
Annem de oğlunu çok sever . Benim doğum günümü bilmezler .
Hep dua ederdim Allah ‘ım annem gibi olabilirim o yüzden bana kız evlat verme . Onu üzmeyeyim derdim .
Bunları ne zaman farkettim peki , okulda herkes annem gelecek kızıma/ oğluma bakacak dediklerinde ben de cahillik işte anne sen de gelsen baksan dediğimde aldığım cevapla .
Allah biliyor ya eşim bile beni evlatlık olarak düşünmüş . Hani babam annem ölmüş , amcam /dayım yengem beni büyütmüş sanmış ilk tanıştığında .
O yüzden ben seçmezdim.
 
Herkese merhabalar:KK200: Bir psikolog yada bir psikiyatriye gittiğimizde, yada film repliklerinde bolca duyduğumuz ''çocukluk'' kavramı ne çok önemliymiş. Bugün bir sıkıntı yaşadığımızda neden onlarca yıl geçmişe dönüp ''çocukluğundan bahseder misin biraz?''' derler bunu artık biraz biraz çözebiliyorum sanırım.
Konuya bodoslama girmem gerekirse; ben küçükken kendimi çok şanslı hissederdi , çevredemde ki arkadaşlarımla kendimi kıyasladığımda hep daha mutlu olduğumu hisseder ve babamı taparcasına severdim. Annem ise bir kız kardeşim olmadığı için benimle hep arkadaş gibi olmuştur. Hatta çocukken bir zamanlar, neden bu kadar şanslı olduğumu düşünürdüm.
Gel zaman git zaman çok sinirli olan abim (2 abim var) bizden ayrıldı iş gereği. Biz ise diğer abimle ailemizin yanında devam ediyoruz. Zaman geçtikçe bizler büyümeye başladıkça aslında o kadar da şanslı olmadığımı farketmeye başladım.
Babam fazlasıyla mükemmelliyetçi, evde de akrabalar arasında da her zaman lafı geçen biri olmuştur ve insanlar genel olarak babamın duruşundan bile çekinirler. buna babamı 1 kez gören arkadaşlarım da dahil. Her zaman ceketiyle gezen, gezip tozmayı seven, lüks yaşamayı seven biri olmuştur hep.
Çocukken maddi açıdan hiçbir şeyde gözümüz kalmadı, 1 isterdik 3 alırdı vs. Ama bizlere manevi açıdan yakın olmadı pek, hiçbir zaman gerçek anlamda nasıl olduğumuzu sormadı
Annem ise erken yaşta annesini kaybetmiş, kendini bizlere adamış fakat kıymetini bilmeyen bir eşe sahip olduğundan psikolojik sıkıntılar yaşıyor yıllardır. Dönem dönem tedavi görüyor, biz hep arkasında durmaya çalışıyoruz ama yıllarca ezilmiş bir kadın. Hatta 1 ay önce boşanma kararı aldılar ama sonradan tekrardan bu kararından döndüler.

Ben ise 25 yaşındayım, hayatta çocukluk dönemim hariç hiçbir zaman şans yüzüme gülüpte işlerim kendiliğinden yürümemiştir, her şeyi tırnaklarımla kazıyarak hırsımla yapmış biriyim. Yaşıma nazaran mesleğimde oldukça iyi bir konumdayım. Fakat bu konuma gelebilmek için çok sıkıntılar yaşadım. Ben mesleğe ilk atılana kadar daha önce hiç birey olmamıştım ki, şuanda tam anlamıyla olabildin mi derseniz cevabım ''hayır'' ama neyse işte
ne isteyip ne istemediğimi bile bilmiyordum ki kendimi savunamazdım, hakkım olanı bile yediklerinde gıkım çıkmazdı. Hal böyle bir de plus olarak iş hayatında hep çok zor karakterlerle karşılaştım. Hayır diyemeyen bir insandım bir dönem ruhsal açıdan sekteye uğradım hal böyle olunca, antidepresanlar falan toparladım.
Kendimi çok güçsüz hissediyordum. Zamanla kendi kişiliğimi geliştirmeye yöneldim, neden böyle olduğuma dair hiçbir sorgulama yapmadan.

Yorulduğumu hissediyorum. Çocukluğumda ki hislerin tepetaklak olduğunu görüyorum. Her ne kadar güçlü gibi dursam da bir olay yaşadığımda ki verdiğim tepkilerin yada babamın mükemmelliyetçiliğinin bana işlemiş olduğunu düşündükçe sinirlenip bunu değiştirmeye çalışıyorum.
Bir yerde bir yazı okumuştum. ''Bir insanın kendi ailesi, geçmişte ki roller nasılsa doğru olanın o olduğuna inanırmış, evleneceğimiz insanda bile ya babamız gibi birini ararmışız, yada iyisiyle kötüsüyle tamamıyla zıttını.''

Babam gibi bencil ve dışardan mükemmel biri olmak istemiyorum. Ama ben ''ben'' olamıyorum. Şuana kadar tesettürlüydüm. Lise 1 gibi tesettüre girmiştim. O kadar küçük yaşta kapanmamın nedeni ise ailemi sevindirmekti, çevrem tesettürlü olduğu için bende böyle olmalıydım. Babam her akşam elinde eşarpla gelirdi, daha da sarılmam için.

Zaman geçtikçe, üniv bitip iş hayatına da atılınca ben aslında kendi benliğimin farkına varamamış olduğumu hissettim, insanlar ne der? babam kızar, annem istemez derken hep kendimi arka plana atıp, ilk sıraya başkalarını koymuştum. Ama o ilk sıraya koyduklarımın başını çekenler arasında ki babam yanımda olması gereken hiçbir zaman yanımda olmadı.
Araba almak istedim. Hayır olmaz, yaşın çok erken, ilerde alırsın, kaza yaparsın vs vs bütün kötü ihtimalleri önüme sürüp beni vazgeçirmeye çalıştı ve hal böyle olunca ben babamdan araba konusunda asla destek isteyemeceğimi anladım. O dönemlerde çok sıkı çalıştım araba için para biriktirdim, kredi çektim artık araba alacaktım. İstediğim araba için o zamanlarda çok ufak bir meblağ, babam için çok çok ufak bir meblağdı hatta, babam biliyosunuz mükemmel bir insan olduğu için çevresinde borç ihtiyacı olan babama koşar ve asla çevirmez geleni, o meblağ babam için beğendiği ceketin ücretiydi. Ama o zaman açık kalan 2-3 bin lira için elini cebine dahi atmadı. İstemedim de babamdan, abimle halletmiştik. Ama demesi gerekmez mi ya bir babanın o dönemde ''kızım eksiğin var mı? hangi arabayı alacaksın? nereden alacaksın? diye. ben gidip bir arkadaşımla almıştım arabamı. Allahtan o dönem kötü bir insanla karşılaşmamışım tomarla parayla başka bir şehire araba almaya gitmiştik çünkü.

Neyse arabayı aldım geldim evin camının önüne, binbir hevesle çıkın cama diye aradım bizimkileri. Annem abim camda, babam hiç kendini göstermeyecek şekilde sadece bir kafasını uzatıp ne aldığıma bakıp anında içeri girdi.
Ben zaten kendi arabamı alana kadar çok çok nadir araba kullanmışım. Babamdan arabasını bile 1 kez olsun istemedim, eğer ihtiyacım varsa kendi arabamı kendim alırım, ona ağız eğmem dedim ve aldım

O zaman bir tedirginlik var tabii, gözüm gibi zaten o araba, sanki arabayı ben değil o beni kullanıyor. O denli korkuyorum arabadan. Bir desteğe, güzel cümleye ihtiyacım vardı sadece. Arabayı otoparka bırakıp geldiğimde benimle saatlerce hiç konuşmadı, sonradında ''kaza olur bişey olur ben karışmam, beni dinlemedin'' dedi.

Sigorta yaptıracaktım ama kenarda ki köşede ki ne para varsa araba için almıştım zaten borç olarak annemden ve abimden. Arabayı aldık iyi güzel, sigorta ne olucak? babama söylemiştim o zaman, kendi sigortacısına yaptıracaktı. Bende de o dönem kredi kartı yok, banka kartı var. Hesapta ne varsa anca onunla işlem yapabiliyorsun. Babamdan arabam için tek istediğim; babam zaten kendi gidecekti sigortacıya, bende kendi kredi kartıyla ödeyip 3 taksit yapmasını istedim 3 ay hiç aksatmadan vericem dedim. 'Yok dedi benim ekstrem dolu, ben taksit işiyle uğraşamam''.okeyledim onu da hallettim bir şekilde o dönem.

Şimdi covit olduğundan işe gidemiyor. Kendi işi de yok, eski lüksü azalmaya başladı emekli oldu eski birikmişleri de var öyle geçiniyor. Babamın arabasını abim kullanıyor. Benden işi oldukça hiç çekinmeden arabamın anahtarını istiyor.
Bir kız babası hakkında böyle düşünmemeli biliyorum, ama her ne kadar istemesem de sanırım bende onun gibi pis düşünüyorum; istememeli ya ben arabamı alırken gram desteğini göstermedi bana ne maddi ne manevi sadece köstek oldu. Arkadaşlarıyla gezmeye giderken de istememeli benden. 7 kat yabancı gelsin veririm arabamı asla sakınmam, ama babam istemesin benden. o ilk günlerde bana yaşattığı ''ya kaza yaparsam, babam heh işte ben demiştim'' demesin diye arabayı otoparktan çıkaramamıştım korkudan. Şimdi de biri sorduğunda sanki kendi almışçasına ''kızımın arabası diye pohpohlanıyor''

konu tabii ki sadece bu da değil bu yaşımıza geldik hala kendi istediği olsun ister. Hiç kimseyi beğenmez, o beğenmediği insanlardan çok daha beter bir kişiliği var , insanlara tahammülü sıfır, bir şeyi duymadığımızda 2.söylerken bağırıp kızarak söyleyen biri. Annem onun yüzünden psikiyatriye giderken kadına ''hastasın sen kendine bir çeki düzen ver'' diye diye o kadını da bitirdi



Şimdi düşünüyorum da ben bu evde kendi benliğimi bırakın, o adama benziyorum gibi hissediyorum. 1 kere geldiğim şu hayatı istediğim gibi yaşayamıyorum.
İşe, arkadaşlarımın yanına açık gidiyorum. Evden çıkarken şapka takıyorum hala söylemedim ona, tepkisinden korkuyorum.

Bir ilişkim oluyor onun gibi tepeden bakıyorum bazen karşımdakine. Gereksiz yere fazla yükseliyorum tartışmalarda, sağlıklı bir ilişki kuramıyorum. Uzun bir ilişkim vardı babam araştırdı ailesinin borçları vardı çocuğun iyi bir işi hayatı yoktu. Olmaz dedi. Ben asla yanında değilim he ama eğer ille de evlenicem dersen, ben arkanda değilim bunu bil dedi. Çevremdekiler bunu baban seni ne kadar da seviyor, başka baba olsa ne hali varsa görsün der evlendirir dediler. Ama babam kendi adına leke düşürüp ...'nın kızının evlendiği adama bak, şu bu otelde bile düğün yapamadı demesinler diye onunla evlenmeme müsaade etmedi.

Ayrı eve çıkayım desem muhtemelen evlatlıktan reddeder beni, o bir yana annem ne yapacak bu adamla onu bilmiyorum

Başlıkta ki soruma gelecek olursak; hayır ben böyle bir babayı seçmezdim. Her kararımda iyisiyle kötüsüyle varlığını hissedebileceğim bir babam olsun isterdim. Lütfen evlat yetiştirirken çok dikkat edin. Ben bu psikolojiyi hala es geçemiyorum. Her ne kadar dışardan güçlü dursam da, hayat kalitesi ne kadar iyi olsa da o çocukluk evresi unutulmuyor.
Bir kavga sırasında hep suçlu olan ben gibi hissediyorum, haksız olan hep benmişim gibi geliyor. Bu yaşanılanlar unutulmuyor. Benim önümde ki en büyük örnekte annem. Doktoru bir kere benimde seansa gelmemi istedi, birlikte girdik annemle. Annem o sırada hıçkıra hıçkıra ağlarken babasının onu istemediğinden bahsediyordu.


Sahi kız çocukları gerçekten annesinin kaderini mi yaşıyor bu hayatta? Sizler annelerinizle nasılsınız? Yada kızlarınızla?
ve benim annemin kaderini yaşamamam adına var mı önerileriniz?
Babamı ve özellikle abimi seçmezdim ama annemi seçerdim.
 
Bir aile dizilimci demişti ki "Aslında bizler ailemizi seçerek geliriz"

Her insanın, dünyaya gelmesinde mutlak bir anlam vardır. Anne ve babaların çocuk yapmaya karar vermeleri o çocuğu seçmeleri anlamına gelmez. Tersine, bir çocuk dünyaya gelirken anne ve babasını kendisi seçmektedir. Ruh, dünyaya gelirken nasıl bir anne ve baba seçmesi gerektiğini bilir. Bu, ruhun deneyimlemesi gereken “Karma Plânı” ile birlikte, uygun bir ortamı seçmesiyle de ilişkili bir durumdur. Çünkü deneyimlemesi gereken “Karma Plânı”na uygun bir seçim yapması gereklidir.
-Alıntı-


İlginç bir bakış/kabul olduğu için paylaşayım dedim.
 
muhtemelen yine kendi babami secerdim ama annemin; deger gordugu bir ailede yetismis , daha egitimli , donanimli bir birey olmasini isterdim.. kendi cocugum beni secer mi, ileride ne dusunur bilemiyorum , fakat size dusen ailenizde sizi yaralayan ne varsa onu cocugunuza yapmamaya ozen gostermek.
umarim bir gun icimizdeki tum kirginliklari atabiliriz.. icimizdeki o kucuk kiz cocugu gercek manada mutlu olur bir gun dilerim...
 
Ben bilmiyordum sanki her anne erkek evladını daha çok sever , kızlarını ikinci plana atar gibi geliyordu. Her şey onların istediği gibi oldu hep .
Fen lisesini kazandım ama farklı şehir diye göndermediler , üniversitede Hacettepe’yi kazandım pahalı olur diye okutmak istemediler, normal tercih etsem 8. Sırada yazmam gereken yeri ilk tercih ve tek tercih yaptım . Gider gitmez beni bir sürü kızın olduğu eve yerleştirdiler , aklıma yatmayan şeylerle karşılaştım , okulda bir hocama sığındım kurtarın beni diye . Bana yurt ayarladılar , yemek fişi verdiler .
Neyse ben üç beş lira isterdim babamdan . Babam işe başlar başlamaz benden parasını istedi . Düğünde takılan çeyrekleri vs vermedi bana , neymiş efendim onlar borçmuş . Ben zaten çuvallar dolusu para alıyormuşum her ay onun sayesinde .
Annem de oğlunu çok sever . Benim doğum günümü bilmezler .
Hep dua ederdim Allah ‘ım annem gibi olabilirim o yüzden bana kız evlat verme . Onu üzmeyeyim derdim .
Bunları ne zaman farkettim peki , okulda herkes annem gelecek kızıma/ oğluma bakacak dediklerinde ben de cahillik işte anne sen de gelsen baksan dediğimde aldığım cevapla .
Allah biliyor ya eşim bile beni evlatlık olarak düşünmüş . Hani babam annem ölmüş , amcam /dayım yengem beni büyütmüş sanmış ilk tanıştığında .
O yüzden ben seçmezdim.
anadolu lisesini kazanip gonderilmemeye kadar ayniyiz sizinle😞 (2 cocugun ingilizce kitaplari pahali olurmus ! tabii diger evlat erkek, soylememe gerek bile yok sanirim .. )
 
Babamı asla seçmezdim. Hatta sorumsuz bir babam olacaksa babasız büyümeyi tercih ederdim. O yüzden boşanırken çocuğum babasız kalacak bahanesine sığınmayın bazı insanların yokluğu varlığından iyidir. Annemi seçerdim ama insanlara karşı daha güçlü olmasını tercih ederdim. Babam olmasa onu da başarırdı bence.
 
Dünyaya 1000 kere gelsemde her seferinde babamı seçerdim. Hayatımda gördüğüm en akıllı, merhametli, iyi kalpli insandı. ❤️Annemi ve kardeşlerimi seçmezdim. Zaten babam vefat ettikten sonra ailemiz dağıldı. Ailemizi bir arada tutan güç babamdı.
 
Herkese merhabalar:KK200: Bir psikolog yada bir psikiyatriye gittiğimizde, yada film repliklerinde bolca duyduğumuz ''çocukluk'' kavramı ne çok önemliymiş. Bugün bir sıkıntı yaşadığımızda neden onlarca yıl geçmişe dönüp ''çocukluğundan bahseder misin biraz?''' derler bunu artık biraz biraz çözebiliyorum sanırım.
Konuya bodoslama girmem gerekirse; ben küçükken kendimi çok şanslı hissederdi , çevredemde ki arkadaşlarımla kendimi kıyasladığımda hep daha mutlu olduğumu hisseder ve babamı taparcasına severdim. Annem ise bir kız kardeşim olmadığı için benimle hep arkadaş gibi olmuştur. Hatta çocukken bir zamanlar, neden bu kadar şanslı olduğumu düşünürdüm.
Gel zaman git zaman çok sinirli olan abim (2 abim var) bizden ayrıldı iş gereği. Biz ise diğer abimle ailemizin yanında devam ediyoruz. Zaman geçtikçe bizler büyümeye başladıkça aslında o kadar da şanslı olmadığımı farketmeye başladım.
Babam fazlasıyla mükemmelliyetçi, evde de akrabalar arasında da her zaman lafı geçen biri olmuştur ve insanlar genel olarak babamın duruşundan bile çekinirler. buna babamı 1 kez gören arkadaşlarım da dahil. Her zaman ceketiyle gezen, gezip tozmayı seven, lüks yaşamayı seven biri olmuştur hep.
Çocukken maddi açıdan hiçbir şeyde gözümüz kalmadı, 1 isterdik 3 alırdı vs. Ama bizlere manevi açıdan yakın olmadı pek, hiçbir zaman gerçek anlamda nasıl olduğumuzu sormadı
Annem ise erken yaşta annesini kaybetmiş, kendini bizlere adamış fakat kıymetini bilmeyen bir eşe sahip olduğundan psikolojik sıkıntılar yaşıyor yıllardır. Dönem dönem tedavi görüyor, biz hep arkasında durmaya çalışıyoruz ama yıllarca ezilmiş bir kadın. Hatta 1 ay önce boşanma kararı aldılar ama sonradan tekrardan bu kararından döndüler.

Ben ise 25 yaşındayım, hayatta çocukluk dönemim hariç hiçbir zaman şans yüzüme gülüpte işlerim kendiliğinden yürümemiştir, her şeyi tırnaklarımla kazıyarak hırsımla yapmış biriyim. Yaşıma nazaran mesleğimde oldukça iyi bir konumdayım. Fakat bu konuma gelebilmek için çok sıkıntılar yaşadım. Ben mesleğe ilk atılana kadar daha önce hiç birey olmamıştım ki, şuanda tam anlamıyla olabildin mi derseniz cevabım ''hayır'' ama neyse işte
ne isteyip ne istemediğimi bile bilmiyordum ki kendimi savunamazdım, hakkım olanı bile yediklerinde gıkım çıkmazdı. Hal böyle bir de plus olarak iş hayatında hep çok zor karakterlerle karşılaştım. Hayır diyemeyen bir insandım bir dönem ruhsal açıdan sekteye uğradım hal böyle

Herkese merhabalar:KK200: Bir psikolog yada bir psikiyatriye gittiğimizde, yada film repliklerinde bolca duyduğumuz ''çocukluk'' kavramı ne çok önemliymiş. Bugün bir sıkıntı yaşadığımızda neden onlarca yıl geçmişe dönüp ''çocukluğundan bahseder misin biraz?''' derler bunu artık biraz biraz çözebiliyorum sanırım.
Konuya bodoslama girmem gerekirse; ben küçükken kendimi çok şanslı hissederdi , çevredemde ki arkadaşlarımla kendimi kıyasladığımda hep daha mutlu olduğumu hisseder ve babamı taparcasına severdim. Annem ise bir kız kardeşim olmadığı için benimle hep arkadaş gibi olmuştur. Hatta çocukken bir zamanlar, neden bu kadar şanslı olduğumu düşünürdüm.
Gel zaman git zaman çok sinirli olan abim (2 abim var) bizden ayrıldı iş gereği. Biz ise diğer abimle ailemizin yanında devam ediyoruz. Zaman geçtikçe bizler büyümeye başladıkça aslında o kadar da şanslı olmadığımı farketmeye başladım.
Babam fazlasıyla mükemmelliyetçi, evde de akrabalar arasında da her zaman lafı geçen biri olmuştur ve insanlar genel olarak babamın duruşundan bile çekinirler. buna babamı 1 kez gören arkadaşlarım da dahil. Her zaman ceketiyle gezen, gezip tozmayı seven, lüks yaşamayı seven biri olmuştur hep.
Çocukken maddi açıdan hiçbir şeyde gözümüz kalmadı, 1 isterdik 3 alırdı vs. Ama bizlere manevi açıdan yakın olmadı pek, hiçbir zaman gerçek anlamda nasıl olduğumuzu sormadı
Annem ise erken yaşta annesini kaybetmiş, kendini bizlere adamış fakat kıymetini bilmeyen bir eşe sahip olduğundan psikolojik sıkıntılar yaşıyor yıllardır. Dönem dönem tedavi görüyor, biz hep arkasında durmaya çalışıyoruz ama yıllarca ezilmiş bir kadın. Hatta 1 ay önce boşanma kararı aldılar ama sonradan tekrardan bu kararından döndüler.

Ben ise 25 yaşındayım, hayatta çocukluk dönemim hariç hiçbir zaman şans yüzüme gülüpte işlerim kendiliğinden yürümemiştir, her şeyi tırnaklarımla kazıyarak hırsımla yapmış biriyim. Yaşıma nazaran mesleğimde oldukça iyi bir konumdayım. Fakat bu konuma gelebilmek için çok sıkıntılar yaşadım. Ben mesleğe ilk atılana kadar daha önce hiç birey olmamıştım ki, şuanda tam anlamıyla olabildin mi derseniz cevabım ''hayır'' ama neyse işte
ne isteyip ne istemediğimi bile bilmiyordum ki kendimi savunamazdım, hakkım olanı bile yediklerinde gıkım çıkmazdı. Hal böyle bir de plus olarak iş hayatında hep çok zor karakterlerle karşılaştım. Hayır diyemeyen bir insandım bir dönem ruhsal açıdan sekteye uğradım hal böyle olunca, antidepresanlar falan toparladım.
Kendimi çok güçsüz hissediyordum. Zamanla kendi kişiliğimi geliştirmeye yöneldim, neden böyle olduğuma dair hiçbir sorgulama yapmadan.

Yorulduğumu hissediyorum. Çocukluğumda ki hislerin tepetaklak olduğunu görüyorum. Her ne kadar güçlü gibi dursam da bir olay yaşadığımda ki verdiğim tepkilerin yada babamın mükemmelliyetçiliğinin bana işlemiş olduğunu düşündükçe sinirlenip bunu değiştirmeye çalışıyorum.
Bir yerde bir yazı okumuştum. ''Bir insanın kendi ailesi, geçmişte ki roller nasılsa doğru olanın o olduğuna inanırmış, evleneceğimiz insanda bile ya babamız gibi birini ararmışız, yada iyisiyle kötüsüyle tamamıyla zıttını.''

Babam gibi bencil ve dışardan mükemmel biri olmak istemiyorum. Ama ben ''ben'' olamıyorum. Şuana kadar tesettürlüydüm. Lise 1 gibi tesettüre girmiştim. O kadar küçük yaşta kapanmamın nedeni ise ailemi sevindirmekti, çevrem tesettürlü olduğu için bende böyle olmalıydım. Babam her akşam elinde eşarpla gelirdi, daha da sarılmam için.

Zaman geçtikçe, üniv bitip iş hayatına da atılınca ben aslında kendi benliğimin farkına varamamış olduğumu hissettim, insanlar ne der? babam kızar, annem istemez derken hep kendimi arka plana atıp, ilk sıraya başkalarını koymuştum. Ama o ilk sıraya koyduklarımın başını çekenler arasında ki babam yanımda olması gereken hiçbir zaman yanımda olmadı.
Araba almak istedim. Hayır olmaz, yaşın çok erken, ilerde alırsın, kaza yaparsın vs vs bütün kötü ihtimalleri önüme sürüp beni vazgeçirmeye çalıştı ve hal böyle olunca ben babamdan araba konusunda asla destek isteyemeceğimi anladım. O dönemlerde çok sıkı çalıştım araba için para biriktirdim, kredi çektim artık araba alacaktım. İstediğim araba için o zamanlarda çok ufak bir meblağ, babam için çok çok ufak bir meblağdı hatta, babam biliyosunuz mükemmel bir insan olduğu için çevresinde borç ihtiyacı olan babama koşar ve asla çevirmez geleni, o meblağ babam için beğendiği ceketin ücretiydi. Ama o zaman açık kalan 2-3 bin lira için elini cebine dahi atmadı. İstemedim de babamdan, abimle halletmiştik. Ama demesi gerekmez mi ya bir babanın o dönemde ''kızım eksiğin var mı? hangi arabayı alacaksın? nereden alacaksın? diye. ben gidip bir arkadaşımla almıştım arabamı. Allahtan o dönem kötü bir insanla karşılaşmamışım tomarla parayla başka bir şehire araba almaya gitmiştik çünkü.

Neyse arabayı aldım geldim evin camının önüne, binbir hevesle çıkın cama diye aradım bizimkileri. Annem abim camda, babam hiç kendini göstermeyecek şekilde sadece bir kafasını uzatıp ne aldığıma bakıp anında içeri girdi.
Ben zaten kendi arabamı alana kadar çok çok nadir araba kullanmışım. Babamdan arabasını bile 1 kez olsun istemedim, eğer ihtiyacım varsa kendi arabamı kendim alırım, ona ağız eğmem dedim ve aldım

O zaman bir tedirginlik var tabii, gözüm gibi zaten o araba, sanki arabayı ben değil o beni kullanıyor. O denli korkuyorum arabadan. Bir desteğe, güzel cümleye ihtiyacım vardı sadece. Arabayı otoparka bırakıp geldiğimde benimle saatlerce hiç konuşmadı, sonradında ''kaza olur bişey olur ben karışmam, beni dinlemedin'' dedi.

Sigorta yaptıracaktım ama kenarda ki köşede ki ne para varsa araba için almıştım zaten borç olarak annemden ve abimden. Arabayı aldık iyi güzel, sigorta ne olucak? babama söylemiştim o zaman, kendi sigortacısına yaptıracaktı. Bende de o dönem kredi kartı yok, banka kartı var. Hesapta ne varsa anca onunla işlem yapabiliyorsun. Babamdan arabam için tek istediğim; babam zaten kendi gidecekti sigortacıya, bende kendi kredi kartıyla ödeyip 3 taksit yapmasını istedim 3 ay hiç aksatmadan vericem dedim. 'Yok dedi benim ekstrem dolu, ben taksit işiyle uğraşamam''.okeyledim onu da hallettim bir şekilde o dönem.

Şimdi covit olduğundan işe gidemiyor. Kendi işi de yok, eski lüksü azalmaya başladı emekli oldu eski birikmişleri de var öyle geçiniyor. Babamın arabasını abim kullanıyor. Benden işi oldukça hiç çekinmeden arabamın anahtarını istiyor.
Bir kız babası hakkında böyle düşünmemeli biliyorum, ama her ne kadar istemesem de sanırım bende onun gibi pis düşünüyorum; istememeli ya ben arabamı alırken gram desteğini göstermedi bana ne maddi ne manevi sadece köstek oldu. Arkadaşlarıyla gezmeye giderken de istememeli benden. 7 kat yabancı gelsin veririm arabamı asla sakınmam, ama babam istemesin benden. o ilk günlerde bana yaşattığı ''ya kaza yaparsam, babam heh işte ben demiştim'' demesin diye arabayı otoparktan çıkaramamıştım korkudan. Şimdi de biri sorduğunda sanki kendi almışçasına ''kızımın arabası diye pohpohlanıyor''

konu tabii ki sadece bu da değil bu yaşımıza geldik hala kendi istediği olsun ister. Hiç kimseyi beğenmez, o beğenmediği insanlardan çok daha beter bir kişiliği var , insanlara tahammülü sıfır, bir şeyi duymadığımızda 2.söylerken bağırıp kızarak söyleyen biri. Annem onun yüzünden psikiyatriye giderken kadına ''hastasın sen kendine bir çeki düzen ver'' diye diye o kadını da bitirdi



Şimdi düşünüyorum da ben bu evde kendi benliğimi bırakın, o adama benziyorum gibi hissediyorum. 1 kere geldiğim şu hayatı istediğim gibi yaşayamıyorum.
İşe, arkadaşlarımın yanına açık gidiyorum. Evden çıkarken şapka takıyorum hala söylemedim ona, tepkisinden korkuyorum.

Bir ilişkim oluyor onun gibi tepeden bakıyorum bazen karşımdakine. Gereksiz yere fazla yükseliyorum tartışmalarda, sağlıklı bir ilişki kuramıyorum. Uzun bir ilişkim vardı babam araştırdı ailesinin borçları vardı çocuğun iyi bir işi hayatı yoktu. Olmaz dedi. Ben asla yanında değilim he ama eğer ille de evlenicem dersen, ben arkanda değilim bunu bil dedi. Çevremdekiler bunu baban seni ne kadar da seviyor, başka baba olsa ne hali varsa görsün der evlendirir dediler. Ama babam kendi adına leke düşürüp ...'nın kızının evlendiği adama bak, şu bu otelde bile düğün yapamadı demesinler diye onunla evlenmeme müsaade etmedi.

Ayrı eve çıkayım desem muhtemelen evlatlıktan reddeder beni, o bir yana annem ne yapacak bu adamla onu bilmiyorum

Başlıkta ki soruma gelecek olursak; hayır ben böyle bir babayı seçmezdim. Her kararımda iyisiyle kötüsüyle varlığını hissedebileceğim bir babam olsun isterdim. Lütfen evlat yetiştirirken çok dikkat edin. Ben bu psikolojiyi hala es geçemiyorum. Her ne kadar dışardan güçlü dursam da, hayat kalitesi ne kadar iyi olsa da o çocukluk evresi unutulmuyor.
Bir kavga sırasında hep suçlu olan ben gibi hissediyorum, haksız olan hep benmişim gibi geliyor. Bu yaşanılanlar unutulmuyor. Benim önümde ki en büyük örnekte annem. Doktoru bir kere benimde seansa gelmemi istedi, birlikte girdik annemle. Annem o sırada hıçkıra hıçkıra ağlarken babasının onu istemediğinden bahsediyordu.


Sahi kız çocukları gerçekten annesinin kaderini mi yaşıyor bu hayatta? Sizler annelerinizle nasılsınız? Yada kızlarınızla?
ve benim annemin kaderini yaşamamam adına var mı önerileriniz?
Çocukluğunu yaşamamış biri olarak söylüyorum buna da şükür de
 
Yine olsa yine anne babamı seçerdim Allah onları başımdan eksik etmesin dünyanın en fedekar insanıdır annem babam da çok merhametlidir bana sen bizi üzmedin senin çocuklarından seni üzmesin sana senin gibi evlat versin derler hep bu dualarını çok seviyorum. sanırım bende annem gibiyim bazen çok fedakar olduğumu düşünüyorum çocuğuma ve aileme karşı özellikle Allah pişman etmesin sonrasında.
 
X