Akademide Torpilli Yeğen

Şu torpil olaylarından keyfi kaçmamış, canı yanmamış kimse yoktur herhalde. Hangi sektör olursa olsun, torpil hep var maalesef. Bunu normalize etmek için değil, haklı isyanınızı desteklemek için söylüyorum.
Sizin sektörünüz biraz daha farklı, kıdem devreye girince işler karışıyor (ya da bana öyle geliyor. 😅 Ama ne olursa olsun, siz ses çıkarmadıkça bu düzen böyle devam edecek. Çünkü, ne kadar alttan alıp sizin göreviniz olmayan işleri bile gık demeden üstlenirseniz insanlar daha fazlasını beklemeyi hak görüyor kendinde.
Uyumlu ve hoşgörülü olmak o kadar suistimale açık ki maalesef. Biraz sınır çizmekte ve her şeye "eyvallah" dememekte fayda var.
Kontrolsüz bir şekilde patlama yaşamaktansa, gerekli tepkiyi göstermelisiniz bence.
Bu zamana kadar sorun çıkmasın diye hep olmadığı halde üstlendim, sesim çıkmadı, asistanım nasıl olsa diye iş yüklerini fazlasıyla taşıdım, her gün sırtımda taşıdım ama bir gün yoruldum diyip indirmeye kalktığımda senden ala nankörü olmuyo maalesef bu hiç şaşmıyor, ben de artık kendime gelip bu suistimalleri sineye çekmemeliyim, ufaktan ufaktan ben de işim var diyip kaçmaya, o sallamadığında e benim de hastanede randevum vardı kimse bana sormadı demeye baslıcam.
 
Ya konuyu ilk yazdığınızda okudum aklıma takıldı.
Çözüm önerisi ne olabilir diye düşüp yazmak istedim.

Kavga, gürültü, sert çıkmak çok çözüm olmaz gibi...
Konuşsan zaten anlamaz.
Yavaş yavaş sınırı korumak mümkün olur mu?
Her gün polikinliğe inmek yerine bugün makale yazmam gerekiyor, şu araştırmam var, artık işi öğrenmiştir onun zamanında hep biz yapıyorduk biraz ucunu bırakalım tecrübe etsin gibi söylemleri kalabalık yerlerde diğer hocalarınıza duyurarak abd başkanına söyleyin.
İşe yarar mı bilmiyorum kavgadan daha mantıklı geldi.
Tam bir sussam olmuyor susmasam olmaz hali. Konuşsam anlamsız sussam faydası yok.

Şimdi bu yeni gelen yeğen kişisinin mezuniyeti de zaten aynı yer, öğrenciliğini yaptığı yere asistan oldu, kadroyu beklerken de zaten kliniğe gidip geldi aşinaydı çoğu şeye yabancılık çekecek bir durum aslında yok işlere, cidden çalışan işten kaçmayan birisi olsa ben zaten can-ı gönülden yardımcı olurum, yeni başladı, alışma süresine kadar ben destekçi oliyim yalnız hissetmesin diye elimi taşın altına koyuyorum ama sorun asli görevini bahanelerle savsaklayıp kaçması, işten tüymek için bir sürü bahane bulması, ben kendi asistanlığımda sancılar içinde kıvranırken doktora gidemedim 20 tane hastayı kendim o halde tek gönderdim biri de çıkıp neyin var demedi, demesinler de istemem ama bu daha başlayalı 4 ay olmuş, yarın gelmicem hocanın haberi var, ertesi gün gelmicem yok hastanede randevum var diye diye kaçıyor, abd başkanı dayısı da izin veriyor.

E bana gelince de niye aşağıya inmiyosun, üstelik ben öğr üyesiyim asistan da değilim, kendi yeğenine işi savsakladığı için kızmıyo, gücüme giden bu, o yeğen de nasıl olsa sepulik hoca enayi o bakar benim yerime diye cesaret alıyor, kaçtıkça kaçıyor.

Bundan sonra yapacağım şey sanırım yavaş yavaş benim de randevum var, çok acil hastanede muayenem var, acil bankaya gitmem gerekti diyip tüymek heralde, odamda kendi işlerim için bi şeylere başladığımda oturuyo! olduğum için gözlerine batıyor, kendileri sanki oturmuyomuş gibi. Neden aşağıda değilsin ayarı yiyorum, e senin asistanın haftanın 3 günü yok ona soruyo musun ki?

Bağırsam çağırsam sanırım o asistana bağırıp çağırırım gibi geliyor.
 
İzin konuları hastane gibi işlerse izinde sıkıntı olmuyordu bizde. Bence işini yapacak kimse olduğu için rahat. Bir diğeri de böyle tipli bir iş arkadaşım vardı bir eğitim kurumunda. Rahatına düşkündü. Bu kişi ilk iş gününde de hastanede işim var diye gelmedi. Tezim var dedi, gelmedi. Başım ağrıyor deyip derslere girmedi. Babası hasta diye izin aldı, gelmedi. Pek sallamıyordu işi. Sonra üniversitede buna kadro açtılar ve girdi.

Akademik olarak başarılıymış sözde ama benim gözümde iş ahlakı olmayan biriydi.

Akademide de birilerinin çalışmasına yardım ediyordum. Tam işleme başlayacağız (ekip çalışması gerekli), bir baktım ki işlemin başında biri hazırlanmış ve arkadaşlarıyla buluşmaya gidiyor. Sinir krizi geçirecektim. Karakter meselesi bu. Herkesin önceliği farklı, kazık yiye yiye bunu öğrendim.

Keyfim yok, çalışmayacağım gibi tavırlarda değilse sitemde bulunsanız dikkat etmeye başlayabilir. Bir de yeğen kimliğini ve torpille girdiğini unutun derim. Siz amiri olarak uyaracaksınız. Dayı diye koşup ağlamayacaktır herhalde. İşi o kadar abartırsa da hakkınızı aramak için dekan, rektör ne varsa çıkarsınız.

Size vaktinde izin verilmeme sebebi gerçekten de yoğunluk olabilir ama bir diğer seçenek ise sizin (sanırım) ÖYPli olmanız olabilir. Dışarıdan gelenlere farklı gözle bakma oluyor bazı yerlerde maalesef.
 
Evet nahif duruyor olabilirim, bu zamana kadar sorun çıkaran bir yapım olmadı hep uyum sağlama odaklıydım, öyle sesim bile yükselmiş değil kimseye karşı, verilen her işi itiraz etmeden yaptım, çok koşturdum tabi ki bunun için madalya beklemedim ama bunları da bence hak etmedim artık burama kadar gelmeye başladı, dolup taşma noktasındayım.
Aslında hocaların nöbet sirkülasyonunun zamanında yazılı olarak tebligatı yapılmış elden hocalara imzalı olarak, sonra o yazılı evrak nolmuşsa sözlü uygulamaya dönmüş ben sözlü olarak talep ettim hocaya, sana nöbet veremeyiz dedi, yazılı olarak bi talepte bulunmadım çünkü şuan hiçbir hocanın elinde o yazılı nöbet çizelgesi yok dolayısıyla yazılı olarak talep etmem bir işe yarar mı bilemedim.
Bir ise yarasa da yaramasa da ilerisi icin elinizde delil olmali. Sozlu olarak ilettim dediginizde bunu ispat edemezsiniz. Bir de nobet cizelgesi islerini kim ayarliyorsa o kisiye de yazili bildirim yapin, mail de olabilir. Ama hersey yazili olsun. Yazi ile basvuru yapilirsa yazili cevap verilmek zorunda. Bu durumda o nobet cizelgesinde sizin olmadiginizin da ispati olacak bu. Sozlu cevap verildiginde de hocam bunu yazili olarak da bildirir misiniz de, bak bakalim o zaman sizi bu kadar kullanabiliyorlar mi?
 
Hanımlar merhaba, bu bir kayınvalide, sorunlu/sorumsuz eş, aile vs. konusu değil belki onlar kadar dikkat çekmeyebilir de ancak artık içimde tutamadığım ve buradaki akademisyen olan ve olmayan herkesten akıl, fikir ve görüş alma ihtiyacı hasıl oldu. Neticede el elden üstündür. Göz kanamasına sebebiyet vermemek için konuyu kısa tutmaya çalışacağım ancak detaylar fazla olduğu için biraz boyu aşabilir, şimdiden uzarsa kusurabakmayın.

7 yıldır akademik kadrodayım (bunun 7 yılı arş gör ve arş. Gör. Dr. luk), son 4 aydır da öğretim üyeliğine atanarak çiçeği burnunda bir dr. Öğretim üyesi oldum. Bölümümü ifşa olmamak adına detaylı yazamayacağım ancak şöyle bahsedeyim: klinik bir bölüm ve angaryası çok fazla, hem hasta bakmakla hem de bilimum diğer işlerle kafayı yedirten ve dibini sıyırtan (akademiyi bilen bilir), insanda akıl ve ruh sağlığı diye bir şey bırakmayan bir alanda bu kadar yılı kafamda hunilerle kah gülerek kah ağlayarak devirdim. Tabi neler yaşadım şimdi burda bunları a’dan z’ye dökmenin lüzumu yok ama bunu da özetle, dışı seni içi beni yakar diyerek vecizelendireyim.

Bölüme, altıma asistan alındı, ancak alınan kişi anabilim dalı başkanının öz yeğeni, tahmin edersiniz ki dert yanacağım ve bahsedeceğim şeylerin içeriğini bu “torpil” mevzusu oluşturacak. Bu arada bölüme zamanında atama sistemiyle dışardan geldiğimi belirteyim, atanırken ne dayım ne amcam vardı, ales, yds, gano puanlarımla tercih yaparak geldim. Hiç bilmediğim bir şehire, huyunu suyunu hiç tanımadığım, daha önce ucundan kıyısından geçmediğim üniversitenin bir bölümüne asistan olarak damdan düşer gibi tak diye bir anda düşüverdim. Ne işten kaçtım, ne hasta bakmazlık yaptım, sallapati çalışmadım, akademisyene mesai kavramı olmamasına rağmen 8-5, hatta çoğu zaman çok daha fazla saatlerce klinikte kalarak çalıştık, bu kısımları övünmek için demiyorum ama iş yükünün ağırlığı çok fazlaydı ve çoğu zaman istifa etmeyi düşünerek direndim bu şartlara, tabi mobbingi ve psikolojik baskısı da cabasıydı. Bu kısımları çok uzatmadan sadede geliyorum hemen. Bunun için yeni bir paragraf başı şart.

Bölüme alınan asistanın şuan yapması gereken tek bir işi var o da hasta muayenesi ve tedavisi, ben öğretim üyesi olmama rağmen halen daha yazı işleri ve diğer işlerle, hatta halen daha hastayla bile uğraşmaktayım, kendisi acemi! ve yeni atandı! diye henüz bu işleri ona geçir(e)medim, pişme süresi gerekiyomuş daha yeniymiş tamam buna okeyim olabilir. Bunu da dayısı olan abd başkanı söyledi. Bölümde öğretim üyeleri her güne bir öğretim üyesinin nöbeti olacak şekilde, nöbet sistemi ile klinikte hasta bakıyorlar ama bu da hak getire, 7 yıldır hiçbiri sabahtan akşama kadar klinikte nöbetinde tam anlamıyla durmadı, yarım ağız, şunu şöyle yap, hı tamam sen gönderirsin hastayı diyerek hasta yükü hep asistanda oldu (yani bende). Hastayla ilgili bir sıkıntı çıktığında hepsiyle başbaşa kaldım, sıkıntılı durumlarda nöbetçi hocayı bulamadım, nasıl olsa asistan hallediyor, sepulik bakar gönderir diye. Ben öğretim üyeliğine atandığımda da uygun bir uslüple hakkım olan nöbet günümü istedim, reddedildi bu talebim, tüm öğretim üyeleri nöbetle hasta bakıyorken ben abd başkanının isteğiyle her gün kliniğe inmek zorundaydım çünkü öyle uygun görülmüştü daha pişmem lazımdı, hastaya tek başıma bakarken en pişmişi de bendim ama. Aman huzur bozulmasın diye neyse dedim daha yeniyiz, hoca oldum ayaklarına girmiyim, gene idare ediyim, yeni asistana yardım ediyim insanlık bende kalsın dedim. Hastaya indim, halen daha da iniyorum da, seviyorum da bölümümü, bu iş zul gelmiyor.

Artık olaylar çığrından çıkmaya başladı. 4 aydır sadece nöbetle hasta bakmam gerekiyorken ve her gün hastaya inme zorunluluğum yokken, ben yeni gelene yardım etmek için kliniğe indim aman yalnız kalmasın ben çok yalnız kaldım diye yanında oldum, öğlene kadar hatta mesai bitimine kadar bile yardımcı oldum bir sürü işim gücüm varken, torpilli yeğen bile olsa alışma sürecine kadar destek çıkayım diye artık akademik işlerimle uğraşmam gerektiği yerde ben hala amiyane tabirle amele gibi hasta baktım, bakıyorum da. Daha ne bir proje ne bir makaleye başlayabildim, 7 senede sadece 1 tane SCI yayınım var, hastadan ve diğer işlerden fırsat bulamadığımdan asıl dolması gereken akademik cv’im güdük gibi kaldı. Millet doktoradan önce döşüyorken yayınları ben hasta peşinde koşmakla uğraşıyodum. Öğretim üyesi şartlarını asgari sağladım.

Torpilli yeğen dayısına güvenerek sürekli işinden kaçıp, yırtmaya, işim var yarın gelemicem diye mesaisini sallamamaya başladı, klinikte hastaya bakması gereken kişi (bu arada hasta bakmak öncelikle asistanın görev tanımında, ondan sonra nöbetçi hoca devreye giriyor, asistan işin içinden çıkamazsa) “anabilim dalı başkanının haberi var ben yarın gelmicem” diyerek ortadan kaybolmaya başladı, bu bir, iki, üç derken derken artık fazla olmaya başladı. Ben bir iki kere idare ettim ama artık alnımda enayi yazıyomuşçasına aptal yerine konmak beni delirtmeye başladı. Kendisi yapması gereken işten kaçıp hasta işini bana yıkmaya çalışmakta, hadi birincisinde ev taşıdı okey, ikincisinde başka bir işi oldu ona da okey ama artık kasıtlı olduğunu düşünüyorum. Nasıl olsa hocanın haberi var diye haftada 4-5 gün kez ortada yok, sepulik de amele zaten asistanın yapması gereken işi o yapacak. Ben asistanlığımda mesai saatini 1 dakika geçirsem abd başkanından fırça yediğimi, bir gün bile işim var gelemicem diye izin alamadığımı biliyorum. Çifte standart değil de ne?

Öğretim üyesi olduğum ve hakkım olan nöbeti alamadığım ve resmi olarak nöbetsiz hasta bakma zorunluluğum olmadığı halde, kliniğe bir gün uğrayamadığımda kendi torpilli yeğenine bol keseden gayriresmi izin dağıtan abd başkanı, ben biraz işim olup kliniğe inmeyip odamda bi makale tarayayım dediğimde “Sepulik, aşağıya inmiyosun, seni aşağıda göremiyorum.” diye ayar veriyor. İndiğim halde sırf indiğim anlarda beni görmedi diye inmedim zannediyor ki inmesem bile resmi olarak bir yaptırımı olamaz çünkü öğretim üyesinin nöbetle hasta bakması gerekiyor. Ama iş kendi yeğenine gelince nasıl olsa sepulik kliniğin amelesi bakar o ne var ya diyerek, yeğeni mesaiye geç gelse bile eminim ki onu uyarmıyor bile. Artık canıma tak etti. İşten kaçan, yatmaya gelmiş torpilli bir asistan, kafasına göre git gel diye izin veren dayısı anabilim dalı başkanı, kliniğin namusunu kurtaracak olansa enayi ben.

Asistanlığımda hasta olduğumda bir kere bile doktora gidememiş, mazeret iznimi bile kullanamamış olan, izinlerimde bile ağız eğerek izin isteyen torpilsiz ben, daha işe başlayalı 4 ay olmuş ve kafasına göre işim var diyip gelmeyen torpilli asistan. Hala asistan gibi benden hastalara bakmamı isteyen, nöbet de vermeyen ancak yeğeni asli görevini yapmadığı için gıkı bile çıkmayan ve çifte standart uygulayan abd başkanı. Bu adaletsizliğe dayanamıyorum. Dolup dolup patlama noktasına gelmekten korkuyorum açıkçası. Bu aşamada bana ne önerirsiniz? Aşırı sakin, iyi huylu, sorun çıkmasın aman ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey modunda takılmaktan artık patlama noktasına gelmek üzereyim. Hiçbir zaman hocalara karşı bir saygısızlığım olmadı, verilen her işi zamanında yaptım, tamamladım, klinikle ilgili bir gün bile şikayet gelmedi benim çalıştığım dönemde, ama artık bu haksızlığı bağırıp çağırmadan kaos çıkarmadan halledemeyeceğim gibime geliyor. Bu zamana kadar dolmuşluğumun etkisiyle bir anda patlayıp yeter artık diyip her şeyi yerle yeksan edesim geliyor da zor duruyorum. Aşağı inmiyorsun diye haksız yere itham edildiğimde bile cevap olarak "İniyorum hocam, ama tamam daha çok inerim." dedim. Düşünün halimi.

Benzer şeyleri yaşayan, akademide bu şekilde haksızlık yaşayan, çözümleme konusunda yol gösterecek, fikir verecek, yönlendirebilecek kişilerden farklı fikirlere ihtiyacım var. Ya da gemileri yakıp nolacaksa olsun yeter sustuğum kabahat diyip böyle bağırıp çağırmalı aksiyon alanınız oldu mu hiç? Nasıl olsa sessiz, gıkı çıkmıyo diyip iyice üzerime gelmelerinden, enayi gibi benden hala amelelik beklemelerinden bıktım. Aslında sözümü söylüyorum hoşuma gitmeyen yerlerde ama böyle uzun boylu değil yani çıkışmak, terslemek şeklinde olmuyor. Bazı insanlar vardır böyle höd höd girer ama üslubuncadır. Hani bazen bir kaos, bir cıngar gerekir ya bazı şeylerin yoluna girmesi için, böyle bir şey yapsam saygısızlık yapmış olur muyum? Çünkü malum “hoca” onlar, biz saygılı olmalıyız, susmalıyız. Ama bana bu zamana kadar bana yapılan ve yuttuğum saygısızlıklar nolacak? Ben susuyorum diye bunları yutacak mıyım?
Buraya kadar okuduysanız teşekkürler. Görüşlerinizi bekliyorum.
Senin cingaf cikarma vaktin gelmiste geciyor.seni kullanan insanlara hala sayginadi altinda kolelelik yapiyorsun .silkelen ve kendine gel .gorev taniminin disina cikma
 
Bukadar uzun yazmaya ne gerek vardi? Fazla pasifsiniz nobetinizi israrli bir sekilde isteyin asistanin gorevini yapmayacaginizi soyleyin kadrolu olunca size bisey olmuyorsa alttan almayi ezikligi birakin hakkinizi savunun yani bu sekilde kimse ses cikarmayana hakkini vermezki
 
Bizim Malatya’da bi MV kardeşine üniversite açtırdı kadın kendini hem rektör yaptı hem dekan haberlere bile çıktı.

Millet kardeşine oynasın diye üniversite açtırıyor rezil rüsva olsalar da yine devam ediyorlar, ilk defa bi yerde torpil dönüyormuş gibi üzülmese bari konu sahibi
Hatta aynı rektör temizlik personelini akademisyen yapmıştı kendi üniversitelerinde verdikleri sertifikalarla🙄
 
Iyi gorunmek icin taviz vermissiniz. Taviz sizi pasif gosterir, boyle devam ederseniz herkes sırtınıza biner.
Asistanin gorevlerini yapmayacaginizi soyleyin. Nobet cizelgesini isteyin. Net olun. Ne yapabilirler ki? Sorusturma mi acarlar? Acamazlar, cunku goreviniz olmayan birseyi sizden talep edemezler.
 
Ben konu sahibini anlıyorum ya. Ne dediği anlaşılmayan, a1 Türkçe'ye sahip insanlar önemli kurumlarda, önemli görevlerde :KK43:
Rest çekse, sorun çıkarsa konu sahibi. Eline geçen sonu isfitaya varan bir mobbing dışında ne olacak ki?
Akademide de (camianın içinden değilim, arkadaşlarımdan bu yolda yürüyenler var sadece. Yanlış biliyor olabilirim) kendi mezun oldugun okulda değilsen ilerlemek biraz daha zor . Yani konu sahibi çıktıktan sonra açıkta da kalabilir. Şehir şehir belki olur diye dolaşıp elinde avucundakini de harcayabilir :KK43:
Bir de bu sebeple devlet unisinden çıksa zaten çoğu okulun rektörü aynı camiadan. Mimlenirse onu almak istemeyebilirler falan filan :KK43:(
Ne bileyim, işi çok zor.
Türkiye'de her meslek çok çok zor ama akademisyen olmak daha da zor .
Bol şans diliyroum, o yeğeni de Allah bildiği gibi yapsin
 
X